Prof. Dr. Sinsi
|
İslam Da Ekolojik Dengenin Korunması
İSLAM DA EKOLOJİK DENGENİN KORUNMASI
Kainat, Allah ın varlığını ve kudretini gösteren ve Allah ın belli bir gaye için yarattığı eserler bütünüdür Allah hiçbir şey boşuna yaratmamıştır Tabiatta her varlığın bir görevi ve görevine paralel değeri vardır Bu sebeple kainatta hiçbir canlı varlık sebepsiz yere öldürülemez, cansız varlıklar da imha edilemezler
Tabiata önem vererek onu korumalıyız, çünkü;
a) Tabiat Allah ın tabii ayetidir ve okunması gereken apaçık bir kitaptır
b) İnsanın hem maddi hem de manevi ihtiyaçlarını görebileceği çok zengin bir hazinedir
İnna kule şeyin halagnahu bi gader Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır (Kamer,49) Ayette geçen kader kelimesi, belli sayısal ölçü anlamına geliyor
Vessemae rafeaha vevedaal mizan, ella tadğav fi l mizan
Göğü Allah yükseltti ve dengeyi koydu Sakın dengeyi bozmayın (Rahman,7-8) Ayette geçen vezn kelimesini ayet bağlamında değerlendirdiğimizde tabii ve ekolojik denge anlamında olduğu ortaya çıkıyor İki ayeti birlikte mütalaa ettiğimizde, kainatın hem nitelik hem de nicelik bakımından bir dengeye sahip olduğunu ve bu dengenin korunması gerektiğini anlıyoruz [1]
Zahare l-fesadü fi l-berri ve l-bahri bima kesebet eydinnas (30/41)
İnsanların kendi elleri ile yaptıkları işler yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu Tabii dengenin bozulması sebebiyle, deprem, tusunami, sel felaketi, erozyon, verimli arazilerin çölleşmesi, ürünlerde kıtlık ve salgın hastalıklar gibi felaketlerle insanlık yüz yüze geliyor
1986 yılında Çernobil vakasından sonra etrafa yayılan radyasyonunun kanser vakalarını artırdığı belirtiliyor Karedeniz kıyılarında 90 lı yıllarda kanser vakalarının artmasında radyasyonun etkili olabileceğinden söz ediliyor
Ülkemizde yaygın bir yanlış uygulama olan hasat mevsiminden sonra tarlalarda anızların yakılması olayına dikkat çekmek istiyorum Anız yakma sebebiyle:
a) Böcekler ölüyor, doğal denge bozuluyor,
b) Topraktaki verimli besin kaynakları, minareler tahrip oluyor
c) Yangın yayılarak, biçilmemiş ekinleri varsa yakındaki ormanı da yakabiliyor
Çevre; canlı ve cansız varlıkların ahenk içinde yaşamını sürdürdüğü, insanlığın istifadesine açık, ortak kullanım alanıdır Bu çevrede şu anda bizimle birlikte hayat süren bütün varlıkların hatta bizden sonra gelecek nesillerin hakları vardır O halde çevreden, tabi ortamın bozulmasına yol açmadan yeteri kadar yararlanmalıyız
Vela tüfsidü fi l ard-ı ba de ıslahiha (7/56)
Vela tülkü bi eydiküm ilettehlüketi ve ehsinü (2/195)
Allah ın Yeryüzündeki nimetleri, oyun ve eğlence malzemesi değildir:
Vema halagna s-semae ve l-arda vema beynehüma laibin (21716)
Kur an da, dağlardan,nehirlerden, bitkilerden ve diğer canlı varlıklardan bahisle, onların yaratılış hikmetine ve işlevine dikkat çekiliyor ve varlıkların Allah ı tesbih ettikleri haber veriliyor
