Osmanlıca Sözlük Lügat L Harfi |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat L HarfiOsmanlıca Sözlük Lügat L Harfi LÂ Arabçada kelimenin başında nefy edatı´dır Cevap yerine veya yersiz inkârda kullanılır "Yoktur, değildir" gibi Mâzi fiilinin evvelinde bulunan Lâ, duâiye olur Lâ zâle sıhhatehu: "Sıhhati zâil olmasın" sözündeki gibi * Harf-i atıf da olur Ve mâba´dını makabline nefyen rabt eder ve irabı da ona tâbi kılar $ "Şeref edeb iledir, neseb ile değildir" sözündeki gibi * Vav edatıyla beraber olursa, atıf edatı vav olur, lâ da nefyi te´kid eder LA´ Korkak LAAHLÂKÎ Ahlâk dışı Terbiye hârici LAAKALL En az Hiç olmazsa (Ey nefis! Bil ki, dünkü gün senin elinden çıktı, yarın ise; senin elinde sened yok ki, ona mâliksin Öyle ise; hakiki ömrünü bulunduğun gün bil Lâakall günün bir saatini ihtiyat akçesi gibi hakiki istikbal için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviyye olan bir mescide veya bir seccadeye at S ) Yani beş vakit namazı kıl LAALETTAYİN Gelişigüzel Ayırd etmeksizin Rastgele LAALGUN f Kırmızı renkte Al renkte LAALİK Doğrulukla kalkıp durmak LAALLE Arabçada olması mümkün şeyler için kullanılır Ola ki, umulur, ümid edilir, umulur ki mânâlarınadır Ümide veya endişeye delâlet eder (Bak: İnne) LAANALLAH Allah lânet etsin LAANE Lânet etti (mânâsına fiil ) LAAS Çok yemek, çok içmek LAAS Dudağın rengi açık siyâha yakın olmak LA´B Ağızdan salya akmak LABE f Yalvarma, yaltaklanma, dalkavukluk etme Acz gösterme * Bu yolda söylenen söz LA´BE Bir kere oynamak LABE´S Beis yok, zararsız LABİRENT Fr Bir defa içine girildiğinde çıkış yolu çok güçlükle bulunabilen bina * Çok karışık ve birbirini kesen yol LABİS Giyinmiş Giyen LABİŞARTIN (Lâ bişartın) Kayıtsız şartsız Bir şarta dayanmaksızın LABORATUVAR : Fr İlmî ve sınaî çalışma ve araştırmalar yapmak için çeşitli cihaz ve malzemelerin bulunduğu yer LABÜDD Çok lâzım Elzem Gerekli * Her halde Mutlaka Muhakkak * Ayrılık yok LAC f Çıplak LAC Dar şey Geniş ve bol olmayan nesne LA´C (C : Levâıc) Halecan etmek * Acı vermek, elem vermek * Yakmak * Muhabbet ve aşktan dolayı yürekte hâsıl olan hararet LACEREM şüphesiz, elbette, besbelli * Nâçar, zaruri LACEVAB Cevapsız Cevapdışı LACEVERD Lacivert * Koyu mavi renkte değerli bir süs taşı LACEVERDÎ f Lacivert renkte LACÎ Muslih, ıslah eden, terbiye eden LACİN Ağaçtan dökülen yaprak * Ağaçtan yaprak indirme LAÇ f Oyun etme, aldatma, hile yapma LAD f Duvar LADE f Ahmak, akılsız, ebleh LADEN f Çamdan çıkarılan zift gibi siyah ve kokulu zamk LADİNE f Kendir LADİNÎ Dinle alâkası olmayan Dinsiz Din dışı (Bak: Lâik) LAEDRÎ Bilmiyorum (Eski zamanda şüpheci olup hiç bir şeye inanamıyan sofestailere Lâ edriye denirdi Septisizm (Bak: Sofizm) LAF f Konuşma, tekellüm * Söz, lâkırdı LAFAHR Fahirsiz İftiharsız İftihar etmeksizin * Fahrolmasın LAF-I GÜZAF f Boş yere söz Boş lâkırdı LAFİYUN Sütleğen cinsinden bir ot LAFK İki şeyi birbirine çarpma LAFZ (LAFIZ) Ağızdan çıkan söz, kelime * Bir şeyi atmak LAFZ-I ALLAH (LAFZULLAH) Allah isminin lâfzı LAFZ-I ÂM Gayr-ı mahsur, yani sayısız müsemmaları ihata ve aynı cinsten bir çok fertlere birden delâlet eyliyen lâfızdır Kavim, cemaat, nisa![]() gibi LAFZ-I HAS Bir mânâya münferiden başlı başına vaz´ olunan lâfızdır Hasan, Hüseyin, insan, erkek, kadın lâfızları gibi LAFZ-I KÜLLÎ Man: Mânâsı umumi ve herkesçe müşterek olan lâfız "İnsan" gibi LAFZ-I MUHTEMEL Huk: İki veya daha ziyade mânâya hamli mümkün bulunan sözdür ki, hangi mânânın kast olunduğu mücerred rey ile değil; deliller ve karineler ile tayin olunur LAFZ-I MURAD Mânâsı için olmayıp lafzı için söylenen kelime, söz LAFZ-I MÜFESSER Huk: Tahsis ve te´vile ihtimâl bırakmıyacak derecede açık olan sözdür ki, onunla amel vâcib olur LAFZ-I MÜREKKEB Man: Mürekkeb lafız Cüzlerden biri, mânâsının cüzlerinden birine delâlet eden lafız LAFZ-I MÜŞEBBİ´ Doyurucu, tatmin edici söz LAFZ-I MÜŞTEREK Huk: Birçok müsemması bulunan lafızdır ki, hangi mânâ kasdolunduğu taayyün etmediği surette mânasız addolunur, onunla amel olunmaz LAFZ-I VÂHİD Tek söz LAFZ-I ZÂHİR İbaresi işitilmekle ancak bilinen, yâni söyleyenin maksadı düşünülmeye muhtaç olmadan derhal mânâsı anlaşılan sözdür Bunun zıddına hafi denir LAFZA Bir tek söz veya kelime LAFZA-İ CELÂL İsm-i Celâl, Allah lâfzı LAFZAN Lafız itibariyle Söz olarak Söyleyerek Yazılı olmıyarak LAFZEN f Geveze, çok konuşan * Övünen, kendini medheden LAFZÎ Lafza ait ve müteallik * Gr: Kelimenin söylenişine ve yapısına aid, onlarla alâkalı LAFZİYE Sözde ve yazıda görülen ve çok defa tasannua kaçan kelime süsleri LAFZ-PERDAZANE f Çeşitli ve çok söyleyerek LAFZULLAH Allah lâfzı (Bu kelime Kur´ân-ı Kerimde 2806 defa zikredilmiştir Bu lâfız bütün "sıfat-ı kemâliyeyi" tazammun eden bir sadeftir ) LAG f Lâtife, şaka * Oyun LAGAR f Cılız ve zayıf hayvan LAGARÎ f Cılızlık, zayıflık LAGB (LÜGÂB) Zahmet, meşakkat * Güve yemiş kuş kanadı * Zayıf adam LAGIB Acıkmış ve yorulmuş kişi LAĞIM Kaleleri düşürmek için gedik açmak veya düşman ordugâhına zarar yapmak maksadıyla açılan ve barut konulup atılan yerler Bu işi yapanlara "lâğımcı" denilirdi Sonradan bu türlü işlere "İstihkâm" denilmiş ve o ad altında askeri teşkilât yapılmıştır * Kazurat ve çirkef sularının akmasına mahsus örtülü yol LAGİYE Edebe aykırı ve fena söz LAGLAGA (C : Laglag) Ördekten küçük bir güzel kuştur, başında az miktar beyaz tüyü vardır Türk diyârında yavrusunu çıkarıp kış günlerinde Mısır´a gider LAGM İnanmayacak söz söylemek * Bulaşmak LAGT Hafif hafif ses çıkarma Mırıldanma LAGV Faydasız çirkin söz * Köpeğin ürkmesi * Deve avazı * Rağbet olunmayan nesne * Hükümsüz * Kaldırmak * Hata etmek * İbtâl etmek LAGVİYYAT (Lagv C ) Lağvlar Boş sözler LAGY Avaz, ses, savt * Yaramaz fuhuş sözler LAGZ Kayma, sürçme LAGZAN f Kayan, sürçen LAGZİDE f Kaymış, sürçmüş LAGZİDE-PÂ(Y) f Ayağı kaymış Ayağı sürçmüş LAGZİŞ f Sürçme, kayma * Kayış, sürçüş -LAH : f Kelimenin sonuna ilâve olunarak "yer" mânâsını verir Meselâ: (Senglâh: Taşlık yer )
|
|
Osmanlıca Sözlük Lügat L Harfi |
|
|
#2 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat L HarfiL Harfi LAH´ (Gövde) sülpük ve sarkık olmak LAHA f Yama LAHA Boş ve faydasız sözler konuşmak * Ekmeği ıslatıp yemek * Gıda * Aldatıp kandırmak * Karnın sarkık ve sülpük olması LAHAMET Semizlik, etlilik, şişmanlık LAHAN Bozulup kokmak LÂHAVLE (Lâhavle ve lâkuvvete illâ billâhil-aliyyil azim" cümlesinin kısaltılmışı ki, "Kuvvet ve kudret ancak Cenab-ı Allah´tadır " meâlinde olup bir belâ ve tehlike esnasında veya sabrın tükendiğini açıklamak için söylenir LÂHAYR Uğursuz, hayırsız LÂHAYRE FİH Bu işte hayır ve uğur yok LAHB Sür´atle gitmek * Eti kemikten ayırıp soymak LAHC Dar olmak * Bir nesne, kabında paslanıp çıkmamak LAHD (LUHD) (C : Lühud) Mezar Üstü yükseltilerek yapılan mezar * Eğilmek * Bir tarafına meyilli olan çukur LAHE f Yama LAHF Örtmek, setr etmek LAHF şiddetli vuruş LAHH Göz yaşının çok olması LAHH Ulaşmak, varmak * Yağmuru kesilmeyen bulut LAHHAM Kaz gibi büyük, başı kızıl, kanadı kara bir kuş Vezega dedikleri keler LÂHIK Yetişen, ulaşan, erişen Eklenen, katılan * Fık: Namaz başlangıcında imama uymuşken ayrılarak tekrar namaz bitmeden imama uyan LÂHIKA Ek, ilâve, katılan şey Zeyl Sonradan ilâve edilen, eklenen LAHÎ Oyuncu * Boşuna ve mânasız eğlenen Oyalayan LAHİ (Bak: Lahâ´) LAHİB Açık yol LAHİF Zulüm görmüş, ıztırab ve sıkıntı çekmiş LAHİK Yetişen, vâsıl olan, ulaşan * İlâve olan, eklenen * Sonradan tâyin edilen, yenisi (Bak: Lâhık) LAHİKE (C : Levâhik) Gr: Ek, ilâve (Bak: Lâhıka) LAHÎM Semiz, etli, şişman LAHİM Et yediren * Devamlı olarak et yiyen LAHİME Et yiyen hayvan LAHİN Telâffuz esnasında hususan Kur´ân okurken yanlışlık yapan LAHİS Susuzluk veya sıcaktan dolayı dilini çıkararak soluyan köpek LAHÎS Örülmüş Dizilmiş LAHÎS Dar nesne LAHİYANE TA´ZİB f Oyun olsun diye zahmet vermek Oynarcasına azab vermek LAHİZ f Sel suyu LAHÎZ Benzer, misil, nazir LAHK (Lehak) Geriden yetişmek, ardından yetiştirilmek * Alüvyon Liğ Akarsuların taşımasıyla gelen maddeler LAHLAHA Güzel kokuların karışmasından meydana gelen koku * Güzel kokularla yapılan bir nevi macun LAHLAHANİYE Pelteklik, kekemelik LAHM Et Her şeyin içi ve üzeri * Bir işi sağlam kılmak * Kırık şeyi kuyumcunun yapıştırması Lehimlemek * Bir yerde ilişip kalmak LAHM Ü ŞAHM Et ve yağ LAHME Et parçası LAHN Güzel ve kaideli ses * Nağme * Kaideye uymayan yanlış okuyuş * Usulüne uygun okumak * Sadece muhatabın anlıyacağı şekilde remizle söz söylemek * Meyl * Fehmeylemek * Lisan * Lügat Fetva Mânâ Mefhum LAHS Yalamak LAHS (LİHÂS) Darlık * Şiddet * Meşakkat, zahmet LAHS Gözün üst kapağının etli olması LAHT f Bir şeyin parçası, cüz´ü LAHT-I CİĞER Ciğerden kopma LAHT İri cüsseli kimse LAHUS Uğursuz, meş´um LAHUT İlâhî âlem Uluhiyet âlemi Ruhanî, manevî alem LAHUTÎ Uluhiyet âlemine mensub ve müteallik olan Sır âlemi Gaybî âleme ait Ruhanî âlemle alâkalı LAHUTİYAN Uluhiyet âlemine girebilen melekler LAHV Kabuğunu soymak LAHVA Abes, bâtıl sözleri çok söyleyen, boş konuşan kadın (Müz: Elhâ) LAHY Sakalın bittiği yer LAHZ (Lahzân) Göz ucu ile bakma LAHZ Ahlâkı yaramaz kimse LAHZA Göz açıp kapayacak kadar kısa zaman Bir an En kısa zaman Göz ucu ile bir bakış Zaman LAİC(E) (C : Levaic) Kalbini