Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
boyutları, takvanın

Takvanın Boyutları

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Takvanın Boyutları




TAKVANIN BOYUTLARI



1- Allah Sevgisi ve Takva İlişkisi:


Takva, Allah (cc) sevgisinin zirvesidir Bir başka deyiş­le, Allah (cc) sevgisini kaybetme endişesinden dolayı için titremesidir
Takva yaşayarak öğrenilir ve tadına varılır Tekrar ha­tırlayalım ki, takvanın içerisinde korku unsuru olmakla beraber o salt korku değildir Takvada olan korku, ateşten, cehennemden, azaptan, kahırdan korkmaktan farklı birşeydir Bu tür korkulara 'havı' denir ki bunda sevgi unsuru aranmaz Halbuki takvadaki korku, kulun Rabbiyle arasındaki sevgiyi yıpratma korkusudur, O yakacak diye değil, O sevmeyecek diye korkmaktır Yanmanın en büyü­ğü O'nun sevmemesidir İşte takva, kişinin Allah'la ara­sında oluşturduğu sevgiyi yıpratmamak için tetikte dur­ması, o sevgiyi gözbebeği gibi korumasıdır Bu durumda Vedûd olan Allah'ın değil yasaklarını, O'nun hoşlanmama ihtimalinin olduğu şeyleri bile terk eder; değil O'nun emirlerine, O'nu hoşnut edeceğini sandığı tüm eylemlere sarılır Bütün bunları yaparken de başka hesaplar yapmaz Yalnızca sevgiyi korumayı, onu yıpratmamayı amaçlar Takvada titreyişin illeti, ödül veya korku değil, sevgidir
Takva sevginin zirvesidir Sevgi, umut, korku Bu üçünün insan ruhunda meydana getirdiği halettir Sevgi, umut, korku, üçü birlikte yalnızca Allah için duyulur Bunların üçünü birden Allah'tan başkasına tahsis etmek, o şeyi 'ilâh' edinmektir İnsan birini yalnızca sevebilir, bu akidevî bir mesele teşkil etmez Ya da birine umut besle­yebilir, veyahut da birinden korkabilir Ancak bu üçünü birden Allah'tan başkasına tahsis edemez Bunu yapmak O'na eşler (endâd) bulmak demeye gelir Fakat bunları tü­müyle Allah'a tahsis etmek, kişiyi övgüye en lâyık maka­ma ulaştırarak onu 'muttaki' yapar Bu üç ayrı ruh hâli in­sandaki üç farklı bilincin dinamiğidir; ulûhiyyet, rubûbiyyet ve ubûdiyyet bilincinin
Evet, Allah'ı sever gibi sevenlerin durumunu belirten âyetini üslubuyla, Allah'tan korkar gibi korkanların durumunu belirten âyetini üslûbu ararasında açık fark vardır Korku, cezada bile sevginin ayak topuğuna ulaşa­mıyor Yamuk sevginin cezası, yamuk korkunun cezasın­dan kıyas götürmeyecek kadar büyük Allah'ı sever gibi sevmek âdeta şirkle tanımlanırken, Allah'tan korkar gibi korkmak sadece yeriliyor Bu da sevginin azametine çarpı­cı bir örnek"
İnsan bu seviyeye, sevgi, umut ve korku bilincine na­sıl ulaşabilir? Allah'ı gerçek anlamda nasıl sevebilir? Allah sevgisinin belirtileri kişi hayatında nasıl görülebilir?
Şüphesiz ki bir insan, takva sahibi bir mü'min olmadık­ça Allah'ın veliliğine (dostluğuna) ulaşamaz Takva sahibi ol­mayan kullar, Rablerinden hakkıyla çekinmedikleri, ya da O'na karşı sorumluluk bilinci taşımadıkları için, Allah'ın dışında birtakım ilâhları O'nu sever gibi severler Halbuki takva ahlâkı insanı bu yanlıştan, bu sapıklıktan korur
"Haberiniz olsun, Allah'ın veli kulları (dostları) için hiçbir korku yoktur ve onlar üzüntü içinde de olmayacak­lar Onlar iman etmişler ve takvaya ermişlerdir"
Burada Allah'ın dostluğunun sıradan bir sevgi olmadı­ğını, bunun da ötesinde 'velayet', yani daha yakın bir dost­luk olduğunu görüyoruz Bu dostluk da iman ve takva şar­tına bağlanmıştır
Kul, Allah'ın emrettiklerini yerine getirmeye ve ya­saklarından titiz bir şekilde kaçınmaya çalışmadan olgun bir mü'min olamaz Böyle yapan takva sahipleri de Allah katında 'iyiler' makamına yükselirler Onlar bundan son­ra nafile ibadetlerle Allah'a daha da yakın olmaya, O'nun sevgisini daha çok kazanmaya çalışırlar
Bir kutsî hadiste şöyle buyuruluyor:
"Kim durmadan bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya çalışırsa ben onu severim"
"Allah'ın iyi dediği işleri yerine getirmeden, kötü de­diği işlerden uzaklaşmadan Allah'a yakınlık kurduğunu iddia edenler, kötü birer yalancıdırlar Elbetteki yalancılar da Allah'ın dostu (velisi) olamazlar"

