06-24-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
''Osmanlı düşmanları'' en çok nerede?

Osmanlı karşıtlığı en çok Türkiye ve Yunanistan’da
Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü’nü Columbia Üniversitesi’nden Doç Dr Christine Philliou aldı Osmanlı mirasının algılanmasında sorun olduğunu düşünen Philliou, “Osmanlı İmparatorluğu’nu yöneten ilke ve mekanizmaları anlamaya çalışıyorum ” diyor
Sabancı Üniversitesi ve Brookings Enstitüsü işbirliğiyle bu yıl ikincisi verilen ‘Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü’ Columbia Üniversitesi’nden Doç Dr Christine Philliou’nun ‘Algılama Paradoksu: Osmanlı Geçmişini Ulusal Bugün Gözüyle Yorumlamak’ çalışmasına verildi Uzmanlık alanı 18 ve 19 yüzyıl yoğunluklu olarak Osmanlı’nın siyasi ve sosyal tarihi olan Philliou, Princeton Üniversitesi’nde gerçekleştirdiği doktora tezi çalışmasında da 1800-1850 arası Osmanlı yönetim yapısını incelemişti Selanikli Phillou ile Osmanlı Devleti’nin algılanmasına dair düşüncelerini konuştuk
Tüm dünyada Osmanlı’yı algılamayla ilgili bir paradokstan bahsediyorsunuz Bu paradoks Türkiye’de de var mı?
Arnavutluk’tan Irak’a kadar eskiden Osmanlı’nın parçası olan her yerde var olan bu paradoks kesinlikle Türkiye’de ve benim çok uzun zaman geçirdiğim ve araştırmalarımı sürdürdüğüm Yunanistan’da da vardır Osmanlı mirasının varlığına, o mirasa dair algılamanın olmayışı ya da başka bir deyişle Osmanlı geçmişinin gerçekte ne olduğu ile insanların bugün kendi milli algılamalarıyla bu geçmişi gördükleri şekil arasındaki fark da eklenince, bu paradoks en yoğun haliyle Türkiye ve de Yunanistan’da bulunmaktadır
Birçok siyasetçi ve tarihçi, Osmanlı’nın Balkanlar ve Ortadoğu’da barışı nasıl sağladığını araştırıyor Sizin böyle bir merakınız var mı?
Kesinlikle, ben de böyle bir merakı paylaşıyorum Ancak, ben, Osmanlı geçmişinin yalnızca Osmanlı Devleti’nin ve toplumunun çeşitliliği ve kozmopolit yönlerine bakarak ortaya çıkan bir romantikleştirmesinin ötesine geçmeye ve Osmanlı İmparatorluğu’nu yöneten ilke ve mekanizmaları anlamaya çalışıyorum Örneğin, kimler Osmanlı yönetiminde söz sahibiydi ve kimler değildi? Bu katılımcılar farklı zamanlara ve farklı bölgelere göre bakıldığında nasıl değişiklikler gösteriyordu?
Sizce Osmanlı, barışı nasıl sağlamıştı?
Bu, çok karmaşık bir konu Cevabın bir bölümü Osmanlıların kendi tarihlerinin büyük bir kısmında çeşitlilik gösteren teba nüfusları arasındaki dinî, etnik ya da dil farklılıklarını ortadan kaldırmak için gerekli araçlara ve de bunu yapma gereksinimine sahip olmamasında yatıyor Aksine, farklılıklar Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim projesine yarar sağlayabilirdi Bu, Osmanlı İmparatorluğu’nda hiç şiddet olmadığı gibi anlaşılmasın, ama kullanılan şiddet tutarlı bir biçimde belirli etnik veya dinî gruplara karşı uygulanmış gibi görünmüyor ta ki, Osmanlı Devleti ve tebaasındaki halkların isteklerinin farklılaşmaya ve milli projelerle çatışmaya başladığı 19 yy’a kadar Aynı zamanda, algılama paradoksunun oluşumu, varlığını biraz da Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyılındaki şiddete borçludur
“Balkanlar ve Ortadoğu’daki Osmanlı mirası her yerde görülmektedir; ancak Osmanlı mirası, mevcut olduğu halde algılanmayan bir olgudur ” diyorsunuz Bunun nedeni nedir?
Bir yanda yüzyıllar boyu süren ve birçok katmana yayılmış Osmanlı yönetimi ile, öte yanda imparatorluğun homojen olması beklenen ulus-devletlere gittikçe uzayan bir zaman diliminde, şiddet de kullanarak “karışmamasının” birleşimi tam da bu paradoksal durumu yaratan unsurdur Bir taraftan, yüzyıllar süresince oluşmuş alışkanlıklar, gelenekler ve bağlantılar -yani Osmanlı mirası- hızla ya da kolayca silinip atılamazken, diğer taraftan, 20 yy’da halka Türklerin Yunan, Sırp, Arnavut ve Mısırlılardan çok farklı bir tarihleri olduğu mesajını çok güçlü bir şekilde veren milli projeler, insanların ortak noktaları görmezden gelip farklılıklar üzerinde yoğunlaşmasına neden oldu
Balkanlar’da Osmanlı eserlerinin fiziksel durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gene, Yunanistan ve Türkiye, Balkanlar’ın çoğu bölgesiyle karşılaştırınca bir nevi istisnai durumda; çünkü bu iki ülkede geçen on yılda oldukça köklü değişiklikler oldu Yunanistan’daki camiler ve diğer Osmanlı yapıları ve Türkiye’deki Ortodoks kiliseleri (ki onlar da Osmanlı mirasının bir parçasını oluşturmaktadır) hedeflenen grubun bir nevi sembolik bir aşağılaması olarak bir zamanlar korkunç muamele görürdü Şimdi bu yapılar restore ediliyor ve korunuyor Yunanistan’da ve Türkiye’de gerçekleşen bu fenomenin Balkan ülkelerinde de benzeri bir eğilimin önünü açacağını umuyorum
Balkanlar ve Ortadoğu’daki Osmanlı selefi devletlerin vatandaşlarının üzerinde mutabık kalacakları tek bir husus var; o da Osmanlı geçmişinden uzak olması gerektiği Bu mesafe daha ne kadar devam eder sizce?
Osmanlı selefi devletlerin vatandaşlarının artık yalnızca kendi milli proje ve tarihlerini değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun kendi miraslarındaki yerini sorgulamaları için yeterli zaman geçmiş durumda Bazı araştırmacılar şimdiden Osmanlı geçmişine taze bir bakışla yönelmeye, imparatorluğun nasıl çalıştığını ve işlevselliğinin kırıldığı zaman ve yerleri anlamaya, şiddeti ve bir arada var oluşu bir bağlama oturtmak ve aynı zamanda daha kompleks ve daha gerçekçi bir resme ulaşmaya hazır görünüyorlar
|
|
|