Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kültür-Sanat

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
alageyik, avına, geyiğin, gittim

Ben De Gittim Bir Geyiğin Avına (Alageyik)

Eski 07-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ben De Gittim Bir Geyiğin Avına (Alageyik)



Ben de gittim bir geyiğin avına,
Geyik çekti beni kendi dağına,
Tövbeler tövbesi geyik avına,

Gidin arkadaşlar kaldım kayada,
Siz gidin kardaşlar kaldım burada

Tövbe ya Tövbe ki, tövbe! Yalnız geyik avına mı tövbe Yoksa dağların doruklarına, kırların yeşiline, havaya, suya mı bu tövbe? Tüm güzelliklere mi tövbe Eee ne dersin Bir kez ecel elini atmaya görsün Gençlik, nişanlılık, yakışıklılık para eder mi? Sebep? Sebep dizi dizi Kimini bir çukura düşürür; kimini bir kayadan uçurur Kimi bir yağlı kurşuna göğüs verir, kimi yele sele gider Sonra da türkülerin diline takılır, yıllar sonrasına taşınır olay

Öykümüz Toroslarda geçer Toroslarda geçer ya, çukurun bitip, tepelerin başladığı; Güneyin bitip, Güneydoğunun başladığı kesiminde Torosların "Gavurdağları" derler buradaki Toroslara Düz ovayı geçip, Antep - Maraş yolunu tutanlar, bu dağlardan geçmek zorundadır Zorundadır ya, geç geçebilirsen Mübarek dağ değil, zulüm kalesi sanki Alttan bakarsın sipsivri bir tepe Sağına bakarsın dağ; soluna bakarsın dağ Kıvrım kıvrım Gâvurdağı'nın tepesine tırmanmak zorundadır, bu dağı geçmek isteyenler Bir yanından girilir dağın; döne döne tepesine gelinir Yine döne döne inilir tepe aşağı doğru İnilir ama sağı uçurum, solu uçurum Sivri sivri kayalar var sağda solda Başı döner insanın kayalara bakarken Şöyle bir taş parçası alıp atsan aşağı, un ufak olur da, bir uçurumun dibinde dağılır kalır

Sözün özü; şimdi yol yolak yapılıp, geçit olmuştur Gavur Dağları ama, vakti zamanında ala gözlü cerenler, çatal boynuzlu geyikler, kınalı keklikler, turaçlar cirit atarmış bu dağlarda Kekliğin "Keklik Kayası" geyiğin "Geyik Dağı" varmış Uçurumları, mağaraları da bir bir bilirmiş hayvancıklar

Eee bir dağda keklik olur, ceren olur, geyik olur da, avcı el atmaz olur mu oraya? Adım başı bir uçurum olsa; ve de uçurumun sonu ölüm olsa, avcı avcılığını yapar Düşer avının peşine Düşer ya; eğer avcı gerdeğe girecek bir gençse; eğer nişanlısı onu gerdek odasında bekliyorsa, biraz dikkatli olmalı avcı değil mi? Ne gezer Eğer öyle olsaydı, günümüze kadar gelen "Alageyik Efsanesi", dilden dile dolaşmaz, gönülden gönüle bir burukluk bırakıp gitmezdi

Halil, dal gibi bir genç Bir de atıcı ki ehh! İşi, gücü geyikler Halil'in Sırtlandı mı tüfeğini omuzuna, ver elini Gavur Dağları Bir gün, beş gün olsa neyse ne! Bir hafta, on gün dağda kaldığı oluyor Halil'in Gelgelelim geride bir anası, bir de nişanlısı var Halil'in Bir nişanlı ki, melek gibi Halil'e de çok bağlı Ödü kopuyor Halil dağa gidecek de gelmeyecek diye Anası derseniz, hepten karşı Halil'in geyik avına gitmesine Ne zaman ki Halil azığını hazırlayıp atın terkisine atar heybesini; anası yapışır yularına atın; "Ey oğul oğul Gel vaz geç şu geyik avından Yuva yıkanının yuvası olmaz İflah olmazsın

Sonu iyi gelmez Gel vaz geç Bak baban da bu yüzden iflah olmadı Ne yapacaksın bunca geyik postunu Yüreğim razı değil Atalar geyik avı tekin değil demiş Bugün olmazsa; yarın bir iş gelir geyik avlayanın başına Kurbanın olam oğul, terk et bu işi"

Halil'dir tutkun ava Hiç durur mu? Atlar atma; atlar ya, anasını da kırmaya gönlü razı olmaz "Ana, bu son olacak Bir daha söz olsun geyik avına gitmek yok " Bakar olacağı yok, ardmdan seslenir anası "Oğul oğul Madem ki inat ediyorsun Bari yavru geyiklere, yavrulu geyiklere kurşun atma Yuvalarını yıkıp, öksüz koma"

