Prof. Dr. Sinsi
|
Uluslararasi İlişkiler Sözlüğü İ/İ
Uluslararasi İlİŞkİler SÖzlÜĞÜ I/İ
Ilımlı Dış Politika (moderate foreign policy)
Bir ülkenin dış ilişkilerinde, bugünkü dünya konjonktürü açısından, herhangi bir bloka katılmaksızın ve herhangi bir ülke ile çatışmaksızın, gerek Doğu ve gerekse Batı bloku ile iyi ilişkiler sürdürülmesi, diğer bütün devletlere karşı ve konuda aşırı bir tutum izlenmesinden kaçınılmasıdır Bir çok ülkeler, bir bloka mensup olmamakla beraber, yine de komşularıyla çeşitli anlaşmazlıklar içinde bulunmakta veya bloklarda birine veya hepsine karşı bir tutum izlemektedirler ki bu durumda ılımlı politika söz konusu olmaz Üçüncü Dünya ülkeleri denen Asya-Afrikalı genç devletlerden bir çoğu bu durumdadırlar Oysa İsviçre, İsveç, Avusturya, Finlandiya gibi ülkeler yukarıdaki nitelikleri olan bir dış politika tutumu içinde bulunmaktadırlar Bunlar sadee ekonomik yönden bazı ülkelerle daha yakın ilişkiler sürdürmekte, fakat siyasi ilişkilerini genellikle her ülke ile iyi geçinerek ve onlara eşit davranarak bir anlaşmazlık çıksa dahi hiç bir askeri tedbiri sözkonusu etmeksizin tamamen barışçı çözüm yolları arayarak tam bir ılımlılık içinde yürütmektedirler
Irk Ayrımı: bkz Aparthayd
İçişlerine Karışma (intervention in domestic affairs)
Devletlerin hedeflerine ulaşmak için dış politakalarında başvurdukları yollardan biridir Devletin iç işlerine karışmak, özellikle I Dünya Savaşı'ndan sonra yoğunlaşmış bir uygulamadır İki dünya savaşı arasında Almanya, İtalya ve Japonya, II Dünya Savaşı'ndan sonra ise Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti bir çok devletin iç işlerine karışmışlardır İç işlerine karışma büyük devletler tarafından yapıldığı gibi diğer devletler tarafından da yapılmaktadır Bugünkü uluslararası yapı devletlerin birbirlerinin iç işlerine karışmalarına olanak verebilmektedir Bugünkü uluslararası yapı devletleri birbirlerinin iç işlerine karışmalarına olanak verebilmektedir Devletler ve uluslararası kuruluşlar tarafından verilen yardımlar, bunları alan devletlerin ekonomik, toplumsal ve siyasal yaşantılarını doğrudan ve dolaylı olarak etkilemektedir Karışmaya olanak veren, diğer bazı durumlar ise, devletler arasındaki sınırların kolaylıkla geçilebilir olması ve halk arasındaki din, dil ve etnik farklılık ya da benzerlikler, bir ülkede bulunan en yüksek toplumsal ve siyasal kurumlara veya otoritelere duyulan bağlılığın kimi zaman bir dış otoriteye veya ideolojiye karşı duyulması, nükleer bir silahlanmanın ortaya çıkardığı askeri güce dayalı tehdit politikaları, devrimci dış amaçları bulunan devletlerin propaganda kışkırtma, yeraltı faaliyetlerini yönetmek için oluşturdukları örgütün etkileri şeklinde sıralanabilir İç işlerine karışma yöntemlerini altı başlıkla toplayabiliriz: a)Diplomatik karışma, b)Güç gösterileri, c)Yıkıcı faaliyetler, d)Siyasi Nitelikteki yeraltı faaliyetleri, e)Askeri karışma, f)Dış destekli gerilla eylemleri
Devletin egemenlik hakkının ve egemen eşitliği ilkesinin doğal sonuçlarından bir devletlerin birbirlerinin içişlerine karışmaması olmaktadır Bunun siyasal nitelikli bir ilke olarak ortaya çıkması ABD Başkanı James Monroe'nun ABD Konseyi önünde 1823'de yaptığı konuşması ile gerçekleşmiştir "Monroe Doktrini" diye anılan bu görüşe göre Avrupalı devletlerin Amerika kıtasının işlerine karışmaması istenmekte ve ABD'nin de Avrupa işlerine karışmayacağı bildirilmektedir Bu siyasal ilkenin uygulanan uluslararası hukuk kuralı biçimine dönüşmesi ise Milletler Cemiyeti Sözleşmesi 15 maddede 8 fıkrası ile gerçekleşmiştir Benzeri bir hüküm BM Andlaşmasının 2 madde 7 fıksarı ile de benimsenmiştir
