Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
budizm, jainizm

Jainizm Ve Budizm

Eski 07-26-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jainizm Ve Budizm



jainizm ve budizmin tarihçesi - budizmin özellikleri - jainizmin özellikleriİÖ 500 dolaylarında Budizmin ve Jainizmin ortaya çıkışı, Brahmanları daha büyük bir meydan okuyuşuyla karşı karşıya bıraktı Bu iki dinin, yaşadıkları kesin tarihler bilinmiyorsa da, İÖ 500′de hayatta olan iki tarihsel kurucusu vardı


Jainizm, Mahavira tarafından kurulmuş ya da onun tarafından yeniden biçimlendirilmiştir Budizm, Prens Gautama’nın karizmatik kişiliği çevresinde doğmuştur Söz konusu iki dinin birçok ortak yanı vardır Her ikisi de, bir bakıma, Upanhishadlar’da soyut olarak dile getirilen düşünceleri halk için basitleştirmiştir Hem Mahavira hem de Gautama, yani Buda kişisel duygu ve isteklerin yok edilmesini ve yeniden doğuşlar çemberinden kurtulmayı, dinsel çabanın baş amacı yapmıştır Fakat bu iki din, öğretinin bazı önemli ayrıntılarında, birbirinden ayrılır; ayrıca Jainizm, Budizmin halk arasında ulaştığı yaygınlığa hiçbir zaman ulaşamamıştır Kendisine katılanlardan çok sıkı bir çilecilik uygulaması, hatta ölüm derecesine varana dek aç kalmalarını isteyerek, bir seçkinler kesiminin inancı olmaktan öteye geçememiştir


Budizm, bunun tersine, ılımlı bir perhiz üzerine kurulmuştur Gautama, gençliğinde çileciliği denedi; ama sonra, bedene aşırı derecede hor davranılmasının varoluşun acılarından kaçmanın yolu olmadığına karar verdi Bunun yerine, bayağı kendine düşkünlükle sert bir çilecilik uygulaması arasındaki tam orta yolu öğütledi Kendisi ve çok sayıdaki izleyicisi, zamanlarını derin düşünmeye, dinsel tartışmalara ve dilenmeye ayırmışlardı


Gautama, yağmur mevsimini çevresindeki kafa dengi bir grup insanla hep aynı yerde geçirmeye düşkündü Kurak mevsimde, kendisine verilen sadakalarla yaşayarak oradan oraya dolaştı Ben’i yok ederek acıları ortadan kaldırmak Buda’nın son amacıydı Bununla birlikte bu amaç -nirvana- çoğu insanın ulaşamayacağı uzaklıktaydı Bu süre içinde Buda, izleyicilerinden, “sekiz soylu yol”un, yani doğru görüşlerin, doğru isteklerin, doğru konuşmanın, doğru davranışın, doğru geçim yollarının, doğru çabanın, doğru düşüncenin ve hepsinden de önemlisi doğru vecdin ardında koşarak iç kutsallıklarını geliştirmelerini istedi


Buda Gautama, bu deyişlerdeki “doğru” olarak çevirdiğimiz sözcüğün ne anlama geldiğini hiçbir zaman açık olarak ortaya koymadı Soyut yolla değil, örneklerle öğretti İzleyicileri yaşamlarını onun yaşam örneği üzerinde kurmaya çalıştılar ve onun özel sorunlarla karşılaştığında ortaya koyduğu kurallara uydular


Bu nedenle, Gautama’nın yaşarken saptadığı yaşam yolunu son derece doyurucu bulan bir izleyiciler grubu ortaya çıktı; öyle ki, ölümünden (İÖ 483 dolaylarından) sonra bile, onun kurallarını izleyerek yaşamlarını, Prens Gautama’nın bedeninde ortaya çıkmış olan kutsal Buda’ya saygılı topluluklar biçiminde sürdürdüler İngiliz dilinde bu topluluklara genellikle “manastırlar” denir Gerçekten, daha sonraki Hıristiyan manastırları bunlara çok benzer; çünkü birçok Budist topluluk, zamanla kurtuluş boyunca kutsal insanların yardımlarına gereksinimleri olduğunu düşünen ve din adamı olmayan sofu kişilerin bağışladıkları yapılara ve gelir getirici mülklere sahip olmuştur


