|
![]() ![]() |
|
Konu Araçları |
atatürk, kürtlere, söyleyemeyecekler, verdi, yalanını, özerklik |
![]() |
Atatürk Kürtlere Özerklik Verdi Yalanını Artık Söyleyemeyecekler |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Atatürk Kürtlere Özerklik Verdi Yalanını Artık Söyleyemeyecekler"Atatürk Kürtlere Özerklik Verdi" Yalanı En katmerli Cumhuriyet tarihi yalanlarından biri, “Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı yıllarında Kürtlere özerklik ve bağımsızlık sözü verdiği, ancak daha sonra bu sözünde durmadığı” biçimindedir ![]() Kurtuluş Savaşı yıllarında, “Atatürk ve TBMM tarafından Kürtlere özerklik verildiği” yalanının temel kaynağı, Robert Olson’un “The Emergence of Kurdish Nationalism and The Sheikh Said Rebellion, 1880-1925”adlı kitabıdır ![]() Olsen’in yalanının Türkiye’de taraftar bulması fazla gecikmemiştir ![]() 15 Temmuz 2009 tarihinde Abdullah Öcalan, avukat görüşmesinin bir yerinde, “10 Şubat 1922 tarihinde Meclis’in gizli oturumlu 18 maddelik bir kararı var ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öcalan’ın bu açıklamalarından sonra Türkiye’yi bölüp parçalamak isteyen “Kürtçülerin” ağzında sakız olan bu yalanı gündeme getirenler arasında Prof ![]() ![]() ![]() Şimdi gelin, son zamanlarda “demokratik özeklik” nutukları atan “malum siyasi partinin” milletvekillerinin ve sempatizanlarının “Kurtuluş Savaşı yıllarında Atatürk ve TBMM, Kürtlere özerklik vaad etmişti” yalanını deşifre edelim… Yalanın Ayakları “Kurtuluş Savaşı yıllarında Atatürk ve TBMM, Kürtlere özerklik vaad etmişti!” yalanı şu “ayaklar” üzerinde durmaktadır ![]() 1 ![]() ![]() 2 ![]() 3 ![]() 4 ![]() 5 ![]() Şimdi de sırasıyla bu “ayakları” devirelim! 1 ![]() 22 Ekim 1919’da, İstanbul Hükümeti’yle Temsil Heyeti arasında yapılan Amasya Görüşmeleri sonrası hazırlanan protokollerden birinde, Atatürk Kürtlere özerklik vaad etmiştir! Bilindiği gibi, 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasındaki Sivas Kongresi, İstanbul’daki Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin tertiplediği Ali Galip Olayı’yla dağıtılmak istenmişti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Salih Paşa ile Atatürk, 20-22 Ekim 1919 tarihleri arasında Amasya’da görüşmüşlerdir ![]() Salih Paşa ile Atatürk arasında üç gün devam eden Amasya Görüşmeleri sonunda ikişer sayı olmak üzere beş protokol düzenlenmiştir ![]() ![]() Amaysa Görüşmeleri sonrası alınan kararlar kolordulara da bildirilmiştir ![]() Atatürk, Nutuk’ta bu protokollerin içeriklerinden de söz etmiştir ![]() ![]() ![]() Atatürk, söz konusu protokol hakkında, “22 Ekim 1919 günlü ikinci protokol, uzun süren bir görüşme ve tartışmanın tutanak özetidir” demiştir ![]() Atatürk’ün Nutuk’taki ifadeleriyle, 22 Ekim 1919 tarihli 2 ![]() “1 ![]() ![]() Kürtlerin bağımsızlığını gerçekleştirme amacını güder gibi görünerek yapılmakta olan karıştırıcılığın önüne geçmek uygun görüldü ![]() ![]() ![]() Bu protokol dikkatle okunduğunda, bırakın herhangi bir etnik unsurun veya bölgenin “özerkliğini” veya “bağımsızlığını”, tam tersine “… bu toprakların hiçbir yolla ayrılmasının kabul edilemeyeceği…” belirtilerek, Türkiye’nin “birliği” ve “bütünlüğü” vurgulanmıştır ![]() Ancak, 22 Ekim 1919 tarihli 2 ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() ![]() Nutuk’ta yer almayan ve 1961 yılına kadar saklanan bölümde şu ifadeler vardır: “Türk ve Kürtlerin oturduğu araziyi kapsadığı ve Kürtlerin Osmanlı toplumundan ayrılmasının imkânsızlığı izah edildikten sonra bu ![]() ![]() ![]() İşte, 1961 yılına kadar saklanan o bölümüyle birlikte 2 ![]() “Bildirinin [Sivas Kongresi Sonuç Bildirisi] birinci maddesinde, Osmanlı Devleti’nin düşünülen ve kabul edilen sınırının Türk ve Kürtlerin oturduğu araziyi kapsadığı ve Kürtlerin Osmanlı toplumundan ayrılmasının imkânsızlığı izah edildikten sonra bu sınırın en az bir istek olmak üzere elde edilmesi gerektiği birlikte kabul edildi ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() 1 ![]() ![]() 2 ![]() ![]() 3 ![]() ![]() 4 ![]() ![]() İşte, gizlisiyle açığıyla, 2 numaralı Amasya Protokolü! Allah aşkına! Bu protokolün neresinde, “özerk” veya “bağımsız” Kürdistan ifadesi veya iması vardır? “Türkiye’nin sınırlarının Türklerin ve Kürtlerin oturduğu araziler” olduğunu söylemek, Kürtlere, özerklik veya bağımsızlık vermek değil, tam tersine Türklerin ve Kürtlerin ortak bir vatanda “tek millet” olarak yaşayacaklarını ifade etmektir ![]() ![]() “Kürtlerin Türkiye’den ayrılmasının imkansız olduğunu” söylemek, Kürtlere özerklik veya bağımsızlık verilmesinin söz konusu olmadığının en açık kanıtıdır ![]() Kürtlere gelişme özgürlüğü sağlayacak şekilde, “ırk hukuku” ve “sosyal haklar” verilmesi ise, “insan hakları” ve “demokrasinin” bir gereğidir ![]() ![]() Çok daha önemlisi, Kürtlere verilecek olan “ırk hukuku” ve “sosyal hakların” Kürtlerin yabancılarca kışkırtılmasının önüne geçmek, Kürtleri Türklere ve Milli harekete yakınlaştırmak amacı taşıdığı 2 ![]() 2 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Amasya Görüşmeleri’nin yapıldığı Ekim 1919’den üç ay kadar önce Mayıs-Haziran 1919’da Kürt kökenli Ali Batı İsyanı’nın çıkmış olması, bir ay kadar önce de Eylül 1919’da Kürtleri kışkırtmayı amaçlayan Ali Galip Olayı’nın yaşanmış olması, Atatürk’ü “Kürtler konusunda” bazı önlemler almaya yöneltmiştir ![]() Atatürk, Ali Galip Olayı sırasında, 9 Eylül 1919’da Kemah’ta bulunan Halet Bey’e gönderdiği bir telgrafta, Kürdistan kurmak için propaganda yapan İngiliz casusu Noel’e yardım eden Kürt aşiret reislerini “Din ve ulusu satmış Kürt beyleri” olarak tanımlamaktadır: “İngiliz koruyuculuğunda bağımsız bir Kürdistan kurulması amacı ile propaganda yapmakta olan İngiliz binbaşılarından Mr ![]() Atatürk, 10 Eylül 1919’da Malatya’daki İlyas Bey’e gönderdiği başka bir telgrafta da “Kürtlük akımına kesinlikle elverişli alan bırakılmamasını” istemiştir ![]() Şimdi düşünebiliyor musunuz? 9 Eylül 1919’da bağımsız Kürdistan kurmak isteyen İngiliz casusuna yardım eden Kürt beylerini “din ve ulusu satmış Kürt beyleri” olarak adlandıran, 10 Eylül 1919’da da bir komutana verdiği emirde, “Kürtlük akımına kesinlikle elverişli alan bırakılmamasını” isteyen Atatürk, nasıl olur da, aradan daha iki ay bile geçmeden, 22 Ekim 1919’da “Kürtlere özerklik veya bağımsızlık” verebilir! Tarihçi Şerafettin Turan’ın bu konudaki değerlendirmesi önemlidir: “Mütareke sınırları içindeki toprakların birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğu ilkesini savunan M ![]() ![]() ![]() Özetle, Amasya Görüşmeleri sonundaki 2 ![]() ![]() Çok daha önemlisi, Amasya Görüşmeleri sonunda hazırlanan 2 ![]() ![]() Sanırım yalanın altındaki “I ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() Koçgiri İsyanı’ndan sonra Haziran 1921’de TBMM’de yapılan bir gizli oturumda Kürtlere özerklik verilmesi kararlaştırılmıştır! Kurtuluş Savaşı’nın en kritik aşamasında İngilizler, Kürt Teali Cemiyeti’ni kullanarak, “bağımsız Kürdistan” kurmak amacıyla ayrılıkçı Kürtleri isyan ettirmişlerdir ![]() ![]() ![]() Koçgiri İsyanı’nın, Yunan taarruzu ve Çerkez Ethem İsyanı’yla hemen hemen aynı döneme denk gelmesi, Milli hareketi çok zor bir duruma düşürmüştür ![]() ![]() Koçgiri İsyanı öncesinde, isyancı Kürt aşiretleri, Ankara hükümetine isteklerini iletmişlerdir ![]() Kürdistan muhtariyet (özerk) idaresine muvafakat eden (kabul eden)İstanbul Saltanat Hükümeti’nin bu baptaki kararını Mustafa Kemal Hükümeti’nin de kabul edip etmediğinin açıklanması ![]() ![]() Kürt çoğunluğu bulunan mıntıkalardan Türk memurların çekilmesi ![]() ![]() Baytar Nuri’nin babası İbrahim Ağa’nın hazırladığı bu bildiriden sonra Batı Dersim aşiret liderleri adına 25 Kasım’da TBMM’ye bir bildiri daha gönderilmiştir ![]() ![]() “Sevr Antlaşması gereğince Diyarbakır, Elazığ, Van ve Bitlis illerinde bağımsız bir Kürdistan kurulması gerekiyor ![]() ![]() ![]() Atatürk ve TBMM, ayrılıkçı Kürtlerin “özerk” veya “bağımsız” Kürdistan taleplerini kabul etmeyerek, bu talepleri elde etmek için çıkarılan Koçgiri İsyanı’nı bastırmıştır ![]() ![]() ![]() Koçgiri İsyanı bastırılmıştır; ancak isyanı bastıran Nurettin Paşa’nın “aşırı güç kullandığı, masum insanlara da zarar verdiği” iddiaları, TBMM’de uzun tartışmalara yol açmıştır ![]() Meclis’teki Kürt kökenli milletvekilleri “Kürtlere zulmeden” Nurettin Paşa’nın çok ağır bir şekilde cezalandırılmasını istemişlerdir ![]() TBMM’de kabul edilen bir önergeyle bir soruşturma kurulu kurulup olayın araştırılmasına karar verilmiştir ![]() ![]() Atatürk, Meclis’te yaptığı konuşmada Nurettin Paşa’ya verilen cezanın “biraz ağır olduğunu” belirtmiştir: “Nurettin Paşa’nın yasadışı elem ve davranışlarına gelince… Ben bunları incelettim ![]() ![]() ![]() ![]() Atatürk, Nutuk’ta Nurettin Paşa konusundan şöyle söz etmiştir: “… ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Atatürk’ün Koçgiri İsyanı’nı bastıran Nurettin Paşa hakkındaki bu değerlendirmeleri, onun, her ne pahasına olursa olsun, Kurtuluş Savaşı’nın çok kritik bir aşamasında böyle bir isyanın bastırılmasından memnun olduğunu göstermektedir ![]() ![]() Nurettin Paşa’nın isyanı bastırırken “aşırı güç kullandığı” iddialarının gittikçe yayılması üzerine, Kurtuluş Savaşı’nın en kritik aşamasında hem bölgedeki Kürtleri kışkırtmamak, hem de Meclis’teki Kürt milletvekillerini biraz olsun yatıştırmak ve nihayetinde Kürtleri Kurtuluş Savaşı’na kazanabilmek için Atatürk ve TBMM, idam cezalarının uygulanmamasına karar vermiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yani, Cumhuriyet tarihi yalancılarının iddia ettiği gibi Koçgiri İsyanı’ndan sonra Kürtlere özerklik veya bağımsızlık verilmemiş, sadece İngilizlerin Kürtleri Milli harekete karşı isyan ettirmelerinin önüne geçmek için TBMM tarafından “af