aşk ateşi saran kimse LAİHA (Bak: Lâyıha) LAİK Fr Dine istinad etmeyen Ruhanî olmayan kimse Dini olmayan şey Dinî olmayan fikir, dinî olmayan müessese, sistem veya prensip Devleti dinî esas ve hükümler ile idare etmeyen sistem Temel esasların ve kanunların menşeini ve teşri´de (kanun yapmakta) hareket noktasını ve değer ölçüsünü dine isnad etmeyip insanın ve cemiyetin sadece dünyevi menfaat ve anlayış ölçüsüne terkeden; diğer tâbirle: İlâhi kanunu terkeden, beşeri nizamla cemiyeti idareye çalışan sistem (![]() ![]() Bîtaraf kalmak, yâni: Hürriyet-i vicdan düsturuyla, dinsizlere ve sefahetçilere ilişilmediği gibi, dindarlara ve takvacılara da ilişmez bir hükümet![]() ![]() Ş ) LÂİLAÇ Çâresiz, dermansız, imkânsız LÂİM (Lâime) Çekiştiren Levmeden Başkasını kötüleyen LÂİME (C : Levâim) Çekiştirme, levmetme, kınama LÂİN Lânet eden Lânetleyen * Herkesin kınadığı LAÎN Lânetlenmiş, kovulmuş, merdud Allahın rahmetinden mahrum LAJVERD f Lâciverd LAK f Hakir, zelil, aşağı * Tahta kadeh LAK´ Atmak LA´K Yalamak LAKA´ (C : Elkâ) Kıymetsiz hakir nesne LAKAB Asıl isminden başka sonradan takılan ad Meşhur olan birinin sonradanki adı LAKAF Duvar yıkılmak LAKANE Zeki ve seri anlayışlı olmak LAKANIK Sucuk gibi içi doldurulmuş olan şey LAKAT Yabandan toplanan nesne * Mâdende bulunan gümüş ve altın parçaları LÂKAYD Kayıtsız Alâkasız Karışmayan Kıymet ve ehemmiyet vermeyen Aldırış etmeyen LÂKAYDANE Kayıtsız ve alâkasızca Mühimsemiyerek LÂKAYDÎ Kayıtsızlık, ilgisizlik, alâkasızlık LÂKELÂM Hiçbir diyecek yok LAKF Yutmak, bel etmek LAKH (LAKÂH) Davar yüklü olmak LÂKIH (C: Levâkıh) Ağaca su yürüten rüzgâr * Yağmur yağdıran rüzgâr * Karnında yavrusu olan hamile deve LÂKIS Kötüleyici ve ayıplayıcı kimse LAKÎ (Lâkıy) İtibarsız ve değersiz, zelil kimse * Önemsiz ve kıymetsiz şey LAKÎM Yontulmuş veya yonulmuş LÂKİN Amma Fakat Ancak şu kadar var ki LÂKİNNE İstidrak edatıdır İdrak istemek, anlamak istemek edatıdır ve bulunduğu kelimede bir şeyin anlamak istendiğini bildirir Evvelki sözden neş´et eden bir tevehhümü kaldırmak için kullanılır (Bak: İnne) LAKÎT(A) Yerden kaldırıp alınmış ve sahipsiz kalmış bir şey Sokakta bulunan mal, para * Sokağa atılmış yeni doğmuş çocuk (Bak: Lukata) * Üzerine ansızın gelinen kuyu LÂKİŞE Tutmaç aşı LAKK Vurmak LAKLAK (C : Lekâlik) Leylek LAKLAKA Leylek sesi * Hareketten ve ıztıraptan dolayı çıkan ses * Şiddetli ses ve galebe ile çağrışmak * Boş ve mânasız söz LAKLAKIYYAT (Laklaka C ) Faydasız, boş lâkırdılar; mânâsız sözler LAKM Çabuk çabuk yemek yemek Yutmak * Seddetmek LAKN Anlamak Fehmetmek Çabuk kavramak LAKPÜŞTE f Kaplumbağa LAKS Lâkab takmak * Ayıplamak * Yaramaz olmak LAKS Yakmak * Almak LAKT Dermek, toplamak, cem´etmek * Ansızdan bir nesneye yetişmek LAKVE Ağız çarpılması LÂL f Dilsiz Söz söyleyemiyen LA´L Kırmızı Al renk * Dudak Kırmızı ve kıymetli bir süs taşı LALA f Osmanlı İmparatorluğu zamanında sadrazamlar hakkında "Atabek" karşılığı olarak kullanılan bir tâbir olduğu gibi, şehzâdelerin mürebbilerine de bu ad verilirdi * Saraya alınan acemilerin terbiyesine memur edilenler * Eskiden büyük memurlarla zenginler de çocuklarının terbiyesine bakmak üzere "lâla" istihdam ederlerdi Lâla, görünüşte hizmetkâr vaziyetde idiyse de, terbiyesi kendisine havale olunan çocuğa karşı âmir yerinde bulunur; esasen yaşlı ve kâmil insanlardan seçildikleri için çocuklar da kendisine bir mürebbi, bir hoca gibi tâzim ve hürmet ederlerdi LA´LAA Kırmak LALE Lâle denen meşhur çiçek * Vaktiyle suçluların ve delilerin boynuna takılan halka * İncir koparmak için ucu çatallı değnek LALEFAM f Lâle renginde Rengi lâlenin rengine benzeyen LALEGUN f Lâle renkli Pembe LALEHADD f Lâle yanaklı Yanakları pembe renkte olan LALEK (Lâlekâ) f Taç * Papuç, ayakkabı * Horoz ibiği LALERENK f Lâle renginde olan Lâle renkli Pembe LALERUH f Lâle yanaklı Yanağı lâle gibi pembe olan LALERUHSAR f Lâle yanaklı, al yanaklı LALESAR f Lâlelik Lâlebahçesi * Sığırcık kuşu LALEVEŞ f Lâleye benziyen Lâle gibi LALEZAR f Lâle bahçesi Lâlelik LA´L-FAM f Kırmızı renkli, al LA´L-GUN f Al renkli Kırmızı renkli LA´L-RENG f Kırmızı renkli Al renkte LA´LUS Kurt, zi´b LÂL Ü EBKEM Şaşa kalmış Sükuta mecbur olmuş Susmuş LÂM Kur´ân alfabesinde yirmialtıncı harf olup, ebcedi değeri otuzdur LÂM-UL ÂKIBET Neticeyi, âkibeti bildiren lâm LÂM-I CER Kelimeyi cerreden lâm harfi Kelimenin sonunu "i" diye okutur Lillâhi, Lieclillâhi´de olduğu gibi İstihkak ve ihtisas, has ve müstehak ve zarfiyyet, illet mânâsını verir LÂM-I TA´RİF VEYA LÂM-I İSTİĞRAK Kelimenin mânâsını umuma teşmil ettiği için, istiğrak mânâsı verilir El-i istiğrak veya harf-i ta´rif de denir Meselâ: Hamd kelimesi herhangi bir hamdi ifâde ettiği halde; El-Hamd dediğimiz zaman her ne kadar hamd varsa, bütün hamd ve senâlar mânâsına gelir Bu, harf-i ta´rif ile olur Harf-i ta´rif bir kelimeyi belirsiz halden belirli hâle koyar Muayyeniyyet mânâsını verir Bunlar elif ve lâm harflerinden teşekkül eder El-Mekteb´de olduğu gibi Mekteb herhangi bir mektebdir El-Mekteb dendiğinde bizce muayyen, belli olan bir mekteb mânâsını ifade eder Başına harf-i ta´rif gelen kelimeden tenvin kalkar Nekre iken ma´rife olur LÂM-ÜT-TAHSİS VE TEMELLÜK Ait olma ve sâhib bulunmayı bildirir (Bak: Li) LÂM-UT-TAKVİYE Takviye lam´ı Bu harf Arabçada ve yerine ve mânâsına da kullanılır LÂM-UT-TA´LİL İllet ve sebeb bildiren lâm´dır LÂM-UZ-ZARFİYE Zaman bildiren lâm LÂMEHALE Hilesiz * Çaresiz, imkânsız, ister istemez LÂMEŞRU Meşru olmayan, şeriata uymayan, umumi nizam harici LÂMİ´ Parlak Parlayan LÂMİ-ÜN NUR Nur saçarak parlıyan LÂMİA Parlak Parlayan Parıldayan LÂMİH (Lâmiha) (Lemh den) Parlıyan, parıldıyan Parlak LÂMİS El ile tutup yoklayan Dokunan Temas eden LÂMİSE Dokunma hissi, duygusu El ile olan his Bir şeyin cesâmetini anlama duygusu LAMME Cin çarpması Çarpıklık * Yaramaz nesne LÂMÜDRİK Anlamayan İdraksiz İdrak etmeyen LÂMÜSELLİM Hayır! Hiç teslim etmem! LÂN f Hakikatsızlık, vefasızlık LA´N Lânet etme Lânetleme LÂNAZÎR Eşsiz, nazirsiz, benzersiz Eşi ve benzeri olmıyan LANDO Fr Üstü önden ve arkadan açılıp kapanır, körüklü, geniş araba nevilerinden biridir Halk arasında "Landon" şeklinde telâffuz edilen bu araba, fayton ve kupalara nazaran daha ağır ve gösterişli idi LÂNE f Yuva, ev LÂNE-İ HARAB Bozulmuş yuva LÂNE-İ NERMİN Sıcak ve yumuşak yuva LÂNE-İ PEDER Baba yuvası Peder evi LÂNEGİR f Yuva tutan LA´NET Nefret Tiksinti Allah´ın rahmetinden mahrumiyyet (Ehl-i Sünnet´in ve İlm-i Kelâm´ın azîm imamlarından meşhur "Sa´deddin-i Teftezanî", Yezid ve Velid hakkında tel´in ve tadlile cevaz vermesine mukabil "Seyyid-i Şerif-i Cürcanî" gibi Ehl-i Sünnet Velcemaat´in allâmeleri demişler: "Gerçi Yezid ve Velid, zalim ve gaddar ve fâcirdirler; fakat sekeratta imansız gittikleri gaybidir Ve kat´i bir derecede bilinmediği için, o şahısların nass-ı kat´i ve delil-i kat´i bulunmadığı vakit, imanla gitmesi ihtimali ve tevbe etmek ihtimâli olduğundan, öyle hususi şahsa lânet edilmez Belki $ gibi umumi bir ünvan ile lânet caiz olabilir Yoksa zararlı, lüzumsuzdur " diye "Sa´deddin-i Teftezanî"ye mukabele etmişler R N ) LA´NETULLAH "Allah lânet eylesin" mânâsında beddua LA´NETULLAHİ ALEYH Allah´ın lâneti onun üzerine olsun
|
|
Osmanlıca Sözlük Lügat L Harfi |
|
|
#3 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat L HarfiL Harfi LÂRAYB şüphesiz, şeksiz, tereddütsüz LÂRAYBE FİH Onda hiçbir şüphe yoktur LARKÎ Keçiboynuzu LAS f Köpek, kelb * Adi ipek * Dişi hayvan LA´SA Dudağının rengi az siyâha yakın olan kadın (Müz: El´as) LASAF Bir cins hurma * Gübre otunun diplerinde biter hıyar gibi bir nesne * Yapışmak * Kurumak * Parlamak LASAGA Hindibâ denilen ot LÂSANİ Tek, vâhid İkincisi olmayan LASB Yapışmak * Dar olmak LASG (LÜSUG) Kemik üstündeki derinin zayıflıktan kuruması LASIB (C : Levâsıb) Yapışkan * Dar ve derin kuyu LASIK Yapışık, yapışmış olan Yapışıcı, yapışkan LASÎF Parlayan, parıldayan Parlayıcı LASİYYEMA Bâhusus Hususan Buna gelince Herşeyden ziyade Ençok LASK Yapışmak Yapışık olmak Ulaşmak LASS (C : Lüsus-Elsâs) Hırsız, sârık LASTA ing Bir geminin alabildiği yük LASV (LASY) Sövmek, şetm etmek LAŞ f Hakir ve aşağılık kimse Adi, zelil, itibarsız ve alçak kişi * Çapul, yağma LAŞE Cife Kokmuş et parçası * Fık: Karada yaşayıp boğazlanmaksızın ölen veya şer-i şerife uygun olmayan şekilde kesilen kanlı hayvan ve bunların tabaklanmamış (dibagat edilmemiş) derileri * Yenilmesi şer´an haram olan ölmüş hayvan * Zayıf ve cılız hayvan * Mc: Kıyıda kalmış kayık veya gemi teknesi LÂŞEHÂR f Leş yiyen LÂŞEK şek ve şüphe yok şüphesiz Elbette LÂŞEY Bir şey değil Değersiz LÂT İslâmdan önce Arapların Kâbe´de bulunan putlarından biri LAT´ Yalamak * Ayağıyla bir kimsenin belinden aşağısına vurmak LA´T Sakınmak, sakındırmak LATA´ Dudak içinde olan beyazlık LAT´A Dudaklarının içi beyaz olan kadın * Çok yaşamış, ihtiyar kadın LATAFE Hediye, armağan LÂTAİL Boş, faydasız, abes, mânâsız LÂTAKNETU Ayet-i Kerimeden bir kısım olup: Ümidinizi kesmeyiniz (meâlindedir ) LAT´ (LUTÛ´) Yapışmak * Ulaşmak, varmak LAT´E Alın, cebhe LATENAHİ Nihayetsiz Sonsuz Bitip tükenmeyen LATEŞBİH Benzetmeksizin Benzetmek olmasın LATH Her şeyin azı * Bulaşmak ve karışmak * Birine iftira atmak LATH El ayasıyla