|
![]() ![]() |
|
Konu Araçları |
ahlâkından, cahil, dostlarının, hak, örnek |
![]() |
Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından -3- / Câhil Ve Nâ |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından -3- / Câhil Ve NâHak Dostlarının Örnek Ahlâkından -3- / Câhil ve Nâdanlara Sabır ve Tahammül Yıl: 2008 - Ay: Ocak - Sayı: 263 Hayır ve şer, hak ve bâtıl, doğru ve eğri, insan idrâkinde örnekler sayesinde netliğe kavuşur ![]() ![]() ![]() Zîrâ peygamber vârisi olan Hak dostları, nebevî irşad ve davranış mükemmelliğinin zamanlara yayılmış zirveleridir ![]() ![]() ![]() Hak dostlarının fârik vasıflarından biri de, câhillerden, nâdanlardan, yol-yordam bilmeyen kaba insanlardan gelen ezâ ve cefâlara sabredip insanların irşâdı için dâimâ halkın içinde bulunmalarıdır ![]() Bütün fazîletler gibi bu fazîletin en mükemmel bir sûrette tahsil edileceği mektep de, Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’ın örnek şahsiyetidir ![]() Peygamber Efendimiz’in Sabır ve Tahammülü İnsanlığa örnek şahsiyet olarak lutfedilen Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, mübârek ömrü boyunca nice ağır cefâlara katlandı, sayısız çile çemberinden geçti ![]() ![]() Lâkin Allah yolunda katlandığı ezâ ve cefâlar O’na hiçbir zaman ağır gelmedi, aslâ bezginlik vermedi, gönlünün muvâzenesini bozmadı ![]() ![]() “Kâfirlere ve münâfıklara boyun eğme ![]() ![]() Allah Rasûlü’nün, insanlardan gelen ezâ ve cefâlara büyük bir sabırla tahammül etmesi, daha önceki mukaddes kitaplarda da haber verilen peygamberlik alâmetlerinden idi ![]() ![]() -aleyhissalâtü vesselâm-’ı âdeta bir denemeye tâbî tutup hakîkaten böyle olduğunu gördükten sonra mutmain bir kalb ile îman şerefine nâil olmuştur ![]() ![]() Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Hak dâvâsı yolunda sadece gayr-i müslim ve münâfıklardan değil, İslâm’ın zarâfet ve nezâketini henüz yeterince kavrayamamış yeni müslümanlardan sâdır olan kabalıklara da, büyük bir sabırla tahammül gösteriyordu ![]() “–Ey Muhammed, ey Muhammed!” diye defâlarca bağırmalarına rağmen O, her defâsında yumuşak bir üslûpla: “–Buyurun, isteğiniz nedir?” diye mukâbele ediyordu ![]() ![]() Yine çölden gelen bir bedevî, Mescid-i Nebevî’nin içinde küçük abdestini bozmuştu ![]() ![]() “–Onu kendi hâline bırakın ![]() ![]() ![]() ![]() Rahmet Peygamberi’nin bu hâli, nice hidâyetlerin bereketli tohumu oldu ![]() “(Rasûlüm!) O vakit, Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şâyet Sen kaba ve katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() Allah yolunda türlü sıkıntılara katlanan Rasûl-i Ekrem Efendimiz, dâvâsında muvaffak olup Allah’ın müslümanlara kuvvet ve zaferler lutfettiği zamanlarda bile bir kenara çekilip insanların eziyetlerinden kurtulmayı aslâ düşünmedi ![]() Birgün kalabalık bir sahâbe grubunun içinde diz üstü oturmuş yemek yerlerken O’nu bu hâlde görüp yadırgayan bir bedevî: “–Bu nasıl ve ne değişik bir oturuş!” diyerek Efendimiz’in yüksek edebi karşısındaki hayretini ifâde etti ![]() “–Allah Teâlâ beni şerefli bir kul olarak yarattı, inatçı bir zorba değil!” buyurdu ![]() Yâni ince ve hassas rûhuyla bütün insanlığa nezâket ve zarâfet timsâli