Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bin, ensârın, hayırlılarından, muaz, sağ

Ensârın En Hayırlılarından: Sa'd Bin Mu'âz

Eski 07-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ensârın En Hayırlılarından: Sa'd Bin Mu'âz





Muhammed aleyhisselâmın bi'setinin onuncu yılı başlarında Medîne'den gelen 12 kişi, Peygamberimizle görüşüp Müslüman oldular Birinci Akabe bîatı denilen bu görüşmeden sonra, Peygamber efendimiz, Kur'ân-ı kerîmi ve İslâmiyeti öğretmek üzere, Mus'ab bin Umeyr'i Medîne'ye gönderdiler

Mus'ab bin Umeyr Medîne'de fevkalâde bir gayretle çok kimsenin Müslüman olmasını sağladı Faaliyetlerini yürütmek üzere Sa'd bin Mu'âz'ın teyzesinin oğlu olan Es'ad bin Zürâre'nin evine yerleşmişti Bu sebeple Sa'd bin Mu'âz, o zaman Araplar arasında akrabaya karşı hakâretten kaçınmak âdet olduğu için bu işe mâni olma teşebbüsünde de bulunamadı

Sen işini bilen adamsın
Ancak bir kabîle reisi olarak bu işe de el koymak istiyordu Bu maksatla kabîlesinin ileri gelenlerinden Üseyd bin Hudayr'a dedi ki:
- Sen, işini iyi bilen, kimsenin yardımına muhtaç olmayan bir adamsın! Zayıflarımızın inançlarını bozmak için mahallemize gelmiş olan bu adamı, yanımıza gelmekten men et! Es'ad bin Zürâre akrabam olmasaydı, bu işi kendim hallederdim

Bunun üzerine Üseyd bin Hudayr, mızrağını alıp, Mus'ab bin Umeyr'in bulunduğu eve gitti Oraya varınca:
- Sizi, bize getiren sebep nedir? Zayıflarımızın inançlarını mı bozacaksınız? Eğer, hayatınızdan olmak istemiyorsan yanımızdan ayrılıp gidersin, dedi

Mus'ab bin Umeyr, ona yumuşak bir sesle dedi ki:
- Hele biraz otur, sözümüzü dinle! Beğenirsen kabûl edersin, beğenmezsen dinlemekten yüz çevirirsin
- Yerinde bir söz söyledin

Mus'ab bin Umeyr ona, Kur'ân-ı kerîm okudu İslâmiyeti anlattı Onun tatlı konuşması, insanın kalbine işleyen sözleri ve hoş sesiyle okuduğu Kur'ân-ı kerîm âyetleriyle, kendinden geçen Üseyd bin Hudayr:
- Bu, ne kadar güzel, ne kadar yüce söz Bu dîne girmek için ne yapmak lâzımdır, dedi

Ne yapması lâzım geldiğini anlattılar ve Üseyd bin Hudayr, kelime-i şehâdet söyliyerek Müslüman oldu Büyük bir huzur içerisinde olduğu hâlde Mus'ab bin Umeyr'e döndü ve;
- Arkamda bir adam var Ben hemen gidip onu size göndereyim Eğer o Müslüman olursa, Medîne'de onun kavminden îmân etmedik hiç kimse kalmaz, diyerek kalkıp süratle gitti Doğruca Sa'd bin Mu'âz'ın yanına vardı Sa'd bin Mu'âz onu görünce:
- Ne yaptın yâ Üseyd?

Bir fenâlığını görmedim
Üseyd bin Hudayr, Sa'd bin Muâz'ın Müslüman olmasını çok arzu ettiği için şöyle cevap verdi:
- Mus'ab bin Umeyr ile konuştum, bir fenalığını görmedim Yalnız duyduk ki, Hâriseoğulları, teyze oğlun Es'ad'ın böyle bir kimseyi evinde barındırmasından kuşkulanarak teyzenin oğlunu öldürmek için harekete geçmişler

Bu sözler Sa'd bin Mu'âz'a çok dokundu Çünkü birkaç sene önce yapılan bir savaşta, Hâriseoğullarını yenip, Hayber'e sığınmaya mecbur etmişlerdi Bir sene sonra da affedip, memleketlerine dönmelerine izin vermişlerdi Buna rağmen onların böyle bir tavır takınmaları düşüncesi Sa'd bin Mu'âz'ı çok kızdırmıştı

