![]() |
Divan Edebiyatı Tanımı Tarıhçesi |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Divan Edebiyatı Tanımı TarıhçesiMilletlerin kendi özgeçmişleriyle,kültür yapılarıyla doğru orantılı edebiyatları vardır ![]() Türk milleti olarak bizim edebiyatımız ve onun bir bölümü her ne kadar zaman zaman inkar edilmiş,anlaşılamamış,yok sayılmış olsa bile dünyanın sayılı edebiyatlarındandır ![]() Türk milletinin varoluşundan bu yana yaşadıkları,hayat tecrübesi,sanat anlayışı, medeniyeti edebiyatına yansımıştır ![]() ![]() Bir milletin geçmişteki düşünce yapısını,hayat tarzını,kültür ve medeniyet birikimini, dünya görüşünü gelecek nesillere aktaran en önemli araç edebi eserlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Milletleri en güzel bir şeklide tanıyabilmenin yolu onların edebiyatlarını öğrenmekten geçer ![]() ![]() Divan Edebiyatı Türklerin 11 ![]() ![]() ![]() Bu edebiyat Islam kültürüne dayalı olarak Arap ve Fars edebiyatlarının tesiri altında meydana geldiğinden “ Islami Türk Edebiyatı “ diye de anılır ![]() ![]() Divan Edebiyatı, Islam dininin tesiri ile ortaya çıkmış olsa da , Iran ve Arap edebiyatlarının ve onların medeniyetlerinin izleri görülse de, zamanla bu tesirden kurtulmuş , kendine has bir takım özellikler kazanarak millileşmiştir ![]() ![]() ![]() Divan Edebiyatı’nın halktan ve günlük hayattan kopuk olduğu iddiasının ne kadar boş olduğu verilecek örneklerde görülecektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aşk bu edebiyatın vazgeçilmez konusudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Divan Edebiyatı , şiir ağırlıklı bir edebiyattır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Divan Edebiyatı’nın bir imparatorluk edebiyatı olduğu unutulmamalıdır ![]() ![]() ![]() Agah Sırrı Levend, Divan Edebiyatı’nı başlı başına bir alem olarak nitelendiriyor ve şöyle diyor : “Her gün biraz daha kesifleşen bir sis tabakası altında örtülüp giden bu alemin karanlık köşelerini aydınlatmak , bu suretle artık tarihe mal olmuş bulunan bu fikir , his ve hayal dünyasını tespite çalışmak en büyük emelimizdir ![]() Divan Edebiyatı üç beş eserden müteşekkil değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Biz bu çalışmamızda Divan şiirlerinden bir olaya dayalı olanları, hikayeleri ile birlikte vermeye çalıştık ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Divan Edebiyatı Tanımı Tarıhçesi |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Divan Edebiyatı Tanımı TarıhçesiÖNERİLER 1 ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3 ![]() ![]() 4 ![]() ![]() 5 ![]() ![]() ![]() ![]() 6 ![]() ![]() ![]() ![]() 7 ![]() ![]() 8 ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Divan Edebiyatı Tanımı Tarıhçesi |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Divan Edebiyatı Tanımı TarıhçesiDİVAN EDEBİYATI AYRINTILI BİLGİ Osmanlı ülkesinde, özellikle medreseden yetişen aydın kimselerin Arap ve Fars edebiyatlarını örnek alarak oluşturdukları yazılı edebiyata, "divan edebiyatı" adı verilir ![]() ![]() ![]() ![]() Kuruluş dönemi: Geçiş dönemi; olgunluk dönemi; çöküş dönemi ![]() KURULUŞ DÖNEMİ (XIII ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() GEÇİŞ DÖNEMİ (XV ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() OLGUNLUK DÖNEMİ (XVI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ÇÖKÜŞ DÖNEMİ (XVIII ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Edebiyat eğitiminde ve öğretim programlarında “Divan Edebiyatı” adıyla geçen ve XII ve XIX ![]() ![]() ![]() ![]() XVI ![]() ![]() ![]() ![]() Yeni kurulacak edebiyatın esaslarını “Lisân-ı Osmanînin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazâtı Şâmildir” adlı uzun makalesinde açıklayanNamıkKemal, edebiyatın tanımını yaparak“Fikrin