Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilginleri, türk

Türk Bilginleri...

Eski 11-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Bilginleri...



ULUĞ BEY

Dünyaca ünlü Türk matematikçisi ve astronomi bilgini olan hükümdardır 22 Mart 1395 tarihinde Semerkant'ta doğdu Timurlenk'in torunlarından olup hükümdar Muînüddin Şah Ruh'un oğludur Asıl adı Mehmet Torgay'dır
13 yaşında iken Horasan ve Maveraünnehir eyaletlerine hakan naibi oldu1446 yılında babasının ölümü üzerine hükümdar olduSaltanat yılları sırasında matematik ve astronomi ile yakından ilgilendiAstronomiye ait tablosu yıllar sonra İngiltere ve Fransa'da basıldı 1449 yılında kendisine isyan eden oğlu Abdüllatif Mirza tarafından 54 yaşında iken öldürüldü

Uluğ Bey babası Şah Ruh ölünce 1446’da hükümdar olduİlk işi olarak devletini güçlendirerek ülkesini parçalanmaktan kurtardı
Uluğ Bey hakan olunca Osmanlı Devleti ile münasebetlerini sıklaştırmaya ve geliştirmeye gayret ettiİki Türk ülkesi arasında elçiler bilim adamları gidip gelmeye başladıO savaştan çok kendisini bilime adamış bir hükümdardı Sarayına zamanın bilginlerini topladı ve onları koruduİnceleme için Çin’e kadar heyetler gönderdiUluğ Bey Semerkant’ta bir medrese bir de rasathane yaptırdıAstronomi ilminin gelişmesine çalıştıBu rasathane orta çağdaki astronomi bilgisini en yüksek düzeye ulaştırdı

Uluğ Bey tarihe adını “Asya Fâtihi” diye yazdıran Büyük Cihangir Timurlenk'in öz torunuyduAma dedesinin askerlik ve savaşçılık açısından hiçbir huyu onda görülmüyordu Dedesi çolak eli ve topal bacağına rağmen at üzerinde kılıç sallayıp ülkeler fethetmiştiFakat Uluğ Bey'in yeryüzünde bir karış toprak bile fethetmek gibi bir ihtirası yoktuOnun bütün merak ve hevesi yeryüzünde değil gökyüzündeydiÜlkeler fethetmekten ziyade gökyüzü âleminde araştırmalar yapmayı gök kubbenin sırrını çözmeye çalışmayı tercih ediyordu

Uluğ Bey'in ilim adamı oluşunda yaradılışının büyük rolü olduğu kadar babası şah Ruh'un da büyük payı vardıÇünkü Şah Ruh güzel sanatlara hayran bir kişiydiİlme ve bilginlere büyük değer verirdiOnun Horasan'ın başkenti olan Meşhed'de yaptırdığı cami bir şaheserdi
Uluğ Bey de Herat'ta güzel bir köşk yaptırmış bu köşkün duvarlarını ve tavanlarını birer sanat âbidesi niteliğindeki tablolarla süsletmiştiİktidarı döneminde Başta Semerkant ve Buhara olmak üzere tüm ülke Türk mimarisinin seçkin eserleriyle donatıldı

Fen bilimleri ve astronomiye merakı ileride kendisini dünya tarihinin en büyük astronomlarından biri haline getirdi İlim adamlığı yanında devlet adamlığı vasfı da yüksek olan Uluğ Bey Semerkant’ta 38 yıl hükümdarlık yaptı Bir akademi haline getirdiği sarayı devrin meşhur alimlerinin toplanıp bilimsel tartışmalar yaptığı ve eserler hazırladığı bir mekan oldu

