Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık > Cinsellik

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cinsellik

Cinsellik Ve Biz

Eski 07-14-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cinsellik Ve Biz



CİNSİYET VE BEYİN FONKSİYONLARI


Beyin yapısının ve fonksiyonlarının cinsiyete bağlı değişiklikler gösterdiği, özellikle son yıllarda yoğun araştırmalara konu olmuştur Çünkü beyin morfolojisinde ve fizyolojisindeki bu farklılıklar hem kadın-erkek davranışlarında önemli farklılıkları meydana getirmekte, hem de özellikle psikiyatride pek çok hastalıkların patogenezinde ve tedavisinde önemli role sahip görünmektedir Kadın erkek arasındaki bu morfolojik ve fizyolojik farklılıkları aşağıdaki gruplar halinde özetlemek mümkündür


Kadın ve Erkek Beynindeki Yapısal Farklılıklar


Kadın erkek arasında beyin ağırlığı yönünden farklılık olduğu ve erkek beyninin kadınların beyninden ortalama % 9 daha fazla volume sahip olduğu bilinmektedir MRI ile sağlıklı kişilerde yapılan araştırmada erkeklerin kadınlardan 91 ml daha fazla beyin volume ve 20 ml daha fazla beyin omurilik sıvısı ihtiva ettikleri gösterilmiştir Fakat beyin ağırlığını vücut ağrılığına oranladığımız zaman, kadın erkek arasındaki bu fark ortadan kalkmaktadır Erkekler de sağ korteks daha kalın ve interhemisferlik asimetride daha belirgindir Dişilerde ise nukleus kaudatus daha büyük, diğer bir deyimle kaudat ve hipokampus bölgelerinin total beyne oranı dişilerde daha fazladır


Beyin morfolojisinin cinsiyetle ilişkisini şizofrenik hastalarda araştıran Nopoulus ve ark 40 kadın-40 erkek şizofrenik hastada yaptıkları araştırmada; şizofrenik erkeklerin ventriküler volümlerinin, normal erkeklerin ventriküler volümlerinden önemli ölçüde geniş olduğunu tespit etmişlerdir Fakat aynı bulgu, şizofrenlik kadınlar ile aynı yaşta sağlıklı kadınlar karşılaştırıldığı zaman bulunmamıştır Kadın ve erkek beynindeki farklı morfolojik değişiklikler, beyin yaşlanmasında ortaya çıkmaktadır


Gar ve ark Yaşları 18-80 arasında değişen 69 sağlıklı kişide MRI ile yaptıkları araştırmada, yaşla beyin volumunun negatif, beyin omurlilik sıvısının pozitif korelasyon gösterdiği ve erkeklerdeki yaşa bağlı beyin atrofisinin kadınlardan çok fazla olduğunu tespit etmişlerdir Aynı araştırmada beyin yaşlanmasının kadınlarda sağ ve sol hemisferde simetrik geliştiği halde, erkeklerde yaşlanmanın asimetrik olduğu ve en fazla atrofi olan bölgenin yaşlı erkeklerin sol hemisferi olduğu vurgulanmıştır


Bu gelişmelere bağlı olarak da, kadının yaşlılıktaki mental fonsksiyonlarının erkeklerden daha az etkilendiği ve yaşlanmanın erkeklerde sol hemisferik fonksiyonları daha fazla bozabileceği gerçeği ortaya çıkmıştır Agartz ve ark nın yaptıklar MR ölçümlerinde de, 60 yaşın üstündeki erkeklerin beyindeki lateral ventriküler alanın kadınlardan daha geniş ve beyninin ise aynı yaş kadınlardan daha atrofik olduğu gösterilmiştir


Yaşlanan beyinde en büyük atrofinin frontal ve temporal loplarda olduğunu gösteren araştırmada da, bu iki bölgedeki atrofinin erkeklerde kadınlardan önemli ölçüde fazla olduğu vurgulanmıştır Sonuçta yapılan çok sayıdaki araştırmalarda gösterildiği gibi, erkek beyni kadın beyninden daha hızlı yaşlanmaktadır


