Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
abdülaziz, padişahlarımız or, sultan

Padişahlarımız/ Sultan Abdülaziz

Eski 04-30-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Padişahlarımız/ Sultan Abdülaziz



ABDÜLAZİZ


HAYATI


Sultan Birinci Abdülaziz 8 Şubat 1830 tarihinde İstanbul'da doğdu Babası Sultan İkinci Mahmud, annesi Pertevniyal Valide Sultan'dır Ela gözlü, beyaza yakın kumral tenli, sert bakışlı ve top sakallıydı

Ağabeyi Sultan Birinci Abdülmecid'in vefatı üzerine 25 Haziran 1861 günü tahta çıktığında 31 yaşındaydı İsrafçı bir padişah olarak tanınmasına rağmen, çok sade giyinir, sarayda bir terlik, bir entari ile dolaşırdı Babası öldüğü zaman dokuz yaşlarındaydı Ancak ağabeyi Sultan Birinci Abdülmecid, onun eğitimine çok önem verdi Şehzadeliği sırasında rahat ve korkusuz bir hayat sürdü

Çok iyi Fransızca konuşurdu Şiire ve müziğe de ilgisi vardı Kendine ait besteleri vardır Resim yapma kabiliyeti de çok üstün olan Sultan Birinci Abdülaziz, Osmanlı donanmasına ısmarlayacağı gemilerin planını bizzat kendisi çizmişti Ok atmayı, ata binmeyi, avlanmayı ve özellikle güreşmeyi çok severdi Güçlü, kuvvetli ve pehlivan yapılıydı En iyi pehlivanlarla güreşir ve sırtlarını yere getirirdi



SİYASİ GELİŞMELER


Abdülaziz tahta çıktığında Osmanlı Devleti'nde önemli dış borç sorunu vardı Hazine boşalmış ve Osmanlı Devleti'nin eski görkemli dönemleri geride kalmıştı

Osmanlı içinde yaşayan özellikle gayri müslim milletler Fransız İhtilalinin getirdiği özgürlükçü ve milliyetçi duygulardan ve Avrupalı devletlerin kışkırtmaları sonucunda yeniden ayaklanmaya başlamışlardı


KARADAĞ İSYANI


Balkanlarda Rusya'nın ve Avusturya'nın teşvikiyle Karadağ'da ayaklanma başladı Ancak Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa komutasındaki birlikler ayaklanmayı bastırdı

Rusya'nın ve Fransa'nın baskıları sonucu 8 Eylül 1862 tarihinde imzalanan İstanbul Protokolü ile Belgrad kalesinin iç kesimleri Osmanlılara kalacak, dış bölgeleri ise Sırplara bırakılacaktı


MISIR SEYAHATİ

Sultan Birinci Abdülaziz Mısır seyahatine çıkmaya karar vermişti 3 Nisan 1863 günü Feyz-i Cihad Vapuru ile İstanbul'dan ayrıldı Yanında yeğenleri Şehzade Murat, Şehzade Abdülhamid ve Şehzade Mehmed Reşad da bulunuyordu Mısır'da halk padişaha çılgın sevgi gösterilerinde bulundu Yavuz Sultan Selim'den bu yana hiçbir Osmanoğlu Mısır'a ayak basmamıştı

Mısır'a önem veren Abdülaziz sonraki yıllarda da Mısırla ilgili yeni düzenlemelerde bulundu Mısır Valileri 2 Haziran 1866 gününden itibaren "Hıdiv" ünvanıyla anılmaya başlandı



ROMANYA SORUNU

İmzalanan Paris Antlaşması'nda belirtilen maddeye göre Eflak ve Boğdan Beyliği iç işlerinde bağımsızdılar 1862'de Bükreş'te toplanan Eflak ve Boğdan ortak Meclisi Romanya'nın birliğini sağladılar Romanya prensinin güvesizlik oyu alamamasından sonra olaylar büyüdü ve Romanya'daki kargaşa bitmedi 1866 yılında Romanya birliği ve Romanya Prensi Charles'ın prensliği kabul edildi


GİRİT SORUNU

18 yüzyıl sonlarında başlayan Girit sorunu 19 Yüzyıl boyunca devam etmiş, Girit'te yaşayan Rumlar her fırsatta ayaklanmışlardı Sultan Abdülaziz döneminde de adada isyan çıktı Osmanlı Devleti sorunu hem askeri, hem de idari açıdan çözmek için girişimlerde bulundu Ancak Yunanistan'a ilhaktan (Enosis) başka bir düşünceleri olmayan Giritli Rumlara karşı başarı sağlanamadı (2 Eylül 1866)

