Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cadı, geç, taş

Geç Taş Çağı...

Eski 07-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Geç Taş Çağı...



Geç Taş çağı: Canlıcılık ve Geometrizm
Doğalcı biçim Yontma Taş Çağının sonuna değin, başka deyişle, binlerce yıl boyunca geçerliğini sürdürdü; bir

dönümnoktası -sanat tarihinde ilk biçem değişikliği- ancak Erken TaşÇağı’ndan Geç Taş Çağına geçilmesiyle birlikte gerçekleşti Bu döneminbaşlamasıyla doğalcı, yaşantılara ve deneye açık tutum yerini,geometrik olarak biçemlendiren, kendini deneysel gerçekliğinzenginliğine kapayan bir sanat istencine bıraktı Doğaya bağlı, modelinayrıntılarına sevgi ve sabırla eğilen betimlemelerin yerine, her yerde,yalınlaştırıcı ve geleneksel nitelikte, nesneyi yansıtmaktan çokdolaylı yoldan anlatan, simgesel yazı türünde imler geçti Artıksanatın çabası somut yaşam içeriğine değil, şeylerin düşüncesini,kavramını, özünü yakalamaya, yansıtmalar yerine simgeler yaratmayayöneliktir Cilalı Taş’ Çağının kaya resimleri insan figürünü iki, üçyalın geometrik biçimde yorumlar; örneğin gövde için dikey bir çizgi,kollar ve bacaklar için de, biri yukarı, biri de aşağı dönük olmaküzere iki yarım çember kullanır

Ölenlerin yalınlaştırılmışbetimlemelerini vermek amacıyla yapılmış menhirler, bunun yanı sırayoğrumsal sanatlar alanında da geniş kapsamlı bir soyutlamayı dilegetirir Bu anıtgömüt’lerin yatay yassı taşı üzerinde, doğal bir başınyuvarlaklığıyla en küçük bir benzerliği olmayan baş, gövdeden, başkadeyişle dikey duran taşlardan yalnızca bir çizgiyle ayrılmıştır; gözleriki noktayla gösterilmiştir, burun ise ya ağızla, ya da kaşlarla yalıngeometrik bir biçim olarak yansıtılmıştır Erkek, yanına silahlarkatılarak, kadın ise göğüsler yerine geçen iki yarım yuvarlaklagösterilmiştir

Tümüyle soyut nitelikteki sanat biçimlerinegötüren bu biçem değişikliği, kültürdeki genel bir değişimin sonucudur;bu değişim, insanlığın tarihinde belki de en köktenci dönüm noktasıdırBu dönük noktasıyla birlikte tarih öncesi insanının özdeksel çevresi veiç yapısı temelden değişir; bundan önceki her şey kolaylıkla hayvansalve güdüsel, bundan sonra gelenlerin tümüyse sürekli, ereğe bilinçliyönelik bir gelişme sayılabilir

Buradaki yön verici, devrimciadım, insanoğlunun, doğanın sunduklarıyla asalak yaşamak, yiyeceğinitoplama ve avlama yoluyla elde etmek yerine, bunları üretmeyebaşlamasıdır Hayvanların evcilleştirilmesi, yabani bitkilerinyararlanılır biçime getirilmesi, hayvancılık ve tarımla, insanoğlu,doğa karşısındaki zafer yoluna başlar, kendini yazgının, talih verastlantının birleşik gelişigüzelliğinden az çok bağımsız kılar Yaşamgereksinimlerini karşılamak için örgütlenme oltaya çıkar, insanoğluçalışmaya ve ekonomi düzeyinde yaşamaya başlar; yiyecek biriktirir,değişik koşullara göre önlemler alır, ana malın ilk biçimlerinioluşturur Bu ilk girişimlerle -ekilebilir toprakları, evcilleştirilmişhayvanlar, yiyecek stokları ve araçlar- birlikte toplumun da kesitlerve sınıflar, ayrıcalıklı olanlar ve olmayanlar, sömürenler vesömürülenler biçiminde ayrımlaşması başlar Çalışmanın örgütlenmesi,işlevlerin bölünmesi, meslek ayrımlaşması ortaya çıkar; hayvancılık vetarım, hammadde üretimi ve zanaat, uzmanlaşmaya dayanan meslek ve evdeyürütülen üretici uğraş, erkeklere ve kadınlara özgü işler, tarlanınsürülmesi ve her türlü saldırıya karşı korunması giderek birbirindenayrılır