Cinsiyet ile korpus kallosum boyu arasındaki ilişkide çeşitli araştırmalara konu olmuştur Fakat bu konudaki araştırma çelişkilidir Bazı araştırmalarda korpus kallosum kalınlığı erkeklerde daha fazla olduğu gösterildiği halde, bazı araştırmalarda kadın erkek arasında önemli bir fark tespit edilememiştir Elster ve ark'larının sağ elini kullanan sağlıklı 60 kadın ve 60 erkekte MR ile yaptıkları araştırmada; korpus kallosumun anteroposterior uzunluğunun erkeklerde, kadınlardan geniş olduğu ölçülmüştür


Allen ve Gorski de yaptıkları araştırmalarda anterior commissura ve massa intermedianın kadın ve erkekte farklılıklarını 100posmortem kadın ve erkek beyninde incelemişler ve kadınların ortalama % 53 daha geniş massa intermedia ya sahip olduklarını tespit etmişlerdir


Beyin Metabolizması ve Cinsiyet


Beyin, organizmada metabolik aktif organlardan biridir Ağırlığı vücut ağırlığının % 2'si olmasına rağmen, bazal şartlarda bir dakikada organizmanın kullandığı 25 ml 02'nin 50 ml'sini kullanır Dakikada beyne ortalama 800 ml kan gider ve 77 mg glikoz bir dakikada kandan beyne geçer ve ATP'ye çevrilerek kullanılır Beynin glikojen deposu yok denecek kadar azdır Onun için hipoglisemiden en fazla etkilenen organların başında beyin gelir Erkek ve kadın beyninde metabolizma yönünden önemli farklılıklar vardır (21)


Yapılan araştırmalarda beyin kan akımının, erkeklerden daha fazla olduğu tespit edilmiştir Mathew ve ark 140 sağlıklı kişide erkek ve kadın beyninde sağ hemisfer, sol hemisfer beyin kan akımlarını ölçerek karşılaştırmışlar ve her iki hemisferde de kadınların beyin kan akımı erkeklerin beyin kan akımından önemli ölçüde yüksek olduğunu bulmuşlardır (p<0001) Bu konuda 106 sağlıklı kişide yapılan araştırmada da, frontal sentral, temporal, paryetal, oksipital kortekste beyin kan akımı ölçülerek, erkeklerin aynı beyin bölgeleri ile karşılaştırılmaları yapılmış ve bütün beyin bölgelerinde kadınların beyin kan akımının erkeklerden yüksek olduğu ve en fazla farkın frontal kortekste olduğu tespit edilmiştir Daha sonra yapılan çok çeşitli araştırmalarda da, hem total hem de bölgesel beyin kan akımı, kadınlarda erkeklerden yüksek olduğu vurgulanmıştır Neden kadınların beyin kan akımı erkeklerden yüksektir? Bu gün bu sorunu cevabını tam olarak bilemiyoruz


Araştırmacılar kadınların hematokrit değerinin erkeklerden daha az olduğunu ve periferik direncin düşük olduğunu dolayısıyla, kompansasyon için kadın beyin kan akımının fazla olduğunu ileri sürmüşlerdir Fakat hematokrit değerleri ve kan PCO2 değerleri eşitlenen kadın ve erkek arasında aynı farkın devam etmesi, bu hipotezi çürütmüştür Diğer ileri sürülen bir görüş de, kadın beyninin erkek beyninden % 9 daha küçük olması, dolayısıyla beyne fazla kan giderek bu farkı kompanse etmeye çalışmasıdır Fakat kadın ve erkek beyninin vücut ağırlığına oranı arasında fark bulunmaması bu görüşü de zayıflatmıştır Burada çok ilginç olan nokta, 38 yaşında kadın ve erkeğin beyin kan akımları arasındaki farkın, 58 yaşındaki erkek ve kadın arasında da devam etmesidir Diğer bir deyimle yaşlanma ile kadın erkek arasındaki beyin kan akımı farkı ortadan kalkmamaktadır


