\\\Gerçek Atatürkçülerin Vatana Hizmeti///
Büyük Atatürk Türk Milleti'nin üstlendiği görevi şöyle tanımlamaktadır:
Büyük davamız, en müreffeh millet olarak, varlığımızı yükseltmektir

Bu, yalnız müesseselerinde değil, düşüncelerinde de temelli bir inkılap yapmış olan Türk Milleti'nin dinamik idealidir

Bu ideali en kısa zamanda başarmak için, düşünce ve hareketi beraber yürütmek mecburiyetindeyiz

Her ferdin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin hiç sönmeyeceğini, onun sonsuz olduğunu göstermektir

Yüksel Türk, senin için yükselmekte sınır yoktur

Bu, gerçek Atatürkçülerin uğrunda mücadele etmekten asla vazgeçmeyecekleri, bu uğurda yılgınlığa kapılıp yorgunluk duymayacakları ülküleridir

Önceki bölümde, vatanımızın korunmasında gerekli olan fikri mücadelenin önemi üzerinde durduk

Bu fikri mücadelenin dayanak noktası Atatürk ilke ve inkılaplarıdır

Bu ilkelerin korunması, doğru anlaşılıp sürekli gündemde tutulması son derece önemlidir

Unutmamak gerekir ki, Atatürk'ün eşsiz kişiliğinin ve tarihi mücadelesinin ürünü olan bu ilkeler, yıkılıp yerle bir edilmiş bir imparatorluğun ardından güçlü, bağımsız, yüzü hep ileriye dönük yepyeni bir Cumhuriyet çıkarmıştır

Dolayısıyla çağdaşlaşma yolunda ilerlememizi sağlayacak ana yol da Atatürk ilkelerini rehber edinmek olacaktır

Atatürk, Türk Milleti'nin sürekli kendi çizmiş olduğu yolda ilerleyeceğinden emindir:
Ben ölürsem soylu milletimizin beraber yürüdüğümüz yoldan asla ayrılmayacağına eminim; bununla gönlüm rahat!
Atatürk bizleri, kendi ilkelerini unutturmak isteyen kişilerin ortaya çıkabileceği durumlara karşı da uyarmıştır

Ancak Büyük Önder'in dikkat çektiği çok önemli bir husus vardır; o da kimsenin bunu başaramayacağıdır

Çünkü Atatürk ilkelerinin temeli Türk Milleti'nin asırlar öncesine dayanan milli kültürüne, ahlakına ve karakterine bağlıdır

Ve bu ilkeler özlü ve kuvvetli ilkelerdir:
Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir

Fikirlerimi inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir

Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir

Fakat ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki, bu fikirler Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir, verimli neticeleri kalpleri doldurur

Atatürk ülkemize yepyeni bir çehre kazandırırken çok önemli bir noktayı her zaman göz önünde bulundurmuş, Türk Milleti'ni millet yapan unsurları; tarihini, dilini, dinini, yani kısaca öz kültürünü her zaman yaşatacak köklü tedbirler almıştır

İnanç, dayanışma, vatan ve millet sevgisi, birlik ve beraberlik duyguları bu tedbirlerin temelidir

Türk Milleti bu erdemler sayesinde dünyanın en güçlü ve donanımlı ordularına karşı bir tarih yazmıştır

Bu değerlerin sürekli ayakta tutulması, gerçek Atatürkçülerin en önemli vatan hizmetleridir

Bunların bilinmesi ve yeni nesillere aktarılması son derece önemlidir

Bizler bugün aziz vatanımızda bağımsız bir yaşam sürüyorsak, bunu söz konusu erdemleri kendilerine düstur edinmiş imanlı, cesur, fedakar şehitlerimize, gazilerimize ve hepsinden önemlisi Atamıza borçluyuz

Türk Milleti'nin her ferdinin bu borcun bilincinde olması, bu vatanı bizlere armağan edenlere minnet ve şükran duyması ve hepsinden önemlisi yeni nesillerin de bu duygularla yetiştirilmesi gerekmektedir

Vatanseverler ve gerçek Türk milliyetçileri bu şerefli görevi üstlenmişlerdir ve bu, vatanları için yapacakları en büyük hizmettir

Şimdi kısaca, Atatürk ilkelerinin temelini oluşturan anlayışları ele alacağız
1
Millî Tarih Bilinci
Atamız kendisinden sonra gelen nesillerin, Onun izinden yürüyeceklerine emindi

Türk Milleti Atamızı hiçbir zaman yanıltmadı
Tarih, bir milletin bütün fertlerinin bilmesi ve koruması gereken kültür hazinelerinden biridir

