06-22-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Fatih Kanunnamesi
Fatih Kanunnamesi
Fatih Kanunnamesi, İstanbul'un fethinden sonra, devlet teşkilâtına imparatorluğun büyüklüğüne ve coğrafi durumuna yaraşan bir karakter vermek, çeşitli müesseselerin vazifelerini tesbit etme ihtiyacı duyulduğundan; Fatih Sultan Mehmed tarafından düzenlenen kanunnamedir
Fatih Sultan Mehmed devlet teşkilatında yeni düzenlemelere olan ihtiyacın tesiriyle, kanunlar koydu ve bu arada tımarlara ait birçok hususu da yeniden tanzim etti Fatih'in bu yolda ilk yaptığı iş paytahttaki dirlik defterlerine yalnız sipahilerin adını kaydettirmeyip, bu defterlere dirlik gelirlerinin ve beratlarının kopyasını yazdırmak olmuştur
Fatih Kanunnamanesi, üç kısımdan teşekkül etmekteydi Birinci kısım, devlet ileri gelenlerinin teşrifattaki yerlerine, padişaha kimlerin arzda bulunabileceklerine, kadıların mertebelerine; ikinci kısım, saltanat işlerinin tertibine, yani divan, has oda teşkilatına ve saray hizmetkarlarının bayramlaşma merasimlerine; üçüncü kısım ise, suçlar ve karşılıkları ile mansıb sahiplerinin gelirlerine dair bilgileri ihtiva ediyordu Son kısımda ayrıca gayri müslim devletlerin verecekleri yıllık vergiler ile devlet görevlileri ve hanedan mensuplarına dair lakap örnekleri bulunmaktadır
Ayrıca bu kanunname; medreselerin yönetim, müfredat ve akademik yapısını yeniden düzenleyen, akademik personelin seçim ve atanması ile maaşların belirlenmesine ilişkin işlemleri usul ve esaslara bağlamıştır Bu ferman Türk tarihinde ilk yükseköğretim mevzuatını oluşturması açısından da mühimdir
Fatih kanunnamesinde Nizâm-ı Âlem için kardeş katli meselesi ile ilgili madde;
‘‘ Ve her kimseye evlâdımdan saltanat müyesser ola,karındaşların Nizâm-ı Âlem için katl etmek münasiptir Ekser ûlema dahi tecviz etmiştir Anınla amil olalar ’’
Bu maddeyle padişahın emirlerine yapılan her türlü itaatsizlik umumi rahatı ve Nizâm-ı Âlemi etkileyecek her türlü hareketi ve bağy (isyan) ve buna sebep olanları da cezalandırmayı amaçlamıştır Kardeşlerin katli Nizâm-ı Âlem için uygun , isyan eden kardeşlere karşı tutumu da tamamen şer’i dır Ancak beşikteki bir bebeğin boğdurulması şer’i değildir
Abdülkadir Özcan’ın görüşüyse ; ‘‘ Osmanlı Devletini tehdit eden en büyük tehlike,yabancılara sığınan şehzade veya diğer hanedan mensuplarının tahtın mirasçısı olduklarını iddia etmeleri ve başta Bizans ve İran olmak üzere düşman ülkelerin de bu fırsattan yararlanmak arzusunda olmalarıdır Osmanlı sultanları ve bilhassa Hz Muhammed’in senasına mazhar olan Fatih Sultan Mehmed ,ülkenin parçalanıp bunun kimlere yarayacağının ve İ’lây-ı Kelimetullâh hizmetinin nasıl sekteye uğrayacağının çok iyi farkında idiler İşte onlar böyle bir duruma fırsat vermemek için Şeyhülislâm’dan aldıkları fetvalarla kardeşlerini bile feda etmişlerdir Bazen şer’i esasın tatbikinde,araya giren jurnalcilerin ve fesatçıların tesiriyle hata etmiş olabilirler Ancak kendilerine İslâm dinini dünyanın her tarafına yaymayı gaye edinen İ’lây-ı Kelimetullâh’ın en büyük temsilcisi kabul edilmişlerdir ’’
Fatih’in ‘‘ Bu hanedanın maksad-ı a’lâsı , İ’lây-ı Kelimetullahdır ’’ sözü her şeyi anlatmaktadır
‘‘ Netice olarak Kardeş Katli meselesini keyfi iradeyi hakim kılmak şeklinde değil , Nizâm-ı Âlemi devam ettirmek için şer’i hükümlerin tatbiki tarzında değerlendirmek icap eder Vatana ihanet suçunun her hukuk nizâmında idamla cezalandırıldığını da unutmamak gerekir ’’
Ali Himmet Berki’nin kardeş katlini kötüye yorumlayanlara karşı bu meseleyi tamamen ortadan kaldırarak şekilde o da kanunnameyi ortadan kaldırmıştır Yani böyle bir kanunun tamamının uydurma olduğu görüşüdür Netice olarak eldeki belgeler Fatih Kanûnnâmesi’nin varolduğunu göstermektedir Osmanlı Devleti teşkilatı temellerinde siyaset-i şer’iye kitaplarının izi vardır
‘‘ Eski Türk kavimlerinde ve Selçuklularda ,ağır bir suç işleyen hanedan üyelerinin katli caiz görülmüştür Fakat bunu kanunlaştıran ve koyan, II Mehmed Fatih’dır O da bunun bir âdet-i kadime olduğunu söylemektedir ’’Bunu açıklayan iki unsur vardır bunlardan biri,XV y y ’da Osmanlıyı korkutan bir şey yoktur iç huzur için nizâm-ı âlem için çalışılmalıdır,ikincisi ise zarar-ı âmdan zarar-ı hâss yeğdir Yani şahsa verilen zarar topluma verilen zarardan iyidir İşte bu düşünceyle bu âdet konmuştur
