Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anadoluda, batı, mezalimi, yunan

Batı Anadolu'da Yunan Mezalimi

Eski 11-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Batı Anadolu'da Yunan Mezalimi



Osmanlı Devleti'nin 30 Ekim 1918 tarihinde imzalamak zorunda kaldığı Mondros Mütarekesi'ni takip eden günlerde Rumlar, başta İstanbul olmak üzere Ege, Rumeli ve Doğu Karadeniz'deki taşkınlıklar yaparak Türkleri taciz etmekteydiler 13 Kasım 1918'de aralarında Yunanlıların ünlü zırhlısı Averof'un da bulunduğu İtilâf devletleri filosunun İstanbul'a gelmesi, Rumları sevinçten çılgına çevirmiş, İstanbullu Ermenilerin de katıldıkları büyük taşkınlıklar bütün şehirde ve adalarda sabahlara kadar sürmüştü

Bu arada Mondros Mütarekesinin 7 maddesi, İtilaf Devletlerine "güvenliklerini tehlikede gördükleri herhangi bir stratejik bölgeyi, asker çıkararak işgal etme yetkisini" veriyordu Bu madde ile İtilaf Devletleri, "Biz şurada güvenliğimizi tehlikede görüyoruz" diyerek herhangi bir yeri işgal etme yetkisini ellerinde tutuyorlardı Nitekim, böyle bir gerekçe mevcut olmadığı halde, İngiliz temsilcisi olan Amiral Calthorpe bu maddeye dayanarak Yunanlılara, İzmir'e asker çıkarma iznini vermiştir Bu izin, hem İzmir ve Bursa'nın işgaline, hem de Yunanlıların, Anadolu illerine doğru sokulmalarına sebep ve başlangıç teşkil etmiştir Yunan Efsun alaylarının Konak meydanına çıkışından hemen sonra, İzmir ve civarında yaşayan binlerce Rum'un, muzaffer ve kurtarıcı (!) Yunan askerlerini çılgınca alkışladıkları gün, sivil Türk ve Müslüman halka karşı silahlı saldırılar da başlamıştı Zira o ünlü 7 madde uyarınca meydanlar artık Yunanlılarındı

Yunanlıların Anadolu'nun Ege kıyılarını işgal ettikten sonra ileri harekâta devam ederek ele geçirmiş oldukları Trakya ve Anadolu'nun iç kesimlerinde yaşayan silâhsız ve savunmasız Türk halkına karşı yapmış oldukları vahşet ve zulümler dünya zulüm tarihine belgelerle geçmiştir Olayların gelişmesine, vahşet ve cinayetlere bakılırsa, Yunanlıların amaçlarının, ele geçirmiş oldukları Türk topraklarında tek bir Müslüman kalmayacak şekilde katlederek soykırım gerçekleştirmek niyetinde oldukları anlaşılmaktadır

Yunanlıların soykırım amaçlı girişimlerinde İtilâf Devletlerinin de katkıları olduğunu gözardı edemeyiz Yunanlılar Mondros Mütârekesi'nin öngördüğü şartların oluştuğu bahanesiyle özellikle İngilizlerin tahrik ve kışkırtmasıyla hareket ederek Türkler üzerinde soykırım uygulamaya başlamışlardır Türklere karşı acımasız bir mücadele içerisine giren Yunanlılar, teşkil ettikleri ve devlet tarafından da desteklenen çeteler vasıtasıyla katliâm ve tecâvüz hareketlerine girişmişlerdir

Yunanlıların gerek Anadolu'da gerekse Trakya'da Müslüman Türk ahaliye karşı yaptıkları zulümleri ve akla hayale gelmeyene korkunç işkenceleri tarih şimdiye kadar hiç kaydetmemiştir İşgal ettikleri yerlerde Müslüman halka akıllarına gelen en kötü işkenceleri yapmışlar, zulümleriyle sadizme varan davranışlar sergilemişlerdir Bu işkenceleri görmek ve hatta işitmek bile en soğuk kanlı insanın bile tüylerini ürpertecek derecede korkunçtur Yunanlılar işgal ettikleri her yerde halkın mallarını gasp ve yağma ettikleri gibi, sahiplerini de kendilerinin icat ettiği işkencelerle öldürüyorlardı Bu zulümleri aşağıdaki şekliyle maddelemek mümkündür:

1- İnsanları diri diri ateşe atmak,

2- Ahaliyi topluca veya teker teker sopa ile, telefon telinden yapılmış kayışlarla dövmek,