gelişmesine ve toplumun eğitilmesine olan büyük hizmetinden” söz eder ![]() ![]() 1868’de Hürriyet gazetesinde çıkan Şiir ve İnşa makalesinde, Divan Edebiyatını millî olmamakla suçlayan Ziya Paşa, “gerçek Türk edebiyatının halk edebiyatı olduğunu” (3)söyler ![]() ![]() Peki ama, günümüzde artık yaşamayan, Yahya Kemal’in deyişiyle “nadir insanların anlayıp zevkine vardığı bir tarihî çağrışım vasıtası” olan eski edebiyatımızdan geride kalan kalıcı değerler, güzellikler yok mu?Biz bunları genç kuşaklara nasıl aktarabiliriz ![]() Kuşkusuz, fikir ve sanat dokusu; teşbih, istiare ve mazmunlarla örülmüş, yaratıcılığı ses ve estetik üzerine kurulu, özgün şiir diliyle yazılan eserleri inceleyip yorumlamak uzmanlık işidir ![]() ![]() 1 ![]() Divan Edebiyatının büyük şairlerinin eserlerini,Arapça ve Farsça sözcüklerin yoğunlukla kullanıldığı bir dille yazmaları, bu dili kültür ve sanat dili olarak yüzlerce yıl işlemeleri, sanat kaygısıyla Türkçe’ye gereken önemi vermemeleridir ![]() ![]() Bu metinlerin anlaşılmasını güçleştiren başlıca etken, açık olmayan şiirsel anlatımın Arapça, Farsça kelime ve kelime gruplarında iyice örtünmüş olmasıdır ![]() Kendi çağında anlaşılır bir şehirli Türkçesi kullanılmasına rağmen,Bâki’nin, liselerde de okutulan Kanunî Mersiyesinde yer alan, Ey pây-bend-i dâmgeh-i kayd-ı nâm ü neng Ta key hevâ-yı meşgale-i dehr-i bidireng beytinde tek Türkçe sözcük bulunmazken veya Nefî’nin,Sultan I ![]() Aftâb-ı bahr ü ber sâhip-kırân-ı şark ü garb Şehsüvar-ı nâm-ver râyet-güşâ-yı safderi beytinde gene tek Türkçe sözcük yer almazken, öğrencilerin bu ve benzeri metinlere ilgi duyup sevmeleri beklenemez ![]() Sorun, sadece Arapça ve Farsça’dan alınan sözcükler değildir ![]() ![]() ![]() Osmanlıca’nın sakatlığı yalnız üç dilin kelimelerinden toplanmış olmasından değil, bu dillerin kurallarının da olduğu gibi Türk diline aktarılmış bulunmasındadır ![]() ![]() Medrese dili olan Arapça, Tanzimat döneminde rüşdiyeler açılınca bu okullara da “kavâid-i Osmaniye” adıyla girmiş; Emsile, Bina, Maksûd,Türkçe’ye çevrilerek okutulmuşsa da ağırlık gene Arapça’da olmuş, Türkçe gene ikinci plânda kalmıştır ![]() Böylelikle, “kavâid-i Osmaniye” dedikleri Türkçe dil bilgisinin ağırlık merkezi Arapça’nın kuralları olmuş, Farsça’nın kuralları da buna katılmış, Türkçe’nin kuralları ise, önemsiz bir bölüm olarak bunlara eklenmiştir”(6) ![]() Kur’an dili diye kutsal sayılan ve söz varlığı açısından zengin bir dil olan Arapça’nın tüm bâbları (kalıpları) alınmış, kamus ve ferhenglerden (Arapça ve Farsça sözlüklerden) sanat ve hüner amacıyla yığın yığın sözcük aktarılmıştır ![]() Canlı bir organizma olan dilin gerçek yaşamla bağlantısını dikkate almayan, onun toplumla iletişimini, millî birlik ve bütünlüğü sağlamadaki işlevini hesaba katmaya Divan şairleri, bunun bedelini unutulmakla ödemişlerdir ![]() “Dil üzerinde düşünmeyiş, dil ile edebiyat, dil ile hayat arasındaki derin münasebet hakkında sağlam bir görüşe sahip olmayış bize çok pahalıya mal olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() Eski metinlerin genç kuşaklar tarafından anlaşılmasını engelleyen veya zorlayan önemli bir neden kültür değişimidir ![]() Bilindiği üzere,Türklerin, müslümanlığı kabul edişlerinden sonra İran etkisiyle gelişen Divan Edebiyatı, “ümmet kültürüne” dayanmaktadır ![]() ![]() Osmanlı kültür ve uygarlığının bir yansıması olan bu edebiyat, toplumun geçirdiği kültür ve uygarlık değişimine koşut olarakCumhuriyetin lâik ve millî kültür kaynağından yetişen günümüz kuşaklarına hitap edememektedir ![]() ![]() Günümüz kuşakları, genel olarak, söz konusu bu kültüre, bu arada doğallıkla divan şiirine yabancı düşmüştür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca, bu edebiyatı, kültür