|  | Dr. Parnassus Çekim Notları |  | 
|  07-16-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Dr. Parnassus Çekim NotlarıHeath Ledger'in ölmeden önce yer aldığı son proje Dr  Parnassus, sinemalarda  Bu sihirli filmin çekim notları ise burada  Terry Gilliam’ın yeni filminin ilanı; coşku, merak ve azımsanmayacak bir ilkseziden oluşan canlı bir karışımın uyarılmasına yol açar  Yaratıcı yönetmen, özgün ve bireysel bir öncü olarak tanınır, ama çalışmalarının perdeye aktarılması hiç de kolay olmamaktadır  THE IMAGINARIUM OF DOCTOR PARNASSUS’un prodüksiyon aşamasında Heath Ledger’ın trajik ölümü nedeniyle film yarım kalma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı, ama Gilliam, filmin yıldızının filme kattığı üstün performansı kaybetmeden hikayeyi yeniden oluşturmaya çabaladı   Günümüzde geçen fantastik macerada, Dr  Parnassus (Christopher Plummer) insanların hayal güçlerini canlandırma konusunda olağanüstü bir yeteneğe sahiptir  Alaycı ve kuşkucu yardımcısı Percy (Verne Troyer) ve çok yetenekli genç oyuncu Anton (yakın dönemde BAFTA® ödüllü Andrew Garfield) dahil gezici tiyatro grubunun yardımıyla, Parnassus izleyicilere, sihirli bir aynadan geçip sınırsız bir düş gücüne ulaşmalarını sağlayan fantastik bir evrene girerek dünyevi gerçekliği aşma şansı sunuyor  Ancak, Parnassus’un büyüsünün bir bedeli vardır  Yüzyıllardır şeytanla, Bay Nick (Tom Waits) ile kumar oynadığından, Bay Nick ödülünü almaya gelecektir - Parnassus’un değerli kızı 16  doğum gününü kutlamaya hazırlanan Valentina (Lily Cole) Hızla yaklaşmakta olan kaderinin farkında olmayan Valentina, esrarengiz, yakışıklı bir yabancı olan Tony’ye (Heath Ledger) aşık olur  Kızını korumak ve kendini kurtarmak için Parnassus, Bay Nick ile son bir kez iddiaya girer , bu iddia Tony (aynanın ötesindeki dünyaya yaptığı ziyaretler Johnny Depp, Colin Farrell ve Jude Law tarafından canlandırılıyor) Valentina ve bütün tiyatro grubunu , tüm Londra’da ve Imaginarium’un olağanüstü manzarasında virajlarla dolu bir yolculuğa sürükler  Film İngiltere’nin başkentinde 2007 Aralık ayının başında ilk görüntü çalışmaları ile başladı, burada Gilliam, Parnassus’un, tiyatro grubunun ve gruba ait at arabasıyla çekilen karavan ve tiyatroyu da içeren etkileyici sahneleri çekti, arka plandaysa şehrin tanıdık birçok yapısı vardı  Verne Troyer’ın Percy’sinin kullandığı araba, gece sokaklarda ilerlerken, City of London’ın canlı Noel öncesi döneminde sokakta eğlenen halk için bildik ama şaşırtıcı bir görüntü haline gelmişti  Birkaç kış gecesi görüntüsünde, tam donanımlı ve Tower Bridge’in bildik görüntüsünün hakim olduğu canlı bir lunaparktaki Imaginarium’un hareketli sahnesi; sonra Southwark Katedralinin devasa gölgesinde sarhoş bir kalabalık; ve daha sonra muhteşem Leadenhall Market’ın Viktoryen mimarisinde Rus gangsterleri yer alır  Ana kahramanlardan ikisi Thames nehri üzerinde Blackfriars Köprüsünden buz gibi bir fırtınada ve yapay bir sağanak altında tehlikeli bir şekilde aşağıya doğru sarkarken, Avrupa’nın en büyük tuğla yapısı olan, devasa Battersea Santralinin büyülü gölgesi, Doktor Parnassus ve kalabalık ‘ailesi’ni içeren birçok yerel sahneye de ev sahipliği yapıyordu   Günümüzde geçen bu sekansların tamamlanmasıyla, prodüksiyon Kanada’nın Vancouver kenti yakınlarındaki Bridge Stüdyolarına taşındı; yedi hafta boyunca mavi ekran görüntüler üzerinde çalışılarak Imaginarium’un epik büyüsü yaratıldı  Vancouver, filmin balosu ve basın toplantısına da evsahipliğini yapan göz kamaştırıcı art deco tarzı Orpheum tiyatrosu gibi olağanüstü mekanlar sunan bir kenttir  The Imaginarium of Doctor Parnassus günümüzde geçen bir fantastik ahlak hikayesidir  İzleyicilere, ışık ile eğlence ya da karanlık ve kasvet arasında seçim yapma konusunda karşı koyulmaz bir fırsat sunan gezgin bir gösteri olan olağanüstü ‘Imaginarium’un ve Dr Parnassus’un hikayesini anlatmaktadır  İnsanların düş gücünü etkileme konusunda olağanüstü bir yeteneğe sahip olan Doktor Parnassus karanlık bir sır ile lanetlenmiştir  Müzmin bir kumarbaz olan Parnassus şeytan Bay Nick ile binlerce yıl önce bir iddiaya girer ve ölümsüzlüğü kazanır  Yüzyıllar sonra, tek gerçek aşkıyla karşılaşınca Dr  Parnassus şeytanla bir başka anlaşma yapar, kızının 16 yaşına ulaştığı gün Bay Nick’in mülkiyetine geçmesi şartıyla, ölümsüzlük karşılığında gençliğe ulaşır  Valentina hızla bu yaş dönümüne yaklaşırken Dr  Parnassus da kızını yaklaşmakta olan kaderinden kurtarmak ister  Bay Nick ödülü almak üzere gelir ancak her zaman iddiaya girmeyi sevdiği için, ödülü yeniden belirlerler  Şimdi ilk beş insan ruhunu kim daha önce  baştan çıkarırsa Valentina onunla birlikte kalacaktır  Bu yolculukta yanına birkaç kaba, komik ve ilginç karakter alan Dr  Parnassus kızının, kendisinin kazanmasına yardımcı olan adamla evlenmesine izin verir  Bu sürükleyici, olağanüstü yaratıcı ve büyüleyici zamana karşı yapılan yarışta Dr  Parnassus, gerçeküstü engellerden oluşan sonsuz bir manzarada kızını korumak için savaşmak- ve geçmişinde yaptığı hataları düzeltmek zorundadır! Mermere şekil vermek: Kasım 2006’da, Terry Gilliam ve Charles McKeown senaryo üzerinde çalışmaya başladı, bu “Brazil” ve “The Adventures Of Baron Munchausen”nın ardından yazdıkları üçüncü ortak senaryoydu  Gilliam, bitmiş senaryolar yada romanlardan uyarlamalara dayanan birkaç projeden sonra, yeniden yaratıcı bir senaryo yazmaya karar verdi  Bu durumu “Hala sıfırdan bir şey yazıp yazamayacağımızı görmek güzeldi,” diye açıklıyor  O döneme kadar kullanmadığı malzemelerini keşfetmeye başladı– bir çekmecede duran, çekilmemiş filmlerden kalan çeşitli fikirler–ve bunları, hangilerini kullanabileceğini görmek için ortaya çıkardı  Günümüz Londra’sında çok farklı egzotik ve fantastik dünyalara giren gezici bir tiyatro kumpanyası fikrini geliştirmek istedi  Gilliam, biraz kayıp, zamanına uyum sağlayamayan ve izleyicisinden kopuk, artık anlattığı hikayeleri duymak istemeyen bir ana karakter yarattı; McKeown ise bu karaktere Parnassus ismini önerdi  “Aslında bunlar onun macerasıydı, sanırım  Bu tam anlamıyla kesin değildi, ama her şey Terry’nin zihninde oldukça netti  Galiba yarı doğulu bir tıp uzmanı olarak Dr Parnassus fikri anlık olarak gelişti  Sanırım başlangıçta kafasındaki fikir böyle değildi  ” Bir sonraki aşamada bir araya gelip ortaya fikirler attılar, ancak Gilliam’ın da kabul ettiği gibi, bununla ilgili herhangi bir gerçek plan yoktu  McKeown, filmde seçim yapmanın çok önemli olduğunu düşünüyordu – bu olağanüstü dünyaya girmek karakterlerin hayatını yönlendirecek bir dizi seçim yapmayı gerektiriyordu  İki yazar bilgisayarda çalışmaya, e-posta alışverişine başladı  “Bir kez daha bir araya gelmek zorunda kaldık,” diyor Gilliam  “Üzerinden geçiyorduk ve, az da olsa bir şeyler ortaya çıkıyordu  Farklı bir çalışma yöntemiydi, oturup büyük bir mermer bloğu çekiçle biçimlendiriyorduk adeta, ortaya güzel bir şey çıkana kadar  ” “Birkaç hafta boyunca konuyla ilgili etraflıca konuştuk,” diyor McKeown  “Bir gün boyunca bütün konuları görüştük ve sonrasında, nihayet, konunun özüne, güncel olaylarla bağlantısının ne olduğuna geldik  Konu, birkaç hafta boyunca çok farklı birimlerden oluşan bir karışımdı, sonra bir tretman yazmaya başladık  “Aslında, Terry’nin tretmanı yazmasında ısrar ettim, çünkü o aşamada ne istediğini benden daha iyi biliyordu  O dönemde aslında ne istediğimi pek anladığımı sanmıyorum  Ancak oldukça eğlenceliydi ve hikayeyi görebiliyordum, ama Terry’nin kafasında her şeyin daha net olduğunu düşünüyordum  Sonra sahneleri, diyalogları, karakterleri, dekorları ve diğerlerini yazmaya başladığımda her şey daha netleşti  Ona e-posta ile altı yedi sayfa gönderiyordum ve o da bunlar üzerinde çalışıyordu  Değişiklikler yapıyordu, süslüyordu, istediğini çıkartıyor ve istediğini ekliyordu  Bir süre sonra başka sayfalar gönderiyordum, o da bana bunları geri gönderip neler yaptığını gösteriyordu  “Bu devam eden bir süreçti, bir noktada, senaryonun sonlarına yaklaştığımızda durduk ve nereye gittiğimizi ve şu anda hangi noktaya geldiğimizi tartıştık  ” Gilliam’a göre, “Bu tıpkı bir tenis maçı gibiydi, topu bir o sahaya bir bu sahaya atmak gibi, ve her şey yavaş yavaş gelişiyordu  Belirli fikirleriniz oluşuyor, bunları alıyorsunuz– ve bunlardan bir hikaye ortaya çıkıyor  Charles ile yeniden çalışmak çok güzel – ‘Munchausen’ten sonra uzun zamandır birlikte çalışmıyorduk  ” “Ortaya çıkan şey, sürece başladığımızda elimizde olan şey değildi, hiçbir açıdan,” diyor McKeown  “Belki Doktor Parnassus başlangıçtakine çok yakındı, ama diğer karakterler süreç içinde biraz değişikliğe uğradı  Elbette, karakterler ile ilgili sorunlar yaşadığımız zaman özellikle Parnassus’un kızı Valentina karakteri gibi diğer karakterlerde de bir hayli değişiklik yaptık   “Tam anlamıyla kuralları yıkıyoruz  Ana karaktere odaklanmanız bekleniyor  Başarının anahtarlarından biri de bu, izleyicilerin kendilerini özdeşleştirebileceği bir ana karakter bulmak  Ama bu bir grup işi ve ana karakter Doktor Parnassus, grubun tam da merkezinde yer almakta, ve her şey onun etrafında dönmekte ise de onun dışındaki herkesin hikayesi de ilginizi çekiyor  “Düş gücü teması ana tema –düş gücü nasıl yaşadığınız, nasıl düşündüğünüz vb açısından önemli– ve bu tam da Terry’ye uygun bir tema  Bir dönem başkalarının yazdığı senaryolar ve ve kitaplar üzerinde çalıştı ve kendisine uyarladı, bu anlamda bunlar tipik Terry Gilliam filmleri oldular  Ancak bunun son zamanlarda yaptıklarını aştığını düşünüyorum  Elinde malzemeler vardı, bu tam onun tarzı olan bir şeydi  Bu bir süredir görmediğimiz kadar Terry Gilliam’a özgü bir film  Terry her yaptığı işe bu şekilde üstün bir enerji ve canlılık katıyor, karşılığını da almak istiyor  O, ayırdığı emeğin karşılığını ister ve bence ‘Brazil’ böyleydi, ve bir dereceye kadar ‘Munchausen’ da  Bu içsel bir özellikti, Terry kendini bir işe adadığında geri adım atmaz  Bu işe kendisini %120 adadı ve son zamanlarda yapmış olduğundan çok daha fazla kattı bu işe kendisini  ” “Kimin özyaşamöyküsü olduğundan emin değilim,” diyerek itiraf ediyor Gilliam  “Yani, sanırım benim özyaşamöykümle uzaktan da olsa ilintili, ama artık emin değilim!  