Alıntı Yaparak Cevapla

Takvanın Boyutları

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Takvanın Boyutları




2- Kişiyi Takvaya Ulaştıran Sebepler: Bilgi ve Amel


Takva, bilgi ve salih amel ekseninde döner Allah (cc) ilâhî hükümleri açıklarken; "Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın; umu­lur ki ittika edersiniz" buyurmaktadır
Yani size indirilen kitaptaki olan hükümlere, onları uygulamak üzere sarılın Onlara ciddiyetle, samimiyet­le, bütün zorluklara katlanarak, azimle tutunun Kitapla indirilen hükümleri unutmayın, hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın Âyette öncelikle insanın Allah'ı sürekli ha­tırlamasını sağlayacak salih amel emrediliyor Bu da kişinin benliğine Allah'tan korkup sakınma şuurunu, Allah'ı düşünme ve O'ndan haşyet duyma bilincini yerleştirir
Burada takvanın ancak Allah'ın hükümlerine sıkı sıkı tutunmakla ve onların bilinmesiyle gerçekleşeceğine işa­ret ediliyor Öyleyse takva, ilâhî emirleri titizlikle yerine getirmekle elde edilir
İnsan bilgili ve bilinçli olursa salih amele ulaşır, ame­linin ihlâs derecesini anlar Burada takvanın salih amele tâbi olduğu anlaşılmaktadır Amel de, niçin yapıldığına dair yeterli bilgi olmadan meydana gelmez
Kendilerine kitaptan bir pay verilenlerden bazıları o kitabın içindeki hükümlere uymazlar Hatta cahilliğe dü­şerek putlara ve tağutlara tapar hâle gelirler Şüphesiz böy­le yapanlar Allah'ın lanetine uğrarlar Buna karşın Al­lah'ın kitabında kendileri için ne indirildiğini idrak edip onun tavsiyelerine sımsıkı sarılanlar ve Allah'a hakkıyla ibadet edenler Kur'an tarafından övülmektedir Onların iş­ledikleri salih amellerin karşılığı mutlaka verilecektir
Gereği üzere takvalı olabilmek için öncelikli olarak tevhid akidesine tam teslim olmak ve Allah'ın ipine istenildiği gibi sarılmak gerekir Takva, iman ve salih amel yoluyla elde edilir İman, bir anlamda müslümanın neye nasıl inanacağını bilmesi, inandığı şeyden emin olmasıdır Salih amel ise imanın hareketlerle doğrulanması, imanın pratize edilmesidir Yaşanan, uygulanan, ahlâk ve karak­ter biçimine getirilen iman, insana takva bilincini kazandırır Bu aynı zamanda kişiyi imanda sabit tutan ve ona sa­lih amel işleten şuurdur
Ameller takva merdiveninin basamaklarıdır Dinin emrettiği salih ameller işlenmeden takva bilincine ulaş­mak mümkün değildir Azap korkusu, ahiret düşüncesi takvayı artırır, kuvvetlendirir
Allah (cc) bütün insanların yalnızca kendisine kulluk yapmaları gerektiğini şöyle açıklıyor:
"Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin Umulur ki takvalı olursunuz"
Allah'a hakkıyla ibadetin birinci şartı O'nu tanıma, O'nu Rab olarak algılama ve O'na karşı kulluk görevlerini idrak etmektir Allah'a ibadet marifetsiz (O'nu tanımadan) ve emirsiz (O'nun emir ve yasaklarını yerine getirmeden) olmaz Kimileri Allah'a ibadet ettiklerini zannederler An­cak amel yönünden onlar marifete ulaşmazlar ve emredi­len kulluğun dışında hareket ederler Bundan dolayı onla­rın ibadet sandıkları şey onlara bir sonuç kazandırmaz İbadet emrinin gerçekleşebilmesi için kişinin mabudu (ibadet ettiği ilâhı) tanıması ve ona nasıl kulluk yapacağı­nı bilmesi gerekir Ondan sonra da ibadet etmelidir Bunu da ancak muttakiler yapabilir
Allah'ı tanıma (marifet), O'nun zâtını, sıfatlarını, gü­zel isimlerini, aklın anladığı ve naklin ortaya koyduğu gi­bi bilmesi mümkün olabilir O'nun vahdaniyyetini, yani zât, sıfat ve fiillerindeki birliğini tanımayan marifete ulaşamaz O'nun zâtına benzer başka kimse, O'nun sıfatları­na benzer sıfat yoktur Şu varlığın başlangıcında ve sonun­da O'ndan başka fail de yoktur
O'nun eşinin ve benzerinin olmadığını, yaratıklara ih­tiyacının bulunmadığını, mahlûkatın kendisine muhtaç olduğunu bilmeyen de marifete ulaşamaz
O'nun başlangıcının ve sonunun olmadığını bilme­yen, O'nu yaratılmışlara benzeten, O'nun her şeyi olduğu gibi bildiğini bilmeyen, O'nun dilediği şeyi yaratabileceği­ni, her şeye gücünün yettiğini anlamayan da marifet sahi­bi olamaz
Allah'a ibadetin ikinci şartı, bizim için meşru kıldığı (şeriat yaptığı) şeylerle, sadık ve emin Rasûlü (sav)'nün ha­ber verdiği gibi O'na kulluk yapmaktır İşlediğimiz her amelle emri gerçekleştiririz, ya da yasaklanan şeylerden kaçınırız, veya salih niyetle mubah olan işleri yaparız; o da bizim için ibadet olur
İbadet işinde gerekli olan şey, öncelikle fıkıhtır (ne yaptığını bilmedir) Çünkü fıkıhsız bir kimse haram bir işi yapar da sonra zanneder ki sevap bir iş yapıyor Nafile se­bebiyle farzı terk eder, sonra da kendi kendine Allah'ın en faziletli kulu olduğunu zanneder
Dinde anlayış sahibi olan, dinin maksatlarını idrak eden, her işi yerine koyar O, dince zararlı olan şeyleri önlemenin, faydalı şeyleri elde etmekten daha öncelikli ol­duğunu bilir Peygamber (sav) şöyle buyuruyor: "Gücünüz nisbetinde, sizi nehyettiğim her şeyden kaçının, size em­rettiğim şeyi yerine getirin" Böyle bir kimse açık haramları terk eder, şüpheli şeyler konusunda Allah'ın hükmünü bilir ve o hükümlere aykırı davranmaktan korkarak sakınır

