Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dizisinin, elveda, hatırlattıkları, rumeli

Elveda Rumeli Dizisinin Bize Hatırlattıkları ..

Eski 11-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Elveda Rumeli Dizisinin Bize Hatırlattıkları ..



Erdal Özyağcılar sanki hayatının rolünü oynuyor gibi Diğer oyuncular da çok iyiler Senaryonun Tarihi gerçeklere tam olarak yaklaşması beklenemez, çünkü o günler, yani günümüzün tam 100 yıl öncesi, Osmanlı Devleti ve Halkı için felaket dolu günlerin başlangıcı olmuştur Büyük Avrupa Devletlerinin tehdit ve baskıları nedeniyle yönetimde yapılan değişiklikler, özellikle Sırp, Bulgar, Rum Çeteleri ile Türk Askerleri arasındaki amansız takip ve mücadeleler, günümüz Asker- PKK çatışmaları gibi o dönemin dikkati çeken en önemli olayları idi İşte bu gün biz size bir yeni yıl hatırası olarak bu dizinin temelindeki bölgesel olaylar hakkında bilgi vermek istiyoruz

Yirminci Yüzyılın ilk günlerinde okullarından mezun olan genç subayların kıtalara çıkar çıkmaz karşılaştıkları en önemli sorunlardan biri, "eşkıya takibi" olarak adlandırdığımız, Balkanlarda bağımsızlık peşinde koşan Bulgar, Rum, Sırp komitacılarla Arnavut çetelerinin isyanları, Doğu Anadolu'da Ermeni çetelerin takibi ve Yemen, Lübnan gibi değişik yörelerdeki isyanların bastırılması olaylarıdır Üstelik bu olaylarda hemen hemen yalnızdırlar Görev bir asayiş görevi olduğu halde, her mücadeleden asker sorumlu tutulmakta ve çözüm askerden beklenmektedir

Komitacılarla yapılan çarpışmalar, ordu birlikleri tarafından düzenlendiği gibi, azınlığa bağlı eşkıyaların, ayaklananların saklandıkları yerler ve koruyucuları yine subayların buldukları haber vericiler tarafından öğreniliyordu Bütün suçlular, katiller kentlerde askeri polis ve subaylar tarafından yakalanıyordu Sanki sivil yönetim bu olaydan hiç sorumlu değil gibiydi

Bu eşkıyalar Osmanlı ordusuna ve padişahına İsyan etmiş Balkan Halklarından çıkan Şairler, yazarlar, idealistler, din adamlarından oluşan milliyetçi komitacılar ve çoğunlukla haydutlardır Türkler karşısındaki cepheyi temsil ederler Cereyan eden çatışmalar içinde birbirlerini öldürerek kaynaşan bu insanların adları daha sonra Vidin'de, Sofya'da, Rusçuk'ta, Atina'da sokaklara, caddelere verilecek, şehirlerin büyük meydanlarına heykelleri dikilecektir Bunlarla savaşırken ölen veya yaralanan Türk askerleri daima bir köşede kalacaklar, isimleri bile hatırlanmayacaktır Buna rağmen, bu gerçekleri bile bile uluslarının hak ve menfaatlerini korumak için olağanüstü bir mücadele veren Türk subay ve askerlerinin yeri her türlü övgünün üzerindedir

İsyancılarla mücadele eden subayların anılarında nakledilen hikâyeler birbirinden çetin, birbirinden acı sahnelerle doludur Balkanlar ve isyan bölgeleri birer arenadır Bu arenalarda bir tarafın ulusal kahramanları yetişirken, diğer tarafta da bir şeyler yetişecektir En önemli yetişen unsur da Osmanlı Ordu mensupları olacaktır Onların isimleri hiçbir sokağa, caddeye veya şehre verilmeyecektir ama ulusları için büyük işler başaracaklardır Muhtelif arenalardaki dövüşlerini dikkatle izlemeden ulusları için ne yaptıklarını ve hatta niçin yaptıklarını anlamak zordur Bazı anılar şöyledir:

"Bölüğe katıldığımın üçüncü veya dördüncü ayı idi Dedeağaç'a yakın Ilıca adlı Bulgar köyüne, Bulgaristan'dan gelen komitacıların geldikleri haber alınmış, bizim Tabur komutanı Binbaşı Şükrü Bey iki yüz kadar asker ve jandarma ile gece gelip köyü sarmıştı Ben de haydutların kuzeye kaçmalarını önlemek için köyün on kilometre kadar kuzeyinde pusu tutmak emrini almıştımçetenin büyük bir kısmını imha ettik" (Rahmi Apak: Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları, s19)

"1904 yılından 1908'e kadar üçüncü Avcı Taburunda bulunduğum sürece Nizamiye subayları gibi aralıksız komitacıları izlemekle dolaşmaktaydım" (Resneli Niyazi Beyin Anıları,s43)Niyazi Bey daha sonraki günlerde dağlarda yıllarca savaşacak ve dönemin efsane isimlerinden biri haline gelecektir

"Makedonya'da Bulgar, Rum, Sırp çeteleri çok kötülükler yapıyor, hele Bulgarlar vahşet denecek kadar zalimce hareket ediyorlardı Nihayet Bulgar çeteleri tarafından Selanik'te Osmanlı Bankası'na bomba atıldı, limandaki Fransız Mesajeri Maritim kumpanyasının bir vapuru yakıldı 1902 Şubat'ında Makedonya'daki Bulgar Çeteleriyle çarpışmak üzere silâh altına alınan taburumuz Şubat'ın 8'inde Tiran'dan ayrılarak yola çıktı" (Kazım Nami Duru, İttihat Terakki Hatıralarım, s10)

"Kurmay Yüzbaşı olarak mezun olunca Erzincan'da 4 Ordu'ya verilmiştim Zamanın askeri kurallarına göre Kurmay Yüzbaşılar Piyade, Süvari ve Topçu sınıflarında sekizer ay bölük komutanlığı yaptıktan sonra kurmay ödevine atanırlardı Diyarbakır'da süvari bölük komutanlığı yaparken alay komutanımız beni çağırdı Ermeni eşkıyalar için Midyat'a pamuk barutu yapıldığını Bu imalathanelerin bulunarak tahrip edilmesi gerektiğini söyleyerek görevi bana verdi"(Orgeneral Fahrettin Altay: On Yıl Savaş ve Sonrası, s15–17)

"1319 senesi Nisan'ının ikinci Hızır ilyas günü (13 Nisan 1903) kışlaya döndüm 40 atlı ile Korazan taraflarına gözcülüğe gönderildim Bulgarların oralarda da o günlerde isyan edecekleri haberi alınmıştı Diğer bir müfrezeyle de erkânıharp (kurmay) yüzbaşısı İsmail Hakkı Bey, Resne Caddesi üzerine gönderildi" (Şevket Süreyya Aydemir, Enver Paşa -100,s468)

Ali Fuat Paşa, Kazım Karabekir ve Fevzi Çakmak Makedonya'da eşkıya ile boğuşacak, Kavaklı Fevzi Efendi (Çakmak) Sırp ve Arnavutların bulunduğu mıntıkalarda yaptığı başarılı hizmetlerden dolayı dokuz senede Miralay (Albay) rütbesine yükseltilecektir(Süleyman Külçe, Mareşal Fevzi Çakmak, s10)

Eşkıya takibi işi, normal muharebe görevlerinden daha karmaşık ve daha yıpratıcı bir görevdir Her şeyden önce iyi bir istihbarata ihtiyaç vardır İkinci olarak, eşkıya takibine gidecek birliğin özel surette yetişmiş olması, değişik silah, cephane ve patlayıcı maddeyi kullanacak elemana ve teknik bilgiye sahip olması ve özellikle de yasal olarak idari kademelerce halk tarafından büyük destek görmesi lazımdır İşte bu noktada ordu mensupları kendilerini maddi ve manevi bakımdan yakan, kavuran bir çember içinde bulunmaktadırlar Hele, 22 Ekim 1903'de Mürtzeg Mülakatı sonucu İngiltere, Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun yaptığı teklifin kabulünden sonra, iç güvenliğin yabancı subayların kontrolüne bırakılması ile bu çember daha da daralmıştır