olan Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-, inatçılık ve zorbalık gibi kötü sıfatların, mü’min şahsiyetiyle aslâ bağdaşmayacağına işâret buyurdu ![]() Peygamber Efendimiz’in amcası Hazret-i Abbas -radıyallâhu anh- da, azîz yeğeninin insanlarla haşır-neşir olup onların çeşitli eziyetlerine mâruz kalmasından büyük ıztırap duyuyordu ![]() ![]() “–Hayır! Allah beni içlerinden alıp huzura kavuşturuncaya kadar onların aralarında bulunacağım ![]() ![]() Mü’minleri de şöyle îkaz etti: “İnsanların arasına karışıp onların ezâlarına katlanan bir müslüman, onlara karışmayıp ezâlarına katlanmayandan daha hayırlıdır ![]() Hazret-i Mevlânâ ne güzel buyurur: “Ayın karanlık geceden kaçmaması, sabretmesi, onu nurlandırır, aydınlatır ![]() ![]() “Bütün peygamberlerin, kendilerine inanmayanların veya câhillerin ezâlarına, cefâlarına katlanmaları, sabretmeleri, onları Hakk’ın has kulları yapmış, mânen muzaffer sultanlar hâline getirmiştir ![]() “Sabrı (güzelce) yaşayabilirsen o sana kanat olur, yücelere yükselirsin! Hazret-i Mustafâ’ya bak! Sabır ona Burak oldu, Mîrâc oldu, Sidre-i Müntehâ oldu da O’nu göklerin mâverâsına (ötesine) yükseltti, Hakk’a mülâkî eyledi ![]() Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’ın ümmetine olan düşkünlüğü, bu uğurda çektiği bütün zorlukları unutturuyordu ![]() ![]() ![]() Hak Dostlarının Sabır ve Tahammülü Peygamber vârisi Hak dostları da insanların kendilerine karşı gösterdikleri kaba davranışlara, hata ve kusurlara aldırmaz, onların ıslâhı için türlü meşakkatlere cân u gönülden katlanırlar ![]() ![]() Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin buyurduğu gibi: “Musîbete karşı rızâ hâlinde, şiddete karşı sabırlı ve sarsıntı anlarında vakarlı olmak, velîlerin âdetidir ![]() “İlmin başı, yumuşak huyluluk; hikmetin başı, insanlarla iyi geçinmektir ![]() Dolayısıyla insanların eziyetlerine katlanamamak ve tahammülsüzlük göstermek, hikmetten nasipsizliğin ve cehâletin bir neticesidir ![]() ![]() ![]() ![]() “Aklım, kalbime; «Îmân nedir?» diye sordu ![]() ![]() ![]() İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ-; “İyilikle kötülük bir olmaz ![]() ![]() ![]() “Âyette ifâde edilen «en güzel yol»’dan maksat, öfke ânındaki sabır ve kötülüğe mâruz kalındığı andaki aftır ![]() ![]() ![]() Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh- da; «…O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimsenin yakın bir dost gibi olduğunu görürsün ![]() “O, öyle ince ruhlu ve zarif bir insandır ki, başkası kendisine kötü sözler sarf ettiği takdirde; «Doğru söylüyorsan Allah beni, yalan söylüyorsan seni affetsin ![]() ![]() ![]() Âyet-i kerîmede buyrulur: “Rahmân’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) «Selâm!» derler (geçerler) ![]() Hak dostları da, kendini bilmez câhillere aldırmaz, onlarla tartışmaya girmezler ![]() ![]() Bu hususta Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- şu îkazda bulunur: “Alçakça söylenen bir söze karşı sakın cevap vereyim deme! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mevlânâ Hazretleri de: “Câhiller karşısında kitap gibi sessiz ol!” “Güzel huylu kişi, dedikodulara tahammül eden, insanların kötülüğüne karşı âmâ ve sağır davranan kişidir ![]() ![]() Hakk’ın velî kullarının bu güzel ahlâkına dâir pek mânidar bir misâli Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- şöyle haber verir: Birgün ashâbına: “–Sizden biri, Ebû Damdam gibi olmaktan âciz midir?” diye suâl eden Allah Rasûlü’ne oradaki sahâbîler: “–Ebû Damdam kimdir?” diye sordular ![]() “–Sizden önceki kavimlerden birine mensup biriydi ![]() ![]() ![]() Ne muazzam bir gönül ufku… Cenâb-ı Hakk’a duyulan nihâyetsiz muhabbet, O’nun kullarına merhameti, şefkati, af ve müsâmahayı beraberinde getiriyor ![]() ![]() ![]() İmam Gazâlî Hazretleri de insanların sıkletlerine katlanmanın fazîletine dâir şu kıssayı nakleder: “Hakîmin biri, hikmete dâir 360 eser yazmış ve bu sâyede Allâh’a yaklaştığını sanmıştı ![]() “–Falana söyle, yeryüzünü nifak ile doldurdu ![]() Bunun üzerine adamcağız tek başına bir mağaraya çekilerek ibâdet etmeye başladı ve: «İşte şimdi Rabbimin rızâsına eriştim ![]() ![]() “–Ona söyle, insanlar arasına girip onların eziyetlerine katlanmadıkça rızâma erişemez ![]() ![]() Adamcağız çarşıya çıktı, insanlar arasına girdi, onlarla beraber yürüdü, oturdu, yedi-içti ![]() “–Haber ver o adama ki, şimdi Ben’im rızâma nâil oldu ![]() Nitekim tasavvufta da belli bir müddet inzivâya çekilip insanlardan ve dünya meşgalelerinden el-etek çekmek, rûhî tekâmül için gerekli bir temrin olarak görülmüşse de, bunun âdeta ruhbanlık gibi bir hayat tarzı hâline getirilmesi, men edilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Hazret-i Mevlânâ buyurur: “Dünyanın hiçbir köşesi iptilâsız ve tuzaksız değildir ![]() ![]() “Allâh’a yemin ederim ki, sabrı yaşayamayan, fâre deliğine sığınsa bile, bir kedinin pençesinden kurtulamaz ![]() İnsanların içinde bulunarak onların ezâ ve cefâlarına gönül hoşluğu içinde katlanmanın fazîletini Muhammed İkbâl, şu temsîlî hikâye ile ne güzel ifâde eder: “Câhil bir ceylan, olgun bir ceylana dert yanar: «–Bundan sonra Kâbe’de, (avlanmanın yasak olduğu) Harem bölgesinde yaşayacağım ![]() ![]() Bunları dinleyen tecrübeli ceylan der ki: «–Ey akıllı dostum! Yaşamak istiyorsan tehlike içinde yaşa ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() a Hakk’ın velî kullarının diğer bir vasfı da, zâlim veya mazlum olmak durumunda kaldıklarında, mazlum olmayı tercih etmeleridir ![]() Nitekim Sa’d bin Ebî Vakkas -radıyallâhu anh-: “–Yâ Rasûlallâh! (Fitne zamanlarında) biri evime girip, öldürmek için beni tehdit etse ne yapmamı tavsiye buyurursunuz?” deyince, Hazret-i Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-: “–Âdem’in oğlu (Hâbil) gibi ol!” buyurmuştur ![]() Velhasıl Hak dostlarının bu vasfının kısaca ifadesi, “Hakk’ın kullarından gelen ezâ ve cefâlara Hak rızâsı için katlanabilmek”tir ![]() Hak dostu Mâruf-i Kerhî Hazretleri’nin şu hâli ne kadar ibretlidir: Mâruf-i Kerhî Hazretleri, ölmek üzere olan bir hastayı evinde misâfir eder ve onun bütün hizmetini görür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “–Bu nasıl derviş böyle! Zaten bu gibilerin zâhirde adları-sanları var; hakîkatte ise riyâcıdırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mâruf-i Kerhî, işittiği bu acı sözlere de sabreder ![]() ![]() “–Ey hanım! Onun söylediği sözler seni niye incitir ki? Bağırmış