Toplayıcılık ve avcılık evresinden hayvancılık veekicilik evresine geçişle birlikte, yaşamın yalnızca içeriği değil, tümgelişme hızı da gelişir, değişir Göçebeler yerleşik topluluklaradönüşür; toplumsal açıdan ayrımlaşmamış ve bütünleşmemiş kümeler,yerini düzenli, salt yerleşmeden ötürü kaynaşmış topluluklara bırakırV Gordon Childe haklı olarak, bu yerleşikliğe geçişi, sınırlarıkesinlikle belirli bir dönüşüm biçiminde görmeye karşı uyarır; Childe’agöre Yontma Taş Çağı avcısı da, büyük bir olasılıkla kuşaklar boyuncaaynı mağarada oturmuştu, öte yandan da ilkel tarım ve hayvancılık,başlangıçta, tarla ve odak belli bir süre sonra verimini yitirdiğinden,düzenli aralıklarla konutun değişmesine bağlıydı Yalnız buradaunutulmaması gereken bir nokta vardır: Toprağın verimini yitirmesi,tarımsal yöntemlerin ilerlemesiyle birlikte giderek azalmıştır, öteyandan da tarımla ve hayvancılıkla uğraşanlar, aynı toprakta kalışsüreleri ne olursa olsun, konutları ve ürünüyle geçindikleri toprakparçasıyla aralarında çok özel bir ilişki kurmuşlardır; bu ilişki,sonunda hep mağarasına dönse bile, belirgin özelliği göçebelik olanavcınınkinden çok başkadır Böyle bir bağlılıkla birlikte, Yontma TaşÇağı insanının tedirgin ve yağmacı yaşam biçimi bütünüyle değişirYeni ekonomi biçimi, toplayıcılığın ve avcılığın anarşikdüzensizliğinin tersine, yaşam akışına belli bir durağanlık getirir;plansız, temeli yağmacılığa dayanan ekonomi düzeninin, günü gününeyaşamanın, elindekini yarını düşünmeksizin tüketmenin yerine planlı,uzun vadeli bir geleceği önceden kararlaştıran, çeşitli olasılıklarıöngören bir ekonomi geçer; gelişme, toplumsal parçalanma ve anarşidüzeyinden işbirliğine, ‘bireysel yiyecek arama düzeyinden, komünistolmasa bile, ortaklaşacı bir işbölümü düzenine, ortak yararları, ortakgörevleri ve ortak girişimleri olan bir iş ortaklığına varır Düzensizegemenlik ilişkileri konumundaki tek tek kümeler, az çok özekçiyönetiminde birlik gösteren toplumlar doğrultusunda gelişir Odaknoktasından yok sun, ne tür olursa olsun kurum tanımayan bir varoluşunyerini, ev ve yurtluk, tarla ve odak, oturma yeri ve kutsal yerçevresinde dönen bir yaşam alır

Sihir ve büyünün yerine dinseltörenler ve tapınma geçer Yontma Taş Çağı tapınmanın bulunmadığı birgelişme evresini sergiler; insanoğlu ölüm ve açlık korkusuiçerisindedir, kendini yokluğa ve düşmana, acıya ve ölüme karşı büyüseluygulamalarla korumaya çabalar, ancak başına gelen iyi ya da kötüolaylarla, bu olayların ardında bulunan, mutluluk ve mutsuzluk dağıtangüç arasında bir bağlantı kurmaz İlk kez ekici ve hayvan yetiştiricikültürüyle birlikte insanoğlu, yazgısının akıllı