vurmak LATHA Leke LATİF Mülâyim Yumuşak Nâzik Mütenasip * Güzel Şirin Küçük ve hoşa giden * Cisimle alâkası olmayan Göze görünmeyen * Çok lutf edici * Derin, gizli LATİFE Hoş söz Şaka Mizah Söz ile iltifat İnsanın çok ince ve hassas olup kalbe bağlı bir duygusu (Mukabili ciddiyettir) (Bak: Letâif) LATİFE-İ RABBANİYE İnsanın kalbine bağlı ve bütün duygularının sultanı olan ince bir duygudur ki, İlâhî hakikatlar onunla hissedilip zevkedilir LATİFEGU f Lâtifeci, şakacı Lâtife söyliyen LATİFEPERDAZ f Şakacı, lâtifeci Lâtife yapan LATİFEPERDAZAN (Lâtifeperdâz C ) f Şakacılar, lâtifeciler LATÎM Babası ve annesi olmayan kişi * Yüzünün bir tarafı beyaz olan at * Yarış atlarının dokuzuncusu LATÎME (C: Letâyim) Misk * Güzel kokular konulan kap *Attarlar pazarı * Güzel kokulu nesneleri götüren deve LATİN Eski Roma civarında iken sonradan genişleyen ve devlet kuran eski bir kavim ismidir * Eski Roma * Şarkta Katolik mezhebinden olanın ismi LATİNCE Eski Roma´da konuşulan ve bugünkü Fransızca, İspanyolca, İtalyanca gibi dilleri doğurmuş olan ana dil ki, Hint-Avrupa dil âilesinin önemli bir kolu olan İtalik grubundandır LATM Karıştırmak Yapıştırmak * Tokat vurmak LATMA şamar, tokat LATMAHÂR f Tokat yiyen Şamar atılan kimse LATS Dövmek * şiddetle basmak LATT (C: Litât) Gerdanlık * Lâzım olmak * İnkâr etmek * Sarkıtmak * Örtmek LÂTUHSA Sayısız Sayıya gelmez Hesaplanmaz LÂUBALİ Alâkasız, kayıtsız, hürmetsiz, dikkatsiz Senli benli ("Lâ" harfi ile" Ubâli" muzari fiilinden müteşekkildir ) LÂUBALİYANE f Lâubalilikle Kayıtsız, alâkasız, saygısız ve dikkatsiz bir şekilde Senli benli olarak LAUK Yalanmış nesne * Az, kalil LAV Fr Yanardağların ve volkanların ağızlarından püskürüp soğuyunca donan madde LA´V Ahlâkı yaramaz kişi * Haris adam LÂVALLAH Vallahi hayır LAVANTA Çeşitli çiçek ve bitkilerden alınan esanslarla yapılan güzel kokulu sıvı LÂ VE NEAM Hayır ve evet (Daha çok, hiçbir fikir beyan edilmediği zamanlar kullanılır ) LAY f Tortu, posa * Kül * Çamur LAY f Söyleyen, söyleyici HERZE-LAY Herze söyleyen, saçmalayan LÂYA´KIL Aklı başında olmıyan, dalgın, bîhoş Yaptığını bilmez LÂ-YA´Nİ Mânasız, boş LÂYEBGIYAN Biri ötekine tecavüz edip karışmaz ve hâsiyetini bozamaz (meâlinde olup, nefyedilmiş muzari fiilidir ) LÂYECUZ Câiz değil, olamaz, müsaade verilmez LÂYEFHEM Anlayışsız, idrakten âciz LÂYEFNA Bitmez, tükenmez Fenaya gitmez Yok olmaz LÂYEMUT Ölmez Mahvolmaz Hayatı sona ermez LÂYENBAGÎ Lâyık olmaz Yakışmaz Uymaz LÂYENFEKK Bölünemez, ayrılamaz Parçalanamaz LÂYENKATI´ Aralıksız Kesilmeksizin LÂYETECEZZA Bölünmez Parçalanmaz Ayrılmaz Tecezzi kabul etmez LÂYETEGAYYER Değişmez, bozulmaz LÂYETENAHÎ Sonsuz Nihayetsiz LÂYETENAHİYET Lâyetenahilik, sonsuzluk, nihayetsizlik LAYETEZELZEL Sarsılmaz Tezelzül etmez (Tahkikî iman sâhibleri, lâyetezelzel bir itikada sâhibdirler ) LÂYEZAL Zeval bulmaz Yok olmaz LÂ YEZALÎ Zevalsiz olana ait, sonu olmayanla ilgili LÂYIH (LÂYİH) Parlak Meydanda Aşikâr Hatıra gelen LÂYIHA Düşünülen veya tasavvur edilen bir şeyin yazılması Tasarı LÂYIHA-İ KANUNİYE Huk: Henüz tasdik edilmemiş kanun tasarısı LÂYIK (Liyakat den) Yakışır ve yaraşır Uygun, münasib ve muvafık LÂYİM Azarlayan LÂYUAD Adedi belli olmayan Sayısız Pek çok LÂ-YUGLEB Yenilmez, mağlup olmaz LÂYUHSA Hesaba gelmez Hesabsız Pek çok LÂYUHTÎ Hatâsız, hatâ işlemez Yanılmaz LÂYU´KAL Anlaşılmaz, akıl ermez Akıl ile idrak olunmaz LÂYU´LA Üstüne çıkılmaz, çok yüksek * Galip ve üstün gelinemez LÂYU´REF Bilinmez Tarif edilmez LÂYUTAK Güç yetmez Dayanılmaz Takat yetmez Çekilmez LÂYUZAL İzale edilmez, tükenmez, zeval bulmaz LÂYÜFHEM Anlaşılmaz Fehmedilmez LÂYÜFNA Tüketilmez, yok edilmez LÂYÜLHÎHİ (İlhâ dan) Ona gaflet vermez Onu boş şeyler meşgul etmez Boşuna iş yapmaz LÂYÜS´EL Mes´uliyetsiz Mes´ul tutulamaz Sorumsuz LAZ Doğu Karadeniz bölgesinde, bilhassa Rize dolaylarında yaşayan bir kavim * Bu kavimden olan kimse LAZA Ateş Alev * Cehennem´in altıncı katı LÂZÂLE (Lâzâlet) Zeval bulmasın, zâil ve eksik olmasın * Olsun! LÂZÂLE ÂLİYEN Yüce ve âli olsun LÂZEVAL Zevalsiz Sonu gelmez Zeval bulmaz LÂZIK Yapışkan, yapışıcı Yapışmış olan LÂZIM Lüzumlu, gerekli * Bir şeyden aslâ ayrılmayan Bir işte beraber bulunmasına ve vücuduna ihtiyaç olan şey * Gr: Müteaddi olmayan LÂZIM FİİL (FİİL-İ LÂZIM) Fâilin zâtında kalan fiil (Geldi, gitti, güldü gibi) LÂZIM-I BEYYİN Bu tabirin masdariyet şekli "Lüzum-u beyyin" olup ikisi aynı mânaya gelir Herhangi bir şey hatıra gelince hiç bir delil ve emareye ihtiyaç olmadan o şeyle beraber düşünülmesi zaruri olan diğer bir şey Meselâ: İnsan denildiği zaman, kabiliyet-i ilim ve san´at akla gelmesi gibi![]() ![]() LÂZIM-I GAYR-I MÜFARIK Ayrılması mümkün olmayan, terki câiz olmayan, ziyade gerekli, çok lüzumlu LÂZIM-I MELZUM Biri birisinden aslâ ayrılmaz, birisi olunca diğerinin de olması şart olan LÂZIM-I ZATÎ Kendisine ait icab eden hal Kendisine has vaziyet LÂZIM-AMED f Lâzım gelir, lüzum eder Lâzım geldi LÂZIM-ÂMED ÇÂR-ÇİZ Dört şey lâzım geldi LAZÎ (Bak: Lazâ) LAZİB Sâbit olan, yapışan LAZİSTAN Lazlar´ın oturduğu bölge olan Rize dolayları Osmanlı İmparatorluğu zamanında Rize sancağına verilen ad LAZLAZ Yol gösterici, kılavuz LAZLAZA Yılanın deprenmesi LAZUK Yaraya yapışıp onulmayınca kopmayan devâ LAZUK Yapışkan nesne * Yapışkan balçık LAZZ Devamlı yağan yağmur * Men´etmek, engel olmak
|
|
Osmanlıca Sözlük Lügat L Harfi |
|
|
#4 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat L HarfiL Harfi LEAL İnci LEALİ (Leâl C ) İnciler Lü´lüler LEALİ-FEŞAN f İnciler saçan LEALLE (Bak: Laalle-İnne) LEAMET Alçaklık, âdilik, zillet, denaet, aşağılık LEB f Dudak Şefe * Kenar * Sahil Kıyı LEB-İ ÂFTÂB Gölge LEB-İ CUY-BÂR Su kenarı LEB-İ DERYA Denizin dudağı Deniz kenarı, kıyı, sâhil LEB-İ HADRA Ufuk LEBAB Sahralarda ve çayırlarda az miktar olan yaş ot LEBABE(T) Akıllılık, zeyreklik Akıl sahibi olma LEBAÇE f Önü açık elbise Hırka LEBAD(E) f Yağmurluk LEBALEB Ağzına kadar dopdolu * Ağızdan ağıza LEBAN Göğüs LEBB Lâzım olmak * Akıllı olmak LEBBAN Sütçü LEBBE Göğsün gerdanlık takılan yeri * Devenin ve sığırın, göğsünden boğazladıkları yeri * Evlâdını ve erkeğini seven kadın LEBBELEB (Leb-beleb) f Dudak dudağa LEBBESTE (Leb-beste) f Ağzı bağlı Susan, konuşmayan LEBBEYK Buyurunuz Emredersiniz * Benim muhabbet ve incizâbım dâim sanadır, başkasına değildir, sıdk ve ubudiyyetim dâim sanadır (gibi mânâlar ifâde eder ) LEBBEYK-ZEN f Lebbeyk diye söyleyen Emre hâzır olan Râzı olan LEBC Güreşmek * Sar´a tutup düşmek LEBCÜNBAN f Dudak oynatan Söz söyliyen, konuşan LEBDEĞMEZ t Dudak değmez * Edb: Dudaktan çıkan harflerden olan "B-F-M-P-V" sessizlerinin içinde bulunmadığı manzumeler LEBEB (C: Elbâb) Göğüste gerdanlık takılan yer * Atın göğsüne yapılan sinebend * Devenin ve sâir davarın göğsüne bağladıkları nesne * Dağ eteğinde olan azıcık yumuşak kum LEBED Yünden yapılan keçe * Bir yerde mukim olmak * Bir şeye yapışmak LEBEKE Şerit parçası LEBEN Süt * Boyun ağrısı (Bak: Libâ´) LEBENÎ (Lebeniyye) Sütle alâkalı Sütlü LEBENİYYÂT (Lebeniyye C ) Sütlü nesneler LEBGÜŞA f Dudağı açık Söyleyen, konuşan LEBH Bir büyük ağacın adı (Bir kimse kabuğunu yarsa filhâl o kişiye uyuşukluk gelir; o ağaçtan tahtalar biçip gemi yaparlar Rivâyet olunur ki, iki tahtasını birbirine bitiştirip bir yıl su içinde dursa ikisi bir olup yekpâre olur, Mısır´da yetişir Ahter-i Kebir´den) LEBÎ f Dilim Ekmek, kavun, karpuz vs dilimi LEBİD Küçük çuval LEBİK Tatlı sözlü Yumuşak konuşan * Zeki, anlayışlı, akıllı LEBİNE (LİBNE) (C : Lebin) Kerpiç LEBK (LEBÂKA) Akıllı olmak * Islah etmek, terbiye etmek * Karıştırmak * Yumuşak etmek, yumuşatmak LEBKUS Mürr denilen acı Yemen zamkının adı LEBKÜŞA f Dudağı açık Konuşan, söyleyen LEBLAB Sarmaşık denen bir bitki LEBLEBE Esirgemek * Oğula ve kıza çok fazla düşkün olmak LEBN Vurmak LEBRİZ f Taşacak kadar Ağıza kadar Taşkın LEBS Bir yerde eğlenip durma Vakit geçirme LEBS Giyecek şey * Giyme Giyinme * Bir mânayı diğer bir mânâ ile karıştırmak Sözün karışık ve şüpheli olması Sözü karıştırıp şüpheye düşmek LEBSAN Hardala benzer bir ot * Yabani hardal LEBT Güreşmek LEBTEŞNE (C : Lebteşnegân) f Susamış LEBUN Sütlü hayvan Sütü bol olan hayvan LEBUS Her giyecek ve örtünecek nesne LEBVE Dişi arslan LEBZ Vurmak * Yemek LEC f Tepme LECA Su boğası LECA´ Sığınmak * Saklanmak, gizlenmek * Zaruret LECAC (Lecâcet) Çekişme, inad etme, ayak direme (düşmanlıkta) Taannüd LECC Dar şey * Düşmanlıkta ve husumette inad edip ayak direme LECCAC İnatçılık Muannidlik * İnatçı, inad edip ayak direten Muannid LECCE Avaz, ses, savt LECEB Avaz, ses, savt LECEBE (C : Elcâb-Licâb-Lecebât) Doğurduktan dört ay sonra sütü çekilmiş davar LECEM Cemaat, topluluk LECEN Bir şeye musallat olmak, ilişmek LECİN Ağaçtan yaprak dökmek LECLAC Sözü tutuk söyliyen * Satranç oyununun icatçısı * Bir harfi iki kere söyliyen LECLEC Tereddüt olunan LECLECE (Sözde) karasızlık, tereddüt * Lokmayı ağızda döndürmek ve çiğnemek LECM Şahmed-ül arzdan büyük bir tepenin adı LECN Yalamak * Deve için yem yapmak LECNE Bir mes´ele için toplanan cemaat LECUN Halsiz, yaşlı davar LECÜC Pek inadçı ve hasım olan * Suyu çok olan yer LECZ Köpeğin kab kacak yalaması LECZ Ulaşmak, varmak * Yapışmak LEÇ f Yanak * Yüz LEDA (LEDE) Sırasında, yapıldığında (mânâsına kullanılır) * Yan, nezd (Bak: Ledün) LEDE-L-HÂCE İhtiyaç görüldüğü zaman Hacet ânında LEDE-L HAVALE Havale olunduğu zaman LEDE-L-İHTİYAÇ İhtiyaç halinde Hacet ânında LEDE-L-İKTİZA İktiza edip gerektiği zaman LEDE-L-MÜTALAA Mütâlaa edilip okunduktan sonra LEDE-L-MÜZAKERE Müzakere anında, konuşma sırasında LEDE-S-SUÂL Soruldukta, sorulduğu anda LEDE-T-TAHKİK Tahkik olundukta LEDA Beden LEDD Düşmana galip olmak * Husumet etmek, düşmanlık yapmak LEDDAM Eski elbiseleri yamalıyan LEDED Katı husumet, şiddetli düşmanlık LEDEM Akrabadan nikâhı haram olan LEDEYK Senin yanında Senin indinde LEDG (Teldag) Yılan veya akrep sokması * Mc: Sözle birini incitmek * Ekşilik LEDÎD Derenin iki tarafı LEDÎG Yılan veya akrep gibi hayvanlar tarafından sokulmuş kimse LEDÎM Yamanmış eski elbise LEDÎS Tenbel kimse LEDM Taşı taşla vurmak * Yere düşen taştan çıkan ses * Kaftana yama vurmak * Defetmek, kovmak LEDN (C : Lidân-Ledun) Taze ve yumuşak olan ağaç budağı LEDS Yalamak * Davarın ayağına nal vurmak * Yırtık dikmek LEDÜD (C : Elidde) Hastanın ağzına dökülen ilâç * Çok husumet, şiddetli düşmanlık LEDÜN İnd kelimesi gibi, zaman ve mekân zarfıdır Hel-i istifhâmiye mânasına geldiği de vaki´dir Kamus Müellifine göre ledün ile leda, aynı şeydir Başkaları ise tefrik etmişlerdir Demişlerdir ki: Ledün kelimesi zaman ve mekânın evvel ve ibtidasından muteberdir Onun için ekseri harf-i cer olan "min" kelimesine mukarin olur "Ledâ" kelimesinde ise, ibtidâ mânası lâzım değildir Ve "inde" kelimesinin "min" yerinde tasarrufu daha umumidir "Ledün" kelimesi mâba´dını izâfetle cerr eder (L R ) LEDÜNN (İlm-i ledünn) Garib bir ilim ismidir Ona vakıf olan, mesturat ve hafâyayı, gizlilikleri münkeşif bir halde göreceği gibi, esrar-ı İlâhiyyeye de ıttıla´ kesbeder Bu ilm-i şerifin hocası ve sultanı Fahr-i Kâinat Aleyhi Ekmelüttahiyyât vessalâvât Efendimiz Hz leridir Bu ilmin ehli ise, Enbiyâ-ı izâm (A S ) ve Ehlullâh-i Kiram Efendilerimiz Hazretleridir LEDÜNNÎ Ledünn ilmine mensub ve müteallik Ledünne dair ve ait LEDÜNNİYAT (Ledünn C ) Allah Teâlâ Hazretleri tarafından hususi vecih üzere bâtınan ihsan olunanlar (L R ) LEF´ Örtmek, setr etmek * şâmil olmak LEFA Vurmak * Soymak LEFAİF (Lifafe C ) Sargılar, örtüler Zarflar LEFAZ Dinleyenin anlayamadığı belirsiz sesler LEFC (Lefce) Kalın dudak LEF´E Kemiksiz et LEFEF Pelteklik, kekemelik * Yorgunluk * Besililik, semizlik LEFEHAN : Vurmak LEFF Sarma Dürme İçine toplama İliştirme Rabtetme LEFFAF Çok konuşan, çok lâf eden Pek fazla söyliyen Can sıkan LEFFAT Yaramaz huylu, ahmak adam LEFFEN Beraber sararak İliştirilmiş olarak Rabtedilmiş olarak LEFF Ü NEŞR Edb: Bir yazı veya şiirde söz simetrisi yapma san´atıdır Önce iki veya daha fazla kelimeyi sıralamak, sonra da onlarla alâkalı şeyleri söylemek İki çeşidi vardır;1- Leff ü Neşr-i Müretteb (Düzenli leff ü neşir) : Birinci cümlede sıralanan kelimelerle ikinci cümlede söylenen kelimelerin aynı sırayı takib etmesidir MisâlBu karışık mevcudat, dâr-ı fâniden dâr-ı bekâya akıp gidiyor Elbette nasıl ki; hayır, lezzet, ışık, güzellik, iman gibi şeyler Cennet´e akar Öyle de: Şer, elem, karanlık, çirkinlik, küfür gibi zararlı maddeler Cehennem´e yağar Ve bu mütemadiyen çalkanan kâinatın selleri o iki havuza girer, durur)2- Leff ü Neşr-i gayr-i Müretteb (Düzensiz leff ü neşir) : Birinci cümlede söylenen şeylerle, ikinci cümlede söylenen şeylerin ters olarak sıralanmasıdır MisâlCevr-i dilber, ta´n-ı düşman, suz-i firkat, za´f-dil Dürlü dürlü dert için halketmiş Allah´ım beni )Avni (Fatih) LEFH Yakmak * Vurmak * Fakirlik, fakir * İflas * Tavşancıl kuşu * Karga LEFİF Sarılmış, dürülmüş * Gr: Kökü üç harfli olduğunda iki harfi "elif" veya "yâ" nın yan yana olduğu kelime LEFİF-İ MAKRUN Kökündeki "elif" veya "ya" nın yan yana olduğu kelime LEFİF-İ MEFRUK Harf-i illetin aralarında başka bir harfin bulunduğu kelime LEFK Giymek * Örtünmek * İki parçayı birbiri üstüne koyup dikmek LEFK Hamâkat, ahmaklık LEFT Yüz döndürmek LEFTİYE Şalgam LEFÜT Evvelki kocasından çocuğu olan ve daima çocuğuna iltifat eden evli kadın LEFZ (C : Elfâz) Atmak * Söz LEGABE Hamâkat, ahmaklık * Zayıflık, zaaf LEGAT Sesler kelâmla karışık olmak LEGORN ing Çok yumurtlayan bir tavuk cinsi LEGUB Fikri, re´yi zayıf olan Ahmak LEH (LEHU) Hakkında, onun için, onun faydasına veya zararına LEHA (Lehât C ) Küçük diller LEHA (Lehu nun müennesidir) Hakkında O kadın için LEHAA Zayıflıktan dolayı âzâların sülpük ve sarkık olması LEHAK Yetişmek LEHAK Çok beyaz olan LEHAK Çok beyaz * Öküz, sevr LEHAME Etlilik, semizlik LEHAN Akıllılık LEHAS Susuz kişi LEHAT (C : Lehâ ve Lehevat) Küçük dil LEHAZ Gözucu LEHAZA Gözucu ile bir şeye dikkatlice bakmak LEHBAN Susuz kişi (Müe: Lehbâ) LEHBET Susuzluk LEHC Haris olmak LEHCE Bir beldenin konuşma şekli, dil Konuşma tarzı LEHCEM Geniş yol * Büyük kadeh LEHD Def´etmek, kovmak * Ağır etmek, ağırlaştırmak LEHEB Ateşin alevlenmesi Ateş alevi Havaya yükselen toz LEHEB-ÜN NÂR Ateşin alevi LEHEB SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 111 suresi olup "Tebbet, Mesed" Suresi de denir Mekkîdir LEHEBAN Ateşin alevlenmesi LEHEF Kaybolan bir şeyden dolayı müteessir olup üzülme LEHESAN Susuzluk LEHEVAT (Lehât C ) Küçük diller LEHF Yok olan şey için hasret çekip üzülmek LEHFAN Kalbi yanık, hasret çeken Özleyen LEHHAN Okurken çok yanlışlık yapan kimse LEHİB Açık yol LEHÎB Eti az deve, zayıf deve LEHÎD Götürdüğü yük ağır olduğundan eziyet çeken deve LEHÎDE Koyu olan bulamaç LEHÎF (Lehfân) Mahzun, hüzünlü, üzüntülü, kederli LEHİNDE t Onun faydasına, aleyhinde olmadan Onun için, iyiliğine LEHÎRE Kısa boylu kötü huylu kadın LEHİV (Lehv) Günahlı, şehevi, nefsâni meşguliyet Kadınla yabancı erkeğin oynaması * Eğlence, oyun LEHK şiddet * Meşakkat, zahmet * Birbiri içine girmek LEHLE Süst ve zayıf nesne * Seyrek dokunmuş bez * Fusaha indinde makbul olmayan şiir ve söz LEHM Bir şeyi hemen yutma LEHS Nefesi kesilip dili dışarı çıkarma LEHS Yalamak LEHSAN Susuz LEHT f Bir bütünün cüz´ü Bir şeyin parçası LEHT-İ CİĞER Ciğerden kopma parça LEHT Vurmak * Atmak LEHT Bir nevi yürüyüş LEHU (Bak: Leh) LEHUM Obur, çok yiyici LEHÜM Onlar için Onlara LEHÜMA (Tesniye) O ikisi için İkisi hakkında LEHV : (Bak: Lehiv) LEHVİYYAT f (Lehv C ) Lehivler, kadınlı erkekli haram eğlenceler, oyunlar Nefsanî gayr-i meşru oyun ve eğlenceler LEHZ Vurmak * Dürtmek * Karıştırmak LEİM Alçak, deni, rezil, zelil, levm edilen Cimri * Mayası bozuk ve kötü LEİMAN (Leim C ) Alçak, zelil ve aşağılık kimseler Pinti ve cimri insanlar LEİMANE Alçakça Zelilane bir tarzda LEİN Vallahi eğer LEK´ Vurmak LEK (LEKE) Sana, senin için, senin hakkında LEK f Ahmak, ebleh, sersem * Yüzbin * Kırmızı boya çıkarmaya yarayan bir maden LEK´ Isırmak * Yapışmak * Kir LEKA´ (Lek´â) : Yaramaz, hakire kadın LEKALİK (Laklak C ) Leylekler LEKALİK Büyük, etli, şişman kadın * Büyük deve LEKANET Zeki ve anlayışlı olma LEKE t Benek Kir izi * Kusur LEKED f Çifte, tepme LEKED Yapışmak * Lâzım olmak LEKEDAR f Lekeli, ayıplanmış * Pislenmiş * İttiham edilmiş LEKEDHAR f Çifte yiyen LEKEDKUB f Çifte yiyen Hayvanların ayakları altında ezilen LEKEDZEDE f Çifte yiyen LEKEDZEN f Tepme veya çifte vuran Çifte atan LEKEN (C : Elkân) Leğen LEKİ´ Hor ve hakir kimse LEKÎF Dolu havuz LEKÎK (C : Likâk) Zayıf ağaç * Kemik aralarında olan et LEKÎTA (Bak: Lakita) LEKLEKE Yoğun gövdeli ve şişman olmak, etli olmak LEKM Yumrukla vurmak LEKZ Vurmak LEM (Arabçada cezm harfidir) Muzari fiilinin başına getirilirse, nefyeder, cezmeder, sâkin okutur "Gelir" fiilini "gelmedi" yaptığı gibi (Bak: Lem-yezel) LEM´ Terk etmek, bırakmak LEM´ Parıldama, parlama Parlayış LEM´A (C : Lemâat) Parlamak Şimşek gibi çakmak Güneş ve yıldız gibi parlamak * El ile veya elbise gibi bir şeyle işaret etmek LEM´A-NİSAR Parlaklık saçan LEM´A-PAŞ f Parıldayan, parlayan LEM´A-RİZ f Parlayan, parıldayan LEMEAN Parlama, parıldama LEMEAT (Lem´a C ) Parlayışlar, parıltılar LEMEAT-I İ´CAZİYE İ´caza dair lem´alar İ´caz, insanları âciz bırakma, hayrete düşürme parıltıları LEMEAT-I MÜTEFERRİKA Muhtelif, parça parça olan parlayışlar LEMEAT-I ŞEMS Güneşin parıltıları LEMEHAT (Lemha C ) Bir defa göz atmalar * Parıltılar, çakmalar LEMEM Günaha yakın olmak * Küçük günahlar * Delilik, cünun * Musibete yakın olmak LEMH Göz atma, bir defa bakış * Parlama, parıltı LEMH-İ BASAR (Lemhat-ül basar) Göz atma Bakma Çabuk bir bakış * Çok az bir zaman LEMHA Bir göz atmak * Şimşeğin bir defa çakışı LEMHA-İ BASAR Pek az bir zaman Göz açıp kapayıncaya kadar geçen zaman LEMÎS Câriye ismi LEMK Yazmak * Bozmak, mahvetmek * Vurmak LEMLEME Bir şeyi evvel yapmak LEMM Parça parça şeyleri toplamak, cem´ etmek * Islâh etmek * Bulduğu şeyi, haram helâl demeyip yemek * Şiddet ve meşakkat * Az şey * Konmak Nâzil olmak LEMMA (Harf-i cerdendir) Vaktâki, o zaman (mânâsındadır ) İstisna için: "İllâ" yerinde de olur LEMME (C : Lemmât) şiddet Meşakkat, zorluk * Az şey LEMS Dokunmak, el ile tutmak, ellemek, yapışmak * Beş duygudan biri, dokunma duygusu LEMS Yalamak LEMSA Pürüzsüz, düz LEMSÎ Hissedilmeğe, dokunma ile duymağa ait ve müteallik LEMSİYET Bir cisme veya bir mâdene parmakla dokunmaktan gelen his LEMY Dudak içinde olan siyahlık LEM-YEZEL Zâil olmaz, bâki, zeval bulmaz Daimî olan LEM-YEZELÎ Devamlılık, bâkilik, zeval bulmazlık LEMZ Ayıplamak Dil ile tân etmek LEMZ Ağızda olan yemek artığını dil ile araştırmak LEMZE Göz veya kaşla işaret etmek LEN Gr: (Muzâri fiilini nasbeden edatlardan birisi) Bir işin aslâ olamıyacağını ifade eder: $ cümlesinde; kâfirler aslâ Cennete giremezler, derken olduğu gibi (Bak: Huruf-u nâsibe) LENC f Edâ, naz ve cilve ile salınma LENF (Lenfâ) Tıb: İnce damarların içinde dolaşan beyaz kan Kanın esasını teşkil eden sıvı * Eski tıbba göre; ahlât-ı erbaa´dan birisi (Bak: Hılt) LENFİSAM Aslâ kırılmaz, kopmaz LENG f Topal, aksak Yolcuların bir yerde iki gün kalması * Tenasül organı LENGÂNE f Topalcasına Topallıyarak LENGER f Gemiyi yerinde sâbit kılmak için denize atılan zincir ucundaki büyük demir çapa * Bakırdan yayvan ve kenarları genişçe sahan veya tepsi LENGER-ENDAZ f Lenger atan, demir atan Demir atmış olan gemi LENGERÎ f Büyük bakır sahan, lenger LENG-FAHTE f Topal güvercin LENGER-HANE f Lenger yapılan yer Lenger imal edilen yer LENGÎ f Aksaklık, topallık LEN-TERANÎ Beni aslâ göremezsin (meâlinde)
