![]() |
Ozanlarımız - Hodlu Noksani |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Ozanlarımız - Hodlu NoksaniHodlu Noksani Hodlu Noksani Kader layık gördü gurbet elini Gönlümü sılada eğlerken gördüm Erken kalkıp hazırlığa başlarken Çorap çamaşırı bağlarken gördüm Gel vazgeç Noksani gurbet karından Asla fayda yoktur dünya varından Git al muradını kendi yarinden Dermansız devayı sağlarken gördüm 1922-1964 ![]() ![]() ![]() Aşık edebiyatıyla içiçe olan ağabeylerinin de bilgilerini aktarmalarıyla aşıklık geleneğini küçük yaşlarda öğrendi ![]() Önceleri aşıklık geleneğinde şiir ve türküleri ezberleyip kaydeden Aşık Noksani, yaklaşık 18 yaşlarından itibaren kendi de şiir yazmaya başladı ![]() ![]() ![]() İlkokul öğrenimi olmasına karşın babası ve ağabeyinden Arapça ve kısmen Farsça öğrendi ![]() Şiirlerinde zaman zaman Sümmani ve Şenlik gibi Farsça etkiler görülmesine karşın ağırlıkla yalın Türkçeyi kullandı ![]() Şiirlerinde genellikle aşk ve doğa konularını işledi ![]() ![]() Öldüğünde geride, kendi şiirleri dışında Sivaslı Aşık Talibi'den Hodlu Şamili'ye dek birçok aşığın türkü ve şiirlerinden oluşan yüzlerce sayfayı bulan elyazması ve daktilo edilmiş notlar bıraktı ![]() Hodlu Noksani'ye ilişkin bir araştırma Bekir Karadeniz tarafından "Hodlu Noksani Yaşamı ve Şiirleri" (2000) adıyla yayımlandı ![]() Bekir Karadeniz Eserlerinden bazıları: Belasıdır Kimse rızasıyla çıkmaz vatandan Lakin ab u dane dar belasıdır Meşakkatle püryan oldu her yanım Namerdin töhmeti ar belasıdır Çok kimseler ayran bulmaz içime Gözü yoktur bu dünyada geçime Altmışında kır karışmaz saçıma Berduşluk temelde har belasıdır Yolu düşmez bu dünyada yokuşa Kurban kessen eli gitmez bir işe Sevdasını vermiş alış verişe Zararı var ise kar belasıdır Gönlünü verenler var zanaata Zanaatın yoksa gir kanaata Çalışıp kazanıp kon saltanata Fazla zengin olmak zor belasıdır Neden sana mevlam az taksim etmiş Taksimde kısmetin yapana atmış Herkes çalışırken Noksani yatmış İdare midare var belasıdır Benim İçin Nedendir de zalim felek nedendir Yağan yağmur ile kar benim için Artıyor günbegün dert ile keder Niye bir kez gülmez yar benim için Eller gül gönderir daim dostuna Kahpe felek düşmüş benim kastıma Gözün dikmiş mezarımın üstüne Geniş dünya şimdi dar benim için Görünmez dağların başı dumandır Kaldım gurbet elde halim yamandır Yatarım burada hayli zamandır Derdi çekmek olur ar benim için Dahi mihnet çekti erlerin eri Nuş etti şerbeti dünyanın varı Geçen günler geçti dönmezler geri Bilmem daha neler var benim için Bilmem bir günümü hayli zamandır Yağar boran tipi karlı dumandır Noksan bu dünyada halın yamandır Belli ki yaşamak zor benim için Bulunmalı Bu gönlüm çok sever güzel methini Güzelde yangına sel bulunmalı Bakması mest eder cansız yatanı Gülerken yanakta hal bulunmalı Gezerken ceylandır bakarken maral İnce narin değil tam orta karal Gezmesen o bağda solmadan saral Sevda bahçesinde gül bulunmalı Güzeli bulmalı eyyam deminde Yoktur bir kusuru hub endamında Bulmalı eşini tıfıl çağında Sinesi üstünde el bulunmalı Ölçülmez güzelin asla kıymeti Herbir yerde olur onun rağbeti Dinlenir mecliste olsa sohbeti Güzelde hünerli dil bulunmalı Herbir mahlukatı mevlam yarattı Kimini çok kimin bir karar etti Güzelin gamzesi canlara battı Böyle güzellere kul bulunmalı Güzel olan her dernekte seçilir Verse bir kadehte zehir içilir Gezdiği yerlerde güller açılır Güzelde eda naz fel bulunmalı Nedendir Noksani fazla yazarsın Az şeylerden sinirlenir azarsın Bir gün olur tatlı candan bezersin Alemde cennete yol bulunmalı İstanbul Gönlüm hasret kaldı köşke seyrana Bakarım uzaktan yaslı İstanbul Bilmem nasip midir bir daha gezmek Ağlarım gözümde tuzlu İstanbul Görünür uzaktan baksan camiler Dizilmiş sıraya evler haneler Gezer sokaklarda çiftler sunalar Övmeye münasip süslü İstanbul Her dakika vardır