Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
amerikalı, babası, bombasının, mikrop

Mikrop Bombasının Amerikalı Babası

Eski 11-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mikrop Bombasının Amerikalı Babası



Lord Jeffery Ambherst onsekizinci yüzyılın ortalarında Kuzey Amerika’daki İngiliz kuvvetlerinin komutanı olarak büyük başarılara imza atmış ve Fransızlar’a karşı kazandığı zaferlerle İngiltere’nin dünyanın en büyük sömürgeci güçlerinden bir olmasında önemli katkılarda bulunmuşturKanada’da Fransız-Kızılderili (İttifakı) savaşları (1754-1763) ve yine Fransızlar’a karşı Avrupa’daki çatışmanın uzantısı Yedi Yıl Savaşları (1756-1763) sırasında gösterdiği yararlılıklar onu “Yeni Dünyanın en göz alıcı askeri kahramanı” yapmış adı bu gün ABD’nin Massachusetts Eyaleti’nde bulunan Amherst şehrine verilmişti
Ancak Anglosakson kahramanı Amherst’in bu başarılarına Fransız müttefiki Kızılderilelere karşı yürttüğü kirli bir savaşın gölgesi düşüyorduBaşarılı İngiliz Lordunun çehresinde onun bu gün dünyayı dehşete düşüren “Biyolojik Savaş”ın “babası” olmasından kaynaklanan meyus bir karanlık vardı

PONTİAC

Carl Waldman’ın “Kuzey Amerika Yerlileri Atlası” (Atlas of the North American Indian NY: facts on File 1985) isimli eserinde Şef Pontiac liderliğindeki Kızılderiler’in kuşatmasından “Biyolojik Savaş” yoluyla nasıl yarıldığına ilişkin açık ifadeler yer alıyor
Fransız desteğini arkasına alan Pontiac isimli Kızılderili Şefi; Delawareler Hurronlar Illinoiler Kickopoolar MiamilerPotawatomiler Senecalar Shawneeler Ottawalar ve Chippewalar gibi bir çok kabileyi bir araya getirerek büyük bir Kızılderili Birliği oluşturmuş ve İngilizler’i geldikleri yere Apalache Dağları’nın ötesine sürmeyi hedefleyerek saldırıya geçmiştiPontiac’ın bu hedefi gerçekleştirmesi için Pitt Kalesi’ndeki (bu gün Pittsburg şehri) İngilizler’i ortadan kaldırması gerekiyorduPontiac bu amaçla 1763 yazında Pitt kalesi’ni kuşattı
Waldman’ın adı geçen eserinin 108’inci sayfasında İngilizler’in bu kuşatmaya karşı muhtemelen bölgede Kızılderiler’e mal satıp mal alan beyaz tacirler aracılığıyla ve arada sırada ilan edilen “ateşkes”ten faydalanılarak yürüttükleri “Biyolojik Savaş” şöyle ifade ediliyor;
“Yüzbaşı Siemon Ecuyer kale etrafındaki Kızılderililer’e çiçek hastalığı mikrobu bulaştırılmış battaniyeleri ve mendilleri gönderip –biyolojik savaşın ilk örneği- onlar arasında salgın balatarak büyük zaman kazanmıştıBizzat (Lord) Amherst Ecuyer’e yazdığı mektuplarla bu taktiği vermiş ve onu cesaretlendirmişti
Waldman’a göre Amerika’daki İngiliz Genel Komutanı Jeffrey Amherst “tedarik sağlama” adı altında “rüşvet” vermenin mümkün olmadığı zamanlarda Kızılderilileri kontrol etmenin en iyi yolunun sert düzenlemeler ve cezalandırma sistemi olduğunu düşünüyordu
Amherst’in bu gibi taktiklerini kendi el yazısı ile yazdığı mektuplarda açıklıklıkla görmek mümkünBelli ki Kızılderilileri “Aşağılık” gören Lord Amherst mektuplarından birinde onları “iğrenç bir ırk” olarak tanımlamaktan çekinmemiş ve Biyolojik Savaş’ın Kızılderililer’i “topyekün imhası” için mükemmel bir araç olduğunu adeta müjdeleyerek yazmış

Amherst’in insanlık tarihinin en korkunç sayfalarından birinin başlangıcına şahitlik eden mektupları 1941-1945 yılları arasında İkinci Dünya savaşı’ndaki Alman saldırılarından korunması amacıyla ABD’ye gönderilmiş ve Kongre Kütüphanesi’nin sorumluluğuna verilmiş Kongre Kütüphanesi’nin kayıtlarından internete aktarılan belgeler şu anda da araştırmacıların hizmetinde

