![]() |
Osmanlı'da Modern Yüksek Öğretim |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı'da Modern Yüksek ÖğretimFenler evi manâsına gelen Dârülfünûn, Tanzimat döneminde (1839-1876) medrese dışında yeni bir yüksek öğretim müessesesinin kurulması düşüncesinin ürünüydü ![]() ![]() ![]() Fatih Sultan Mehmed döneminde açılan Sahn-ı Seman Medresesi ve ardından kurulan Süleymaniye Medreselerinde astronomiden tıbba farklı sahalarda ilimler okutulmuş; ancak bugünkü mânâda akademik unvanlar, bölümler, kürsüler kurulmamış ve yayın yapılmamıştı ![]() ![]() ![]() ![]() 19 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı tarihinde Sultan 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peki, bu ilk üniversitemizin eğitim dili, müfredatı ve öğretim kadrosu nasıldı? Eğitim dilinin Türkçe olması benimsenmiş; ancak yabancı hoca mecburiyeti olan derslerin Fransızca verilmesi uygun görülmüştü ![]() ![]() ![]() ![]() Ahmet Cevdet Paşa'nın da içinde bulunduğu Encümen-i Dâniş, maârif alanında yapılacak ıslahat ve yeniliklere yol göstermek, ilmî araştırmaları teşvik etmek için 1851'de danışma kurulu olarak kurulmuştu ![]() ![]() ![]() Dârülfünun'da Hikmet ve Edebiyat Fakültesi, Ulûmu Tabiîye Fakültesi ve Riyaziyat Fakültesi adıyla üç fakülte kurulmuştu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Osmanlı'da Modern Yüksek Öğretim |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı'da Modern Yüksek Öğretim![]() Nuri Paşa Konağı'nın yanması üzerine Dârülfünûn, Divanyolu'nda günümüzde Basın Müzesi olarak kullanılan binada eğitime devam etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tanzimat döneminde doğmuş olan Osmanlılık ideolojisi (din, dil, ırk farkı olmaksızın herkesin eşitliği) doğrultusunda, meselâ 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dönemin Maarif Vekili Safvet Paşa, Osmanlı tarihinin ilk iki yüzyılında bilim ve fen adamlarına gösterilen himaye, saygı ve teşvik, iki yüzyıl daha sürdürülmüş olsaydı, Avrupa'nın uygar milletleriyle münasebet kurulur, bu milletlerin ilerleme hızıyla baş başa gidilir ve netice olarak ülke bugünkünden çok farklı olurdu, demiştir ![]() 12 yıl Osmanlı'nın Paris Sefareti'nin sefirlik imamlığını da yapan, Batı bilimlerine âşina ve Batı materyalizminin tesirinde kalan Dârülfünûn Rektörü Hoca Tahsin Efendi'nin, halk arasında "Gavur Tahsin" olarak anılmaya başlanması, Cemaleddin Afganî'nin okulda verdiği bir derste, "Peygamberliği bir sanat, Peygamberimiz'i de (sallallahü aleyhi ve sellem) bir sanatçı olarak zikretmesi", şeyhülislâmlığın sert tepkisine sebep olmuş ve Dârülfünûn'u tartışılır hâle getirmiştir ![]() Bütün bu tartışmalar yaşanmış olsa da, Dârülfünûn'un kökleşememesinin önemli sebeplerden biri, mâlî kaynakların yetersizliğidir ![]() ![]() ![]() ![]() Bediüzzaman'ın Eski Said döneminde önemli bir isim olarak gördüğü Dârülfünûn'un Rektörü Hoca Tahsin Efendi, abartılı tenkitlere uğramıştı ![]() ![]() ![]() Dârülfünûn'un kendisinden beklenen fonksiyonu icra edememesinin ana sebebi ilgisizlik, sahiplenmeme ve kaynak yetersizliği idi ![]() ![]() ![]() ![]() Cumhuriyet döneminde Dârülfünûn kapatılmış ve yerine İstanbul Üniversitesi açılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|