Tarih, milletin geçmişteki varlığı, onun mirası ve bugüne kalan hatırasıdır

Her birey milli tarihindeki üstün kişi ve olaylardan gurur duyar, ibret alınması gereken dersleri de hiçbir zaman göz ardı etmez

Milletlerin hayatında tarih, içinde bulunulan durum ve gelecekte karşılaşılabilecek olaylar birarada değerlendirildiğinde başarılı sonuçlar elde edilebilir

Millî tarihine sahip çıkmayan, bu tarihi yeni nesillere aktarmayan milletler, yaşama güçlerini kaybederler

Bu birikim, o milleti ileri taşıyacak en önemli itici güçtür

Atatürk milli tarih bilincine çok önem vermiş, pek çok konuşmasında Türk tarihinin kendisine ilham kaynağı olduğunu belirtmiştir

Atatürk, Türk tarihini Orta Asya'dan başlayan ve bugüne kadar ulaşan bir bütün olarak değerlendirir

Türk tarihine olan merakı ise, Manastır Askeri İdadisi'nde okuduğu yıllara dayanmaktadır

Okulda milliyetçi bir Türk subayı olan Tevfik Bey'den tarih dersi alan Mustafa Kemal, bu dönemde Türk tarihini bütün genişliği ve derinliği ile kavramış, bağımsızlığa yönelik pek çok düşüncesi ilk olarak bu yıllarda şekillenmeye başlamıştır

Tevfik Bey'den, "kendisine minnet borcum vardır, bana yeni bir ufuk açtı" diye bahseden Atatürk, Türk tarihinin zenginliğinden çok faydalanmıştır

Milli tarih bilinci, Atatürk'ün Türk Milleti için belirlediği 'çağdaş milletler seviyesine ulaşmak' ülküsünde benimsenecek yolun nasıl olması gerektiği noktasında da ön plana çıkmaktadır

Atatürk çağdaşlaşmayı sürekli teşvik ederken, bunun kendi değerlerimizden uzaklaşmak, tarihimizi reddetmek olmadığını önemle vurgulamıştır:
Her milletin kendine mahsus gelenekleri, kendine göre milli hususiyetleri vardır

Hiçbir millet, aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalıdır

Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne de kendi milleti içinde kalabilir

Bunun neticesi şüphesiz ki acıdır
Askeri Müze'de sergilen bu tablo, Fatih Sultan Mehmet'i Edirne'den İstanbul'a ilerlerken göstermektedir

Atatürk, Türkiye'nin aydınlık geleceği için milli tarihimize her zaman sahip çıkılması gerektiğine inanan bir devlet adamıydı

Bir başka sözünde ise, Atatürk şöyle demektedir:
Biz Batı uygarlığını bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz, onda iyi gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya uygarlık düzeyi içinde benimsiyoruz
Atatürk'e göre çağdaşlaşmanın temel şartlarından biri, milli tarih bilincine sahip olmaktır
Budin'in Alınması isimli bu tablo, İstanbul Askeri Müzesi'nde sergilenmektedir
Türkiye'nin yalnız ekonomi alanında değil, sosyal ve kültürel alanda da sürekli kalkınması gerektiğine inanan Atatürk, bu hedefe ulaşmakta milli tarih bilincinin büyük rol oynadığına inanmaktadır

Bir milleti ayakta tutan önemli değerlerden olan milli şuur, Atatürk için, milli tarih bilincine paralel olarak gelişir ve ilerler

"Millî şuurun ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmaya mecburuz

" diyen Atatürk, bu konuda ne derece duyarlı olduğunu ortaya koymuştur

Bu nedenle yeni yetişen neslin her zaman tarih bilincine sahip olmasını istemiş, bunun için de gençlere muhakkak manevi değerlerin öneminin, gelenek ve göreneklerimizin, kültür birikimimizin anlatılması gerektiğini vurgulamıştır

Bununla da kalmamış, maneviyatımızı, milli değerlerimizi, mukaddesatımızı, kültürümüzü hedef alan her türlü unsurla sonuna kadar mücadele etmek gerektiğinin gençlere öğretilmesini istemiştir

Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel Türkiye'nin istiklaline, kendi benliğine, milli ananelerinde düşman olan bütün unsurlarla mücadele etme lüzumu öğretilmelidir

Bu nedenledir ki Atatürk, tarih ilminin eğitim ve öğretim programlarında geniş olarak yer almasından yana olmuştur

Gençlere ve Türk Milleti'ne bilimsel bir şekilde öğretilecek olan milliyet kavramı ile, toplum yaşantısının daha bilinçli olacağına inanmıştır