İç Savaş (civil war)
Aynı ülke içerisinde bulunan farklı siyasi, etnik, ideolojileri temsil eden gruplar arasında sürdürülen bir tür savaş Böyle bir savaş, mevcut hükümete bağlı güçler ile buna karşı olan güçler arasında çıkabileceği gibi (1936-1939 İspanyol iç savaşı, Yugoslavya iç savaşları 1919-?) çeşitli siyasi grupların yeni oluşmakta olan bir devlet yapısına sahip çıkmaları sebebi ile de başlayabilir (Angoladaki MPLA ve UNITA mücadelesi)
Günümüzde iç savaşlar herhangi bir ülkenin sınırları içerisinde geçmekle beraber, zamanla uluslararası bir hal almakta, değişik ülkeler çatışmacı taraflardan birisinin yanında yer almaktadır Bazı iç savaşlar ise bazı devletlerin iç politikalarında bağımsız değişken hale gelmektedir
İç Sular (national waters)
Denizlerdeki iç sular, bir devletin kara ülkesine sıkıca bağlı karasuları olup, bu devletin karasularının iç sınırı iç sularının bittiği noktada başlamaktadır İç sular devletin, ilke olarak, tam egemenliğinde bulunmaktadır
Bununla birlikte kimi bakımlardan denizlerdeki iç sular kara ülkesinin içinde yer alan göl, akarsu gibi karasal içsulardanbir takım farklılıklar göstermektedir
İki Kutuplu Sistem (bipolar system)
II Dünya savaşı sonrasında global düzeyde gerçeklik kazanan bir uluslararası sistem türü Mortan A Kaplan'ın sınıflandırmasına göre gevşek ve sıkı olmak üzere başlıca iki türlü kutuplu sistem türü sözkonusudur Bunlardan "sıkı iki kutuplu sistem"e en benzeyen yapının 1950'lerin başlarında görüldüğü, o dönemden sonra sistemin "gevşek" bir nitelik aldığı söylenebilir İki kutuplu bir uluslararası sistemde genellikle bir blok liderinin etrafında kümelenmiş iki devletler grubu vardır Sistem ne oranda sıkı ise, blok üyelerinin, blok liderliğine bağımlılıklarının o derece fazla olması beklenir, yine sistem ne oranda sıkı ise blok üyelerinin zorunlu bir seçim halinde blok çıkarlarına, kendi ulusal çıkarlarından daha fazla önem vermeleri blok üyelerinden beklenen bir davranıştır Sistem içerisinde herhangi bir blokta yer alamayan devletlerin ağırlığı ne oranda fazla ve sistem içerisinde Birleşmiş Milletler gibi bloklar arasındaki ilişkileri yumuşatıcı bir örgüt ne oranda etkin ise sistemin o ölçüde gevşek bir niteliğe sahip olduğu söylenebilir
İkinci Vuruş Yeteneği (second strike capability)
Saldırganın ilk vuruşundan sonra meydana gelecek "aşınmadan" arta kalan bir kuvveti elinde bulundurması ve bir karşı darbe ile saldırganın kentlerine, halkına ekonomisine "dayanılmaz" zararlar verebilmesidir
İlhak (annexation)
Bir devletin kendine ait olmayan topraklar üzerinde resmen egemenliğini ilan etmesi Toprakların anlaşmalarla ya da satışla el değiştirmesinin tersine ilhak fiilen el koyma ile gerçekleştirilen ve genel tanınma ile meşruluk kazanan tek taraflı bir eylemdir İlhak edien topraklar genellikle önceden istila ve işgal edilmiştir 1938'de Almanya'nın Avusturya'yı ilhakında olduğu gibi istila sıcak çatışma olmaksızın şiddet tehdidi ile de gerçekleşebilir Askeri işgal ilhak oluşmaksızın şiddet tehdidi ile gerçekleşebilir Askeri işgal ilhak oluşturmaz ya da zorunlu olarak ilhaka yol açmaz Mesela II Dünya Savaşından sonra çatışmanın sona ermesinin ardından müttefikler Almanya'yı işgal ettiler ama bunu ilhak izlemedi, tersine müttefikler ilhak niyetinde olmadıklarını açıkladılar Askeri işgal ilhakla sonuçlanırsa genellikle ilhak eden devletin egemen otoritesinin kurulduğu ve bundan böyle de sürdürülebileceği yolunda resmi bildirim beklenir Yasadışı şiddet kullanımına dayalı ilhak BM Anlaşması'nda kınanmıştır