çıkarılarak” isyancı Kürtlerin bazıları serbest bırakılmış ve Dersim milletvekili Diyap Ağa “arabulucu” olarak Dersim’e gönderilmiştir ![]() Peki ama “Haziran 1921’de TBMM’de yapılan bir gizli oturumda Kürtlere özerklik verildiği” yalanı nereden çıkmıştır? Bu yalanın kaynağı Robert Olson’un, “The Emergence of Kurdish Nationalism and The Sheikh Said Rebellion” adlı kitabıdır ![]() Olson’un kaynaklık ettiği bu iddiayı dillendirenler, TBMM’nin Haziran 1921’de, bazı Kürt ileri gelenleriyle bir “Özerk Kürdistan Protokolü” imzaladığını ve hatta o dönem bölgede etkin olan Fransızların buna aracı olduğunu iddia etmişlerdir ![]() ![]() Oysa, Haziran 1921’deki tek gizli oturum, Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey’in yurtdışındaki ve yurtdışından geldikten sonraki görüşmelerinin ve bu arada Fransızlarla imzalanacak olan barış antlaşması ile İngilizlerle imzalanacak olan esir değişimi antlaşmasının tartışıldığı 27 Haziran 1921 tarihli gizli oturumdur ![]() Bu görüşmelerde, özellikle “Trabzon mebusanı Hüsrev Bey ve Ali Şükrü Bey, Fransızlarla olan sınır anlaşmazlıkları hakkındaki mükâlemata dair, bizzat TBMM Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ni hedef alan suçlamalarda bulunmaktan çekinmiyorlardı; suçlamaları, ‘Misak-ı Millî haricinde’ antlaşma imzalamak ağırlığındadır ![]() ![]() ![]() Özetle, Haziran 1921’de TBMM’deki tek gizli oturumun konusu “Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey’in yurtdışındaki ve yurtdışından geldikten sonraki görüşmeleri ve Fransızlarla imzalanacak olan barış antlaşması ile İngilizlerle imzalanacak olan esir değişimi antlaşmasının” tartışılmasıdır ![]() ![]() Sanırım yalanın altındaki “2 ![]() ![]() ![]() ![]() 3 ![]() 10 Şubat 1922’de TBMM’de yapılan bir gizli oturumda Kürtlere özerklik verilmesi kararlaştırılmıştır! Robert Olson, “The Emergence of Kurdish Nationalism and The Sheikh Said Rebellion, 1880-1925”adlı kitabında ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Olson’un bu iddialarındaki kaynakları, İngiliz Dış İlişkiler Dairesi’nin arşivinde bulunan, dönemin Türkiye Büyükelçisi Horace Rumbold’un, dönemin Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a gönderdiği, “FO 371/7781 e 3553/96/65” arşiv numaralı bir telgraftır[23] Söz konusu yasa taslağının bir özetini de içeren telgraf, Olson’un kitabının sonunda “ikinci ek” olarak sunulmuştur ![]() Olson, bu yasaya TBMM’deki Kürt mebuslarının çoğunluğunun ret oyu verdiklerinin anlaşıldığını da yazmaktadır, çünkü yasayla Kürtler için ayrı bir meclisi olan özerk bir yönetim kurulabilmesine olanak tanınsa da, özerk bölgenin yöneticisinin Türk mü, yoksa Kürt mü olacağı gibi hususlar ve son onay hep TBMM’ye bırakılmıştır ![]() Olson, Türklerin o dönem Kürtlere yönelik “sertlik” ve “vahşet” yanlısı bir politikadan yana olmadıklarını, fakat yine de “tam bağımsızlığa” ve hatta “tam bir özerkliğe” sıcak bakmadıklarını, TBMM’nin Kürt sorunu gibi bir konuyu bu açıklıkta tartışabilmesinin bu kurumun “göreli özgürlüğüne” işaret ettiğini yazmış ve Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından sonra konunun bir daha asla bu “açıklık” ve “özgürlükle” tartışılamayacağını eklemiştir ![]() Olson’a göre, bu yasa taslağı, aynı zamanda, genç Türk devletinin