Halbuki işin aslında böyle bir hareketleri yoktu Üseyd bin Hudayr böyle bir hîleye başvurarak, Sa'd bin Mu'âz'ın teyzesinin oğlu Es'ad bin Zürâre'ye, dolayısıyla Mus'ab bin Umeyr'e zarar vermesini önlemek istedi Böylece onların tarafına geçmesini ve nihayet müslüman olmasını temin etmek gayretinde idi

Sa'd bin Mu'âz, Üseyd bin Hudayr'ın, Hâriseoğullarının, teyzesinin oğlu Es'ad bin Zürâre'ye zarar verecekler demesi üzerine, hemen yerinden fırlayıp, Es'ad bin Zürâre'nin yanına gitti

Oraya varınca baktı ki, Es'ad bin Zürâre ile Mus'ab bin Umeyr, son derece huzûr ve sükûn içerisinde oturup, sohbet ediyorlar Yanlarına yaklaşıp dedi ki:
- Ey Es'ad, aramızda akrabalık olmasaydı, sen bu adamı elimden kurtaramazdın Sen memleketinden çıkarılmış şu yabancı adamı, zayıflarımızın inançlarını bozmak için mi çağırdın?

Hele sözümüzü bir dinle
Bu sözlere Mus'ab bin Umeyr yumuşak bir şekilde cevap verdi:
- Ey Sa'd, hele biraz dur, oturup bizi dinle, anla, sözlerimiz hoşuna giderse ne âlâ, eğer sözlerimizi beğenmezsen, biz bunu sana tekliften vazgeçeriz Bizi bırakır gidersin

Sa'd bin Mu'âz bu yumuşak ve tatlı sözler üzerine:
- Yerinde bir söz söyledin, dedi ve oturdu

Mus'ab bin Umeyr, Sa'd bin Mu'âz'a önce İslâmiyeti anlattı İslâmiyetin esaslarını açıkladı Sonra tatlı ve güzel sesiyle Kur'ân-ı kerîmden bir miktar okudu O okudukça Sa'd bin Mu'âz'ın hâli değişiyor, kendinden geçiyordu Kur'ân-ı kerîmin eşsiz belâgatı karşısında kalbi yumuşadı ve büyük bir te'sîr altında kaldı Kendini tutamayıp dedi ki:
- Yemîn ederim ki ben, şimdiye kadar, hiç bilmediğim bir şeyi dinledim Siz bu dîne girmek için ne yapıyorsunuz?

Mus'ab bin Umeyr hemen ona Kelime-i şehâdeti öğretti O da,
- Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resûlüh, diyerek Müslüman oldu

Sa'd bin Mu'âz Müslüman olmaktan duyduğu huzur ve sevinç içerisinde yerinde duramaz oldu Üseyd bin Hudayr'ı yanına alıp, kavminin toplandığı yere gitti Abdüleşheloğullarına hitâben dedi ki:
- Ey Abdüleşheloğulları! Beni nasıl tanırsınız?
- Sen bizim reisimiz ve büyüğümüzsün, biz sana tâbiyiz

O hâlde hepinize haber veriyorum Ben müslüman olmakla şereflendim Sizin de Allahü teâlâya ve O'nun Resûlüne îmân etmenizi istiyorum Eğer îmân etmezseniz sizin hiçbirinizle konuşmayacağım, görüşmeyeceğim

Medîne tekbîrle çınladı
Abdüleşheloğulları, reisleri Sa'd bin Mu'âz'ın Müslüman olduğunu ve kendilerini de İslâma da'vet ettiğini duyar-duymaz hep birlikte Müslüman oldular O gün akşama kadar, Medîne semâlarını Kelime-i şehâdet ve tekbîr sedâlarıyla çınlattılar

Bu hâdiseden kısa bir müddet sonra bütün Medîne halkı, Evs ve Hazrec kabîleleri İslâmiyeti kabûl edip, îmân ettiler Her ev İslâm nûruyla aydınlandı Sa'd bin Mu'âz ve Üseyd bin Hudayr, kabîlelerine ait bütün putları kırdı

Bu durum sevgili Peygamberimize bildirildiğinde çok memnun oldu Mekkeli Müslümanlar sevince garkoldular Bu sebeple o seneye (m 621) sevinç yılı denildi