‘‘ Kardeş katline dair madde,bu bakımdan incelenmeğe değer Daha I Bayezid Kosova Halk Meydanı’nda (1389) kardeşi Ya’kub’u idam ettiği zaman ,bir iç harbi önlemek için vezirlerin reyiyle bunu yaptı Sonra onun oğulları arasındaki iç savaş Murad’ı veliaht yaptığı zaman iki küçük oğlunu ölümden kurtarmak için tedbirler almıştı II Murad kendisine karşı ayaklanan ve Bizans ve Karamanoğlu ile birleşen kardeşi Mustafa’yı yakalayıp idam etti Dukas bu münasebetle Osmanlılarda kardeş katlinin bir adet olduğunu işaret eder Fatih tahta çıkar çıkmaz kendisinden önce tahta çıkmış atalarının yaptığı gibi,küçük kardeşi Ahmed’i ortadan kaldırdı O bu eski teamülü kanunnamesinde ‘ Karındaşların nizâm-ı âlem için katl etmek münasiptir ekser ulema dahi tecviz etmiştir ’ Formülüyle ifade eder ’’ ‘‘ İslam cemaatini anarşiden kurtarma kaygısıyla ulemanın caiz gördüğünü belirtmesi önemlidir Yoksa bunu mutlak bir kural olarak koymadı ’’
Fatih katletme kanûnunu koyarken âlemin nizâmı ve devletin kutsiyeti gayesini düşünmüş ve Osmanlılara ait bir zarureti veya örfü kanunlaştırmıştır Kanûnun başında ‘Bu kanunname atam ve dedem kanunudur ve benim dahi kanunumdur Evlâd-ı kiramın neslen ba’de neslin bununla âmil olalar ’ derken bir şey söylemediğini bu hükümlerin olduğunu belirtmiştir Çelebi Sultan Mehmed’in sözünde ‘ Osmanlı padişahları başlangıçtan beri tecrübeyi kendilerine rehber etmişlerdir Düşmanlar fırsat beklemektedir Nitekim malûmu alileridir ki pederinizin vak’asında ( yani Timur’un Anadolu’yu istilası) kafirler fırsat buldu Selanik ve başka yerler Müslümanlardan çıktı ’çoğu şey anlatılmaktadır
Busbecq’nun şu sözü düşmanların fırsat beklediğini açık bir şekilde anlatmaktadır ; ‘‘ Müslümanlar Osmanlı hanedanı sayesinde ayakta duruyorlar Bu sebeple hanedan yıkılırsa din ve devlet de mahvolur ’’
‘‘ II Mehmed bu kanunu koyarken de hakimiyetin bölünmezliğinin teminini ve devleti ileride düzme tehlikelerden kurtarmayı düşünüyordu yorumu da yapılmaktadır Fatih’le yazılı hukuk kuralı haline gelen bu usul Osmanlı devletini zaruretler gereğince bunu benimsemişler ve bu zaruretler ortadan kalkınca terk etmekte sakınca görmemişlerdir Bu yüzden meseleyi kana susama iktidar hırsı gibi subjektif ölçülerle değil daha objektif yollarla incelemek gerekmektedir bilgisini veren Hammer’e kendi yorumu ile bunun bir saltanat meselesi olduğunu , ‘ Ne İslam ne de Türk geleneğinde olmadığı halde , hanedan üyelerinin katlleri Osmanlı devletinde neden yerleşmiştir?Meseleyi egemenlik anlayışı,saltanatın intikali usulü yönünden incelemek gerekir ’ ifadesi Milli hakimiyetin kurulması yolunda çekilen çileleri ortaya koymaktadır
Ahmet Mumcu’nun Osmanlı Devletinde Siyâseten Katl adlı eserinde ‘ Burada söz konusu edilen hanedan üyelerinin hükümdar olmak için veya hükümdar olduktan sonra uyguladıkları siyaseten katl dır Tebaaya uyguladıkları zaten bu siyâset anlayışının bir sonucudur ki konumuzun dışındadır,insanın yaşama hakkı vardır Bu doğuştan gelen haktır Hükümdar verdiği ölüm cezasının hukuka uygunluğunu araştırmış mıdır?hanedan üyelerinin hakimiyet ve saltanat için hükümdar tarafından katledilmesi dışında hükümdar olmadan hakimiyet ve saltanat için birbirini katletmesi de siyaset anlayışı içine sokulmuştur ’’ demektedir
‘‘Osmanlı İmparatorluğu’nda boyun eğilmesi gereken hukuk dört yönlüydü: Şeriat – Kanunlar ya da sultanın yazılı fermanları – Adet yani yerleşik töre – Örf yani hükmeden sultanın iradesi Şeriat,sultanın üzerinde olan bir güçtü ve sultan tarafından değiştirilemezdi Şeriat,Osmanlı ulusunun benimsediği İslâm hukukunun tümünü içeren oluşumdu ’’
Kardeş katli kanununun devletin daim kalabilmesi ve bir cihan devleti haline gelmesinde rolü vardır Bu kanun bazı durumlarda belki yanlış uygulanmış olabilir ama nizâm-ı âlem için yapılmıştır ve şahsa verilen zarar topluma verilen zarardan yeğdir düşüncesiyle uygulanmıştır
|
|
|