Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
fatihin, ölümü, şahsiyeti

Fatih"in şahsiyeti ve ölümü

Eski 05-07-2010   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Fatih"in şahsiyeti ve ölümü



FÂTIH'IN SAHSIYETI VE ÖLÜMÜ

1451 yilinda 21 yasinda iken yeniden Osmanli tahtina geçen Fâtih Sultan Mehmed, Istanbul'u fethedip bin yüz yillik Dogu Roma (Bizans) Imparatorlugu'nu ortadan kaldirarak tam anlamiyla "Fâtih" ünvanini aldigi gibi, yüksek kabiliyet ve dehasiyle herkese gücünü kabul ettirmis olan büyük bir devlet adami idi


Fâtih, yaptigini bilen ve ne yapmasi gerektigini hesaplayip düsünen adamdi Onu, kütle mukadderatini elinde tutan sayili dâhiler ve cihangirlerden ayiran üstün vasif, icraat ve basarilarinda, firsat ve tesedüflerden faydalanmis olmasi degil, yaptigi ve yapacagindan haberli bulunan bir sisteme sahip bulunmasi idi Halbuki büyük söhretlerden pekçogu, sevki tabiilerini rehber tutan, gafil ve zamanin maglubu kimselerdir Binaenaleyh Fâtih, ihraz ettigi san ve serefe, tesadüflerin yardimi ile degil, kendi istihkak ve kudretiyle ulasmistir


Derûnî metanet ve zihnî kemaline, hayat ve icraatinin her safhasinda sahid oldugumuz Sultan Ikinci Mehmed, beser olarak düsebilecegi hatalari asgariye indirmek yolunda, etrafina zengin ve kaliteli bir müsahipler ve müsavirler kalabaligi toplayan ve bunlardan her birinin karsisinda gerektiginde boyun egen bir adamdir Bununla beraber o, devlet idaresinde sertti Hissiyatini gizlemeyi bilir, yapacagi seferleri tatbik sahasina koyuncaya kadar gizli tutardi Zamani gelince de birdenbire maksadini açiklardi Bu yüzden düsmanlarini sasirtarak bir senede birkaç fütuhata birden nail olurdu Harpte cesurdu, maglubiyeti önlemek için cesurane bir sekilde öne atilip askeri tesci ederdi Her zaman sogukkanliligini muhafaza ederdi


Adaletle hükmetmeyi siar edinen; cesaretli ve gayretli biri olan Fâtih Sultan Mehmed, atalarinin elbiselerini birakarak ulema elbisesi giymeye basladi Âlimlerle sohbette bulunmayi âdeta bir vazife telakki ediyordu Bu yüzden Istanbul, âlim ve fazil insanlarin siginagi haline gelmisti Gerçekten o, ulema, sair, tasavvuf erbabi ve sanatkârlari himaye etmisti Onlara tahsisatlar vermis ve çalismalarini temin gayesiyle müesseseler kurmustu Ayni zamanda kendisi de sair olan Fâtih, siirde "Avnî" mahlasini kullanirdi Bostanzâde Yahya (Tarih-i Saf I, 52) onun bu özelliklerini su ifadelerle nakleder: "Bâni-i mebani-i hayrat ve müessis-i esas-i hasenat olup ulema-i ser'-i metin ve fudala-i fedail âyin, devrinde revnak bulup cihet-i maaslari için Tetimme (medrese) ve imâret bina buyurup nice evkaf tayin buyurmuslardir Kendiler dahi ulema zümresinden madud olup (sayilip) fadl-i bâhir ve marifet-i zâhir sahibi idiler Ve siir-i bî-nazirleri (benzersiz, essiz) dahi vardir Mahlas-i serifleri "Avnî"dir" Bildigimiz kadari ile Fâtih, Türk tarihinin en renkli ve en büyük sahsiyetlerinden biridir



Ana dilinden baska sark ve garp dillerini bildigi, genis bir kültür ve bilgi hamulesiyle yüklü bulundugu, riyaziye, topçuluk ve askerlikte kesif yapacak kadar kudret sahibi oldugu anlasilmaktadir Serbest fikirli ve herhangi bir saplantisi olmayan hükümdarin, âlimleri davet ederek ilmî mübaheseler yaptirdigi da anlasilmaktadir Farsça ve Rumca'dan Arapça'ya tercüme edilmis felsefî eserleri okur ve yanina celb ettigi âlimler ile müdavele-i efkâr ederdi 1466 senesinde Batlamyus'un haritasini Ivrikios'a yeniden tercüme ettirip haritadaki isimleri Arap harfleri ile yazdirmistir Kritovulos bu konuda sunlari yazar: "Pâdisah hazretleri, lisan-i Farisî ve Yunanî'den Arapçaya tercüme edilmis olan âsâr-i felsefiyeyi mutalaa ve nezd-i sâhânelerinde bulunan fudala ile bu babta müdavele-i efkâr eder ve bilhassa Aristo'nun mebahis-i felsefiye ile pek ziyade mesgul olurdu Bir vakit cografiyundan meshur Batlamyus'un, meslek-i cografîye aid levayihine tesadüf edip mezkur layihalarda fennî bir surette izah ve tarsim edilen (çizilen) sekilleri, nazari dikkate almis ise de bu haritalar daginik olduklarindan, yeniden Filozof Ivrokios'a havale ederek Arapça yazdirir"