Bu nedenle insanların milletleri için çalışmaları ve gelecek günlerin güvenliğini sağlamak temel görüşü üzerinde haklı olarak durmaktadır:
Millet sevgisi kadar büyük sevgi yoktur

Kurtuluş Savaşı'nda benim de milletime ettiğim birtakım hizmetler olmuştur zannederim

Fakat bunlardan hiçbirini kendime mal etmedim

Yapılanın hepsi milletin eseridir, dedim

Aranacak olursa, doğrusu da budur

Mazide sayısız medeniyet kurmuş bir ırkın ve milletin çocukları olduğumuzu ispat etmek için, yapmamız lazım gelen şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz

Bugüne ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz vardır

İlmi araştırmalar da bunlar arasındadır

Benim arkadaşlarıma tavsiyem şudur: Şahsınız için değil, fakat mensup olduğumuz millet için el birliği ile çalışalım

Çalışmaların en büyüğü budur
2
Millî Kültürün Geliştirilmesi
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinin milli kültür olduğunu ifade etmiştir

Milli kültür bir millete kimlik kazandıran, diğer milletlerle arasındaki farkı ortaya koyan, o millete ait maddî ve manevî değerlerin bütününe verilen isimdir

Bir toplumu millet yapan ve onun bütünlüğünü sağlayan, milli kültürdür

Milli kültürün, o milletin benliğinin şekillenmesinde, gelişmesinde ve güçlenmesinde büyük payı vardır

Milli kültürüne sahip çıkamayan, bu değerleri gereği gibi kavrayıp benimsememiş bir toplumun güçlü olması ve hatta varlığını devam ettirebilmesi mümkün değildir

Atatürk, "Kendi kültürel değerlerine saygılı olmayan milletleri, başka milletler de saymaz

Böyleleri, diğer milletlerin avı olmaya mahkumdur" sözleri ile bu gerçeğe işaret etmiştir

Atatürk inkılaplarının temelinde de, "Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli Türk kahramanlığı ve Türk kültürüdür" sözlerinde de görüldüğü gibi, Türk milli kültürü vardır

Çünkü Atatürk gayet iyi bilmektedir ki, inkılaplar ancak milletin değerleri ile, ihtiyaçlarıyla, düşünce yapısıyla uyumlu olduğu müddetçe kalıcı ve başarılı olabilirler

Bu sosyolojik bir gerçektir

Bu gerçeği Atamız şöyle ifade etmektedir:
Araştırmalarımıza temel olarak çok defa kendi memleketimizi, kendi tarihimizi, kendi
geleneklerimizi, kendi özelliklerimizi ve ihtiyaçlarımızı almalıyız

Aydınlarımız belki bütün dünyayı, bütün diğer milletleri tanır

Lakin kendimizi bilmeyiz

Aydınlarımız "milletimizi en mesut millet yapayım" der

"Başka milletler nasıl olmuşsa onu da aynı öyle yapalım" der

Lakin düşünmeliyiz ki, öyle bir teori hiçbir devirde başarı kazanabilmiş değildir

Bir millet için saadet olan bir şey, diğer millet için felaket olabilir

Aynı sebep ve şartlar, birini mesut ettiği halde diğerini bedbaht edebilir

Onun için bu millete gideceği yolu gösterirken, dünyanın her türlü biliminden, keşfinden faydalanalım, lakin unutmayalım ki, asıl temeli kendi içimizden çıkarmalıyız

Bu sözler, Cumhuriyet Türkiyesi'nin millî kültüre dayalı olarak kurulduğunun ve bu kültüre dayalı olarak yükselip gelişeceğinin bir ifadesidir

Büyük Önder için milli kültür, milli birliğin ve vatanın bölünmezliğinin en önemli unsurlarındandır

Atatürk'ün anlayışında milli kültür ve milli birlik, birbirini tamamlayan, birbirinden ayrılması mümkün olmayan iki önemli değerdir
Atatürk, millî kültür konusunda hedeflerin neler olduğunu da şöyle belirtmiştir:
Yüksek bir insan cemiyeti olan Türk Milleti'nin tarihî bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir

Bunun içindir ki, milletimin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, yaratıcı zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlar sevgisini ve millî birlik duygusunu sürekli ve her türlü incelemelerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür
3

Türk Toplumunun Çağdaş Uygarlık Düzeyinin Üstüne Çıkarılması
Atatürk hayatı boyunca yalnızca milletini düşünmüş, kendi menfaati ve kişisel geleceği için hiçbir çalışması olmamıştır

Aldığı tüm kararlarda, attığı tüm adımlarda bu açıkça görülür

Atatürk'ün hayattaki en büyük ideali, bağımsız vatan toprakları üzerinde milli birlik duygusuyla kenetlenmiş çağdaş bir toplum oluşturmaktı