BATTANİYELER VE SÜRE AVI

Aslında Amherst’e çiçek hastalığı bulaştırılmış battaniyeler fikrini veren de bir astıAlbay Henry Bouquet ismindeki İsveç’ten Amerika’ya göç etmiş ve İngiliz ordusunun hizmetine girmiş bir Fransız olan Bouquet Amerikan tarihinde beyazların Kızılderililer’e karşı savaşındaki önemli isimlerinden bir sayılırGayet pragmatik bir asker olan Bouquet Amherst’e Pitt Kalesi’nin savunması için bu yolu askeri gerekçelerle ve sadece gönderdiği mektubun sonuna eklediği bir “not” ile belirtmiş Amherst ise bunu Kızılderili ırkına saldırı planının teorik ve pratik temellerinden bir yapmış

Albay Henry Bouquet’nin 13 Temmuz 1763 tarihli mektubunun sonundaki ilk kez “Kızılderililer’e hastalık bulaştırmak için battaniye dağıtılmasını” teklif eden notta şöyle deniyor:”Kızılderililer’i onları hastalandırabilecek battaniyelerle aşılamayı (!) deneyeceğim…Keşke İspanyollar’ın metodlarını kullanabilsek ve onları İngiliz usulü köpeklerle ve atlılarla avlayabilsek ki sanırım bunlar bu zararlıları topyekün imha etmek ve uzaklaştımakta hayli etkili olacaktır”
Bouquet’nin açıkça hem Kızılderililer’i “mikrop bombası” ile yok etmeyi hem de kalanları “sürek avı” ile hayvanlar gibi kovalmayı önerdiği bu mektubuna Amherst 16 Temmuz 1763 tarihli mektubu ile şöyle heyecan içinde cevap vermiş:
“Kızılderililer’e bu aşağılık ırkı Topyekün imha etmeye yarayan bütün diğer metodlar kadar iyi olan battaniye ile mikrop bulaştırmayı denemekle çok iyi yaparsınızOnları gayet etkili olabilecek sürek avı ile kovalma planınınzdan da memenun olmalıydım ama bu şimdilik çok uzak görünüyor”
Amherst “sürek avı” planını prensipte kabul etmiş ancak “yeteri kadar köpek olmadığı için” bunun gerçekleştirilemeyeceğini belirtmeyi ihmal etmemiş Bouquet de cevabında Lord Amherst’in “bütün talimatlarına riayet edeceğini” bildirmiş

IRKÇI LORD

Amherst’in Kızılderililer’e düşmalığının bir savaşın ortasında gösterilebilecek normal tepki olabileceği düşünülebilirAncak Amherst’in Kızılderililer’in müttefiği Fransızlar’a karşı gösterdiği “son derece nazik” tavır Lord’un “ırkçı” saiklerle hareket ettiğini gösteriyor
jCLong’un Jeffrey Amherst’in biyografisi niteliğindeki “Kralın Bir Askeri” isimli kitabında bu Lord’un davranışları şöyle özetleniyor

“Amherst’in Fransız sivillere karşı nazik tavrı askeri bir jestin çok ötesindeydiÜlaaae sıcak bir sempatisi vardı halkıyla ve yaşadıkları yerlerle ilgiliydiGünküğünde”çoğu taş evlerde yaşayan Fransız yerleşimciler huzur içindeler” diyordu…

Fransızlar huzur içinde yaşarken Kızılderililer hastalıktan kırılmaya başlamıştıBattaniyelerin kendilerine ulaşmasını takip eden sonbaharda Kızılderililer arasında muhtemelen ticari maksatlarla bulunan Gershom Hicks Pitt Kalesi’nde Kızılderililer arasında çiçek salgının başladığını bildiriyordu

İngiliz Ordusu’na Kızılderililer’e karşı yardım eden bölgedeki silahlı milislerin (daha sonra Amerikan Bağımsızlık savaşı’nda silahlı kuvvetlerin çekirdeğini teşkil edecekti) komutanı William Trent de Amherst’in Biyolojik Savaşı’nın sonuçlarını günlüğünde şöyle aktarıyor

“24 Mayıs 1763
Onlara (Kızılderililer’e) Çiçek Hastalığı Hastanesinden gelen iki battaniye ve bir mendil verdik Umarım arzulanan etkiyi gösterir


Alıntı Yaparak Cevapla

Mikrop Bombasının Amerikalı Babası

Eski 11-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mikrop Bombasının Amerikalı Babası