Girit'e gönderilen Sadrazam Mehmed Emin Ali Paşa, 6 Ekim 1867'de adanın yeni statüsünü belirlemek için bir ferman yayınlattı Bu fermanla Girit'e yeni bir idare şekli getiriliyordu Sivil yönetim padişahça atanan yeni valiye, Askeri idare ise komutana veriliyor, atanan valinin biri müslüman diğeri hıristiyan iki yardımcısı olacaktı Gümrük vergisi hariç diğer vergilerden ada muaf olacak, iki resmi dili olacaktı Karma meclis tarım, bayındırlık, ticaret ve endüstri işlerini planlayacaktı



BELGRAD'IN ELDEN ÇIKMASI

Paris Antlaşması'ndan sonra Sırplar düşmaca davranışlar sergiliyor, Müslümanlar ve Sırplar arasında çarpışmalar oluyordu 1862'de varılan mutabakata göre Belgrad kalesi Osmanlılarda kalmış, Sırplar ise Belgrad yakınlarındaki Sokod ve Owitza kalelerine hakim olmuşlardı Sırplar Avrupalı devletlere güvenerek Belgrad'ı da istediler Yeni bir savaşa girmek istemeyen Osmanlı Devleti, Kanuni Sultan Süleyman tarafından alınan Belgrad'ı 10 Nisan 1867'de Sırbistan'a teslim etti

AVRUPA SEYAHATİ


Sultan Abdülaziz ülke dışına çıkıp, Avrupa Başkentlerini ziyaret eden ilk padişahtır Zira o tarihe kadar bir Osmanlı hükümdarının yabancı bir ülkeyi resmi veya gayri resmi şekilde ziyaret etmesi asla görülmemişti

Sultan Abdülaziz'in 21 Haziran 1867 günü İstanbul'dan hareketinden, 7 Ağustos 1867 günü İstanbul'a dönüşüne kadar bir ay on altı gün süren bu Avrupa seyahati, bilhassa Rusya ile müttefik şekilde hareket eden Fransa'ya, Balkanlardaki Türk siyasetini açıklamak ve yeni bir Rus savaşını önlemek amacıyla düzenlendi



BOSNA HERSEK VE BULGAR İSYANI

1875 Yılında Bosna-Hersek'te de ayaklanma çıktı Bu bölgedeki ayaklanmaya müdahale eden Avrupalı devletler bazı reformlar yapılmasını istediler Hazırlanan reform paketi Bulgaristan'da ayaklanma başladığı için uygulanamadan rafa kaldırıldı Bulgaristan'ın amacı tam bağımsız bir devlet olabilmekti Ayaklanan Bulgar çetelerine destek veren Avrupalılar kendi çıkarlarına uygun bir nokta bulamadıkları için Bulgaristan sorunu da askıda kaldı


ISLAHATLARI

Abdülaziz döneminde, Abdülmecid döneminde başlayan yenilik hareketleri sürdürüldü Yeni bir vilayet teşkilatlanmasına geçildi Kadılık Kurumu daha sıkı denetim altına alınarak 1 Nisan 1868 Şura-yı Devlet ve 1870 yılı içerisinde de Divan-ı Muhasebat kuruldu (Danıştay ve Sayıştay) Ayrıca eğitim, ulaşım ve bankacılık konularında çeşitli düzenlemeler yapıldı

Sultan Abdülaziz döneminde donanmanın modernleştirilmesine de çalışıldı 1875 yılına doğru Türk donanmasında 816 top taşıyan 21 zırhlı ve 173 yardımcı gemi vardı Türk Bahriyesinde 50000 efrad, 700 subay, 208 yüksek rütbeli subay, 11 Tümamiral, 6 Koramiral ve üç Oramiral vardı Bu görüntüsüyle İngiltere ve Fransa'dan sonra dünyanın üçüncü büyük donanması haline gelmişti

Sultan Abdülaziz 14 sene 11 ay beş gün tahtta kalmıştır Bu süre içerisinde meşrutiyet fikrine başta sıcak baksa da, sonraları değişip bu fikri savunanlara karşı zor kullanacaktırDönemin aydınlarından Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa ile padişahlığının ilk dönemlerinde sıcak ilişkiler kurduysa da Namık Kemal'i Vatan Yahut Silistre piyesinden sonra Kıbrıs'a sürgün edecek kadar sertleşmiştir Ülkede meşruti yönetimin gelmesini isteyenlerin yarattığı bu özgürlük havası içerisinde Abdülaziz'in tahttan indirilmesi konusunda kamuoyu oluşturuldu Mithat Paşa'nın kışkırtmaları sonucu üniversite öğrencileri 10 Mayıs 1876 tarihinde bir protesto yürüyüşü düzenlediler Bundan bir süre sonra, 30 Mayıs 1876 salı günü sabaha doğru saray Hüseyin Avni Paşa komutasındaki askerlerce basılmış ve Sultan Abdülaziz kansız şekilde tahttan indirilmiştir

