|  | Edebiyat Terimleri Sözlüğü - A |  | 
|  06-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Edebiyat Terimleri Sözlüğü - AABSOLUTİZM Mutlakçılık  Herhangi bir eserde ya da ilkede bir ebedinin varlığına ve değişmezliğine inanmak, eseri ya da ilkeyi bu değişmeze göre incelemek  AÇIK HECE Türkçe sözcüklerde sesli harf ile belirtilen kısa heceler  Örneğin a-na-do-lu, a-şı-la-ma gibi  Arapça ve Farsça’da ise sözcüklerde sesli harflerle yazılmayıp hareke ile gösterilen kısa hecelere verilen isim  Örneğin ka-de-me, ha-se-ne gibi  Aruz vezninde bütün açık heceler kısa hece olarak kabul edilir  AÇIKLAMA Edebi bir eseri geniş okuyucu kitleleri için anlaşılabilir hale getirmek için yapılan yazılı çalışmalar  Sanatçılar eserlerinde anlamı herkes tarafından bilinmeyen sözcükler, deyimler, durumlar ve düşüncelerle, sanatlar kullanır  Bunların her biri bir olay, bir durum ya da düşünceyi ifade eder  Okuyucu bunları çözmeden eserin bütününü anlayamaz  Açıklamanın amacı bu anlamayı sağlamaktır  AÇIKLIK Bir metinde belirtilmek istenen duygu ve düşüncelerin kolay, anlaşılır, herhangi bir ek yoruma açıklamaya gerek kalmadan kavranılabilir olmasıdır  ADAPTE Herhangi bir dilde yazılmış bir eseri, başka bir dile yer ve kişi adlarını değiştirerek, olayları örf ve adet, duyuş ve düşünüş bakımından aktarıldığı dili konuşanların hayatına uygulamak yöntemli serbest çeviri tarzıdır  Türk edebiyatında daha çok tiyatro eserlerinde kullanılır  Örneğin Tanzimat edebiyatı yazarlarından Ahmet Vefik Paşa’nın Moliere’den yaptığı adapteler gibi  ADAPTASYON Farklı türde bir eserin (roman, öykü, anı gibi), sahne veya sinemaya uyarlanması ya da farklı türde bir eserden (roman, destan, öykü gibi) farklı bir edebi eser (örneğin oyun) meydana getirilmesidir  AED Eski Yunanlılarda şiirlerini lirle söyleyen saz şairlerine verilen ad  AFROZİM Çeşitli konularda mutlak bilinmesi gereken ana özellikleri kısa, açık ve anlaşılır bir biçimde anlatma sanatı  Yazarların derin anlam yüklü vecizelerine de afrozim denir  AĞIZ Bir anadilin herhangi bir şivesi içinde var olan söyleyiş farkıdır  Ağızlarda dilbilgisi ve sözcükler farklı değildir ancak bazı sesler değişik söylenir  Rumeli ağzı, Karadeniz ağzı gibi  AHREB ve AHREM Rubai vezinlerinin ana ölçüsüdür  Mef’ulü ile başlayanlara ahreb, mef’ulün ile başlayanlara ahrem denir  AHSENÜ’L KASAS Kıssaların, hikayelerin en güzeli  Bu deyim, Kur’an-ı Kerim’de Yusuf Suresi’nde geçen Yusuf kıssasını anlatır  AKD Ü HALL Düğümleme ve çözülme  Divan edebiyatında nesir bir eseri nazma çevirmeye akd, nazım bir eseri nesire çevirmeye hall denir  AKICILIK Sözcük ve cümlelerin dile takılmadan kolayca okunabilmesi için anlatılmak istenen düşüncenin rahatlıkla anlaşılır şekilde ifade edilmesi  Akıcılık, düşüncelerin bir düzenleme kapsamında sıralanması, bu düşüncenin herkes tarafından bilinen ve kolay söylenebilen sözcüklerle anlatılması, cümlelerin kısa ve yapı bakımından doğru olması ile sağlanır  Akıcılık, içerikten çok bir üslup özelliğidir  AKROSTİŞ Bir şiirde dizelerin ilk harflerinin yukarıdan aşağıya doğru sıralandığında anlamlı bir sözcük meydana getirmesi  Divan edebiyatında akrostiş’e muvaşşah ya da istihrac denir  Eski Yunan ve Latin edebiyatında ise akrostiş “üç dize” anlamına gelir  Örneğin: Varolan bir sen, bir ben, bir de bu bahar Elden ne gelir