Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
buyurun, cenaze, namazına

Buyurun Cenaze Namazına

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Buyurun Cenaze Namazına




Cemil Tokpınar

Buyurun cenaze namazına


Vefat eden bir kardeşimize karşı son görevimiz olan yıkama, kefenleme, cenaze namazı, defin ile yakınlarına taziyede bulunmak, baştan sona ibret, tefekkür, dua ve kardeşlik duygularıyla dolu muhteşem ve muazzam ibadetlerdir Bilhassa cenaze namazını, istemeyerek, acele ve baştan savma değil, cân ü gönülden isteyerek, kardeşimize yardım hisleriyle dolup taşarak, onun için dua dua yalvararak kılmamız gerekir


Cenaze namazını sık sık mı kılarsınız ara sıra mı?
Bir camide cenaze namazına kalkıldığını görünce, “Nasıl olsa farz-ı kifayedir Ben kılmasam da olur” diye düşünenlerden misiniz yoksa kılmak için koşanlardan mı?
Sahi, hiç kendi cenaze namazınızın nerede, nasıl ve kimler tarafından kılındığını hayal ettiniz mi?
Cenaze namazınızı acaba kaç kişi kılar, nerelerden ne zahmetlere katlanarak gelirler, düşündünüz mü?
Hani mümkün olsa da, yerini ve zamanını bilemediğimiz o kaçınılmaz sonumuzu gözlemek mümkün olsaydı, kimi dostlarımızın olmayışına üzülür müydük?
Cenazemize katılanların azlığına bakar ağlar mıydık?
Tabiî hep olumsuz düşünmeyelim Belki de tam aksine muhteşem bir kalabalığın cenaze namazımızı kılmak ve bize dua etmek için geldiğini görür, sevinip Rabbimize hamd ederdik
Şüphesiz her canlı ölümü tadacak ve her insan mutlaka çok sevdiği bu dünyadan ayrılacaktır Her Müslüman öldükten sonra kefenlenip “taht misali musalla taşında bir namazlık saltanat” yaşayacak, küçük, soğuk ve karanlık kabrine yapayalnız girecektir
Vefat eden Müslüman kardeşimizin yıkanması, kefenlenmesi, cenaze namazının kılınması ve defnedilmesi farz-ı kifayedir Yani bir kısım mü’minler bu görevleri yerine getirdikten sonra diğerlerinden mesuliyet kalkar
Bugün Müslümanlar olarak cenaze namazına karşı tavrımızı birkaç şekilde ele alabiliriz
Vefat eden kişi, yakın akraba ve arkadaş çevresinden birisiyse, mutlaka cenaze namazı kılınmakta, çok yakınsa kabrine de gidilip defin işlerine yardımcı olunmaktadır
Belki bazen gitmeyi çok istemediğiniz bir kimsenin cenazesine “Katılmamız lâzım” düşüncesiyle gidebilirsiniz Hatta kimilerinde, “Gitmezsek ayıp olur” anlayışı vardır
Bazen de namaz kıldığınız bir camide hiç beklemediğiniz bir sürprizle karşılaşırsınız Camiye cenaze getirilmiştir ve cenaze namazı kılınacaktır Ya ister istemez kılarsınız ya da tanımadığınızı düşünerek kılmazsınız Hatta o anda cami içinde veya bahçede sohbet eden din görevlilerinden ve cemaatten kimseler görürsünüz Onlar da aynı şeyi düşünürler: “Nasıl olsa farz-ı kifayedir Kılan kimseler var ve ben kılmak zorunda değilim
Kimileri yoğun iş arasında bir an evvel cenaze namazını kılıp dönmeyi düşünür Bazıları da cenaze ortamının hüzünlü ve kasvetli havasından bir an önce kurtulmayı arzu eder
Oysa vefat eden bir kardeşimize karşı son görevimiz olan yıkama, kefenleme, cenaze namazı, defin ile yakınlarına taziyede bulunmak, baştan sona ibret, tefekkür, dua ve kardeşlik duygularıyla dolu muhteşem ve muazzam ibadetlerdir
Bilhassa cenaze namazını, istemeyerek, acele ve baştan savma değil, cân ü gönülden isteyerek, kardeşimize yardım hisleriyle dolup taşarak, onun için dua dua yalvararak kılmamız gerekir