Sultan Abdülaziz'in tahtan indirildikten dört gün sonra, hapis hayatı yaşadığı Feriye Sarayında sakalını düzeltmek için istediği söylenen makasla bileklerini keserek intihar ettiği söylense de öldürülmüş olabileceğine dair kanıtlar da vardır (4 Haziran 1876)


MİMARİ ESERLER


Hemen hemen tüm Osmanlı padişahları gibi Sultan Abdülaziz'de, mimari konuda çalışmalar yapılmasını destekledi

Mısır seyahatinden önce yaptırdığı Harbiye binası,
Aksaray Valide Camii,
Sadabad Camii,
Maçka sırtlarında Aziziye Camii,
Yine Konya'da Aziziye Camii,
Beylerbeyi Sarayı ve Çırağan Sarayı onun döneminde inşa edildi




ABDÜLAZİZ


Abdülaziz devrinde Osmanlı sınırları
_
_

Alıntı Yaparak Cevapla

ABDÜLAZîZ HAN ve Dönemi

Eski 01-03-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

ABDÜLAZîZ HAN ve Dönemi



ABDÜLAZîZ HAN
ve Dönemi


Osmânlı pâdişâhlarının otuzikincisi ve islâm halîfelerinin doksanyedincisidir Sultân ikinci Mahmûdun ikinci oğludur 1245 [m 1830] de tevellüd edip 25 Hazîran 1277 [m 1860] de halîfe oldu 1293 [m 1876] de Dolmabağçe serâyından alınıp, Topkapı serâyına habs edildi Beş gün sonra Midhat pâşa ve serasker [savunma bakanı] Hüseyn Avnî pâşa, Süleymân pâşa ve arkadaşları tarafından, Feriyye serâyında Kurân-ı kerîm okurken bilek damarları kesdirilerek şehîd edildiği, sultân Vahîdeddînin baş kâtibi, Alî Fuad beğin hâtıralarında yazılıdır "rahmetullahi teâlâ aleyh" Ferıyye serâyı, Beşiktaş ile Ortaköy arasında, Galata-serây lisesinin orta kısmı olan yalıdır Sultân Mahmûd türbesindedir Sultân Murâd, bu işkenceli ölümü işitince, korkudan aklı bozuldu






(Belgelerle Türk târîhi dergisi)nin 1967 Kasım ve 2 sayılı nüshasında diyor ki: İstanbul üniversitesine bağlı kıymetli eserler arasında, İbnül-Emîn Mahmûd Kemâl beğin [3310] numaralı defterinde, sultân Abdüliazîz hânın annesi Pertevniyâl vâlide sultânın söyleyip yazdırdığı (Sergüzeşt-nâme) vardır Yıldız evrâkı arasında görülüp, İbnül-Emîn Ahmed Tevfîk beğin, 1336 [m 1918] de sûretini çıkardığı bu sergüzeştnâmede Pertevniyâl sultân diyor ki: 1293 [m 1876] senesi, Cemâzil-evvelin yedinci [30 Mayıs] günü, sabâha karşı sâat sekizde, vâlide sultânı yatakdan kaldırıyorlar Sultân, oğlu Abdüliazîz hânı uyandırıyor Halîfe, (Anne bunu bana kim yapdı? Beni sultân Selîme mi döndürecekler? Ben kime ne etdim?) diyor



Vâlide sultân (Avnî pâşa etdi) diyor (Yalnız Avnî etmedi Rüşdü pâşa ile Ahmed ve Midhat pâşalar da, bu işe dâhil Ben bu felâketi otuz kırk defa rüyâmda gördüm Bundan sonra, Cebrâîl gökden inse, devlet reîsi olmam Cenâb-ı Hakkın takdîri böyle imiş) diyor 30 Mayıs 1876 Salı günü kayıkla Topkapı serâyına götürülüp, üçüncü Selîm hânın şehîd edildiği odada, habs olunuyor Çorba gönderiyorlar Kalfa (Kaşıksız, efendimizin önüne nasıl koyayım?) diyor Bir kırık tahta kaşık veriyorlar Halîfe, biraz içiyor Abdest almak için, nalın aratıyor (İzn yok) diyerek vermiyorlar Abdesthâneye yalın ayak giriyor Üç gün kuru tahta üstünde aç, susuz bırakılıyor Kayıkda yağmurdan ıslanmış olan elbisesini çıkarmak için gecelik istiyor (İrâde yokdur) diyerek vermiyorlar Sultân Murâda tebrîknâme ve acıklı mektûblar gönderip yalvarıyor Dördüncü gün, (2 Hazîran sabâhı) sultân Murâdın irâdesi ile diyerek, Ferıyye serâyına götürüyorlar İçeri hızlı girdiği için, bir süngülü asker, göğsünden itiyor (Annem nerede?) diyor Annesi koşup gelerek, yukarı çıkarıyor