Matematikçi astronom tarihçi ve şair olan Uluğ Bey Mesud el-Kâşî Bursalı Kadızade Rûmî Ali bin Muhammed (Ali Kuşçu) gibi bilginleri sarayına topladıSemerkant medrese ve rasathanesini büyüttü ve yeni aletlerle donattı
Uluğ Bey vaktinde yeni astronomi aletleri yapılmış eski aletler geliştirilmişti IXve Xyüzyılda bir usturlab ile ancak 43 işlem yapılırken Uluğ Bey vaktinde geliştirilen usturlab 1000’den fazla işlem yapıyorduUluğ Bey’in usturlabının çapı 40 metre idi
Uluğ Bey bu arada gökyüzünün bir de haritasını yapmayı başarmıştıBu gökyüzü haritası kendisinden sonra gelecek nesillere astronomi çalışmalarında ışık tutacak onlara rehber olacaktı
Uluğ Bey astronomi çalışmalarının temelini teşkil eden trigonometri ilmi üzerinde de geniş çalışmalar yaptıKendisinden önceki Doğu ve Batı dünyasının tahmini bilgilerini bir kenara bırakıp bilimsel esasları tespit ederek trigonometride yeni bir araştırma yolu açtıDünya onu astronomi alanındaki eseriyle tanıdıSemerkant’taki rasathanesinde yapılan çalışmalar bugünkü astronomiye hala ışık tutmaktadır
Zîc-i Ulûgî denilen cetveli diğer ilmî eserleri ve rasatları akademiden farkı olmayan sarayındaki çalışmalarının sonucudur Zîc-i Ulûgî diğer adı “Gûrgânî Takvimi” olan bu cetvel o devrin ilmî esaslara dayanan yegâne takvimi sayılmaktadır

Bu eser daha önce yazılan ‘zîc’lerin yanlışlarını düzeltiyor ve yıldızların hareketini daha mükemmel gösteriyorduZîc-i Ulûgî 1655 yılında İngiltere'de Oxford şehrinde İngilizce 1853’te de Fransızca olarak basıldıDaha sonra da çeşitli dillere tercüme edildiBatı bilim dünyası Uluğ Bey’e “XVyüzyıl Astronomu” unvanını layık görürken Milletrerarası Astronomi Derneği de Ay yüzeyindeki bir kratere onun adını verdiBeş ülkenin astronomlarından ve özellikle Ay’a uydu gönderen ülkelerin uzmanlarından oluşan bir komisyonun hazırladığı Ay Haritasında üç Türk astronomunun adları da yer alırBüyük bir kratere Uluğ Bey adı verilmiştirAy atlasında adları bulunan diğer iki Türk bilgini Bîrûnî ve Nasireddîn Tûsî’dir

Kozmografya hususunda yazdığı bir kitap da günümüze kadar birçok ilmî araştırmalara kaynak olmuştur Tarihin en âlim olduğu kadar en âdil bir hükümdarı olarak da tanınan Uluğ Bey aynı zamanda kötü talihli bir hükümdardı Oğlu Abdüllatif Mirza babasına baş kaldırmış ve gözünü tahta dikerek işi bir iç savaşa kadar götürmüştüBu savaşta ağırlığını ortaya koyan Uluğ Bey oğlu Abdüllatif Mirza kumandasındaki âsileri yenmeyi başarmıştı Bu iç savaş sonunda Abdüllatif Mirza da esir düşmüştü Uluğ Bey dedesi Timurlenk gibi katı yürekli bir insan değildi Asi evlâdını bağışladı kendisine nasihatte bulundu Bu konuda bir hükümdar olarak değil de yüreği evlât sevgisiyle dolu hassas bir baba olarak düşünmüş ve ona göre hareket etmişti

Fakat oğlu Abdüllatif Mirza o iyi yürekli âlim ve kâmil babanın oğlu değilmiş gibi Uluğ Bey ile taban tabana zıt karakter taşıyan bir insandı Babasına baş kaldırıp yenilmesinden sonra onun verdiği manevî dersi alamamıştıSerbest kalır kalmaz derhal yeni bir darbenin hazırlıklarına koyulduBu kez geçen seferkinden daha kuvvetli bir ordu toplayıp başarı kazanmak için ne gerekirse yaptıVe bütün hazırlıklarını tamamladıktan sonra babası Uluğ Bey'e tekrar baş kaldırdı ve onun üzerine tekrar saldırdı
Bu ikinci iç savaşta şans hiç de Uluğ Bey'e gülmedi Doğrusunu söylemek gerekirse affettiği oğlunun kendisine karşı yeniden bir hücuma girişeceğine ihtimâl vermiyordu âlim babaUluğ Bey fena halde gafil avlanmıştıEmrindeki kuvvetler yenildiHer şey tamamen tersine gelişti; bu kez 54 yaşındaki baba âsi oğlunun eline esir düştüUluğ Bey oğluna göstermiş olduğu anlayış ve merhameti ne yazık ki ondan göremediİsyankâr evlât savaşın galibi kumandan olarak babasını 25 Ekim 1449 tarihinde ölüme mahkûm etti

Dünyanın en ünlü matematikçisi ve astronomi bilgini olan Uluğ Bey bir hükümdardan ziyade bir baba için en acı son ile hayatını kaybetti ve dedesi Timur Han’ın yanına defnedildi

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Bilginleri...