Alıntı Yaparak Cevapla

Takvanın Boyutları

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Takvanın Boyutları




3- Allah'ın Hediyesi: Takva


"Hidayet bulmuş olanlara gelince, (Allah) onların hi­dayetini artırmış ve onlara takvalarını vermiştir"
Yani takva konusunda onlara yardım etti, veya onla­rın mükâfatını takva olarak verdi, ya da onlara nasıl ittika edileceğini açıkladı
Allah (cc) onların takva hislerini, korunma sebepleri­ni artırır O sayede onlar gereken hazırlığı yaparlar, kıya­met saati gelince Allah'ın huzuruna takva ile varmak için çalışırlar İman edenler, arzu ettikleri takvaya ancak Allah'ın lütfü ile ulaşırlar
Allah (cc), Kur'an'la hidayete erenlere rüşd ile davran­ma anlayışını ilham etti Rüşd, aklı başında olmak, ne­rede nasıl hareket edeceğini bilmek ve olgun davranışta bulunmaktır Bunu da en iyi yapacak olanlar, takva bilin­ci ile amel işleyenlerdir
Allah (cc), Müslümanlara hidayet verdi ve onlar da doğru yolu buldular Hidayetlerini artırdı, sonra da daha derin ve daha üstün bir karşılıkla onları ödüllendirdi: "Allah onlara takvalarını vermiştir" Takva, kalpte kök­leşen bir duygudur ki, kişiyi Allah'ın karşısında titretir, dikkatli olmaya sevkeder Ona Allah'ın kendisini muraka­be ettiğini hatırlatır, kızgınlığından sakındırır, rızasını is­temesini sağlar Allah'ın rızasının olmadığı işlerde ve du­rumlarda bulunmaktan onu uzak tutar İşte bu derin du­yarlılığın adı takva bilincidir Allah (cc) onu, hidayate ula­şanlara ve O'nun rızasını isteyenlere bir mükâfat olarak nasip eder
Allah (cc), mü'minlerin temiz fıtratlarının gereği, on­lara hidayet verdi, hidayetlerini artırdı ve imanda onların derecelerini yükseltti Takva, hevâya (istek ve tutkulara) uymanın karşıtıdır Allah'ın haramlarından uzak durmak, günâh işlemekten sakınmaktır
Burada ortaya çıktı ki, hidayetin artırılması ilim yö­nünden, takvanın verilmesi de amel yönünden mü'minlerin olgunluğuna işaret etmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Takvanın Boyutları

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Takvanın Boyutları




4-Murakabe ve Takva:

Kur'an, fizyolojik bir ürpertinin yanında, olayların hikmetini sezmekten kaynaklanan endişenin vereceği dehşetten, inanç ve bilinçle oluşan kaygılanma durumundan söz eder Peygamberler, doğal olaylardan korkmayı din edinen toplumlara, onların fizyolojik korkularını dağı­tan mucizelerle gelmişlerdi Hissî mucizeler dönemi, do­ğal olaylardan korkmanın azaldığı Hz Muhammed (sav)'in ça­ğında son bulmuştur Çünkü mucizelerin hikmeti, hissî korku yerine bilme korkusunu, daha doğrusu ilâhî kaygı ve korkuyu öğretmektir Yani Kur'an, duygusal korku yerine bilme korkusunu getiriyor
Gökler ve yer Allah'ın mülküdür O, bu mülkünün Melik'idir Mülkünde yaşayan bütün canlılara her türlü iyiliği ve ihsanı yapmaktadır Sayılamayacak kadar çok ni­met vermekte, rızıklarını yaratmaktadır
Kişi, kendisine iyilik yapan amirinin ikram ve ihsan­larına gereği gibi karşılık verememekten kaygılanır Ku­lun bir ilâhtan korkması da böyledir Bir ilâhî otoriteye inanan kul, O'na ihanet etmekten ve O'nun tarafından cezalandırılmaktan, bu nedenle de ondan gelen nimetleri kaybetmekten korkar
Kur'an, otorite karşısında kötü bir sonuçla, ya da iyi birşeyi kaybetmekle karşılaşan kimsenin bilgisizlik, şüp­he ve acizliğinden kaynaklanan ruh hâlini 'havf, 'rehbet', 'şefkat' ve 'feza" kelimeleriyle anlatıyor
Allah'ın makamından korkmak, O'nun makamına karşı sorumluluk hissi taşımak, O'nun emirlerine aykırı hareket etmekten sakınmak, O'nun öldükten sonra kendi­sini hesaba çekeceğine inanıp o günden ve o günün kötü sonuçlarından korkmak, şüphesiz ki takvanın gereğidir
Allah (cc) şöyle buyuruyor:
"İman edenler ve salih amellerde bulunanlar için kor­kup sakındıkları (ittika ettikleri), iman ettikleri ve salih amelde bulundukları, sonra korkup sakındıkları ve iman ettikleri ve sonra (yine) korkup sakındıkları ve iyilikte bulundukları takdirde (yasaklanmadan önce) yedikleri do­layısıyla bir sorumluluk yoktur Allah, iyilik yapanları se­ver"
Müslümanlar, iman ettikten sonra salih amel işlerler, günah işledikleri zaman da hemen 'takva' ile kendilerini denetleyerek Allah'a tevbe ederler Burada üç defa tekrar­lanan şey, İslâm'da dinî hayatın üzerine oturduğu sorum­luluk bilinci, yani 'takva'dır Bu bir anlamda 'denetim korkusu'dur
Allah'ı tanıma, sıfatlarını idrak etme, tecellilerini farketme ve O'nun fiillerinin nasıl işlediğini anlama soyut bir iştir Soyut bilgilenme ise derin bir tefekkürü ve dene­tim hissini gerekli kılar Yaratıcının üstün sıfatları oldu­ğunu bilen kimse, ruhî boyutta bir saygı ve korkuyla do­lar İlâhî kudreti fark edemeyenlerin kalbinde böyle derin duygular bulunmaz
Yüce bir makam tarafından denetlenme duygusu, dünyanın gaflete sürükleyen cazibesine karşı zühd, günah­lardan tevbe, ilâhî muhabbet ve ünsiyet telkin eder, dinî gayreti artırır
Kur'an'da bu duygu, 'takva' ve 'haşyet' kelimeleriyle anlatılıyor
Burada korkulup sakınılması gereken bizzat Allah'ın kendisi ve O'nun Rabliğidir Allah'a karşı sorumluluk bi­linci taşıyanlar, kendilerini denetleme, hareketlerini mu­rakabe etme anlayışına sahip olurlar
Her yerde ilâhî tecellileri düşünen, kendisini sürekli Yüce Yaratıcı'nın huzurunda ve denetimi altında bilen, kendisine o Yaratıcı'mn âyetleri okununca derisi ürperen, gizlide ve açıkta günah işlemekten çekinen kimse, 'fikrî korku' taşıyor demektir
Takva bilinci, kulun Allah karşısında dikkatli olması­nı sağlar Kişiye O'nun karşısında günah işlemekten utan­ma ve O'na itaat etmeye çaba gösterme şuurunu kazandı­rır
Kur'an şöyle diyor:
"Siz, her nerede iseniz, O, sizinle beraberdir Allah, yapmakta olduklarınızı görendir"
O kullarını gözetir, onların amellerine şahit olur Ne­rede olurlarsa olsunlar, -ister karada, ister denizde, ister gecede, ister gündüzde, ister evde, isterse çölde- O'nun için hepsi birdir Her şey O'nun görmesi ve işitmesi altın­dadır Sözünüzü işitir, mekânınızı görür, açığınızı ve gizli­nizi bilir
Allah (cc) göğüslerin gizlemekte olduğu şeyleri de bi­lir, açığa vurulan şeyleri de O, sinelerin özünde saklı durandan haberdardır
İnsanı yaratan Allah (cc), ona nefislerinin ne gibi ves­vese verdiğinden haberdardır Çünkü O, insana şahdamarından daha yakındır
Bu duygu ve bilinçle hareket eden mü'min, yanlış yap­mamaya çalışır Rabbinin murakabesi (gözetimi) altında olduğunun şuurunda olan bir Müslüman, O'nun huzurun­da kendisini utandıracak hataları yapmaktan çekinir Ken­dini kontrol eder Onu, mahkemelerin vereceği cezadan, halkın ayıplamasından, polisin korkusundan önce, bu an­layış frenler Bu bilinç, onu gizlide ve açıkta günah işle­mekten, başkalarına zarar vermekten, insanların hakları­na tecavüz etmekten sakındırır
Bu şuuru taşımayan insanlar, polisin ve hapishane korkusunun olmadığı zamanlarda istediklerini yaparlar Onları kötülük yapmaktan hangi sorumluluk duygusu, hangi korku, hangi iyilik düşüncesi alıkoyabilir?
Takva bilinci, kişinin içindeki en zengin, en koruyu­cu, en etkili murakabe duygusudur