en çalkantılı döneminde, Kürtlerin desteğini muhafaza etmenin bir aracıdır ![]() Olson, “Kürdistan’a özerklik” tanıyan yasanın TBMM’de 10 Şubat 1922 kabul edildiğini ileri sürmüştür ![]() ![]() O zabıtlara ulaşılamamaktadır; çünkü 10 Şubat 1922’de TBMM’de böyle bir “gizli oturum” gerçekleştirilmemiştir ![]() TBMM Gizli Celse Zabıtları’na baktığımızda 9 Şubat 1922 tarihli oturum “157 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Özetle; 10 Şubat 1922’de TBMM’de yapılan gizli oturumda Kürtlere özerklik verildiği kocaman bir yalandır; çünkü 10 Şubat 1922 Cuma gününe denk gelmektedir ve o dönemde Cuma günleri “resmi tatil”dir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Anlaşılan, önce İngiltere’nin Türkiye Büyükelçisi Horace Rumbold, sonra da Tarihçi Robert Olson, İngiltere’nin “Kürtlere özerklik” planına “tarihsel meşruiyet” kazandırmak için “Kurtuluş Savaşı yıllarında Atatürk’ün ve TBMM’nin Kürtlere özerklik verdiği” yalanını söylemişler; ancak, Cumhuriyet öncesinde Türkiye’de hafta tatilinin, Avrupa’daki gibi Cumartesi ve Pazar günleri değil Cuma günleri olduğunu gözden kaçırmışlar ve böylece kelimenin tam anlamıyla “çuvallamışlardır” ![]() Sanırım, yalanın altındaki “3 ![]() ![]() ![]() ![]() 4 ![]() Atatürk 16/17 Ocak 1922 tarihinde çıktığı İzmit seyahatinde “Kürtlere özerklik verileceğini” söylemiştir! Atatürk, 30 Ağustos 1922’deki Büyük Taarruz’dan sonra, 14 Ocak 1922’de bir yurt gezisine çıkmıştır ![]() ![]() Atatürk, 16/17 Ocak 1922’de Körfeze bakan tepe üzerindeki İzmit Kasrı’nda İstanbul’dan gelen gazetecilerle konuşmuştur ![]() Orada, Akşam gazetesi yazarı Falih Rıfkı Atay’ın bir sorusu üzerine Atatürk, Musul ve Kürtler konusuna değinmiştir: Atatürk, “Musul, ulusal sınırlarımız içindedir ![]() “…Musul’u da kendi topraklarımız içine alan sınıra ulusal sınır demiştim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şimdi, Atatürk’ün aslında ne demek istediğini anlamaya çalışalım: “Musul bizim için önemlidir, çünkü orada hem petrol hem de Kürtler vardır ![]() “İngilizler, Musul’u ele geçirirlerse sadece petrolü ele geçirmiş olmakla kalmazlar oradaki Kürtlere de bir devlet kurdururlar” “Bunu yaparlarsa, bu düşünce, yani ‘bağımsız Kürdistan kurma düşüncesi’, bizim sınırlarımız içindeki Kürtlere de yayılır” “Buna, yani, ‘sınırlarımız içinde bağımsız Kürdistan kurulması düşüncesine’ engel olmak için sınırı güneyden geçirmek gerekir” ![]() Özetle Atatürk, 16/17 Ocak 1922 gecesi, İzmit’te, Falih Rıfkı (Atay)’ın sorusuna verdiği yanıtta; sınırlarımız içinde ve hatta dışında (Kuzey Irak’ta) bağımsız bir Kürdistan kurulması düşüncesine karşı olduğunu çok açık bir biçimde ifade etmiştir ![]() “Atatürk 16/17 Ocak 1922 tarihinde çıktığı İzmit seyahatinde Kürtlere özerklik verileceğini söylemiştir!” diyenler, Atatürk’ün tam da o gün, Falih Rıfkı (Atay)’ın sorusuna verdiği yukarıdaki yanıtı nedense hiç görmezler! Her neyse! ![]() ![]() ![]() Yine o gece, İzmit’te, Vakit gazetesi başyazarı Ahmet Hamdi (Yalman) Bey, Atatürk’e, “Kürt sorununa değinmiştiniz” diye konuya girerek, şu soruyu sormuştur: “Kürtlük sorunu nedir? Bir iç sorun olarak değinseniz iyi olur?” Atatürk, bu soruya şu yanıtı vermiştir: “Kürt sorunu, bizim yani Türkiye’nin çıkarları için kesinlikle