Prof. Dr. Sinsi
|
Doğu'nun Ve Batı'nın Fatihi Hükümdar Nebi
DOĞU'NUN VE BATI'NIN FATİHİ HÜKÜMDAR NEBİ: HZ ZÜLKARNEYN A S
Hüseyin Okur
Üzerinde yaşadığımız dünya bizim için oldukça büyük Fakat Allah'ın özel bir ilim verdiği bazıları için denizler pınar, dağlar birer tümsek, en uzak mesafeler iki adım kılınmış O özel ilim diğer bütün ilimleri kuşatmış O ilme sahip birinin duruşu karşısında dünya küçülmüş, eşya söz dinler olmuş İşte, Zülkarneyn a s , eşyaya söz geçiren ve dünyayı küçük bilen bir nebi
Bir tasnife göre fen bilimleri şu üç ana sınıfta toplanıyor: Fizik, kimya, biyoloji  Fakat bu işin inceliğini bilenler, biyolojinin aslında kendi başına bir ana kategori olmadığı, kimyanın bir kolu olduğu, biyolojinin ilgilendiği alanla kimyanın zaten ilgilendiği gibi hususları tartışıyor Hatta tartışma sadece iki bilimin birbiriyle derin münasebeti ile sınırlı kalmıyor, bütün bilimleri kuşatan, hepsini doğuran, ama mahiyeti bilinmeyen bir üst-ilimin varlığı hususuna kadar gidiyor
Modern bilim, şimdilik bir teori olarak konuşulan bu konuda hangi noktaya varır, kestirmek imkansız ama ilim/bilim başlığı altında toplanan ne varsa, bunların hepsi ve bunun dışında bizim bilmediğimiz pek çok şey bazı peygamberlere verilmişti Bu mübarek peygamberlerden biri de Kur'an-ı Kerim'de kıssası anlatılan Hz Zülkarneyn a s 'dır
Dört Büyük Hükümdardan Biri
Zülkarneyn a s , İlâhi vazifesinin yanı sıra Himyerî kavminin büyük hükümdarıdır Kendisine Zülkarneyn (iki boynuz sahibi) denilmesinin sebepleri arasında, saçlarını başının iki yanından örgü yapıp arkaya doğru sarkıtması veya hem anne tarafından hem de baba tarafından asil ve soylu bir nesle dayanması gösteriliyor
Zülkarneyn a s , Hz İbrahim a s 'ın dönemine yakın bir zamanda yaşamıştı Büyük ordusunun başında, yine Allah'ın salih veya nebi kullarından biri olan Hz Hızır a s bulunuyordu
Hz Peygamber s a v Efendimiz, Zülkarneyn a s 'n hükümdarlığının büyüklüğünü şöyle ifade etmişlerdir:
“Dünyaya hükmetmiş dört kral vardır İkisi mümin, ikisi kâfirdir Mümin olanlar, Davud oğlu Süleyman ile Zülkarneyn'dir Kâfir olanlar ise Nemrut ve Buhtunnassar'dır ”(Kurtubî, el-Câmi; Süyutî, ed-Dürr)
Zülkarneyn ismi Kur'an-ı Kerim'de üç yerde geçiyor Kıssası ise Kehf Suresi'nin 83 ilâ 101'inci ayetlerinde anlatılıyor Bu ayet-i kerimelerin nüzul sebebi şöyledir:
Mekke müşrikleri, Hz Peygamber s a v 'e cevap veremeyeceği bir soru sorarak onu sıkıştırmaya niyetlenirler Düşünüp taşındıktan sonra, ismi ancak semavî kitaplarda anılan birini sorarlar Bir ümmî olan Hz Peygamber Efendimiz'in bu kişiyi bilemiyeceğini hesap etmektedirler Soru şöyledir:
- Doğu'yu ve Batı'yı fetheden Allah'a yakın komutan kimdir?
Bu soru üzerine hemen vahiy iner ve Hz Peygamber s a v Efendimiz:
“Sana Zülkarneyn hakkında soruyorlar De ki: Size ondan bir hatıra okuyacağım ” (Kehf, 83) diye başlayan ayet-i kerimeleri okumaya başlar
Kıtalar Fatihi Peygamber
Zülkarneyn a s yeryüzünde dilediği yere süratle ulaşma ve fethetme imkanına sahip kılınmıştı Neye ulaşmak istiyorsa, Allah'ın izni ile onu elde edebiliyordu
Zülkarneyn a s Allah'ın kendisine verdiği bu ilahî kuvvet ve iktidar ile önce Batı'ya yönelerek Atlas Okyanusu civarlarına kadar ulaştı Orada güneşin deniz ufkundan batışını seyretti Ancak, koca kainat içinde, kıyısında durduğu bu deniz kendisine bir su gözesi kadar küçük göründü Güneş, sislerle kaplı bu deniz ufkunda, sanki balçıklı bir su gözesine gömülüyormuş gibi batıyordu
Zülkarneyn a s burada Allah'a inanmayan bir toplulukla karşılaştı Allah Tealâ onu bu kavmi cezalandırmak ya da eğitip irşad etmek ve böylece doğru yola gelmelerini sağlamak hususunda serbest bıraktı Zülkarneyn a s da onları uyardı, irşad etti Kendisine şöyle söylenmişti:
- “Ey! Zülkarneyn, ister onları azaplandırırsın istersen onlar için bir güzellik düşünürsün Zülkarneyn söyledi: Her kim haksızlık ederse onu cezalandıracağız; sonra o Rabbine gönderilecek, Allah da ona korkunç bir azap uygulayacak İman edip iyi işler yapan kimseye gelince; onun için de en güzel karşılık vardır Ve buyruğumuzdan ona kolay olanı söyleyeceğiz ” (Kehf, 86-88)