Farz-ı kifaye sevabı
Birçok kimsede, “Cenaze namazı mademki farz-ı kifayedir Başkaları kılınca benim üzerimden sorumluluk düştüğü için ben kılmasam da olur” düşüncesi vardır Aslında bu düşünce doğrudur, fakat eksiktir Elbette ki farz-ı kifayenin anlamı budur Fakat sadece böyle düşünerek cenaze namazına katılmamak, bizi farz bir ibadetin sevabından mahrum eder Oysa kifaye de olsa bir farzın sevabı, belki yüzlerce sünnete bedeldir Dolayısıyla cenaze namazını kılan kimse, bir farz sevabı alır
Mü’min, salih amel işlemeye sürekli istek duymalıdır Bizi hangi amelimizin kurtaracağını bilemeyiz Belki çevresi geniş olmayan bir garibanın cenaze namazına katılıp dua, taziye ve tesellide bulunmak, Rabbimizin rızasını kazandıracak ve hayal bile edemediğimiz bir hayra vesile olacaktır
Bu sevaba erişmek için bilhassa cenaze namazına katılma imkânımız varsa, merhumu tanısak da, tanımasak da ilgisiz kalmamak, cenaze namazına koşmak gerekir

Hüsn-ü şehadet bir bir duadır
“Tanımadığımız kimsenin cenaze namazını kılmamız doğru olur mu? Hem imamın sorusu üzerine iyi bildiğimizi söylemek caiz midir?” diyebilirsiniz
Öncelikle biz zahire göre hükmederiz Bir kimse İslâm ülkesinde yaşamış, vefatından önce namazının kılınmamasını istememiş ve ailesi tarafından camiye getirilmişse, mü’mindir ve hiç tereddütsüz namazını kılabiliriz
İmam “Nasıl bilirsiniz?” dediğinde iyi şahitlikte bulunmak da bir hüsn-ü zandır Mü'mine hüsnü zanda bulunmak yakışır ve sevaptır Bu kişinin iyi bir kişi olmamasının da hüsn-ü zanda bulunanlara zararı olmaz Böyle bir durumda tanımadığımız bir cenaze için müspet ifadelerde bulunmanın ve ona hakkını helal etmenin dinen sakıncası yoktur
Vefat eden insanlar hakkında hüsn-ü şehadette bulunmak onlar için bir duadır Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de; "Sizin insanlar üzerinde şahitler olmanız, Rasul'ün de sizin üzerinizde bir şahit olması için sizi orta (dengeli) bir millet kıldı" (Bakara: 143) buyurmaktadır
Hz Ömer'in (ra) rivayet ettiği bir hadis-i şerife göre, Efendimizin (sav) yanından bir cenaze geçerken, oradaki insanlar cenaze hakkında senada bulunurlar Bunun üzerine Efendimiz (sav), "Vacib oldu, vacib oldu, vacip oldu" buyurur Sonra arkadan bir cenaze daha geçer; onu da kötü sözlerle yâd ederler Efendimiz (sav) yine aynı ifadeleri kullanır Hz Ömer (ra); "Ey Allah'ın Resulü! Vacip olan nedir?" diye sorar Allah Resulü de (sav), "Öncekini hayırla yâd ettiniz ona cennet vacip oldu İkincisini kötülükle yad ettiniz ona da cehennem vacip oldu Sizler Allah'ın yeryüzündeki şahitlerisiniz"cevabını verir Buna göre, güzel şahitlik, müminler için adeta dua olmakta ve Cenab-ı Hak böyle bir hüsn-ü zandan dolayı o kulu affetmektedir