Yedi kat gök, yer ve onlarda olanlar, Onu tesbih ederler, hamd ile Onu tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur Fakat siz onların tesbihini anlayamazsınız (İsra,44) Her varlık kendi görevini yerine getirmekle hem Allah a itaat etmekte hem de Allah ı zikretmiş olmaktadır Mutasavvıflar da her varlığı kul olarak görmüş ve onların zikir halinde olduklarını söylemişlerdir:
Şol cennetin ırmakları/ Akar Allah deyu deyu
Çıkmış İslam bülbüller/ Öter Allah deyu deyu
Havası, suyu,yeşilliği ve manzarası ile en güzel yerleri daha çok hafta sonları temiz hava almak ve dinlenmek için piknik yeri olarak seçiyoruz Bir süre sonra ise o güzelim yerler, hor kullanım sebebiyle kullanılamaz hale geliyor O halde bu müstesna yerlerin orijinalliğine dokunmadan gözümüz gibi korumalıyız
Hacılar ihramlı iken yeşili koparamazlar, canlı bir varlığı avlayamaz, öldüremezler Bu yasağın bir hikmeti de Allah u alem, Müslümanlara çevre bilinci kazandırmaktır
Peygamberimiz( s a s) Hayber seferinden dönerken Medine ye yaklaşınca şehri göstererek;
Ya Rabbi! Hz İbrahim Mekke yi haram kıldığı gibi ben de Medine yi haram kıldım Onun iki kayalık arası harem bölgesidir Ağaçları kesilmez,hayvanları avlanmaz, otu yolunmaz, ağaçlarının yaprakları koparılmaz (Buhari, Cihad,71; Müslimi Hacc, 458) Böylece Allah rasulü bu günkü anlamda Medine yi bir nevi sit alanı ilan ederek doğal yapısını korumak istemiştir Peygamberimiz Medine de iki kattan yüksek evin yapılmasını yasaklamış, yapılanı da yıktırmıştır Günümüzde büyük şehirlerde inşa edilen neredeyse bir kasaba nüfusunu içinde barındıran çok katlı binalar, insanları doğal ortamdan koparmış, insanın manevi ve psikolojik duygularını olumsuz etkilemiştir [2] Günümüzde bayanlar, yeşile olan özlemini, evlerinde saksılarda besledikleri çiçeklerle telafi etmeye çalışıyorlar
20 yy da Dünyamız iki büyük savaş gördü Dünya tarihinde hiç olmadığı kadar çok tahrip edildi Savaşlar dışında da fabrikalardan havaya bırakılan kirli gazlar ve suya bırakılan kimyasal sanayi atıkları ile dünyamız çok zarar gördü ve ilahi emanete ihanet edildi Doğal atıklar toprağa karışıyor ama naylon türü atıklar yüzyıllar geçse eriyerek toprağa karışmıyor Dünya tarihi boyunca çevre, en fazla son elli yılda Batının sanayi alanındaki gelişimi sırasında % 60-70 oranında tahrip edildi
Çevre Temizliği:
Peygamberimiz (s a s), temizliği iman ile irtibatlandırıyor:
En-nezafetü mine l-iman , Et-tuhuru şatru l-iman Dinimiz temizliğe çok önem veriyor Hadesten ve necasetten taharet, namaza başlamadan önce ilk iki temel şart Temizliğe bu kadar önem veren bir dinin mensuplar olarak yeteri kadar temizliğe önem verdiğimiz söylenemez Eskisi kadar su sıkıntısı çekilmiyor Kilometrelerce uzaktan da olsa su getirmek, ileri teknoloji ile yerin derinliklerinden su çıkarmak mümkün Suya sabuna dokunacaksınız, suya sabuna dokunmadan temizlik olmaz
Bizler evde tükettiğimiz yiyecek atıklarını eve rast gele atıyor muyuz? Evde oturduğumuz gere af edersiniz burnumuzu siliyor, boğazımızı kazıyıp tükürüyor muyuz? Hayır Çarşıda caddede bütün insanların içinde nasıl yapıyoruz böyle şeyleri? Cadde ve sokaklar da toplumun evi Hepimizin ortak evi Aslan yatağından belli olur, çevre de toplumun yatağıdır Çevre temizliğine karşı özensizlik, ferdi ve sosyal yönden gelişmemişliğin bir göstergesidir