Beyin kan akımının yanında, beyin glikoz kullanımı da kadın beyninde erkek beyninden yüksektir Baxter ve arkadaşlarının, 7 erkek 7 kadın üzerinde beyin glikoz kullanımı ölçtükleri araştırmada; kadının bütün beyninin glikoz kullanım hızının, erkekten % 19 daha fazla olduğu gösterilmiştir Araştırıcılara göre kadın beyninin glikoz kullanım hızının erkekten fazla olması ostrojen hormonundan kaynaklanmaktadır


Mensturyal siklusa bağlı olarak yapılan ölçümlerde östrojen hormonunun düzeyinin en yüksek olduğu dönemde, kadın beyninin glikoz utilizasyonu en yüksektir Kadın yaşlandığı zaman bu farkın ortadan kalkması, bu hipotezi destekler görünmektedir Beyin glikoz kullanımının dişilerde fazla olduğu deneysel olarak da gösterilmiştir 14C-desoksiglikoz kullanılarak sıçanların östrus siklusundaki günlerde ayrı ayrı beyin glikoz kullanımları ölçülmüş ve östrus siklusunun her basamağında, dişi sıçan beyninin glikoz kullanımı, erkek beyninden anlamlı şekilde yüksek çıkmıştır


Cinsiyet ve Kan-Beyin Bariyeri


Beyin kapiller endotel hücreleri, periferik kapillerlerden farklı olarak birbirlerine tight-junction denilen sıkı bağlantılarla bağlanmış ve pinositotik aktivitede, yok denecek kadar azdır Devamlı bir bazal membran içeren bu endotel hücreleri, kan ile beyin arasında özel bir bariyer oluştururlar Kan beyin bariyeri permeabilitesinin artması, vazojenik beyin ödemi gelişmesine neden olduğu için, klinikte önemlidir Fizyolojik koşullarda nöronların homeostasisini sağlayan kan-beyin bariyeri hipertansiyon, konvulziyon, iskemi gibi pek çok patolojik koşulda permeabilitesini artırır (diğer bir deyimle, kan-beyin bariyeri yıkılır) ve istenmeyen nöronal hasarlar ortaya çıkabilir Alzheimer hastalığı, şifrozen gibi pek çok psikiyatrik bozuklukların patogenezinde de kan-beyin bariyerinin yıkılmasının önemli olduğu vurgulanmıştır Özellikle Alzheimer hastalığında nöron ölümünden ve nöritik plak oluşumunun artmasından kan-beyin bariyerinin yıkılmasının önemli olduğunu gösteren pek çok araştırma yapılmıştır


Dişi ve erkekte kan-beyin bariyeri permeabilitesinin fizyolojik koşullarda farklı olduğu, sıçanlarda yapılan araştırmalarla ortaya koyulmuştur Bu araştırmaya göre bazı sıçan türlerinde, bariyer permeabilitesi dişilerde erkeklerden daha fazladır Daha sonra Öztaş ve ark'larının yaptıkları araştırmalarda, bu farkın hipertansiyon, kolvulziyon gibi patolojik koşullarda da olduğu deneysel olarak gösterilmiştir