Askerlerin saygısızca konuşdurulduğunu görünce, (Aman anneciğim Bunlar beni öldürecekler) diyerek ağlıyor İki gün sonra, eski, yırtık eşyâ gönderiyorlar Askerler, ikide bir, kılıcını isteriz diye hücûm ediyor Vermiyor ise de, Vâlide sultân, gizlice vermek zorunda kalıyor 4 Hazîran sabâhı Vâlide sultân içeri gelip, kapının açık olduğunu ve halîfenin kanlar içinde yatdığını görünce, feryâd ediyor Halîfe, ellerini, annesinin göğsü üzerine koyup (Allah, Allah) diyor Gelenler, Vâlide sultânı başka odaya götürüyor, kulağındaki küpeleri ve yüzüğünü çekip alıyorlar Halîfeyi eski bir perdeye sarıp, Ortaköy karakoluna götürüyorlar Cân çekişirken Rüşdü, Midhat ve Avnî pâşalar ve yardakçıları gelip, (Bizi azl et!) diyerek alay ediyorlar Vâlide sultân, (Arslanım şehîd oldu Beni de şehîd etsinler) diye feryâd ediyor Asker gelip, (Sultân Murâd irâde etdi Seni Beğlerbeği serâyına götüreceğiz) diyorlar Vâlide sultân, (Benim yerim, Yeni-serâydır) diyor



Vâlide sultânın kollarından çekip yalın ayak, yaşmaksız ve ferâcesiz karakola götürüp, pâşalara seyr etdiriyorlar Halîfenin zevcelerinden Tıryal hânım efendi gelip, (Cânım, Allah rızâsı için nâmûsu ile oynamayın Hiç olmazsa araba ile götürünüz) diyor Pâşalar, başarılarından pek keyfli kahkaha atmakdadırlar Tıryal hânımın arabasına bindirilerek yeni-serâya (Topkapı serâyına) götürülüyor Başka araba ile Tiryal hânımı da, zorla oraya götürüyorlar Üç gün sonra kızlar ağası Topkapı serâyına geliyor İki sultânın ayrı odalarda baygın yatdıklarını görüyor Altı gece sonra, odalarına birer kandil gönderiliyor Otuzsekiz gün sonra Ferıyye serâyına götürülüyorlar Kapı ve pencereleri çivileniyor Sekiz gün Vâlide sultâna eziyyet ederek (Mallarının yerini bildir) diyorlar Dokuzuncu gün, pencereler açılıyor 31 Ağustos 1876 da beşinci Murâd tahtdan indirilip, Dolmabağçe serâyından Çırağân serâyına götürülüyor Sultân Abdülhamîd hân tahta çıkınca, işkencelerden kurtulup, râhata kavuşuyorlar Sultânlara yapılan işkencelerin, sultân Murâdın emri ile olduğunu söylerlerdi Hâlbuki sultân Murâdın birşeyden haberi yokdu Sultân Abdülazîzin tebrîklerini ve yalvarmalarını pâşalar sultân Murâda göstermiyor Sultân adına kendileri cevâb yazıp aldatdıkları, [m 1959] târîhli askerî târîh mecmûasında uzun yazılıdır


[m 1967] de İstanbulda basılmış olan TYılmaz Öztunanın (Türkiye târîhi)nin onikinci cildinde özetle diyor ki: (Sultân Abdülazîzin hal edilmesi, birkaç ahlâksız veyâ sâfdil devlet adamının, şahsî ihtirâsları uğruna oldu Bunların başında, eski sadr-ı azam Hüseyn Avnî pâşa geliyordu Kurmaylıkdan yetişmiş, üç defa serasker olmuşdu Bir uşağın oğlu idi (Kînim dînimdir) diyen kindâr adamlardan biri idi Mason Fuâd pâşanın yetişdirmesi idi Meziyyetsizliklerinden, kötülüklerinden dolayı azl olunur, sonra entrikalarla yine bir makâm kapardı Mahmûd Nedîm pâşa tarafından azl edilip sürüldüğü ve rütbesi ve nişânları alındığı için, pâdişâha kin bağladı Sultânı tahtından indirmeğe ve öldürmeğe karâr verdi Londraya gidip, ingilizlerle bu işi plânlaşdırdı Fâcianın ikinci adamı Midhat pâşanın batı kültürü olmadığı gibi, din bilgisi de yokdu Tuna ve Bağdâd vâlîliklerinde yapdığı işler, Avrupa basınında alkışlanmış, bilhâssa ingilizler tarafından şımartılmışdır