Eski 11-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Bilginleri...



ALİ KUŞÇU ? - 1474

Türk-İslam dünyasının büyük astronomi ve kelam alimi olan Ali Kuşçu XVyüzyıl başlarında Semerkant’ta doğduBabası Muhammed ünlü Türk Sultanı ve astronomu Uluğ Bey’in kuşçusu olduğu için ailesi ‘Kuşçu’ lakabıyla meşhur olduKüçük yaştan itibaren matematik ve astronomiye ilgi duyan Ali Kuşçu devrin en büyük alimleri olan Bursalı Kadızâde Rumî Gıyâseddin Cemşîd ve Muînuddîn Kâşî’den matematik ve astronomi dersi aldı

Bir vesileyle Tebriz'e yerleeşn Ali Kuşçu Uzun Hasan'dan büyük itibar gördüOsamnlıyla ralarında sorunlar olan Uzun Hasan kendisnden elçi olmasını istedi

Bunun üzerine Ali Kuşçu kendisine bunca itibar eden Uzun Hasan'ın dileğini kırmayarak yol hazırlıklarını tamamladıSemerkant'ta Kızıl Elma olarak bilinen eski Bizantium'a ulaştıHaberciler; onun geleceğini daha önceden saraya uçurmuşlardıHuzura kabul edildiği zaman Osmanlı hükümdarından beklemediği kadar iltifat gördüÇünkü kendisinden önce eserleri İstanbul'ca biliniyorduUluğ Bey Rasathanesi'ndeki çalışmalarından Semerkant'a aylarca uzak bulunan İstanbul'daki hükümdarın haberi vardı

Osmanlı tahtında oturan IIMehmet (Fatih) gayet dikkatli bilgili uyanık bir padişahtıÂdet olan merasimle Uzun Hasan'ın elçisini kabul etmiş dileklerini dinlemiş ama hemen geri dönmesine izin vermemiştiOndan gelip artık batıya kaymış olan ilim merkezlerini aydınlatmasını bilgisiyle İstanbul medreselerinde ilim heveslisi gençleri yetiştirmesini rica etti

Bu teklif Ali Kuşçu için beklenmedik bir iltifattı“Hünkârım izin verirlerse önce Tebriz'e döneyimÇünkü burada bulunuşumun gerçek sebebi Akkoyunlu Hükümdarı'nın elçisi olmaktırElçiye zeval yokturGerektir ki hünkârımın lütûfkâr davetini kabul etmeden önce vazifemi iyi bir sonuca ulaştırdığımı beni gönderen bana güvenmiş olan insana bildireyim”

Değerli matematik ve astronomi bilgini Ali Kuşçu sözünü tuttuİki yıl sonra ailesini de alarak Tebriz'den hareket ettiOsmanlı İmparatorluğunun sınırlarından karşılanarak ihtişam içinde İstanbul'a getirildiÖlümüne kadar da gençleri yetiştirmekle uğraştıKuşçu’nun ders vermeye başlamasıyla İstanbul medreselerinde astronomi ve matematik alanında büyük gelişme oldu

Ali Kuşçu’nun İstanbul’a gelişi önemlidir; çünkü o zamana kadar İstanbul’da astronomi ile uğraşan güçlü bir bilgin yoktuAli Kuşçu Osmanlılar arasında astronomi bilimini yaydı

Ali Kuşçu'nun hepsi de birbirinden değerli pek çok eseri vardır: Bunların başında Risâle fi'l-Hey'e (Astronomi Risalesi) gelirBu nefis bir astronomi kitabıdır Ali Kuşçu bu eseri Farsça yazmış sonra bazı eklemelerle Arapça'ya çevirmiştir Fatih Sultan Mehmet'e Arapça olan nüshayı sunmuşturUluğ Bey'in yıldız hareketlerini inceleyen Zîç adlı eserini de yorumlamış ve genişletmiştirAyrıca Risâle fi’l-Fethiye (Fetih Risalesi) Risâle fi’l-Hesâb (Matematik Risalesi) bilinen eserlerindendir

Ali Kuşçu 1474’te İstanbul’da vefat etmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Bilginleri...