Aynı doz bikukullin ile oluşturulan konvulziyonlarda dişilerde daha fazla kan-beyin bariyeri yıkılmakta ve daha fazla vazojenik ödem oluşmaktadır Patolojik koşullarda erkeklerin kan-beyin bariyeri permeabilitesi daha az yıkılmaktadır Diğer deneysel araştırmaların çoğunda olduğu gibi kan-beyin bariyeri konusundaki araştırmalar da erkek deney hayvanlarında yapılmakta, dişideki mensturyal siklusun deneyleri bozacağı görüşü buna neden olmaktadır Oysa dünya nüfusunun yarısı kadın, yarısı erkek ve mensturyal siklusta fizyolojik bir olay olduğuna göre erkek deney hayvanlarından elde edilen sonuçlara göre, dişileri yorumlamak pek çok bilimsel hataya neden olabilir Çünkü, kadın ve erkek beyni kan-beyin bariyeri permeabilitesindeki farklılık gibi, pek çok yönden erkekten farklıdır Hem fizyolojik, hem de patolojik koşulda kadın ve erkek beyninin farklı olması tedavi açısından da önemlidir


ÇOCUĞA CİNSEL EĞİTİM İLE İLGİLİ BİLGİ VERME


Çoğumuz cinsiyet ve üreme konusunda, anne babalarımız tarafından yeterince eğitilmemiş olmamızın acısını çekmişizdir Bu yanlış tutumu çocuklarımıza karşı sürdürmemiz yanlış ve gereksizdir Bizler için cinsellik ve üreme ile ilgili bilgi ne kadar önemli ise, çocuklar açısından da o denli gereklidir Küçük çocukların cinsellikle ilgili soruları, cinsel duygular değil, üreme konusudur Genellikle çocuklar 2-3 yaşlarında en geç 4 yaşında soru sormaya başlarlar Bebekler nasıl olur?, Ben nereden geldim? bu soruları gerçeklere dayanarak çocuğunuzun yaşını göz önüne alarak kısaca yanıtlayın Çocuğunuz cinsellik ile ilgili bilgileri sizden edinsin, bilgileri aktaran siz olun ki cinsiyet ve üreme ile ilgili bilgileri başkaları ile konuşması gerektiğini düşünmesin Tartışmaktan kaçınmayın kötü, yasak, diye düşünmesin


Sorduğu soru ne olursa olsun (cinsellik üreme) her şeyi bir çırpıda anlatmaya çalışmayın Kısaca sadece sorulan soruyu doğru yanıtlayın Anne, babaların çoğu sorulan sorulan sorulara hayvanlar, böcekleri örnek gösterirler Ancak çocuk bundan tatmin olmaz Onları ilgilendiren gerçek olgulardır Çocuğunuz size cinsellik ve üreme ile ilgili sorduğu soru karşısında bu ne biçim bir soru edası ile ona bakmayın Suratınızı buruşturup telaşa kapılmayın doğal olun Çocuğunuzun sorduğu soruyu yanıtlamanın en iyi yolu belki de döl yatağı içerisinde fetüsün ne şekilde geliştiğini gösteren resim ya da kitaplardır Hem meraklı gözler ile izleyecek hem de soruya yanıt alacaktır İleride doğru olarak yanıtladığınız bu bilgileri hatırlayacak, doğru kullanacaktır Çocuklar anne-babalarından edindikleri bilgileri arkadaşları ile paylaşırlar, bunda da bir sakınca yoktur Ancak kendi cinsel yaşantınız ile ilgili bilgileri vermeyin Böyle bir soru sorduğunda bunun sizin için özel olduğunu, paylaşmak istemediğinizi belirtin Çocuğunuz sizi çıplak giyinirken, görürse doğal olun sakınmayın anne'nin ya da baba'nın anatomik yapısını gözlemler Bunu özellikle yapmayın uzun süre çıplak dolaşmayın Çocuğunuz karmaşık duygular içinde kalabilir Çıplaklığınızın tahrik edici, cinsel yönden uyarıcı bir nitelikte olmaması gerektiğini unutmayın


KARŞI CİNSLE İLİŞKİ


Birleşme, karşı cinsel ilişkinin döllenmeyle sonuçlanan tek biçimidir ve kültürümüzde, bu nedenle her şeyin üstünde tutulmaktadır Geçmişte kimi dinler tarafından gebelikle sonuçlanmayan cinsel birleşmeler kabul görmüyordu ve bu konu üzerinde çiftlere ağır bir baskı vardı


CİNSEL EYLEM BAĞIMSIZ MI?