Hislerine kapılan, acele ve yanlış karârlar veren, bu yüzden iyi iş görmeğe müsâid olmıyan bir adamdı Âli pâşa gibi, ölünciye kadar sadâretde kalacağını umarken, iki ay içinde azl edilmesini, gurûruna yidirememiş, hükmdâra düşmân olmuşdur İçki masalarında, devlete âid karârlar alırdı İngilteredeki parlamento idâresini aynen alırsa, Türkiyenin aynen İngiltere olacağını sanırdı Böyle bir idâreyi yürütecek tek şahsın, kendisi olacağına inanırdı Midhat pâşanın, meşrûtiyyeti tesîs edebilmek için hal işine karışdığını ileri sürmek, gerçeğe hiç de uymamakdadır Avnî pâşa, hal projesini Midhat ve Şirvânîzâde Muhammed Rüşdü pâşalara, sonra zemânın sadr-ı azamı mütercim Rüşdü pâşaya açdı Şirvânîzâdeden yüz bulamayınca, onu Tâife sürdürdü ve orada zehrletdi Midhat pâşa, sadr-ı azam Mahmûd Nedîm pâşanın, kendisini merkezden uzaklaşdıracağını vehm ederek, hal işine karışmışdır denilebilir Hal işine Midhat pâşanın emri ile, uydurma fetvâ veren şeyh-ul-islâm Hasen Hayrullah efendi de, bu makâmından, önce azl edilmiş, bu yüzden sultâna kin bağlamışdı Sultân Abdülazîz, bunun için, (O, serâyda iken, müfsid imâm denirdi Rüşdü pâşanın tavsıyesi ile şeyh-ul-islâm yapdık, Allah vere de, bir halt etmese) demişdir
Sultân Abdülazîzin halinin bir vatanperverlik olacağına inanan tek adam, harb okulu nâzırı [kumandanı] Süleymân pâşa idi Yirmibeş Mayıs gecesi, Redîf ve Süleymân pâşalar, Avnî pâşanın Kuzguncukdaki evinde toplanarak, üçyüz (300) harbiye talebesinin Dolmabağçe serâyını kuşatmasına karâr verdiler Talebeye, Sultânı korumak için gidiyoruz denildi


Avnî pâşa sultânı öldürmeği çokdan plânlamış ve nihâyet bu cinâyeti işlemişdir Uzun zemân serâyda casûsu olan, ikinci mâbeynci Fahri beği bu işde kullandı Cezâyirli Mustafâ pehlüvânı ve Yozgadlı pehlüvân Mustafâ çavuşu ve Boyabatlı hâcı Mehmed pehlüvânı Feriyye serâyına bağçıvan yapdılar Fahri beğle bu pehlüvânlar, odaya girip, uzun döğüşmeden sonra bileklerini kesip pencereden bağçeye kaçdılar Avnî pâşa, çığlık seslerini duyarduymaz, Kuzguncukdaki yalısından, kayıkla, hemen Ferıyyeye geldi Ölüm raporunu imzâlamak istemiyen iki doktordan birini, Avnî pâşa hemen Trablusgarba sürdü İkincisi olan Ömer beğin apoletlerini [formalarını] hemen orada sökmüşdür 1293 [m 1876] Hazîranın 4 cü günü sabâhı, sultân Abdülazîzin Ortaköy sâhilinde Ferıyye serâyındaki odasından garîb sesler gelmeğe başladı Sâat dokuz buçukda odaya girenler, eski hâkanı kanlar içinde buldular Ertesi gün yayınlanan hükümet teblîği, şöyle diyordu: (Sultân Abdülazîz sakalını düzeltmek üzere istediği küçük makasla her iki bileğinin damarlarını açarak intihâr etmişdir