Yaratıcı insanların… sanatçıların mücadelesi ile ilgili  Diğer insanlara esin kaynağı olmaya çalışıyorlar, gözlerini açmalarını sağlıyorlar, hakikati bulmaya çalışıyorlar, ancak bunların çoğu başarılı değil – ama gerçek bu  “Trajik/büyülü bir fikir – olağanüstü bir tiyatroda çalışan insanlardan oluşan harika bir grup insan Londra’da dolaşıyor ancak kimse onların farkına varmıyor  Günümüz dünyasında insanların neyin gerçekten önemli olduğunu görmediklerini düşünüyorum  Herkes kendi IPodları ya da video oyunlarına gömülmüş ya da borsa oynuyor– bunların hepsi ilginç ve eğlenceli – ama oysa dışarıda harika ve önemli şeyler oluyor ama kimse umursamıyor  ” Filme aktarmak: “Uzun zaman sonra ilk kez bu film için görsel senaryo taslağı yaptım,” diyor Terry Gilliam gülümseyerek  “Bu nedenle çok eğleniyordum  Her şeyi görsel taslakta kendi başıma yaptığım ilk dönem filmlerime dönüş yapmak gibiydi  Bu senaryo yazma sürecinin ilginç bir bölümü– oturup resimler çizmeye başlamak  Süreç içinde dönüşür, tamamen farklı bir şey haline gelir  Senaryoyu tekrar okumak zorunda değilim, çizimlerimden yola çıkarak senaryoyu yeniden yazdık ve bu da işimizi oldukça kolaylaştırdı  Modeller oluşturuyoruz, karakterleri oluşturup (CG- Character Generated)  kullanıyoruz ve her şeyi miksleyip herkesin kafasını karıştırmaya çalışıyoruz, bu nedenle dünyayı nasıl oluşturmaya çalıştığımızı anlayamazsınız  Bu tamamen büyülü bir oyun…  Amy Gilliam prodüktör olarak ilk adımlarını atıyordu; babasının yeni bir senaryo üzerinde çalıştığını duyduğunda Vancouver’da Oscar® ödüllü William Vince ile birlikte çalışıyordu  “Film endüstrisinde on iki yıl çalıştıktan ve merdivenin basamaklarını birer birer tırmandıktan sonra, kariyerimin en büyük hayallerinden biri, bir gün babamla birlikte bir filmin yapımında yer almaktı,” diye hatırlıyor  “Babamın yazdığı senaryoyu okuduğumda, büyürken yaşadığım şeyleri gördüm – düş gücü ve macera – hepsi öyle büyülüydü ki  Çocukluğumdan hatırladığım belirli bir hikaye değildi, ama filmdeki birçok öğenin benim kalbime ve deneyimlerime yakın olduğunu düşünüyorum  Terry finansman aramaya başladı ve ben de kendi kendime ‘Bunu ben yapmak istiyorum  Bunu başarmak müthiş olacak diye düşündüm  Bill Vince, bende bu projeye yönelik heyecanı enerjiyi ve tutkuyu gördü, birine ya da bir şeye inandığında, bunların gerçekleştirilmesini isteyen bir adamdı  ” Samuel Hadida prodüktör olarak Bill ve Amy’ye katıldı, Gilliam’ın “The Brothers Grimm ” inin Fransa’da dağıtımını yaptı  Hadida senaryoyu çok beğenmişti, ama Terry’nin görselliği sağlamak için hazırladığı sanat kitabı eline geçtiğinde çok mutlu oldu :  “Bu, gerçekleştirmek istediği şeyi görselleştirmemize ve anlamamıza katkıda bulundu  Çok görsel bir film, çok sayıda özel efekt içeriyor, ve herkesin aynı sayfada yer alması müthişti  Bu dünya, görsel senaryo taslağında yaratılıyordu, ve burada filmin animasyonunun ve görünümünün nereye gitmek istediğinin bir ön görünümünü– ve çok iddialı olduğunu gördük  ” “Imaginarium’ın dizaynı için, elimizde esrarlı, hermetik semboller üzerine yazılmış kitaplar, bir de Robert Fludd vardı  Bu tür şeyler hep ilgimi çekmiştir  Bunların yarısının ne anlama geldiğini bilmiyorum, ama bunlar fikirleri tetikliyor ve böylelikle bunları bir araya getirmeye ve tiyatroya uygulamaya başladık  Yılanlar, şeytanlar, kötü bakışlar, pentagramlar var  Bunların hepsi– muhtemelen bulunan her tür esrarlı sembolizmin bir karışımı  Ortaçağ imgeleri ve ikonografi düş gücünüz için çok iyi ve sağlıklıdır  Simyacılar dünyanın tanımlanmasına çalışıyordu, kozmosu tanımlamaya çalışıyordu, her şeyin görsel, düşünsel anlamını bulmaya çalışıyordu  Bu modern gerçekliği zıttır ve bu, her zaman günümüzdeki gerçeklik görüşümüzden daha çok zihnimi kurcalıyor  ” “Çekimi tamamladıktan sonra, filmin artık ne ile ilgili olduğunu biliyordum, Charles ve Ben senaryoyu yazarken bile tam olarak ne olacağını bilmiyorduk  Ne yaptığımı görmek için film yapıyormuşum gibi geliyor bana! Bu filmi yaparken iki ihtilaflı taraf bulunduğunu biliyorduk– Şeytan olabilecek adam ve Tanrı olabilecek adam, ama ikisi de değiller, bunun çok altındalar, her ikisi de Demiurges  Her birinin dünyaya sunduğu şeyleri değiştirdik  Parnassus size düş gücünüzü geliştirme şansını sunuyor ama bu, bunun kolay ya da keyifli bir yolculuk olacağı anlamına gelmez  Parnassus’un sunduğu seçimleri yaptık demek– eğer doğru olanı seçerseniz – bir tür aydınlanma gerçekleştirebilirsiniz anlamına gelir, ama bu her zaman gerçekten zor bir yol olacaktır  Kolay yol ise Bay Nick’in yoludur  Yazma sürecinde, Bay Nick’in sattığı şeyi değiştirdik  Son versiyonda, korku ve güvensizlik fikrini satıyor  Nick zayıflığı desteklerken Parnassus, bazı insanların güçlü olduğunu ve fırsatları değerlendirmek istediğini vurguluyor   “Tony, Parnassus ile ilgili olarak şunları söylüyor ‘eğer insanların zihinlerini kontrol etme gücü varsa, neden dünyayı yönetmesin ki?’ Anton benim çok sevdiğim bir sözle yanıt veriyor: ‘Dünyayı yönetmek istemiyor – dünyanın kendi kendisini yönetmesini istiyor  Sorumluluk almak  Bu tür görüşlerin yeşermesi önemli  ” Oyuncu Seçimi: “Christopher Plummer oyuncu kadrosuna aldığımız ilk isimdi sanırım,” diyor Gilliam  “Büyük bir aktör  Teatral bir oyuncu, belirli bir yaşa gelmiş ve büyük bir yıldız olmuş  Kızı Amanda Plummer ‘The Fisher King’de benimle çalıştı, kızıyla arasında ilginç bir ilişki var  Christopher’ın en müthiş özelliği teatral duygusu ile bu karaktere tam anlamıyla uyması– ve her zaman karakterde bir mizah aramasıdır  ” “Filme adını veren karakteri oynuyor gibiyim,” diyor Plummer  “Imaginarium değil, Doktor Parnassus’u  Terry Gilliam birden bire beni aradı ve ‘Filmime adını veren bir yaratığı oynamanı istiyorum– harika yaşlı bir adam  ’ dedi  Beni aramasının nedeni artık etrafta çok az konuşabilen yaşlı adam kalmasıydı bence – bunlardan biri de bendim  Her yıl şansım daha da artıyor, çünkü sayıları her geçen gün azalıyor, sağ kaldığım sürece, iş alabilirim  Bu nedenle kabul ettim  “Parnassus ile ne yaptığımı bilmiyorum  Her durumda çok melodramatik olarak yazıldığını düşünüyorum, bu nedenle, setlerin ne kadar renkli ve yoğun olduğunu ve filmdeki diğer bütün yaratıkların ne kadar çok hareket ettiğini gördüm, çünkü Terry hareketi seviyor, Parnassus’u dışa dönük melodramatik değil, sakin ve içine kapalı biri olarak canlandırmaya karar verdim  Sanırım bu iyi de oldu, çünkü karakterin bir iç hüznü var – bunun nedeni kendi kızına şeytanla ihanet etmesi  Bence bu onu dengeliyor – yani her şey aptalca bir fantazi değil  Bu filmin hafif bir şekilde ele alınabilecek biraz karanlık ve trajik yanı da olmalı, bu da filmde var zaten  ” Gilliam şöyle devam etti: “Hollandalı bir animator, Tom Waits (bence Amerika’nın en büyük müzik şairi) ile temasa geçmek istiyordu ve kendi yazdığı senaryoyu Tom’a iletmemi istedi, ben de ilettim  Yıllar sonra ilk kez Tom ile iletişime geçmiştim  Tom arkadaşımın önerisini reddetti ama ‘bana göre bir şey var mı?’ diye sordu  Ben de ‘yeni filmimde ilginç bir rol var …  ’ dedim, böyle başladı  Ben rol var dedim, o da ‘Tamam ben de varım’ dedi  Daha senaryoyu okumamıştı bile  ” “Ben şeytanı canlandırıyorum,” diyor Waits  “Bir şeytanı ya da kötü ruhlu olan birini değil, şeytanın ta kendisini oynuyorum  Tuhaf bir muamma – şeytan nasıl canlandırılır ki? Bu kadar büyük, tarihte bu kadar derin izler taşıyan bir arketipi nasıl canlandırırsın?  Sonunda bu rolü benim kendi tarzımla oynamam gerektiğinin farkına vardım– bu benim şeytanımdı  Bu benim şeytan yorumum  Umarım yaptığım şey Terry’nin beklentilerini karşılamıştır  Umarım onun beklentilerini yerine getirmişimdir  Pek emin değilim, sadece umuyorum  ” “Valentina’yı oynayacak oyuncu ararken, filmin casting’inden sorumlu olan Irene Lamb, ‘Lily Cole’u denemelisiniz, dedi” diyor Gilliam  “Kısa bir test yaptık ve tam isabet, Valentina’yı bulduk!  Her şeyden önce olağanüstü birini bulmak istiyordum, on altı yaşında görünebilecek birini  İşin aslı Lily ile çekim yapmaya başladığımızda, bir hata yaptığımızı düşündüm, çünkü öyle deneyimsizdi ki, çevresinde öylesine büyük aktörler vardı ki  Ama fırsatı değerlendirdi ve kendini her geçen gün geliştirdi  Sonuçta kesinlikle olağanüstü bir performans elde ettik  ” “Çok zor bir iş aslında,” diyor Cole çekimlerde  “Ama sonunda ödülünüzü alıyorsunuz ve Terry’nin kalbi gerçekten iyi  Katılan herkes iyi niyetli, bu yüzden de çalışma ortamı çok pozitif ve herkes işbirliği yapıyor  Hiçbir ego çatışması olmadığını görüyorsunuz  Aslında olmasına karşın, Terry’nin şakayla karışık söylediği gibi, hiyerarşi yok  Herkesi katkısını sunmaya yönlendiren bir yaklaşım söz konusu, bu gerçekten de özel, olağanüstü  “Modellikten çok çok farklı geliyor bana, ama farklı olmasını bekliyordum zaten  Pratik şeyler çok farklı ve sektörler de çok farklı geliyor  Dışarıdan bakılınca benzer olarak görüldüğünden eminim, ama yan yana koyduğunuzda o kadar büyük farklar var ki  Çok daha fazla baskı hissediyorum ve oyunculuğa çok daha fazla konsantre oluyorum, bu da benim için, müthiş bir şey  Bu nedenle de çok daha fazla karşılığını alıyorum bence– Sadece modellik yaptığımda hep bana engel olunduğunu hissediyorum  Modellikte aslında kendinizden katacağınız çok şey yok, oysa oyunculuk kısmen estetik tabii, bu nedenle işi alıyorsunuz, ama buradan ulaşabileceğiniz yirmi milyon nokta var  Peki ne yapabilirsin?  Gel ve bunu kanıtla’, bu da işleri daha da zorlaştırıyor, ama, aynı şekilde çok daha heyecan verici hale getiriyor  ” “Verne Troyer da erken dönemde seçilen bir oyuncuydu,” diyor Gilliam  “‘Fear and Loathing’de çok kısa bir rol aldı– iki saniye  Eğer olağanüstü insanlardan oluşan bir kumpanya oluşturacaksak, sıradan bir kısa boylu adam yeterli değil – en kısa adamı bulmamız şart diye düşündüm  Ama, konu sadece boyu değil …  Verne’in davranışlarını biliyorum ve tam Percy’ye uygun biri, çünkü Percy de alaycı, ukala, kimseye katlanamıyor, zaten Verne de böyle biri  ” Troyer : “Percy’de kendimden çok şey buluyorum  Zor bir insan  Alaycı, ukala, hiçbir şeyi ciddiye almayan biri  Bu karakteri oynamaktan mutluluk duyuyorum  Tekrar oynamam gerekirse, oynarım  Bu tür zorlukları seviyorum  Terry’nin çok talepkar olduğunu düşünmüyorum, çünkü bir sahne çekilirken ve tam etkiyi vermek istediğinde, ortalıkta boş boş dolaşmak istemezsin  Bu nedenle Terry’nin yönetmenliğini seviyorum  Ne istediğini biliyor ve kafasında birçok büyük fikir var ve her şeyi eğlenceli şekilde yapıyor  ” Gilliam’ın anlattıklarına göre: “Heath Ledger ‘The Dark Knight’ üzerinde çalışmak için İngiltere’deydi ve ‘Grimm Kardeşler’ için görsel senaryo taslağını yapan ortak bir arkadaşı da yanında getirmişti  Animasyon bir müzik videosu yapıyorlardı, çalışacak bir yere ihtiyaçları vardı  Onlara Peerless (bizim VFX şirketimiz) bir projeksiyon/kurul odasını önerdim  Bir gün, orada ön görsel çalışmalar yapan insanlara görsel senaryo taslağımı gösteriyordum, Heath ve Daniele de orada oturuyordu  Sekansları göstermeye ve açıklamaya başladım, bu arada, Heath bana ‘Tony’yi ben canlandırabilir miyim?’diyen kısa bir not verdi  Senaryoyu görmüştü, ama ondan katılmasını istememiştim  ‘?iddi misin?’ dedim  ‘Evet, çünkü bu filmi görmek istiyorum’ dedi  Bu kadar basitti  Heath bize katıldığında, her şeyin daha kolay olacağını, paranın akacağını düşündüm… gene yanılmışım! “Sonunda, arkadaşlarım bana Andrew Garfield’ten söz etti  Onu daha önce hiç görmemiştim, ama Los Angeles’te kız arkadaşıyla birlikte çektikleri bir kasedi gönderdi  Her sahneyi üç farklı biçimde canlandırıyordu, ve ‘bu tam aradığım adam, harika” dedim  Bir hafta içinde Heath beni aradı ve ‘Andrew adında birini oyuncu kadrosuna aldınız mı?’  diye sordu  ‘evet’ dedim  ‘inanmayacaksın, onun doğumgünü partisine gidiyorum  ’ dedi  Tuhaf tesadüfler başlamıştı sanki  ” Garfield oyuncu kadrosuna katılmaktan mutluluk duyuyordu: “Anton çok eğlenceli, çok açık yürekli, çok sıcak ve çocuksu, ama kendisinden iki kat daha büyük olanlardan daha çok bilgi sahibi  Dünyaya çok iyi bir pencereden bakıyor, çok saf, çok masum  Bence Terry hayatında her şeyi siyah ve beyaz olarak görüyor  Filmlerinde, hayatında ve dünyada her şeyi iyi ve kötü olarak ayırmayı seviyor  Sanırım ben iyiler arasında yer alıyorum, ama bazen karanlığın beni esir aldığının izlerini de sergiliyorum  Ama sanırım ben Terry’nin çocukluk, delikanlılık haliyim, kim olduğunu ve nereye ait olduğunu anlamaya çalışan ama iyi olmaya ve umutsuz bir şekilde yardım etmeye çalışan hali  Gilliam’ın katılımcı yolculuğunun bir sonraki aşaması başlamıştı  “Provalar ilginçti, çünkü aktörler karakterlerini bulmaya çalışıyordu, en bariz olanı her zaman Christopher idi  Bir sahneyi senaryoda olduğu gibi, yazdığı gibi çekmeye başlıyorduk ve sonra ‘Parnassus burada merdivenlerden iniyor’ diye söylediğimde ‘Bence böyle olmamalı, Parnassus’un bu noktada girmesi gerektiğini düşünmüyorum’ derdi ?hristopher  Ben ‘neden?’ diye sorduğumda Chris de: ‘sadece ortalıkta duracak, bir şey yapmayacak …  ’ derdi  Büyük bir tiyatro oyuncusu her zaman ne yapacağını ve ne zaman giriş yapılmaması gerektiğini bilir  “Şu ana kadar yapmadığım biçimde doğaçlamaya izin verdim bu filmde ve bu, Heath ile başladı…   o kadar çok özgün fikri ve yeni diyalog önerisi vardı ki aynı zamanda çok hızlı ve de  yaratıcıydı  Bir anlamda hala Joker’i oynuyordu, bu onu daha önce hiç yaşamadığı kadar özgür bırakıyordu  Bana hep şunu söylüyordu ‘İçimde olduğunu bilmediğim sahneleri canlandırıyorum  Buna inanamıyorum  ’ İlk birkaç prova haftası esnasında, daha önce hiç doğaçlama yapmamış olan Andrew onunla yarışmaya çalıştı, ama Tony karakterini canlandıran Heath çok hızlıydı, çok iyi odaklanmıştı ve gözü karaydı  Bu işe yaramadı  Sonunda Andrew başka bir düzlemde onunla yarışabileceğini ve aynı zamanda oynadığı karakterin değerini koruyabileceğini anladı …  neşeli ve matrak davranarak  Bu, Anton’a Tony’nin başa çıkamayacağı bir tür güç kattı  “Her zamankinden çok daha fazla filme kaptırıyordum kendimi  Bunun en büyük nedeni Heath’in coşkusu, enerjisi ve bize sunduğu yep yeni fikirlerdi  Onu izliyordum ve ‘hadi bunları kullanalım’ diyordum  Ben her zaman yönetmen değilim, sadece filtreyim derim  Fikrin kimin olduğu ile ilgilenmiyorum, yeter ki en iyi fikir olsun  Neyse ki hangisinin en iyi olduğunu seçme konumunda olan kişi benim  “Çok ilginçtir, Heath öldüğünde, Heath’in bıraktığı boşluğu Andrew doldurmayı başardı – yaptığı doğaçlama mükemmel ve eğlenceliydi  Daha önce komedi oynayabileceğini düşünmediğini söylemişti, çünkü hep yoğun, ciddi karakterleri canlandırmıştı  Her şeyin değişmesi ve gelişmesini görmek, filmin süreç içinde çekilmesine tanık olmak muhteşemdi  ” Yapımcılar oyuncu kadrosundan memnundu  “En önemli şey bir aktörün rolünü oynaması ve ona hayat vermesidir,” diyor Samuel Hadida  “Efekt, dizayn ve görsellere sahip olmak büyük avantaj ama sadece oyuncularının performansıyla bu filme duygu katılabilir  Ve işte tam bu noktada yönetmenin özel yeteneklere ihtiyacı vardır; yarattığı dünya için en iyi oyuncuları bulmak  Terry onların gözlerinin içindeki kıvılcımı, nasıl hareket ettiklerini, karakterleri nasıl canlandırdıklarını görüyor  Çok yetenekli olduğunu düşünüyorum  Sadece kendine ait bir dünya yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda bu dünyanın nasıl canlı kalabileceğini de çok iyi biliyor   “Yapımcı olarak, Terry Gilliam gibi bir yönetmenin kendisini ifade edebilmesi için– vizyonunun kağıttan perdeye aktarılmasını sağlamak için gerekli özgürlüğü ve araçları sunmanız gerekir  Amacımız, vizyonunu oluşturmaya başladığı andan itibaren ona