Sa'd bin Mu'âz İkinci Akabe bîatında bulunup, Resûlullaha bîat etti Bu bîatte bulunanlar Resûlullahı canları gibi koruyacaklarına ve gerekirse bu husûsta mallarını ve canlarını fedâ edeceklerine söz verdiler

Sa'd bin Mu'âz, Medîne'nin ileri gelenlerinden ve reislerinden olduğu için, Mekke'ye gidip, Kâ'be'yi tavâf ederdi Müşrikler bu sebeple ona dokunamazlardı Bu ziyâretlerinden birinde Ebû Cehil karşısına çıkıp dedi ki:
- Siz bizim dînimizden ayrılanları himâye ettiniz Onlara her yardımda bulundunuz Eğer burada seni himâyesine alanlar olmasaydı seni öldürürdüm Dönüp çocuklarına kavuşamazdın

Sa'd bin Mu'âz, Ebû Cehil'in bu tehditli sözleri karşısında ona şu cevabı verdi:
- Eğer böyle bir şeye kalkışırsan, Medîne yakınından geçen ticaret yolunu keser, seni bir daha oralara ayak bastırmam

Bunları söylerken sesi öyle gürlüyordu ki, yanında bulunan Ümeyye bin Halef yavaşça dedi ki:

Mekke'de mi öldürüleceğim?
- Sesini biraz alçalt, bu kişi bu vâdinin meşhûru

Bunun üzerine Sa'd bin Mu'âz daha gür bir sesle konuştu:
- Yemîn ederim ki Resûlullah, bize senin katlonulacağını haber verdi
- Mekke'de mi öldürüleceğim?
- Orasını bilmem

Ebû Cehil bu şekilde Sa'd bin Mu'âz'dan öldürüleceği haberini aldığı için, Bedir Savaşında Mekke'den çıkmamak istemiş, çevresinin ayıplaması üzerine Bedir'e gelmişti Nihayet Peygamberimizin buyurduğu gerçekleşip, Ebû Cehil Bedir savaşında katledildi

Sa'd bin Mu'âz, Bedir Savaşına katılarak, Bedir Eshâbından olmakla da şereflendi Bedir Savaşı başlamadan önce, Peygamberimiz Mekkeli müşriklerin bir ordu hazırlayıp, Medîne'ye doğru harekete geçtiklerini haber alınca, bir danışma meclisi kurup, Eshâb-ı kirâm ile istişâre yaptı Onlara, fikirlerini sordular Ba'zıları dediler ki:
- Biz kervan için yola çıkmıştık Onların kâr etmesine, mâni olmamız elzemdi Çünkü kazanacakları parayla, bize karşı ordu hazırlıyacak idiler! Eğer savaştan önceden haberimiz olsaydı; daha hazırlıklı hareket ederdik

Resûl-i Ekrem efendimiz de buyurdu ki:
- Kervân, sahil yolundan savuşup gitmiştir Şu Ebû Cehil ordusu ise bize doğru gelmektedir

Hizmetler nasîb eyle!
Bunun üzerine Evs kabîlesi reisi, Sa'd bin Mu'âz ayağa kalkarak şunları söyledi:
- Yâ Resûlallah! Bizler, Allaha ve son Peygamberi olan Sana, îmân ettik Allah tarafından sana tebliğ edilen İslâmın, hak dîn olduğuna kalbden inandık, doğruladık Senin emirlerini dinlemek ve itâ'at etmek üzere, söz verdik Temînat verdik Seni hak Peygamber olarak gönderen Yüce Allaha yemîn ederim ki, bize şu denizi gösterip içine dalsan; Seninle birlikte denize dalarız Hiç birimiz, geri kalmayız İslâm düşmanlarıyla çarpışmayı da, seve seve kabûl ederiz Savaştan, geri dönmeyiz Düşman karşısında sabır ve sebâtla savaşırız

İşte, cenâb-ı Hakka yalvarıyorum: Ey Yüce Allahım! Bize öyle hizmetler nasîb eyle ki; gayretlerimizi görünce, Resûlünün göz bebekleri dahî gülsün! Yâ Resûlallah! Artık bizleri, cenâb-ı Hakkın lütfû ile, istediğin yere götür