tanrısal bir kararıuygulayan güçlerce yönetildiğini duyumsamaya başlar Olumlu ve olumsuzhava koşullarından, yağmurdan ve güneşten, yıldırım ve doludan, salgınve kuraklıktan, toprağın bereket ve kıtlığından, hayvanların yeterli yada yetersiz yavrulamasından bağımlı olma bilincinin doğmasıyla birlikteçeşitli tasarımlar ortaya çıkar; kutsayan ver kargıyan iyi ve kötücinlerle perilere, olağanüstü güçlüye, bir yüce varlığa ilişkintasarımlar, bilinmeyen ve gizemli düşüncesi, bunun örnekleridir Dünyaiki yarıya bölünür, insan da kendini ikiye bölünmüş gibi görürCanlılığı, cinlere tapmayı, ruhlara inanmayı ve ölülere tapınmayıiçeren bir kültür evresine varılmıştır İnanç ve tapınmayla birlikteputları, nazarlıkları, kutsal simgeleri, adakları; gömüt sungularını veanıtgömütlerini gereksinme de başlar Dinsel olan ve olmayan sanat,dinsel özyapıda figürler içeren sanat ile salt bu dünyaya dönüksüslemeci sanat arasında ayrım yapılır Bir yanda bir putyorumculuğunun ve kutsal bir gömüt sanatının kalıntılarına, öte yandada Semperin(1) belirttiği gibi, geniş ölçüde zanaatın özünden vetekniğinden gelişmiş hafif biçimler içeren, kutsal olmayan bir seramiksanatının kalıntılarına rastlanır

Canlıcılığa göre dünya birgerçekliğe ve bir gerçeküstüye, görünebilir bir görüngüler dünyasına vegörünmez bir ruhlar dünyasına, ölümcül bir bedene ve ölümsüz bir ruhaayrılır Gömü gelenekleri ve törenleri Cilalı Taş Çağı insanının artıkruhu bedenden ayrılan bir töz olarak tasarımlamaya başladığını, hertürlü kuşkudan uzak, ortaya koymaktadır Büyüsel dünya görüşü tekçidir,gerçekliği yalın bir iç içerik biçiminde, aralıksız bir süreklilikiçeri sinde görür; canlıcılık ikicidir, bilgisini ve inancını bir iki-dünya- dizgesi üzerine ku rar Büyü duyumcudur ve somuta dayanır,canlıcılık ise ikicidir ve eğilimi soyutlama dan yanadır Büyüdedüşünce bu dünyaya, canlıcılıkta ise bir öbür dünya yaşamı na dönüktürYontma Taş Çağın sanatının, şeyleri yaşamdaki gibi ve gerçekliğe bağlıyansıtması, Cilalı Taş Çağı sanatının ise alışılmış deneyselgerçekliğin karşısına biçemleştirilmiş ve idealize edilmiş bir dünyaüstü koyması, özellikle bunun bir sonucudur Aynı zamanda sanatalanında anlıkçılık ve usçuluk süreci de başlar: Somut resimlerin vebiçimlerin yerine simgelerin ve imlerin, soyutlamaların vekısaltmaların, genel tiplerin ve geleneksel imgelerin konulması,algılanılabilir görüngülerin ve yaşantıların düşünce ve yorumla,düzenleme ve biçimlemeyle, vurgulama ve abartmayla, saptırma vedoğallıktan sıyırmayla bastırılması bu süreci oluşturur Sanat yapıtıartık yalnızca nesne imgesi değil, aynı zamanda düşünce imgesidir,anımsama imgesi olmanın yanı sıra simge niteliğini de taşır; başkadeyişle, tasarımların duyusal olmayan ve kavramsal öğeleri, duyusal veusdışı öğeleri siler Böylece yansıtma giderek piktografik bir ime,imgeler ise imgeden yoksun ya da imgesi az kısa yazıya dönüşür