Bir yandan anası, bir yandan Zeynep Ne kadar yalvanr yakarırlar ama boş Caydıramazlar Halil'i geyik avından Her seferinde "Bu son olacak Tövbeler olsun artık geyik avına" der, sonra yine bildiğini okur Halil Hele iyi bir av yapıp, yüklendi mi sırtına geyikleri, kınalı keklikleri; deyme keyfine Köyün orta yerine bir ateş yakarlar Bir ateş ki, dumanı gökleri tutar Ne zaman ki alev biter, köz olur odun; atarlar geyikleri üstüne, bir şenlik, bir şölen Bir hay hay, bir vay vay karışır gider birbirine Tüm köylü birlik olup, çevirir ateşin etrafırıı Güle eğlene yerler geyik etlerini Yerler de bir yandan da Halil'in avcılığını övgülerler "Bravo arkadaş Şu koca Çukur'da yoktur senin gibisi" der kimi; kimi de "Zeynep sana helal olsun İyi avcı olduğun ondan da belli" diyerek yarenlik eder Halil'le

Ama her zaman rastgelmez Halil'in işi Gün olur, dağ bayır dolaşır da, bir tek geyik vuramaz Hele bir Alageyik var ki, aman aman!

Ne zaman ki, bu Alageyik çıksa karşısına, o gün hiçbir av yapamaz Halil Alageyik dersen bir başka geyik Kurnaz Çevik Canlıkanlı bir geyik bu Alageyik Çıkar bir kayanın başına, "gel beni vur" der gibi döş verir Halil'e Halil'dir yatar sipere Tam nişanlar geyiği Gez göz arpacık, demeğe kalmadan geyik kayıp! Bir de bakar ki, arkadaki kayaya geçmiş Alageyik Döner Halil Sürünerek yaklaşır Yatar sipere Ne mümkün! Kayalardan kayalara zıplar da sonunda kaybolur gider Alageyik Halil fellik fellik kovalar Alageyiği Sonunda yorgun düşer, uzanır bir ağaç gölgesine Sözün kısası, Alageyiğe rastladığı gün tek kurşun atamaz Halil

Böylesi günlerde, geyikler üstüne duyduklarını düşler bir bir Bazı geyikler tekin değilmiş Cinler mi, periler mi geyik kılığına girer de dağdan dağa koşuştururmuş avcıları Alageyiğe rastladığı gün Halil bu geyiğin de tekin olmadığını geçirir içinden Bırakmayı düşünür avcılığı Bırakmayı düşünür ya, av tutkusu kor mu tüfeğini duvara assın

Alageyiğin tekin olmadığına inanır aslında İnanır ama, rastladığı zaman da kovup kovalamaktan geri durmaz Önündeki kayadan kaybedip, arkadaki kayadan görünce Alageyiği, iyice inanır onun tekin olmadığına Bir yandan da peşinden at kovar Zeynep'in yalvarılarını en çok böylesi durumlarda ansır Ve söylenir kendi kendine "Hele bir düğün olsun Bırakırım avı Zaten bu geyikler tuhaf yaratıklar Anlamadım gitti"

Günlerden bir gün, Halil yine tüfeği omuzunda, atının sırtında tırmanmış kayalara Bir de ne görsün, tam karşısındaki kayanın üstünde duruyor Alageyik Yanında da bir yavru Bir yavru ki, daha boynuzları çıkmamış Tüyleri pırıl pırıl Acemi Ürkek

Halil dar atmış kendini attan aşağı Siperlemiş kayayı Basmış tetiğe Yavru debelenmeye başlamış Tüfeğini Alageyiğe çevirmiş Halil bu kez Çevirmiş ama, Alageyik zıplayıp kaybolmuş birden Varmış, sırtlamış yavru geyiği, dönmüş köyüne Dönmüş ya, anası açmış ağzını, yummuş gözünü "Anayı yavrudım ayıran iflah olmaz

Bu son olsun, vazgeç oğul" diye yeniden yakarmış Ne derse boş! Olan olmuş Halil de pişmanlık duymuş aslında Ama, ne gelir elden Bu efsaneyi anlatanlar der ki, Halil epey bir zaman ava gitmedi Ta ki, düğün gecesine dek Davulların, zurnaların eşliğide gerdeğe girdiği geceye kadar, tüfeğine el sürmedi Halil Sürmedi ama, gözü gönlü dağlarda Kulakları geyik sesinde İlk özlemi, Zeynep'ine kavuşmak, ikincisi de geyik avı Bu iki özlem öylesine karışır ki bazen, koparıp atamaz birbirinden Gün günü eskitir; özlem özlemi kamçılar Ve gelir düğün gününe dayanır Dayanır ki, bir yanda davullar zurnalar; öte yanda saz söz Üç gün; üç gece sürer düğün Erkekler bir yanda halay çekip lorke oynarken; kadınlar da kendi aralarında eğleniyorlar Maniler söyleyip, oyunlar oynuyorlar Dağdan taşınan odunlar, gece yığılır köy meydanına Bir ateş yakılır; sinsin ateşi Sonra da sinsin oynanır etrafında ateşin, güreşler tutulur