Sa'd bin Mu'âz'ın bu sözleri üzerine Peygamber efendimiz şöyle buyurdu:
- Öyle ise, Allahın lütûf ve bereketine doğru yürüyünüz! Cenâb-ı Hak kat'î olarak, ya kervanı, ya Kureyş ordusunu va'ad buyurmuştu Vallahi ben, Kureyşlilerin ölüp düşecekleri yerleri şimdiden görüyorum

Bedir savaşından sonra Uhud savaşına da katılan Sa'd bin Mu'âz, gösterdiği cesâret ve kahramanlıkla Eshâb-ı kirâm arasında çok sevildi Bu savaşta oğlu Amr şehîd oldu

Uhud savaşında Peygamber efendimiz yaralanmıştı Sa'd bin Mu'âz, Sa'd bin Ubâde ile birlikte Peygamberimizin yaralarını sarıp, tedâvi etti

Sa'd bin Mu'âz müşriklerle yapılan Hendek savaşına da katıldı Bu savaşın yapıldığı sırada, sağlam kalelerden olan Hâriseoğulları kalesinde Sa'd bin Mu'âz'ın annesiyle birlikte bulunan Hazret-i Âişe şöyle anlatmıştır:

Kılıcını kuşanmış
"O gün şiddetli bir ses duydum Baktım ki, Sa'd bin Mu'âz, yanında yeğeni ile savaşa gidiyordu Kılıcını kuşanmış gür sesle şiirler okuyordu Bunu işiten annesi dedi ki:
- Oğlum, koş, arkadaşlarına yetiş, geri kalma!"

Hendek harbinde; Sa'd bin Mu'âz büyük bir kahramanlık göstererek savaşıyordu Savaş sırasında İbni Araka adlı bir müşrikin attığı ok ile kolundan yaralandı Ok atardamara isâbet edip, çok kan kaybına sebep oldu Hazret-i Sa'd, yaralı bir hâlde, etrafındakilerin kanı durdurmak için uğraştıklarını görerek, durumunun ciddî olduğunu anladı ve şöyle duâ etti:

- Yâ Rabbî, Kureyş harbe devam edecekse bana ömür ihsân eyle Çünkü senin Resûlüne eziyet eden, O'nu yalanlayan bu müşriklerle savaşmaktan hoşlandığım kadar başka bir şeyden hoşlanmıyorum Eğer aramızdaki harp sona eriyorsa, beni şehîdlik mertebesine yükselt Fakat, Benî Kureyza'nın âkıbetini görmeden rûhumu kabzetme

Peygamber efendimiz bir çadır kurarak, Sa'd bin Mu'âz'ı oraya yatırttı Eslemoğulları kabîlesinden Rafide'yi de O'nun tedâvisine memur etti Hazret-i Sa'd, orada yattığı sırada Peygamberimiz sık sık yanına gelip, hâlini sorardı

Peygamberimiz Hendek savaşı sona erince, derhal Benî Kureyza Yahûdîlerinin üzerine hareket emri verdi Benî Kureyza Yahûdîleri Peygamberimizle anlaşma yaptıkları hâlde Hendek savaşının en kritik anında, müşrikler tarafına geçmişler, Müslümanları arkadan vurmaya kalkmışlardı

Sa'd bin Mu'âz böyle yapmamaları için onları ikâz etmişti Fakat dinlememişlerdi Bu sebeple Hendek savaşından hemen sonra Benî Kureyza Yahûdîleri kuşatma altına alındı

Bu kuşatma bir ay sürdü Sonunda teslim oldular Haklarında verilecek hüküm için Sa'd bin Mu'âz'ı hakem olarak istediler

Onların bu isteği üzerine Peygamberimiz Sa'd bin Mu'âz'ı yattığı çadırından getirtti O, Yahîdîlere dedi ki:
- Ne hüküm verirsem râzı mısınız?
- Evet râzıyız

Bunun üzerine Sa'd bin Mu'âz, Benî Kureyza erkeklerinin boynunun vurulmasına hükmetti

Allah ve Resûlünün hükmü
Sa'd'ın verdiği bu hüküm, Yahûdîlerin elinde bulunan kitaplarına tıpa tıp uyuyordu Bu hüküm gereğince erkeklerin boynu vuruldu Kadınlar ve çocuklar esir alınıp, mallarına el konuldu Benî Kureyza'dan ba'zı erkekler ise Müslüman olup, kurtuldular Sa'd bin Mu'âz bu hükmü verince Peygamberimiz buyurdu ki:
- Onlar hakkında, Allahın ve Resûlünün hükmüyle hükmettin