Sonçözümlemede Cilalı Taş Çağındaki biçem değişikliğini iki etken -saptar:Bunlardan birincisi avcıların ve toplayıcıların asalak, salt tüketiciekonomisinden, hayvan yetiştiricilerinin ve ekicilerin üretici veyapıcı ekonomisine geçiştir; öteki etken ise büyünün tekçi dünyagörüşünün yerine canlıcılığın ikici yaşam duygusunun, başka deyişle,yeni ekonomi biçiminin şart koştuğu bir dünya görüşünün almasıdır

YontmaTaş Çağı ressamı avcıydı ve bu niteliğinden ötürü iyi bir gözlemciolmak zorundaydı; hayvanları ve özelliklerini, bulundukları yeri vegüçlerini en belirsiz izlerden çıkarabilmeliydi; benzerlikler veayrılıklar için keskin bir göze, sesler için duyarlı bir kulağa sahipolmak zorundaydı; duyularının tümü dış dünyaya, somut gerçekliğeyönelik olmalıydı Bunun eşi tutum ve yetenekler doğalcılıkta dageçerlilik kazanır Cilalı Taş Çağının ekicisi artık avcının keskinduyularını gereksinmez; duyusal duyarlılığı ve gözlem yeteneği geriler;onun gerek ekonomik üretim biçiminde,gerekse biçimci, titiz, toplayıcıve biçemleyici sanatında geçerli olan, artık başka yeteneklerdir,özellikle soyutlama, usçu düşünme yeteneğidir Bu sanatı doğalcı-öykünmeci sanattan ayıran en önemli nokta, gerçekliği bağdaşık birvarlığın eksiksiz kopyası olarak değil, iki dünyanın karşılaşmasıolarak sergilemesidir Bu sanat, biçim istenciyle, şeylerin alışılmışgörünüşüne karşı direnir; artık o, doğanın yansılayıcısı değil,karşıtıdır; gerçekliğe bir süreklilik kazandırmaz, onun karşısınavarlık için gerekli gördüğü bir biçimi koyar Burada belirginleşenolgu canlıcı inanç ile doğmuş olan ve doğduğu andan başlayarakyüzlerce felsefe dizgesinde yeni biçimler kazanan ikiliktir; bu ikilik,burada düşünce ve gerçeklik, tin ve beden, ruh ve biçim karşıtlığındananlatımını bulur ve bunun artık sanat kavramından ayrılmasıolanaksızlaşır Bu karşıtlığın birbiriyle kesişen etkenleri arasındazaman zaman bir denge oluşabilir, ancak Avrupa sanatının bütün biçemdönemlerinde sözü edilen etkenler arasındaki gerilim -gerekkatıbiçimci, gerekse doğalcı sanat anlayışında— varlığını algılatır