Serasker Avnî pâşa cesedi karakola nakl etdirmişdir) Bu teblîğ ve ekli tabîb raporu, hiç kimseyi inandıramadı Doktorlara yalnız bilekler gösterilmişdir Avnî pâşa, birkaç sene önce de, sultân Abdülazîzi zehrlemeğe teşebbüs etmişdi Midhat pâşa, ölümü işitince, (Hâkanın muhâfazası pek müşkil ve tehlükeli olduğundan, bu vech ile vefâtı pek iyi oldu) demişdir Mâliye nâzırı Yûsüf pâşa ise, (Melûn herif [Avnî pâşa] pâdişâhın başını yidi İnşâallah yakında o kâtil de katl edilir) demişdir Sadr-ı azam mütercim Rüşdü pâşa da, (Naşı karakola çıkardıkları zemân canlı imiş Hekimler de, canlı olduğunu tasdîk eylediler) demişdir Üç pehlüvâna yüzer altın mâaş bağlanarak, sırrı ifşâ etmeleri önlendi Sultân Abdülazîzin naşını yıkayan sekiz imâm, Yıldız muhâkemesinde, sultânın iki dişi kırılmış, sakalının sol tarafı yolunmuş, sol memesi altında büyük bir çürük vardı demişlerdir Pehlüvânlar da, yapdıklarını sonradan itirâf etmişlerdir



İntihâr edecek şahsın her iki bileğinin damarlarını birlikde kesemiyeceği de tıp ilminde meydândadır İsmail Hami Danişmend 5 ciltlik İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi adlı kitabında Sultanın ölüm sebebinin intihar olmayıp, cinayet olduğunu 31 delil ile izah etmektedir Hüseyn Avnî pâşa, sultân Abdülazîzin hal edileceğini birkaç sene önce Londrada İngiliz nâzırlarına söylemek cesâret ve hiyânetinde de bulunmuşdu Bunun için, (Encyclopaedia Britannica) intihâr tezini ileri sürmekdedir Son çıkan, (Grand Larousse) ise, öldürüldüğünü yazmakdadır 1940 târîhli (Larousse illustre)de, (fut assassiné en 1876= 1876 da katl edildi) yazılıdır 5 Hazîran günü cenâzesi büyük merâsimle kaldırıldı Topkapı serâyında yıkandı Pederi sultân ikinci Mahmûd hânın Çenberlitaşdaki türbesine defn edildi


Süleymân pâşa, bu inkılâbın meşrûtiyyet için yapıldığını söyleyince, Avnî pâşa, sen sus! Asker siyâsete karışmaz demişdir Hâlbuki, kendisi, askeri çokdan siyâsete karışdırmış Balkanlarda felâketli hâdiselerin patlak vermesine sebeb olmuşdu Nitekim, 2 Temmuzda Sırb ve Karadağ prenslikleri isyân etdi Balkanlar karışdı 24 Nisan 1296 [m 1877] de Rusyanın arabulucu teklîfi red edilerek, 93 harbi başladı Hemen müşîr yapılan Süleymân pâşa, Şıpka geçidini ruslara kapdırınca, mağlûbiyyete sebeb oldu Plevnede üç kerre zafer kazanarak gâzî ünvânını alan Osmân pâşayı kıskandı Maçka meydân muharebelerini de gayb ederek, Edirneye kadar kaçdı Böylece, Edirne de, harâb oldu Ruslar Ayastefanosa [Yeşilköye] kadar geldi İngilizler, bu mağlûbiyyeti fırsat bilerek, 20 Mayıs 1878 de, İstanbulda Alî Süâvî vakasını çıkarıp, ikinci Abdülhamîd hânı devirmek, hilâfeti lağv etmek istedi ise de, muvaffak olamadı Alî Süâvî mason idi Karısı ingiliz idi (Yeni Türkiye târîhi) diyor ki, (İkinci Abdülhamîd hânın diplomasisi [Aklı ve zekâsı] olmasaydı, 93 harbinin zararları dahâ büyük olacakdı) Süleymân pâşa, sefîh ve zelîl bir hayât sürerek, 1309 [m 1891] de Bağdâdda öldü


Abdülazîz hânı şehîd etdiren pâşalar, başarılarının zevki içinde, Midhât pâşanın Bâyeziddeki konağında, 15 Hazîran gecesi toplanmışlardı Odaya giren erkân-ı harb kolağası, 26 yaşındaki, Hasen beğ, Avnî pâşayı ve sonra hâriciyye nâzırı Râşid pâşayı vurup öldürüyor Midhat pâşayı kovalıyor ise de, pâşa mutbaha kaçıp, aşçının dolabına saklanıp, ölümden kurtuluyor Yaralı yakalanan Hasen beğ, ertesi gün Bâyezîd meydânında şehîd ediliyor Edirnekapıdan Topkapıya giderken, sağ köşede, parmaklıklı mezârının büyük taşında (Ümerâ ve guzât-i çerâkiseden İsmâîl beğin oğlu olup, Harb okulunu bitirip, kolağası rütbesinde iken, genç yaşında, velînimeti uğrunda fedây-i cân eden, Çerkes Hasen beğin kabridir) yazılıdır Sultân Abdülazîz hân, Çerkes Hasen beğin eniştesi idi Halîfenin fecî şeklde şehîd edildiğini ve annesi Pertevniyâl sultâna çok çirkin işkenceler yapıldığını işiten sultân Murâdın üzüntüden ve bu felâket yolunun sonunu düşünmekden aklı bozuldu