1850 Li yıllarda yaşamış bir Kızılderili Kabile Resisi, zamanın ABD başkanına Franklin Piece ye şöyle diyor:
Toprak bizim anamızdır Toprağın başına gelenler, çocuklarının da başına gelir İnsanlar toprağa tükürürseler, kendi yüzlerine tükürmüş olurlar Zira biz biliyoruz ki toprak insana ait değil, insan toprağa aittir Bizim tanrımız aynı tanrıdır Siz bizim topraklarımıza ait sahip olduğunuz gibi Tanrıya da sahip olacağınızı sanıyorsunuz, ama buna muktedir olamayacaksınız O bütün insanların tanrısıdır Bu topraklar Onun için kıymetlidir, bu toprakları yaralama, yaratıcısını hor görmek demektir
Çevreye rast gele atılan çöplerde, sıcak havanın da etkisiyle mikro organizmalar oluşmakta, etrafa yayılarak bir takım hastalıklara yol açmaktadır Çevre, su ve hava kirliliği sebebiyle meydana gelebilecek hastalık hatta ölümlerin vebali kirliliğe sebep olan herkesin omzundadır
Çevre iki kısma ayrılıyor:
a) Kendi oluşturduğumuz suni çevre,
b) Tabii çevre
Suni çevreyi, bilgi, bilinç, görgü ve kültürün artması ile daha iyi koruyabiliriz ama tabii çevrenin korunması, akarsular, nehirler, barajlar, denizler, hava ve orman gibi ortamları korumak için devletin bu iş için görevlendirdiği uzman ve yetkili görevlilerin olması gerekir Hatta evrensel boyutlu çevre kirliliğinin önlenmesi için uluslar arası işbirliği gerekir
Hz Ömer, yaşlı birine, Bahçene neden ağaç dikmiyorsun? Diye sorunca, adam, Ben artık yaşlandım, belki de bu sene ölürüm deyince Hz Ömer, Yemin ederim senin ağaç dikmen gerekiyor diyor ve eline fidan alarak, bu işi birlikte yapacağız, hadi bakalım, diyor
Padişahın biri yaşlı olduğu halde ağaç dikme işi ile meşgul olan birini görüyor ve diyor ki: Sen bu ağaçların meyvesini yiyebilecek misin? Yaşlı adam diyor ki: Efendim, babalarımız dikti meyvesini biz yedik, biz de dikmeliyiz ki meyvesini çocuklarımız torunlarımız yesin Bu söz padişahın hoşuna gidiyor ve şuna 100 altın verin diyor, Adam, Efendim gördünüz mü, herkesin diktiği meyve ağacı yıllar sonra meyve verir benimkisi hemen verdi Diyor Bu söz de padişahın hoşuna gidiyor, şuna 100 altın daha verin diyor Yaşlı adam, Efendim gördünüz mü, herkesin ağacı senede bir kez üzün verir, benimkisi iki kez ürün verdi diyor Padişah 100 altın daha vererek, Hemen buradan uzaklaşalım, bu adama laf yetişmiyor, bu gidişle bizim hazineyi boşaltacak diyerek oradan uzaklaşıyor
Allah ın yararlanmamız için hem nimet hem de emnat olarak verdiği ve atalarımızdan bize miras kalan bu vatanı, çevreyi ve toprakları böyle bir hassasiyetle koruduğumuzda, emanete riayet etmiş ve bizden sonra gelecek nesillerin hakkını da zayi etmemiş oluruz
Yaratılanı severiz yaratandan ötürü genel bir prensip olarak Müslüman Türkler arasında, özellikle mutasavvıflar arasında yayılmış, bu anlayışla sadece insanlara değil bütün mahlukata sevgi ve şefkat gösterilmiştir
(Mukadder Arif YÜKSEL, Divriği Merkez Kültür Camii, 9 6 2006-Cuma)
[1] M Bayraktar;İslam ve Ekoloji,D İ B,Ankara,1992,s40
[2] M Bayraktar,a g e s 52
|