Şengül Şirin
|
Türk Sinemasında Yılmaz Güney ve Sonrası
Türk Sinemasında Yılmaz Güney ve Sonrası

1960'ların ikinci yarısında sessiz, üzgün bakışlı ama haksızlığa katlanamayan bir adam giderek milyonlarca izleyiciyi peşinde sürükleyen bir halk kahramanı tipi yarattı ve sinemanın "çirkin kral"ı olarak anılmaya başlandı Bu adam, 1958'de senaryo yazan olarak sinemaya adımını atan, 1959'da Tütün Zamanı'ylâ oyunculuğa başlayan Yılmaz (Pütün) Güney'di

Yılmaz Güney oynadığı filmlerde haksızlığa uğramış halktan insanları canlandırdı Bu tür filmlerde izleyici kendini buluyor, kendi yaşantısını izliyordu Böylece Güney yapımcılığını, yönetmenliğini, senaryo yazarlığını ve oyunculuğunu üstlendiği Seyit Han/Toprağın Gelini (1968) filmiyle ileride kendi adıyla anılacak olan film türünün, yani "Yılmaz Güney Sineması"nın ilk ürününü verdi Bu filmde sevdiği kıza kavuşmak için bütün kötüleri tek tek ortadan kaldıran, ama sonunda bilmeden sevgilisini de öldüren bir yalnız kahramanı canlandırıyordu Güney sonraki Aç Kurtlar (1969), Umut (1970), Umutsuzlar (1971), Acı (1971), Ağıt (1971) gibi filmlerinde ülke gerçeklerine değinen ve ezilen insanı odak olarak alan bir anlatım geliştirdi Hayatı olanca gerçekliği içinde yansıtmaya çalışan bu sinema, bir yönüyle II Dünya Savaşı sonrasında İtalya'da gelişen Yeni Gerçekçilik Akımı'm, bir yandan da geleneksel halk destanlarını hatırlatıyordu

Güney 1974'te yönettiği Arkadaş'ta ve daha sonra hapse girdiği için Şerif Gören tarafından tamamlanan Endişe'de (1974), gene hapse girdiği için sadece senaryosunu yazdığı, Zeki Ökten tarafından yönetilen Sürü (1978) ve Düşman'da (1979), senaryosunu yazıp Şerif Gören tarafından yönetilen Yol'da (1982), ölümünden önce yurtdışında yönettiği son filmi Duvar'da (1983) kendine özgü tema ve anlatım biçimlerini geliştirerek uyguladı Yurtdışına çıktıktan sonra kurgusunu yapıp gösterime çıkardığı Yol, 1982 Cannes Film Şenli-ği'nde Kayıp (Missing) adlı filmle birlikte büyük ödül Altın Palmiye'yi paylaşarak Türk sinemasına tarihinin en önemli ödüllerinden birini daha getirdi
1970'lerin başlarında sinema izleyicisinin neredeyse taptığı Yılmaz Güney sonraki genç yönetmenleri derinden etkiledi Ama 1975' ten sonra televizyonun yaygınlaşmasıyla birlikte sinemanın toplum hayatındaki önemi azalmaya, izleyici kitlesi küçülmeye, sinema salonları kapanmaya ve film yapım sayısı düşmeye başladı "Seks filmleri furyası" diye adlandırılan, açık saçıklığı ve cinselliği ana amaç
edinen değersiz filmler ortalığı kapladı 1977'de çekilen 124 filmin önemli bir bölümü seks filmiydi Sinema salonları kapanınca bölge işletmecilerinden gelen avanslara dayanan ekonomik temel çöktü Sinemacılar film çevirecek para bulmakta güçlük çektiler

Bu zor koşullarda genç bir yönetmen kuşağı ilk önemli filmlerini yönetti Zeki Ökten Bitirim Kardeşler (1973), Kapıcılar Kralı (1976) gibi popüler güldürülerin yanı sıra Askerin Dönüşü (1974), Faize Hücum (1982) gibi duygulu filmler de çekti Yılmaz Güney'in asistanlarından Şerif Gören Köprü (1975), Deprem (1976), Nehir (1977), Tomruk (1982), Derman (1983) gibi filmlerinde çetin doğa koşulları içinde yaşayan insanların sorunlarını ve duygusal ilişkilerini işledi 1974'te yönettiği, yalın ve duyarlı Yatık Emine (Refik Halit Karay'ın öyküsünden) ile dikkatleri çeken Ömer Kavur, Yusuf ile Kenan'da (1979), Ah Güzel İstanbul'da (1981; Füruzan'ın öyküsünden), Kırık Bir Aşk Hikâyesi'nde (1982) bu tavrını geliştirdi Ali Habib Özgen-türk, Hazal (1979), At (1981) ve Orhan Kemal'in Murtaza adlı romanından uyarlanan Bekçi'de (1984) Yılmaz Güney'in çizgisini, gerçeküstücü öğelerle süsleyerek sürdürmeyi denedi Erden Kıral, Yaşar Kemal'in bir romanından uyarladığı Kanal (1978) ve Orhan Kemal'in romanından uyarladığı Bereketli Topraklar Üzerinde'de (1979) Yılmaz Güney tavrını sürdürürken Hakkâri'de Bir Mevsim' de (1982; Ferit Edgü'nün bir romanından) ve Ayna'da (1984; Osman Şahin'in bir öyküsünden) toplumsal gerçeklerden çok bireylerin duygulan ve ruhsal sorunlarıyla ilgilendi
Sinemanın içinde bulunduğu zor koşullara karşın genç yönetmenlerin ve Yılmaz Güney'in filmleri uluslararası şenliklere katılarak ödüller kazandı ve Türk sinemasının uluslararası alanda tanınmasını sağladı
Bu arada Ertem Eğilmez, sahibi olduğu film şirketinin adıyla, "Arzu Film güldürüleri" olarak adlandırılan bir dizi güldürü yönetti Hababam Sınıfı filmleriyle süren bu dizide Münir Özkul, Adile Naşit, Kemal Sunal, Metin Akpınar, Zeki Alasya, İlyas Salman, Şener Şen gibi oyuncular rol alarak ün kazandı
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|