Prof. Dr. Sinsi
|
Oblomov Kitap Tanıtımı
Oblomov kitap tanıtımı
Ivan Gonçarovun ünlü romanı Oblomov, ilk kez Rusça aslından yapılan bir çeviriyle dilimizde yayımlandı Sabri Gürses imzalı bu yeni çeviri, edebiyat tarihinin en sıra dışı karakterlerinden biri- nin dünyasını tanımak için iyi bir fırsat sunuyor
OBLOMOV,
IVAN ALEKSANDROVIÇ GONÇAROV,
ÇEV : SABRİ GÜRSES,
EVEREST YAYINLARI,
600 SAYFA, 19 TL
Rus yazar Ivan Gonçarovun ünlü romanı Oblomovu Sosyal Yayınlarından okuyalı 15 yılı aşkın zaman geçmiş Aklımda kalan Oblomov, oblomovluğun ta kendisi… Biteviye bir tembel kahramanın şahlandığı, okurken sıkıldığım tek Rus klasiği… Ve şimdi, kahramanla aynı yaşlarda, Sabri Gürses tarafından ilk kez Rusça aslından yapılan yeni bir çeviriyle Oblomovla yeniden karşılaşmak benim için merak konusuydu: 15 yaşımda yadırgadığım bir kahramanı 30lu yaşlarımda nasıl okuyacağım? Kendime daha mı yakın bulacağım? Sıkıcılık artık bir durgunluk olarak mı karşılık bulacak bende? Bunların hiçbiri olmadı Aslında oblomovluğa uzak, çelişkileri içinde boğulan, yapmaya üşendiği her şeyi zamanla bir korku öğesi olarak algılayan, çekilmez bir adam vardı karşımda
Yaşam ne zaman?
Oblomov, hem yazarın en ünlü eserine adını verir hem de kahramanın ruhsal durumundan türeyen “oblomovluk” kavramının en somut hali olarak anılır Eserin ilk hali 1849da Rusyada bir dergide yayımlandığı zamandan itibaren Rusyanın ilgisine mazhar olmuş, roman olarak yayımlandıktan sonra da ilgi giderek artmış ve Rusyayı da aşmıştır “Her döneme uysun” diye genellemelerle yaratılmış bir kahraman değildir Oblomov, ne ki her dönemde karşılık bulmayı başarır
30-35 yaşlarında, toprak sahibi bir ailenin mirasçısıdır Oblomov Döneminde ve sonrasında çoğu zengin ailede görüldüğü üzere büyük şehirde okuyup memurluğa başlar Evraklar, yazı işleri, gönderiler derken mesleğinin ikinci yılına bile varmadan aklına şu sorur düşer: “Ne zaman yaşayacağım? Yaşam ne zaman?” İşin aslı, bu soru hep aklındadır Günümüzdeki iş hayatı için çok aşina bir soru değil mi bu? Her gün sorulan, ama yanıtı bir türlü verilemeyen… Kimisi için kırk yılı aşkın bir süre sorulan bir soru… Oblomov öyle uzun yıllar sormaz bu soruyu Bir toprak ağasının oğludur ne de olsa Ve bir sağlık sorunu bahanesiyle ikinci yılda iş hayatını bitirir Şimdi tercihli bir aylaklık dönemindedir Kiraladığı bir evde ihtiyar uşağıyla yaşamaya başlar Ama pek uşak-efendi ilişkisi de değildir bu Mendilinin yerini sorduğunda “Mendil nerede kimbilir?” diye homurdanan, “Her şeyi kaybediyorsunuz ” diye efendisine kafa tutan, tam “Oblomovluk” bir uşak…
Takdir edilesi bir aylaklık mıdır Oblomovunki? Kimine göre evet Ancak kısa zaman sonra bu aylaklık, uyuşukluğa, üşengeçliğe doğru evrilir Aile büyükleri ölmüş ve köydeki bütün topraklar, mujikler Oblomova kalmıştır Toprakları emanet ettiği kâhya her yıl “zarar” bildiren ve onlarca mazeret sıralayan mektuplar yazmaktadır Ancak Oblomov köyüne gidip meseleye hâkim olmak yerine, sorunu yattığı yerden çözmenin derdine düşmüştür Yani “Yaşam ne zaman?” diye başlayan tercihli aylaklığı basbayağı bir tembelliktir artık “Yaşam ne zaman?” sorusu, Oblomovun yaşamdan anladığı ortaya döküldükçe anlamını yitirmiş bir savunu halini alır
Ona göre yaşam, okumak değildir, bilim değildir, çalışmak değildir, sanat değildir… Nedir yaşam o halde Oblomov için? Yiyip içip yan yatmak, hayal kurup düşünmek… Ötesi değil Anlaşılır ki Oblomov, çalışan insanlara yönelik düşüncesi olan, “Bu insanlar ne zaman yaşayacak?” başkaldırısına alternatif olarak “yatma”yı önermektedir Çünkü toplum ve dünya ona göre değildir İdealindeki dünya gerçek olursa nasıl yaşayacaktır Oblomov? Kırlarda gezerek, sandalda kürek çekerek, arya dinleyerek… Ancak bir çelişki daha ortaya çıkar: Hayallerinde ve rüyalarında bir komutandır o ya da herkesin tanıyıp beğendiği bir ressamdır mesela… Evine gelen bir misafire ders verirken ne kadar da politiktir: “…Hem kör, hem sağır, hem dilsiz olmuş, dünyada geri kalan her şeye Böyle, birilerine gidip gelerek bir sürü iş hakkında gevezelik edecek ve terfi edecek Bizde de buna kariyer diyorlar! Ama burada insana ne gerek var: aklına, iradesine, duygularına – bunlara ne gerek var? Gösteriş! Sonra bütün ömrünü bir sürü, bir sürü şeye hiç dokunmadan geçiriyor… Bu arada da hayatını on ikiden beşe kadar dairede, sekizden on ikiye kadar evde çalışarak geçiriyor – zavallı!”