İltica: bkz Sığınma
İnsan Hakları (human rights)
Tanımlanması ve sınırlanması oldukça zor, uzmanların üzerinde bazı noktalarda uzlaşmadıkları, çağımızda ise uluslararası boyut kazanan bir kavram, 1948 yılında ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nde İnsan Hakları "ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyaset ve diğer ayrıcı nitelikler gözetilmeksizin tüm insanların faydalanacağı, temel hak ve özgürlüklerdir Tüm insanların sahip olması gereken bu haklar insanın en üstün değer olarak kabul edilmesinden ortaya çıkar
Alman hukukçu Jelinek Temel Hak ve Özgürlükleri; bireyi devlete ve topluma karşı koruyan "Koruyucu Haklar", bireyin devletlerden bir hizmet veya yardım almasını sağlayan "İsteme hakları" çalışma hakkı, öğrenme hakkı, sosyal güvenlik hakkı, konut hakkı, bireyin toplumun yönetilmesinde söz sahibi yapan ve iktidarın kullanılmasına katılmasını sağlayan, "Katılım Hakları" olarak sınıflandırmıştır Bu hakların birbirini tamamlayıcı niteliktedir
İnsan hakları ulusal anayasal ve yasalarca güvence altına alınmış ve korunmuştur Bu koruma uluslararası kurumların sağladığı uluslararası koruma ile geliştirilir Bu insan haklarının evrensel niteliğini de ortaya koyar Gerçekten çağımızda insan haklarının korunması ulusal düzeyi aşarak uluslararası bir boyut -özellikle 2 Dünya Savaşından sonra- kazanmış, devletlerin egemenlikleri insan hakları ile sınırlanmış ve insan hakları uluslararası denetimin alanı içine girmiştir 1948 yılında Birleşmiş Milletler "İnsan Hakları Evrensel Bildirisi" 1950 yılında Avrupa Konseyi'nce hazırlanan "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi" bu alandaki önemli adımlardır Bu sözleşmenin kurduğu organlar ise "İnsan Hakları Komisyonu" ve "İnsan Hakları Mahkemesi"dir
Türkiye 1987 yılında "Bireysel Başvuru" hakkı 1980 yılında "İnsan Hakları Mahkemesi"nin zorunlu yargı yetkisini kabul etmiş, 1975 Helsinki'de AGİK "Savaş Belgesi"ni imzalamış ve 1988 yılında Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler'in işkenceyi önlemeye yönelik sözleşmelerini onaylayarak, uluslararası topluluğun bir üyesi olarak insan haklarına saygı göstereceğini taahhüt etmiştir
Günümüzde İnsan Haklarının uluslararası düzeyde korunmasında devlet dışı özel kişi ve gruplarca kurulan gönüllü uluslararası kuruluşların önemi artmaktadır Bu kuruluş "Uluslararası AF Örgütü", "Uluslararası Hukuk Komisyonu", "Helsinki İzleme Komitesi" dir İnsan Haklarının uluslararası düzeyde korunması için Birleşmiş Milletler ve onların ilgili organlarınca 1946 yılından beri yapılan çalışmaların bazıları şunlardır:
Üye devletler adına, insan haklarını korumak için gönüllü hizmet etmek,
Taraf devletlerce onaylanan ve sınırları içindeki herhangi bir insan hakları ihlali olayında müdahale etme izni veren çok-taraflı antlaşmaların yapılmasını,
"İnsan Hakları Yıllığı" katoloğu çıkarılarak -her yıl- üye devletlere bilgi ve yardım sağlamak
İnsan haklarını ihlal eden devletlere karşı, birlikte hareket ederek kınama, silah ambargosu, ekonomik müeyyide gibi önlemler alması
İrredantizm (irredentism)