yardım etmek, kendisine en iyi filmi gerçekleştirmesi için ihtiyacı olan her şeyi vermektir” Süreç: 22 Ocak 2008’de, prodüksiyon Londra’dan Vancouver’a taşınırken New York’da verdiğimiz molada, Heath Ledger reçeteli ilaçlarını yanlış kullanması sonucu öldü   Bu olayla sarsılan Terry Gilliam’ın ilk kararı filmi bırakmaktı  “Nasıl devam edebileceğimi bilmediğimi söyledim  Ne yapacağımı düşünemeyecek kadar yıkılmıştım  Ama çevremdeki herkes ‘hayır, hayır, devam etmelisin, filmi bitirmelisin  ’ Herkes bizi destekliyor ve fikir veriyordu  Sihirli ayna çözümü çok belirgindi, aynanın ön kısmında Heath ile ilgili sahnelerin çoğunu çekmiştik, ama asıl soru ‘rolü üstlenmek üzere bir kişiye ihtiyacımız var mı?’ idi  Ben tek bir kişi olmaması gerektiğini düşünüyordum, çok fazla bir yüktü bu, yapabiliyorsak bu rolü birkaç kişi üstlenmeliydi  Aslında her şeye oldukça hızlı bir şekilde yeniden yazdım  Birkaç gün içinde inandırıcı bir çözüm bulmayı başardım ve neyse ki iyi olsun kötü olsun çok sayıda fikir vardı  “Çok fazla yeniden yazma işi yapmamız gerekmedi, biraz jonklörlük yapmak gibi bir şeydi, Heath’in yer almasını düşündüğümüz sahneleri yeniden düzenledik, bir dublörle devam edip edemeyeceğimizi ya da bir başka sinematik çözüm bulup bulamayacağımızı görmek istiyorduk  Heath’i kaybettiğimiz için akıllı çözümler üretmemiz gerekti, bu da başlangıçta aklımda olmayan her tür şeyi yapmaya yönlendirdi beni  Örneğin, iki oyuncu tarafından canlandırılabilmesi için, filmin başındaki sarhoş Martin’in sahnesini değiştirmek zorunda kaldık  Bu, aynanın öteki tarafında insanların değişebileceği ilkesini getirdi  Sonra arkadaşlarımı ve Heath’e yakın insanları aramaya başladım  “Ve böylelikle üç kahraman Johnny Depp, Colin Farrell ve Jude Law, Heath Ledger’ın başladığı Tony’nin farklı yönlerini canlandırmak için Vancouver’a geldi  Filmin kurtarılmasına ve Heath’in en son performansına katkıda bulunma istekleri müthiş bir cömertlik ve sevgi göstergesiydi  Bu sektörde pek de alışık olmadığımız güzel bir andı ve bu üç oyuncunun katılımıyla film daha da özel bir hale geldi: çok daha şaşırtıcı; daha da eğlenceli hale geldi  Sonuçta, çok daha büyülü hale geldi  “Heath’in zamansız ölümünün yarattığı sorunları çözmek için büyük bir sıçrama yapmamız gerekiyordu, ama, Parnassus ve Imaginarium’u sayesinde, sihirli bir aynamız var, içine girdiğimizde, her şeyin farklı olabildiği, her şeyin geliştiği, daha olağanüstü hale geldiği ve daha mükemmel bir ayna  Böylelikle bu sıçramayı yapmış olduk  Tony, Heath’ın oynadığı karakter, her aynadan geçişinde, farklı bir özelliği ortaya çıkıyordu, bu farklı özelliklerde farklı oyuncular tarafından canlandırıldı  Colin, Johnny ve Jude’un bu role katkılarını görmek beni her zaman mutlu etti  Tony çok daha karmaşık bir karakter, bu nedenle izleyici tıpkı bir lunapark trenine binmiş gibi bir deneyim yaşayacaktır  “Programımızı askıya almak zorunda kaldık  Çekim jonklörlük, hızlı değişiklikler ve sapmalardan oluşan bir sirke döndü adeta  Çekim yaparken programımızı yeniden organize ederek, katılan herkesi filme dahil etmeye çalışarak doğaçlama bir çekim sürecine başladık  Süreci daha da stresli hale getiren bir başka şey de Bill Vince’in kanserinin çok ilerlemiş olmasıydı  Ama, bunu bir şekilde hallettik  Herkes inanılmaz derecede cesur ve olumluydu, çok çaresiz bir durumun psikolojisinden sıyrılmayı başardı  Ve sonra, bir baktık ki, çekimi tamamlamışız  Nasıl oldu bilmiyorum, ama yaptık işte  Bu, başladığımızdan farklı bir şekilde biten çok değişik bir film oldu  Tuhaf ama zorunlu çözümler daha iyi bir film yaratmaya odaklanmamızı sağlamış olabilir  Hepimizin üzerindeki sürekli baskı, Heath’in en son performansına değecek bir film yapma baskısıydı  ” Amy Gilliam için ise, filmi tamamlamaya karar verdikten sonra, yaşadıkları ivmeyi sürdürmek için müthiş kaotik bir çaba vardı: “Terry Londra’daki senaryo değişikliklerini tasarlamaya çalışıyordu, ben de Los Angeles’ta üç hafta oraya buraya koşuşturdum  Herkes projenin tamamlanmasını istiyordu, birçok nedenden ötürü–Heath için, Terry için, filme katılan herkes için  Ekip ayrılmak istemiyordu, filmi bırakmak istemiyordu, çünkü yaptıkları işi seviyorlardı ve katılımlarıyla gurur duyuyorlardı  Filmle ve katılan herkesle çok gurur duyuyorum, çünkü katılanların coşkusu ve motivasyonu olmasaydı, bu film tamamlanamazdı  ” Bir diğer yapımcı Samuel Hadida katılan bütün herkes ile ilgili duyduğu gururu paylaşıyor  “Bu filmin herkes için önemli olduğunu biliyorduk  Bize katılan oyuncuların katılımı, ekibin ve prodüksiyonun katılımı– bu filmde çalışan bütün ekip için, bu sıradan bir film değil, herkes filmin tamamlanmasına adadı kendini  Devam etmekle doğru kararı almışız, çünkü Terry eşsiz bir iş çıkardı ve filme katkıda bulunan herkes için bu bir teşvik olacak  ” “Heath bütün süreç boyunca sanki hep bizimleydi,” diyor Gilliam  “Enerjisi, canlılığı, fikirleri …   trajik ölümü ve bizi filmi tamamlamaya yönelten yaratıcı kararlar …   bu filmi, Heath Ledger ve arkadaşlarının kotardığı gerçek bir film olarak adlandırmamızı sağlıyor  ” OYUNCULAR HEATH LEDGER (Tony) Perth, Avustralya’da doğdu ve 17 yaşında