Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Nesil Bilinçlendirme Kampı - Gizli Tehlikeler & Tehditler > Atatürk Köşesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çanakkale, şiirleri

Çanakkale Şiirleri

Eski 07-12-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çanakkale Şiirleri



BİR YOLCUYA

( Bu şiir Gelibolu yamaçlarında yazıldı)



Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,

Bu toprak, bir devrin battığı yerdir

Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,

Bir vatan kalbinin attığı yerdir


Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,

Gördüğüm bu tümsek, Anadolu’nda,

İstiklal uğrunda, namus yolunda,

Can veren Mehmed’in yattığı yerdir


Bu tümsek, koparken büyük zelzele,

Son vatan parçası geçerken ele,

Mehmed’in düşmanı boğuldu sele,

Mübarek kanını kattığı yerdir


Düşün ki, hasrolan kan, kemik, etin

Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,

Bir harbin sonunda, bütün milletin,

Hürriyet zevkini tattığı yerdir

NECMETTİN HALİL ONAN


ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE




Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?


En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,


-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya


Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,


Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!


Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”


Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi


Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!


Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer


Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer


Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,


Osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada!


Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk


Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk


Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela


Hani tauna da zuldür bu rezil istila


Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,


Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,


Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;


Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,


Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz


Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz


Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,


Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab


Öteden saikalar parçalıyor afakı;


Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;


Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;


Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin


Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,


Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam


Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer


O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer


Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,


Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak


Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,


Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller


Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,


Sürü halinde gezerken sayısız tayyare


Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler


Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!


Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;


Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?


Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?


Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam


Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,


Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;


Bir göğüslerse Huda’nın edebi serhaddi;


“O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi


Asım’ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek:


İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek


Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar


O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,


Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,


Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!


Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!


Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer


Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i


Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi


Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?


“Gömelim gel seni tarihe”desem, sığmazsın


Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab


Seni ancak ebediyetler eder istiab


“Bu, taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına;


Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;


Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;


Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;


Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;


Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan;


Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;


Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,


Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;


Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;


Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana


Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına


Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,


Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i,


Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran


Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,


O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;


Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;


Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın Heyhat,


Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat


Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,


Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber


MEHMET AKİF ERSOY


ÇANAKKALE




“Söyle arkadaşım “dedi Anadolulu Mehmet

Yanıbaşında ki Anzak erine

“Nerelerden kopup gelmişin

Neden çökmüş bu mahsunluk üzerine”

“DÜNYANIN ÖBÜR UCUNDAN” dedi gencecik Anzak

“Öyle yazmışlar mezar taşıma

Doğduğum yerler öylesine uzak

Örtündüğüm topraksa gurbet bana”


“Dert edinme arkadaşım” dedi Mehmet

“Değil mi ki yurdumuzun koynundasın ilelebet

Sende artık bizdensin

Sende bencileyin bir Mehmet”


Çanakkale toprağının

Üstü cennet altı mezar

Kavga bitmiş mezarlarda

Kaynaş olmuş yiten canlar

“Ya sen” dedi Mehmet

Oyun çağındaki İngiliz erine

“Yaşın ne senin kardeş

böylesine erken buralarda işin ne”


“Yaşım sonsuza dek on beş”

dedi ufak tefek İngiliz eri

“Köyümde askercilik oynar

coştururdum trompetle bizimkileri


Derken kendimi cephede buldum

Oyun muydu gerçek miydi anlamadan

Bir sahici kurşunla vuruldum

Sustu boynumdaki trompet


Son verildi böylece oyundan bozma işime

Gelibolu’da bana bir yer kazıldı

Mezar taşıma ON BEŞİNDE TRAMPETÇİ yazıldı

Öyküm de künyem de bundan ibaret


Yağmur yağıyordu usul usul toprağa

Gözyaşları düşerek üstüne sanki

Damla damla ağlıyordu uzaktan uzağa

Sahibini yitiren bir trompet

“Ya sizler” dedi Mehmet

Dünyanın dört kıtasından

Mezar dolusu erlere

“Hangi rüzgar savurdu sizleri

bu bilmediğiz yerlere”


Kimi İngiliz’di kimi İskoç

Kimi Fransız dı kimi Senegalli

Kimi Hintli kimi Nepall

Kimi Avustralya’ dan Yeni Zellanda ’dan Anzak

Gemiler dolusu asker

Her biri niye geldiğinden habersiz

Gelibolu’nun oya gibi koylarından sızarak

Tırmanmışlardı dağa bayıra

Siper siper yara gibi yarılan toprak

Mezar olmuştu savaş ardından onlara


Kiminin BURADA YATTIĞI SANILIR

Kiminin ADI BİLİNSE DE MEZARI BİLİNMEZ

Kiminin de mezar taşında

On altı,on yedi on sekiz yaşında

EBEDİ İSTİRAHATE ÇEKİLDİĞİ yazılı

Çanakkale topraklarında

Her birinin erken biten yaşam öyküsü

Eski yazıtlar gibi taşlara böyle taşlara böyle kazılı

“anlamaz mıyım”dedi “halinizden kardeşler”

adına yazılı taşı bile olmayan asker

Anadolulu Mehmet


“Bende yüzyıllarca yaban ellerde

Neyin uğruna bilmeden can vermişim

Kendi yurdum uğruna can vermenin tadına

İlk kez Çanakkale’ de ermişim


Uğrunda can verdikçe vatanlaştı ancak

Ekip biçtiğim padişah mülkü toprak

Değil mi ki sizler alamazsanız bile

Bu topraklar almış sizleri basmış bağrına

Sizlere de vatan sayılır artık Çanakkale “


Çanakkale toprağının

Üstü cennet altı mezar

Kavga bitmiş mezarlarda

Kaynaş olmuş yiten canlar


Bir garip savaştı Çanakkale Savaşı

Kızıştıkça kızgınlığı dindiren

Ara verdikçe ateşe düşmanı kardeşe

Döndüren bir savaş

Kıyasıya bir savaştı

Ama saygı üreten bir savaş

Yaklaştıkça birbirine

Karşılıklı siperler

Gönüllerde yakınlaştı

Düştükçe vuruşanlar toprağa

Dostlar gibi kaynaştı


Savaş bitti

Ölenler kaldı sağlar gitti

Köylü köyüne döndü evli evine


Kır çiçekleri geldiler akın akın

Çekilen askerlerin yerine

Yaban gülleri dağ laleleri papatyalar

Kilim kilim yayıldılar toprağa

Siper siper

Toprağın savaş yaralarını örttüler

Koyunlar koruganları yuva yaptı kendine

Kuşlar döndü gökyüzüne kurşunların yerine

Çiçeğiyle yemişiyle yeşiliyle

Silah yerine sapan tutan elleriyle

Geri aldı savaş alanlarını doğa

Can geldi toprağa silindikçe kan izleri


Yeryüzünde cennet oldu öylece

O cehennem savaş yeri


Şimdi Çanakkale Gelibolu

Bahçe bahçe

Ülke ülke

Mezar dolu


Üstü cennet altı mezar

Çanakkale toprağının

Kavga bitirmiş mezarlarda

Kaynaş olmuş yiten canlar

“Huzur içinde uyusun”

Vuruştukları topraklarda

Kavgadan kinden uzakta

Yanyana dostça yatanlar


BÜLENT ECEVİT

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.