Bugün insana ait ne varsa toplumsallaşmış; yani düzenlenmiş, bazı kurallarla sınırlanmış durumda Yaşam zorunluluklarımızdan biri olan cinsel dürtü de, değişen her toplum yapısında farklı düzenlemelere tabi kalmakla birlikte, her zaman toplumsalın ilgi alanı içinde olmuştur


Zaman içinde, kadın erkeğin egemenliği altına girerken, cinsel eylem de, üreme eyleminden ayrıklaşarak başlı başına düzenlenişe sahip bir eylem haline geldi Zamanın bir döneminde cinsel eylemin nesnesi olmayan birçok organ, bugün neredeyse fetişize edilmiş durumda Sadece üreme eylemi olmaktan çıkışın göstergelerinden biri de şüphesiz doğum kontrol yöntemleri Yalnız burada bir noktayı, önemli bir noktayı atlamamak gerekiyor: Cinsel eylem üreme eylemi dışına çıkarken kadın ve erkek için aynı biçimi almadı, iki cins için farklılaştı erkeğin ve kadının farklılaşan cinsel rolleri ve asıl olarak onunla belirlenen toplumsal rollerine uygun cinsel davranışları gelişti Kadının cinsel davranışına ilişkin veriler artık tarihte görülemez oldu Antik Yunan'da ve Roma'da erkek çocukların belli bir yaşa gelinceye kadar, daha yaşlı yurttaş erkeklerle beraber olduklarını, adeta onlar tarafından "eğitildiğini" görüyoruz ama kadınlara ilişkin anlatılanlar birkaç sözden ibaret Bu durum birçoklarının Roma ve Yunan eşcinselliği diye bahsettiği şeydir Ancak, bugün için "ahlaki sistemimiz" içinde olumlu yer tutmayan eşcinselliğin, o zaman eşcinsellik diye bir kavramla ifadelendirilmediği, durumun toplumun düzenlenişinde bir olgu olduğu atlanmamalıdır


Değişen toplum yapılarının incelenmesi sürdürüldüğünde cinsel davranış ve cinsel rol konusundaki değişimleri de görmek olanaklıdır Ortaçağ Fransa'sında, ekonomik sistemin düzenlenişi, mülke sahip olanlar arasında sadece büyük erkek çocuğun resmi evlilik yapmasına izin veriyordu Diğer erkek çocuklar ise gayri resmi sayılan ilişkiler kurup, bunlardan çocuk sahibi olabiliyorlardı Daha sonradan, Fransa krallarının çoğunun eşcinselliğinin, karıları olmak ve tahta varis bırakmak koşuluyla kabullenildiği görülmektedir "Eşcinselliğin" toplumsal örgüde işlevsel bir yeri vardı, şüphesiz Ama, bugün, aile yapısının çekirdek aileye dönüşmesiyle, toplumsal kurgu bunun üzerinde yükselirken, eşcinsellik, toplumdışı ve sapkınlık olarak nitelendiriliyor


Cinsel rol gibi, cinsel davranışın da mutlak olmadığını, toplumsal yapı ve kültürel birikime göre değiştiğini, tüm biyolojik temeline rağmen "öğrenildiğini" ve "öğretildiğini" anlatmaya çalışırken, eşcinsellik üzerinden örnekleme yapılması, başkalarının da olmadığı anlamına gelmemeli Bugün "ensest" dediğimiz şey, "çocuk seviciliği" dediğimiz şey; hepsi hepsi toplumsal düzenlenişe, zamana göre anlam kazanmaktadır