3- Baş aşağı asarak, ağzından kan gelinceye kadar dövmek,

4- Yine baş aşağı asarak altında ateş yakarak dumanla boğmak,

5 Ellerini kollarını bağladıkları kadınların, kilotlarının içine kedi koyarak işkence yapmak,

6- Köy, kasaba ve orman yakmak,

7- Köylülerin ekinlerini yakmak,

8- Cami ve mescitleri tahrip etmek,

9- Yağmaladıkları eşyalardan kalanları yakmak,

10- Yakaladıkları kadınların ırzlarına geçmek

Trakya, Marmara, Ege ve iç Anadolu'da izlemiş olduğumuz Yunan vahşet ve cinayetleri hemen her yerde aynı tarz ve sistemde plânlı ve Yunan üst makamlarınca verilen emirlere uygun olarak yapılmıştır

Başından beri izlenilen Yunan vahşet ve zulümlerin bir analizi yapıldığında bütün işgal bölgelerinde işlenen vahşet, zulüm ve cinayetleri dört başlık altında toplamak mümkündür

1- Gasp ve yağma

2- Irz, namus ve mukaddesata saldırı

3- Yakma ve yıkma

4- İşkence ve katliam

1 Gasp, Yağma ve Hırsızlık

Yunan birlikleri işgal ettikleri bir yerde ilkönce halkın elinde bulunan ulaşım araçlarını ve hayvanlarını gasp ediyorlardı Bundan sonra evleri basıp, kendi işlerine yarayacak halı, kilim, ziynet eşyası ne varsa halkın elinden zorla alıyorlardı Karşı koyanlar en ağır şekilde işkence ediliyor, bir çoğu da öldürülüyordu Mağaza ve dükkanlarda Yunan baskınından nasibini alıyordu Halkın aç kalacağını düşünmeden ellerindeki bütün yiyecek maddelerini, zahirelerini ve hayvanlarını alıyorlardı Bundan sonra işlerine yaramayacak olanları, yakıp yıkarak kullanılmaz hale getiriyorlardı

Yunanlılar işgal ettikleri her yerde muhakkak gasp ve hırsızlık yapıyorlardı Hırsızlık adeta Yunanlıların resmi sıfatı durumundaydı Sadece resmi raporlara geçen maddi kayıplar bile trilyonlara varacak değere sahiptir Burada sayıları binleri bulan hırsızlık, gasp ve yağma faaliyetlerinden bir kısmını vermekle yetineceğiz Sadece verilen bu örnekler bile Yunanlıların bu konudaki alçaklığını meydana koymaya yeterde artar bile Karşılaşılan bu olaylar neredeyse her Yunan askerini hırsız konumuna sokmaktadır Çünkü işgal edilen hiç bir yer yoktur ki, orada küçük bile olsa, bir hırsızlık vakası olmamış olsun

2- Irz, Namus ve Mukaddesata Saldırı

Yunanlılar özellikle dini bayramlar esnasında evlerde silah aramak bahanesiyle ve halk teravih namazında iken baskın yaparak namaz kılmalarını engellemişlerdir Bayram namazı esnasında bazı yerlerde camileri ahır, süprüntü yeri yapmışlardır Yunanlılar, işgalleri altında bulundurdukları yerlerde müftülük ve İslam cemaatı işlerine karışarak, kendi emellerine alet olabilecek ehliyetsiz kişileri seçmişlerdir Halbuki Rum patrikhaneleri Fatih Sultan Mehmet zamanından beri mutlak bir serbestliğe sahipti Henüz dünyanın hiç bir yerinde yabancı din ve mezheplere izin verilmediği bir dönemde, Türkler gerek Rumlara ve gerekse diğer milletten olanlara dini tolerans tanınmıştı Yunanlar bir çok müftüyü görevinden uzaklaştırmışlar, bir çoğunu da haps etmişlerdir

3- Yakma ve Yıkma

Yunanlılar işgal ettikleri yerde ilkönce halka işkence yapıyorlardı Yapılan vahşet ve işkencelerin, soygun ve tecavüz safhası geçtikten sonra yapacakları tek bir şey kalıyordu O da evi, köyü, kent ve kasabayı ateşe vermekti Nitekim bu düşünce ile gerek Anadolu'da gerekse Trakya'da bir çok ev, işyeri hatta bütün köy yakılmıştır Yunanlıların özel olarak, yakmak ve yıkma için yetiştirilmiş birlikleri vardı Bunlar özel silah ve teçhizatla donatılmış, üniformalarında kırmızı bantlar taşıyan askerlerden oluşan birliklerdi (1)

Yunanlıların yangın çıkarmadaki amaçlarından birisi de ruhlarında varolan vahşet duygusunun sesine kulak vererek, köyü içinde barınan halkı birlikte yakıp katliam gerçekleştirmekti Bunu için de çeşitli yerlerde görüldüğü üzere yangın mahalline hakim noktalara, giriş çıkış yollarına silahlı nöbetçiler konularak, yangından kaçmaya veyahut eşyalarını kurtarmaya çalışan halkı öldürmek veya tekrar yanan evlere sokarak onunla birlikte diri diri yakmaktaydılar