Sultân Abdülazîz hân, onbeş senelik saltanat zemânını Dolmabağçe serâyında geçirdi Bu serâyda iken hal edildi Beşinci Murâd da üç aylık saltanatını bu serâyda geçirdi İkinci Abdülhamîd hân, bu serâyda yedi ay oturdukdan sonra, Yıldız kasrlarına yerleşdi Sonra Yıldız serâyını yapdı Sultân Muhammed Reşâd da, Dolmabağçe serâyında oturdu


Sultân Abdülazîz hân, [1278] de yeni askerî elbiseleri kabûl etdi [1279] da posta pulu kullanıldı [1286] da Süveyş kanalı açıldı [1288] de İstanbulda tramvay işletilmeğe başladı [1292] de Galata tüneli yapıldı ve askerî rüşdiyye mektebleri açıldı [1279] da Osmânlı bankası açıldı [1280] de sâhillere deniz feneri konuldu ve devlet şûrâsı [Danıştay] kuruldu [1284] de sultânî mektebleri [liseler] açıldı [1285] de Sanâyi mektebleri açıldı [1286] da Fransa imperatöriçesi İstanbulu ziyâret etdi [1287] de Avusturya imperatörü, sultân Abdülazîzi ziyârete geldi [1287] de şark demir yolları yapıldı [1287] de tıbbiyye-i mülkiyye açıldı ve orman ve maden mektebleri açıldı ve Eski serây dış kapısı, yanî üniversitenin Bâyezîd meydânına açılan giriş kapısı yapıldı [1288] de itfâiyye alayı teşkîl edildi [1289] da seyyâr havz yapıldı ve Dârüşşefeka lisesi açıldı [1290] da Îrân şâhı, sultân Abdülazîzi ziyârete geldi ve İzmit demir yolu yapıldı


Abdülaziz Han, güçlü kuvvetli, ata sporlarından güreşe, ciride, ava meraklı, kahraman yapılı bir hükümdardı Halk kendisini sevmekte, ikinci bir Yavuz olarak görmekteydi Üzerinde durduğu en mühim mesele ordu ve donanmanın yeniden tanzim edilmesi, yeni usullere göre tekamül ettirilmesiydi Avrupadan elde edilen kredilerin pek çoğu bu sahada sarf edildi Donanma, dünyanın sayılı donanmalarından birisi oldu Nizamiye, ihtiyat, redif ve müstahfız adıyla 700000i aşkın askeri bir kuvvet hazırladı Bunların top ve tüfek ihtiyaçları için de modern tesisler kurdurdu


Sultan Abdülaziz Han, zeki, anlayışlı ve dünya siyasetine vakıf olduğu için saltanatının ikinci yılında (1863) Mısırı ziyaret etti Kalabalık bir heyetle beraber, Mısıra yapılan bu gezi çok gösterişli oldu Yavuz Sultan Selimden sonra Mısıra gelen ilk Osmanlı sultanına halk çılgınca sevgi gösterilerinde bulundu Sultan Abdülaziz, Kahireyi at üstünde dolaştı Bu seyahat Mısır halkının Hilafet makamına olan bağlılığının güçlenmesini sağladı


1867 yılında Pariste açılan büyük bir sergiyi görmek için imparator Napolyonun davetini kabul ederek Fransaya gitti Oradan, İngiltere, Belçika, Almanya, Avusturya, Macaristan yoluyla memlekete döndü Bu seyahatlerinde Fransa imparatoru Üçüncü Napolyon, İngiltere Kraliçesi Victoria, Belçika Kralı İkinci Leopold, Prusya Kralı Birinci Wilhelm, Avusturya İmparatoru ve Macaristan Kralı Birinci Fransuva-Josef, Romanya Prensi Birinci Karol ile görüştü Sekiz ülkeye gitti Beş hükümdarla görüştü


Balkanlarda Rusya ve diğer devletlerin desteklemesi ile çıkan isyanlar, devrinin en mühim hadiselerindendir Rumeli ve Giritteki gayri müslim halkın ayaklanmaları devletin başına büyük gaileler açtı Karadağ, Sırp, Bulgar ve Girit isyanları ile hükümet hem nüfuz, hem de mali bakımdan kayıplara uğradı Karadağa yapılan savaşlar kazanılarak bu mesele bir müddet için kapandı Sırbistanda bazı kalelerdeki askerlerin geri çekilmesi ile anlaşma yapıldı Giritteki isyan, başarılı bir askeri harekat ile bastırıldı