Gelelim bugüne Zamanla değişen cinsel davranış kalıplarından, güne uygun olanları, çocukluktan itibaren öğretilmekte Eğer, özel olarak öğretilmek istenen bir şey yoksa, eylemin kendisinin fiziği dışında, bir sınırlama, zorlama olmaması beklenir Ancak, biliyoruz ki, homoseksüelliğin yanlış, heteroseksüelliğin doğru; ensestin, çocuk seviciliğinin iğrenç, bizim için tanımlı yaş, ırk, din ve cins’ten "birini" seçmenin iyi; tek eşliliğin doğru, çok eşliliğin yanlış olduğu nasıl olduğunu hiç bilmediğimiz bir şekilde öğretilmiştir Bir gün gelip de, nasıl bildiğimizi kendimize sorduğumuzda, bazı kavrayışlarımız olduğunu ve bunların hep onaylanmış olanlar olduğunu görürüz Üzerimizde özel bir zorlama olmadığını düşünürüz Ama, heteroseksüellik doğal, tek eşlilik doğru olarak gösterildiğinde, geri kalanları yanlış, doğal olmayan olarak varsayılmamış mıdır zaten?


Kadın ve Erkek Cinselliği


İnsanların bağımsız birer eyleyen olmayıp, yönlendirilebilir olmalarını sağlayan araçlardan bir tanesi cinsel eylemin sınırlarının çizilmesidir Erkek ve kadın için ayrı ayrı tanımlanmış cinsel rol ve davranışlar, erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliğini sürdürecek/yeniden üretecek şekilde kurumlaşmıştır Bu kurumlaşmada kadın cinselliği, erkeğin talebine yanıt verecek şekilde tanımlanmıştır Bireyin kendi başına değil de, kendisinde varolan ve bir gereksinimi karşılayan şeylerden ötürü toplumsal olabildiği bugünkü durumda, kadın kendisini ortaya koyarak değil (kendisi olabilme şansı, aynı zamanda bu nedenden de hiç olmadığından) kendinde olanı, bedenini ortaya koyarak toplumsallaşabilir Kadın, tanımlanmış normlara göre "güzel" olduğu ölçüde ya da anneliği aracılığıyla toplumsallaşabilmekte Bunun dışında kalan, kadınların cinsiyetleri bile tartışma konusu olmaktadır


Kadın ve erkek cinselliğinin farklı tanımlanışı, cinsel rollerin, dolayısıyla toplumsal konumlanışın da farklı olması anlamına geliyor Cinsel davranışın tanımlanmış olan biçimlerindeki en küçük farklılaşmanın bile küfürlerin ve alayların konusu olması (kaldı ki kadın bedeni herşeyiyle küfür malzemesi) vurgunun cinsel eylemin kendisinden çok, dışlama aracılığıyla dayatılan bir toplumsal kurumlanışın reddedilişine olduğunu gösteriyor


Cinsel eylemin sınırlanışının, eylemin kendisiyle değil de toplumsal kurumlanışla belirlendiğinin çarpıcı örneklerini yine Antik Yunan ve Roma'da bulmak olası: kurulabilecek cinsel ilişkiyi belirleyen şey tarafların köle ya da yurttaş, kadın ya da erkek, yetişkin ya da çocuk olmalarıdır Burada anahtar sözcükler "aktiflik" ve "pasiflik"tir Yurttaş yetişkin erkek aktif olmalıdır; onun pasifliği hiçbir şekilde hoş görülemez Hele de aktif lezbiyenlik yapan kadın aşağılıktır, öyle ya yetişkin yurttaş erkeğin rolüne soyunmuştur Ancak, yetişkin, yurttaş ve aktif erkeğin de tanıması gereken bazı erkler vardı: karısı, köleleri ve metresiyle ilişkiye girebilir fakat hayvanlarla, tanrılarla ve ölülerle giremezdi Yine de bir kölenin efendisinin içine girmesi hoş karşılanmazdı ("becermenin" iktidarı ve küfürlerdeki yansısı burada gelişmeye başlamış olsa gerek)


Bir diğer önemli gösterge de, Atina yasalarında, bir oğlana ya da kıza tecavüz edenler için konan cezaların aynı olması, tazminatın toplumsal konuma göre değişmesidir