Yazı yazarak geçinen bir arkadaşına da diyeceği vardır Oblomovun: “Geceleyin yazmak mı, diye düşündü Oblomov, ne zaman uyuyacak? Baksana, yılda beş bin (ruble – YN) için çalışıyor! Ekmek uğruna! O zaman her şeyi yazması, düşüncesini, ruhunu ufak tefek şeylere harcaması, görüş değiştirmesi, aklını ve imgelemini pazara çıkarması, kendi doğasını rezil etmesi, heyecanlanması, köpürmesi, ateşlenmesi, huzur nedir bilmeden dört bir yana dolanıp durması gerekiyor… Ve hep yazacak, hep yazacak, tekerlek gibi, makine gibi (…) Ne zaman durup da dinlenecek? Zavallı!”
Hayatı rüyalarında tüketen kahraman, kafasını yorgana gömünce bazen de tüm insanlığın acısını kendi bedeninde hisseder, gözyaşı döker; ahlaksızlığa, anlamsızlığa, bozulmuşluğa… Bu kadar da duyarlıdır! Bir yanıyla devrim öncesi Rus aristokratının sembolüdür Oblomov Peki, dönemin Rusyasında hal buyken Avrupa nasıldır? Oblomovun tam zıttı özelliklere sahip olan dostu Ştoltzu tanıdıktan sonra, onu mihenk taşı yaparak tanımlamaya ve algılamaya çalışırız Oblomovu Oblomov ne kadar hayalperestse Ştoltz o kadar korkar hayal kurmaktan Oblomov ne kadar tembelse Ştoltz o kadar çalışkandır… O, yaşamı “emek”le özetler, hep çalışılmalıdır Oblomovun durumuna “oblomovluk” teşhisini koyan da odur Ama genelde anlaşıldığı ve kabul gördüğü gibi salt bir tembelliğe karşılık gelmez Ştoltzun bu tanımlaması Çünkü Ştoltz, hareket içeren kimi davranışları da oblomovluğa dâhil eder Ştoltz da Avrupadır işte!
Oblomovluğun ilacı ne?
Çalışan ve her geçen gün yıldızı parlayan Ştoltz ile belki de derebeyi genlerinden dolayı çalışmamayı kutsayan Oblomov arasında bir tercih sanki zorunlu hale gelmiş, tarihte ve bugün birçok edebiyatçı, sanatçı “Oblomovcu” olmuştur Oblomov ile Ştoltz arasında “iyi ve kötü” gibi bir ayrım var mıdır? Aslında yoktur Oblomovun, zıttı Ştoltz ile bir alıp veremediği de yoktur Hatta ona bel bağlar oblomovluktan kurtulmak için: “Her şeyi biliyorum, anlıyorum, ama ne gücüm var, ne iradem Bana güç ve irade ver, beni nereye istersen götür…”
Ştoltz olmaya dünden razıdır Oblomov ama oblomovluğa saplanmıştır bir kere Aşk, onu biraz silkeler gibi olsa da, ne yazık ki bu hal kalıcıdır ve Oblomov hiçbir zaman Ştoltz olamayacaktır Oblomovluk aslında Ştoltzlarda da var olan bir virüstür Ve bu virüse teslim olmak, bir anlık tembelliğin ve bunu meşrulaştıracak birkaç argüman buluvermenin sonucudur Hiç oblomovluğa bağışık bünye yok mudur? Kanımca, yokluk, yoksulluk bu virüsün kesin ilacıdır!
Bir soru: Oblomov, günümüzde geçen bir roman gibi okunursa hangi karakter kime tekabül eder? Hayır, sizi Ştoltzlukla itham etmediğimden emin olun! Ama ne yapın edin, Oblomovla kısa zamanda yüz yüze gelin
|