Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
aşk, değildir, kafi

Kafi Değildir Aşk

Eski 07-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kafi Değildir Aşk



KAFİ DEĞİLDİR AŞK!


Ankara'dan ayrılırken yanımdaki koltuk hala boştu

Doğrusu bu durumun hoşuma gitmediğini söylemeyeceğim

Siz de hak verirsiniz ki tanımadığınız biriyle yanyana

oturarak saatlerce yolculuk yapmak pek de hoş bir

durum değildir Ancak keyfim uzun sürmedi Otobüsümüz

Gölbaşı'na gelince durdu Bizim boş koltuğun sahibi de

ortaya çıkıverdi Oldukça yaşlı biriydi Otobüse

binerken gençten bir adam ona yardım ediyordu

Koridorda ilerleyerek bana yaklaştı Genç adamın

işaretiyle, yaşlı adama yol verdim, o da pencere

kenarındaki koltuğuna kendini bırakıverdi Genç adam,

"Hoşça kal dede," dedikten sonra kulağıma eğilerek,

"Biraz rahatsız ona yardımcı olur musunuz?"

diye rica edince çaresiz, kabul ettim


Otobüsümüz yeniden yola koyulunca, yaşlı adam hiçbir

şey söylemeden bir süre dışarıda akıp giden bozkırı

izledi Sonra sanki aniden anımsamış gibi bana

dönerek,

"Merhaba delikanlı," dedi titrek bir sesle "Yolculuk

nereye?"

"Antep'e," dedim İlk kez ona dikkatle bakıyordum Ve

onda ilgimi çeken şey yüzündeki keder oldu Ağarmış

saçları, alnındaki derin çizgiler, feri kaçmış kül

rengi gözleri, sanki yaşlanmanın doğal bir sonucu

değil de, derin kederini daha iyi vurgulamak için

yerleşmişlerdi yüzüne O da bir an beni süzdükten

sonra, "Niye gidiyorsun Antep'e?" diye yeniden sordu

Savcı gibi böyle sorular sorması canımı sıktı ama ayıp

olmasın diye yanıtladım "Yeğenimin nikahı var da"

Kül rengi gözlerinden bir ışık geçti "Düğün ha!" diye

mırıldandı "Görücü usulüyle mi evleniyor yoksa sevda

mi?" Daha fazla soru sormamasını umarak, "Görücü

usulüyle," diyerek kestirip attım

Başını sallayarak, kendi kendine gülümsedi Ben, artık

kurtuldum, diye düşünürken, yeniden söze başladı

"Görücü usulüyle evlenmek iyidir Arada sevda filan

olsaydı kötüydü" Yaşlı adamın, sorularından sonra

şimdi de Don Juan misali kendinden emin bir tavırla

aşk üzerine atıp tutması beni sinirlendirdi "Bu

konuları çok iyi biliyorsunuz galiba?" diye alaycı bir

tavırla sordum Alay ettiğimi anlamadı, gözlerine

tatlı bir özlem çöktü "Eh, biraz bilirim," dedi

"Başından çok macera geçmiş anlaşılan," dedim

alaycılığımı sürdürerek Yüzü ciddileşti Sonunda alay

ettiğimi anladı, şimdi bana kızacak, diye düşündüm ama

sandığım gibi olmadı "Bu işin macerası olmaz," dedi

yaralı bir ses tonuyla "Hakiki sevda tektir Sonuna

kadar da tek kalır"

"Yapma be dede, insanın gönlü o kadar dar mı?" dedim

"İnsanın gönlü geniştir geniş olmasına ama sevda kuşu

nazlıdır, öyle her önüne çıkan dala konmaz Her önüne

çıkan dala konana bizde başka ad verirler"

"Bu konuda anlaşamayacağız," diyerek konuyu kapatmak

istedim ama yapamadım Yaşlı adamın yüzündeki keder mi

desem, sesindeki tini mi bir şey bana engel oldu Bu

ihtiyarin sıkı bir hikayesi olduğunu sezinlemeye

başladım "Kusura bakma dede, ama sormadan

edemeyeceğim, sen hiç sevdalandın mı?" Hiçbir şey

söylemeden öylece yüzüme baktı sonra derinden bir iç

geçirerek, "Oldum ya," dedi "Sevdaya düşmemiş adam,

adam mıdır?" "Bak şimdi olmadı dede," diye güldüm "Az

önce sevda kötüdür diyordun, şimdi de sevdaya düşmemiş

adam, adam mıdır, diyorsun" O da gülmeye başladı

"İkisi de doğru," dedi "Sana hikayemi anlatırsam,

daha iyi anlarsın"


O zaman bütün bu girizgahı hikayesini anlatmak için

yaptığını anladım Ama artık yol arkadaşımdan

şikayetçi değildim, pür dikkat anlatacaklarını

dinliyordum


"Ben, iki çocuklu bir ailenin büyük oğluydum Babam,

Antep'teki bedestende kuyumculuk yapardı O zamanlar

bizim mahallede Yahudi bir aile yaşıyordu Dinlerimiz

ayrıydı ama iyi komşuyduk Onların Florid adında bir

de kızları vardı Çocukluğum bu kızla birlikte geçti

Bazen onların bahçelerinde, bazen bizim evin damında

oynardık Ama Florid biraz serpilince, annesi benimle

oynamasına izin vermemeye başladı Artık onu yalnızca

pencere kafeslerinin arkasında görebiliyordum İçimi

tuhaf bir duygu kaplamıştı Bu duygunun bir

arkadaşa duyulan hasret olduğunu sanıyordum Derken

bizim askerlik de geldi çattı Askerde Florid'in

yokluğunu daha çok hissetmeye başladım Ve bunun öyle

kolay kolay bitmeyecek bir sevda olduğunu anladım

Anlamasına anladım ama o bir Yahudi kızıydı, ben ise

Müslüman Bırakın evlenmeyi, birlikte görülmemiz

bile normal karşılanmazdı Ben askerde böyle tasa

içinde kıvranırken kötü haber geldi Florid

kendisinden yaşlı, kumaş tüccarı Yasef'le

nikahlanmıştı Florid'in ailesi pek varlıklı değildi, kızın yüklü bir

drahomasi yoktu Yasef yaşlıydı ama zengindi

Florid'in kıymetini bilirdi Haberi duyar duymaz zaten

zor geçen askerliğim tam bir cehenneme dönüştü Ne

söyleneni anlıyordum, ne emredileni yapıyordum

Komutanlarım uyardılar beni, azarladılar, sövdüler,

dövdüler; hayır, hiçbir şey kar etmiyordu Kısa sürede

adımız deli askere çıktı Neyse lafı uzatmayalım İyi

kötü askerlik böyle geçti Bu arada ben de, Florid'i

unutmaya karar verdim

Askerden dönünce de babam artık iyice yaşlandığı için

kuyumcu dükkanının başına geçtim Evden işe işten eve

gidip geliyorum Rastlantı bu ya, bir gün sokakta Florid'le karşılaştık Sıcacık

gülümsedi bana Yüreğimi bir çarpıntı aldı Ama Florid'e hiçbir şey söylemedim,

gülümseyemedim bile Florid geçti gitti yanımdan Kederle girdim eve

Ertesi gün zor kalktım yataktan, canım işe gitmek

istemiyordu Yine de dükkana gittim, çalışmaya

başladım ama nasıl çalıştığımı, ne yaptığımı ben de

bilmiyorum Öğleye doğru bir de baktım ki Florid

karşımda Manevisi bol, ela gözleri tatlı tatlı beni

süzmekte Gözler anlaşırsa dil susar derler Biz de

fazla konuşmadık Florid bana burmalı bir bilezik

ısmarladı Bileziğin bahane olduğunu biliyordum

"Bir hafta sonra hazır," dedim O gözlerini yüzümden

almadan, "Bir hafta sonra bileziği bizim eve getir,"

dedi

Onlarda ne olacağını biliyordum "Evime getir," lafını

ezber ede ede, gece gündüz çalışarak beş günde

bitirdim bileziği İşi gören kuyumcu arkadaşların ağzı

açık kaldı "Böylesi Saba Melikesi Belkıs'ın

hazinesinde bile yoktur," diyerek, gıpta ettiler bana

Bileziği sedef bir kutuya koyarak, vardım kumaş

tüccarı Yasef'in evine Kapıyı Florid açtı Yüzünde

ayni tatlı, davetkar gülümseyiş Evde başka

kimsecikleri de yok Sonrası Sonrası tahmin

edersin

Ama Antep küçük yer Üstelik her yerde olduğu gibi

burada da dedikoduya meraklı Kısa sürede Yasef'in

kulağına gitmiş bizim aşk Yasef olgun adam Oturup

düşünmüş, karısı genç, güzel, kendisi yaşlı, üstelik

karısını sevmekte ki deliler gibi En iyisi bu kentten

kaçıp gitmek Akşam Florid'e demiş, "Ben bu kentten

bıktım Şam'da akrabalarım var, onların yanına

taşınalım"

Ertesi gün Florid benim dükkana geldi Olanı biteni

anlattıktan sonra güzel gözlerini yüzüme dikerek,

"Benimle evlen Yasef'i bırakıp, burada kalayım,"

dedi

Ne diyeceğimi bilemedim, Florid'le evlenmeye kalksam,

millet beni kınayacak; kadın hem gavur, hem dul

Bıraksam gidecek

Ben böyle kıvranırken, Yasef erken davrandı, karısını

aldığı gibi tuttu Şam'ın yolunu

Herkes, "kurtuldun," diyor Bir de bana sor Gün

günden daha zor geliyor Aklımı kaçıracağım her köşe

başında, her kapının önünde onu görüyorum, kulaklarımda

onun sesi çınlıyor Florid'siz yaşamaya ancak bir yıl

dayanabildim Anamın yalvarıp yakarmalarına

aldırmadan, dükkanı küçük kardeşime teslim edip,

yanıma da yüklüce bir para alarak ben de tuttum Şam'ın

yolunu

Şam'da Yasef'in dükkanını bulmak zor olmadı Bu zengin

yahudiyi tanımayan yok Yasef'i gizlice izleyerek

evini öğrendim Ertesi gün sabah erkenden evin önünde

beklemeye başladım Yasef dükkanına gidince, eve

yaklaşmaya başlamıştım ki, esmer bir delikanlının

benden önce kapıyı çaldığını gördüm Birkaç saat sonra

çıktı evden O gidince ben yaklaştım eve Çaldım

kapıyı Florid beni görünce şaşırdı ama hiç sevinmişe

benzemiyordu "Niye geldin?" diye sordu azarlar gibi



"Sensiz olmuyor," dedim, üzüntüyle


"Çok geç" dedi

umursamaz bir tavırla, "ben seni unuttum"

Sanki başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü

"Konuşalım," dedim

"Konuşacak bir şey yok," dedi

Baktım ısrar etmek faydasız, kaldığım hana geri

döndüm Sabaha kadar düşündüm Ona hak verdim Ben çok

geç kalmıştım

Ortalık ışıyınca çıktım handan Şam'da ne kadar

çiçekçi varsa hepsini dolaştım, cebimde ne kadar para

varsa hepsine çiçek aldım Aldığım çiçekleri,

üç at arabasına yükledim Vardım Florid'in kapısına

Sabah serinliğinde mis gibi kokan çiçekleri sevdiğim

kadının evinin önüne yıktım, sonra ayrıldım

oradan"


Yaşlı adamın öyküsü çok etkilemişti beni,

Bravo dede," diye heyecanla söylendim "Bu yaptığın

çok güzel bir şey"

Yol arkadaşıma artık başka gözlerle bakıyordum Benim

için bir tur Anadolu bilgesi olup çıkmıştı Bu arada

otobüsümüz ilk molasını vermek üzere bir dinlenme

tesisinde durdu Birlikte indik O tuvaletteyken, bizim

otobüsümüzün muavini yaklaştı yanıma

"Gene ne anlatıyor Ayvaz Dede?" diye sordu

"Adı Ayvaz mi?" diye sorusuna soruyla karşılık verdim

"Onu tanıyor musun?"

"Abi, onu Antep'teki butun otobüs şoförleri,

muavinleri tanır"

"Nasıl yani?"

"Ayvaz Dede biraz sıkıntılıdır Memlekette en fazla

bir ay kalabilir, sonra kendini yolculuklara vurur"

"Tuhaf," diye mırıldandım "Neden böyle yapıyor?"

"Abi, bu Ayvaz Dede, gençken bir Yahudi karisini

sevmiş Kadın evliymiş Kocası durumu çakınca,

Ayvazdan kurtulmak için evini Şam'a taşımış

Bizimki bırakır mı peşlerini Haydi o da Şam'a Ama

kadın yüz vermemiş bizimkine Ayvaz Dedenin gururu

kırılmış tabii Çektiği gibi kasaturasını bir

güzel şişlemiş hem kadını, hem kocasını"

Şaşırmıştım, Ayvaz Dedenin anlattığı hikayenin sonuna

hiç benzemiyordu bu

"Sonra?" diye sordum meraklı muavine

"Sonrası, kendi de iflah olmamış Anlaşılan kadını

gerçekten seviyormuş Kafayı yemiş Antep'te duramaz

olmuş Kendinden mi, öldürdüğü kadının hayaletinden mi

bilinmez kaçmaya başlamış"

Muavine başka bir şey soramadım Ne diyeceğimi

bilemiyordum Az sonra Ayvaz Dede geldi yanıma Ona da

hiçbir şey sormadım Açık bir çay ısmarladım

"Sağ olasın evlat," dedi

Çayını içerken onu izledim Bu yaşlı adam hiç de

katile benzemiyordu ancak çok dikkatli bakarsanız,

sevdiği kadını öldürdükten sonra, ellerinin

kanını gözyaşlarıyla yıkamaya çalışan bir adamın

çaresizliğini görebilirdiniz onun kederli yüzünde



E dergisinin verdiği Öykü '99 kitabından

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.