Prof. Dr. Sinsi
|
Yoldaki İşkenceler Ve Çevresindeki Sorular –İi
Yoldaki İşkenceler Ve Çevresindeki Sorular –II
Meşakkat ve işkencelerin hiddetini ve şiddetini hafifletmek veya yok etmek mümkün müdür; yoksa bunları yoketmeye çalışmak, yoldan sapmak mıdır?
Bazılarının şöyle düşündüğünü biliyoruz: Allah düşmanları tarafından, Allah davetçilerine ve onların liderlerine defalarca sunulan ve tatbik edilen işkence ve zulümlerden, şiddetli eziyetlerden onları uzaklaştırmak veya işkence ve belaları yok etmek, güzel tasarrufla, ileri görüşlülükle ve bir takım siyasi girişimlerde bulunmak suretiyle bunları gerçekleştirmek, ya da bunların şiddetini hafifletmek, zamanını azaltmak mümkündür, derler Bu doğru mudur? Davete sıkı sıkıya sarılmaya devam etmekle birlikte, bunu gerçekleştirmek imkan dahilinde midir?
Geliniz bu sorulara, izini takip ettiğimiz ve yolunda yürüdüğümüz Resululluh (a s )'ın siretine bakarak doğru cevaplar vermeye çalışalım
Hepimiz biliriz ki, Resulullah (a s ), Allah'ın nitelediği gibi mü'minlere oldukça düşkün, onlara karşı şefkatli ve esirgeyici, onların sıkıntıya düşmesine gönlü razı olmayan bir peygamberdi
"Andolsun, size içinizden sıkıntıya düşmeniz O'nun gücüne giden, size pek düşkün, mü'minîere de şefkatli ve esirgeyici olan bir peygamber gelmiştir "
Resulullah (a s ), kendisi işkencenin çeşitleriyle karşı karşıya kaldığı, gibi, Kureyş kafirlerince mü'minlere uygulanan türlü türlü işkence ve eziyetleri de görüyordu Mekke'de kafirlerce uygulanan işkence ve eziyetler sürüp gidiyor, bitmek nedir bilmiyordu Bütün bunlara rağmen Allah Resulü, bu işkencelere karşı mü'minler arasına engel koyabilmeye muktedir olsaydı, elbette bunu yapardı Fakat O, bu olup bitenleri görmesine rağmen, onlara sadece ve sadece sabrı ve sebatı tavsiye ediyor, cennetle ve zaferle, Allah'ın dininin yerleşeceğine dair va'dlerle müjdeliyordu "Ey Yasir ailesi! Sabredin, Çünkü varacağınız yer cennettir" diyordu sadece
Buhari (r a ) Kays'ın şöyle dediğini rivayet eder:
"Habbab'ın şöyle dediğim işittim:
"Nebi (a s ), Kabe'nin gölgesinde hırkasına yaslanmış bir vaziyette dururken yanına gittim Müşriklerden çektiğimiz işkence ve eziyetlerin şiddetinden bahsederek, "bizim için dua etmez misin ya Resulullah (a s )?" dedim Bunun üzerine Resulullah (a s )'ın yüzü kızararak oturduğu yerde şöyle buyurdu:
"Sizden öncekilerin başına öyle belalar geliyordu ki, hatta onlardan biri demir taraklarla taranıyor, eti kemiği birbirinden ayrılıyor, fakat yine de bu yapılanlar onu dininden vazgeçiremiyordu Bir diğerinin başına testere konuluyor ve ikiye bölünüyordu da, tatbik edilen bu işkence ve eziyetler onları dininden döndürmüyordu Şüphesiz Allah, mutlaka ve mutlaka bu işi tamamlayacaktır Hatta öyle günler gelecek ki, San'a'dan Hadramevt'e giden bir yolcu, Allah'tan başka hiç bir şeyden korkmayacaktır Sürü de kurttan korkmayacak Lakin sizler acele ediyorsunuz "
Resulullah (a s ), müşriklerin müslümanlara uyguladığı işkence ve eziyetlere karşı, şiddetli elem, teessür ve üzüntü duymasına rağmen, bunların yok edilmesi ve hafifletilmesi için istenen bir dua nedeniyle de kızgınlığını apaçık ortaya döküyordu Sanki O, bu haliyle tatbik edilen işkence ve eziyetlerin garip ve acayip bir durum olmadığını, davetlerde Allah'ın bir sünneti olduğunu pekiştirmek istiyordu Nitekim kendinden öncekilere de, bu tür işkence ve eziyetler tatbik edildi, fakat onları dininden vazgeçiremedi İşte Resulullah, onların sabrettiği gibi, sabredip sebat etmelerini, neticeye yani Allah'ın bu işi tamamlayacağına, Allah düşmanlarının tüm komplo ve tuzaklarına rağmen dinini yeryüzünde iktidar sahibi kılacağına güvenle, kalp huzuruyla bakmanın ve mutmain olmanın gerekliliğini vurgulamak istiyordu
Mustafa Meşhur
|