İrridentizm teriminin kökeni İtalyanca'dır Önceleri İtalya Krallığı'nın kuruluş aşamasında, İtalyanca konuşan ve Avusturya sınırları içerisinde yaşayan toplulukların bu krallığa katılmak istemesi çabalarına bu ad verilmişken, sonradan genel bir anlam kazanarak; bir ülkenin başka bir ülkede yaşayan bir dil ve etnik köken itibariyle kendisinden olduğuna inandığı insan topluluklarını kendi topraklarına katmak istemesi ya da en azından onlar üzerinde bir hak iddia etmesi olarak anlaşılmıştır Örnek olarak Hitler'in Çekoslovakya'nın Almanca konuşan Südetler Bölgesinin Almanya'ya verilmesini verebiliriz
İstikrarsız Blok Sistemi (unstable bloc system)
Morton Kaplanın geliştirdiği uluslararası siyasal sistem modellerinden birisi Bu sistemde, Amerika Birleşik devletleri ve Sovyetler Birliği arasındaki gerginlik önemli boyutlardadır Silahların denetimi konusundaki anlaşmalar önemsizdir Şiddetin yoğun biçimde kullanıldığı yerel çatışmalar yaygındır ABD ve SSCB'nin nükleer güçlerini minimum caydırma düzeyinde iken, buna benzer durumda dört-beş ülke bulunmaktadır Bu sistemde ittifak ilişkileri askeri kapasite ve politikalara göre belirlenmektedir ABD ve SSCB müdahaleci bir eğilim içindedirler ABD statükoyu korumaya yönelik muhafazakar politikalara ağırlık vermekte, SSCB ise statüko karşıtı -ulusal kurtuluş savaşları gibi- hareketleri desteklemektedir Bu sistemde, uluslararası hukuk gerektiği şekilde hareket edememektedir Burada Uluslararası camiaya düşen görev ise arabuluculuk ve şiddet uygulamalarının sonuçlarını hafifletmektir
İşgal (occupation)
Bir yeri ele geçirme Toprakların işgali, savaşta işgal veya askeri işgal, barış zamanında işgal ve bir anlaşmaya dayanan işgal birbirinden değişik işgal biçimleridir
Bugün artık kaybolmakta olan sahipsiz toprakların işgali daha çok sömürge topraklarının işgali için kullanılan bir terimdir
Savaşta işgal veya askeri işgal ise, bir yabancı ülke toprağı üzerinde fiili bir duruma dayanarak hakimiyet kurmaktır Bu işgal zaman bakımından sınırlıdır: İşgal durumu savaşın bitiminde son bularak işgal edilmiş olan toprak ya geri verilir veya işgal eden tarafın topraklarına katılır Savaşta işgal veya askeri işgal bir idari teşkilat kurarak yapılan istiladan farklıdır
Barış zamanında işgal ise bir barış anlaşmasında yer alan özel şartlara uyulmasını sağlamak için yapılır Örneğin, Ren nehrinin sol yakası Versailles Antlaşmasına dayanılarak işgal edilmiştir Savaş sırasında yapılan bir işgal olmasına rağmen, taraflar arasındaki bir anlaşmaya dayanır Örneğin II Dünya Savaşı sırasında Fransız topraklarının büyük bir kısmı Almanya tarafından Haziran 1940 tarihli ateşkes antlaşması gereğince; savaş sonunda Almanya müttefikler tarafından, Almanya'nın Mayıs 1945'te kabul ettiği teslim olma şartlarına dayanılarak işgal edilmişti
İşgüder: bkz Maslahatgüzar
İttifak (alliance)
Uluslararası ilişkilerde çeşitli devlet ya da güçlerin ortak eylemlerde bulunmak için oluşturdukları birlik II Dünya Savaşı sırasında İngiltere, Fransa, SSCB ve ABD'nin Mihver devletlerine karşı kurdukları ittifak ile NATO bu tür birliklere örnek gösterilebilir
Günümüzdeki kurulan ittifaklar eskilere göre daha çok kapsamlı bir işbirliği ve çaba gerektirmektedir Bu nedenle örneğin II Dünya Savaşından kurulmuş ittifaklarda askeri ve ekonomik planlama daireleri özel bir önem kazanmış ve yaygınlaşmıştı NATO gibi daha gevşek bağlarla kurulmuş ittifaklarda bile siyasal ve askeri alanlarda işbirliği içinde çalışmaya ve ortak tavır almaya büyük önem vermektedir
İzolasyonizm: bkz Yalnızcılık
|