Şengül Şirin
|
Yeniden Dogmak
Yeniden Dogmak
Genç kadın, taşıma şirketinden gelen iki adamın, üç kat yukarı çıkartıp, salonun bir köşesine yığdığı kolilere bakarak, ‘ işte hepsi bu kadar, yerleşmek için hiç acelem yok‘ diye düşündü İki kanepe, bir masa ve dört sandalyeden ibaret olan diğer eşyalarıda yerli yerine konmuştu ‘Bana şimdilik bir tek yerleri silip, küçük sevimli halımı serdikten sonra, rahatıma, keyfime bakmak kalıyor’ diye, içinden geciriken, neşeli muzip bir edayla gülümsüyordu 
Sabahın ilk ışıkları yüzüne vurduğunda uyanalı çok olmuştu, kalkmak istemedi, Okumak için bir kitap aradı ve tekrar kanepeye uzandı; ama bir türlü kendini kitaba veremedi Bir kaç sayfadan sonra pes edip, kitabı elinden bıraktı Uzun zamandır çok sevdiği kitaplarından uzak bir hayat yaşıyordu Ne kadar cabalasada okumaya çalıştığı kitablarına konsantre olamıyor ve okumaktan vazgeçiyordu Düşünceleri yine epey süre geçmişte dolaştı En çok yüreğini acıtan anıları tekrar hatırladığında ise, kendine kızarak ‘ unut artık düşünme geçmiş yok, bugün var, huzurla yaşabileceğin bir hayat var önünde, zor olanı başardın’ diyerek kendini teselli etti 
Henüz hayatı tanımadan, gençliğin ilkbaharında, kendine tamamen zıt karekterdeki bir oyuncuyla, istemediği bir evlilik rolü biçilmişti Hiç arzu etmediği bir evlilik oyunu içinde buluvermişti kendini Hayatını kaderini, kendisinin çizmesine izin verilmemişti Şimdi ise kaybolan yıllarım olarak nitelediği mutsuzluğuna bir nihayet verebilmişti Bir kaç gün önce, son imzayı atıp adliye kapısından çıkarken duyduğu huzuru, yeniden içinde duydu Kendini adeta yeniden doğmuş, yeniden dünyaya gelmiş gibi hissetti, rahatlamıştı Evin içindeki hışırtıları duyunca, gözleri akşamdan kalan süt tasınla oynayan kediçiğine takıldı Yatağında son kez gerinerek kalktı Kedinin yanına gitti onunla oynamaya başladı 
Sandalyeden inip, geriye doğru giderek, cama astığı tül perdelerinin iyi durup durmadığını kontrol etti bir kaç koli açarak içlerinden çıkan ufak tefek eşyalarını yerleştirdi Ayaklarında dolanan kediyi alıp okşayarak göğsunde tuttu Sonra açık olan pencereden dışarısını seyretmeye koyuldu 
Taşındığı evin tam karşısında bulunan, kırmızı beyaz renkteki papatya ve gelinciklerle süslü büyük yeşil alanda, irili ufaklı ağaçlar, hafif ılık esen rüzgarda pembe beyaz çiceklerle bezenmiş nazlı bir gelin gibi salınıyorlardı  Burnuna esen güzel kokuları haz duyarak içine çekerken kendini bir an için farklı bir dünyada adeta doğa ile bütünleşmiş gibi hissetti  Kedinin ardarda miyavlamasıyla, istemiyerekte olsa bu muhteşem görüntüden ayrılmak zorunda kaldı Kedinin açıktığını düşündüğü için mutfağa doğru gitti Kediside onun peşinden 
Kucağında kedi ile birlikte mutfaktan çıkarken kedinin miyavlaması ve huzursuzluğu artarak devam ediyordu Yemesi için sevdiği şeylerden koymasına ragmen yememişti; çok az süte dokunup uzaklaşmıştı  ‘Neyin var senin bakayım? hiç böyle yapmazdın’ diyerek kucağına aldığı kediyi dışarı çıkarmak istedi  
Hemen evin önüne indiğinde, evin karşı hizasında oturan iki kadının, yanlarında oynayan çocuklarla ilgilenirken, bir yandan da sohbet ettiklerini gördü Kendi de evin ön tarafının küçük bahçesinin etrafını çit gibi ceviren alçak duvarına oturdu ve akabinde sol taraftan gelen, içini titreten bir çocuk ağlama sesiyle irkilerek hemen yerinden kalktı Sesin geldiği tarafa doğru gitti; başını yukarı kaldırınca gördüğü tablo karşısında donakaldı! evin 2 katın açık olan penceresinden yaklaşık 2 yaşlarında bir çocuk yarı bele kadar camdan sarkmış neredeyse düşmek üzereydi Ağlamaktan yüzü kızarmış sinirleri bozulmuş bir şekilde söylenerek ağlamaklı gözlerle bakıyordu Olduğu yerde donakalan genç kadın eve haber vermek için, evin zillerine basması gerektiğini aklından gecirdi ama pencerenin altından bir an olsun ayrılmak istemedi Kanının donduğunu hissetti, korkuyla gerilmişti Kedinin elinde olduğunu hatırladı herşey bir an meselesiydi, kediyi elinin hizasında bacağından salıverdi ‘ Rabbim! Rabbim! ‘ diyebildi bir eliyle de çocuğa geri git anlamında işaret etmeye çalışıyordu Çocuk bir an sanki geri çekilecekmiş gibi kıpırdanır gibi oldu ama, nafile   
Herşey bir kaç saniye içinde yaşandı ve çocuğa odaklanmış olarak var gücüyle çocuğu tutmaya cabalayan kadın bebeği kollarında buluverdi Çocuk kadının göğsüne çarpmanın etkisiyle, şaşkınlığıyla, bir süre korku dolu gözlerle sessiz kaldı ve daha sonra ağlamaya başladı Genç kadın çocuğu şevkatle bağrına basarak, öpücükler ile okşayarak bir süre sakinleştirmeye çalıştı 
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|