zenginliği ve yüksek zevki nedeniyle de anlayıp yorumlamak zordur ![]() “Evet, bu edebiyatı anlamak güçtür ![]() ![]() ![]() ![]() Dünya görüşü, yaşam felsefesi, sanat anlayışı, konuların işleniş tarzı, imaj, söz ve ses oyunları, dil ve üslûbuyla tarihe karışan eski edebiyat metinleri, ihmalin dışında, geçirdiği medeniyet değişiminin doğal sonucu olarak zamanın tahribatına da uğramış, genç kuşakların kendisiyle bağlantı kurup anlamasına fırsat vermemiştir ![]() “ ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3 ![]() Eski metinlerin genç kuşaklara ulaştırılıp sevilmesinde zorluk çekilen bir başka husus da “çeviri” sorunudur ![]() ![]() Bilindiği üzere, eski edebiyatta manzum bir metin önce “düz yazıya” çevrilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() eski şiiri anlamak için onu düz yazıya çevirip günümüz Türkçesiyle ifade etmek, dile çekilen yabancılıktandır ![]() ![]() ![]() ![]() Şairlerin anlatım güçlerini ve ustalıklarını büyük ölçüde yeni ve orijinal söyleyişlere bağladıkları eski şiirde ahenk, anlamdan daha fazla öneme sahiptir ![]() ![]() ![]() “Çünkü Divan şiiri yüzde seksen, bir ses edebiyatıdır ![]() ![]() Özellikle metnin yazıldığı dönemin tarihî, toplumsal ve felsefî temelleri, kültürel dokusu, edebiyat ve dil özellikleri, şairin psikolojisi hakkında yeterli birikim edinmeden sırf yabancı sözcük ve deyimlere karşılıklar bularak yapılan çeviriler, yüzeysel ve basmakalıp olmakta, metnin içeriğini tümüyle öldürmekte, okuyucunun eski şiiri anlayıp sevmesine engel olmaktadır ![]() Günümüzde kimi izahlı veya açıklamalı Divan şiiri antolojileri, el kitapları veya yardımcı kitaplar bu olumsuz örneklerdendir ![]() Bunun dışında, “şerh” denilen metni açımlama vardır ki çoğunlukla, Osmanlı dönemi eğitim kurumlarında ders kitapları gibi okutulmuştur ![]() ![]() 4 ![]() Lise düzeyindeki öğrenciye eski metinleri tanıtma, özellikle düzyazıya çevirip günümüz Türkçesiyle açıklama bir yöntem işi olmakla birlikte büyük ölçüde öğretmenin bu edebiyatı öğrenciye sevdirme yeteneğiyle de ilgilidir ![]() Geleneksel bir yöntem olarak, eski metinlerde geçen Arapça ve Farsça sözcükler ile edebî sanatları ezberletmek, sanki bu edebiyatın öğretimini ezber üzerine kurmak, günümüz öğrencisini daha baştan soğutmakta, onun eski ama güzel metinlerden alması gereken estetik zevki tatmasına izin vermemektedir ![]() “Ölü sözcükleri, gereksiz sanat oyunlarını, bunların adlarını ve tanımlarını ezberletmek, şiirin onlardan oluştuğu kanısını uyandırmak da Divan şiirinden soğutuyor günümüz insanını ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Özellikle de aruz kalıbı ezberletmek, bunu yazılı sınavlarda ölçme aracı yaparak öğrenciyi ürkütmek, onun eski şiirle bağ kurmasını daha baştan engellemektedir ![]() günümüz şartlarında orta öğretim kurumlarında aruz öğretilebileceği konusu umut verici değildir ![]() ![]() Oysa, aruz kalıbı ezberletmek yerine her biri bir musikî makamı gibi olan vezinleri, metinler üzerinde seslendirerek öğrenciye bizzat uygulama yaptırmak, daha ilgi çekici ve zevk verici olabilir ![]() Öğrenciyi, bu edebiyattan soğutan bir başka önemli sorun da öğretim programları ve ders kitaplarına alınan metinlerle ilgilidir ![]() ![]() ![]() ![]() Mazmun, mecaz ve istiarelerden örülü bir dünyası olan Divan şiirinden intikal eden kalıcı güzelliklerin nasıl yaşatılacağı, onlardaki sanat ve estetik zevkin genç kuşaklara nasıl tattırılacağının yanıtı şöyle verilebilir: Bu, her şeyden önce, dil ve söyleyiş tarzı, ses yaratıları, söz oyunları, imaj ve buluşları, biçim özellikleri, sanat ve estetik anlayışıyla kendi koşulları içinde gelişen özgün bir edebiyat olduğunu kabul edip ondan alabileceğimiz güzellikleri almakla mümkündür ![]() “Unutmamalı ki, her devrin