Biçimci,geometrik-süsleyici biçem, Cilalı Taş Çağı ile birlikte, tarihselzamanın herhangi bir sanat akımının, hele katı biçimciliğin hiçbirzaman kazanamadığı, uzun ve tartışılmaz bir egemenlik kurarGirit-Miken sanatı bir yana bırakılırsa, bu biçem, egemenliğini Bronzve Demir çağlarında, Eski Doğu ve Yunan-Arkayik Kültür Döneminde, başkadeyişle, yaklaşık İÖ 5000’den 500’e değin uzanan bir dönem boyuncasürdürür Bu süreyle karşılaştırıldığında, sonraki tüm biçemler kısaömürlüdür; özellikle tüm geometrik ve klasik biçemler kısa bölümlerniteliğiyle belirginleşir Bu katı biçimci, soyut biçimin ilkelerininegemenliğindeki sanat anlayışını böylesine uzun bir süre geçerli tutanne olabilir? Bu sanat anlayışı nasıl olup da bir birinden bu denliayrı, ekonomik, toplum sal ve politik dizgelerden daha uzun ömürlüolabilmiştir? Geometrik biçem döneminin ana çizgileriyle birlikgösteren sanat anlayışına, tek tek ayrılıklara karşın, yine birlikgösteren toplumsal bir temel olgu karşılar; bu olgu, çağın tümüne yönverecek denli egemendir; başka deyişle, ortada ekonominin sıkı, tutucuörgütlenmesine, egemenlik ilişkilerinin saltçı biçimlenmesine vetoplumun tümü için aşama sırası düzenine bağlı (hiyerarşik), tapınma vedinle yoğrulmuş tinsel bir tutum öngören bir eğilim vardır Bu eğilim,gerek avcıların örgütlenmemiş, ilkel-bireyci sürü biçimin— devaroluşlarıyla, gerekse Antik Çağın ve Yeni Çağın ayrımlaşmış bilinçlibireyci yarışma düşüncesinin ağır bastığı toplum sal yaşamıyla birkarşıtlık oluşturur Yağmacı ve günü gününe yaşayan avcının yaşamdakikonumuna ilişkin bilinci, devim sel ve anarşiktir; buna uygun olarak daonun sanatı, deneyin yayılmasına, genişlemesine ve ayrımlaşmasınayöneliktir Üretici olan, üretim araçlarının korunması, yerleşmesi,güvence altına alınması için çaba harcayan köylü sınıfının dünyagörüşü, durağan ve gelenekçidir, bu sınıfın yaşam biçimleri kişiselözellikten yoksun ve kalıcıdır, bu yaşam biçimlerine uyan sanatbiçimleri de uzlaşımcı ve değişmez niteliktedir Köylü toplumlarıönemli ölçüde ortaklaşıcı ve gelenek yoluyla aktarılmış çalışmayöntemlerini uygulayınca, kültürel yaşamın tüm alanlarında, katı,esneklikten yoksun, durulmuş biçimlerin gelişmesi son derece doğaldır

Hömes,‘gerek biçemin kendisini, gerekse ilkel köylü sınıfının ekonomikyapısına özgü olan’ dirençli tutuculuğu vurgular; Gordon Childe ise bututumu belirlemek için, şaşırtıcı bir olaya, bir Cilalı Taş Çağıköyündeki bütün toprak kapların birbirinin eşi olmasına dikkati çekerKöylü sınıfının, kentlerin dalgalı ekonomik yaşamının uzağında gelişenkırsal kültürü katı biçimde düzenlenmiş ve kuşaktan kuşağa gelenekleraracılığıyla aktarılan yaşam bi çimine bağlı kalır ve yakın zamanlarınköylü sanatında bile, belirli, tarih öncesi geometrik biçemle arasındayakınlık bulunan biçimsel çizgiler sergiler

Yontma Taş Çağıdoğalcılığından Cilalı Taş Çağı geometrizmine geçişteki biçemdeğişikliği, aracılık eden geçişlerden tümüyle yoksun değildir Dahadoğalcı biçemin doruk noktasında, Güney Fransa’daki ve izlenimciliğeyönelen Kuzey İspanya’daki akımların yanı sıra, izlenimci olmaktan çokdışavurumcu bir özyapı taşıyan betimlemelere rastlamaktayız Buyapıtların yaratıcıları, görünüşe bakılırsa, tüm dikkatlerini bedenseldevinimlere ve bu devinimlerin dinamizmine yöneltmişlerdir; Sözü edilensanatçılar bu devinimleri daha yoğun ve etkili dile getirebilmek içinkol ve bacakların orantısını bilinçli olarak çarpıtırlar, karikatürüanımsatan uzun bacaklar, olağanüstü incelikte gövdeler, uyumsuz kollarve yerinden çıkmış eklemler çizerler