Daha sonra bu görevdeki ikinci seferini yapmak üzere Doğu'ya yöneldi Nihayet Asya'nın uzak doğusuna, güneşin önüne hiçbir perdenin girmediği uzun Asya çöllerine kadar geldi Burada, giyecek elbise bulamayan, insanlar gördü Güneşten korunacak çadırları dahi yoktu Korunmak için dağlardaki koytaklara ve mağaralara sığınmaktaydılar Her taraf kurak ve çoraktı
Ye'cüc Me'cüc Diye Garip Bir Kavim
Sonra üçüncü bir sefere; Kuzey'e, Ural-Altay dağlarına ya da güneye, Himalayalar'a doğru yola koyuldu Nihayet Türklerin topraklarının bittiği yere, iki seddin arasına geldiğinde bir kavimle karşılaştı Bunlar kendi dillerinden başka dil bilmiyorlardı Kendi lisanları da tuhaf, meramı anlatma çabaları yetersizdi Zülkarneyn a s , Allah tarafından bahşedilen bir basiret ve ferasetle onların dillerine vakıf oldu Böylelikle onlarla konuşabildi, dertlerini anladı Gördü ki, bu kavim Allah'tan korkan, salih bir topluluk 
Bu kavim, ihtişamlı ordusuyla gelen Zülkarneyn a s 'ın etrafına toplandılar ve dediler ki:
- “Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye'cüc ve Me'cüc bozgunculuk yapıyor, önlerine ne gelirse onu darmadağın ediyorlar Böyle giderse yeryüzünü harap edecekler Sana bir vergi (ücret) versek de bizim için onlarla aramızda bir set yapıversen  ” (Kehf, 94)
Zülkarneyn a s dedi ki:
- “Benim ücrete ihtiyacım yok Rabbim'in bana vermiş olduğu nimet ve kudret daha büyük ve daha hayırlıdır Siz bana bu seddi yapmak için gerekli olan usta, işçi, alet-edevat ile destek olun da, sizinle onlar arasına aşılmaz bir engel yapayım ” (Kehf, 95)
Sonra Zülkarneyn a s onlardan bulabildikleri kadar demir kütleleri toplamalarını istedi Toplayıp getirdiler Zülkarneyn a s su seviyesine inene dek temeller kazdırdı Sonra bir kat demir, bir kat odun olmak üzere bunları birbirinin üzerine yığdı Nihayet karşılıklı iki dağın iki ucu birbirine denk gelince odunlar ateşe verilip tutuşturuldu Zülkarneyn a s devamlı olarak ateşi körüklemelerini istedi Demir kütleleri ısınıp kor haline gelince, demir tabakları arasında kül olan odun boşluklarının dolması için üzerine dev potalarda eritilmiş bakır döktürdü Böylelikle hem demirin zamanla çürümesi engellendi, hem de kaygan bir tabaka oluşturuldu Bu sed azgın Ye'cüc ve Me'cüc kavmine engel olmakla kalmadı, mağaralarının ağzını da kapattı
Zaman Gelir, Setler Yıkılır
Bu hadiseden sonra Ye'cüc ve Me'cüc yapılan bu seddi ne aşabildiler, ne de delebildiler
Zülkarneyn a s seddi bitirdikten sonra şöyle dedi:
- “Bu ne sizin işiniz, ne benim; yalnızca Rabbim'in sonsuz rahmetinden bir lütuftur Hem bununla beraber onun da bir sonu vardır Rabbim'in vaadi geldiğinde (kıyamet yaklaşınca), bu seddi yerle bir eder ve Ye'cüc ve Me'cüc derelerden-tepelerden boşalırlar ” (Kehf, 98-99)
Ye'cüc ve Me'cüc, Allah'ın kendilerine tayin ettiği vakte kadar bu engeli aşmaya çalışırlar Rasulullah s a v Efendimiz bu hususta şöyle buyururlar:
“Ye'cüc ile Me'cüc her gün seddi delmeye çalışırlar Nihayet tam güneş ışığını gördüklerinde başlarındaki kişi: ‘Geri dönün, onu da yarın deleceksiniz ' der Ama yüce Allah orayı yine eski haline çevirir, onlar da yeni baştan delmeye başlarlar Nihayet onların süreleri dolunca, yüce Allah da onları insanların üzerine göndermeyi murat edeceği vakit, kazmaya koyulurlar Güneşin ışığını görecek noktaya yaklaştıklarında başlarında bulunan kişi: ‘Haydi geri dönün, yarın inşallah orayı deleceksiniz ' der Ertesi gün tekrar geldiklerinde orayı bıraktıkları gibi bulurlar, seddi delerler ve yeryüzüne, insanların üzerine akarlar ” (İbn Mace)
Zülkarneyn a s kıssasında anlatılan Ye'cüc ve Me'cüc isimli kavim, bugün hâlâ mahiyeti bilinemeyen hususlar arasındadır Belki onlar seddi aşıp yeryüzüne çıkıncaya kadar da bilinemeyecek Demek ki şu yaşlı dünyamız hâlâ bazı sırlar saklıyor
Kur'an-ı Kerim'de anlatılan her bir kıssa bir ibret ve uyarı içindir Müminin hayata bakışında hak çizgiyi yakalamada farklı bir ipucu sunar
Bu gözle bakıldığında, Zülkarneyn a s kıssasında önemli mesajlar var Biz sadece bir tanesine, “büyük fetih” konusuna dikkatinizi çekelim Mukaddes Kitabımız'ın yedi iklimin bir hükümdar peygamber tarafından fethedildiğini haber vermesi, şüphesiz fetih ruhumuzu inşa eden kaynaklardan biridir O ruh tarihe mührünü vurdu, öyle olmaya devam eder inşallah
|