|
|
Osmanlıca Sözlük Lügat L Harfi |
|
|
#5 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat L HarfiL Harfi LERZAN f Titrek, titreyerek LERZE f Titreme, titreyiş Sallantı LERZEBAHŞ f Titreme veren, titreten LERZEDÂR f Titrek, titreyici LERZENÂK f Titrek, titreyici Titremeğe tutulmuş LERZENDE f Titreyen, titrek LERZERESAN f Titreme veren, titreten LERZİŞ f Titreme, titreyiş LES´ Yılan ve akrep gibi hayvanların sokması LESA Islak ayakla bir şeye basmak * Yaş olmak, ıslanmak LESA´ Kolayca çocuk doğurmak LESAK Yaşlık, ıslaklık LESAS Hırsızlık yapma Sirkat LESASET Hırsızlık LESB Vurmak * Yalamak * Yapışmak Cem´etmek, toplamak LESD Yalamak Emmek LESEN Fesâhat Düzgün, güzel ve akıcı konuşma LESİN Ülfet, alışkanlık LESK Yapışmak LESLESE Men´etmek, engel olmak LESM İlzam etmek, susturmak LESM Ağzını örtmek * Öpmek * Kırmak LESME Yüzörtüsü, peçe LESS Dâim olan Devamlı olan LESS Yemek * Yalamak LEST f Güzel, hoş, iyi Kuvvetli, kavi LESU´ (Akrep veya yılan gibi hayvanlar) sokmuş LESUS (Lesusiyet) Hırsızlık, sirkat Hırsızlık yapmak LEŞKER f Asker LEŞKER-İ ARAMREM Çok asker LEŞKERGÂH f Ordu yeri LEŞKERÎ f Askere ait Askerle alâkalı LEŞKERİYAN (Leşker C ) f Askerler, leşkerler LEŞKERKEŞ f Asker çeken Askerleri idare eden Kumandan LEŞKERŞİKÂF f Düşman askerini kıran LEŞKERŞİKEN f Düşman askerini kıran LEŞKERŞÜKÛF f Düşman askerini kıran LET f Dayak, kötek * Dövme, vurma * şiddetle çarpma LET´ Atmak * Doğurmak * Cima etmek LETAC Vahşi sığır, yabani sığır LETAFET Hoşluk, lâtiflik * Cisimden alâkayı kesip bir nevi nurâniyet kesbetmek * Güzellik, nezaket, yumuşaklık, hafiflik LETAİF Lâtif duygular (İman yalnız ilim ile değil, imanda çok letaifin hisseleri var Nasıl ki; bir yemek muhtelif âsâba, muhtelif bir surette inkisam edip tevzi olunuyor İlim ile gelen mesâil-i imâniye dahi akıl midesine girdikten sonra, derecâta göre ruh, kalb, sır, nefis ve hakeza![]() letaif kendine göre birer hisse alır, masseder Eğer onların hissesi olmazsa, noksandır M ) LETAİF-İ AŞERE On lâtif duygu On adet lâtifeler (Letaif-i aşere; İmam-ı Rabbani, kalb, ruh, sır, hafi, ahfa, insanda anasır-ı erbaanın herbir unsurdan o unsura münasib bir lâtife-i insaniye tabir ederek, seyr ü sülukta her mertebede bir lâtifenin terakkiyatı ve ahvalinden icmalen bahsetmiş Ben kendimce görüyorum ki, insanın mahiyet-i camlasında ve istidad-ı hayatiyesinde çok letaif var Onlardan on tanesi iştihar etmiş Hatta hükema ve ulema-i zahiri dahi o letaif-i aşerenin pencereleri veyahut nümuneleri olan havass-ı hamse-i zahire, havass-ı hamse-i batına diye o letaif-i aşereyi başka bir surette hikmetlerine esas tutmuşlar Hatta avam ve havas beyninde taarüf etmiş olan insanın letâif-i aşeresi, ehl-i tarikin letaif-i aşeresi ile münasebettardır Meselâ vicdan, a´sab, his, akıl, heva, kuvve-i şeheviye, kuvve-i gadabiye gibi letaifi kalb, ruh ve sırra ilâve edilse letaif-i aşereyi başka bir surette gösterir Daha bu letaifden başka saika, şaika ve hiss-i kabl-el vuku gibi çok letaif var R N ) LETB Gitmek * Devretmek * Bir şeyden ayrılmayıp, ona bağlanmak LETEYYA Büyük emir LETF Sık olmak * Bahçede ağaçların sık bitmesi * Yaraşıklı olmak LETHAN Karnı aç olan kişi LETHURDE f Dayak yemiş, dövülmüş, kötek yemiş LETM Davarın boğazlanacak yerine bıçak çalmak LETRE f Parça parça Paramparça * Eski, yırtık LETT Bağlama * Karıştırma * Vurma, dövme, dayak atma * Yanaşma, yaklaşma LETTA Büyük emir LEUS Çok yeyici kişi, obur LEÜM (LEİM) (C : Liâm) Aslı alçak yaramaz kişi LEV Gr: (Şart edâtı) Dahâ ziyade, olsa bile (manâsına gelir ) "İnne" gibi mâzi mânâsını muzariye çevirmeyip aksine muzâriyi de mâziye çevirir Temenni edâtı ve vasıl edâtı olur Meselâ : Lev-câe Aliyyun leraeytühu: Ali gelse idi, elbette görürdüm LEV´ Yanma * Yakma LEV´-İ GARÂM Aşk ile, sevgi ile yanma LEV´A (C : Leveât) Gönül acısı, kalb acısı Yürek yanıklığı LEV´A-İ KALB İç yanıklığı, gönül acısı LEVA Bulgar parası LE´VA Şiddet * Maişet darlığı, geçim zorluğu LEVAHIK (Lâhık Lâhıka C ) İlâveler, ekler Lâhıkalar LEVAİC (Lâice C ) Kalbleri aşk ateşiyle yananlar LEVAİH (Levâyih) (Lâyiha C ) Lâyihalar LEVAİM (Lâime C ) Bir kimsenin yüzüne karşı çekiştirmeler, levmetmeler Zemmetmeler Başa kakmalar LEVAMİ´ (Lâmia C ) Parıldayan şeyler, nurlar, parıldamalar LEVAZIM İhtiyaç maddeleri Lüzumlu madde * Ask: Silâhlı kuvvetlerin yiyecek ve giyecek maddelerini, silâh ve cephane dışında kalan çeşitli araç ve ihtiyaçlarını ifade etmek üzere kullanılan umumi tabirdir LEVAZIMAT (Levazım C ) Lüzumlu maddeler LEVBAN Siyah taşlı yer LEVC Ağız içinde lokma veya başka bir şeyi döndürüp çevirme LEVCA´ Hâcet, ihtiyaç LEVEAT (Lev´a C ) Sevgiden ve mecazî aşktan gelen iç yanıklıkları Yürekten gelen acılar LEVEND (Levent) f Yeniçeri devrinde deniz erlerine verilen bir isim Asker * Mc: Boylu boslu, yakışıklı, çevik kimse LEVENDÂN (Levend C ) f Leventler, askerler LEVENDÂNE f Leventçesine, hızla, süratle LEVG Ağızda bir cismi çiğneyip sonra dışarı tükürmek * Yalamak LEVH Görünen ibretli manzara * Üzerinde yazı veya şekil çizilebilir düzlük * Seyredilen yerin çizili sureti * Ayet, hadis veya büyüklerin ders verici sözleri Yazılı şey * Şimşek çakmak * Susamak * Zâhir olmak * Çalıp almak LEVH-İ HÂTIR Hâfıza LEVH-İ KAZÂ VE KADER Kader ve kazanın levhası, yani: Olmuş ve olacak her bir şeyin ilm-i İlâhîdeki vücudları; yani, ilmen mevcudiyyetleri (Alem-i gaybdan sayılan geçmiş ve gelecek mevcudatın dahi mânen hayatdar bir vücud-u mânevileri ve ruhlu birer sübut-u ilmîleri vardır ki, levh-i kaza ve kader vasıtası ile o mânevi hayatın eseri, mukadderât nâmı ile görünür, tezahür eder L ) LEVH-İ MAHFUZ Her şeyin hayatının ind-i İlâhîde yazılması İlm-i İlâhînin bir ünvanı LEVH-İ MAHV Mahvolma levhası, bir şeyin harab oluşu ve yıkılışını gösteren manzara LEVH-İ MAHV VE İSBAT Bir tabirdir Levh: Görünen ve ibret verici bir vaziyeti ifade eder Mahv ise; o vaziyetin birden ortadan kalkması, mahvolmasını ifade eder Gökyüzü bulutlarla kaplı, şimşek çakar, yağmur yağar bir levha halinde iken birden hava açılır, hiç bir şey yokmuş gibi, eski manzarayı mahvolmuş hâlde görürüz Bu hale mahv diyoruz Kudret-i İlâhî ile tekrar aynı eski hale gelmesi, havanın yağmurlu, bulutlu, şimşekli manzarasına dönmesi keyfiyyetine de İsbât diyoruz Cenâb-ı Hakk´ın tekrar mahlukatı dirilteceğine bir işâret olarak bu vaziyete de İsbat deniyor, Cenab-ı Hak levhayı yazıyor, bozuyor (![]() ![]() Hem zihayatların yaşamasına en lüzumlu rızkı ve istifadece en kolayı ve nefesleri vermek ve nüfusları rahatlandırmak gibi çok vazifeler ile tavzif edilen rüzgârlar dahi; cevvi, âdetâ bir hikmete binâen "levh-i mahv ve isbat" ve yazar, ifâde eder, sonra bozar tahtası" suretine çevirmekle, Senin faaliyyet-i kudretine işâret ve Senin vücuduna şehadet ettiği gibi, Senin merhametinle bulutlardan sağıp zihayatlara gönderilen rahmet dahi; mevzun, muntazam katreleri, kelimeleriyle, Senin vüs´at-ı rahmetine ve geniş şefkatine şehadet eder!![]() ![]() Ş ) LEVHA Üzerinde yazı veya resim bulunan, duvara asılacak kâğıt * Bir sayfanın üzerindeki kalın yazı LEVİD f Çok büyük tencere Kazan LEVÎSE Çeşitli topluluklardan bir yere toplanmış olan kimseler LEVİYYE Bir kimse için ayrılıp saklanan yiyecek LEVK Çiğnemek LEVKA Ceviz ağacı LEVLAKE Eğer sen olmasaydın (meâlindedir) ( $ beyanında "Bu hitab zâhiren Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm´a müteveccih ise de, zımnen hayata ve zevilhayata râcidir " fıkrası, ta´dile muhtaçtır Çünkü: Küllî hakikat-ı Muhammediye (A S M ) hem hayatın hayatı, hem kâinatın hayatı, hem ism-i âzamın tecelli-i âzamının mazharı ve bütün ziruhların nuru ve kâinatın çekirdek-i aslîsi ve gaye-i hilkati ve meyve-i ekmeli olmasından, o hitab, doğrudan doğruya ona bakar Sonra hayata ve şuura ve ubudiyete onun hesabına nazar eder R N ) LEVLEB Makara deliğine soktukları ip LEVM Çekiştirmek Birisinin yüzüne karşı kötü söz söylemek Zemmetmek Paylamak Başa kakmak LEVMA (C : Levâyim) Azarlama LEVME Kınanmaya ve çekiştirilmeğe sebep olacak şey LEVN Renk, boya Sıfat, nev´, çeşit, tür Bir şeyi diğerinden ayıran alâmet LEVS Pislik, murdarlık Kir * Zor Kuvvet * Tam olmayan, zayıf beyyine * Bir şeyi ağızda öte beri gevelemek * Deprenmek * Bulaştırmak ve karıştırmak Bulaşıklık * Cerâhet, yara LEVS-İ FÂNİ Gelip geçici murdarlık, pislik Dünyanın fâni, faydasız eğlenceleri LEVS-ÜL KATL Birisini katletmekle müttehem olan şahısta, katlin nişânesi veyahut maktul ile aralarında zâhir bir düşmanlık bulunması gibi alâmet ve karineler LEVSİYYÂT Kirli ve pis şeyler LEVS Kapı aralığından veya örtü ve perde kenarından bir nesneyi görmek LEVŞEB Kurt, zi´b LEVT Gizlemek, saklamak * Sorduklarını değil de başkasını haber vermek LEVT Yapışmak * Varmak, ulaşmak LEVV (LÜVV) "Mürr" dedikleri acı Yemen zamkı LEVVAH Yakıcı ve bozucu LEVVAM (Levvâme) Levm ve itâbedici Zemmeden, çekiştiren, dedikodu yapan Serzenişte bulunan Başa kakan, paylayan LEVY Bükmek * Eğmek, meylettirmek * Karın ağrısı * Mide fesadı LEVZ Sığınma, himâyesine girme LEVZ : Bâdem LEVZAÎ Akıllı, zarif kimse LEVZE Bir tek bâdem * Tıb: Bâdemcik LEVZETÂN İki bâdemcik, bâdemcikler LEVZETEYN Bâdemcikler, iki bâdemcik LEVZÎNE f Bâdemli helva * Bâdem helvası LEVZÎNEC Bâdemli helva LEVZİYYAT Bademle yapılmış tatlılar LEY f Kab, zarf, mahfaza * Çamur LEYAİL (Leyl C ) Geceler LEYAL (Leyâli-Leyâil) (Leyl C ) Geceler LEYAL-İ AŞR Arabi aylardan Zilhiccenin ilk on gecesi On geceler LEYAL-İ HASRET Hasret geceleri LEYAN Huzur ve rahatta olan LEYAN f Parlıyan, parıldıyan Parlayıcı LEYG İyi huylu olmak * Sözü açık ve fasih söyleyememek LEYH Örtünmek, bürünmek LEYK f Ammâ, lâkin, fakat LEYK Lâyık olmak LEYKİN f Lâkin, ammâ, fakat LEYL Gece (Bak: Leyle) LEYL-İ DİMAĞ Dimağın bozukluğu Zihnin iyi çalışmaması LEYL-İ MÜNEVVER Gündüze benzeyen gece Nurlanmış gece LEYL-İ SERD Soğuk gece LEYL-İ TÂRIK Karanlık gece LEYL Ü NEHAR Gece ve gündüz LEYL SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 92 Suresinin ismidir LEYLA Çok karanlık gece * Arabi ayların son gecesi * Leylâ ile Mecnun hikâyesinin kadın kahramânı LEYLAK Salkım şeklinde mor ve beyaz renkli çiçekleri olan bir nebat adı LEYLAKÎ f Leylak renginde olan Mor renk LEYLE Bir tek gece, bir gece * Gece (Bak: Leyl) LEYLE-İ BEDR Ayın ondördüncü gecesi LEYLE-İ BERAT (Bak: Berat gecesi) LEYLE-İ ERBAA Haftanın dördüncü gecesi olan çarşamba gecesi LEYLE-İ KADR Ramazân-ı mübârekin ve senenin en kudsi ve kıymetli gecesi Kur´ân âyetlerinin ilk defa vahiy ile gelmeye başladığı gece (Bak: Ramazan) LEYLE-İ Mİ´RAC Mirac gecesi (Bak: Mi´rac) LEYLE-İ REGAİB (Bak: Regaib gecesi) LEYLE-İ SÜVEYDA Gece karanlığı Geceye benzeyen siyahlık LEYLEN Geceleyin, gece vakti LEYLÎ Gececi Geceleyin kalan Yatılı Geceye âit Geceye mensub LEYM İnsanlar arasında sulh etmek, barış yapmak * Salâh * Bir nârenciye meyvesi LEYMUN (Leymon) Limon LEYNET Yumuşak koltuk yastığı LEYS Adem Yokluk Gayr-ı mevcud (Bunun aslı "lâyese" idi Yâ´yı tahfif için "leyse" oldu ) Hükemâlar arasında "eys" vücud, "leys" adem mânâsında kullanılmıştır (L R ) * Gaflet * Bahâdırlık, kahramanlık * Yük çekici olmak LEYS (LÂYİS) (C : Lüyus) Arslan * Sinek avlayan örümcek * Arasında yaş ot bitmiş olan kuru ot * Birbirine girmiş ot * Semiz ve şişman kimse LEYSE Olmadı (meâlinde fiil-i müşebbehtir) LEYSE KEMİSLİHİ ŞEY´ÜN Ne zâtında, ne sıfâtında, ne de ef´âlinde naziri yoktur, şebihi olamaz! LEYT Sarfetmek, harcamak * Hapsetmek LEYT Ulaşmak, varmak LEYTAN şeytan LEYTE "Keşke olsa idi Ne olaydı" meâlinde olan huruf-u müşebbeh bir fiildir İsimlerini nasbeder, (yâni, üstün okutur), haberini ref´eder (yâni ötre okutur) (Bak: İnne) LEYY Def´etmek, kovmak * Harcamak, sarfetmek * İlaç yapmak * Aciz olmak * Bir nesneyi dürüp boğazına tıkmak LEYYA Sudan uzak olan yer LEYYAN Def´etmek, kovmak * Sonraya bırakmak, tehir etmek LEYYİN Yumuşak Mülâyim Hafif Yavaş olan LEYYİN-ÜL CÂNİB Görüşülmesi kolay, mütevâzi, kibirsiz kimse Kanı sıcak insan LEZ´ Davarı iyi gütmek LEZ´ Yakmak LEZA (Bak: Lazâ) LEZAİZ Lezzetler Zevk duyulan, eğlendirici, hoşa giden şeyler (Lezaiz çağırdıkça, "Sanki yedim" demeli, "Sanki yedim"i düstur yapan sanki yedim namındaki bir mescidi yiyebilirdi; yemedi M ) LEZAİZ-İ DÜNYEVİYE Dünyâ lezzetleri ve zevkleri LEZAM Lâzım ve gerekli olma * Hiç ayrılmama LEZBE (C: Lezbât) Şiddet * Kıtlık LEZC Yapıştırma Yapışmak Sıvanıp yapışmak LEZC (LÜZUCE) Kaypak olmak * Çekilip uzamak LEZEN Şiddet * Darlık * Halkın kuyu veya ırmak kenarında kalabalık meydana getirmesi LEZEZ Yapışmak LEZİM (Bak: Lizâm) LEZÎR f Akıllı, zeki LEZİZ (Lezize) Lezzetli Tatlı, hoş Tadı hoş ve güzel (Lezzet umumidir, hâlavet ise hususidir ) LEZK Bir şeyin diğer bir şeye vasıl olması LEZK Yaranın iyileşmesi, onulması LEZLAZ Kurt (Canavar) LEZN Darlık Şiddet Sıkıntı LEZZ Uyku, nevm * Sözü güzel olan, tatlı konuşan kişi * Tatlı, leziz, lezzetli LEZZ Bağlamak LEZZAT (Lezzet C ) Tatlılıklar Lezzetler Tadı hoş ve güzel olan şeyler LEZZAZ(E) Lezzetli, tatlı, leziz LEZZET (C : Lezzât) Tad, çeşni Hoş ve güzel olan şey (Dünyanın âkıbeti ne olursa olsun, lezaizi terketmek evlâdır Çünki, âkıbetin ya saadettir, saadet ise şu fâni lezaizin terkiyle olur Veya şekavettir Ölüm ve idam intizarında bulunan bir adam, sehpanın tezyin ve süslendirilmesinden zevk ve lezzet alabilir mi Dünyasının âkıbetini küfür sâikasiyle adem-i mutlak olduğunu tevehhüm eden adam için de terk-i lezaiz evlâdır Çünki, o lezaizin zevaliyle vukua gelen hususi ve mukayyed ademlerden adem-i mutlakın elîm elemleri her dakikada hissediliyor Bu gibi lezzetler, o elemlere galebe edemez M N ) LEZZET-İ İLM İlmin lezzeti LEZZET-ŞİNAS f Tad alan, lezzet alan LEZZET-YÂB f Lezzet bulan, tad bulan, lezzetlenen
|
|
Osmanlıca Sözlük Lügat L Harfi |
|
|
#6 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat L HarfiL Harfi LIKF Kuyu ve havuz kenarları LIKS Boğazına düşkün, obur * Lokma sezdiği yere can atan kimse LIKVE Cimanın evvelinde gebe olan kadın * Tez yüklü olan deve * Kova LISB Küçük kaya yarığı * Derenin dar yeri Dar olan her cins madde * İçi zorla çıkan ceviz LISS (C : Lüsus-Elsâs) Hırsız LIST Hırsız Lİ Gr: Lâm harfinin esre ile okunuşu Bir kelimenin başına geldiğinde, "için, dolayı, ötürü, yüzünden, sebebinden" gibi mânâlara gelir Kendinden sonraki isimleri cerreder Yerine göre muhtelif isimler alır Lâm-üt-tahsis ve temellük gibi LİAB (Bak: Lüâb) LİAM (Leim C ) Alçak, aşağılık ve zelil kimseler Pinti ve cimri insanlar LİAME (C : Liem-Lüum) Kadın gömleği LİAN Lânetleşmek İki kişinin birbirini lânetlemesi * Fık: Zevc ile zevcenin hâkim huzurunda şer´i usulüne uygun olarak dörder defa şahitlikte bulunduktan sonra, nefislerine lânet ve gadab okumak suretiyle olan yeminleri Buna: Mülâene, telâun, iltiân da denir Lİ-AYNİHÎ Kendisi ile bir Aynı ile * Allah tarafından emrolunan bir şeydeki güzellik, ya li-aynihi bir hüsündür veya li-gayrihi bir hüsündür Ya kendi zatındaki bir güzellikten dolayı hasendir veya başkasında sabit bir güzellikten dolayı bir hasendir Meselâ: Biz iman ile me´muruz İmandaki hüsn, bir hüsn-ü zâtidir Bu hüsün başkasından alınmış değildir Öyle ise iman bizâtihi hasen olan bir durumdur Biz cihad ile de me´muruz Cihad hadd-i zatında insanları tazib, beldeleri tahribe sebeb olacağı için li-zatihi güzel değildir Belki dini ihyaya, İslâm yurdunu muhafazaya vesile olduğu için güzeldir Binaenaleyh cihad li-aynihi değil, li-gayrihi güzeldir, hasen´dir (Ist Fık K ) Lİ-AYNİHÎ HARAM Fık: Aslında herkes için haram olan şey LİBA´ Hayvan doğurduktan sonra gelen süt Avuz (Ağuz) LİBAB (Lebib C ) Akıllılar, zeki kimseler LİBAÇE f Elbise, libâs LİBAN Kadın sütü, insan sütü * Süt emzirme LİBAS Giyilecek şey Elbise * Karı ve koca * Mc: İctima´ * Şübhe kabul eden söz LİBAS-I FERSUDE Eskimiş elbise LİBAS-I TAKVA Takva elbisesi Sâlih ameller LİBD (C : Lübud) Yün * Keçe LİB´E (C: Libâ) Ağuz denilen koyu süt (Her dişi davar doğurduğunda önce olur ) LİBERAL Fr Ferdî hürriyet lehinde, hürriyete elverişli Ferdî teşebbüs ve hürriyet haklarını korumak için en iyi vasıta, devletin salâhiyyetlerini mümkün olduğu kadar tahdid etmek fikri Rusya´daki dinsiz sosyalistliğin zıddı (Bak: Sosyalizm) LİBS Kâbe-i Muazzama´ya örtülen örtü LİBSE Elbise giyme Giyiş LİCAC İnat ve düşmanlığı devam ettirme Hasımlığı sürdürme LİCAF Kapının üst eşiği LİCAM (Ligâm) f Dizgin Gem LİDAD Husumet etme Dâvacı olma LİDAM Eski elbiseye yapılan yama LİDER Şef Başkan Siyasi bir topluluğun başı Lİ-EB Baba bir (kardeşler) Lİ-EBEVEYN Ana ve babaları bir olan kardeşler Lİ-ECLİ ![]() ![]() için, meram ve maksadı ile Lİ-ECLİLLAH Allah için, Allah rızası için Allah rızası dairesinde Lİ-ECL-İT-TAHSİL Okumak için, tahsil yapmak için LİF Hurma çöpü LİFA´ Örtünecek nesne Yorgan LİFAFE (C : Lefâif) Sargı * Kefen Ölünün sarıldığı bez katlarının herbiri * Bazı çiçeklerin etrafını çeviren değişik yapraklar LİFAM Eskiden kadınların burun örtüsü LİFF (C: Elfâf) Sıklığından yanındaki ağaca girmiş ve dolaşmış olan ağaç LİFT Şalgam * Parça, bölük LİGAM f Dizgin, gem LİGAT Ses, sedâ LİGAYRİHÎ HARAM Aslında helâl olup, başkasının hakkı olduğu için veya neticeleri itibarı ile haram olan şey Meselâ cuma namazı esnasında ticaret yapmak gibi LİHA (Lihye C ) Lihyeler, sakallar LİHA´ (Lehât C ) Küçük diller LİHA Ağaç kabuğu, kışr * Çekişmek, niza edişmek, kavga etmek LİHAF (C : Lühuf) Örtünecek ve sarınılacak şey * Yorgan Sargı * Kabuk, zar LİHAF (Lahfe C ) Yumuşak beyaz taşlar * Yufka kaymak LİHAK Yetişip ulaşma Erişme Vâsıl olma LİHAM Lehimleme * Lehim * (Lahm C ) Etler LİHAT (LEHÂT) (C: Lehâ-Lehevât-Leheyât-Lihâ´) Boğaz ağzında olan dilcik LİHAZ Düşünme, mülâhaza etme * Riâyet etme, uyma Söylenen sözü kabul edip yerine getirme LİHAZA Bundan dolayı, buna binaen, bunun için LİHEVÎ Lihye ile alâkalı Sakala ait, sakalla alâkalı LİHİKMETİN Bir hikmete mebni olarak Bir hikmetten dolayı LİHYANÎ Uzun ve kaba sakallı olan LİHYE Sakal LİHYE-İ ŞERİF Peygamberimiz Hz Muhammed´e (A S M ) âit sakaldan bazıları Sakal-ı Şerif (Lihye-i Şerife hakkındaki suali münasebetiyle diyorum ki: Hadisçe sabittir ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´ın Lihye-i Saadetinden düşen saçların taneleri mahduttur Otuz kırk tane veya elli altmış tane gibi az bir miktarda iken, binler yerde Lihye-i Saadetin saçları bulunması, beni bir zaman çok düşündürdü O vakit hatırıma gelmiş ki: Lihye-i Saadet, yalnız Lihye-i Şerif´in saçlarından ibaret değil, belki re´s-i mübarekinin traş oldukça hiçbir şeyini kaybetmiyen Sahabeler, o nurlu ve mübarek ve daimî yaşayacak saçları muhafaza etmişler Onlar binlerdir Şimdiki mevcuda müsavi gelebilirler Yine o vakit hâtırıma geldi ki: Acaba her câmide bulunan, sened-i sahih ile bu saç Hazret-i Risalet´in saçı olduğu sabit midir ki, ona karşı ziyaret mâkul olabilsin Birden hâtıra geldi ki: O saçların ziyareti, vesiledir Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´a karşı salâvat getirmeye sebeb ve bir hürmet ve muhabbete medardır Vesilelik ciheti o şeyin zâtına bakmaz, vesilelik cihetine bakar Onun için eğer bir saç hakiki olarak Lihye-i Saadet´ten olmazsa, madem zâhir hale göre öyle telâkki edilmiş ve o vesilelik vazifesini yapıyor ve hürmete ve teveccühe ve salâvata vesile oluyor; kat´i sened ile o saçın zâtını teşhis ve tâyin lâzım değildir Yalnız, aksine kat´i delil olmasın, yeter Çünki: Telâkkiyat-ı âmme ve kabul-ü ümmet, bir nevi hüccet hükmüne geçer Bazı ehl-i takva böyle işlerde, ya takva veya ihtiyat veya azimet noktasında ilişseler de, hususi ilişirler Bid´a da deseler, bid´a-i hasene nev´inde dâhildir Çünki: Vesile-i salâvattır L ) LİHYEDÂR f Sakallı LİÎN Bostanlarda dikilen ve höyük denilen suret LÎK f Lâkin, amma, ancak, fakat LÎKA Eskiden mürekkep hokkalarına konulan ham ipek LİKA Kavuşmak Rast gelip buluşmak Görüşmek Yalnız görüşmek * Yüz, sima, çehre LİKA-YI ÂFÂK Sema Gökyüzü LİKAF Semer, palan LİKAH (Lükuh C ) Süt veren dişi develer Lİ-KAİLİHÎ Söz söyleyenin LİKAM f Hayvanın ağzına takılan gem Dizgin LİKAT Tarlada kalan başakları toplama * Hizada olma LİKAULLAH Allah´a kavuşmak * Kıyamet günü, Cennet´te Allah´ı görmek LİKHA Yeni doğurmuş ve sağılır deve LÎKİN f Lâkin, eğer, amma, fakat Lİ-KÜLLİ Hepsi Tamamı Hepsi için LİLLAHİ Allah için Allah yoluna Allah aşkına LİLLÂHİ-L HAMD Ne kadar hamd ve şükürler varsa ve olmuşsa, cümlesi Allaha mahsustur, ona gider, ona âittir (Bak: Hamd) LİL-MÜTTEKÎN Müttekiler için Lİ-MASLAHATİN Maslahat için İş icâbı LİMA-YÜRİD (Bak: Fa´al) LİME Niçin LİME f Parça, uzun dilim LİME LİME Parça parça LİMİTED Mes´uliyetleri, koydukları sermayeye göre hudutlu olan ortaklık LİMMÎ (limmiye - lümmi) (Niçin mânâsındaki "lime" den) Aleni Açık * Nazari Akla dayanan (Bak: Bürhan) LÎMU f Limon Lİ-MÜELLİFİHÎ Müellifi tarafından, yazarı tarafından LÎN Yumuşaklık ve mülayim olmak * Tecvidde: Bu sıfata sahib olan vav, ye harfleridir LİNÇ Halk tarafından öldürülme Halkın bir suçluyu tutup derhal öldürmesi LÎNE (C : Lun-Elvan) Hurma ağacı LÎNET (Liynet) Mülâyimlik, yumuşaklık LİRİK Heyecan ve ahenge fazla ehemmiyet verilen şiir * Bu tarzda şiir yazan şair LİS f Yalayıcı, yalayan Birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Kâse-lis $ : Çanak yalayıcı Dalkavuk LİSAM Yüz örtüsü, yaşmak Nikab LİSAN Dil Konuşma dili Lehçe (Bak: Dil) LİSAN-I EDEB Edeb ve edebiyât dili, lisânı LİSAN-I GAYB Gaybın haberlerini bildiren dil Ahiret ahvalini veya bizce bilinmeyen gayb hükmündeki haberleri söyleyen "Kur´an-ı Kerim" LİSAN-I HAL Hal dili Bir şeyin görünüşü ile bir mânâ ifade etmesi (Bak: Hal)(Akılları gözlerinde olan avama ders veren fiildir, lisan-ı haldir )(Bütün mevcudat, her birisi birer mahsus tesbih ve birer hususi ibadet, birer hâs secde ettikleri gibi, bütün kâinattan Dergâh-ı İlâhiyeye giden bir duâdır Ya, istidad lisaniyledir: Bütün nebatat ve hayvanatın duâları gibi ki; her biri lisan-ı istidadı ile Feyyaz-ı Mutlak´tan bir suret taleb ediyorlar Ve Esmâsına bir mazhariyet-i münkeşife istiyorlar S ) LİSAN-I KAL Söz ile anlatılan mâna Konuşma dili LİSAN-I MÂDER-ZÂD Ana dili LİSAN-I NAHVÎ Arapçanın bir vasfı; intizam ve kaidelere, düsturlara bağlı belâgatlı dil (![]() ![]() Amma nazariyat-ı diniyelerin mahfazaları olan elfazlar ise değiştirilmeye lüzum kalmaz Çünkü nasihat ile ve sair tedris ve talim ve va´z ile o ihtiyaç mündefi´ olur Lisan-ı nahvi olan lisan-ı Arabînin camiiyyeti ve elfaz-ı Kur´aniyenin i´cazı öyle bir tarzdadır ki, kabil-i tercüme değildir Belki muhaldir diyebilirim Kimin şüphesi varsa i´câza dair Yirmibeşinci Söz´e müracaat etsin M ) LİSAN-ÜN-NÂR Ateşin alevi, ateşin parıltısı LİSAN-ÂŞNÂ f Lisan bilir Yabancı dil bilen LİSANEN Konuşarak Dil ile Söz söyleyerek LİSANÎ Lisanla ilgili, dile ait LİSANS Fr Herhangi bir mevzuda verilen izin Müsaade belgesi * Üniversite tahsili tamamlanınca alınan diploma * Bir sporcunun resmi yarışmalara katılabilmesi için spor federasyonu tarafından kendisine verilen kayıt fişi veya kimlik kartı * İthal veya ihracı serbest bırakılmayarak muayyen bir nizama bağlanmış malların ithal veya ihracı için idare tarafından verilen müsaade LİSANULLAH Allahın lisânı Kur´an-ı Kerim LİSAT (Lise C ) Tıb: Diş etleri LİSE (C : Lisât) Diş eti Lİ-SEBEBİN Bir sebebe mebni olarak Bir sebepten dolayı LİSEVÎ Diş etleriyle ilgili, diş etlerine ait LİSME Azarlamak, paylamak LİSSE (C : Lisâ-Lisât) Diş diplerinin eti LÎT Boyunun bir tarafı * Boyun * Baş LÎT Her nesnenin rengi LÎTA (C : Lit) Kamış kabuğu * Karnın dışarısındaki derisi LİTAF (Latif C ) Yumuşaklıklar LİTAM Tokat atma Elin ayası ile vurma LİTAT Dağın sivri ve yüksek olan yeri LİTLİT Kokar çürük diş * Yaşlı kadın LİTRE İtl Akıcı maddelerin, sıvıların ölçü birimi LİTOSFER yun Yeryüzünün katı kısmına verilen ad Taşküre Lİ-ÜM Ana bir (kardeşler) Lİ-ÜMMİN Ana cihetinden LİV f Güneş, şems LİVA Bayrak Sancak * Eskiden kazadan büyük, vilâyetten küçük yerleşme merkezlerine denirdi Tugay * Hz Peygambere (A S M ) âit sancak LİVA-ÜL HAMD Hz Peygamber´in (A S M ) bayrağı Ona inananlar kıyâmetten sonra bu bayrağın altında toplanacaklardır LİVAE Sancak, âlem LİVATA Lutilik * Erkekler arasındaki cinsi sapıklık (Bak: Kebair) LİVAZ Sığınma, iltica etme * Birbirinin arkasına gizlenme LÎVE f Aldatıcı, dolandırıcı * Şakacı, lâtifeci * Çevik, atılgan Lİ-VECHİLLAH Allah için Allah nâmına, Allah aşkına (Allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz, Allah için çalışınız, Lillâh, Livechillâh, Lieclillâh rızâsı dâiresinde hareket ediniz, o zaman sizin ömrünüzün dakikaları, seneler hükmüne geçer L ) LİYAKAT İktidar Ehliyet Hüner Lâyık olmak Fazilet Kıymetlilik LİYAKATMEND (C : Liyâkatmendân) f Değerli, liyâkatli * Faziletli LİYAKATMENDÂN (Liyâkatmend C ) f Değerli, liyâkatli kimseler, faziletli kişiler LİYAN (Mülâyene) Mülayemetle, yumuşaklıkla muamele etmek Lİ-ZALİK Bundan dolayı Bundan ötürü LİZAM (Lezm) Lazım olmak İcâbetmek Lüzumluluk * Ölüm * Kıyamet günü hesabı Lİ-ZATİHÎ Kendisi Bizzat Kendiliğinden LİZAZ (Leziz C ) Lezzetli ve tatlı şeyler LİZAZ Kapı ardına konulan ağaç sürgü LOCA İtl Bazı toplantı yerlerinde bir veya birkaç seyirciye mahsus hususi odacıklar * Hücre, küçük bölme * Masonların toplandıkları yeri LOÇA Geminin baş tarafında ve iki yanda demir zincirin geçmesine mahsus delikler LODOS Güneyden esen ılık yel, rüzgâr LOHUSA (Bak: Lühusa) LOJİSTİK Ask: Askerlik san´atının ve seferi orduların iaşe, muhabere ve sevkiyat şartları, hareket ve harb kabiliyeti bakımından en etkili durumda bulundurulması için lâzım gelen çalışmalara aid kısım LOKAVT ing Bir işverenin, isteklerini kabul ettirmek gayesiyle işyerini kapaması LOKMAN HEKÎM Kur´an-ı Kerim´de ismi geçen büyük zatlardan olup öğütleri ve ahlâkî, tıbbî sözleri ile tanınmıştır Peygamber Davud (A S ) zamanında yaşadığı rivayet edilmektedir Peygamber veya veli olduğu hususunda ihtilaf vardır LOKMAN SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 31 Suresi olup Mekke-i Mükerreme´de nazil olmuştur LOMBAR ing Harp gemisinin topun ağzı önündeki deliği
|
|
Osmanlıca Sözlük Lügat L Harfi |
|
|