söz konusu olmaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Atatürk, Kürt sorunuyla ilgili durum tespiti yapıp, görüşlerini belirttikten sonra, soruna şöyle bir çözüm önermiştir: “Bu nedenle, başlı başına bir Kürtlük düşünmekten çok Anayasamız gereğince zaten bir çeşit özerklik oluşacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte, bugün bilumum “ayrılıkçı Kürtçünün” dört elle sarıldığı belge budur! Bugün, Türkiye’yi bölerek “bağımsız Kürdistan” kurma sevdasındakilere göre Atatürk, bu sözleriyle “Kürt özerkliğini” tanımış, hatta “bağımsız Kürt devletine” onay vermiştir! Peki ama, bu sözlerden böyle bir anlam çıkar mı? Şimdi gelin hep birlikte Atatürk’ün bu sözlerinde aslında ne demek istediğini anlamaya çalışalım: Atatürk, “Kürt sorunu, bizim yani Türkiye’nin çıkarları için kesinlikle söz konusu olmaz ![]() ![]() Atatürk: “Bizim ulusal sınırlarımız içinde Kürt öğeleri öylesine yerleşmişlerdir ki, pek sınırlı yerlerde yoğun olarak yaşarlar ![]() ![]() ![]() ![]() Özetle; “Kürtlük adına ayrı bir sınır çizmek istersek Türkiye’yi mahvetmek gerekir” diyen Atatürk, “bağımsız Kürdistan”a kökten karşıdır ![]() Atatürk: “Bu nedenle, başlı başına bir Kürtlük düşünmekten çok Anayasamız gereğince zaten bir çeşit özerklik oluşacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Atatürk’ün gönderme yaptığı 1921 Anayasası’nın 21 ![]() ![]() İşte o madde: “İl yönetimi, yerel işlerde manevi kişilik sahibidir ![]() ![]() İşte, Atatürk, “Anayasamız gereğince zaten bir çeşit özerklik oluşacaktır” derken 1921 Anayasası’nın bu maddesine gönderme yapmıştır ![]() 1 ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Atatürk, “Bundan başka Türkiye’nin halkı söz konusu olurken onları da beraber ifade etmek gerekir ![]() ![]() ![]() Atatürk, “Şimdi TBMM, hem Türklerin hem de Kürtlerin yetkili temsilcilerinden oluşmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sanırım, yalanın altındaki “4 ![]() ![]() 5 ![]() Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı yıllarındaki konuşmalarında “Kürdistan” tabirini kullanması “bağımsız Kürdistan”ı tanıdığının işaretidir! Atatürk, Kurtuluş Savaşı yıllarındaki “Kürt politikası” çerçevesinde “o günün terminolojisi” içinde zaman zaman “bölgesel” ve “coğrafi” anlamda “Kürdistan” tabirini kullanmıştır ![]() Ancak Atatürk bu deyimi genellikle “Kürdistan” biçiminde değil de “Kürdistan-ı Türki” yani “Türk Kürdistan’ı” biçiminde kullanmıştır ![]() Bin bir güçlük içinde Kurtuluş Savaşı’nı örgütlemeye çalışan Atatürk’ün, o yıllarda asker, sivil yetkililere gönderdiği telgraflarda, halka yönelik beyannamelerde ve konuşmalarda her şeyden önce “ne demek istediğini” en kestirme ve en anlaşılır yoldan iletmesi gerekiyordu ![]() ![]() ![]() Sanırım, yalanın altındaki “5 ![]() ![]() ![]() ![]() Ne demişler, “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar ![]() Kurtuluş Savaşı Yıllarında Birileri Kürtlere Bağımsızlık Vaad Etmişti Evet, aslında Cumhuriyet tarihi yalancıların haklı oldukları bir nokta var! Evet, Kurtuluş savaşı yıllarında gerçekten de birileri Kürtlere “özerklik” ve “bağımsızlık” vaad etmiş, hatta sadece “vaad etmekle” de kalmamış, bu konuda Kürtlere yasal güvenceler de vermiştir ![]() Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk ve TBMM değil ama İstanbul’daki Damat Ferit Hükümeti ve Padişah Vahdettin, Kürtlere “özerklik” ve “bağımsızlık” vaad etmiştir ![]() Damat Ferit’in, 12 Eylül 1919 tarihinde İngilizlerle imzaladığı “gizli anlaşma”nın 3 ![]() ![]() Padişah Vahdettin’in, Saltanat Şurası’ndaki onayından sonra imzalanan 10 Ağustos 1920 tarihli Sevr Antlaşması’nın 62 ve 64 ![]() Madde 62: “Fırat’ın doğusunda ilerde saptanacak Ermenistan’ın güney sınırının güneyinde Suriye ve Irak’ta, Türkiye sınırının kuzeyinde, Kürtlerin sayıca üstün bulunduğu bölgelerin yerel özerkliğini, işbu anlaşmanın yürürlüğe konulmasından başlayarak altı ay içinde İstanbul’da toplanan İngiliz, Fransız ve İtalyan hükümetlerinden her birinin atadığı üç üyeden oluşan bir komisyon hazırlayacaktır ![]() Madde 64: “Kürt bu bölgedeki nüfusun çoğunluğunun Türkiye’den bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak Milletler Cemiyeti’ne ve Konseyi’ne başvurulursa ve konseyden de bu nüfusun bu bağımsızlığa yetenekli olduğu görüşüne varırsa ve bu bağımsızlığı onlara tanımayı Türkiye’ye salık verirse Türkiye bu tavsiyeye uymayı ve bu bölgeler üzerinde bulunan bütün haklarından sıfatlarından vazgeçmeyi şimdiden yükümlenir ![]() ![]() Vahdettin, Kürdistan’ı Tanıyacaktı Türk Tarih Kurumu şeref üyesi Prof ![]() ![]() ![]() ![]() Sonyel, “Kıskaç Altında” adlı kitabında, Irak’taki bir İngiliz polis müfettişinin, İngiliz Yüksek Komiseri ve istihbarat örgütlerine gönderdiği raporuna göre, 1926’da 40 bin Kürt militanı Musul’da Türkiye’ye karşı emekli subaylarca eğitilmiştir ![]() ![]() ![]() Irak’taki Polis Cürüm Araştırma Bölümü’ne mensup genel müfettiş yardımcısı J ![]() ![]() ![]() “Doktor Ahmet Sabri ve Kracya Muratyan, Musul’a gitmek üzere 16 Ağustos’ta Bağdat’a uğramış; 18 Ağustos’ta Hacı Raşit el Hava’yı ziyaret ederek, ona, amacı Kürdistan’da Türklere karşı harekete geçmek olan kendi partilerine katılmasını önermişlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türkiye’den kaçtıktan sonra San Remo’da ikamet eden Vahdettin, burada Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk düşmanı kimi “Kürtçülerle” çok sıkı fıkı olmuştur ![]() ![]() ![]() Vahdettin’i tekrar Halife-sultan yapmak amacıyla faaliyet gösteren merkezi Romanya’daki Hilafet-i Kübra Cemiyeti, yaptığı bir toplantıdan sonra, başkan Mehmet Ali Bey aracılığıyla Vahdettin’e yeni bir kabine önermiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Kürt isyancıların, Şeyh Sait İsyanı öncesinde halka dağıttıkları bildirilerden birinde aynen şunlar yazılıdır: “Halife sizi bekliyor! Halifesiz Müslümanlık olmaz! Hiçbir halife memleketten çıkartılamaz ![]() ![]() ![]() ![]() Bugünkü “bölücü Kürtçülerin”, neden Atatürk’e ve Lozan Antlaşmasına düşman, neden Padişah Vahdettin’e ve Sevr Antlaşması’na hayran oldukları sanırım şimdi çok daha iyi anlaşılmıştır ![]() Sinan Meydan Odatv ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Atatürk Kürtlere Özerklik Verdi Yalanını Artık Söyleyemeyecekler |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Atatürk Kürtlere Özerklik Verdi Yalanını Artık SöyleyemeyeceklerEn büyük TÜRK ATATÜRK ![]() ![]() ![]() ![]() Hem onla hem Osmanlıyla övünürüz ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|