Vatanı kurtaran, hür ve bağımsız Türkiye idealini gerçekleştiren Mustafa Kemal, yeni Türkiye'yi modernleştirmek amacı ile çağdaş medeniyet idealine yöneltmiştir

Atatürk Türk Milleti'nin çağdaşlaşmasını hayati dava olarak görmüş ve bunu asla vazgeçilmemesi gereken bir mücadele olarak kabul etmiştir

"Büyük davamız en medeni ve en üst refah seviyesinde bir millet olarak varlığımızı yükseltmektir" sözleri ile bunu dile getirmiştir

Bir başka sözünde ise, bu hedefi şöyle vurgulamıştır:
Milletimizin hedefi, milletimizin ideali bütün dünyada tam manasıyla medeni bir toplum olmaktır

Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar
Atatürk'ün hayatını genel olarak iki döneme ayırmak mümkündür: Milli Mücadele dönemi ve Cumhuriyet'in ilanının ardından başlayan Çağdaşlaşma dönemi

Atatürk, çağdaşlaşmanın gereği olarak bilim ve teknolojiden yararlanma ve eğitim sahasını genişletme konuları üzerinde önemle durmuştur

Bunun yanı sıra ekonomi alanında ve sosyal hayatın çeşitli alanlarında yapılan atılımlarla, milletin önüne yeni ufuklar açılmış, çok kısa süre içerisinde büyük gelişmeler yaşanmıştır
Pek çok kurum Batı ile özdeşeleşecek şekilde yeniden yapılandırılmış, böylece modernleşmenin temeli atılmıştır

Atatürk çağdaşlaşmanın ne kadar hayati bir ihtiyaç olduğunu ve bunun için izlenmesi gereken yolu ise şöyle tarif etmiştir:
Ülkemiz içinde uygar düşüncelerin, çağdaş ileriliklerin zaman kaybetmeden yayılması ve gelişmesi zorunludur

Öğretmenlerimiz, ozanlarımız, yazarlarımız ulusa geçmiş yıkılış günlerini, bunların gerçek nedenlerini anlatacaklardır

Bu kara günlerin geri dönmemesi için yeryüzünde uygar ve çağdaş bir Türkiye'nin varlığını tanımak istemeyenlere, onu tanıtmak zorunda olduğumuzu hatırlatacaklardır

Görülüyor ki, en önemli ve en verimli ödevlerimiz, öğretim ve eğitim işleridir

Bu işlerde ne yapıp yapıp başarıya ulaşmamız gerekir

Bir ulusun gerçek kurtuluşu ancak bu yoldadır

Bu zaferin sağlanması için hepimizin bir vücut gibi belirli bir program üzerinde çalışmamız gerek

Çağdaş uygarlığa ulaşmak için gösterilen çabanın sürekli olması gerektiğini ise, 29 Ekim 1933'de Cumhuriyet'in ilanının 10

yıl dönümü nedeniyle yaptığı konuşmasında şu şekilde anlatmıştır:
Fakat yaptıklarımızı asla kafi göremeyiz

Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz

Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız

Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız
30 Ağustos'ta sevk ve idare ettiğim muharebe, Türk Milleti'nin yanımda bulunduğu halde, idare ettiğim ilk ve son muharebedir
Bir insan kendini, milletle beraber hissettiği zaman, ne kadar kuvvetli buluyor bilir misiniz? Bunu tarif müşküldür
M
Kemal Atatürk
Çağdaşlaşma ülküsünün önemini anlayacak, anlatacak, kendisinden sonraki nesillerin de bunu yaşamasını sağlayacak kişi ve kurumları meydana getirmek, Atatürk için son derece önemliydi

Çağdaşlaşmanın gerçekleştirilebilmesi için bilim ve teknolojideki gelişmelerin yakından takip edilmesi ve genç neslin çok iyi yetiştirilmesi Atatürk'e göre temel koşullardır

Atatürk, en büyük arzularından biri olan Türk toplumunun medeniyet yolunda ilerlemesi hedefinin gençler tarafından gerçekleştirileceğine inanan bir liderdi

Bu nedenle de bu önemli görevi gençlere vermiş, Cumhuriyet'i korumak ve yükseltmekten gençleri sorumlu kılmıştı

Çağdaş ve her yönü ile uygar bir toplumun ortaya çıkarılabilmesi için bilgili, kültürlü, yüksek karakterli kişilerin yetiştirilmesi şarttır

Atatürk bu düşüncesini şöyle ifade etmektedir:
Gençliği kesinlikle ideal sahibi ve ülkeyle ilgili olarak yetiştirmek herkesin, hepimizin, her devlet adamının başta gelen görevidir