#7 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat L HarfiL Harfi LUAA Yumuşak yaş ot LU´B Oyun Eğlence (Bak: Sefâhet) LU´BBAZÂN f Oyuncular LU´BE Oyuncu LU´BET Oynayan veya oynatılan şey Oyuncak * Herkesi hayrette bırakıp şaşırtacak şey LU´BETBÂZ f Hayâl oyunu veya kukla oynatan Oyuncu LU´BETGÂH f Oyun yeri Sefih kimselerin eğlence yeri LU´BÎ Oyun ile ilgili olan LU´BİYYÂT Oyunlar, eğlenceler LUÇ f Şaşı LUGAT Kelime Söz * Her milletin dili * Lügat kitabı, sözlük LUGAT (A, uzun okunur) (Lügat C ) Lügatlar, kelimeler * Lügat kitapları LUGATNÜVİS f Lügat yazan LUGATŞİNAS f İyi lügat bilen LUGAVÎ Lügata mensup Lügata, kelimeye âit Lügattan anlayan Mecazî olmayıp hakiki bir mânaya delâlet eden kelimeye âit olan LUGAVİYYUN Lügatçılar, kelimelerden anlayan âlimler LUHUD (Bak: Lühud) LUK f Kısa tüylü yük devesi LUKA Meşhur olmuş dört İncil kitabından birisidir Hz İsa Aleyhisselâm´dan sonra mühim Hristiyan doktorlarından birisi olan Luka adındaki zatın yazdığı İncil´dir Bu Zâtın (Mi: 70) yılında vefât ettiği yazılıdır LUKME Yutmak * Bir yudum taam, lokma LUKME-ŞÜMAR f Herkesin lokmasını sayan * Mc: Pinti, hasis, cimri LUKTA Yerden toplanan şey LUL (Luli) f Utanmaz, hayasız ve namussuz kadın * Nâzik ve zarif * Şarkı söyleyip oynayan fahişe kadın LULE f Çeşme, musluk gibi şeylere takılan küçük boru * Lüle Halka gibi dürülmüş şey LU´LU´ Serap * Bir mevzi ismi * Kurt LU´MUZ Çok yiyen kişi, obur LURÎ f Cüzzâm veya miskinlik denilen hastalık * Fare avlıyan bir kuş LUSS (C : Lüsus-Elsâs) Hırsız, sârık LUT (A S ) Hz İbrahim´in kardeşi Harran oğlu Lut (A S ) onunla beraber Bâbil diyarında Şam yakasına geçmişti Sodom nahiyesine peygamber oldu Bu nâhiyenin ahalisi ehl-i küfr ve fücur idi Yolsuz giderlerdi ve hiçbir kavmin yapmadığı fuhşiyatı yapalardı Hz Lut, onları doğru yola dâvet etti, dinlemediler ve çok nasihat etti, kabul etmediler Cenab-ı Hak da onların başına taş yağdırdı ve zelzele ile köylerinin altını üstüne getirdi Cümlesi helâk oldu Yalnız Lut (A S ) ehl-i beytiyle geceleyin içlerinden çıkıp kurtuldu (Kısas-ı Enbiya´dan) LUT f Tatlı yemekler Lezzetli yiyecekler * Çıplak LU´TA Koyunun boynunda olan karalık * Siyah hat LUT´E Tutmaç aşı LUTF (Bak: Lütuf) LÜAB (Liâb) Salya Tükrük Hazmolmamış, ağızdan geri gelen gıda LÜAB-I ANKEBUT Örümcek ağı LÜAB-I SÜRUR Sevinç tükrüğü LÜAB-ÂLUD Salya, tükrük karışık LÜABÎ Tükrük ve salya ile alâkalı * Salya gibi yapışkan LÜANE Halka çok lânet eden kişi LÜBAB Her nesnenin iyisi, güzidesi, seçkini LÜBADE Yağmur için giydikleri kepenk LÜBAHIYE Mükemmel hilkatli kadın LÜBAN Kendir LÜBANE (C : Lübânât) Hâcet, ihtiyaç * Önemli ve ehemmiyetli iş LÜBATA Kepenk LÜBB İç Öz Her şeyin iyisi, hülâsası * Akıl, içli şeyin içi LÜBBÎ Öz ile alâkalı Lübbe ait LÜBCE Çatal demir LÜBDE (LİBDE) Çokluk * Karıştırmak * Yıkamak LÜBED Çok mal mânasınadır ki sanki birbiri üstüne yığıla yığıla keçe gibi birbirine geçmiştir LÜBNA Bal gibi yapışkanlı sütü olan bir ağaç LÜBS Giyme LÜBSE Sözün karışıklığı LÜBUB (Lübb C ) Her şeyin hâlisleri Özler LÜBUD Kuşun göğsü üstüne çöküp yatması * Yapışmak LÜBUS (Libâs C ) Esvaplar, elbiseler * Savaş elbisesi LÜCC(E) Engin sular * Gümüş * Ayna * Kalabalık cemaat LÜCCÎ Büyük deniz LÜCEC (Lücce C ) Engin denizler * Kalabalık topluluklar, cemaatler LÜCEYN Gümüş LÜCME Irmak ağzı LÜCUBE Davarın sütünün çekilip azalması LÜCÜM (Licâm C ) Gemler, at dizginleri LÜÇ f Çıplak LÜDANE Yumuşaklık LÜDD Çuval LÜDUNE Yumuşaklık LÜFAZE Değirmenin öğüttüğü un * Ağızdan çıkan söz LÜFFAH Kokulu geniş yapraklı bir ot LÜFFAN Ekşi nar LÜGA (C : Lügâ) Ses, sadâ Kelâm, söz LÜGAT (Bak: Lugat) LÜGAZ Edb: Manzum bilmecelere denir Lügaz çözülürse insan, hayvan, eşya veya başka bir mânâ çıkar Meselâ: (Hikmetullah şehrinin bir tânesiOğlunun karnında yatar annesi )Bu manzum çözülürse cevap olarak "İpek böceği" çıkar LÜGAZ (C : Elgâz) Meyletmek, eğilmek, yönelmek * Yaban fâresinin delikleri * Yolcuya zahmet veren çapraşık yol * Bilmece LÜGEYZA Kertenkelenin bir yeri kazıp giderken bir tarafını da kazıp eğri çapraşık yollar yapması LÜGD (LÜGDUD) Çene ile boyun arasında olan et LÜGNUN (C : Leganin) Çene ile boyun arasındaki et LÜGUB Yorgunluk, açlık, meşakkat Ta´b LÜHA Gümüş * Bahşiş, atâ, hediye LÜHAB Ateş alevlenmek * Işıklanmak, şule vermek * Ateşi yakıp tutuşturmak LÜHAM Her şeyi yutan * Çok miktar asker LÜHAZA (Bak: Lehâza) LÜHBE Sütü azalmış davar LÜHCE Kuşluk vaktinde yenen yemek LÜHEYM Zahmet, meşakkat LÜHKUK (C : Lehâkik) Yer yarığı LÜHLE (C : Lehalih) Serap görünen geniş çöl LÜHM Kevsec dedikleri balık * Yemen diyârında bir kabile * Etli ve kaba olmak LÜHME Bez ırgacı * Hısımlık, yakınlık LÜHMUM (C : Lehâmim) İnsanlardan ve atlardan iyi ve cevvâd olanlar * Sütü çok olan deve LÜHNE Misafire seferden geldiğinde verilen hediye ve armağan * Savaş gününde başa giyilen tolga Az şey * Kahvaltı LÜHUD (Lahd C ) Çukurlar, kabirler, mezarlar LÜHUD-İ ŞÜHEDÂ Şehitlik Şehitler mezarlığı LÜHUF (Lihâf C ) Örtüler, sargılar Örtünecek şeyler LÜHUK Ulaşmak Yaklaşmak Sonradan yetişmek LÜHUM (Lahm C ) Etler LÜHUM-U LEZİZE Lezzetli etler LÜHUM Cömertler İyiler İyi insanlar LÜHUSA Yeni doğurmuş kadın Henüz yataktan kalkmamış kadın Bu hâl 9 ilâ 40 gün kadar devam eder LÜHVE (C : Lühâ-Lühât) Değirmencinin, eliyle değirmenin ağzına döktüğü tane (Daha çok hediye, atâ ve hibe mânasına kullanılmıştır ) LÜK f Kalın ve yoğun şey * Kırmızı boya LÜKA´ Hor ve hakir kimse * Ufak çocuk * At LÜ´KA Kaşıkla alınan şey LÜKAA Zahmet, meşakkat * Ahmak, akılsız kişi LÜKAT Yabana dökülmüş ve saçılmış nesne LÜKATA Fık: Sâhibi belli olmayan sokakta bulunan şey Bu malı yerden kaldırmağa İltikat, yerden kaldırana da Mültekit denir LÜKATA-ÇİN f Değersiz ve artık şeyleri toplıyan LÜKK Nar ağacına benzer bir hindi ağacının zamkı * Kılıç ve bıçak saplarını berkitmekte kullanılan meşhur bir nesne LÜKKAA Hazırcevap olan LÜKKAH Hoş kokulu bir ot LÜKKAM Şam diyârında yüksek bir dağın adı LÜKNET Pelteklik, dil tutukluğu, kekeleme LÜKNUNET Kekeleme, pelteklik, dildeki tutukluk LÜKS Lât: Aşırı süs * Işık ölçü birimi * Kuvvetli ışık veren bir nevi petrol lâmbası LÜKUNET Dildeki tutukluk, pelteklik, kekeleme LÜKYA (LÜKYÂNE) Birbirini görmek LÜKZUF Üzüm çöpü LÜ´LÜ´ İnci * Parlak Ziyalı Kıymetli LÜ´LÜ-İ LÂLÂ Parlak inci LÜ´LÜ-İ MESKUB Delinmiş inci LÜ´LÜ-İ ŞEHVÂR İri inci LÜ´LÜ´-BÂR f İnci yağmuru İnci yağdıran LÜ´LÜ´-FEŞAN f İnci saçan, inci dağıtan LÜ´LÜ´-PÂŞ f İnci dağıtan, inci saçan LÜM´A (C: Limâ´) El ayası miktarı * İnsan topluluğu * Kuruması gelmiş olan bir parça ot LÜMAH (LİMÂH) Tokatla vurmak LÜMAZE Ağızda geri kalan nesne LÜMEY´A Küçük pırıltı Küçük ışıkcık Parıltıcık LÜMEZE Bir kimsenin arkasından ayıplarını söyliyen Gıybet eden LÜMME Nişan Alâmet Damga Nokta * Vesvese, kuruntu * Çok cemaat, çok kalabalık (İnsan küçük bir âlem olduğu gibi, âlem dahi büyük bir insandır Bu küçük insan o büyük insanın bir fihristesi ve hulâsasıdır İnsanda bulunan nümunelerin büyük asılları, insan-ı ekberde bizzarure bulunacaktır Meselâ: Nasılki insanda kuvve-i hâfızanın vücudu, âlemde Levh-i Mahfuz´un vücuduna kat´i delildir Öyle de: İnsanda kalbin bir köşesinde lümme-i şeytaniye denilen bir âlet-i vesvese ve kuvve-i vâhimenin telkinatiyle konuşan bir şeytani lisan ve ifsat edilen kuvve-i vâhime, küçük bir şeytan hükmüne geçtiğini ve sahiplerinin ihtiyarına zıd ve arzusuna muhalif hareket ettiklerini hissen ve hadsen herkes nefsinde görmesi, âlemde büyük şeytanların vücuduna kat´i bir delildir Ve bu lümme-i şeytaniye ve şu kuvve-i vâhime, bir kulak ve bir dil olduklarından, ona üflüyen ve bunu konuşturan haricî bir şahs-ı şerirenin vücudunu ihsas ederler L ) LÜMME-İ ŞEYTÂNİYE şeytanın vesvesesi Şeytanın verdiği kuruntu LÜMMÎ Toplanmaya dâir * Nazarî ve aklî delil (Bak: Limmî) LÜMMİYET (Limmiyet) İllet ve sebebiyet LÜMTA şiddet Mihnet LÜMZA Bir parça yiyecek * Beyaz nokta * Atın alt dudağında olan beyazlık LÜNC f Ağzın içi * Dudak * Çolak LÜSAT Diş etleri LÜSEYN Küçük dil Dilcik LÜSGA Söylerken rı´yı gayn´a veya lâm´a; ve sin´i te´ye kalbetmek LÜSN (Lisân C ) Diller, lisanlar LÜSS (LİSS) (C : Lüsus) Hırsız LÜSUB (LESB) Yapışmak LÜSUK Yapışma, bitişik olma Yapışıp tutma * Ulaşma, vâsıl olma, erişme LÜSUS (Luss C ) Hırsızlar, sârıklar LÜSUSET (Lüsusiyet) Hırsızlık, sirkat LÜSUSİYYET Hırsızlık yapma, sirkat LÜSÜN (Lisân C ) Lisânlar, diller LÜTÎN Adam boyu miktarı bir ağacın adı (Bakla yaprağı gibi yaprağı olur, hurnup gibi dalları olur, içinde küçük taneleri olur ) LÜTNE Kirpi LÜTRE f Ancak konuşanların anlıyabileceği, başkalarının anlıyamıyacağı şekilde görüşülen uydurma dil, kuşdili * Boşboğaz LÜTUF Rıfk ve nevâziş İltifatla mülâyemet üzere muâmele eylemek Allah (C C ) Hazretlerinin kullarını rıfk ve sühuletle murâdına muvaffak eylemesi * Güzellik, hoşluk * İyilik, iyi muâmele LÜTUF-DİDE Lütuf görmüş LÜTUT Sâbit ve lâzım olmak, gerekmek LÜUKA Sür´at, hız LÜÜME Öküz * Çiftçilikte kullanılan bazı âletler LÜÜSE Uyku ağırlığı LÜVAB (LÜVABÂ) Susamak * Kulpsuz bardak LÜVAM Melâmetlik, rüsvaylık, rezil kepaze olmaklık LÜVASE Bir lokma yiyecek LÜVB Çokluk, kalabalık, izdihamlık LÜVBE (C : Lüeb-Lub) Kara taşlı yer LÜVBİYA Börülce LÜVKA Kaymak, zübde * Yapışmak LÜVSE Zayıflık * Eğlenmek * İsabet etmek LÜZK (Lâzık) Yapışmak * Ulaşmak varmak LÜZUB Yapıştırma, yapışma Birbirine kafes gibi girdirip yapıştırma * Sâbit olma LÜZUCET Yapışkanlık Yapışan, uzayan şeyin hali LÜZUCÎ Yapışkan * Kopmadan uzayan LÜZUCİYYET Çekilip uzayış LÜZUM Lâzım olmak Bir şey bir şeyden aslâ ayrı olmayıp onunla sâbit ve dâim olmak Gereklilik LÜZUM-U BEYYİN İsbata ihtiyacı olmayan şey Cehil, ilimsizliğe lüzum olması gibi Ve yine meselâ: Kör olmak, görmemezliğe delildir (Lüzum-u beyyin´in zıddı: "Lüzum-u gayr-ı beyyin"dir İsbata ihtiyacı olan şey demektir ) LÜZUM-U GAYR-İ MÜNFEK Ayrılmazlık
|
|
|
|