Böylece, bir zamanlar üstad ile izleyicilerinin o anlık birliği olarak başlayan topluluk, kesintiye uğramaksızın zamanımıza dek ulaşabilen sürekli bir birlik durumuna kavuştu Buda’nın öğretileri, kuşkusuz zamanla geniş çapta işlenerek inceleştirilerek köklü değişikliklerden geçirildi; fakat keşiş topluluğunun kurumsal sürekliliği kesintiye uğramadı Bu keşiş toplulukları ve onların vaaz ettikleri ve gerçekleştirdikleri dinsel ülküler, yüz milyonlarca insanın yaşamını, duygularını ve düşünüşlerini etkiledi Doğduğu ülkenin sonradan Budist dindarlık biçimlerini reddetmiş olması gerçeğine karşın, Hindistan’ın sınırları ötesindeki halklar üzerindeki en büyük etkisi, Budist dinin kuramını ve uygulamalarını Çin’e, Japonya’ya, Kore’ye ve Güneydoğu Asya’nın hemen hemen tüm ülkelerine yayan misyonerler aracılığıyla oldu


Hindistan’da ise Budizm, çıkışının ilk yüzyıllarında, Upanishadlar’ın öngördüğü dinsel yaşam biçimini, basitleştirip halka yaydı, ılımlılaştırdı ve sınırlarını belirledi Böylece Budizm Hint uygarlığında, kendine özgü ötedünyacı, gizemci ve çileci geleneğin yer etmesine yardımcı oldu; daha sonraki Hint düşünürlerinin ve kutsal kişilerinin hiçbir zaman ayrılmayacakları yolları belirledi Ama ilk dönemlerindeki başarılarına karşın, Budizm Hindistan’a egemen olamadı Budizm değil, yeniden canlandırılmış ve biçimi değiştirilmiş bir Brahmanacı din -Hinduizm- çoğu Hintlinin bağlılığını kazanıp sürdürebilme yeteneğine sahip olduğunu gösterdi Nasıl böyle olduğunu ileride inceleyeceğiz; ama burada, dinsel gelişmede bu büyük geri dönüşe yol açan Budizmin içindeki zayıflığa değinmek gerek


Budizmin ilk biçimlerinde, herkesin başından geçen doğum, ölüm, evlilik, ergenliğe varma ve yaşamın benzeri önemli olaylarıyla ilgili törenleri yoktu Bu nedenle yaşamın sıradan evrelerinde Brahmanlardan hizmet istenmesine devam edileli ve Brahmanlara duyulan gereksinim, Vedalar’daki bilgileri ve rahiplerce yürütülen uygulamaları tüm karmaşıklıklarıyla canlı tuttu Budist yaşam yolu, ancak normal aile yaşamını yadsıyıp kendini tümüyle kutsallığa adayan sıra dışı kişilere tam bir rehber oldu Öteki insanlar, geleneksel törenleri ve rahiplerin yardımını istemeden duramadılar Yaşamın herkesin başından geçen bunalım dönemlerinde Budizmin verebileceği hiçbir şey yoktu Bu nedenle Hindistan, hiçbir zaman baştan başa Budist bir ülke olamadı ve Hint uygarlığı hiçbir zaman tümüyle Budist bir biçim alamadı


Bununla birlikte, hem kastların ve hem de Hint dininin kendine özgü vurgulamalarının ortaya çıktığı, İÖ 500 dolaylarında, Hint uygarlığının kalıcı kişiliğinin ve kendine özgü eğiliminin bir bütün olarak belirlenmiş olduğunu söylemek yanlış olmaz Kuşkusuz ilerde geniş bir biçimde işlenip inceltilecekse ve etkilen üst üste binen büyük değişiklikler geçirecekse de, belirgin biçimde birbirinin aynı olan kültürel kimlikleri, Buda çağının eski Hindistanını çağdaş Hindistan’a bağlar


alıntı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.