|  | Ad-Soyadı |  | 
|  06-02-2010 | #1 | 
| 
Şengül Şirin   |   Ad-SoyadıAd-Soyadı Ad; a  1  Bir varlıklar ya da nesneler sınıfını belirtmeye, adlandırmaya  ve öteki  sınıflardan ayırmaya yarayan sözcük, sözcük öbeği  ya da söz konusu sınıfın bir  birimini, bir bireyini belirtmeye,  adlandırmaya ve ötekilerden ayırmaya yarayan  sözcük, sözcük öbeği;  isim: Odunsu bir yapısı olan bitkilere genellikle ağaç  adı verilir  Bu ağacın adı okaliptüs   2  Bir niteliğin karşılığı, göstereni olarak düşünülen sözcük: Babasının  adına  layık olmak  Bu tür bir davranışa tek bir ad verilebilir;  korkaklık   3  Bir kenti, bir ülkeyi, bir örgütü, bir kurumu vb  belirten ve bu  yolla onların  tanınmalarını, diğerlerinden ayrılmalarını sağlayan  sözcük, sözcük öbeği:  Bu  kasabanın, bu fabrikanın adı nedir? Posta dağıtıcıları hemen  hemen bütün sokak  adlarını bilirler   4  Soyadına karşıt olarak kişinin ilk adı; küçük ad: Adınızı,  soyadınızı 'büyük  harflerle yazınız  5  Bir aileyi belirten  onu bir diğerinden ayİran  ve aile bireylerinin  her  birinin kimliğinin temel öğesini oluşturan sözcük; soyadı, lakap: Velioğlu   adı bana yabancı gelmedi   6  ilk ad ve soyadının birleşmesinden oluşan bütün: Adınızı sol üst  köşeye  yazınız   7  Bir yazıyı, yazının bir bölümünü,   bir edebiyat ya da sanat yapıtını, bir yayını vb  belirtmeye yarayan  sözcük,  sözcük öbeği, cümle: Bir romanın, şiirin, şarkının, filmin  adı  Bir  televizyon programına güzel bir ad bulmak   8  Ün, nam: Son yapıtıyla adını ölümsüzleştirdi  Adı duyulmamış bir  şair  iyi  bir ad bırakmak   9  Bir bilim ya da sanat dalında başarılı, ünlü kişi: O bu konuda  tek addır   10  Bir şey bir kimse adına, o şeyin, o kimsenin yetkisiyle,  onun yerine;  namına, hesabına, temsilen: Çoğunluk adına konuşuyorum  Törene başbakan adına  başkan yardımcısı katıldı   11  Bir şey adına, o şey için, onun yoluna, onun uğruna: Dostluğumuz   adına, istifa etmeden biraz daha düşünün  Özgürlük ve bağımsızlık  adına verilen  savaşlar   12  (Bir kimseye, bir şeye) ad koymak, vermek, onları  adlandırmak: Çocuğa  ad koymak  Kitaba ad koymak  Köye ad koymak   --Bir kimseye ya da şeye ad takmak, bir kimseyi ya da bir şeyi, belirli bir özelliğinden ötürü o adla adlandırmak: Ona şişko adını takmıştık  --Ad yapmak, isim yapmak, bir alanda, bir konuda bilgi ve becerisiyle ünlenmek   --Adı batası  batasıca, "adı anılmasın,  yok olsun" anlamında söylenen ilenme  sözü: Bu adı batası yerden kurtulamadık  işte  --Adı belirsiz, adı bellisiz, adı anılmak istenmeyen ya da inançlar açısından sakıncalı görünen şeyin yerine söylenir (yörs  ) -1 Bir kimseyle adı çekilmek, onunla adı çıkmak (yörs  )   --Bir kimseyle adı çıkmak, bir kız ya da kadın söz konusuysa, bir erkekle toplumca hoş görülmeyen bir ilişki içinde olduğu söylentisi yayılmak: O kadının köyde birçok erkekle adı çıkmıştı  --Adı çıkmak, kötü olarak tanınmak; hak etmediği bir üne kavuşmuş olmak: insanın adı çıkacağına canı çıksın (atasözü)  Onun adı  çıkmış bir kere, yoksa hiçbir şey bilmez  --Adı bir şeye çıkmak, gerçekte öyle olmadığı halde öyleymiş gibi tanınmak: Adı deliye, beleşçiye çıkmak  --Adı  çıkmış dokuza, inmez sekize, bir  kimsenin iyi ya da kötü ününü değiştirmenin  