Kalbin Sesi | 
     
| 
	
			
			 | 
		#1 | 
| 
			
 
GöKKuŞaĞı 
		
	
		
	
	 
 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Kalbin SesiNe çocuklarımız, ne torunlarımız bakır mutfak eşyalarını tanımıyor   O kalaylı tasları, tencereleri, tavaları  Hiçbiri kalaylı bir maşrabadan kaynak suyu içmedi  Bakır eşyalar onlar için artık bir aksesuar, bir süs unsuru   Oysa vaktiyle o tavalar, o tencereler kimlerin elinden geçti  Kaç gelinin, kaç dedenin, kaç babaannenin bir ömrü dolduran hatırasını taşıyorlar  Bir kahve cezvesinin kulpundan tutan el kaç kuşağın eli ile ısınıyor, onlardan miras kalan duyguları paylaşıyor  Ama biz redd-i miras ettik  Bakırları sattık   Yerine alüminyum tencereler, melamin tabaklar aldık   Bu tabaklar düştü mü kırılmıyordu  Ancak ömürleri kısa oldu, tam mutfak dolaplarına ısınacakları zamanda pabuçları dama atıldı   Onların yerlerine başka kaplar, başka bardaklar imal edilmişti  Geçiyor, herşey süratle geçip gidiyordu  Şimdilerde çoğu renkli yemek takımları var, seramikten   Bir kaç yılda atılıyor, yerine yenisi alınıyor  Bir eşyayı ömür boyu kullanmak, hele hele bunu çocuğuna, torununa hatıra bırakmak, onların da kullanmasını istemek çılgınlık sayılır oldu  Aklı başında olanlar plastik bidondan plastik bardağa su dolduruyor, suyu içtikten sonra bardağı çöpe atıyor  Eşya ile ünsiyetin sonu çoktan geldi   Sevdiğimiz bir sandalyeyi, bir porselen fincanı, hatıralarla yüklü bir vazoyu ne yapıyoruz? O vazo ki onda nice güzel günlerin çiçekleri kokmuştur  O çiçekler alındığında, o vazoya konulduğunda kalbin sesi hangi ilahiler ile coşmuş, hangi şarkılarla dolmuştur  Bir tiren son kampana ile birlikte kalktığında dökülen gözyaşları, bir vapur iskeleye yanaştığında içimizin pır pır edişi, postacıya kapıyı açtığımızda elimize değen bir mektup, şiir defteri arasında kuruyan bir gelincik bütün bunlar hayatımızdan nasıl uçup gitti   Onlar mı uçtu, yoksa bir karakoncolos bütün bu güzellikleri kovalayarak yerine konfeksiyon duygular, gel geç müzikler mi koydu   Vakti daralan kim? Kim bana ayaküstü yemek yemeyi öğütlüyor   Ninem derdi ki "Bir kadın pişirdiği yemek ile beraber pişerse o yemeğin tadı, tuzu, bereketi olur"  Ninelerimizin ve dedelerimizin dünyası ne çabuk bir masala dönüştü  Ve masallara niçin inanmıyoruz? Bir âletin Mars'tan gönderdiği fotoğraflara inanıyoruz ama   İnanıyoruz da ne oluyor? Yemekler daha lezzetli, sohbetler daha koyu, aşklar daha derin, arkadaşlıklar daha vazgeçilmez mi oluyor? Babamızdan armağan saati saklıyor, takıyor, kullanıyor muyuz; yoksa modası geçti bunun şimdi at nalı saatler takılıyor diye o güzel Omega'yı bir çekmecenin gözüne mi atıverdik   Çekmecenin kapağı kapanınca odayı rahmetlinin paltosundan yayılan tütün kokusu mu doldurdu  Hayır   Bütün bunlar olmuyor  Eşyalar, insanlar, sevgiler, saygılar, gözyaşları, gülücükler kaçıyor bizden  Yahut biz onlardan uzaklaşıyoruz  Tek başımıza kaldığımız ekran başında sürekli zaplıyoruz  Sürekli zap  Sürekli zap bizi bir süratli arabaya atıyor   Gazlayıp kayboluyoruz  Eşyalardan, hatıralardan, arkadaşlardan, birlikte kotarılan herşeyden uzakta ama yine meyus, yine tatminsiz, yine sıkıntıyla bekliyoruz  Neyi bekliyoruz? Herhalde "yeniliğin bitmeyen büyüsünü"   Niçin daralıyoruz? İşte herşeyimiz var, daha ne istiyoruz? Yeni, alışılmadık, bizi bir süre oyalayacak bir şey   Bu mu? Belki de etrafımızı saran bu ses, bu görüntü, bu bina, bu araba, bu bilgisayar, bu marka, ikiyüz çeşit açık büfe, elli bin çeşit AVM ürününün çekip gitmesini, bizi rahat bırakmasını istiyoruz   Gerçekten istiyor muyuz? Oysa onlar yağmur gibi üzerimize geliyor, biz bulut gibi onlara koşuyoruz   Birleştiğimizde işte o dağılma, o un-ufak olma gerçekleşiyor  Saatimiz çalışıyor ama kalbimiz durmuş   Çalışmıyor  Kalbin sesini duyamıyoruz  Tam bu sırada adamlar geliyor   Evin önündeki ağacı, o güzel ıhlamuru kesmek istiyorlar  Bu ağacı babamın dedesi dikmiş  Gölgesinden nesiller geçmiş  Yaprakları arasında tebessümler, yorgun bakışlar, ilk aşklar, kırık kalpler var  Kesmeyin diyoruz bu ağacın hatırası var, kıymayın ona   Buyurgan bir ses: Ama biz buraya bir gökdelen dikeceğiz  İşler açılacak, faizler düşecek, barış gelecek, bilim kansere çare bulacak diyor  Birbirimize bakıp önce susuyor sonra "kesin" diyoruz   Ağaç kesiliyor, çünkü kalbin sesi yok artık ![]() Mustafa Kutlu - Yeni Şafak 
				__________________ 
		
		
		
		
		
	
	
	Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar  ![]() Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar NFK ![]() GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali  GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı 
			 | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
Cevap : Kalbin Sesi | 
     
| 
	
			
			 | 
		#2 | 
| 
			
 
Şengül Şirin 
		
	
		
	
	 
 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Cevap : Kalbin Sesi![]()  Süper bir paylaşım Sağol arkadaşım![]() ![]() ![]()  
				__________________ 
		
		
		
		
		
	
	
	 Arkadaşlar, efendiler            ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,            müritler, meczuplar memleketi olamaz 
			  En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet            tarikatıdır   | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
| 
		 |