Eski 11-25-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Bilginleri...



Harezmi ( 770 - 840 )

Tam adı Muhammed Bin Musa el - Harezmi olan büyük bilim adamı Horasan’da (Özbekistan’ın Karizmi kentinde) doğmuşturHayatının büyük bir bölümü Bağdat’da (Beytü’l Hikme’de) matematik astronomi ve coğrafya konularında çalışarak geçmiştirCebirin kurucusu olan Harezmi’nin iki önemli matematik kitabı vardır; "Cebir" ve "Hint Hesabı"Harezm'de temel eğitimimini alan Harezmi gençlinin ilk yıllarında Bağdat'taki ileri bilim atmosferinin varlığını öğrenir

İlmi konulara doyumsuz denilebilecek seviyedeki bir aşkla bağlı olan Harezmi ilmi konularda çalışma idealini gerçekleştirmek için Bağdat'a gelir ve yerleşirDevrinde bilginleri himayesi ile meşhur olan abbasi halifesi Mem'un Harezmideki ilm kabliyetten haberdar olunca onu kendisi tarafından Eski Mısır Mezopotamya Grek ve Eski hint medeniyetlerine ait eserlerle zenginleştirilmiş Bağdat Saray Kütüphanesinin idaresinde görevlendirilirDaha sonra da Bağdat Saray Kütüphanesindeki yabancı eserlerin tercümesini yapmak amacıyla kurulan bir tercüme akademisi olan Beyt'ül Hikme 'de görevlendirilirBöylece Harezmi Bağdat'ta inceleme ve araştırma yapabilmek için gerekli bütün maddi ve manevi imkanlara kavuşurBurada hayata ait bütün endişelerden uzak olarak matematik ve astronomi ile ilgili araştırmalarına başlar

Bağdat bilim atmosferi içerisinde kısa zamanda üne kavuşan Harezmi Şam'da bulunan Kasiyun Rasathanesin'de çalışan bilim heyetinde ve yerkürenin bir derecelik meridyen yayı uzunluğunu ölçmek için Sincar Ovasına giden bilim heyetinde bulunduğu gibi Hint matematiğini incelemek için Afganistan üzerinden Hindistana giden bilim heyetine başkanlık da etmiştir

Harezmi 'nin latinceye çevrilen eserlerinden olan El-Kitab 'ul Muhtasar fi 'l Hesab 'il cebri ve 'l Mukabele adlı eserinde ikinci dereceden bir bilinmeyenli ve iki bilinmeyenli denklem sistemlerinin çözümlerini inceler

El Harizmi matematiğin yanısıra astronomi ve coğrafya ilimlerinde de eserler vermiştirAstronomik cetvellerle ilgili kitaplar yazmış ve bu eserler 12yyda Latince' ye çevrilmiştirBunu yanısıra Ptolemy'nin coğrafya kitabını düzeltmelerle yeniden yazmış 70 tane bilim adamıyla birlikte çalışarak 830 yılında bir dünya haritası çizmiştirDünyanın çevresini ve hacmini hesaplama çalışmalarında yer almıştırGüneş saatleri usturlaplar ve saatler üzerine yazılmış eserleri de vardır