güçlüğünü belirtmek için  söylenir   --Adı duyulmak, ünlenmek: Adı yeni duyulan bir ozan   --Adı geçen, anılan, sözü edilen: Yazıda adı geçen kaynakların tümü de yeni  Adı geçenin tüm mallarına el   konulmasına karar verildi   --Adı geçmek, anılmak, söz konusu edilmek   --Adın ile bin yaşa  hoşa giden, güzel,   çarpıcı bir söz söyleyenler için "yaşa, var ol" anlamında söylenir: Hay   adınla bin yaşa, ne güzel söyledin! --Adı kalmak, yalnızca adıyla anımsanmak: Kendi gitti adı kaldı yadigâr   --Bir şeye adı karışmak, uygunsuz bir iş ya da olayla ilgisi bulunduğu söylenilmek: Altın kaçakçılığına onun da adı karışmıştı  --Adı (bile) okunmamak, bir kimseye hiç değer verilmemek, ona sıra gelmemek: Böyle bir işte onun adı bile okunmaz  --Adı kötüye çıkmak, kadın söz konusuysa, iffetsiz olarak tanınmak   --Adı sanı, bir kimsenin kimliği, soyu sopu: Önce adını sanını sor, sonra içeri al  Adı sanı belli olmayan biri   --Adı üstünde, adından da anlaşılacağı gibi: Adı üstünde biçerdöver bu! --Adı var, haksız ve yersiz bir üne sahip olanlar için söylenir: Adı var ama, tek bir kitabı yok; gerçekte var olmayan, salt düş gücüyle zihinde yaşatılan şeyler için kullanılır: Cinin de, perinin de adı var, kendi yoktur   --Adımı güveç koy ama, ocak üstüne koyma, "beni güç işleri yapan biri gibi tanıt, ancak o tür işleri bana verme" anlamında kullanılır   --Adına gölge düşürmek, adını lekelemek, kendisinin ya da bir yakınının saygınlığını sarsacak biçimde davranmak   --Adımız , ekmeğimizi kuru yeriz, "kazanç uğruna pis ve sıkıcı işlere katlanmamıza karşılık yine de yokluk ve yoksulluk içindeyiz" anlamında söylenen bir yakınma sözü   --Adın ne? -Mülayim Ağa  -Sert  olsan ne halt edersin?,  sertlikle ya da sert bir kişilikle bir şey  elde  edilemeyeceğini belirtmek için şaka yollu kullanılır (tkz  )   --Adını ağzına almamak, bir kimse ya da şeyden hiçbir biçimde söz etmemek: Bir daha onun adını ağzına almadı   --Adını ağzına aptesle almak, onu saygıyla anmak   --Adını almak, söz konusu bir kimse ya da şeyse, ona bir kimsenin adı verilmek ya da başka bir adla anılmak: Dedesinin adını aldı  Urfa özel bir yasayla  Şanlıurfa adını aldı   --Adını anmamak, bir kimsenin ya da bir şeyin sözünü etmekten kaçınmak: O günden bu yana oğlunun adını bile anmamıştı  Adını bağışla, adınızı bağışlar mısınız, incelikli  biçimde ad  sorma durumunda söylenir (halk  )   --Adını koymak, bir malın fiyatını ya da yapılacak bir işin karşılığını, bir şeyin niteliğini belirlemek: Önce adını koy, ikimizin de işine gelirse anlaşırız  --Adını (defterden) silmek, bir kimseyle olan ilişkisini kesmek: Arkadaşlarımın arasında artık öyle biri yok, ben onun adını defterden sildim   --Adını taşımak, bir başkasının adıyla anılmak: Babasının, kocasının adını taşımak  --Adını vermek, bir kimsenin adını bildirmek, ihbar etmek: Bize, hırsızlığı birlikte yaptığın arkadaşının adını vermek zorundasın; birisi tarafından gönderildiğini söylemek: Benim adımı ver, sana boş bir oda bulurlar   --Adıyla sanıyla, "en belirleyici özelliği ya da ünüyle" anlamında kullanılır: Bana adıyla sanıyla Topal Osman derler   - Dilbil  Bir türü ya da bir tür örneğini (cins adlar), tek bir kişiyi  ya da belli  bir varlığı (özel