07-12-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Mustafa Kemal Ve Hatice
Can Dündar'ın Milliyet Gazetesi'nde 14 Şubat 2007 tarihinde yer alan köşe yazısında Mustafa Kemal Atatürk'ün gençlik yıllarında, komuşu kızı Hatice ile yaşadıklarını kaleme alan yazısı :
Selanik'te öğrenci iken, Nadire diye bir komşu kızı varmış Ciğerlerinden hasta olan bu kız Mustafa'ya pek hayranmış Her geçişinde pencereye koşar, ona bakarken yüzünü al basarmış Bir gün komşu kızı Hatice'ye açılmış: "Mustafa Bey, öteki arkadaşlarına hiç benzemiyor" demiş Bu gizli sevdayı Mustafa'ya hissettirmeye karar vermişler Hatice, Zübeyde hanımların evine girer çıkarmış Bir cuma, ailece oturmaya gitmişler Mustafa evde yokmuş Hatice, üst kattan bir şey getirmesi istendiğinde aklındaki planı uygulamaya koymuş Sofadan geçerken, saksı içindeki kırmızı karanfillerden birini gizlice koparmış Mustafa'nın üst katta soldaki yatak odasına dalmış Karyolasının başucundaki masanın üzerinde açık duran tarih kitabının üzerine karanfili bırakmış Korkudan titreyerek koşar adım aşağı inmiş Çiçeğin Nadire'den geldiğinin anlaşılacağına eminmiş Az sonra Mustafa eve gelmiş Zübeyde Hanım'ın ve Hatice'nin annesinin ellerini öpmüş Hatice'nin de elini sıkmış O dönem Türkler arasında el sıkma adeti olmadığından Hatice şaşırmış biraz Zaten gizlice bıraktığı çiçekten dolayı pek heyecanlıymış Mustafa bu heyecanı hissetmiş; gözlerini Hatice'nin gözlerine dikmiş Küçük kız ne yapacağını bilememiş Mustafa "Ders çalışmam lazım" deyip yukarı çıkmış Çıkar çıkmaz da tekrar aşağı indiği ayak seslerinden anlaşılmış Hatice kalbinin duracağını hissetmiş Çünkü, geldiğinde Mustafa'nın elinde o kırmızı karanfil varmış "Bu çiçeği benim kitabımın arasına kim koydu?" diye bağıracak diye çok korkmuş Hatice "Ben ettim, sen etme" der gibi bakmış ona Mustafa, Hatice'yi müstehzi gözlerle süzdükten sonra dışarı çıkmış Hatice hemen gidip olanları Nadire ablasına anlatmış "Ölüyordum korkudan Bir daha beni böyle işlere sokmayın" diye yalvarmış Nadire, çiçeğinin adresine ulaşmasının keyfiyle beklemeye başlamış
Aradan epey bir zaman geçmiş Bir gün Hatice, Zübeyde Teyze'sinin kendisini oğlu Mustafa'ya istediğini öğrenmiş Ama Hatice'nin annesi, Mustafa asker olup uzaklara gidecek diye bu izdivaca yanaşmamış Konu kapanmış
Mustafa, Harbiye'de okumak için İstanbul'a gitmiş Lakin annesine gönderdiği her mektubun altına "Hemşiremiz Hatice Hanım'a da mahsus selamlar ederim" cümlesini eklemeyi hiç ihmal etmemiş Harbiye'den erkanıharp yüzbaşısı olarak çıktığında Hatice'yi yeniden istetmiş Bu kez Hatice'nin ailesi razı olmak üzereyken sarayda çalışan bir ahbapları onları uyarmış: "Ben, onun hakkında saraya gelen jurnalleri okudum İstikbali çok karanlık Aman uzak durun" demiş Hatice'nin annesi, kızını alelacele bir başkasıyla evlendirmiş
Yıllar geçmiş Mustafa Kemal, "Atatürk" olmuş, Evlenip çoluk çocuğa karışan Hatice, yaşadıklarını 1920'lerde bir kış günü, Kocaeli'nde Maarif Müdürü olan apartman komşusu Münir Hayri Bey'e anlatmış Münir Hayri, daha sonra sinema tahsili için yurtdışına gitmiş Döndüğünde Atatürk kendisinden hayatını perdeye yansıtacak bir senaryo yazmasını istemiş Senaryonun esaslarını da bizzat dikte ettirmiş
- Münir Hayri : Filme başka neler koymalıyız?
birazda çekinerek;
- Munir Hayri : er filmde kadın ve aşk unsuru aranır, bilmem nasıl emredersiniz
emiş ve yıllar önce Hatice'den dinlediği hikayeyi Atatürk'e nakletmiş
Hatırlamış Atatürk; gülmüş:
- M K Atatürk : Ben, Hatice'nin o karanfili kendi hesabına koyduğunu sanmıştım Hatice zekası, güzelliği ve terbiyesiyle örnek bir kadındı Her vakit hayatımın en değerli hatıraları arasında kalacaktır
Sonra Nadire'yi de hatırlamış;
- M K Atatürk : O kızcağızı da bir katiple evlendirdiler Sonra öldü
Birkaç gün düşündükten sonra Münir Hayri'yi yeniden çağırmış Atatürk "Tamam" demiş Atatürk  
- M K Atatürk : Bizim çocukluk hikayesini filme koyalım Yalnız Hatice'nin ismini koymayalım Bu, çok masum ve hiç de şerefsiz olmayan bir hikayedir, ama belki Hatice'nin torunları filan istemezler
Münir Hayri'nin senaryosu "Ben Bir İnkılap Çocuğuyum" adını taşıyordu; Atatürk rahatsızlandığı için çekilemedi
Zübeyde Hanım'ın ikinci eşi ve Mustafa Kemal Atatürk'ün üvey babası olan Ragıp Bey'in kardeşi Memduh Hayrettin Bey ile Vasfiye Hanım'ın kızı Fikriye Hanım ve Atatürk arasında bir ilişki olduğu söylense de Milli Mücadele döneminde Ankara İstasyon Binasında ve eski Çankaya köşkünde Fikriye Hanım ile birlikte yaşamalarına rağmen ortadaki akrabalık ilişkisinden öteye geçilmediği aşikar Fikriye hanım Almanya'nın Münih şehrine gönderdikten sonra 29 Ocak 1923'te İzmir'in sayılı zenginlerinden Uşakizade Muammer Bey'in kızı Latife Hanım'la evlendi 1924'de yapılan Sonbahar Seyahati sırasında çift kavga etti ve Mustafa Kemal Paşa Erzurum'dan İsmet Paşa'ya telgraf çekerek boşanacağını bildirdi Ancak az sonra yaverleri Salih Bey (Bozok) ve Kılıç Ali Bey'in aracılığıyla boşanmasından vazgeçti Fakat bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihinde son buldu
|
|
|