80’lerde Türkiye’de kadın hareketi, kendisini ifadelendirmeye çalıştığında, sosyalistlerin de içinde olduğu geniş bir kesim tarafından, cinsel eylemin genel eylemden aşağı görülerek ayrıklaştırılmış olmasından yararlanarak "bunlar cinsel özgürlük istiyorlar" diye saldırıya uğramıştı Erkeğin cinsel rolüne yönelik tehditin motive ettiği bu saldırıların gerçeğinin farkına varılmadığından "hayır" diye başlayan bir dizi savunmayla ne kadar "masumane" istekler dile getirildiği anlatılmaya çalışılmıştı Öyle ya, kadınların bildikleri (yaşadıkları değil) aslında sadece gördükleri cinsel davranış erkeğinkiydi Bu cinsel davranışın özgürcesi de her önüne gelenle yatağa girmek olabilirdi! Böyle bir kavrayışın, biraz daha derinleşerek, cinsel eylemin tene, aslında tene de değil cinsel organlara indirgenmesine dayadığı görülebilir Kadın vajinası, bunun sonucunda, erkek için olduğu kadar, kadın için de saplantı durumuna geldi Tecavüze uğrayan kadınlar için fiziksel acıdan çok, kişiliklerinin tümden yok edildiği duygusu ağırlıktadır Ama, fiziksel farklılıkları bir yana, erkeğin laf atmasıyla, tecavüz etmesi arasında bir fark yok Başka birçok durumda olduğu gibi, bu iki durumda da kadınların onuru çiğneniyor, varlıkları yok sayılıyor


CİNSEL ÖZGÜRLÜK


Cinsel konular toplumumuzda, nedense, hep tabudur Cinsellik konusunda pek konuşulmaz İrdelemeler yapılmaz Herkes bir şeyleri, üstünkörü de olsa, bilir, ama konuşmaz ve tabii ki gönül rahatlığıyla yaşayamaz Bunun nedeni, cinselliğin tabu olmasına karşın, konu bireysel düzeye indirgendiğinde, özel yaşam temelinde düşünüldüğünde, gerçekte 'özel' ve 'bireysel'in olmaması ve konunun adeta 'kamu'nun ortak malı olarak görülmesinin sonucu da herkesin herkese, bu konuda konuşma hakkını kendinde görmesidir


Cinsellik ve cinsel yaşam kişiye özeldir ve kişilerin bunu gönül rahatlığıyla yaşayabilmeleri gerekir Özel yaşam, karışılamaz bir özel alandır Cinsel özgürlüğün ve cinsel yaşamın da bu alanda önemli bir yeri vardır Cinsel özgürlük dediğimizde, kadınlar açısından düşünürsek, bekaret baskısı, birlikte yaşama, eşcinsellik (homoseksüellik) ve biseksüelliğe karşı önyargı ve baskılar, flörte karşı çıkılması gibi konular, hemen aklımıza gelebilecek, önemli konular


Bekaret baskısıyla biz kadınlar çok fazla sınırlanır ve hatta bazen de deyim yerindeyse, boğuluruz Yukarıda saydığımız toplumdaki tabulardan biridir bekaret 'Bekaret' yüzünden dağılan yuvalar, işlenen namus cinayetleri, kavgaları toplumumuzda sık rastlanır olaylardır Ailenin namusu, ailedeki kadınların omuzlarına yüklenmiştir Buna ihanet ederse, cezası dayaktan başlayıp, ölüme kadar varabilir Toplum da böyle kadınlara 'kötü' gözüyle bakar ve damgalar Bu kadın, onların gözünde artık 'potansiyel' bir '******'dir


Sevindiricidir ki, bu önyargılı çarpık tutum, toplumun özellikle eğitim ve bilinç düzeyi yüksek kesimlerinde değişmeye ve yok olmaya başlamıştır Bu da yerindedir Çünkü, gelişmeyle birlikte, kişilerin özel yaşam haklarına duyulan ve gösterilen saygının da artması beklenen bir durumdur