adlar) adlandıran  ve cümlede özgül  sözdizimsel işlevler  sağlayan (özne, tamlayan vb  ) sözcüklerin  oluşturduğu dilbilgisel kategori  (Bk  ansikl  böl  ) --Ad cümlesi, yüklemi fiil olmayan cümle: Çok çalışkansınız  Söylemesi çok zor  iyi bir insandı   --Ad çekimi, ad öbeğinin dilbilgisel işlevlerini belirtmek için, bükülgen dillerde, bir adın yada adılın sunduğu sonekli biçimler bütünü  (Bk  ansikl  böl  ) --Ad durumu  -DURUM   --Ad gövdesi, ad ve fiil köklerinden yapım ekiyle türetilmiş ad: baş-lık  ev-ii, dur-ak  vb   --Ad kökü, bir sözcüğün yapım ve çekim ekleri atıldıktan sonra geriye kalan ve ad olan en küçük anlamlı birimi: iş (-çi-lik), dağ (-cı-lık) gibi  --Ad öbeği ya da AO,bir yayılımdan sonra gelen addan oludan öbek (Tekirikapıcının kedisi [uyuyor])  --Ad soylu sözcük, fiil dışındaki tüm sözcükleri belirtir   --Ad tamlaması, bir adın başka bir adı iyelik ilişkisi içinde tamlamasıyla oluşan sözcük öbeği  Bir şeyin,  bir  nesnenin, neye ya da kime ait olduğunu belirtir: Elifin kitabı,  bahçe kapısı,  su borusu, vb  iki addan oluşan ad tamlamasında  birinci ada "tamlayan",  ikincisine "tamlanan" denir  Türk çede bütün ad  soylu sözcüklerle, fiilimsiler  "tamlayan" ve "tamlanan" olarak  kullanılabilir  (-BELİRTİLİ AD TAMLAMASI,  BELİRTİSİZ AD TAMLAMASI  ) --Addan türeme, bir addan oluşturulan sözcük için kullanılır (ev'den evdi, evlenmek)  - Esk  Yun  Ad veren  kahraman,  bir siteye adını verdiği sanılan ve o sitenin az çok  efsanevi kurucusu; bir  ailenin, bir kabilenin ya da bir hanedanın  soyunun başlangıcı olarak gösterdiği  ve adını ondan aldığını ileri  sürdüğü kahraman   --Ad veren magistratus,adı kronolojik gösterge olarak kullanılan ve yıla adı verilen, yıllık yargıç  (Atina'da,  Delphoi'de, Delos'ta resmi listenin başında yer alan bu kişi  arkhon idi;  Sparta'da, ephorosların başkanı: Argos'ta, Hera  rahibesiydi    vb  Kamusal  belgelerde her zaman onun adı bulunurdu:  "x    'in arkhonluğu döneminde    " gibi  Buna benzer bir tarihleme  yöntemi, iki konsülün adı kullanılarak Roma'da da  uygulandı  - Folk  Ad koyma, bir kişiyi adlandırma  (Bk  ansikl  böl  )   --Addan sakınma, kimi insan, bitki, hayvan, manevi varlık ve ölü adlarını anmaktan kaçınma  (Bk  ansikl  böl  ) - Hırist  Vaftiz adı, vaftiz edilen kişiye verilen önad  - Med  huk  Kişileri birbirinden ayırmaya ve tanıtmaya yarayan sözcük  (Bk  ansikl  böl  ) --Ad değiştirme, haklı nedenler bulunması durumunda kişinin, adının ve soyadının mahkeme kararıyla değiştirilmesi (Türk Med  k  md  26)   --Adın korunması, adı anlaşmazlığa konu olan kişinin mahkemeye başvurarak durumun saptanmasını, adının gasp edilmesi halindeyse  durumun önlenmesini  isteme hakkı   --işletme adı, bir ticari işletmeyi tanıtmak ve onu benzer işletmelerden ayırmak için kullanılan ad (Türk Tic  k  md  55)   --Öz ad, her gerçek kişiye anne ve babası tarafından verilen ad   --Soy adı - SOYADI  - Tarönc  Ad veren sit, adını bir kültüre ya da sanayi evresinin   özelliklerine veren ve onları tam anlamıyla yansıtan eski yer  - ANSİKL Dilbil  Arnault ve Lancelot'nun Grammaire Gânârale et  raisonnee  (1660) adlı yapıtıyla Batı'da yerleşen gelenek, adı  (fiilinkine karşıt söylem  bölümü) 'sübstantif adlar"dan