Prof. Dr. Sinsi
|
Büyük Sır(Okunması Gereken Bir Yazı)(Galatasaray'ı Anlatıyor Ama Herkes Okumalı...)
Çok eski tarihte Alpaslan abi tarafından kaleme alınmış bir yazı Biraz uzun bir yazı olabilir ama,kesinlikle okunmalı  
SIR
Bir telefon ısrarlı ısrarlı çalmakta  Mahmur gözlerini ovuşturarak uyanan Galatasaray Spor Kulübü'nün Başkanı Faruk Süren telefonun sabahın bu saatinde neden çaldığını öğrenmek üzere yatak odasından salona doğru yürümekte  Duvardaki takvim ise 17 Mayıs 2001 Perşembe'yi göstermekte  
Bir anda kendine gelir, bugünün öneminden olacak  Belki de istekli çalan telefonun ' beni aç' dercesine inlemesinden  -Efendim? der  Karşıdaki ses; -Saat 19 05' te Ali Bey sizi ve yönetiminizi Galatasaray Lisesi Tevfik Fikret Salonunda bekliyor  Mutlaka orada olun  -Siz kimsiniz ? Kim bu Ali Bey ? diye sorar Faruk Süren Ama aldığı cevap sadece ; -Biip biip biip, olur  
Peki ama kimdi bu Ali Bey? Faruk Süren telefondaki sesin etkisinde kalmıştır ama bir mana da verememiştir söylenenlere  Yine de başta Mehmet Cansun olmak üzere bütün Yönetim Kurulu arkadaşlarını arar  Meçhul şahıs ile arasında geçen konuşmayı "Etkileyici bir ses, emredercesine 'şu saatte şurda olun',dedi" diyerek açıklar  Onlar da şaşırmışlardır Başkan'ın anlattıklarına  Ama tüm Yönetim Kurulu üyeleri itirazsız bir şekilde bahsedilen saatte bahsedilen yerde olacaklarını söylerler  
Aşağı yukarı aynı saatte bir başka telefon daha çalar  Yer: İtalya'nın Floransa şehri   Aynı etkileyici ses ve emredercesine bir davet  Fatih TERİM, ruhunda her zaman hissettiği Galatasaraylılığın vermiş olduğu heyecan ve biraz da merak ile ne olduğunu anlamadan kendini havaalanında ve İstanbul uçağını beklerken bulur  O da telefonda görüştüğü ve onun bir an önce havaalanına gelmesini sağlayacak Limuzin'i gönderen ayrıca uçak biletini rezerve ettiren meçhul kişiyi merak ediyordu  Ve tabii ki, kendisini çağırtan Ali Bey' i   Hem bukadar önemli ne olabilirdi ki, onu birdenbire havaalanına sürükleyen?
Atatürk Havalimanına indiğinde, şimdilik çözümü zor olan denklemin içinde yanlız olmadığını farketti  Ona doğru karmaşık duygular içerisinde yürüyen biri daha vardı  "Ölene dek Galatasaraylı", Hakan ŞÜKÜR  Sarılıp öpüştürler, kısa bir konuşmadan sonra birbirlerine aynı soruyu sordular; "Kim bu Ali Bey ?
" Saat 19 00 suları  Yer: İstiklal Caddesi, Galatasaray Lisesi önü  Lisenin önünde, içeri alınmayan gazeteciler vardı  Sadece muhabirler değil, spor yazarları da oradaydı  Onları da aramış olan meçhul kişi, çok önemli açıklamalarda bulunacağını söylemesine rağmen içeri alınmıyorlardı Bu da doğal olarak meraklarını artırıyordu  Faruk SÜREN, gazetecilerden uzak bir bölümde diğer arkadaşlarını beklerken, yanındaki Mehmet CANSUN' a şaşkın ama biraz da alaycı bir ses tonuyla -Allah Allah, şu gazeteciler içerisinde Galatasaray'a antipatisi olan yazarlar bile var, çok ilginç  Ne işleri olabilir ki burda?Halbuki onlar araştırma gereği hissetmeden yazmaya alışıktırlar  Hem sonra bu gazetecilere kim haber verdi ki ?