Gençliği yetiştiriniz

Onlara bilim ve kültürün pozitif düşüncelerini veriniz

Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız

Hür fikirler uygulamaya konulduğu vakit, Türk Milleti yükselecektir
4
Türk Milleti'ne İnanmak ve Güvenmek
Atatürk, gençlik yıllarından itibaren Türk Milleti'nin büyüklüğünü kavramış ve Türk'ün ruhuna, cesaretine, karakterine çok güvenmiştir

Türk Milleti'nin ahlakını, yapısını, kültürünü, tarihi birikimini çeşitli konuşmalarında öven ve tüm başarısının asıl sahibinin Türk Milleti olduğunu bilen Atatürk, Türk Milleti'ne inanmayı ve güvenmeyi ilkelerinin de temel dayanaklarından biri olarak görmüştür

Milli Mücadele'ye Türk Milleti'ne güvenerek başlamış ve "Hazinemiz, istiklal ve vatanperverliğin kıymetini takdir etmeyi öğrenmiş olan milletimizdir" sözleri ile Türk Milleti'ne duyduğu inancı vurgulamıştır

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurarken, Türk Milleti'ne olan sonsuz inanç ve güvenini hiç yitirmemiş, ilke ve inkılâplarının en güzel şekilde uygulanacağına inanmıştır

Samsun'a ayak bastığı ilk günden itibaren kendisine umut veren asıl gücün milleti olduğunu ifade etmiştir
(Solda) Gençliğin millet ve vatan sevgisi ile, milli ve manevi değerlerine sahip çıkmasını öğrenerek yetiştirilmesi Atatürk için son derece önemliydi
Atatürk'e göre bu, hem milli varlığımızı devam ettirmemiz hem de çağdaşlaşmamız için zorunluydu
Resimde Atamız, bir öğrencinin yazdığı şiiri dinlerken görülmektedir
(Sağda) Büyük Önder'in vefatının ardından Cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü, TBMM'de yaptığı konuşmada Atamızın millet sevgisinin üzerinde durmuştur
Ben 1919 senesi Mayısı içinde Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu

Yalnız Türk Milleti'nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı

İşte ben bu milli kuvvete, bu Türk Milleti'ne güvenerek işe başladım

1919 yılında yaşanan ve Atatürk'ün Türk Milleti'ne inancını pekiştiren bir olay ise şöyledir:
3 Temmuz 1919 günü Atatürk Erzurum'a gelir

Ilıca önlerinde Erzurumlular tarafından coşkun bir şekilde karşılandığı zaman, Çukurova'da muhacir olarak bulunup Erzurum'a dönen Mevlüt Ağa'yı görür ve ona sorar:
- Çukurova gibi verimli memleketten niye döndün, yoksa geçinemedin mi?
- Hayır Paşam

Geçimimiz çok rahattı

Son günlerde işittim ki, İstanbul'daki ırzı kırıklar bizim Erzurum'u Ermenilere vereceklermiş

Geldim ki göreyim, bu namertler kimin malını kime veriyorlar

Tunç çehreli, beyaz sakallı, gün görmüş Mevlüt Ağa'nın iman dolu göğsünden gelen bu ses yine onun gibi tunç çehreli askerin gözlerini yaşartır

Bu cevabın üzerine gözü yaşlı Mustafa Kemal Paşa etrafındakilere döner ve şöyle der:
- Bu milletle neler yapılmaz ki


Büyük Önder'in anlayışında, Milli Mücadele'yi yapan doğrudan doğruya milletin kendisidir

Bu nedenle de millet sevgisi üzerinde çok durmuştur

Gerçekten milletini seven kişinin, millet tarafından da çok sevileceğini bildirmiştir

"Millet sevgisi kadar büyük bir mükafat yoktur" sözü Atatürk'ün konuya verdiği önemi göstermektedir

Atatürk, vatan için yola çıkanların ve tevazuyla, mertçe, dürüstçe çalışanların mutlaka milletimizden büyük destek göreceğine inanmıştır

"Türk Milleti, arzu ve istidatının yönelmiş olduğu istikametleri görmeye çalışan ve görebilen evladını, daima takdir ve himaye etmiştir" sözleri, bu inancın ifadesidir

Bu özellikleri ve çok daha fazlasını üzerinde taşıyan Atamıza milletimizin gösterdiği teveccüh, bu inancın doğruluğunu göstermektedir

Atatürk Türk Milleti'ne duyduğu sevgiyi, hayranlığı ve güveni defalarca vurgulamıştır

Türk Milleti'nin, diğer dünya milletlerine örnek olan yönlerini pek çok konuşmasında dile getiren Büyük Önder bir sözünde de şöyle demektedir:
Batı milletlerini, bütün dünyanın milletlerini tanırım