ki? Güzelsin, gençliğin var Dünyada aşkımız ölüm gibi mukaddes İnan ki bir daha geri gelmez bu günler Âlemde bu andır bize dost esen rüzgar Cahit Sıtkı Tarancı Şiirin dizelerinin ilk sözcükleri alt alta okunduğunda “VEDİA” ismi çıkıyor  AKS, AKİS Bir cümlede, bir dizede iki sözcüğün ya da sözcük topluluklarının yerleri değiştirilerek yapılan söz sanatı  Cümle ya da dizede bir sözcük diğerinin önüne ya da arkasına getirilerek cümle ya da dize tekrarlanır  Tard ü aks veya aks ü tebdil de denir  Aks-i tam (tam akis) aks-i nakıs (eksik akis) olmak üzere iki türü var  Aks-i tam, cümle ya da dizenin anlamlı iki parçası kalıp halinde yer değiştirir, ekleme ve çıkarma yapılmaz  Örneğin: Mümkün değil Hudâyı bilmek de bilmemek de Mâtem görünür şâdi şâdi görünür mâtem Aks-i nakıs, Cümle ya da dizelerde anlamlı sözcük topluluklarının yerlerinin bazı ekleme ve çıkarmalar yaparak değiştirilmesi yöntemidir  Örneğin: Hayran oluyor kudretine, sun’una insan Hayran oluyor kudretine, sun’una hayran İsmail Safa Gelse der-gâhına ikrâm görürler küremâ Kürema dergehine gelse görürler ikrâm Ziya Paşa AKSAN Vurgu demektir  Söyleyiş farkını belirtmek için bazı seslerin üzerine konur  AKS-İ MÜFRED Bir sözcükteki harflerin sondan başa doğru alınması halinde yine anlamlı bir sözcüğün meydana gelmesidir  Örneğin ayak-kaya gibi  AKSİYON Bir edebi eserde olguların akışıdır  Örneğin bir romandaki aksiyon, tanımlama, düşünce ve moral bölümlerinin çıkarılmasından sonra kalan olaylardır  ALAKA İlgi  Bir sözcüğü gerçek anlamının dışında bir anlamda (mecazi) kullanmak için düşünülen ilgiye alaka denir  Edebi sanatların çoğunda bu durum söz konusudur  Bu ilişki ne kadar uygun olursa edebi sanat o derece yerinde ve güzel sayılır  ALEGORİ Bir düşüncenin canlı bir varlık olarak anlatılması  Soyut bir düşünceyi heykel ya da resim ile göstermek gibi  Örneğin adalet düşüncesinin gözü bağlı ve elinde terazi bulunan bir kadınla anlatılması gibi  ALİTERASYON Şiir ya da düzyazıda bir uyum yaratmak amacıyla aynı sesleri taşıyan sözcükleri sık sık ve art arda tekrarlamak  Örneğin: Seherlerde seyre koyuldum semayı, deryayı Tevfik Fikret Karşı yatan karlı kara dağlar kayıptır  Dede Korkut ANA DUYGU Bir düşünceden çok bir duyguyu dile getirmek, okuyucu ya da dinleyiciye hissettirmek, onların benliğinde yaşatmak amaçlı yazı ya da konuşmaların öne çıkarmak istediği asıl duyguyu anlatır  Ana duygu bir metnin özünü oluşturur  Metinde bu duyguyu destekler haldeki bütün yardımcı duygu ve düşünceler hep ana duyguya bağlanarak onun daha anlaşır ve duyulur olmasını sağlar  Ana duygu konu anlamına gelmez  Konu anlatılan şey, ana duygu ise bu anlatılanlardan çıkan sonuçtur  ANA FİKİR Belirli bir konuda yazılmış eserlerin temelini oluşturan ve okuyucuya verilmek istenen asıl düşünce  ANAGRAM Bir sözcükteki harfleri kullanarak başka bir sözcük kurmak  Örneğin sahip anlamındaki “malik” sözcüğü ile tamamlamak anlamındaki “ikmal” sözcüğü kurulabilir  Anagram çoğunlukla özel isimlerde yapılır  Gerçek isim yerine o isimdeki harflerle yapılan bir başka isim kullanılır  ANAKRONİZM Meydana geliş tarihi kesin olarak bilinen bir olayı yaşadığı zaman belli olan bir kişiyi, değişik bir tarihte gerçekleşmiş ya da yaşamış gibi gösterme  Örneğin Nasrettin Hoca’nın Timur ile ilgili fıkraları gibi  Anakronizm bilgi eksikliğinden