Elbetteki bu soruya cevap veremedi Mehmet CANSUN  Çünkü, onun kafasında hala "Neden burdayız?" sorusu vardı  Ve yanıtsız olan bu sorudan dolayı düşünceli idi  Onun gibi zeki bir insanın 40-45 saniyelik bir duraksamadan sonra -Efendim! demesi, yaşanan olayların ne kadar karmaşık olduğunu kanıtlıyordu sanki  
Saat 19 00'a doğru, birbiri ardına bütün Yönetim Kurulu üyeleri Galatasaray Lisesi önüne gelmeye başlamışlardı, gazetecilerin markajından sıyrılanlar kendilerini diğer arkadaşlarının yanına zor atıyorlardı  Bu arada Fatih Terim ve Hakan Şükür de Lise önünde görününce ortalık iyice karıştı  Gazetecilere göre, Yönetim Kurulu üyeleri tamamdı da bunlar nereden çıkmıştı şimdi? Aslında gazeteciler gibi yöneticiler de şaşkındı  Onları görünce tarifsiz duygular içinde donup kaldılar   Gayet de sevindiler, çünkü eski dost düşman olmazdı  Yönetim Kurulu üyelerinin ve Başkan'ın bu şaşkın durumlarını gören Fatih Terim bundan pek etkilenmemişti  Zaten, davetin yönetimden gelmediğini daha telefonda hissetmişti  Çünkü ona emir falan vız gelirdi  Ama ses öyle otoriterdi ki, o da itaat etmişti  Ve Hakan' a da bunu havaalanında söylemişti  Tam o sırada Kaptan Bülent KORKMAZ göründü  Eski hocası ve takım arkadaşıyla kucaklaştıktan sonra aynı sorular sorulmaya başlandı  
Elbetteki kimse açıklayıcı bir şeyler söyleyemiyordu Herkes Lisenin giriş kapısının önünde beklemekteydi  Ama nedense lisenin bütün kapıları kitli ve içeride hiç hareketlilik yoktu Zaten İstiklal Caddesinde de bir gariplik vardı ya, neyse  Saatler Tam 18 55'i gösterdiğinde kapı açıldı  Kapıda görünen kişi, sanki tanıdık bir simaydı ama hiçbiri birşey sormaya cesaret edemiyordu  Kapıyı açan kişi "Vatan Şairi" Emin Bülent SERDAROĞLU'ydu  Yani Galatasaray Spor Kulübünün 2 Numaralı kurucusu  Sadece oraya neden getirildiğini anlayamayan Fahriye YEN'in yüzünde şaşkınlık, beyninde yankılanıp dudaklarından dökülen -Bu İmkansız! nidası vardı  Aslında Fahriye Hanımın aklında çok çelişkili sorular da vardı  Daha 7-8 ay önce Galatasaray Spor Kulübü'nün 95 kuruluş yıldönümüne davet edildiğinde, bu törene, kalmış olduğu Huzuevinin döküntü bir minübüsüyle gelmişti  Ama şimdi öylemiydi? Kendisine önce harikulade giysiler yollanmış, aşağıda bekleyen Limuzin'e ise bir doktor ve bir hemşire eşliğinde bindirilmişti  Ayrıca bir de ambulans vardı onları izleyen  Etraftakiler Fahriye Hanımın mırıldandığı "imkansız" sözcüğününden birşeyler çıkartmaya çalıştılarsa da, neyin imkansız olduğu konusunda hiçbirşey anlayamadılar  
Kapıyı açan Emin Bülent Bey gerçek bir evsahibi edasıyla -İçeri buyurun efendim diyerek misafirleri ! içeri davet etti  Liseden içeri girenler, Mekteb-i Sultani'nin ilk kez bukadar ürpertici bir havada olduğunu farkettiler  Aslında burası hepsinin evi sayılırdı, hava da soğuk değildi neden bukadar ürperiyorlardı ki? Ah bir bilebilseler  Bunları düşünürken kendilerini Emin Bülent Bey'in peşinde ve medvenleri çıkarken buldular  
Tevfik Fikret Salonuna girdiklerinde kürsünün arkasında oturan kişilerin kim olduğunu çözmeye çalıştılar  Bazıları biraz şüpheci davransalar da çoğu tanıyamadı bu insanları  Herkes kendilerine ayrılan koltuklara oturdu  Sessizdiler  Kürsüde oturanların heybetinden çekinerek kimse ağzını bile açamıyordu  Sadece beyinlerini kemiren soruları kendi kendilerine sorabiliyorlardı  -Kimdi bunlar? -Koskoca Galatasaray Spor Kulübü yöneticileri ve buraya çağırılan eski Teknik Direktörü, şimdiki kaptanı ve eski golcüsü 