Fransızları tanırım, Almanları, Rusları



şahsen tanırım ve bu tanışmam da harp sahalarında olmuştur, ateş altında olmuştur

Ölüm karşısında olmuştur

Yemin ederek, size temin ederim ki, bizim milletimizin manevi kuvveti bütün milletlerin manevi kuvvetinin üstündedir

Atatürk'ün millet sevgisini en güzel ifade eden örneklerden birisi de Sayın İsmet İnönü'nün Atamızın vefatının ardından Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmadır:
En büyük zaferleri kazandıktan sonra da Atatürk, ömrünü yalnız Türk Milleti'nin halarını, insaniyete ezeli hizmetlerini ve tarihe hak ettiği meziyetlerini ispat etmekle geçirmiştir

Milletimizin büyüklüğüne, kudretine, faziletine, medeniyet istidadına ve mükellef olduğu insaniyet vazifelerine sarsılmaz itikadı vardı

"Ne mutlu Türküm diyene" dediği zaman, kendi engin ruhunun, hiç sönmeyen aşkını ve manalı bir surette hülasa etmiştir
5

Millî Birlik ve Beraberlik
Milli birlik ve beraberlik anlayışı Atatürk ilkelerinin ve Atatürk milliyetçiliğinin ana öğesidir

Milletlerin doğuşunu, yaşamasını ve ilerlemesini sağlayan en önemli unsurdur

Atatürk ilkelerine göre, millet aynı ideale bağlı insanların oluşturduğu bir birliktir, milleti millet yapan, bu milletin mensuplarının birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olmalarıdır

Kişisel başarılar da ancak milli ve manevi ittifak ile kuvvet bulur

Atatürk'ün de çeşitli sözlerinde görüldüğü üzere, birlik ve beraberlik içinde hareket etmeyen, karşılıklı sevgi, saygı ve dayanışma içinde olmayan toplumların hiçbir zaman çağdaş ve dünya ulusları içinde yer alamayacağı ve bir millet olarak var olamayacağı kesindir

Bu nedenle de milli birlik ve beraberlik, tüm Türk Milleti tarafından özenle korunması gereken bir ilkedir

Atatürk de bu hususa önemle dikkat çekmiştir

Atatürk, Milli Mücadele'yi ilk başlattığı andan itibaren, başarının ancak milli birlik ve beraberliğin tesis edilmesi ile sağlanabileceğini bilmekteydi

Zaferin kazanılmasından sonra da, bu tarihi başarının milli birlik ve dayanışma ile elde edildiğini defalarca gündeme getirmişti

Atatürk, Türk Milleti'nin milli birlik içinde hareket ettiği zaman aşamayacağı hiçbir zorluk olmadığını çok iyi biliyordu

Bu nedenledir ki Atatürk, Türk Milleti bir bütün haline gelmeden Kurtuluş Savaşı'nı başlatmamış, bölücü akımları ve ayaklanmaları bastırdıktan sonra ana hedefe yönelmiştir

Sivas Kongresi ise, bağımsızlık kararının alındığı Erzurum Kongresi'nden sonra, milli birlik ve beraberliğin köklerinin güçlendiği yer olmuş ve bütün yurttan temsilcilerin katılmasıyla yapılan kongrede ulusal bütünlük ön plana çıkmıştır

Milli birlik ve beraberlik duygusundan kaynaklanan milli şuur, o zorlu dönemde olduğu gibi günümüzde de Türk vatanının bölünmez bütünlüğünün teminatıdır
Atatürk'ün de belirttiği gibi, Kurtuluş Savaşı'nın zaferle neticelenmesinin temelinde, savaş boyunca Türk Milleti'nin tarihte eşine az rastlanır bir birlik ve beraberlik içinde hareket etmiş olması vardır
Kadın, çocuk, genç, ihtiyar demeden tüm Türk Milleti'nin bağımsızlık için düşmana karşı tek nefer olmuştur
Türk Milleti, Kurtuluş Savaşı boyunca milli birlik ve beraberliğin, tarihteki en güzel, en şerefli örneklerinden birini sergilemiştir

Bu hareket Türk Milleti'nin esarete karşı istiklalini korumak yolunda bir tepkinin, isyanın ve milli bilinçlenmenin bir örneğidir

Gücü yeten tüm vatan evlatları cephede bağımsızlık için çarpışırken, cephe gerisinde de milletimiz tüm imkanlarını seferber etmiştir