Mahmud Nedim Paşanın sadareti, hem dışta hem de içte devletin itibarının sarsılmasına sebeb oldu Tarafdarı olduğu Rus Sefiri İgnatiyefin tavsiyeleri ile hareket eden Mahmud Nedim Paşa, aldığı kararlarla Avrupa devletlerinin tepkisini çekti Bilhassa devletin senelik ödediği borcunu beş sene müddetle ödenmeyeceğini bildirmesi üzerine Avrupada Osmanlılar aleyhine gösteriler yapılmasına yol açtı Zaten Rusyanın da istediği buydu Nitekim, Ruslar bu karışıklıktan faydalanarak Balkanlarda Panislavizm propagandasını yaygınlaştırıp büyük huzursuzluklar çıkardılar 1875 yazında Bosna-Hersekte isyanlar çıktı Bunu Rusyanın teşviki ile 1876da Sırbistanın Osmanlı Devletine savaş ilanı takip etti Osmanlı Devleti sıkıntılar içinde olmasına rağmen Sırbistanı kısa sürede mağlub etti Ardından Bulgaristanda karışıklıklar çıktı ise de mahalli kuvvetlerle bastırıldı


Abdülazîz hân, kardeşi gibi, memleketin idâresini Alî ve Füâd pâşanın ve bunların yetişdirdiği masonların ellerine bırakdı Bunlar da, İngilizin siyâsetine göre hareket etdiler Dağıstanlı şeyh Şâmil, yirmi sene ruslarla kahramanca cihâd yaparak, ordularını perişân ederken, seyrci kaldılar Bu mücâhidin 1283 [m 1866] de esîr düşmesine sebeb oldular Rusların 1290 [m 1873] de, Semerkand, Buhâra ve Hiveyi işgâl etmelerine de sebeb oldular Ömrlerini Avrupada geçirdiler Memleketde kaldıkları zemân, Tanzîmât fermânındaki mason plânlarının tatbîk edilmeleri için çalışdılar Bu hiyânetlerinin sebebi mesûlü elbette Halîfenin gafleti idi Bu gafletinin netîcesinde, masonlar ve onlara aldananlar tarafından şehîd edildi


Sultân Abdülazîz, Çırağan ve Beğlerbeği serâylarını yapdırdı Muhtelif yerlerde de kasrlar yapdırdı Beykoz kasrı bunlardandır Çırâğân yalısını ilk olarak Nevşehrli Dâmâd İbrâhîm pâşa yapdırdı Sonra üçüncü Selîm hânın hemşîresi Beyhân sultân tarafından yeniden yapıldı Ahşâb ve çok zînetli idi Sultân, bunu, kardeşi sultân Selîme satdı Sonra, ikinci Mahmûd hân, 1252 [m 1836] de yıkdırarak ahşâb serây yapdı Sultân Abdülmecîd hân bu serâyda oturdu 1271 [m 1855] de yıkdırdı 1288 [m 1871] de Abdülazîz hân, son muhteşem serâyı dört milyon liraya yapdırdı


Beğlerbeği serâyının yerinde, tepede birinci Ahmed hânın (Şevk-âbâd) kasrı vardı Sâhil serâyını ikinci Mahmûd hân ahşâb yapdırdı Moltekeyi burada kabûl eylediği zemân, çubuk içiyordu Abdülmecîd hân, 1249 [m 1833] de bu serâyda merâsimle hatm-i şerîf indirmişdi Sultân Abdülazîz hân, 1282 [m 1865] de, bu ahşâb serâyı yıkdırıp yerine mermerden muhteşem serâyı yapdırdı Sultân, 1865 Nisânının yirmibirinci Cuma günü serâya yerleşdi Yaz mevsimlerini burada geçirirdi Balkan harbi bozgununda, Enver ve Talât pâşalar, ikinci Abdülhamîd hânı "rahime-hullahü teâlâ" Selânikden (Lorley) Alman vapuru ile İstanbula getirtip, Beğlerbeği serâyına koydular Boğaziçi tarafında, alt katda, arka tarafda, bir odada yerleşip, yetmişaltı yaşında iken, zâtürrie hastalığından vefât etdiği, 10 Şubat 1336 [m 1918] gününe kadar, burada yaşadı

Kaynak: http://membreslycosfr/ecdad/osmanli/padi$ahlar/31_AbdulAzizHanphp

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.