Alıntı Yaparak Cevapla

Takvanın Boyutları

Eski 08-02-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Takvanın Boyutları




5- Takva, Ma'siyet (günaha düşme) Yollarını Gösterir, Onlardan Sakındırır:


İnsanın karşılaştığı pekçok zorluğun, sıkıntının veya şer işlerin sebebi, kendi hatalarıdır Söz gelimi, sürekli al­kol alan bir kimse alkolün vereceği zarara uğrar, sıkıntıya düşer, mutsuzluğu tadar Hırsızlık yapan bir kimse, rezil olmadan tutun da hürriyeti kısıtlamaya veya daha ağır ce­zaya varıncaya kadar pekçok olumsuz sonuç ile karşılaşır
Başkasının aleyhinde konuşan, bir kötülük yapan, yakı­şıksız söz söyleyen, bu yaptıkları veya söyledikleri karşısına gelince ya utanır, ya aynı karşılığı görür, ya da yaptıkları daha başka şer işlere sebep olur
"Eden bulur" diyenler doğru söylemişlerdir Bu gerçek, yalnızca insanların kendilerine veya başkalarına verdikle­ri zararlarda görülmez, kişinin Allah'a karşı görevlerini ih­mal etmesinde de karşısına gelir
Allah (cc), güzel bir hayatın ancak salih amel işle­mekle, yani insana fayda veren en güzel davranışları yap­makla yaşanabileceğini haber veriyor
"Erkek olsun, kadın olsun, bir Müslüman olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir yaşantı ile (tayyibe bir hayatla) yaşatırız ve onların karşı­lığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz"
Kur'an'ın bir adı da zikirdir Bu hem bir hatırlatma, hem de bir öğüttür Allah (cc), insanlara Kur'an'la bir ha­yat programı sunmakta, dünyada ve ahirette mutluluğa nasıl ulaşılacağının yollarını göstermektedir Kim Kur'an'dan ve onun getirdiği ölçülerden uzak kalırsa, kim Kur'an'ın getirdiği prepsiplere uymazsa, onun kazanacağı zorluktur, sıkıntıdır ve mutsuzluktur
Takva bilinci, kişiye Allah'ın hidayetine uyarak salih amel işleme (en faydalı davranışları yapma) anlayışı verir Kur'an'ın emirlerine uyma, yasaklarından kaçma titizliği sağlar Hangi davranışı yaparsa iyi sonuç elde edeceğini,
hangi davranışı yaparsa, karşılığında sıkıntıya ve mutsuz­luğa düşeceğini öğretir
Takva, kişiye lehinde ve aleyhinde olan şeyleri göste­rir Kötülükleri tanıma ve onlardan kaçınma bilinci ka­zandırır Faydalı ve sevap olan işleri yapma anlayışı ve dikkatini verir
Takva bilinci ile hareket edenler, insanı günaha sü­rükleyen sebepleri tanırlar, günaha giden yolları anlarlar ve onlardan sakınırlar
Şeytan insanı günaha ve şer olan işlere davet eder O, insanın kötülüğünü ister Çünkü o Kur'an dediği gibi insa­nın düşmanıdır:
"Ey iman edenler, şeytanın adımlarına uymayın Kim şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o, çirkin­ce utanmazlıkları ve kötülüğü emreder"
"Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır"
Müslüman takva bilinci ile şeytanın hileleri, tuzakla­rı ve davetleri karşısında uyanık ve dikkatli olur Onun se­vimli ve dışarıdan hoş gelen davetlerine aldanmaz Onun vadettiği bütün sonuçların birer ümniyye (hayal ve aldat­maca) olduğunu bilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Takvanın Boyutları

Eski 08-02-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Takvanın Boyutları




6- Takva Hevaya Uymamaktır:


Takva, nefis insanı günah işlemeye davet ettiği zaman ona Allah'ı hatırlatır ve o günahı işlemekten vazgeçirir
Emirlerin hepsinin özü Allah'a yönelmek, O'nun rıza­sını istemek ve O'na yaklaşmaktır Çeşitli vesileler ve şevklerin amacı da O'na ulaşmaktır Bir kimse bu konuda bir gayret göstermezse veya cennete ve onun nimetlerine kavuşmaya bir arzu duymazsa, Allah (cc) o kimseyi velile­rinden saymıyor Bir kimsede bunu arzu etmek için yüce bir istek bulunmuyorsa, isyan edenlere vaad ettiği ateşten haşyet duymuyorsa, o kimse bilsin ki böyleleri cennet için değil cehennem için yaratılmışlardır
Allah (cc) hevâya (aşırı isteklerine) muhalefet edenle­re cennet için bir yol kılmıştır:
"Artık kim taşkınlık edip azarsa ve dünya hayatını se­çerse, hiç şüphesiz cehennem, (onun için) bir barınma yeri­dir
Kim de Rabbinin makamından korkar ve nefsini de hevâ (istek ve tutkular)dan sakındırırsa, artık şüphesiz cennet, (onun için) bir barınma yeridir"
Bir insan masiyet (günah) sayılan bir amel işlemeye niyet veya teşebbüs eder, sonra Allah'ın makamını düşü­nüp, O'ndan korkarak bu kötü işten vazgeçerse, Allah (cc) ona iki cennet söz veriyor
Kim kendi hevâsına (istek ve tutkularına) tâbi olur, baş­ka birşeye kulak asmazsa, o kimse doğru yoldan ayrılır
"Ey Dâvud, gerçek şu ki, biz seni yeryüzünde bir ha­life kıldık Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, is­tek ve tutkulara (hevâya) uyma; sonra seni Allah'ın yolun­dan saptırır"
Allah'ın hidayetini bırakıp hevâya uyanlar, zalimlerin zalimi olurlar
"Buna rağmen sana icabet etmeyecek olurlarsa, artık bil ki, onlar, gerçekten kendi hevâ (istek ve tutku)larına uymaktadırlar Oysa Allah'tan bir kılavuz (doğru yol gös­terici) olmaksızın, kendi hevâsına uyandan daha sapık kimdir? Hiç şüphe yok, Allah zulmetmekte olan bir kav­me hidayet vermez"
Görüldüğü gibi Kur'an, tâbi olmayı iki kısma ayır­maktadır: Kişi ya peygamberle gelene uyar, ya da hevâya Üçüncü bir yol yoktur
Takva, Allah'ı ve O'nun cezalandırmasını hesaba ka­tarak hevâya (aşırı istek ve tutkulara) uymamak, nefsin gayrimeşru isteklerine sınır koymaktır

Alıntı Yaparak Cevapla

Takvanın Boyutları

Eski 08-02-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Takvanın Boyutları




7- Takvanın Dereceleri:


Kur'an'da 'takva'nın üç aşamada gerçekleştiğini söy­leyebiliriz:
a- İman edip şirkten ve küfürden kurtulmak; böylece ebedî olarak cehenneme gitmekten korunmak
"Biz bunu (Kur'an'ı) senin dilinde kolaylaştırdık; tak­va sahiplerine müjde vermen ve direnen bir kavmi uyarıp-korkutman için"
İnsanlar iman eder ve bütün davranışlarında takva bi­linci ile hareket ederlerse, Allah (cc) hiç kimsenin ecrini kaybetmez, herkese kazandığını tastamam verir
Allah (cc) temiz ile murdar olanın birbirinden ayrıla­cağını söyledikten sonra Müslümanlara şöyle sesleniyor:
"Öyleyse siz de Allah'a ve Rasûlüne iman edin Eğer iman eder ve ittika ederseniz, sizin için büyük ecir var­dır"
b- İslâm'ın emir ve yasaklarını yerine getirerek ibadet etmek Büyük günahları işlemekten ve küçük günahlarda ısrar etmekten kaçınmak Farzları dikkatli bir şekilde ye­rine getirmek ve böylece kendini azaptan korumaya çalış­mak
"Bu benim dosdoğru olan yolumdur, şu hâlde ona uyun Sizi O'nun yolundan ayıracak (başka) yollara uyma­yın Bununla size tavsiyede bulundu; umulur ki ittika edersiniz"
"Ey iman edenler! Allah'tan ittika edin ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın, O'nun yolunda cihad edin; umulur ki kurtuluşa erersiniz"
İnanmış bir insana Kur'an'ın ölçülerine göre hareket et­meyi, Allah'ın hükümlerine uygun yaşama titizliğini takva bilinci kazandırır Bundan dolayı Kur'an, bazı hükümleri bildirdikten sonra ittika edilmesini, bütün bu ahkâmın uygulanması hususunda Allah'a karşı sorumluluk bilinci du­yulmasını emrediyor (Bak Allah'ın Hükümleri ve Takva başlığı)
Hadiste geçtiği gibi helâl de bellidir haram da Kim bunlara titizlikle uyar, sonra da şüpheli konularda Al­lah'tan ittika ederse, böyle bir kimse dinini ve ırzını korur
c- Takvanın en üstün mertebesi, Allah'ın emir ve ya­saklarını yerine getirdikten sonra, bütün benlik ile Allah'a dönmek ve insanı Allah'tan uzaklaştıracak ve meşgul ede­cek her şeyden sakınmaktır
Kur'an, bir yerde mü'minlere Allah'tan hakkıyla itti­ka etmelerini emrediyor
Bunun anlamı, güç nisbetinde dinin emirlerini yerine getirmek ve haramlarından kaçınmaktır İbni Mes'ud (ra) bunu, 'Allah'a itaat edip O'na asi olmamak, şükredici olup nankörlük yapmamak, sürekli zikretmek ve O'nu unutmamaktır' şeklinde açıklıyor
Gerçek vikaye (takvalı olmak), yani en kapsamlı ve kuvvetli korunma Allah'ın korumasıdır Zira insanın korunması, istikbale ve sonuca tam hâkim olamadığı gibi, şimdiki hâlde görülen elem ve zararların bile hepsine hâ­kim olamaz Bu sebeple hakiki ittika ancak Allah'ın koru­masına (vikayetullaha) girmekle gerçekleşir Bu da gerçek korku ve sevgi ile alâkalıdır
Takva, Allah'a yönelmek manasında saf dindarlığı ve O'na karşı huşuyu (saygıyı) ifade eder Müslüman önce şirkten kaçınır ve imanını sağlamlaştırır Sonra günahlar­dan sakınarak manevî olarak yücelir ve kalbini Allah'tan başkasıyla meşgul edecek şeylerden uzaklaştırır Onu yal­nızca Allah sevgisine ve korkusuna tahsis eder Böylelikle tam bir huzura ve güvene kavuşur
Bu takva hâlini yaşayan mü'minlere 'korkup sakınan­lar' anlamında 'muttakiler' denir
Maide 93 âyette iman edenler ve Allah'tan ittika edenler üç defa arka arkaya sayılıyor Bu, takvanın üç de­recesine işaret etmiş olabilir (Allahu a'lem)
Takvanın ilk derecesi kişi ile kendi vicdanı arasında, ikinci derecesi, kişi ile diğer insanlar arasında, üçüncü derecesi de insanın kendisi ile Allah arasında uygulama ala­nı bulur
Takvanın üçüncü derecesi 'ihsan' diye nitelendirilir Nitekim 'ihsan' hadisinde buna işaret vardır (Bakı­nız; İhsan ve Takva İlişkisi)
Yine Kur'an, gönülden inanmış mü'minlerin kestikle­ri kurbanların etlerinin ve kanlarının değil, onların takvalarının Allah'a ulaşacağını söyledikten sonra şunu ekliyor: "Muhsinleri (iyilik edenleri, ya da Allah'ı görüyor gibi ibadet edenleri) müjdele" Burada, Allah'a ulaşacak tak­va ile ihsan sahibi muhsinlerin davranışları arasındaki bağ dikkat çekmektedir
"İhsan ederek (iyilik üreterek) kendini Allah'a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim dinine uyandan daha güzel dinli kimdir?” Bu anlamda kim ihsan sahibi olarak kendini Allah'a teslim ederse, şüphesiz o kopması mümkün olmayan bir kulpa yapışmıştır
Muttaki olmalarından dolayı ihsan eden, sürekli iyi davranan, iyilik yapan, ya da Allah'ın huzurunda bulunduğunun şuuruyla hareket edenlerin mükâfatı sonsuz güzel­likler yurdu cennet olacaktır