Örneğin, Sakarya Meydan Muharebesi öncesinde yayınlanan kararnamenin emrine uyarak her Türk ailesi birer çamaşır, birer çift çorap ve çarık hazırlayıp ordusuna giydirmiş, milletçe ellerindeki yün, tiftik, bez, kumaş, deri ne varsa silahlı güçlerin emrine vermiştir

Unutmamak gerekir ki, yaşadığı hayat Atatürk'e, vatana ve millete karşı yöneltilen en büyük tehlikenin, milli birlik ve beraberliğimizi bozarak devletimizi yıkmak isteyenler olduğunu göstermiştir

Bu yüzden Atamız "Milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür" diyerek milli ülkünün önemini ifade etmiştir
Kurtuluş Savaşı, halkımızın büyük fedakarlıkları ie kazanılmıştır

Yokluk içindeki bir milleti, dünyanın en güçlü ordularına karşı muzaffer eden güç, bu milletin imanı ve üstün karakteridir
Atatürk yaşamı boyunca her bakımdan birleştirici bir insan olmuştur

Çeşitli görüşlere sahip insanları ortak bir amaç uğrunda birleştirmiştir

O'nun bu yeteneği Türk Milleti'nin birlik sevgisinden kaynaklanmaktadır

"Millet ve biz yok, birlik halinde millet var

Biz ve millet ayrı ayrı şeyler değiliz

Ve şunu kesin olarak söyleyeyim ki, bir millet, varlığı ve bağımsızlığı için herşeye girişir ve bu amaç uğruna her fedakarlığı yaparsa, başarılı olmaması mümkün değildir

Elbette başarır

Başaramazsa o millet ölmüş demektir" diyerek, milli birliği güçlü olan ulusların her zaman kuvvetli olacağını belirtmiştir:
Bir insan kendisini milletle beraber hissettiği zaman ne kadar kuvvetli olur bilir misiniz? Bunu tarif müşküldür

Eğer ben, izahata izhar-ı acz eylersem, beni mazur görünüz

Büyük Önder milli dayanışmaya verdiği önemi şu satırlarda açıkça dile getirmektedir; "Türkiye Cumhuriyeti halkını; ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil, fakat kişisel ve sosyal hayat içinde iş bölümü itibariyle çeşitli mesleklere ayrılmış bir toplum olarak görmek esas prensiplerimizdendir

" Bu ifadeden de anlaşıldığı üzere amaç her zaman için toplumdaki bireyler arasında dayanışmayı sağlamak olmuştur

Atatürk'ün Türk Milleti ile ilgili olan şu görüşleri, Onun ne kadar birleştirici ve ırkçılıktan uzak olduğunun bir göstergesidir:



Bugünkü Türk Milleti siyasi ve içtimai camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve milletdaşlarımız vardır

Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış adlandırmalar, birkaç düşman aleti, gerici beyinsizden başaka hiçbir millet ferdi üzerinde kederlenmekten başka bir tesir doğurmamıştır

Çünkü bu millet fertleri de, tüm Türk toplumu gibi aynı ortak geçmişe, tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunuyorlar

Bugün içimizde bulunan Hıristiyan, Musevi vatandaşlar, mukadderat ve talihlerini Türk Milleti'ne vicdani arzularıyla bağladıktan sonra kendilerine yan gözle, yabancı nazarıyla bakmak, medeni Türk Milleti'nin asil ahlakından beklenebilir mi?
Atamızın milli birlik ve beraberliğin önemini dile getirdiği bir diğer özdeyişi ise şöyledir:
Cenab-ı Hak birleşik ve birlikte çalışan, şerefini, namusunu koruyan milletleri mutlu eder

Biz de bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da birleşik olarak ve birlikte çalışarak Allah'tan böyle bir saadeti haklı olarak bekleyebiliriz
6
Vatanın Bölünmezliği
Milli birliğin en önemli neticelerinden birisi ve Atatürk ilkelerinin ana öğesi, vatanın bölünmez bütünlüğüdür

Vatanın bütünlüğü, devletin fiziki yapısını meydana getiren ulusun birliğini, bütünlüğünü ve bölünmezliğini ifade eder

Atatürk hiçbir zaman vatanı milletten ayrı düşünmemiştir

Milletin üzerinde yaşadığı vatan, bir bütündür, kutsaldır

Atatürk'ün vatanın bağımsızlığı ve bölünmezliği ilkesi, Amasya Genelgesi'nde "ya istiklal ya ölüm", Erzurum Kongresi'nde, "milli sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür" şeklinde ifade edilmiştir

Sivas Kongresi'nde de aynen kabul edilerek, Misak-ı Milli ile milletçe uygulanan bir politika halini almıştır

