Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Mutfak Kültürü
Türk Mutfağının Genel Nitelikleri - Türk Mutfağına Genel Bakış - Türk Mutfağının Tarihi - Yemek Geleneklerimiz
Türk mutfak kültürünün niteliklerini ele alırken, aşağıdaki noktalar açısından yoğunlaşmamız gerekir Göçebelik ve tarımsal ekonomik yapı, Türk yemeklerini etkilemiştir
Ailelerin sosyo-ekonomik düzeylerine göre yemeklerde genellikle bir farklılaşma görülür Yemek çeşitleri bakımından başka kültürlerden etkilenme ve onları etkileme söz konusudur
Tarımsal Yapı ve Göçebe Kültürünün Etkisi
Türk kavimlerinde çoğunluğun ve bu arada göçebelerin gıdasında bitkiler önemli değildi Eski Türklerin temel gıdası koyun eti ve süt ürünleri olmuştur Bunlar arasında özellikle kımız (fermente ettirilmiş kısrak sütü), % 2-6 oranında alkolü ile fazla besleyici olmamakla birlikte, ferahlatıcı ve açlığı giderici bir özelliği sahiptir Litre başına (450 kalori) oldukça yüksek bir kalori sağlayan kımız, yağla tek taraflı beslenmeyi sağlıyordu Tarımsal ekonomik yapıda özellikle hububatlar, Türk yiyeceklerinin çoğunluğunu oluşturur
Kuru fasulye, ya da nohut, bulgur pilavı ve yanında bir soğan, adeta Türk yiyeceğinin simgesi olmuştur Özellikle kırsal kesimin en popüler yiyeceği bunlardır Anadolu yollarındaki lokantalarda yemek yerken garsonların en çok “Bir kuru” biçimindeki seslerini duyarız Askerlikte ne kadar çok yenirse yensin, fıkralara şakalaşmalara ne kadar konu olursa olsun, kuru fasulye yine de vazgeçilmez bir Türk yemeğidir
Avrupa ve Amerikan kültürlerinin aksine, daha çok sulu olarak pişirilen yemekler yenir Sebzelerin ve hububatın çoğu, kıymalı, kuşbaşı etli, soğanlı olarak su ile pişirilip yenir Bu nedenle çorbanın çok zengin çeşitlerini Türkler geliştirmişlerdir Kırsal kesimde kahvaltı olarak çorbanın tercih edilişi bugün bile geçerlidir
Besin değeri yüksek olan tarhana’dan yapılan tarhana çorbası en yaygın Türk yiyeceklerindendir Bunun yanında yoğurtlu çorba, un çorbası, mercimek ve pirinç çorbaları da en çok içilen çorba türleridir “Kaşıklayıver” sözü sulu yemeğin bir ifadesi değil midir? Sulu yemek, doğal olarak çok ekmek yedirir Bu nedenle ekmek ülkemizde çok yenen, tüketilen bir gıda maddesidir
Ekmeksiz bir sofrada karın doymaz inancı ülkemizde çok yaygındır Bu nedenle ekmek, evlerde ve fırınlarda yapılır ve çok tüketilir Kırsal kesimde fırın olmayışı ekmeklerin evde yapılmasını gerektirmiştir Tandır ekmeği (yufka), mayalı ekmek (bazlama) çeşitlerinin evlerde belirli günlerde yapılışı kadının büyük zamanını dolduran uğraşı biçimidir Fırınlarda daha çok evlerde yapılmayan somun türü yaygındır
Ekmek, Türklerde kutsal bir yiyecektir Dinsel niteliği vardır Peygamber şöyle der ekmek için:“Mukaddes bir insan olan, yerin ve göğün bereket işareti olan ekmeğe hürmet ediniz ” Bu nedenle ekmek kırıntıları yerlere atılmaz Yiyecek ekmeğe sahip olan, Allah’a şükreder Ekmek ve diğer hububat türlerinin yaygınlığı ve popülerliği, tarımsal ekonomik yapıyı simgeler
Türklerdeki başlıca köy ekmek tipleri, yufka, ev ekmeği, saç ekmeği, iki saç arası ekmeği, mayalı tepsi ekmeği, tandır ekmeği, taşlı fırın ekmeği, ekşili ekmek, ebeleme, ekmek benzeri olarak: mısır ekmeği, cadi, pide, bazlama, gözleme, cızlama, kete, çörek, kurabiye, börek Sadece ekmekle beslenmenin zararlı yönleri olduğunu beslenme uzmanları belirtmekle birlikte, 1964 yılında A B D’ de yapılan bir araştırmaya göre yalnız ekmekle beslenmenin sağlık üzerine ve fizyolojik olarak bir özür meydana getirmediği saptanmıştır
Pişirme, en çok, saç üzerinde, tandırda, köy fırınlarında ya da kuzinelerde yapılır Günlük, haftalık ya da aylık yapılır Kuşkusuz uzun sürelilerin teknik ve terkibi farklıdır Köyde ekmeğin böyle uzun zaman dayanacak durum ve miktarda yapılması köy kadınının aslında evde çok çeşitli işler yapması nedeniyledir
Yine tarımsal ekonomik yapının bir göstergesi olarak Türklerde hamur işi yiyeceklerin oldukça yaygın olduğunu görürüz Bunların başında, yoğurtlu yağlı ve etli olarak yapılan Mantı, en sevilen hamur işi yiyecekler arasındadır Daha çok evlerde yapılır Son yıllarda kentlerde bazı lokantalarda da ev mantısı yapmaya başlamışlardır
Özel mantı lokantaları ve gözleme yapan kır bahçeleri çoğalmıştır Bunun yanında Erişte’de (Ev makarnası) makarna ve çorba olarak pişirilmek üzere hamur işi yiyecekler arasındadır Sebzeli, etli, peynirli, patatesli olarak yapılan börek de yine çok sevilen bir hamur işi yiyecektir
Yine hamurdan tatlı olarak yapılan Türk Baklavası (Cevizli, fıstıklı, kaymaklı) dünyaca tanınmıştır Kısaca, Asya’daki göçebe dönem, kısrak sütünden yoğurt ve benzeri yiyecekler yapılması, kımız ve yemeklere konan otlar ve bitki kökleri ve soğan ile karakterize edilebilir Pastırma ve kebap da yine bu dönemin özelliğidir
Etler
Yahni ve tutmaç, Türklerin başlıca yemekleri idi Tutmaç, Türkiye Selçukluları ve Osmanlı saraylarında da yeniliyordu Sığır, koyun, kuzu, keçi, tavuk en çok yenen hayvanlar arasındadır Bütün bunlardan yapılan kebaplar Türk yiyecekleri arasındadır Döner kebap, şiş kebap, tüm dünyada tanıttığımız kebap türleridir Ayrıca köfteler, etli pideler ve çeşitli kebaplar yörelere göre değişik türde yapılmaktadır
Kentlerdeki kebapçı dükkanlarının yaygınlığı da kebap kültürünün önemini vurgulamaktadır Kebap kültürü, göçebelik biçimindeki ekonomik yapının bir gereği olarak geliştirilmiştir Türklerin uzun yıllar konar göçer biçimindeki göçebe yaşayışları ve hayvancılıkla geçinmeleri kebap kültürünün yaygınlaşmasına yol açmıştır
Pastırma ve sucuk da göçebeliğin gereği olarak yaratılmış Türk yiyeceklerindendir Çünkü, bu yiyeceklerin uzun süre dayanıklı oluşları göçebelik yaşamına çok uygundur Ayrıca kurutulmuş et ve et tozu da pastırma ile birlikte savaş sırasında büyük önem taşımıştır Böylece Türkler, eti uzun zaman korumanın sırrını keşfetmişlerdir Yani bu tür konserve tekniği sayesinde İstanbul’dan kalkan, Viyana kapılarına altı ayda gelen ve 300 000 kişiyi aşabilen Türk ordusunun beslenmesi mümkün olmuştur
O dönemlerde soğutma tekniğinin bulunmamasına rağmen bu orduları bekleyebilmek, herhalde Türk ordusunun başarısında rol oynamıştır Türklerin bu tekniği Orta Asya’dan getirdikleri söylenmektedir Kesilen bir koyunun etinden başka başı, ayakları, hatta işkembesini bile pişirilir
İşkembe çorbası, paça, kelle (baş) gibi çok lezzetli Türk yemekleri de yine göçebeliğin etkisidir Ancak göçebe toplumlar hayvancılıkla geçindikleri için onun her tarafını değerlendirmekte uzmanlaşmışlardır Oğuzlarda bugünkü koyun kellesi gibi At kellesi de vardı
Yine Türkler taze meyve ve sebzeleri kurutan konserve tekniğini de yüz yıllardan beri uygulamışlardır Bu da yine tarımsal ekonomik yapı gereği, kış yiyeceklerini hazırlamak kaygısındandır Salça, turşu hazırlama da bunlar arasındadır Kış hazırlıkları Türk kadınının uğraşlarından en önemlisidir
Özellikle kesimde uygulanan kış hazırlıkları komşular arasında yardımlaşmalara, boş zamanlarının değerlendirilmesine ve genç kızlara beceri kazandırma gibi toplumsal işlevleri yerine getirmiştir Zeytinyağının yurdu Anadolu’dur Hititler ve diğer Anadolu ulusları bu yağın yapımını, kullanılışını biliyorlardı
Bu nedenle bütün zeytinyağlı yemeklerin yurdu Anadolu’dur Zeytinyağı dinsel törenlerde de kullanılırdı Üzüm de eskiden beri önemlidir Bu nedenle hem zeytin, hem üzüm, kutsal sayılırdı Yağ yemesini Çinliler Türklerden öğrenmişlerdir
Sebzelerin her türlüsü çeşitli biçimlerde etle ya da etsiz olarak pişirilir Kıymalı ve sulu olarak pişirilen sebzeler Anadolu’nun her tarafında sevilen yemeklerdir Sebze daha çok Batı Anadolu’da tüketilir Türklerin özel bir gıdası da yoğurttur Koyu kıvamlı, hafifçe ekşi ve kolay hazmedilir bir süt mamulüdür Tamamen Türklerin buluşudur
Kelime olarak da aynen tüm dünyaya yayılmıştır:Anadolu çıkışlı değildir Göçebelik yapısının ortaya çıkarttığı bir kültür öğesidir Hele onun sulandırılmış biçimi olan Ayran, Türklerin en sevdiği içecektir Bir yaz sıcağında tarlada bir ağacın altında dinlenen köylünün yanında hele bir de ayran varsa zevkine diyecek yoktur Sütlü darı, peynir, yoğurt, aslında bozkır yiyecekleri idi
Yoğurdun kiraz ya da kayısı ile tatlılaştırılması şeklinde hazırlanan “Li” adlı bir içecek, Hunlar arasında yaygındı Kışlık yiyeceklerin hazırlanması, kadınlar arasında yardımlaşma geleneği doğurmuştur Komşular birbirlerine yiyeceklerini hazırlarken yardım ederler Erişte (ev makarnası) kesiminde, pekmez kaynatmada, salça yapımında, turşu kurmada, tarhana yapımında olduğu gibi Bu gelenek, toplumsal dayanışmanın en güzel ifadesi olmuştur
Av Hayvanları
Müslümanlar öteden beri av etini az yer Bu durum, onların av etlerini sevmediğinden değil, usulüne göre avlanmamış, haram bir eti yemek kaygısından ileri gelir Bir yabancı şöyle diyor: “  Üstelik içlerinden pek çoğu da hayvanlara karşı fazla şefkatlidir Bu bakımdan, hükümdar olsun, devlet büyüğü olsun, alelâde vatandaş olsun, aralarında fazlaca av meraklısına rastlanmaz ”
Bazı hayvanların eti dinsel nedenlerle yenmez Örneğin bütün tırnaklı ve pençeli yırtıcı kuşlar, yırtıcı memeliler, bütün sürüngenler haramdır (kartal, çaylak, kerkes, kuzgun, akbaba, atmaca, şahin gibi) Müminler hiçbir zaman yılan, kurbağa, fare, akrep, karga, saksağan eti yememelidirler
Eşek ve katır aynı biçimde haramdır At eti mekruh sayılmıştır Yenmemelidir At ve eşeğin sütleri de haramdır Domuz, kaplumbağa ve fil de bir Müslüman için haram sayılan hayvanlardandır Leş et yemek de Kuran'da haram kılınmıştır Balık hariç, suda yaşayan bütün hayvanlar (Midye, ıstakoz, karides, istiridye, salyangoz, yengeç, deniz aygırı vs gibi) habaisten sayılır Yenilmesi caiz olmaz
Bununla birlikte balık, bazı deniz yöreleri dışında çok popüler değildir Bunun nedenini göçebelik kültürüne bağlayabiliriz Deve haram edilmemekle birlikte, Türklerce makbul tutulmaz Bununla birlikte Araplar deve, Tatarlar da at etini severler Bazı kuşlar, bazı yörelerde çok popülerdir Örneğin, Kayseri civarındaki köylerde güvercin kulübeleri çok yaygındır Oralarda körpe güvercin eti yenir Konuğa taze güvercin eti ikram edilir
Başka Toplumlardan Etkilenme
Türk yemekleri başka toplumlardan etkilenmiş ve onları etkilemiştir Bu ilişki, karşılıklı olmuştur Anadolu’daki yemekler, kap-kacak, yemişler, bitkiler, araçlar sadece Anadolu insanının özel bir buluşu değildir Komşu uluslardan da etkilenmiştir Komşuluk ilişkileri çerçevesinde birçok yemek türü, yemiş türü gelmiş ve bunların çoğu Anadolu insanınca benimsenmiştir
Batılı araştırmacıların birçok kurumlar bakımından söyledikleri gibi Anadolu yemeklerini de “Bizans Mutfağı” olarak yorumlamaları tamamen yanlıştır Yemeklerimizin çoğunun, Hıristiyan inançlarının Anadolu’da yayılmaya başladığı dönemden çok önce, eskiçağda var olduğunu araştırmacılar belirtiyorlar Avrupalıların duygusal olarak Bizans mutfağı dedikleri şey, aslında Anadolu mutfağıdır Anadolu yemekleri, eski çağdan günümüze değin sürekli bir gelişim göstermiş ve tür bakımından çoğalmıştır
Araştırmacılar, mutfağımızın Asya’dan çok az etkilendiğini belirtiyorlar Bu da daha çok kebap , yoğurt, süt gibi alanlarda söz konusu olmaktadır Asya Türklerinin yemek yapma bilgileri yok denecek kadar azdı Kap kacak gibi araç gereçleri de azdı Bugün Anadolu’da ekmek yemek yapımında kullanılan bitkilerin Hititlerce bilindiği kaydediliyor Örneğin Hititler fasulyeyi biliyordu
Ayrıca bugün Anadolu’da kullanılan yiyeceklerin adlarının Asya Türkçesinde bulunmadığı belirtilmektedir Örneğin pırasa, marul, biber, patlıcan, pancar, fasulye, şeftali, armut, kiraz, fındık, ceviz, ıspanak, bezelye gibi
Türkler, Anadolu’ya gelince, oradaki yemek kültüründen de etkilendiler Örneğin bir tatlı olan “Tavukgöğsü” ve “Kazandibi”, Romalılardan kalmadır Baharata düşkünlük ve çeşitli soslar da yine Roma etkisidir Balık, salata, zeytinyağı ve zeytinyağlı yemeklerin bazıları da Bizanslılardan geçmiştir Prof Ünver'in çalışmalarına göre, papaz yahnisi, midye dolması, sardalya ve balık konservesi, karides, Bizanslılardan alınmıştır Hamur işi yiyecekler, Çin’den alınmıştır Örneğin “mantı” gibi Adı da oradan gelmektedir
Eski bir saray yemeği olan iç pilav, İran’dan kalmadır Tatlı ve tuzlunun bir arada olduğu bu pilav, önce saraya sonra halka geçmiştir İç pilavda tatlı olarak üzüm, fıstık bulunur 1400’lerden itibaren Avrupa işlerine giren Türkler, oranın mutfaklarından bazı örnekleri İstanbul’a getirmişlerdir Çerkez tavuğu ve Arnavut ciğeri, bunlardan birkaçıdır
Batı etkisine girince, özellikle Fransız yemekleri Türk mutfağına eklemlendi Patates, domates, çeşitli taze biberler, kabak çeşitleri ve barbunya, fasulye, gibi bugün Türk mutfağında önemli bir yeri bulunan değişik sebzelerin tümü, 15 ve 16 yüzyıllardan sonra Amerika’dan Avrupa’ya gelmiş ve birkaç yüzyıl sonra da oradan Türk mutfağına girmişlerdir
Binlerce yıllık Çin, İran, Arap uygarlıklarının, Anadolu’daki onbinlerce yıllık kültürel birikimin ve bütün bunların doğu Avrupa ve bütün Kuzey Afrika kültürleriyle bileşimi olan Osmanlı uygarlığının tülbentinden süzülmüş bir sentez var
Üstelik küreselleşmenin bir sonucu olarak giderek artan bir biçimde uluslararası ticarete açılan Türkiye’de yeni meyve sebze ve baharatlar yaygınlaşmaktadır Kültürel etkileşim, kaçınılmaz bir süreç olarak ülkemizi de etkilemektedir
Kültür ve Turizm Bakanlığı
|