Kürsüye adını yeni öğrenecekleri Emin Bülent Bey geçti ve mikrofonsuz bir şekilde ama gür bir sesle: -Hoşgeldiniz! Ben, Emin Bülent SERDAROĞLU  Bizleri kırmayıp buralara kadar geldiğiniz için kendim ve arkadaşarım adına sizlere teşekkur ederim Bu arada şunu da ilave etmeliyim ki sizlere teşekkür borçluyuz   Konuşmayı dinleyenler hayretten açılmış gözlerinden süzülen gözyaşlarını saklamaya çalıştılar  Emin Bülent Bey yapmış olduğu kısa giriş konuşmasından sonra, kürsüde oturan diğer şahsiyetlere döndü, masanın en başında oturan şık ve bir o kadar da yakışıklı beyefendiyi eliyle ama sessiz bir şekilde kürsüye davet etti  Bu sırada salonda çıt çıkmıyordu, ta ki Fahri Yen Hanımefendinin haykırarak -Hayır, bu olamaz! demesine kadar  Fahriye Yen ağlıyordu  O yaşlı bedeni bukadar heyecana dayanacak gibi değildi ama kürsüye gelen konuşmacı bu olanlardan hiç etkilenmeden konuşmasına başladı  
-Sevgili Galatasaraylılar, çağrımıza uyup eksiksiz bir şekilde buraya geldiğiniz için teşekkür ederim  Ben, Ali Sami YEN  Kürsüde dimdik duran bu insanın söyledikleri Fahriye Hanımın ardından, diğerlerini de hıçkırıklara boğmak üzereydi ki Ali Sami Bey devam etti : -Kuruluş amacımızı açıkladığım 1 Kasım 1905'ten bu yana çok uzun zaman geçti Doğrularıyla, yanlışlarıyla neredeyse koskoca bir yüzyıl geride bırakıldı İlk günlerde, sınıf arkadaşlarım ve dostlarımızın ortak amacı olan başarı ve kalıcılık konusunda ne kadar haklı olduğumuzu bugün geriye baktığımızda görüyorum Ve 1 Ekim 1905'te söylediğim; "Amacımız İngilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve isme sahip olmak Türk olmayan takımları yenmek " sözünün, bugün sizler tarafından en üst seviyeye çıkartılmış olması bana ve arkadaşlarıma tarif edilemez duygular vermiştir Bizler, sizleri gururla izlemekteyiz   Galatasaray'ım ızın katettiği yollar ve bulunduğu mevkii, alınan kupalar; Ve elbetteki Avrupa Şampiyonlukları Galatasaray'ımızın sağlam geleceğinin temeli olmuştur  Sizlerle Gurur Duyuyoruz  Teşekkür ederim
Ali Sami Bey, konuşmasını bitirip arkadaşlarının bulunduğu masaya doğru döndüğünde kurucularımızdan Emin Bülent SERDAROĞLU, Asım Tevfik SONUMUT, (Şehit) Celal İBRAHİM , Bekir Sıtkı BİRCAN , Tahsin NAHİT, Reşat ŞİRVANİ, Refik Cevdet KAPLAKÇIOĞLU ve Abidin DAVER Beyler onu ayakta alkışlıyorlardı  Aynı anda salonda bulunan dinleyiciler de titreyen elleriyle alkışlamaya çalışıyorlardı   İçlerinde baygınlık geçirenler, hıçkıra hıçkıra ağlayanlar vardı  Yine aynı saniyelerde ön sıralarda oturanların arkasında ki geniş boşluktan kuvvetli alkış sesleri gelmeye başladı  Adeta beyinlerin içinde çınlayan bu alkışların sahibini görmek için kafalarını çeviren Galatasaraylıların dilleri tutuldu  
Çünkü bu alkışların sahipleri arasında "Vatan Uğruna Şehitlerimiz"den Hasnun Galip vardı  Kafkas Cephesinde Şehit edildiğinde göğsünde GS rozeti bulunan Abdurrahman Robenson vardı  Çanakkale Aslanlarından Mehmet Muzaffer vardı  Kısacası Vatan uğruna çeşitli cephelerde canlarını feda eden tüm Galatasaraylılar ordaydı  Sait Halim Paşa ve Daniş Tunalıgil gibi Ermenilerin kurşunları ile şehit edilen Galatasaraylılar da elbetteki alkışlayanlar arasındaydılar  Efsane hocalarımız ve sporcularımızdan Tevfik Fikret, Muslih Hoca, Sabri Mahir, Arslan Nihat, Boduri, Metin Oktay, Gündüz Kılıç, Rober Eryol, Bosko Kajganiç, Salim Şatıroğlu ve hepsi ama hepsi ordaydı  En arka sıralarda ise biraz yüksekçe bir yerde duran 2 kişi daha vardı  
Birisi, elinde sarı ve kırmızı iki gül tutan GÜL BABA, diğeri ise kocaman bir bayrağı sağ kolunu havaya kaldırmış bir şekilde sallayan Karıncaezmez ŞEVKİ  
Ogün orada yaşanan olaylar, orada bulunanların hayatlarında kimseye anlatamayacağı ve tarif edemeyeceği şeylerdi  Dışardaki gazeteciler ve diğer insanların içerde olup biten hiçbirşeyden haberleri yoktu  Olamayacaktı da  
Alpaslan Dikmen
Ufuk Cebe
|