Her ne kadar özel yaşam, kişisel ve cinsel olsa da, flört ve birlikte yaşama, toplumda tam anlamıyla kabul görmemiş durumlardır Bireylerin, istedikleri kişilerle, istedikleri gibi yaşama istek ve haklarına saygı duyulmaz Oysa bireyler, başkalarının haklarını çiğnememek koşuluyla, özgürlüklerini sonuna kadar kullanma hakkına sahiptirler Birlikte yaşamanın 'zina' olarak kabul edildiğini hemen hepimiz biliriz Ceza yasası taraflardan birinin evli olması durumunda eylemi suç olarak nitelendirmiştir Bu nedenden dolayı da, böyle bir ithamla yakalanan kadın ve erkek cezayı hak ederler Ancak, her zaman olduğu gibi, yine kadının cezası daha fazladır Kadının zina suçunu işlemiş sayılması için, bir evde/yerde söz konusu erkekle tek başına, 'uygunsuzluk' koşulu aranmaksızın bulunmuş olması yeterli görülürken, erkeğin söz konusu kadınla, ayrı bir ev tutarak birlikte yaşamış olmasının ispatlanması halinde bu zina nedeni olmaktadır Biz kadınlar yasalardaki bu haksız durumun dışında, bir de toplumun damgalaması ile çifte ceza görürüz Erkekler ise, toplumun değerlerine göre, yine 'elinin kınasını yakmıştır' Bu durumdan gurur bile duyabilir


Bu konuda yasalara bakışımız, varolan haksız düzenlemelerin iyileştirilmesi yönünde istemde bulunmak şeklinde söz konusudur Ülkemiz nüfusunun yarısını oluşturan biz kadınlar, eğer gerçekten istersek, yasalardaki eksiklik ve haksızlıkların giderilmesini sağlayabiliriz


Bu başlık altında ele alacağımız bir diğer konu da cinsel tercihler konusunda toplumda varolan önyargı ve baskılardır Bu başlık altında eşcinsellik dediğimiz homoseksüellik ve her iki cinsle de beraber olan için kullandığımız biseksüellik yer alıyor


Eşcinsellik dendiğinde, bazı çevrelerden gelen tepkiler, bunun sapıklık, hastalık, anormallik, doyumsuzluk olduğu yönündedir Oysa, kişinin kendi cinsinden biriyle beraber olmak istemesi, tamamen, o kişinin cinsel seçimidir Ayrıca, son yıllarda eşcinsellik konusunda yapılan araştırmalar sonucunda, cinssel seçimler konusunda, genlerden kaynaklanan etkilerin varlığı da savunulmaktadır Eşcinselliği, ister fiziksel nedenlerden kaynaklansın, isterse kişinin özgür irade ve duyguları etkilesin, sonuçta birey, ne istediği ve bunu nasıl yaşamak istediğine kendi karar verecektir Heteroseksüellik (bireyin tercihini karşı cinsten yana kullanması) sanıldığı gibi 'normal' değil, yalnızca 'sık görülen' bir cinsel tercihtir Eşcinselliğin yanı sıra, biseksüellik (bireyin tercih yapmadan her iki cinsle de birlikte olması) de kişinin cinsellik yönünde bir seçimidir Bu kişiler seçimlerini her iki cinsle de birlikte olma yönünde yapmışlardır


Eşcinsellik ve biseksüellik konularında karşılaşılan sorunlarda başvurulabilecek herhangi bir koruyucu yasa bulunmamaktadır Ancak, bu konularda başvurabileceğimiz kadın hakları, insan hakları ve demokrasi ile ilgili çalışmalar yapan kuruluşlar bu konuda bize yardımcı olabilecek kuruluşlardır Örnek olarak, Helsinki Yurttaşlar Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Vakfı vb

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.