Misak-ı Milli ve Kuva-yi Milliye ruhu ile Atatürk'ün liderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, hem siyasi yapılanma hem de insan unsuru bakımından (üniter) devlet temel niteliğiyle oluşturulmuştur

Türkiye Cumhuriyeti Devleti üniter bir devlettir, diğer bir deyişle, kendi bünyesinde farklı kanunların geçerli olduğu, farklı yönetim bölgeleri yoktur

Federatif yapılar yoktur

TBMM'nin yetkisi tüm Türkiye topraklarını kapsar ve her Türk vatandaşı bu topraklar üzerinde eşit muamele görür

Söz konusu üniter devlet yapısı, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünün ve iç huzurunun teminatıdır

Üniter devlet yapımızın temelinde ise, Atatürk'ün bizlere öğrettiği milliyetçilik anlayışı ve Misak-ı Milli ile çizilen vatan sınırları vardır

Yüzlerce yıldır birlikte yaşayarak, uğrunda birlikte ölerek vatan haline getirdiğimiz aziz yurdumuz ise, milletimizin her bireyi için canından daha değerlidir

"Türk Milleti, kendinin ve memleketinin yüksek menfaatlerinin aleyhine çalışmak isteyen bozguncu, vatansız ve milliyetsiz beyinlerin saçmalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak bir millet değildir" diyen Atatürk, Türk Milleti'nin vatanının bölünmez bütünlüğünü koruma hususundaki hassasiyet ve kararlılığını vurgulamıştır

Ayrıca Atamız iç ve dış düşmanların her zaman olabileceğine, bu art niyetli kişilerin vatanımızın bölünmez bütünlüğünü hedef alabileceklerine dikkat çekmiş ve bizlerden bu tehlikelere karşı hep uyanık olmamızı istemiştir

Türkiye, uluslararası siyaset alanında sahip olduğu jeo-politik durumu ve üstlendiği önemli rol nedeniyle, tarih boyunca şiddetli düşmanlıklara, zalim ve hain tertiplere, çeşitli saldırılara hedef olmuştur

Türk Milleti, tarih boyunca hem bölgesel hem de evrensel tehditlerle karşı karşıya kalmıştır

Ama milletimiz düşmanın dışarıdan gelen saldırılarına karşı koymayı daima başarmıştır

Buraya kadar ele aldığımız Atatürk ilkelerine temel oluşturan unsurlar sayesinde bugün Atatürkçülük, tarihe en önemli ulusal modernleşme hareketi olarak geçmiştir

Bu hareket, Türkiye'nin dışında daha pek çok millete bağımsızlık yolunda ışık olmuş, yol göstermiştir

Parçalanan, paylaşılan ve yıkılan bir devletten, yepyeni bir Cumhuriyet'in kurulması, hiç şüphe yok ki Atatürk'ün üstün liderlik vasfının bir sonucudur

Dağılmış ve işgale uğramış, milli benliğini kaybetmiş bir milletin yeniden oluşumunun ve öz benliğini kazanma sürecinin temelinde Atatürk ilkeleri vardır ve bu ilkelerin korunup yaşatılması hepimizin sorumluluğudur
Benim için dünyada en büyük mükafat, milletimin en ufak bir takdir ve iltifatıdır
M
Kemal Atatürk
Atamızın Türk Milleti'ne vasiyeti niteliğinde olan
10

YIL NUTKU
Türk Milleti!
Kurtuluş Şavaşı'na başladığımızın on beşinci yılındayız

Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır

Kutlu olsun!
Şu anda, büyük Türk Milleti'nin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim

Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık

Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir

Bundaki muvaffakiyeti, Türk Milleti'nin ve Onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak, azimkârane yürümesine borçluyuz

Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz, çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz

Yurdumuzu, dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız

Milletimizi, en geniş, refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız

Millî kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız

Bunun için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir

Geçen zamana nispetle daha çok çalışacağız, daha az zamanda daha büyük işler başaracağız

Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur

Çünkü Türk Milleti'nin karakteri yüksektir; Türk Milleti çalışkandır; Türk Milleti zekidir

Çünkü Türk Milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir

Ve çünkü Türk Milleti'nin, yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir

Şunu da ehemmiyetle tebaruz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk Milleti'nin tarihî bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir

Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtrî zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini ve millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür

Türk Milleti'ne çok yakışan bu ülkü, onu, bütün beşeriyette, hakikî huzurun temini yolunda, kendine düşen medenî vazifeyi yapmakta muvaffak kılacaktır

Büyük Türk Milleti!
On beş yıldan beri, giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vaat eden çok sözlerimi işittin

Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım

Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, millî ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk Milleti'nin büyük millet olduğunu, bütün medenî âlem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır

Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, atinin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır

Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim