Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Aşk & Sevgi - Bayanlar, Erkekler > Bayanlara Özel

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kalbinin, sesi

Kalbinin sesi...

Eski 06-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kalbinin sesi...



Ne çocuklarımız, ne torunlarımız bakır mutfak eşyalarını tanımıyor O kalaylı tasları, tencereleri, tavaları Hiçbiri kalaylı bir maşrabadan kaynak suyu içmedi

Bakır eşyalar onlar için artık bir aksesuar, bir süs unsuru Oysa vaktiyle o tavalar, o tencereler kimlerin elinden geçti Kaç gelinin, kaç dedenin, kaç babaannenin bir ömrü dolduran hatırasını taşıyorlar Bir kahve cezvesinin kulpundan tutan el kaç kuşağın eli ile ısınıyor, onlardan miras kalan duyguları paylaşıyor Ama biz redd-i miras ettik

Bakırları sattık

Yerine alüminyum tencereler, melamin tabaklar aldık Bu tabaklar düştü mü kırılmıyordu

Ancak ömürleri kısa oldu, tam mutfak dolaplarına ısınacakları zamanda pabuçları dama atıldı Onların yerlerine başka kaplar, başka bardaklar imal edilmişti Geçiyor, herşey süratle geçip gidiyordu

Şimdilerde çoğu renkli yemek takımları var, seramikten Bir kaç yılda atılıyor, yerine yenisi alınıyor Bir eşyayı ömür boyu kullanmak, hele hele bunu çocuğuna, torununa hatıra bırakmak, onların da kullanmasını istemek çılgınlık sayılır oldu Aklı başında olanlar plastik bidondan plastik bardağa su dolduruyor, suyu içtikten sonra bardağı çöpe atıyor

Eşya ile ünsiyetin sonu çoktan geldi Sevdiğimiz bir sandalyeyi, bir porselen fincanı, hatıralarla yüklü bir vazoyu ne yapıyoruz? O vazo ki onda nice güzel günlerin çiçekleri kokmuştur O çiçekler alındığında, o vazoya konulduğunda kalbin sesi hangi ilahiler ile coşmuş, hangi şarkılarla dolmuştur

Bir tiren son kampana ile birlikte kalktığında dökülen gözyaşları, bir vapur iskeleye yanaştığında içimizin pır pır edişi, postacıya kapıyı açtığımızda elimize değen bir mektup, şiir defteri arasında kuruyan bir gelincik bütün bunlar hayatımızdan nasıl uçup gitti

Onlar mı uçtu, yoksa bir karakoncolos bütün bu güzellikleri kovalayarak yerine konfeksiyon duygular, gel geç müzikler mi koydu

Vakti daralan kim? Kim bana ayaküstü yemek yemeyi öğütlüyor Ninem derdi ki "Bir kadın pişirdiği yemek ile beraber pişerse o yemeğin tadı, tuzu, bereketi olur" Ninelerimizin ve dedelerimizin dünyası ne çabuk bir masala dönüştü

Ve masallara niçin inanmıyoruz?

Bir âletin Mars'tan gönderdiği fotoğraflara inanıyoruz ama

İnanıyoruz da ne oluyor?

Yemekler daha lezzetli, sohbetler daha koyu, aşklar daha derin, arkadaşlıklar daha vazgeçilmez mi oluyor?

Babamızdan armağan saati saklıyor, takıyor, kullanıyor muyuz; yoksa modası geçti bunun şimdi at nalı saatler takılıyor diye o güzel Omega'yı bir çekmecenin gözüne mi atıverdik Çekmecenin kapağı kapanınca odayı rahmetlinin paltosundan yayılan tütün kokusu mu doldurdu

Hayır Bütün bunlar olmuyor Eşyalar, insanlar, sevgiler, saygılar, gözyaşları, gülücükler kaçıyor bizden Yahut biz onlardan uzaklaşıyoruz Tek başımıza kaldığımız ekran başında sürekli zaplıyoruz Sürekli zap

Sürekli zap bizi bir süratli arabaya atıyor Gazlayıp kayboluyoruz Eşyalardan, hatıralardan, arkadaşlardan, birlikte kotarılan herşeyden uzakta ama yine meyus, yine tatminsiz, yine sıkıntıyla bekliyoruz

Neyi bekliyoruz? Herhalde "yeniliğin bitmeyen büyüsünü"

Niçin daralıyoruz? İşte herşeyimiz var, daha ne istiyoruz? Yeni, alışılmadık, bizi bir süre oyalayacak bir şey Bu mu?

Belki de etrafımızı saran bu ses, bu görüntü, bu bina, bu araba, bu bilgisayar, bu marka, ikiyüz çeşit açık büfe, elli bin çeşit AVM ürününün çekip gitmesini, bizi rahat bırakmasını istiyoruz

Gerçekten istiyor muyuz?

Oysa onlar yağmur gibi üzerimize geliyor, biz bulut gibi onlara koşuyoruz Birleştiğimizde işte o dağılma, o un-ufak olma gerçekleşiyor

Saatimiz çalışıyor ama kalbimiz durmuş Çalışmıyor Kalbin sesini duyamıyoruz

Tam bu sırada adamlar geliyor Evin önündeki ağacı, o güzel ıhlamuru kesmek istiyorlar Bu ağacı babamın dedesi dikmiş Gölgesinden nesiller geçmiş Yaprakları arasında tebessümler, yorgun bakışlar, ilk aşklar, kırık kalpler var

Kesmeyin diyoruz bu ağacın hatırası var, kıymayın ona Buyurgan bir ses: Ama biz buraya bir gökdelen dikeceğiz İşler açılacak, faizler düşecek, barış gelecek, bilim kansere çare bulacak diyor

Birbirimize bakıp önce susuyor sonra "kesin" diyoruz

Ağaç kesiliyor, çünkü kalbin sesi yok artık


Mustafa Kutlu - Yeni Şafak

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.