Üçüncü günün akşamı, güvey tıraşı yapılır Ağır ağır tıraş eder güveyi berber Bir yandan da kabak kemane, debildek çalar çengiler Güvey tıraş edilirken, töreler gereği herkes bir bahşiş karşılığı şişelerle kolonya serper seyircilere Ama bu bahşiş dolgun bir bahşiştir Güveyin yakınları, arkadaşları daha çok bahşiş atmak için yarışırlar birbirleriyle Güveyin tıraşından sonra, sağdıçlar oturur berber koltuğuna Onların tıraşı da törenle tamamlanır Sonra güvey sağdıçların arasında düşer yola Bir yandan da gençler "Atalım atalım" çeker Karşıdan "Nereye" diye sorarlar "Herkesi sevdiğinin kucağına" diye yanıtlarlar Hep birden silahlar çekilir, havaya kurşunlar sıkılır Evin kapısına kadar böyle sürer bu Sonra Halil'in sırtı yumruklanır, salınır içeriye Gerdek odasının kapısında telli duvağıyla Zeynep ayakta beklemektedir Halil'i Halil girer gerdek odasına; girer ya kulaklarında bir uğultu, gözlerinde bir karartı Bir tek ses geliyor kulaklarına, geyik sesi! Hem de evin yanından geliyor ses Halil durur Kulak kabartır sesin geldiği yana Basbayağı geyik sesi bu Üç günlük yoldan duysa, tanır geyik sesini Halil Bir durur "Kör şeytan, kör gözüne lanet" der Atar adımını içeri Daha fazla gelmeye başlar geyik sesi Dayanamaz, duvardaki tüfeğini kaptığı gibi fırlar dışarı

Zeynep'e de "şimdi gelirim" der Ses yakından uzağa gitmeye başlar Halil sesin peşinde Ses Gavur Dağları'na doğru çekilir Halil de peşinde O gider ses uzaklaşır Varır Gavurun Dağı'na ulaşırlar Ulaşırlar ki, ne görsün Halil Alageyik çıkmış bir kayanın üstüne, bakıyor Halil'e Ayın şavkı vurmuş ki pırıl pırıl derisi Bir de alaylı bakıyor ki Halil'e Atar bir kayanın siperine kendini Halil Nişanlar tüfeğini Tam tetiğe basacak, fırlayıverir Alageyik Kayıp! Sonra yeniden sesi gelir yakından Varır Halil Bakar çıkmış bir kayanın tepesine Alageyik Kaya da kaya! Üç bir yanı uçurum Gözü kararır Halil'in

Uçurumu görecek durumda değil Yeniden yumulur yere Basar tetiğe Alageyik yığılır kalir kayanın üstüne Halil'de bir heyecan, bir sevinç "Hem Zeynep'e kavuştum, hem de ava", diye geçirir içinden Bir koşu geyiğin yattığı kayaya yönelir Tam yanına gelir Alageyiğin, atar elini ki tutsun geyiği, Alageyik fırlar ayağa Fırlamasıyla da çifteyi sallaması bir olur Halil'e Tüfek bir yandan, Halil bir yandan boylar uçurumun dibini

Gerdek odasında da Zeynep bir bekler, iki bekler, bakar geleceği yok Halil'in Koşar tüfeğin asılı olduğu duvara bakar Tüfeğin yerinde yeller esiyor Fırlar allı duvağıyla dışarı Zeynep Fırlar da anlatır durumu sağdıçlara Herkeste bir merak, bir telaş Nerdeyse gün ağaracak, Halil yok ortalıkta "Gerdek gecesi güvey kalır mı dışarda Mutlakza başına bir iş geldi" derler Köy gençleri gruplar halinde düşerler dağ yoluna Şu tepe senin, bu tepe benim Adım adım,

Derler ki, köy gençleri ve al duvaklı Zeynep, Halil'in düştüğü uçurumun kenarına ulaştıklarında, Halil'in sesi bir inilti gibi geliyordu uçurumun dibinden "İp salalım çekelim yukarı" derler Diyene kalmaz ses seda kesilir Halil'de Zeynep'tir bir al duvağına bakar, bir uçurumun dibinde yatan Halil'e "Sensiz dünya haram bana" der, bırakır kendini Halil'in yattığı uçurumun dibine

O gün, bugündür bir ses gelir kayalıklardan Uğuldar uğuldar bir türkü olur Bu ses geyik avına tövbeler eden Halil'in yanık sesidir der duyanlar

Bu efsaneyi, dilden dile; kulaktan kulağa ulaştıranlar birşey daha derler Uçurumun dibindeki iki sevgilinin mezarlarının üstünde, her yılın ilkbaharında, aynı günlerde, tam seher vakti tanyeri ağarırken iki tek çiçek açar Bu çiçeğin biri kırmızı, duvak renginde, öteki mavi açar Tam çiçekler boylanıp, birbirine kavuşacakken, ötelerden bir geyik uçarak gelir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.