08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
3 Seccade ? Yoksa 2 Secade?
3 Seccade ? Yoksa 2 Secade?
Asırlar evvel Bağdat'ta bir mürşid-i kâmil, müritlerinden birine:
-Oğlum Derviş Mehmet! Yanıma gel Şu üç tane seccadeyi sırtına sar; çarıklarını çek Şu da azığın Onu da yanına al ve bunları, verdiğim kâğıtta yazılı olan adrese teslim et, diye buyurur
Derviş Mehmet, azığını alır; çarıklarını çeker; üç seccadeyi sırtına sarar ve dergâhtan çıkarak yola koyulur Adres, Hindistan'da bir şehirdedir Şehir, üç aylık bir mesafededir Derviş Mehmet, uzun uzun düşünerek:
-Şeyhim, bana himmet etti Ben, bu emaneti uzak da olsa elimdeki adrese teslim ederim, diyerek büyük bir inanç ve teslimiyetle dilinde zikrullah, gönlünde muhabbetullah yola revân olur Büyük ormanlardan ve ırmaklardan geçer
Ancak yolun ortalarında azığı tükenir Bu hal karşısında sırtındaki seccadelerin birini satıp kendine azık alır Nihayet bitkin, perişan, yorgun, saç ve sakal birbirine karışmış bir vaziyette elindeki adresin yerini bulur Huzura çıkarak:
-Efendim, Bağdat'tan geliyorum Şu iki tane seccadeyi, benim üstadım ve hocam olan zat-ı muhterem size gönderdi, der
Hindistan'daki zat:
-Evlât, bu seccade üç tane olacaktı fakat sen iki tane getirdin Bunun biri nerede?
diye sorar
Derviş, seccadenin birini sattım Azık aldım, diyemez
-Efendim! Seccade iki tane, der
-Evlâdım! Şu an iki tane ama bunun aslı üç idi, deyince Derviş Mehmet şaşkınlık içinde ne diyeceğini bilemez
Hindistan'daki zat:
-Dur, artık seni yormayalım da gönderene soralım deyip duvardaki kapağı açıp Hindistan'dan Bağdat'a:
-Hû erenler! Gönderdiğin seccade üç mü iki mi? diye seslenince Bağdat'taki zat iki kez:
-Üç üç, diye seslenir
-Evlâdım, bak hocan üç diyor Oysa sen iki getirdin, dediği zaman Derviş Mehmet derin bir nefes alır
-A mübarekler! Madem bu kadar birbirinize yakındınız, şu hal ü perişanlığıma bir bakın Üç aydır yollarda neler çektim, der
Hindistan'daki Hazret
-Evlât! Sana bu zahmeti vermemizin sebebi, işte bu yakınlığı anlatmak içindi, der
Bugün mevcut teknoloji ile artık bu gibi zahmetlere gerek kalmamıştır Cebindeki telefon, dünyanın öbür ucuyla sizi konuşturuyor Hatta Derviş Mehmet'in üç ayda katettiği mesafeyi, bir ışınlama ile çok kısa bir anda gerçekleşeceğini düşünmenin abes olmadığını ifade etmek isterim Ancak vakit henüz çok erkendir
Bunların olup olmayacağı hakkında tereddüd edenler olabilir Onlara cevabım şudur: Elli sene önce cep telefonu var mıydı? Televizyon, faks, video ve bunların emsali var mıydı? Bunlar, elli sene önce bu kadar gelişmiş bir halde olmadığı gibi insanoğlu bir asır ya da birkaç asır sonra şu an teknolojide inanılması zor nice araç ve gerece sahip olacaktır
Daha önce de ifade ettiğim gibi şimdiki teknoloji gerçeği anlatmak için yaklaşım getiriyor Eskiden bu kolaylık yoktu Onun için bugün dervişlik kolaydır Anlatılması zor olan yaklaşımları, teknoloji sayesinde sunuyoruz ve sizlere tasdik ettiriyoruz
Bu böyle mi, doğru mu? Yeter ki kişinin istidadı olsun İşin başında ezelî istidat şarttır Eğer Allah Teâlâ, sana istidat verdiyse toprağın tohuma hayat verdiği gibi mürşid-i kâmil de, sende var olan potansiyeli ortaya koyar Onun için asl olan müridin kabiliyetidir Turuk-ı âliyyede: "Mevlânâ gibi mürit olursanız, Şems-i Tebrizî gibi mürşit bulunur," derler 
|
|
|