ise bana bağırmış; terbiyesizlik etmişse bana etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu kıssayı Bostan adlı eserinde nakleden Şeyh Sâdî, şu nasîhatte bulunur: “Muhabbetle dolan kalb, affedici olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yûnus Emre Hazretleri ne güzel söyler: Derviş gönülsüz gerektir; Söğene dilsiz gerektir, Döğene elsiz gerektir, Halka beraber gerekmez… Yâni insanların ezâ ve cefâlarına karşı alttan almak, sabır ve serinkanlılıkla mukâbele etmek; mahlûkâta Hâlık’ın nazarıyla bakabilen derviş-meşrep gönüllerin kârıdır ![]() ![]() Hâlbuki Hakk’ın kullarına karşı af, müsâmaha, sabır ve tahammül gibi hasletler, Halık’ın merhametini, rızâ ve muhabbetini celbetmede müstesnâ bir kıymeti hâizdir ![]() ![]() “Kötülere karşı sabretmek, sâlih mü’minlerin rûhâniyetinin seviye kazanmasına vesîledir ![]() ![]() Ayrıca bu ahlâk, çoğu kere kaba kişilerin ıslâhına da vesîle olur ![]() ![]() ![]() ![]() İsmail Fakirullah Hazretleri’ne hizmet eden İbrahim Hakkı Hazretleri, birgün su almak için çeşmeye gider ![]() “–Çekil önümden be çocuk!” diye bağırır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “–Testini kıran atlıya sen bir şey söyledin mi?” “–Hayır, hiçbir şey söylemedim ![]() ![]() “–O hâlde çabuk git ve o adama bir-iki lâf söyle!” diye emreder ![]() İbrahim Hakkı Hazretleri gider, çeşmenin başında atını tımar etmekte olan adamın yanına varıp bekler ![]() “–Benim testimi niye kırdın be zâlim adam!” diyemez ![]() Dönüp geldiğinde hocası Fakirullah Hazretleri sorar: “–Ona bir şey söyleyebildin mi?” “–Söyleyemedim efendim; niyetlendim, lâkin bir türlü dilimi çevirip de ağır bir söz sarf edemedim!” der ![]() Hocası tekrar ve daha yüksek bir sesle haykırır: “–Sana diyorum, çabuk git ve o adama bir şey söyle, yoksa sonu felâket!” İbrahim Hakkı Hazretleri bu defa kararlı olarak koşup çeşmenin başına gider ![]() ![]() ![]() “–Vah vah, bir testiye mukâbil, bir adam! ![]() ![]() ![]() Huzurundakiler bundan bir şey anlamadıklarını söyleyince, büyük veli şöyle îzah eder: “–O atlı adam, İbrahim Hakkı’ya zulmetti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte bu sırra vâkıf olan ârif zâtlar, Cenâb-ı Hakk’ın kullarının kendileri sebebiyle cezâ görüp Hak katında müşkil durumda kalmamaları için, bazen gördükleri kabalığa küçük de olsa bir karşılık vermek sûretiyle, onları celâl tecellîsine mâruz kalmaktan kurtarmayı murâd ederler ![]() Velhâsıl, olgun mü’minler, sûretâ insanlardan geliyormuş gibi görünen ezâ ve cefâların, aslında Hak’tan gelen bir imtihan cilvesi olduğunu düşünerek onlara en güzel bir sûrette tahammül etmeye çalışırlar ![]() “Mâdeninde birkaç geçer akçesi olan dağ, kazma darbeleriyle paramparça olur ![]() Yâni meyveli ağaç taşlanır ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Hak, velî kullarına lutfettiği bu firâset, basîret, incelik ve hikmetten gönüllerimize hisseler ihsân eylesin! Câhil ve nâdanların kabalıklarına, sataşma ve tahriklerine kapılmaktan cümlemizi muhâfaza buyursun! Hepimizi, kâmil mü’minlere yakışan akl-ı selîm ile yaşayıp huzûr-ı ilâhîye selîm bir kalb ile varabilenlerden eylesin! Âmîn… Dipnot: 1) Bkz ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|