Alıntı Yaparak Cevapla

Takvanın Boyutları

Eski 08-02-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Takvanın Boyutları




8- Âyetler Takva Sahipleri İçindir:


Allah (cc) kendi varlığının belgelerine âyet demekte ve onları, muttakiler için iman etmenin işaretleri saymak­tadır
"Gerçekten gece ile gündüzün ardarda gelişinde ve Al­lah'ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde ittika eden (korkup sakınan) bir topluluk için elbette âyetler (belirtiler, mucizeler) vardır"
Yalnızca gece ile gündüzün farklı oluşu ve peşpeşe ge­lişi bile beşer bilgisi açısından bakıldığında, dünya hayatı­nın özelliğini anlama, başlangıç nedir, sonuç ne olacaktır meselesini düşünme, ahireti ve hesabı hatırlayıp sevabı ve cezayı göz önünde bulundurma, hakka ve hukuka uyma, Allah'ın azabından korunmak için Allah'ın rızasını gözet­me ve hak yolundan ayrılmama duygusunu vermeye yeterlidir
İnsan bir an durup Allah'ın göklerde ve yerde yarattık­larını incelese, varlık âlemini gözden geçirse, sayısız cins­ler, özellikler, şekiller ve şartlarla karşılaşır Dopdolu olur ve duygulanır; his dünyası zenginleşir Hayatı devam ettikçe düşünür, etkilenir ve ibret alır
Burada göklerin ve yerin nasıl yaratıldığına, yapısına ve bugünkü hâline kısaca dikkat çekiliyor Sonra da bü­yük bir gerçeğin altı çiziliyor:
"Bunlarda muttakiler için âyetler vardır"
Müslümanlar kendilerine mahsus takva vicdanıyla bu âyetleri gönülden anlıyorlar Zaten takva vicdanıyla onlar Allah'ın âyetleri karşısında hassas hâle gelirler Yaratılış­ta göz ve gönüllere hitap eden güzellikleri yaratan gücün yaptıkları karşısında duygulanırlar
"Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır"
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gün­düzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten âyetler vardır
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler, göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler Ve derler ki, Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın Sen pek yücesin, bizi ateş azabından koru"
Kur'an'ın âyetleri, Allah (cc)'ın insanlara daveti, mesa­jı, hükmü, uyarısı ve müjdesidir İnsanların uyması gere­ken hükümler Kur'an âyetleriyle onlara bildirilmiştir Bu anlamda Allah (cc) âyetlerini açıklar, beyan eder, her şeyi ortaya koyar Umulur ki insanlar kâinat âyetlerini anla­ma, Kur'an âyetlerine uyma konusunda ittika ederler, takvayı kuşanırlar
"Andolsun, size açıklayıcı âyetler, sizden önce gelip geçenlerden bir örnek ve takva sahipleri için de bir öğüt (mev'iza) indirdik"
Bu âyetler hiçbir kapalılığa yer vermeyecek derecede açıktır Sağlam ilâhî hükümlerden uzaklaşmaya, Kur'an'ın ruhuna uymayan başka açıklama ve anlama şe­killerine gerek yoktur Onlar ayrıca, daha önce Allah'ın koyduğu nizamdan ayrılan ve sonunda mahvolup giden insanların acı sonlarını da gözler önüne sermektedir
Allah'ın hükümleri, hakkı ve gerçekleri açık âyetler ve ders alınacak önemli bir ibret destanı, gönülleri titre­yen takva sahipleri için kurtuluş nurları saçan büyük bir nasihat indirilmiştir Özellikle Nûr Sûresi'nde sırala­nan; evlilik, namuslu kadınlara iftira, erkek ve kadın için tesettür, fuhşun yasaklanması ve ev hayatı ile ilgili konulardaki âyetlere işaret ediliyor Allah'ın âyetlerine karşı çıkan geçmiş toplulukların başlarına gelenler hatırlatılıyor Hz Aişe'nin yaşadığı ve aslında onun asaletini artıran 'ifk/iftira' olayına işaret ediliyor Bunların hepsi muttakiler için ibret, nûr ve yol gösterici öğütlerdir Allah'tan ittika edenler, bu âyetler üzerinde gereği gibi düşünürler, ib­ret alırlar ve âyetlerin hükümleriyle amel ederler

Alıntı Yaparak Cevapla

Takvanın Boyutları

Eski 08-02-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Takvanın Boyutları




9- Kalplerin Takva Bilinci ile Sınanması:


Allah (cc), Peygamber'in yanında bulunanları, O'na karşı davranışlarıyla, O'na bağlılık ve itaat etmeleriyle deniyordu Bu deneme, bazen kalplerin takva ile imtihan edilmesi, kalplere takva bilincinin yerleşmesi şeklinde gerçekleşiyordu:
"Şüphesiz, Peygamber'in yanında seslerini alçak tut­makta olanlar, işte onlar (var ya); Allah onların kalplerini takva için imtihan etmiştir Onlar için bir mağfiret ve bü­yük bir ecir vardır"
Fetih Sûresi'nde geçtiği üzere, onlara takva kelimesini gerekli kılıp türlü sıkıntılarla tecrübe sahasında takvaya alıştırmış, takvalarını tecrübe ile ortaya çıkarmıştır
Yani onlar, Allah'ın kendilerini tâbi tuttuğu imtihanı başarıyla geçmişler ve böylelikle kalplerinde Allah korku­su bulunduğunu, Allah'a ve Rasûlüne karşı saygıyla dolu bir kalbe sahip olduklarını açıkça ispat etmişlerdir Böyle­ce, Hz Peygamber'e sevgi ve saygı duymaktan yoksun bir kalbin takvadan da yoksun olduğu anlaşılmaktadır Dolayısıyla Hz Peygamber'in huzurunda bir kimsenin sesini yükseltmesi, sadece zahiren bir kabalık olarak değil, aynı zamanda bu, o kimsenin kalbinde takva bulunmadığının bir göstergesi olarak da anlaşılır
Şüphesiz ki 'takva bilinci' büyük bir lütuftur Allah (cc) onu denemeden geçirdiği, sınayarak tecrübe ettiği arınmış kalplere lütfeder Onu takvaya hazır olmayan kalplere yerleştirmez, onu almak istemeyenlere sunmaz Peygamber'in huzurunda seslerini alçaltarak edepli bir ta­vır takınanları denemiş ve onların takva bilincine lâyık olduklarını görerek, takva gibi önemli bir bağışı sunmuştu Bununla beraber onların hatalarını bağışlamış, onlara bü­yük ödüller vaad etmiştir Pek çok korkutucu âyetten sonra Allah (cc), bununla kullarını kendisinden korkup çekin­meye teşvik ediyor Onların kalplerini takva ile terbiye ediyor, onları gelecek olan 'büyük güne' hazırlıyor

Alıntı Yaparak Cevapla

Takvanın Boyutları

Eski 08-02-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Takvanın Boyutları




11-Allah (cc) Takva Ehlidir: (Sürekli Bilinç)


"Allah dilemedikçe onlar öğüt almazlar; takvanın sa­hibi (onu kabul etmeye ehil olan) O'dur, mağfirete (bağışlamaya) ehil olan da O'dur"
Allah (cc) kendisinden korkulmaya ve tevbe edenlerin günahlarını bağışlamaya daha lâyıktır
Burada Allah'ın hoşnut olmayacağı şeylerden sakınma tavsiye ediliyor Bu, Allah (cc) ona muhtaç olduğu için de­ğildir İnsanlar böyle yapmadığı zaman O bir zarar görmez
Aslında bu nasihat, Allah rızasını aramanın ve O'nun em­rine karşı gelmemenin, kulları üzerinde Allah'ın hakkı ol­masından dolayıdır
Azabından korkulup korunulacak da O, bağışlayacak olan da O'dur O'ndan korkmayan ne âhirette ne de dün­yada hiçbir şeyden korkmaz, korunmaz O'ndan başkası da ne günâhları bağışlayabilir, ne koruyabilir Hikmetin başı Allah korkusu, Allah sevgisidir
Bu korku ve bu sevgi aynı zamanda sürekli bir bilinç­tir Bu duygu, insana devamlı olarak Allah'a karşı sorum­luluk bilinci ile hareket edilmesini öğretir Takva şuuru geçici birşey olmadığı gibi, o sadece belli ameller için de değildir Bütün bir hayat boyu devam edecek, bütün dav­ranışları kuşatacak denli geniş ve kapsamlıdır
Böyle bir şuur, insanı uyanık tutar, onun dikkatli ol­masını sağlar, basiretini (kalp gözünü) açar, iyi ile kötüyü tanımasına yardımcı olur, davranışlarını kontrol altında tutar Ona salih amel işletir İnsan, büyüklüğü, azameti, yüceliği ve makamı hesap edilemiyecek kadar büyük bir makamın karşısında olduğunu sürekli hatırlar
Enes (ra)'ten şöyle rivayet edildi: Hz Peygamber bu âyeti (Şüphesiz O takva ve mağfiret ehlidir) okudu da şöy­le buyurdu: "Rabbiniz şöyle buyurdu: Ben ittika edilecek (korkulup sakınılacak) olanım Her kim benden ittika eder de benimle beraber başka ilâh bulmazsa onu bağışlayacak olan da benim

Alıntı Yaparak Cevapla

Takvanın Boyutları

Eski 08-02-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Takvanın Boyutları




12- Takva Üzerine Kurulu Mescitler:


Tebuk Seferi'nden önce münafıklar, Küba Mescidi'nin yanına güya sakatlar ve yaşlılar için yeni bir mescit yapıp Peygamberimizi orada namaz kılmaya davet ettiler Pey­gamberimiz, sefer ile meşgul olduğunu söyleyerek, sefer dönüşü Allah izin verirse oraya gelip onlara namaz kıldı­racağına dair söz verdi
Hicretten önce Hristiyan olup rahipliğe kadar yükse­len Ebu Amir, Peygamberimizin Medine'ye yerleşmesini ve Müslümanların gün geçtikçe daha güçlü bir konuma gelmesini bir türlü hazmademedi Mekke'ye gitti ve Mekkelileri Müslümanlara karşı kışkırttı Huneyn Savaşı'ndan sonra da Şam'a kaçtı Giderken de yandaşlarına sürek­li savaş hazırlığı yapmalarını, kendisinin de Kayser'e gidip ordu toplayacağını ve onunla Muhammed'i ve arkadaşları­nı Medine'den çıkaracağını söyledi Bu plânın bir parçası olarak da arkadaşları onun isteğiyle yeni bir mescit yap­mışlardı
Peygamberimiz (sav) Tebuk'ten dönünce yanına gidip isteklerini tekrar etmişler Bunun üzerine, Küba Mescidinin yanına böyle bir bina yapmakla, onların amaçlarının Müslümanlar arasında tefrika çıkarmak ve onlara zarar vermek olduğunu haber veren Tevbe Sûresi'nin 107 ve 110 âyetleri nazil oldu Sonra da Peygamber, sahabeler­den birkaç kişiyi göndererek bu 'Dırar Mescidi'ni yıktırdı ve yerini çöplük yaptırdı
"Sen bunun (Dırar Mescidi'nin) içinde hiçbir zaman durma Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulu mescit, senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana da­ha uygundur Onda, arınmayı içten arzulayan adamlar var­dır Allah arınanları sever"
Allah'ın seçkin elçisinden, içinde namaz kılmamasını istediği 'Dırar Mescidi' nifakın, iki yüzlülüğün, zararlı olmanın ve insanları Müslüman toplumdan soğutmanın sembolüdür Böyle bir mescitte Peygamberin namaz kılması ve kıldırması ona meşruluk kazandırırdı Zaten mü­nafıkların hedefi de buydu Ancak her şeyi bilen ve gören Allah (cc), Rasûlüne onların asıl niyetlerini haber verdi Peygamber için, daha ilk günden takva temeli üzerine ku­rulu ve içinde maddî ve manevî kirlerden arınmak isteyen mü'minlerin olduğu 'takva mescidi'nde ibadet etmek da­ha uygundu
Peygamber devrinde İslâm'a ve Müslümanlara zarar vermek ve din maskesi altında din düşmanları ile iş birli­ği yapmak üzere kurulan dırar mescidlerinin görünüşte binaları yıkıldı Ancak İslâm'ın düşmanlarının hile ve entrikaları manevî olarak yıkılmadı, devam ediyor Dıştan Müslüman veya dost görünüp içten İslâm'ı bozmak, değiş­tirmek, Müslümanların arasına fitne sokmak, onları dinî hayattan soğutmak için perde arkasında faaliyet gösteren­ler, kendilerince böyle değerli mekânlarda barınırlar
Kur'an, her zaman ve her yerde böyle şer yuvalarının, oralarda Müslümanlar aleyhine dolaplar çevirenlerin olacağını haber vererek, onların yüzlerindeki maskeyi yırtı­yor Yer ve şekil değiştirerek varlığını devamlı sürdüren bu zararlı zihniyeti ve hedeflerini haber veriyor
Kur'an burada canlı bir tablo çiziyor Takva esasına da­yanan Allah evlerinin yanına dırar mescitlerinin yapılabile­ceğini, orada birtakım iyi niyetlerin istismar edilebileceği­ni bildiriyor Böyle bir niyetin arkasında saklanabilecek çir­kin emelleri açıklıyor Her türlü kötü niyet ve fenalıklar­dan temizlenmek isteyenler bu türlü tuzaklara düşmezler
Dırar mescitleri temelsiz, köksüz ve yıkılacak bir ya­rın kenarında gibidirler Altlarındaki toprak hafif sarsılın­ca hemen devrilirler Buna karşın takva anlayışı temeli üzerine yükselen mescitler böyle değillerdir; sağlam, bütünleştirici, sıcak ve emniyetli Onlar, temizlenmek iste­yenleri temizlerler, onlara takva bilinci kazandırırlar, on­ları güçlendirirler
Gönülleri takva mescidine, takvaya bağlı hak davanın yolcuları, böylece doğru yolda olduklarından emindirler Emniyet, mü'minleri, küfür, nifak ve tuzaklar karşısında güvene yönlendiriyor Onlara çürük, temelsiz ve zararlı binalarına karşın, takva binasını kurmaya çalışanların so­nuçlarının daha iyi olacağı müjdesini veriyor
Bununla beraber takva bilinciyle hareket ederek haya­tın her alanında takva ortamının kurulması için çaba gösterenler, huzur, emniyet ve geleceğe ait bir ümit içerisin­dedirler Takva bilincinden uzak olarak dırar (zararlı) bina­larını uçurumlar üzerinde kuranların yapıları sağlam ol­maz O binalar yıkılsa bile, onları kurduran nifak ve kötü niyet hep onların içindedir İçlerinde sürekli bir tedirgin­lik, emniyetsizlik, huzursuzluk ve korku taşırlar Rahat ve istikrar yüzü görmezler Foyalarının açığa çıkacağı, ayıplarının bilineceği endişesi içerisinde rahatsız olurlar
Takvanın insana dünya ve ahirette kazandıracağı bütün güzelliklerden ve mükâfatlardan mahrum kalırlar
Takva temeli üzerine kurulan camiler, mescitler veya hayır binaları asıl görevlerini yaparlar Gösteriş için, ya da başkalarıyla rekabet etmek üzere, veya onların varsa bi­zim de olsun mantığı ile yapılan, takva bilincinden yok­sun olan mescitler, kuru bir yapı olmaktan öteye gitmez­ler Kimileri de 'dırar mescidi' olabilirler Takva anlayışı ile inşa edilen mescitler, kalpleri arıtır; mü'minlere gü­ven, huzur ve şuur kazandırır
Said el-Hudrî (ra) anlatıyor: "Hanımlarının birinin evinde Rasûlullah'ın yanına vardım ve;
'Ya Rasûlullah, takva üzerine kurulan mescit hangisidir?' diye sordum Bir avuç çakıl taşı aldı ve (sözünü vurgulu bir şekilde açık­lamak için) onları yere çaldı Sonra da Medine Mescidi'ni kasdederek;
'O sizin şu mescidinizdir' buyurdu"
Tirmizî'nin ve Nesâî'nin rivayetleri ise şöyle:
Ebu Said el-Hudrî'den rivayet edildiğine göre, Beni Hadra'dan ve Beni Amr b Avf'tan iki adam 'takva üzerine kurulu mescidin' hangisi olduğu konusunda tereddüde düştüler Hudrî kabilesinden olan dedi ki:
"O, Rasûlullah'ın mescididir" Diğeri ise onun Küba Mescidi olduğu­nu ileri sürdü Bunun üzerine Rasûlullah'a gelip sordular O da;
"Takva üzerine kurulu mescit benim mescidimdir Onda pek çok hayır vardır" dedi
Elmalık, takva üzerine kurulu ilk mescidin, bizzat Peygamberimiz tarafından Hicretin ilk günlerinde temeli atılan Küba Mescidi olduğunu söylüyor

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.