4- İşkence ve Katliam

İşkence arzusu, Yunan askerleriyle Rum ve Ermeni çetelerinin ilkel ve vahşî arzu ve duygularıdır Öldürmeye kastettikleri kimseyi önceden çeşitli şekillerde işkenceye tâbi tuttukları gibi öldürdükten sonra da, parçalama, organlarını kesme, koparma veya ağaçlara asma gibi insan dışı davranışlarıyla, nereden geldiğini kendilerinin de cevaplayamayacakları bir çeşit kin ve garez duygularıyla yapıyorlardı

Hiçbir suçu olmayan tarlasında çalışan veya köyden kente gelen zavallı Türk halkını keyif için öldürüyorlardı Öldürdükleri hamile kadınların karınlarını süngüyle yarıp, masum ceninleri çıkardıktan sonra parçalıyorlardı Bütün bu günahsız insanların onlar nazarında bir tek suçu vardı "Müslüman olmak ve Türk kanını taşımak"

İZMİR'İN İŞGALİ ÖNCESİ SİYASAL DURUM

Osmanlı İmparatorluğu çöktükten sonra İzmir Yunanistan ile İtalya arasında dâva konusu olmuştu Müttefikler bu şehri her iki tarafa da vadetmişlerdi Bununla beraber İtalya; 26 Nisan 1915 tarihli Londra sözleşmesinin 9 bendi gereğince Anadolu'da kendisine vadedilen hissenin büyük ölçüde genişletilmesine ait olmak üzere Akdeniz havalisinde "Antalya Vilâyetine âdil bir hissenin verilmesi" hususundaki isteklerini 1917 yılında kabul ettirmişti

Venizelos ise 2 Kasım 1918 tarihinde Anadolu'nun batı kısmının (Makri'den Erdek'e kadar 812 000 Rum nüfusu ile birlikte!) Yunanistan'a terkini, hattâ uğrunda Müttefiklerin mücadele ettikleri prensipler adına istiyordu Aynı isteği 30 Aralık 1918 tarihli "Sulh Kongresi huzurunda Yunanistan" adlı memorandumunda ve ayrıca da şifahî olarak 3-4 Şubat 1919 tarihlerinde "Onlar Şûrası" huzurunda tekrar etti; bu Şûrada kendisinin üzerinde hak iddia ettiği bölgede 1132 000 Buna karşılık yalnız 943 000 Müslüman bulunduğunu ileri sürdü: "Bir iki yıl zarfında iki taraflı ve gönüllü göçmenler dolayısıyla Rum unsurları yığılmış bulunduğunu" iddia etmekte idi İngiltere ve Fransa, Yunanistan’a etrafındaki ayrılmaz topraklarla birlikte İzmir ve Ayvalık limanlarını ilhak izni vermeye hazırdılar (2) Amerika ise Ege kıyılarının Anadolu’dan ayrılmasına razı değildi Amerikan Delegasyonu, Yunan hükümetinin Türk nüfusla ilgili olarak verdiği sayıyı kabul edilir bulmamıştı Ayrıca ekonomik açıdan bakıldığında Küçük Asya’nın batısındaki kıyı şehirlerinin orta Anadolu’dan ayrılması insafsızca bir tavır olacak ve Türk İmparatorluğu kendisini denize bağlayan doğal çıkışlardan kopacaktı (3)

Komisyondaki Amerika delegelerinin bu görüşü İngiltere ve Fransa tarafında rahatsızlık yarattı Daha sonra Onlar Konseyinden bağımsız olarak başlayan İngiliz-Amerikan müzakereleri sonucu Başkan Wilson kendi delegelerinin görüşlerini dikkate almaksızın Yunan isteklerine razı olmuştur Wilson’un bu kararına, İtalya’ya karşı duyulan antisempati ve konferanstaki devletler arasında ortaya çıkacak bloklaşmanın vereceği zararın dikkate alınması tetkik için kurulan komisyon, 30 Martta İzmir bölgesinin Yunanistan’a verilmesini teklif etti (4)

Komisyonun bu kararı vermesi Yunan isteklerine karşı çıkanların seslerini kesmeye yetmemiş, tam tersine daha da yükseltmiştir Nitekim İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Arthur Galthorpe 3 Nisan 1919’da “Hallen imparatorluğunun Ege Denizinin doğu sahiline kadar uzanamayacağını ciddi bir şekilde ümit ediyorum Zira böyle bir hareket, taraflarına saadet ve refah değil tam tersini getirir” (5) diyerek uyarıda bulunmuştur Sonuçta, bu tepkiler de konferanstaki gidişatı engellemeyecek İngiltere Başkanı Lloyd George, Amerika başkanı Wilson ve Fransız George Clemenceau, şahsi hislerini etkisine kapılmışlar ve çok elim sonuçları olan, Yunanlılara işgal hakkı kararını vermişlerdir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.