11-04-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Tarih Ve Şuuur
Tarih birbirini kovalayan hadiseler ırmağı, insan neslinin zaman içindeki akışıdır Milletler istikbale bu akışın merceğinden bakarlar Irmaklar geçen zamanın üstünden Geçtiği yerlerde herşey kurumuş, yıkılmış, sadece ağıt iniltileri kalmıştır Öyle ırmaklar da vardır ki berrak mı berrak Suya düşman olanlar bile hasretle bakmış Gönülleri şad, şehirleri abad eylemiş
Tarih milli hafızadır Mazisini bilen nesil bu bilgiyi şuuruna yerleştirdiği zaman, hayatını bu istikametle düzenler Kendini tarihinin bir parçası sayar Hayatını, milletinin hayatı halinde uzamış görecektir Kendisi gibi inanan, düşünen ve duyanlarla beraber olmaktan zevk duyar Milli kabiliyetinin hudutlarını tarih sayesinde görür
Üç gün muharebe nizamı alınıp, üç saat kılıç çekilen, sonra bir ülkenin vilayet olarak vatana katıldığı devirlerin uğultusu gelir türbelerden Yunusun mısralarını kanatlandıran iman, Süleymaniyede kubbe, kitapta ilim, kalpte merhamet, kubbede sanat ve çini, Kafkas dağlarında azim ve cesaret halinde tecelli eder Hatay civarında pek perişan olan haçlı ordusuna yardım elini uzatan haçlı yazar “Ey hiyanetten daha zalim olan merhamet! 0 kadar zalimsin ki bana düşmanımı sevdirdin ” diyordu İşte budur fazilet ve merhamet
Milletimiz faziletiyle tarih sahnesinde en hareketli rolü oynarken, insanlıkla başlayan bu kavgada pek şerefli bir mevki elde etmiştir Hakkın zalimler üzerine kalkan kılıcı haline gelirken, İlahi Fermanda övülen zümre olma vasıflarını uzun bir süre korumuştur
Fakat zirveden sonra yol, yokuş aşağıdır Yükselen büyüyen her fani düşecektir
“Dağı tanıyan nasıl tanımaz uçurumu Madem ki çıkış var, iniş olmaz olur mu ”
N F K
İhanet ve ateş çemberinin içinde, hasım bir dünyanın ortasında on asır Hakkın nöbetini tutan, düşmanına mağrur ve vakur, dostlarına hami ve halim şanlı millet ağaç gibi budanırken balta seslerini raksına müzik yapanlar da oldu Haçlı birikmiş, bilenmiş asırlık kinini kustu Adını peygamberinden alan “Mehmetcik” dört mevsimi bir anda yaşadı Kah olur kızgın kumun üstünde koşar kah olur hastalık ummanında boğulur Yeriyurdu belli değildir artık Sordular adresi ne: Çeşmeye karşı dedim
Çanakkale içinde aynalı çarşı dedim
Acılar, hasretler mukaddes sabırla birleşir, bağrı yanık ananın dudağından dökülen
“Burası Yemendir
Gülü çimendir
Giden gelmiyor
Acep nedendir ”
namesiyle asırlara malolur
Cephede yok edilen düşmanın menhus emelleri, cephe gerisindeki bazılarının gözlerini kamaştırır Baktığını göremeyecek, gördüğü yere gidemeyecek kadar kördür Aşağılık duygusu içinde olanlar kendi tarihlerini çöplük ve mezbahane telakki etmiş, başkalarının tarihinde nasip aramış Bu duygu ve düşüncenin tesiri altında köksüz, güvensiz, gayesiz, zevksiz bir nesil gezinir oldu bu topraklar üstünde
İnişten sonra tekrar çıkış olabileceğini gösterebilecek nadir milletlerden olduğumuz kanaatındayım Nitekim, dikenliğe dönen gülistanda, açılan goncalarla ümit var olduk İhtimamlı bir bahçıvan edasıyla sarfedilen gayret hürmetine rahmet indi güller gülsün diye Büyüdü güller Büyüdü, büyüyor, büyüyecek Tarihiyle iftihar edenler ümit varız ki gülecek
Ruhum benim oldukca bu imanla beraber,
Üçyüz sene, dörtyüz sene beşyüz sene bekler
|
|
|