mevcut vesayet Otobüs taksi tramvay transit İstasyonu iskelesi müsait Yoktur bir emsali özlü İstanbul Gezerken olmalı cepte bol paran Parasız gidene gezmesi haram Zevki eğlencesi her saat her an Seyirli neşeli sazlı İstanbul Gelir vesayetler Garp ile Şarktan Gezmekten doyulmaz sinema parktan Çokları kahrolur hasta yatmaktan Elemli kederli gizli İstanbul Belli olmaz gecesiyle gündüzü Farkedilmez sonbaharı yaz kışı Denizleri tepeleri var düzü Yokuşlu engelli düzlü İstanbul Her yandan üstündür süslü Beyoğlu Ne hoş görünüyor bak Cağaloğlu Çok fazla gezemem yüreğim dağlı Şanı üç beş değil yüzlü İstanbul Haydarpaşa Eminönü Üsküdar Gezmeyenler bu dünyadan küs gider Görenlerde elem kalmaz yas gider Kahırlı mihnetli nazlı İstanbul Gözün açıp bu aleme baksana Gezmek lazım Eminönü Taksim'i Fazla yazıp kederlenme Noksani Bedeldir dünyaya bizli İstanbul Gördüm Kader layık gördü gurbet elini Gönlümü sılada eğlerken gördüm Erken kalkıp hazırlığa başlarken Çorap çamaşırı bağlarken gördüm Aldım da çantamı çıktım kapıya Nazar ettim bağ bostana yapıya Değer vermem mala mülke tapuya Yarimi peşimden ağlarken gördüm Yola çıktım ayaklarım gitmiyor Yokuşu çıkmaya dizim tutmuyor Ah ederim elim yare yetmiyor Hasretlik gönlümü dağlarken gördüm Bilmem nasip midir yoksa ki kader Kimseye küsemem böyle mukadder Gittikçe gönlümü aldı bir keder Bahar seli gibi çağlarken gördüm Gel vazgeç Noksani gurbet karından Asla fayda yoktur dünya varından Git al muradını kendi yarinden Dermansız devayı sağlarken gördüm Kalmadı Bir dinleyen yoktur derdimi desem Asla bir meslekte elim kalmadı Çok başvurdum sağa sola fayda yok Döktü yaprak gazel gülüm kalmadı Daim arz ederim ticaret karı Asla sevmez oldu evdeki karı Arayan bulurdu serveti varı Soramam kimseye dilim kalmadı Üç beş kuruş bulunurdu arasan Şapkam kopmuş saçlarımı tarasan Çıra yakıp meteliği arasan Gitti kazanç servet pulum kalmadı Gitmez hayalimden aşk-ı ateşim Silsem de tükenmez gözümden yaşım Ezelden yoksulluk boşlamaz peşim Savruldu dumanım külüm kalmadı Geçti bir devranım tıfıl çağlarda Bülbül sesi dinler idim bağlarda Vardı sürüm çobanlarım dağlarda Şimdi seyretmeye malım kalmadı Yorulmadan yüce dağlar aşardım Bulanmadan kaynayıp da coşardım Rençperliğe beş on boyun koşardım Büküldü kametim belim kalmadı Halılar yerinde yoktur hasırım Düşündüm taşındım bilmem kusurum Sular akmaz kol vermiyor mısırım Düşsem tutunacak dalım kalmadı Şimdi ticaretim yolcu bacından Dizlerimde can yok öldüm acımdan Kar edemem kuvvetimden gücümden Gitti kuvvet derman halim kalmadı Gönül müpteladır daim güzele Yaprağım yok bağlar hasret gazele Akla gelir bir Murgul'u tazele Başka da gidecek yolum kalmadı Sabreyle Noksani dert ile zora Yokuşta yorulan bir düze vara Bir gün devredersin kara toprağa Görsem sağ tarafı solum kalmadı Olmayınca Gönlüm ister meramına ermeyi Neyleyim talihim var olmayınca Çok isterim bülbül sesi duymayı Bülbül gülü sevmez har olmayınca Nasihatim gezme gönül yabanda Bir umudum kaldı karasabanda Düşmüşüm efkara iş yok tabanda Gönül ziyan eder kar olmayınca Devrettim otuzu kırka yüz tuttum Hiçbir gün gülmedim daim yas tuttum Bir dem için bir ateşi dost ettim Yandırır cismimi kar olmayınca Gözüm yaşı akar eli işlemez Bülbül figan eder gülü beslemez Gönül verip yar kolunu yaslamaz Dostun seni sevmez yar olmayınca Feryat eder daim sende kar bülbül Ah eder bülbülü için gonca gül Yüz bin mihnet etsen yine eldir el Kalpte senin için ar olmayınca Hoşa gider güzellerin oynağı On sekizde yakar gönül sığnağı Terkedemez güzel seven sevmeyi Bulanıp da sonra dur olmayınca Kader gül demezse asla gülünmez Gönül kuşu pervaz etse yorulmaz Dostun güzel olsa yine sarılmaz Baştan iki gönül bir olmayınca Bu sene kısmet çok fazla gezdi Gözüm gördüğünü elim de yazdı Zalim gurbet elden usandı bezdi Noksan Hod'da durmaz zar olmayınca |
![]() |
![]() |
|