Üç Makedonya Vilayetine (Selanik-Manastır-Kosova) bir Osmanlı Umumi Müfettişi tayin olunacaktı Bu vazifeye Hüseyin Hilmi Paşa tayin edildi KN Duru, anılarında bu durumu, şu sözlerle anlatmaktadır:

"Rumeli'de altı büyük devletin zabitlerinden bir jandarma heyeti kuruldu Rus zabitleri Selanik'te, İngilizler Drama'da, Fransızlar Serez'de, Avusturyalılar Üsküp'te, İtalyanlar Manastır'da yerleştiler Dikkat edilecek bir nokta; bütün bu subayların birer derece yüksek rütbede olmasıydı Selanik'te bir jandarma zabit okulu açıldı, kumandanı Rudolfi adlı bir İtalyan binbaşı idi Almanlar yalnız Von Alten adlı bir binbaşı göndermişlerdi Hepsinin başında Degergis adlı bir İtalyan general bulunuyordu Rus zabitlerinin başında bir tuğgeneral vardı (İttihat-Terakki üyesi) on arkadaşımızdan Edip Servet Tör, General Degergis'in yanında irtibat subayı idi

Vilayeti Selase (üç vilayet) müfettişi Hüseyin Hilmi Paşa'nın yanında bir Avusturyalı, biri Rus iki müşavir bulunuyordu İşte bu bizi çileden çıkardı Fransız zabitlerinden La Mouche (lamuş) adlı kaymakam (yarbay) daha Fransa'da iken Türkçeyi güya öğrenmişti, fakat konuşamıyordu Koyu bir Katolik olduğu için İslam düşmanı idi de Sonradan yazdığı (Historie de la Turquie) adlı tarih kitabı okunacak olursa, bize karşı ne gibi duygular beslediği kolayca anlaşılır Ruslar da Bulgarları açıktan açığa koruduklarını saklamıyorlardı İngiliz, Fransız ve İtalyanların tarafsız çalıştıklarına şüphe yoktu; fakat ne de olsa içişlerimize karışmaları bizi son derece üzmüştü Bu hal, Osmanlı Hürriyet Cemiyeti'nin kurulmasında en önde gelen amil olmuştu, ayrıca genç Türk subaylarının kalplerini kazanmamıza vesile teşkil edecekti Nitekim öyle oldu" (KNDuru, s14)

"Kurtulan bir asiyi tekrar bulup yakalamak için onbeş kişilik bir müfreze ile günlerce dağda, bayırda dolaştım Mevsim kış idi Lapa lapa yağan karlar içinde yaya olarak ve elde silah bir köyden diğer bir köye seğirttiğimi, tek tek kulübe ve değirmenlere baskınlar yaptığımı, gece sabahlara kadar bazı gediklerde ve geçit yerlerinde pusuda yattığımı, ormanda yaktığımız ateşle elbiselerimizi ve vücudumuzu kuruttuğumuzu bugün dahi hatırlarım Köy muhtarlarını tazyike yetkimiz yoktu Onları söyletmek için biraz sıkıştırsak gelip hükümet, hatta yabancı konsoloshanelere başvururlardı Çingene Hakkı adlı bir arkadaşla bir köy muhtarını sorgularken köyün bütün aklı eren Bulgarlarının Bulgaristan'dan gelen komitacıların kurdukları bir örgüte girdiklerini öğrendik Papazlar ile köy öğretmenleri bu teşkilatın elebaşları idiler Bulgaristan'dan gizlice getirilen silah, cephane ve bombalar kiliselerin bodrumlarında saklanıyordu Türk sarıklısı ne kadar bilgisiz ve menfaatperest ise, Bulgar papazı, aksine o kadar ihtilalci, milliyetçi, kurnaz ve feragat sahibi idi Oldukça yüksek olan tahsillerini Bulgaristan'da yapmış olan Bulgar ve Türk uyruklu Bulgar gençleri, dağların arasında her türlü vasıta ve konfordan mahrum, pis ve geri Bulgar köylerinde, boğaz tokluğuna ilkokul öğretmenliği yapıyor ve yeni bir nesil yetiştiriyorlardı Kendi ağabeyleri ve babaları olan ve Bulgarcadan çok Türkçe konuşan eski Bulgarlara da milliyet sevgisini ve Türk düşmanlığı duygusunu aşılıyorlardı" (R Apak, s22–23)