Sa'd bin Mu'âz hazretleri Hendek savaşında ağır bir yara almıştı Yarası ağırlaşıp, durumu şiddetlenmişti Peygamber efendimiz, yanına gelip onu kucakladı ve:
- Allahım, Sa'd, senin rızân için senin yolunda cihâd etti Resûlünü de tasdîk etti Ona kolaylık ihsân eyle, buyurarak duâ etti

Sa'd bin Mu'âz, Peygamber aleyhisselâmın bu sözlerini duyunca gözlerini açıp şöyle fısıldadı:
- Yâ Resûlallah! Sana selâm ve hürmetler ederim Senin, Allahü teâlânın peygamberi olduğuna şehâdet ederim

Melekler arasındaki müjde
Cebrâil aleyhisselâm, Peygamber efendimize gelip dedi ki:
- Yâ Resûlallah! Bu gece senin ümmetinden vefât edip de vefâtı melekler arasında müjdelenen kimdir?

Bunun üzerine Peygamber efendimiz hemen Sa'd bin Mu'âz'ın hâlini sordu Evine götürüldüğünü söylediler Peygamber aleyhisselâm yanında Eshâb-ı kirâm'dan ba'zıları olduğu hâlde Sa'd bin Mu'âz'ın yanına gitti

Yolda süratli gitmeleri sebebiyle Eshâb-ı kirâm dediler ki:
- Yorulduk yâ Resûlallah

Bunun üzerine, Peygamber efendimiz:
- Melekler Hanzala'nın cenâzesinde bizden önce bulundukları gibi Sa'd'ın da cenâzesinde bizden önce bulunacaklar Biz önce yetişemeyeceğiz, buyurarak hızlı gitmelerinin sebebini açıkladı

Peygamber efendimiz, Sa'd bin Mu'âz'ın yanına gelince, onu vefât etmiş olarak buldu Baş ucuna durup, Sa'd bin Mu'âz'ın künyesini söyleyerek buyurdu ki:
- Ey Ebû Amr! Sen reislerin en iyisi idin Allah sana saâdet, bereket ve en hayırlı mükâfatı versin Allaha verdiğin sözü yerine getirdin Allah da sana va'dettiğini verecektir

Eslem bin Hâris şöyle anlatmıştır:
İçerde Sa'd bin Mu'âz'ın cenâzesi yalnızdı Başka kimse yoktu Resûl aleyhisselâm adımlarını gâyet geniş açarak evin içinde yürüyordu Bu durumu görünce yavaşladım Durmamı işâret edince de durdum Sonra da geriye döndüm Resûl aleyhisselâm içerde bir müddet durdu Sonra dışarı çıktı Çıkınca dedim ki:
- Yâ Resûlallah, niçin öyle yürüdünüz?
- Böylesine kalabalık bir mecliste bulunmadım, melekler dolmuştu Meleğin biri beni kanadı üzerine aldı da ancak öyle oturabildim

Sonra, Sa'd bin Mu'âz'ın lâkabını söyleyerek:
- Sana âfiyet olsun yâ Ebâ Amr! Sana âfiyet olsun ya Ebâ Amr! Sana âfiyet olsun yâ Ebâ Amr, buyurdu

Hafif cenâze
Onun vefâtı Resûl aleyhisselâmı ve Eshâb-ı kirâmı çok üzdü Gözyaşı döküp ağladılar Cenâzesinde bütün Eshâb-ı kirâm toplandı Peygamber aleyhisselâm cenâze namazını kıldırdı, cenâzesini taşıdı Eshâb-ı kirâm, Sa'd bin Mu'âz'ın cenâzesini taşırken dediler ki:
- Yâ Resûlallah! Biz böyle kolay taşınan cenâze görmedik

Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm buyurdu ki:
- Sa'd'ın cenâzesine yetmiş bin melek indi Şimdiye kadar yeryüzüne bu kadar kalabalık hâlde inmemişlerdi

Sa'd bin Muâz defnedilirken birisi kabrinden bir avuç toprak almıştı Sonra onu evine götürünce o toprak misk oldu Cenâzesi kabre indirilirken Peygamber aleyhisselâm kabri başında oturup, mübârek gözleri yaşardı


alıntı



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.