Cebire Yaptığı Katkılar Lütfi Göker’in 'Matematik Tarihi ve Türk İslam Matematikçilerinin Yeri' adlı eserinde de denildiği gibi Harezmi cebiri müstakil bir bilim dalı haline getiren bilgindirYalnız cebiri müstakil bir bilim dalı haline getirmekle kalmamış zamanın en kapsamlı ve en sistemli cebir kitabını yazarak da kendinden sonraki nesillere cebiri öğreten referans kaynağı olma vasfı kazanmıştırHarezmi’nin cebirle ilgili konuları kapsayan kitabı onun aynı zamanda latinceye çevrilen 3 önemli eserinden biribelkide en önemlisi olan 'El-Kitabü’l Muhtasar fi Hesabi’l Cebr ve’l Mukabele' dir Bu eserde Harezmi yeni teoremler ve problemlere sunduğu yeni çözüm yöntemleri ile Avrupa matematiğine de ışık tutmuştur(Her ne kadar eser 300 yıl sonra Latinceye çevrilmiş ve Avrupa; cebiri doğudan 300 yıl geride takip edebilmişse de)

Cebr ve’l Mukabele’nin İçeriği

10 sayısını öyle iki kısma ayırınız ki bunların kareleri toplamı 58 sayısına eşit olsun
10 sayısını öyle iki kısma ayırınız ki bunların kareleri farkı 40 a eşit olsun

Analitik Geometriyi Tesis Edişi

Avrupa bilim dünyasının tartışmasız kabul ettiği bir olgudur; analitik geometriyi Descartes’in kurduğu kabulüDerler ki analitik gometri Descartes’in 'La Geometri' adlı eseri ile başlarOysa bir gerçek apaçık ortada durmaktadırDescartes’ten tam 830 yılönce bir Türk bilgininin yazdığı bir eserde ikinci derece tam olmayan denklemlerin çözümü verilmiştirBu denklemlerin çözümü için sunulan iki çözüm yönteminden biri;kare ve dikdörtgen yöntemi olarak adlandırılan geometrik çözüm yöntemidir ki bu matematik tarihinde bir ilktirYani ilk kez cebire matematik girmiş dolayısı ile ilk kez cebirsel (analitik) geometriye dair bir örnek matematiğin hizmetine sunulmuşturBuradan da şu sonuç çıkıyor ki analitik geometriyi Descartes değil Harezmi kurmuştur

Sıfır Sayısını İlk Kez Kullanması

Paramızda sınav notlarımızda ya da bilgisayarımızın kodlarında (Biliyoruz ki bilgisayarlar ikilik sistemi kullanırani sadece 1 ve O yüzden sıfır olmasa bugün bilgisayar denilen bir nesne yi kullanamız imkansız yakın bir güçlükte olurdu) sıkça rastladığım sıfır sayısını kime borçluyuz dersiniz?Bu da bir batılının müthiş buluşlarından(!) biri mi yoksa? Cevabınız evetse Yanıldınız Şu sözcükler bir kulak verin:

Sekiz diğer sekizden çıkınca geriye bir şey kalmaz
Boş kalmaması için bir dairecik koy!

İşte böyle diyor Harezmi; hint hesabını anlatan ve latinceye tercümesi yapılan ikinci yapıtında Yani 'Kitab al-Muhtasar fil Hisap al Hind 'deBu eserin matematik tarihindeki iki önemli rolü daha bulunmaktadır Bunlardan ilki Avrupalıların toplama ve çıkarmaya ait örnekleri ilk kez bu eserde bulması diğeri ise rakamların birler basmağından başlanarak sağdan sola yazıldığını ilk kez bu eserle öğrenmeleri

Harezmi’nin hint hesabı ve bunlarla yapılabilecek işlemleri tanıtmak üzere yazdığı kitabının Salem manastırında bulunan ve 13 yüzyıl başından kaynaklanan İtalyanca bir çevirisindemetni çoğaltmakla yükümlü yazıcı kendi görüşlerini de eklemeden duramamış:

"Tüm sayılar bir'den çıkmıştır bir ise sıfır'dan Sıfır’da büyük bir mabedin saklı olduğunu bilmek gerek: O (Tanrı)ne başlangıcı ne de sonu olan sıfır'da simgelenir ve tıpkı sıfır gibine çoğalır ne de azalır; ne O'na akan ne de O'ndan kopan bir ırmak vardır Ve sıfır‘ın tüm sayıları on katı çoğaltması gibi O da yalnızca on kat değil binlerce kat çoğaltır hatta doğrusu O her şeyi hiçlikten yaratır esirger ve yönlendirir"