HAYVANLAR GİBİ

Amherst’in açtığı yol Kuzey Amerika’da Kızılderili nüfusunu ortadan kaldırmanın (soykırımın) en kolay metodu olarak benimsendi O sırada henüz İngilizler’den ayrılmamış bulunan Amerikalılar Lord’un Biyolojik Savaşı da dahil bütün soykırım türlerini ondokuzuncu yüzyılın sonuna kadar Kızılderililere sistematik biçimde uygulamaya devam ettilerBaşlıca yiyecek ve giyecek kaynağı buffaloları yok edilen ve sürekli olarak batıya ve orta-batıya sürülen Kızıldeirililer çoğu zaman aynen Amherst’in onları tanımladığı şekliyle “iğrenç ve aşağılık zararlı” hayvanlar gibi muamele gördüler ve kadın-erkek ihtiyar-çocuk ayırt edilmeden vuruldular ve yok edildiler
Kızılderililer üzerinde yeteri kadar tecrübe sahibi olan ABD Biyolojik savaşı modern zamanların en korkunç silahı haline getirdiÖzellikle İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlar ve Japonlar’ın bu konudaki “tecrübe”lerinden de bir hayli istifade eden ABD Soğuk savaş sırasında dünyanın en korkunç Biyolojik silah deposu haline gelmiştiYine Kızılderililer üzerindeki tecrübelerinden şerbetli olsalar gerek ABD depolarında sakladığı onbinlerce insanı bir anda ortadan kaldırabilecek biyolojik silahları önce kendi vatandaşları üzerinde denekte hiçbir sakınca görmedi

MKULTRA

1953’ten 1964’e kadar CIA’nın yürttüğü gizli bir propoganda kendilerine “ne” yapıldığından tamamen habersiz akıl hastaları askerler öğrenciler mahkumlar uyuşturucu kullananlar ve sokakalardan toplanan insanlar üzerinde LSD gibi uyuşturucular elektroşok duyuları yok etmek hipnoz ve bunun gibi metodlarla zihin kontrolüne imkan veren deneyler yapıldıKod adı MKULTRa olan bu gizli CIA operasyonu 1964’te “resmen sona erdirilmiş” gözüktü am 1972’ye kadar devam eden MKSEARCH projesiyle birleştirilmiştiBütün bu insanlık dışı araştırmalarda psikotropik ilaçlar kullanılarak beyin yıkama ve insan zihnini kontrol etme deneyleri yapılmış kimyasal ve biyolojik silahlar yoluyla toplumsal çöküntüler ortaya çıkarılmıştıAncak ABD yönetimi bu konuda pek belge bırakmadı1973’te CIA Başkanı Richard Helms MKULTRA dosyalarının çoğunun imha edilmesini emretti

MERTLİK ÇOKTAN BOZULDU

Modern zamanların ürettiği en korkunç silah olan biyoljik ajanlar yirminci yüzyılın başında yine ABD’de insanlar üzerinde yapılan deneylerle insanlık tarihinde olması gereken yerlerini aldılar
1900’de ABD’nin İspanyollar’dan yeni ele geçirdiği Filipinler’de bir Amerikalı doktor bir çok savaş esirine veba mikrobu bulaştırarak etkilerini denemiş ayrıca 29 esiri de beriberi üzerindeki araştırmalar için ikna etmişti1915’te Missisipi’de bir başka Amerikalı doktor 12 mahkumu pellagra hastalığının tedavisindeki araştırmaları için denek olarak kullanmıştır
Birinci Dünya Savaşı bu insanlık dışı silah ile ilgili deneylerin yepılması için mükemmel bir fırsat olduStockholm’deki Uluslar Arası Barış Araştırma Enstütisi’ne göre Almanya Birinci dünya Savaşı’nda karşı safta yer alan İtalya’da kolerayı Rus cephesinde St Petersburg civarındaki savaşlarda da vebayı silah olarak kullanmıştı(1915) Uluslar Arası Barış Araştırma Enstütisi ayrıca Almanlar’ın 1916’da Romaya Cephesinde Bükreş’te ve Osmanlı Ordusu içindeki Alman subaylar vasıtasıyla bilhassa atlar ve büyükbaş hayvanlarda görülen ama insanlara da bulaşabilen ruam hastalığı ve şarbon mikroplarının Irak’taki savaşlarda kullanıldığını iddia etmektedir
Kimyasal silahların çok daha yoğun kullanıldığı Birinci Dünya Savaşı’nın ardından 1925’te imzalanan Cenevre Protokolü ile aralarında ABD’nin de bulunduğu 40 ülke kimyasal ve biyolojik silahların yasaklalnasına imza koydularAncak çok geçmeden İkinci Dünya Savaşı’nın müstakbel tarafları bütün bu anlaşmları çiğnemekte gecikmediler

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.