Buna karşın, gerek budışavurumculuk, gerekse daha sonraki buna eş akımlar doğalcılığa ilkeolarak karşıt bir sanat istencini simgelemez Abartılmış vurgular ve buabartmayla yalınlaştırılmış çizgiler yalnızca biçemleştirmeye veşemalaştırmalara, tümüyle kurallara uygun orantıların ve biçimlerinverebileceğinden çok daha rahat çıkış noktalan sağlar Cilalı Taş Çağıgeometrizmine asıl geçişi sağlayan olgu, çevre çizgilerinin adım adımyalınlaştırılması ve basmakalıplaştırılmasıdır; Henri Breuil, bu olguyuYontma Taş Çağı gelişmesinin son evresinde saptar ve doğalcı biçimlerin“gelenekleştirilmesi” olarak nitelendirir Breuil, süreci tanımlar vedoğalcı resmin nasıl giderek daha dikkatsiz, soyut, katı çizildiğini,biçemleştirmeye sapıldığını anlatır; geometrik biçimlerin doğalcılıktangelişmesine ilişkin öğretisinin gerekçesini de bu gözlemde bulur Bu,kendi içerisinde ne denli uyumlu olursa olsun, dış koşullardan bağımsızkalması düşünülemeyecek bir oluşumdur Burada şemalaştırma iki yöndegerçekleşir: Bu yönlerden biri açık ve kolay kavranır anlaşmabiçimlerinin bulunmasını amaçlar, ötekinin ereğiyse yalın ve etkilisüsleme biçimleri yaratmaktır Böylece Yontma Taş Çağının sonunda resim yoluyla betimlemenin her üç temel bi çimine rastlanmaktadır:Öykünmeci öğretici ve süsleyici biçimler, başka deyişle, doğalcıyansıtma, piktografik im ve soyut süs

Doğalcılık ile geometrizmarasındaki geçiş biçimlerini, yaşam gereksinimlerini, elkoymacılıklasağlamadan, üretici biçim de sağlamaya götüren ara evreler karşılarTarımın ve hayvancılığın başlangıçları, büyük bir olasılıkla daha avcıoymaklarında, yumru köklerin saklanmasından ve en sevilen hayvanların-sonradan belki de totem sayılan hayvanların- korunmasındangelişmiştir Bu durumda dönüşüm, gerek sanatta, gerekse ekonomidebirdenbire patlak veren köklü bir değişim niteliğiyle ortaya çıkmamış,her iki alanda daha çok adım adım ilerleyen bir değişim süreciiçersinde gerçekleşmiştir

Büyük bir olasılıkla asalakavcılıkla, doğalcılık ve üretici köylülükle geometrizm arasındakibağımlılık ilişkisi, her iki alanın içerdiği geçiş görüngüleri arasındada vardı Ayrıca, elimizde daha yakın çağlardaki ilkel halklarınekonomik ve toplumsal tarihlerinden alınma bir benzeşim debulunmaktadır; bu benzeşim, sözü edilen bağlamın tipik bir bağlamolduğunu göstermektedir Yontma Taş Çağı insanları gibi avcı ve göçebeolan, “bireysel yiyecek arayıcı” gelişim düzeyinde bulunan, toplumsalişbirliğini tanımayan, ruhlara ve cinlere inanmayan, geliştirilmemişsihire ve büyüye kendilerini adamış olan Buşmanlar, Yontma Taş Çağıresim sanatına şaşılacak denli benzeyen bir doğalcı sanat yaratırlar;buna karşılık, Afrika’nın batı kıyısında yaşayan, üretici tarımlauğraşan, köy toplum düzenindeki, canlıcılığa inanan zenciler katıbiçimcidirler; tıpkı Cilalı Taş Çağı insanları gibi soyut, geometrikbiçemin kurallarına bağlı bir sanatları vardır