kaynaklanabilir ya da bir amaç için bilinçli olarak yapılabilir  ANALİZ Bir bütünü parçalarına ayırarak detaylı inceleme  Bir edebi eserin analizi, olayların, kişilerin ve üslupların ayrı ayrı incelenmesi yöntemiyle yapılır  Analizden çıkarılan sonuç bir tartışma konusu olursa bu duruma eleştiri (tenkit) denir  ANEKDOT Bir edebi eserde anlatılan bir olayın başlı başına ayrı bir bütünlük gösteren parçasıdır  Kısa hikaye, fıkra, menkıbe anlamlarını da taşır  ANJANBMAN Şiirde cümlelerin bir dize ya da beyitte bitmeyip diğer dize, beyit veya bendlere kaymasıdır  Türk şiirine Fransız şiirinden geçti  Servet-i Fünun döneminde yaygınlaştı  Düzyazıyı şiire yaklaştıran önemli bir üsluptur  Örneğin: Geçen akşam eve geldim  Dediler: Seyfi Baba Hastalanmış, yatıyormuş  - Nesi varmış acaba? - Bilmeyiz, oğlu haber verdi geçerken bu sabah  - Keşke ben evde olaydım… Esef ettim  Vah vah! Bir fener yok mu, verin… Nerde sopam? Kız çabuk ol… Gecikirsem kalırım beklemeyin  Zira yol Hem uzun, hem de bataktır… Mehmed Âkif ANLAM Her sözcüğün anlattığı düşünce  Sözcükler birden fazla anlama gelebilir  Bu durumda anlamlardan biri öz anlam diğerleri mecaz anlamdır  Sözcükler zamanla yeni anlamlar alarak zenginleşebilir  Zamanla anlamlarının kaybetmelerine anlam daralması denir  Dar anlamı bulunan sözcüklerin anlamlarının genişlemesine de anlam genişlemesi denir  ANLATIM Duygu ve düşüncelerin sözlü ya da yazılı ifadesi  Edebiyatta daha çok yazılı anlatım için kullanılır  Anlatımın aracı sözcüklerdir  Sözcüklerin dilbilgisi kullarına uygun olarak sıralanmasıyla anlatım ortaya çıkar  Edebiyatta anlatım genel olarak iki türde yapılır  Biri nesir (düzyazı) diğeri nazım (şiir)  ANTOLOJİ Gerçek sanat eseri değerindeki örneklerin bir araya getirildiği derleme yapıtlar  Yunanca anthos (çiçek) ve legein (toplama) sözcüklerinden türemiştir  Batı’da ilk örneklerini Yunanlılar verdi  Gadaralı Meleagros ile Makedonyalı Filippos’un Stephanos (Çelenk) isimle derlemeleri ilk antolojidir  Türkçe’deki ilk antoloji ise Ömer bin Mezid’in 1436’da yaptığı Mecmuatü’n Nezâir’dir  83 şairin 397 şiirini kapsayan bu antolojiyi Prof  Dr  Mustafa Canpolat 1978’de Latin harfleriyle yayımladı  ANTONİM Ters anlamlı sözcükler  Sıcak-soğuk, iyi-kötü, acı-tatlı, kısa-uzun, güzel-çirkin gibi  APOSTROF Kesme işareti  Özel isimleri eklerinden ayırmak için (Ali’nin kalemi), sözcükteki düşen bir harfi belirtmek için (n’olur=ne olur), sözcüğün ekiyle karışmaması için (kola’nı içtin mi) kullanılır  ARAÇSIZ ÜSLUP Bir fikri, bir duyguyu söyleyenlerden doğrudan doğruya aktarmak  Monolog ve diyaloglar araçsız üslup örnekleridir  ARKAİZM Bir dilin eskimiş sözcüklerini ya da cümle kuruluşlarını kullanarak edebi eser yaratma  Bu eserlere arkaik denir  ASALET Edebi eserlerde terbiye dışı, çirkin, bayağı, müstehcen ve galiz sayılan sözcüklerden kaçınmak  Edeb-i kelam ya da mümtaziyet de denir  Tersi eserlere hasaset adı verilir  ASKI Halk edebiyatında saz şairleri aralarındaki şiir yarışmalarında kazananlara verilmek üzere duvara tüfek, kılıç, heybe, saz gibi şeyler asardı  Bunlara askı, askıyı kazanmaya da askı indirmek denir  ÂYÎNE Sözcük anlamı aynadır  Herhangi bir şeyi veya hali yansıtan, gözönünde canlandıran anlamında kullanılır  Tasavvuf edebiyatında dünya, Allah’ın tecelli ettiği bir aynadır   | 
|   | 
|  | 
|  |