okulu bırakıp Sydney’ye yerleşti ve oyunculuk kariyerine başlamaya karar verdi  Roma dönemine ait macera serisi olan “Roar” ve kısaca, bir sörfçüyü canlandırdığı, popüler tv dizisi olan “Home and Away” dahil farklı düşük bütçeli filmlerde ve TV şovlarında küçük roller oynadı  İlk büyük film başarısı olan Gregor Jordan’ın ödüllü Avustralya yapımı polisiye filmi “Two Hands”tir  20 yaşındaki Ledger,  Shakespeare’in “The Taming of the Shrew” oyunundan uyarlanan ABD’de popüler bir romantik lise komedisi olan  “10 Things I Hate About You”da bir rol kaptı  Amerikan Bağımsızlık Savaşını anlatan, oyuncu kadrosunu Mel Gibson’ın belirlediği dramatik hikaye “The Patriot”’da rol aldı, “Monsters Ball”, “Ned Kelly”, “A Knight’s Tale” ve “The Lords of Dogtown” gibi filmlerde çeşitli rolleri canlandırdıktan sonra Terry Gilliam ile ilk macerasına atıldı, Matt Damon ile birlikte “Brothers Grimm”de yer aldı  2005 yılında Ang Lee’nin “Brokeback Mountain” filminde kovboy Ennis Del Mar rolüyle başarıyı yakaladı, bu rolü için En İyi Erkek Oyuncu dalında Akademi Ödülü® adayı oldu  Ardından Lasse Hallström’un “Casanova” filminde filme adını veren kahramanı oynadı ve daha sonra Avustralya’ya dönerek uyuşturucu bağımlısı şair “Candy”yi canlandırdı  Daha sonra, Todd Haynes’in “I’m Not There” filminde Bob Dylan’lardan birini canlandırdı, sonra Christopher Nolan’ın gişe rekoru kıran “The Dark Knight” filminde Joker rolünde efsanevi Oscar®-ödüllü performansını gerçekleştirdi  JOHNNY DEPP (Tony) üç kez En İyi Aktör dalında Academy Ödülü®’ne aday oldu, “Pirates of the Caribbean: the Curse of the Black Pearl”, “Finding Neverland” ve “Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street”  Kentucky’de doğan aktör, yapımcı ve müzisyen Depp Oliver Stone, John Waters, Tim Burton, Lasse Hallström, Emir Kusturica, Jim Jarmusch, John Badham, Mike Newell, Roman Polanski, Sally Potter, Julian Schnabel, Robert Rodriguez, Marc Forster, Michael Mann gibi çeşitli yönetmenlerin filmlerinde başarılı bir performans sergiledi ve, elbette Gore Verbinski’nin gişe rekorları kıran “Pirates of the Caribbean” serisinde yer aldı  Terry Gilliam için “Fear and Loathing in Las Vegas” Hunter S  Thompson’ı canlandırdı ve tamamlanmamış olan “The Man Who Killed Don Quixote” filminde Sancho Panza rolünü oynadı  COLIN FARRELL (Tony) Dublin’de doğdu, burada oyunculuk eğitimi aldı, sonra popüler drama dizisi “Ballykissangel” ile İngiliz televizyon izleyicisinin karşısına çıktı  Tim Roth’un ilk yönetmenlik çalışması olan “The War Zone”’da rol aldıktan sonra “Tigerland”daki asker rolüyle performansıyla Hollywood’da dikkat çekti  Steven Spielberg “Minority Report”da Farrell’a önemli bir rol verdi, ve başarılı çalışmaları Joel Schumacher’in “Phone Booth”, Roger Donaldson’ın “The Recruit”, azılı bir katili oynadığı “Daredevil”,  Samuel L  Jackson ile “S  W  A  T  ”, Oliver Stone’un “Alexander”, Terrence Malick’in “The New World”, Michael Mann’ın “Miami Vice” ve Golden Globe®-ödüllü performansı çıkış yapan filmi “In Bruges” arasında yer aldı  En son yer aldığı çalışmalar arasında Danis Tanovic’in  korku filmi “Triage”, Neil Jordan’ın fantastik filmi “Ondine”, Peter Weir’in savaş epiği kaçış hikayesi “The Way Back” ve William Monahan’ın Keira Knightley ile birlikte “London Boulevard”  JUDE LAW (Tony) Londra’da doğdu ve on iki yaşında National Youth Theatre’de oyunculuğa başladı, Guildhall School of Music and Drama okulunda eğitim aldı  Televizyonda elde ettiği başarının ardından, film çalışmalarına paralel olarak ve kendisine bir Tony® ödülü de dahil adaylıklar getiren sahne kariyerine başladı  Sinemaseverlerin ilgisini ilk kez “Wilde”da Oscar Wilde’ın aşığı Lord Alfred Douglas rolüyle çekti ve daha sonraki film performansları ona iki Akademi Ödülü ® adaylığı, üç Golden Globe adaylığı ve iki adaylık sonucu bir BAFTA® ödülü getirdi  Yer aldığı filmler arasında şunlar yer almaktadır : Anthony Minghella’nın “The Talented Mr Ripley” ve “Cold Mountain”, Steven Spielberg’in “Artificial Intelligence: AI”, Sam Mendes’in “Road To Perdition”, Mike Nichols’ın “Closer”, Martin Scorsese’nin “The Aviator”, Nancy Meyers’in “The Holiday”, Charles Shyer’in “Alfie”, Kenneth Branagh’ın “Sleuth” ve Wong Kar Wei’nin “My Blueberry Nights”  Yer aldığı en yeni filmler arasında Miguel Sapochnik’in bilim kurgu korku filmi “Repossession Mambo” ve Dr  Watson’ı canlandırdığı Guy Ritchie’in “Sherlock Holmes”  2009 yazında Michael Grandage yönetiminde Londra’da West End tiyatrosunda “Hamlet”i canlandırdı  CHRISTOPHER PLUMMER (Doctor Parnassus) 1958 yılında Sidney Lumet’ın “Stage Struck” filmiyle kariyerine başlayan oyuncu beyaz perdenin en yetenekli ve en esnek klasik oyuncularından biridir  Montreal’de büyümüştür, eski Kanada Başbakanı Sir John Abbott’ın torunudur  Konser piyanisti olarak eğitim almıştır ancak daha sonra oyuncu olmaya karar vermiştir  New York tiyatrosunda 1954 yılında ilk oyununu oynadı ve yedi adaylıktan “Cyrano” and “Barrymore”daki performansıyla kazandığı iki Tony® ödülü dahil hem Avrupa hem de Amerika’da sahne oyuncusu olarak birçok ödül kazandı  Hem Royal National Theatre hem de the Royal Shakespeare Company’nin