ve "sıfat  adlar"dan oluşmuş bir sınıf olarak  görür  Sübstantif adlar değişmez  nitelikli nesneleri, bir yandan kişileri,  hayvanları, doğadaki  varlıkları ("somut adlar"), öte yandan zihnimizin  yaratılarını ("soyut  adlar") belirtir; "sıfat adlar" ise, nesnelerin oluş  biçimlerini ve  maddelerin rastlantısal özelliklerini betimler  Biçimsel ve  işlevsel  ölçütlerle desteklenmesine karşın, bu mantıksal alt kategorileştirme,   kullanımda birçok değişiklik gösterir   Gerçekten de, bir belirleyiciyle birlikte kullanılan ve tümce içinde yalnızca bir tamlama, bir özne olarak işlev gören adlar "sübstantif adlar" olarak sınıflandırılır; "sıfat adlar" arasında da yoğunluk belirtilerini (karşılaştırma dereceleri) taşıyan sözcükler yer alır  Ancak sözlükçedeki kimi biçimleri (dev bir  yapıt), renk ayrıntılarını  (krem bir gömlek), üslupları (Rejans  koltuk), durumları (hanım  hanımcık bir eş) karşılamaktaki  yetersizliği, adın sıfat olarak  kullanılmasıyla giderilir   Buna karşılık sıfatlar arasına yerleştirilen kimi sözcükler, adın işlevlerini yüklenebilirler (çatışmada üç zenci bir BEYAZ öldürüldü)  Bazı ad biçimleri, rastlantısal bir biçimi de anlatabilirler (O  bir kasaptıribir efendidiribir askerdir)  Farklılıklarının yanı sıra, "sübstantif adlar" m ortak özellikleri bir genişleme ve yayılma içermeleridir; bütün bir bireyler sınıfını kapsayan adları ayrımlaştıran da bu özelliktir: "cins adlar" ve yalnızca tek özel bir bireyi karşılayan "özel adlar"  Cins ad kategorisi, öğelerinde biçimsel bir değişmezin (cins) ve sayısal bir değişim olanağının bulunmasıyla tanımlanır; bu özellikler cins adlara zorunlu olarak eşlik eden ve bu adların göndergelerini eyleme dönüştüren belirleyicide de görülür  Özel ad kategorisi ise,  doğrudan, tam olarak belirlenmiş, tek  nesnelere gönderme yapan adlardan  oluşur  Her öğesi, yük-lemsel bir birim  durumundadır, sözlükçe bize bu  birimi belirten işareti gösterir (Goldoni,  töre komedileriyle  ünlü); buna karşılık kişinin kendisiyle bir olan tanımını  bize  vermez  Özel adlar, baş harfin büyük yazılmasıyla, bir belirleyici   almamalarıyla belirgin nitelik kazanmışlardır  Bununla birlikte cins adlar kategorisiyle, özel adlar kategorisi arasındaki sınır, her zaman bu denli kesin olmayabilir  Özel adlar kimi durumlarda aileleri (Akerler),  düz  değişmeceyle nesneleri (bir Picasso) belirtmek, bir tek  bireyin birçok  yönünü karşılaştırmak (Benim tanıdığım Ayşe böyle  yapmaz) ya da bir sınıf  oluşturmak için (Atatürk ler yetiştiren  bir millet) belirleyici alırlar  Öte yandan belirleyici alan yer  adları ve özellikle de cins adın tüm  özelliklerini taşıyan marka adları  (birkaç Murat, Muratlar) özel adla  cins adı arasında bir ara  sınıf oluştururlar  Üretimsel dilbilgisinde adlar, görevi sözdizimsel bileşimleri saptamak ve anlamsal yorumlamaya katılmak olan birbirlerinden ayrılmaz bir tanıtıcı demetiyle tanımlanır: [+ cins ad], [± sayılabilir], [ + canlı] vb   
				__________________  Arkadaşlar, efendiler            ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,            müritler, meczuplar memleketi olamaz  En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet            tarikatıdır   | 
|   | 
|  | 
|  |