Tetkik edilip arastirildigi zaman görülecegi gibi hemen hemen bütün osmanli Pâdisahlarinda ve özellikle Fâtih Sultan Mehmed'de ilim ve ilim adamlarina karsi büyük bir saygi vardir O da digerleri gibi daha sehzadeliginde "ulûm-i âliye ve 'aliye"yi tahsil etmisti O, "Ilmi taleb ediniz hadisine uygun olarak tahsil ve müzakerelerden geri kalmazdi Bu sebeple o, Molla Iyas, Molla Güranî, Hocazade Muslihiddin Mustafa, Hatipzâde Mehmed, Molla Siraceddin ve Abdülkadir gibi hocalardan ders almisti
Fâtih, çok genç yasta tahta çikmis, daha çocuklugunda büyük sorumluluklar yüklenmis, otuz sene kadar kesintisiz sefer ve gazalarla mesgul olmustu Bizzat yirmi bes seferde bulunan Fâtih, 17 devlet ile ikiyüz küsur sehir ve kale fethetmisti O, bütün bu çalismalarinin sebebini ve dolayisiyle hedefini su misralarla dile getirir:



"Imtisâl-i "câhidû fi'llah"* oluptur niyetim,
Din-i Islâm'in mücerred gayretidir gayretim"


Bu ifadeler onu, sirf ihtiras için harb eden ve kiliç sallayan dünya cihangirlerinden ayirmaktadir O, Peygamberimiz Hz Muhammed (sav)'in, insanlik ugrunda katlandigi mesakkat ve müsküllere gögüs gerdigi gibi, ayni yolun yolcusu bir idealist olarak gögüs vermis bir serdar ve fikir adamidir O, hedefledigi gayeye ulasmak için, bütün imkîAnlari degerlendiriyordu Bu sebeple Istanbul'u aldiktan sonra, Ortodoks ve Ermeni patrikleri ile Yahudi bashahamini bu sehre yerlestirir



Çünkü o, Istanbul'u idealindeki cihan devletinin merkezi yapmak istiyordu Hatta bir rivayete göre "Dünyada tek bir din, tek bir devlet, tek bir pâdisah ve Istanbul da cihanin payitahti olmalidir," seklindeki sözü ile bu düsüncesini dile getirir Bu ifadelere bakilirsa, gayesinin bir cihan devleti de olmayip, Islâm dinini her tarafa yaymak oldugu anlasilir Zira Fâtih, Islâm âleminin hâmisi sifatiyle kendisini i'lâ-yi kelimetullah'in en büyük temsilcisi olarak görmekte idi Gerçekten, daha sehzâdeliginde cihangirlik emelinde oldugu belirtilen Fâtih için, Bosnali Hüseyin Efendi, bizzat pâdisahin agzindan "Bu hânedanin maksad-i a'lasi, i'lâ-yi kelimetullah'tir demektedir" Keza onun, nizam-i âlem için, Trabzon üzerine varirken, çektigi sikinti ve katlandigi eziyetleri gören uzun Hasan'in annesi Sâra Hatun'a "Valide" diye hitap edip söylediklerine, daha önceden biliyoruz


Onun yaptigi fetihler, giristigi gazalar ve tebeasi için yaptiklarina bakilirsa, riza-yi ilâhî'yi kazanmaktan ve Resûlullah'in yolunda yürümekten baska bir sey düsünmedigi görülür Vefati dahi yine "i'lâ-yi kelimetullah" için çiktigi bir sefer-i hümayun esnasinda vuku bulmustu Bu seferin, nereye müteveccih oldugu kesin olarak bilinememektedir Hazirliklar, büyük bir sefer için yapilmisti Ama nereye oldugunu kimse bilmiyordu Tursun Bey "Ve cihet-i sefer Anadolu oldugu malum olundu, amma Arab mi, Acem mi malum olmadi" diyerek bu büyük seferin nereye olacaginin bilinemedigine isaret eder
Fâtih Sultan Mehmed, 1481 yili Nisan ayinin 29 günü (27 Safer 886) 50 yasinin içinde iken, büyük bir ordunun basinda hasta olmasina ragmen Üsküdar'a geçmis ve bir at arabasina binerek, doguya dogru ilerlemeye baslamisti Ancak, Gebze yakinindaki Hünkâr veya Tekfur Çayiri denen yere geldigi vakit, hastaligi büsbütün artar Bu yüzden 3 Mayis 1481 Persembe günü (4 Rebiülevvel 886) ikindi vakti, 31 yillik hükümdarliktan sonra vefat eder


Fâtih'in ölümü, gizli tutularak hamam yapmak üzere Istanbul'a geçtigi söylenip askerin yerinde kalip beklemesi emrolundu ise de birkaç gün sonra kayiklarla Istanbul tarafina geçen yeniçeriler, vefat hadisesini ögrenince, bazi edepsizliklere basladilar Fâtih'in ölümü, onbir gün gizli tutulup saklanabilmisti


Âsik Pasazâde, Fâtih'in vefatini ve sebebini su ifadelerle günümüze ulastirmaya çalisir: "Vefatina sebep, ayaginda zahmet vardi Tabibler, ilacindan aciz oldular Ahir, tabibler cem olup ittifak ettiler, ayagindan kan aldilar Zahmet ziyade oldu Sarab-i farig (ilaç) verdiler, Allah rahmetine vardi Öyle anlasiliyor ki, Fâtih'in hastaligi, genellikle hânedanda rastlanan "Nikris illeti" idi Tarihî rivayetler de bunu desteklemektedirler

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.