Mü’min kardeşimize yardım
Cenaze namazı kılmak zor durumdaki bir kardeşimizin yardımına koşmaktır Peygamberimiz (sav) cenazeyi takip etmeyi, Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarından biri olarak saymıştır Nasıl ki, zor durumdaki bir kardeşimize yardım etmek, elinden tutmak, canı tehlikedeyse kurtarmak üzerimize bir borçtur Söz gelişi, denizde boğulmak üzere olan bir kardeşimizi kurtarmaya çalışırız
Musallada yatan bir mümin ise, en fazla yardıma muhtaç bir halde beklemektedir Dünyadan yeni çıkmış, kendi kendisine yardım ve dua etmekten mahrum, çaresiz bir şekilde durmaktadır Mümkün mertebe onun imdadına koşmak için çırpınmalı, hatta çevremize haber vererek, cenaze namazını kılanların sayısını arttırmak için gayret göstermeliyiz
Belki de bizim ona yaptığımız istiğfar ve hayır duası kabul olacak, onu çok acıklı bir azaptan kurtaracaktır Bir kardeşimizi kurtarmaktan daha hayırlı bir iş olabilir mi?
Resûlullah (sav), "Ölü üzerine namaz kıldınız mı ona ihlâsla dua edin" (Ebû Dâvud, Cenâiz: 60) buyurarak, bu yardımı nasıl yapacağımızı belirtmiştir
Cenâze için yapılan duanın hâlisâne olması gerekir Yani ölünün istifade edeceğine inanarak samimi hislerle dua etmelidir Hadis mutlak geldiğine göre, cenaze sâlih bir kişi de olsa gayr-ı sâlih bir kişi de olsa hüküm aynıdır, ayırım yapılmaksızın hayırlı dualarda bulunulmalıdır Hadisi açıklayan âlimler, "Çünkü günahlara bulaşan kimse, mü'min kardeşlerinin dua ve şefaatlerine daha çok muhtaçtır Bu sebeple onlara getirilmiş, önlerine çıkarılmıştır" demişlerdir
Bir başka hadiste Efendimiz (sav), şöyle buyurmuştur: "Üzerine Müslümanlardan, kendisine şefaat talep eden yüz kişinin namaz kıldığı her ölüye mutlaka şefaat edilir" [Müslim Cenâiz: 58)
Hadis, cenaze namazına katılan mü'minlerin, yaptıkları dua sebebiyle ölü lehinde, Allah nezdinde şefaatçi vaziyetini aldıklarını, bu şefaatin ölü hakkında kabul göreceğini ifâde ediyor Hadiste cemaate katılanlar yüz kişiyi bulursa denmiştir Ancak ulemâ, bu babta gelen başka hadisleri de nazar-ı dikkate alarak şefaatin makbuliyeti için yüz rakamını şart görmemiş, rakam üzerinde ısrar etmemiştir Nitekim, müteakip iki hadisten biri, cemaatin sayısını "kırk" olarak ifâde ederken, ikincisi "üç saf" demekte ve saflarda kaçar kişi bulunacağını belirtmemektedir (İbrahim Canan, Kütüb-i sitte,c9, s370)
Görüldüğü gibi, ne kadar fazla insan cenazeye katılır, dua ederse o kardeşimiz için o kadar faydalı olacaktır

Kendi cenazemiz için manevî bir dua
Müslüman kardeşlerimizin cenazelerine katılmak, kendi cenaze namazımıza katılanların çok olmasını sağladığı gibi aynı zamanda bu anlamda manevî bir duadır Biz çevremizdeki insanların, dost, arkadaş ve akrabalarımızın cenazesine koşarsak, elbette acılarını paylaştığımız insanlar vefakârlık gösterecek, onlar da bizim cenazemize koşacaklardır “İyilik eden iyilik bulur” sırrınca, bizim cenaze namazımızı kılıp dua edenler de çok olacak, Rabbimiz inşallah onların hüsn-ü şehadetini kabul edecek, bizi affedip nimete mazhar edecektir
Bu durum akrabalarının cenazesine katıldığımız kimseler için geçerlidir Ayrıca bizim gayretimiz manevî bir dua olacak ve hiç yardımına koşmadığımız insanlar bile bizim duaya en muhtaç olduğumuz ölüm günümüzde yanımızda olacaklardır Çünkü başkalarının cenazesine katılan kişi hem davranışıyla, hem de diliyle şöyle dua etmektedir:
“Allah’ım! Ben Müslüman kardeşlerimi çok seviyor ve onlara şefkat ediyorum Onların en acı günlerinde imdadına koşup cenaze namazlarını kılıyor ve dua ediyorum Vefat ettiğim gün, tıpkı benim koştuğum gibi, Müslüman kardeşlerimi benim cenaze namazıma koştur, onların hayır dualarını almayı nasip et
Böylece başkalarının cenaze namazına gitmek demek, bir bakıma kendi cenaze namazımıza yatırım yapmak demektir O zaman cenaze namazı kılmak, hem kardeşimize, hem kendimize iyilik yapmaktır