Bu biçemlerinekonomik ve toplumsal koşulları üzerine somut olarak söylenebilecek tekşey, doğalcılığın, bireyci-anarşist yaşam biçimleriyle, belli birgelenekten yoksunlukla, yerleşmiş geleneklerin bulunmamasıyla ve dünyagörüşünün bu dünyaya dönüklüğüyle belirlendiğidir; buna karşılıkgeometrizm, birlik gösteren örgütlenmeye olan eğilimi, kalıcıkurumların ve genel çizgileriyle, öbür dünyaya yönelik bir dünya görüşüsergiler Bu bağlamların saptanmasının ötesindeki çabalar, çoğunluklaikircilliklere dayanır Bu tür ikircil kullanılan kavramlar, WilhelmHausenstein’ın, geometrik biçem ile eski “tarım demokrasilerininkomünist ekonomisi arasında kurmaya çalıştığı bağlılaşımın da temelinioluşturur Hausenstein her iki görüngüde yetkeci, eşitlikçi veplanlayıcı bir eğilim saptar, ancak bu kavramların sanat ve toplumalanında aynı anlamı taşımadığını ve -kavramlar bu denli alınırsa- biryandan aynı biçemin çok değişik toplum biçimleriyle, öte yandan da aynıtoplumsal dizgenin türlü sanat biçemleriyle bağdaştırılabileceğinigözden kaçırır Politik anlamda “yetkeci”den anlaşılan, saltçı,sosyalist, derebeylik temeline dayanan düzenleri ve komünist toplumdüzenini kapsamına alabilir; geometrik biçemin sınırlarıysa çok dahadardır ve sosyalist sanat bir yana, saltçı kültürlerin sanatını bilekapsamaz Eşitlik kavramı da yine toplumsal alanda, sanatalanındakinden daha dar sınırlar içersindedir Bu kavram politik -toplumsal açıdan her türlü saltçı ilkeyle çelişir; sanat alanında,başka deyişle, ancak kişisel olanın, üstü ve bireysel karşıtı anlamınıtaşıyabileceği alanda, birbirinden çok değişik toplum düzenleriylebağdaştırılabilir- demokrasinin, sosyalizmin ruhuna ise hemen hiçuymaz Ayrıca, toplumsal ve sanatsal ‘planlama” arasında doğrudanhiçbir bağıntı yoktur

Ekonomi ve toplum alanında başıboş, denetimsizyarışmanın ortadan kaldırılmasını amaçlayan planlama ile, kesinlikleuyulması gereken en küçük ayrıntısına varana değin işlenmiş, sanatsalbir tasarıya bağlı kalmayı amaçlayan planlama arasında, olsa olsaeğretileme niteliğinde bir bağlam kurulabilir Aslında her iki planlamabirbirinden tümüyle ayrı iki ilkeyi dile getirir, planlı bir ekonomideve toplumda biçimsel açıdan özgür, bireyci ve doğaçlamacı biçimleriniçersinde ala bildiğine devinen bir sanatın ağırlık kazanmasırahatlıkla düşünülebilir Tinsel oluşumun toplumbilimsel yorumlanmasıiçin bu tür ikircilliklerden daha büyük bir tehlike düşünülemez:ayrıca, bundan daha çok karşılaşılan bir tehlike (le yoktur Çeşitlisanat biçemleriyle her biçemin kendi dönemindeki toplumsal varlıkbiçimleri arasın da, son çözümlemede, bir eğretilemeye dayanan çarpıcıbağlamlar kurmaktan da ha kolay bir şey yoktur, hiçbir şey de bu türgözüpek benzeşimlerle övünmekten daha baştan çıkarıcı değildir Bunlar,Bacon’ın saydığı yanıltmacalar gibi, gerçek için ağır sonuçlardoğurabilecek tuzaklar niteliğinde ve idola aequivocationisniteliğiyle, Bacon’ın uyarı listesine alınacak önemdedir

(1)Gottfried Semper: Alman mimar ve sanat kuramcısı 1803-1879Schinkel’den sonra 19 yüz yılın en büyük Alman mimarı Yazılarındasanatın yasalarını tarihsel kaynaklardan geliştirir

(2) Piktografi:Lat pictus: “boyanmış” ve Yun gramma: “yazı imi” sözcüklerindenoluşan herkesin aynı biçimde yorumlayacağı resim ya da imler Örnek:Zehir simgesi olarak kurukafa

Türkçesi : Ahmet Cemal, Argos- Şubat 1992

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.