Rusların Bulgarlara nasıl bir destek sunduğunu ve bununla birlikte Osmanlı Devletinin düştüğü aciz durumu Enver Paşa'nın şu anılarında görebiliriz: Manastır'da Bulgarlar ayaklanmış ve yer yer yangınlar çıkmaya başlamış, askeri müfrezeler saldırıya uğramıştır ve asilere karşı sokak muharebeleri yapılmaktadır "Bulgarlar Kırçova, Kliçora gibi bölük merkezlerini zapt ettiler Hükümet her taraftan uğradığı saldırılar karşısında şaşırıp kalmıştı"

Şaşkınlık umumiydi Basılan, yangınlara verilen yalnız Manastır ve çevresi değildi Bütün Makedonya'ya ateş yayılıyordu Asıl umumi ihtilal henüz arkadaydı O sıralarda Manastır'da, işi daha da karıştırıcı bir hal oldu Manastır'daki Rus Başkonsolosu Rostkovski, her zaman âdeti olduğu gibi elinde kamçıyla sokak sokak dolaşıyordu Her rastladığı yerde askerlere hakaret ediyordu, hatta askerleri dövüyordu Bulgar komitacıların bir kolu gibi çalışıyordu Hükümet, bir meseleye meydan vermemek için işi her zaman örtbas etmek gayretindeydi Ama Rostkovski, daha da azıttı Bir gün, bir resmi binanın kapısında nöbet bekleyen nöbetçiye saldırdı Her gün sokaklarda, her askerden istediği gibi, bu nöbetçiden de kendisine selam durmasını istedi İşi daha da ileri götürdü Kamçısıyla askeri dövmeye başladı Fakat bu defa nöbetçi dayanamadı, vazifesini yaptı, selama durmadı Konsolos daha da saldırganlaşınca Rus Konsolosunu öldürdü

Asker vazifesini yapmıştı (Dünyanın hiçbir ordusunun askerinden başka türlü bir davranış beklemek mümkün müdür?) ama sanki yer yerinden oynadı Hemen Harp Divanı kuruldu Rus Sefareti Baş tercümanı Mandelştam İstanbul'dan koştu geldi Hâkimler heyetinin bir üyesi gibi soruşturmalara katıldı Yapmadığı hakaret kalmıyordu Enver Bey de Harp Divanı heyetindeydi Divanıharp, Enver Bey'in bütün itirazlarına rağmen, hem konsolosu öldüren Halim'i, hem de o sırada kapıda bulunan diğer bir askeri idama mahkûm etti

"Divanıharp, ebediyen n***** lekeleyecek bir hüküm verdi Sefaret başkâtibi, idam sahnesini seyre benimle beraber gitmek istedi, reddettim Divanıharp reisinin ve umumi müfettişinin bu yoldaki emirlerini tebliğ etti, yine reddettim Yalnız konsolosun cenaze alayı giderken bataryayla beş defa top atışı yapmak zorunda bırakıldım Bu haksızlığı hiç unutamam Bu haksızlıklar, hakaretler ne vakit sona erecekti? Ne vakit daha iyi bir idare kuracaktık? Bizi bu tahkirlerden, haksızlıklardan ne vakit kurtaracaklardı?" (Enver Paşa, s 469–470)

Bu örnekten de anlaşılacağı gibi asker, siyasi baskılar karşısında feda edilmesi gereken ilk milli unsurlardan biri durumunda idi Ulusumuzun böyle tatsız günlerle bir daha karşılaşmamasını yürekten dileyerek hepinizin yeni yılını candan kutlarım


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.