Şunu belirtmek de fayda var ki sıfırın varlığını ilk kez Hintliler hissetmiş ve rakamları yazarken sıfır yerine boşluk kullanmışlardırBu ise hiç de pratik değildirAncak ona bir sembol veren ve kimlik kazandıran ve eserinde

‘ 9 rakam ve bu yeni sembol ile tüm işlemleri yapmak mümkündür’

diyen Harezmi sıfırın gerçek kaşifidirYani sıfırı diğer rakamlara ekleyerek onluk sistemi tamamlayan adamdır oBöylece hintlilerin sunya dediği sıfır İslam bilim dünyasında içi boş anlamına gelen es-sıfır ile gerçek kimliğine kavuşmuş ve Avrupaya olan yolculuğuna başlamıştırAlmanlar ona ziffer Fransızlar chiffre adını vermişlerdirYalnız sıfırın Fransızca isminde çok ilginç bir husus vardırChiffre aynı zamanda şifre anlamına da gelmektedirAcaba sıfırdaki muhteşem gücü hisseden Fransızlar onda gizleniş olan şifrenin ne olduğunu düşünüyorlar dersiniz

Eserleri

Harezmi’nin tercümeleri yapılan eserlerinden ilki Ceb’r ve’l Mukabele dirEserin ilk tercümesi 1145 yılında bir başka Latince tercümesi 1183’te Almanca tercümesi 1461 İngilizce tercümesi 1831 ve 1841 yıllarında Londra’da ve 1915 yılında New York’da yayınlanmıştır Bu eser Avrupa da yayınlanan ilk cebir kitabıdırdolayısıyla 1145 Avrupa da cebirin doğuş tarihidirHarezminin ikinci önemli eseri ise Hintlilerin yaptığı işlemler ve uygulamaları inceleyip geliştirdiği eseri olan Kitab al Muhtasar fi’l Hisab al-Hind dir830 yılında yazılan
ve şu anda Viyana Saray Kütüphanesinde bulunan bu eserin ilk tercümesi 1143 te yapılmıştırDiğer bir kopyası ise Salem Manastırında bulunan ve bugün Heidelberg de saklanan kopyasıdırHarezmi’nin bunun dışında latinceye
çevrilen bir eseri daha bulunmaktadır

Avrupa da Harezmi

Al-Kourism derler Harezmi’ye Avrupada Algoritmanın kurucusudur oAlgoritmaya isim veren (algoritma sözcüğü el-Harezmi’nin Avrupadaki yazılışı olan al-Kourism den türemiştir) Harezmi eserlerinin latinceye tercüme edilmeye başladığı 1145 ten beri büyük bir ilgi ile izlenmektedir Avrupa daDenilebilir ki o gerek eserlerinde ilk kez sunduğu cebirsel işlem teorem ve ispatlarla gerekse kendinden önce bilinenleri derleyip geliştirerek matematiğin istifadesine sunmak üzere eserlerinde bir araya getirişi ile Avrupanın matematiği açılan kapısı olmuşturHatta bazı Avrupalı tarihçiler Avrupa da rönesansın öncülerinin iddia edildiği gibi Grek uygarlığı değil Harezmi ve onu takip eden bilginlerin vasıtasıyla (Ömer Hayyam Ebu’l Vefa Gıyasüddin Cemşid gibi) doğudan öğrenilen ve uygulanan yenilikler olduğunu ifade edebilme cesaretini göstermişlerdirVelhasıl ışık doğudan yükselmiştir Bugün her ne kadar batının semasını aydınlatsa da

Son olarak şunu belirtmek de fayda var ki Avrupa hak ettiği değeri olmasa da bizden daha çok değer vermiştir Harezmi’yeKendi değerlerini red etmeye hatta yok etmeye fazlaca meraklı bir toplum olduğumuzdan yadırgamamak lazım bunu Çünkü ne acıdır ki araştırma yaptığım pek çok kaynakta Harezmi’den Arap bilgini diye bahsedilmektedirVe yine acı olan bir durum daha var ki o da bu hatanın genelde Türk yazarlar ve araştırmacılar tarafından yapılması Oysa ki Harezmi arap değil TürktürAsıl adı Muhammed bin Musa el-Harezmi olan ve dünyanın gördüğü en büyük matematik astronomi ve coğrafya bilgini olan bir Harzem Türküdür

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.