beşerî telâkkisi kendisine göredir ![]() ![]() ![]() ![]() Bize düşen şey, umumî mülâhazaları bir tarafa bırakıp, altı asır süren bir tecrübenin bu asil mahsullerinden alabileceğimizi almaktır” (15) ![]() Batı uygarlığına geçişte, Divan Edebiyatı, dili, kültürü ve ürünleriyle çoğu kez hak etmediği kadar suçlanmış, kötülenmiş, hatta “millî değildir” diye inkâra varan sert eleştiri ve karalamalara hedef olmuştur ![]() ![]() Bu suçlamada, Divan Edebiyatını bilimsel ölçütle inceleyip değerlendirmeme sorunu yatmaktadır ![]() ![]() ![]() İkincisi, eski metinlerden yola çıkarak günümüz insanının yaşam gerçeğine ve beklentilerine cevap veremeyiz ![]() ![]() ![]() “Saz şairlerimizin şiirlerini okumalıyız, ama divan şiirini de bırakamayız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hoca Dehhanî, Âşık Paşa, Ahmedî,Necati,Fuzûlî, Bâkî,Nef’î, Şeyhülislâm Yahya, Nâilî, Neşatî, Nâbî,Nedim, Şeyh Galip gibi Türk şairlerinin mısra mısra, beyit beyit işledikleri şiirler, Türk kültür ürünleri olup edebiyat tarihimizde altı yüzyıl gibi uzun ve görkemli bir geçmişe sahiptirler ![]() ![]() Kaldı ki Divan Edebiyatından günümüze kalan pek çok kalıcı değer ve güzellikler vardır ![]() ![]() “Eski şiirimizin en muteber divanlarını ele almaya gelmez ![]() ![]() ![]() ![]() “İşte eski şiir hakkında hüküm vermek lâzım geldiği zaman asıl düşünülmesi lâzım gelen bu attıklarımız değil, değişen bir zevk ve anlayışı, dildeki bütün bir tasfiye ve tekâmüle rağmen, bize hâlâ kendilerini bir mükemmeliyet örneği gibi kabul ettiren mısralar ve beyitlerdir”(18) ![]() Şairin, “bazen bir mısra veya beyit, hatta bütün bir manzume, havada güneş vurmuş bir gemi küpeştesi gibi hafızamızda birden bire aydınlanır ve biz, bu eski şairlerin yaptıkları işi bir lâhzada görür ve şaşırırız” (19) dediği örnekler, öğrencilerin sevebileceği, onların duygu ve hayal dünyalarına girebilecek kadar lirik ve etkilidir ![]() Aşk derdiyle hoşam el çek ilâcımdan tabib Kılma dermân kim helâkim zehr-i dermânındadır ![]() dizelerinde sevgilinin çektirdiği aşk acılarından hoşnut olan Fuzûlî’nin derman istemeyen ruh hâli, plâtonik aşkın söylemidir ![]() Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı beyti ise, şairin yoğun biçimde yaşadığı yalnızlık duygusunun lirik bir anlatımıdır ![]() Lise ders kitaplarında da yer alan Su Kasidesinde; Saçma ey göz eşkten gönlümdeki odlara su Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su Dest bûsî arzûsiyle ölürsem dostlar Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su beyitlerinde gözüne seslenen şair, gönlünde tutuşan ateşlere, göz yaşından su saçmamasını, böylesine tutuşan ateşlere suyun fayda etmeyeceğini belirterek sevgilinin elini öpme arzusuyla ölürse, toprağından yapılan çanakla ona su verilmesini istemesi, ince ve zarif duyguları yansıtan eşsiz bir buluştur ![]() Nâm ü nişâne kalmadı fasl-ı bahârdan Düştü çemende berk-i draht itibârdan Bâkî çemende hayli perîşân imiş varak Benzer ki bir şikâyeti var rûzgârdan gazelinde Bâkî, giden yazın bıraktığı boşlukta esen sonbahar rüzgârlarının uğultularını, dört yana savurduğu yaprakların hışırtılarını duyurur ![]() ![]() Ders kitaplarının çoğunda yer alan, şairin renkli ve parıltılı hayal dünyasından ve güçlü duygularından yansıttığı bu gazelinin yanı sıra; Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş beytinde olduğu gibi atasözü hâline gelen hikmetli sözleri eğitici niteliktedir ![]() Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana Mey süzülmüş şîşeden ruhsâr-ı âl olmuş sana dizelerinde sevgiliye, imbikten geçmiş nezaketle hitap edenNedim’in, onun gül yanaklarını, şarap rengiyle bir tutma inceliği ve zarafeti; veya, Erişdi nev-bahâr eyyâmı açıldı gül ü gülşen Çerâğân vakti geldi lâlezârın