Cenaze namazı ölümü hatırlatır
Dünya hayatı çok çekici ve güzel olmasına rağmen hem geçici, hem aldatıcıdır Dünyada ebedî yaşayacakmış gibi zevk ve sefaya dalmak, ahiretimize hazırlık yapmamak büyük bir hatadır Bunun için dünyanın faniliğini sürekli hatırlamak, ebedî olan Cennet yurduna girebilmek için salih ameller işlemek gerekir Bunu başarabilmek için en güzel nasihatçi ve en ibretli olay ölümü çok hatırlamaktır Peygamber Efendimiz (sav) “Fani lezzetleri yok edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz” (Tirmizî, Zühd:4) buyurmuştur Gerçekten de kim ölümü çok hatırlarsa, dünyanın geçici lezzetlerine dalmaz ve ahiretine ciddi çalışır
İşte cenazelerin yıkanması ve kefenlenmesine yardımcı olmak, cenaze namazlarına çok katılmak, tabutu taşımak, kabre kadar gidip defin işlerine yardım etmek, cenaze evine gidip taziyede bulunmak, imkân ölçüsünde cüz paylaşıp hatim okumak ölümü hatırlamak için çok önemli vesilelerdir
Ölümden korkup kaçmak değil, çok sık hatırlayıp sahabeler gibi adeta sağ ayağı ahirette, sol ayağı dünyadaymış gibi yaşamak gerekir Çünkü ölümün görünüşü kötü ve acı ise de, iç yüzü iyidir ve huzur verir Ölüm, Cennet’le sonuçlanacak bir yolculuğun dünyadan sonraki ilk durağıdır
Ölümü hatırlamak için cenazeler çok tesirli ve ibretli fırsatlardır

Tanışmaya, yardımlaşmaya vesile olur
Cenaze namazlarının çok olumlu bir yanı da mü’minlerin tanışıp kaynaşmalarına, birbiriyle haberleşip yardımlaşmalarına, hatta yepyeni dostluklar kurmalarına vesile olmasıdır
Gerçekten de bazen uzun zamandır görmediğimiz bir dostumuzu görmüş, belki bazı sıkıntılarını ve dertlerini öğrenip yardım etme fırsatını yakalamış oluruz
Cenazeler bu tür sosyal yönüyle de dayanışmaya vesile olur Bilhassa gençler cenaze namazına teşvik edilerek hem ibret almaları, hem çevrelerini tanımaları sağlanmalıdır

Taziyede neler yapmalı?
Cenazesine katılma fırsatı bulamadığımız kimselerin imkân varsa evine gidip taziyede bulunmak, çok uzaktaysa hiç değilse telefonla aramak, hatta çok yakın bir dost veya akraba ise cenazesine katılsak bile evine de gidip acısını paylaşmak, teselli etmek gerekir Evdekiler acılı oldukları için onlara yemek götürmek de sünnettir
Ancak taziyelerde susup önüne bakmak doğru olmadığı gibi gereksiz dünyevî sohbetler yapmak da hoş değildir En güzeli, Yasin, Tebareke ve Fatiha gibi Kur’an’dan sureler okumak, eğer yeterli sayı varsa cüz paylaşıp hatim yapmaktır Okunan Kur’an ve yapılan dualar, hem vefat eden kişinin ahiretini nurlandıracak, hem akrabalarına teselli olacaktır Zira cenaze sahiplerini en çok düşündüren, ölen kişinin ahiretteki hâlidir
Ayrıca ölümün hakikatini, dünyanın faniliğini ve ahirete çalışmanın lüzumunu anlatan teselli edici sohbetler yapmak, sürekli vefat edenin olumlu yanlarını nazara vermek, güzel hatıralarla yâd etmek çok büyük sevap olduğu gibi, cenaze sahiplerini de hoşnut edecektir
Gerçekten de cenaze namazı, kıymetini ve mahiyetini tam anlamadığımız mühim bir ibadettir Kim onu hakkıyla takdir edip yerine getirirse, sürekli kabrine ve ahiretine azık ve nur gönderiyor demektir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.