önde gelen üyelerinden biriydi, Londra’nın Evening Standard En iyi Erkek Oyuncu Ödülünü “Becket” oyunundaki rolüyle kazandı, birçok klasik yapıtta başrol oynadı, bunların çoğu 55 yıllık, Emmy®-ödüllü televizyon kariyerine yansıdı  Yüzü aşkın filmde oynadı, bu önemli filmler arasında “The Man Who Would Be King”, “Battle of Britain”, “Waterloo”,  “Star Trek VI: The Undiscovered Country”, Terry Gilliam’ın “Twelve Monkeys” ve, yakın dönemde, “The Insider”, “A Beautiful Mind”, “Alexander”, “Syriana”, “Inside Man” ve “Man In The Chair” yer almaktadır  Sinemaseverler kendisini 1965 yapımı gişe rekorları kıran “The Sound of Music” müzikalindeki Baron von Trapp rolüyle hatırlanacaktır  En son yer aldığı film projeleri arasında üç animasyon vardır: bilim kurgu macera türünde “9”, Pixar’ın macera komedisi “Up” ve bir adam ve en yakın arkadaşının hikayesi olan “My Dog Tulip”  Son olarak Michael Hoffman’ın tarihi drama türündeki “The Last Station” filminde Helen Mirren ile birlikte büyük Rus romancı Tolstoy’u oynamıştır  ANDREW GARFIELD (Anton) Los Angeles’ta bir İngiliz-Amerikan anne babanın oğlu olarak doğan Andrew Surrey, İngiltere’de büyüdü  Londra’da Central School of Speech and Drama Okulundan 2004 yılında mezun oldu; profesyonel tiyatro oyunculuğu için birkaç kez Ümit Veren Oyuncu ödülünü kazandı  Yönetmen Robert Redford tarafından “Lions For Lambs”da Tom Cruise ve Meryl Streep ile birlikte, hayal kırıklığı yaşayan bir Kaliforniyalı üniversite öğrencisini canlandırdığı role seçildi  Bu kendisinin European Film Promotion Board tarafından ümit veren oyuncu ve Variety’nin “İzlenmesi gereken 10 Aktör”lerden biri olarak seçilmesini sağladı  John Crowley’nin Channel Four için çektiği “Boy A”’daki filme ismini veren kahramanı rolünde bir çocuk katilin rehabilite edilmesi çabasını anlatan üstün performansı kendisine En İyi Erkek Oyuncu dalında 2008 BAFTA® Ödülünü getirdi  Terry Gilliam’ın Doctor Parnassus’ın tiyatro kumpanyasında yer aldıktan sonra, Andrew, David Peace’ın “Red Riding”inden uyarlanan channel four’un büyük drama üçlemesinin ilki olan  “1974”de başrolü oynadı ve halen Keira Knightley ve Carey Mulligan ile birlikte rol aldığı “Never Let Me Go”’nun çekimlerine devam etmektedir  VERNE TROYER (Percy) Michigan’da doğdu ve büyüdü ve gösteri dünyasında başarıyı “Baby’s Day Out” (1994) adlı filmde dokuz yaşındaki bir çocuğun dublörü olarak yakaladı  0  81 m boyunda olan Troyer birçok filmde dublör ve oyuncu olarak yer aldıktan sonra Jay Roach ve Mike Myers’ın “Austin Powers: The Spy Who Shagged Me” ve “Austin Powers in Goldmember” filmlerinde, Dr Evil’in kendisi kadar kötü arkadaşı Mini-Me olarak gerçekleştirdiği üstün performansıyla sinemaseverlerin gönlünde taht kurdu  Yer aldığı diğer filmler arasında Terry Gilliam’ın “Fear and Loathing in Las Vegas”,  “Harry Potter and the Sorcerer’s Stone”da Griphook the Goblin rolüyle ve, yakın dönemde, Mike Myers ile komedi tarzındaki “The Love Guru”’da yeniden çalıştı, bu filmde bir Kanada buz hokeyi takımının inatçı koçunu oynadı  LILY COLE (Valentina) Torquay’da doğdu ve Londra’da büyüdü ve daha on dört yaşındayken Storm Models’den bir yıldız avcısı, Soho caddesinde yürürken kendisini gördü ve Kate Moss ve Cindy Crawford gibi super modellerin bağlı olduğu ajansla anlaşma imzaladı  Steven Meisel Italian Vogue için 2003 yılında Lily’nin fotoğrafını çektiğinde, kariyeri başladı ve çok geçmeden dünyanın en çok tanınan yüzlerinden biri oldu  Akademik yeteneğe sahipti ve King’s College, Cambridge’de Sanat Tarihi alanında eğitim almaya başladı  Tutkulu bir çevre gönüllüsü olan Lily ayrıca yoksul ve öksüz çocukları destekleyen yardım etkinliklerini desteklemektedir  Film kariyerine 2007 yılında başarılı güldürü türündeki yapımcılığını Ealing Studios’un yaptığı “St Trinian’daki bilgisayar kurdu kız öğrenci Polly rolüyle başlamıştır ve son dönemde Sally Potter’ın 2009 Berlin Uluslararası Film Festivalinde yarışan “Rage” filminde Jude Law ile birlikte rol almıştır  TOM WAITS (Bay Nick) Amerika’nın en etkili ve en önemli şarkı sözü yazarlarından biri olarak tanınmaktadır  Kırk yılı aşan bir kariyerde kayıt, edebiyat, canlı performans, tiyatro ve film alanında hem oyuncu hem de besteci olarak yer aldı  Yaptığı müziğin özel orkestrasyonu blues, country, kabare, vals ve işçi şarkıları, gospel, jazz, polka ve marş yer almıştır  Yazdığı şarkılar gayrimeşruların hayatlarını izler ile birlikte en yoğun olarak ele aldığı temaları işler: aşk, kayıp, savaş, onur, çılgınlık, Tanrı, yozlaşma ve güzellik  Bütün temalarında gerçek üstü absurd anlayışı, tutku ve siyah mizah  Waits Grammy®-ödüllü ve Akademi Ödülü® şarkı adayı olmuştur, 20’den fazla album yayınlamıştır, bunların arasında en son 3 disk set, gold ödül  kazanan ‘Orphans: Brawlers, Bawlers and Bastards’  25’ten fazla filmde rol almıştır, bunlar arasında Jim Jarmusch’un “Down By Law”, Robert Altman’ın “Short Cuts”, Francis Ford Coppola’nın “Bram Stoker’s Dracula”, Hector Babenco’nun “Ironweed”, Terry Gilliam’ın “The Fisher King” ve yakında gösterime girecek olan Hughes Brothers’ın filmi “The Book Of Eli” yer almaktadır  [COLOR="Silver"]    | 
|   | 
|  | 
|  |