dîdesi rûşen Çemenler döndü rû-yı yâre reng-i lâle vü gülden Çerâğân vakti geldi lâlezârın dîdesi rûşen dizelerinde ilkbaharın gelişiyle neşelenip coşarak gül bahçesinde açan güllerin, sevgilinin yüzüyle bir tutması, lâle bahçesini müjdeleyerek eğlence vaktinin başlayacağına sevinmesi, kısacası coşkulu ve arzulu ruh hâlini, öğrencilere hissettirmek, onları Lâle devri eğlenceleriyle bilgilendirmek hem zevk verici hem de öğretici olabilir ![]() Gazel, kaside, mesnevî ve şarkı şekillerinde unutulmaz şiirleriyle günümüze kadar gelebilen, sanatsal yetenek ve güçleriyle Divan Edebiyatını zenginleştiren Fuzûlî,Bâkî, Nef’î, Nedim ve Galip’i tanımak, bir anlamda da saf şiiri (pure poem) tanımak, şiirin ne olduğunu da anlamak demektir ![]() ![]() “ ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Divan Edebiyatının sözü edilen parıltılarını, geçmiş yıllarda, liselerde iyi bir edebiyat kültürü almış, şimdi avukat, mühendis, doktor, banka müdürü gibi toplumda önemli görevlerde bulunan kişiler zevkle okurdu ![]() ![]() Ancak, son yıllarda, çeşitli gerekçelerle eğitim sistemindeki ölçme-değerlendirme ölçütlerinin kolaylaştırılması, kimi öğretmenlerin eski edebiyat metinlerini, dili ve konuları sebebiyle gereksiz görüp üzerinde yeterince durmaması, sadece programdaki zorunluluk nedeniyle geçiştirerek vermesi, günümüz öğrencilerinin eski metinlerdeki özellikle şiirdeki sanatlı söyleyişin, ince ve zarif duyguların, orijinal imajların ve estetik değerin farkına varmasını âdeta engellemektedir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Divan Edebiyatı Tanımı Tarıhçesi |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Divan Edebiyatı Tanımı TarıhçesiDİVAN SÖZCÜĞÜNÜN TANIM Divan sözcüğünün sözlük bakımından iki anlamı vardır: Belli bir kalıpla yazılan ve besteyle okunan şiir türüne divan denir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Divan şairlerinin eserlerini önceleri serbest, daha sonra belli bir düzen içinde topladıkları kitaplar divanlar, divançeler ve hamselerdir ![]() ![]() ![]() Divan Şairlerin şiirlerini belli bir düzen içinde topladıkları kitaplardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Divançe Küçük divan anlamındadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hamse Bir şairin 5 mesnevisinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan yapıttır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() DİVAN EDEBİYATININ TARİHÇESİ Divan debiyatı, Türklerin, 13 ve 19’uncu yüzyıllar arasında Anadolu’da yarattıkları İslam kültürünün ortak özeliklerini yansıtan, geniş ölçüde Arap ve Fars edebiyatının etkisini taşıyan yazılı edebiyat türüdür ![]() ![]() ![]() Tarihsel süreçte dindışı ve dini tasavvuf olmak üzere iki kolda gelişti ![]() ![]() ![]() Divan edebiyatında başlangıcından beri şiir, düz yazıdan daha önde gitmiş ve daha gelişmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Divan edebiyatı yazarlarının beslendikleri kaynaklar, başta dinsel inançlar, yani İslami inançlar olmak üzere İslami ilimler, İslam tarihinin olayları, tasavvuf, Hint-İran kökenli söylenceler, peygamber kıssaları, evliya menkıbeleri, çağın bilimleri, günlük olaylar, gelenek ve görenekler, terimler, deyimler, atasözleri ile zenginleşen bir dildir ![]() Dünyevi ve tanrısal aşk Divan şiirinde aşk büyük yer tutar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dil konusunda Arapça ve Farsça’nın etkisinde kalan divan edebiyatında sözcükler çok büyük önem taşır ![]() ![]() ![]() ![]() Şairler, teşbih, istiare, hüsn-i talil, ilham, kinaye, leff ü neşr, tecahül-ü arif, telmih, mecaz, mecaz-ı mürsel, teşhis ü intak gibi söz ve anlatım sanatlarını kullanarak özgün şiirler oluşturmaya çalışır ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|