|  | Edebi Akımlar |  | 
|  04-28-2009 | #1 | 
| 
Şengül Şirin   |   Edebi AkımlarEdebiyat, resim, müzik, heykel… gibi değişik sanat dallarıyla ilgili olarak ortaya çıkan, belirli bir görüş ve anlayışı ifade eden sisteme “akım” denir  Kimi zaman aynı akımın hem edebiyatı hem de başka sanat dallarını etkilediği olmuştur, öyleyse akımların etkisi belli bir sanat dalıyla sınırlı olmamaktadır  Edebi akımların oluşmasında; — Toplumsal yapıdaki gelişme ve değişmeler — Siyasal yönetim özellikleri — O dönemdeki felsefi anlayışlar — Sanatçıların değişiklik istekleri başlıca etkenlerdir  Bu etkenler özellikle 20  yüzyıla kadar ortaya çıkan edebiyat akımları üzerinde etkili olmuştur  20  yüzyılda etkili olan edebiyat akımlarında daha çok “sanatçıların değişiklik istekleri” rol oynamıştır  Her edebiyat akımı ya bir öncekine tepki olarak doğmuştur ya da önceki akımın uzantısı mahiyetindedir  Bu yönden düşünüldüğünde kimi akımlar arasında büyük farklılık, kimileri arasında da benzerlikler vardır   Tüm Edebi Akımlar: 
 | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Edebi Akımlar |  | 
|  09-05-2009 | #2 | 
| 
[KAPLAN]
 |   Cevap : Edebi AkımlarBelli bir tarihsel süreçte edebiyatı, tür ve yazarın milliyeti bakımından herhangi bir ayrım olmadan şekilsel ve içeriksel olarak etkileyen belli üslup, duygu ve düşünce dizisidir  Edebi akımlarının gelişimine bakıldığında, bu akımların salt yazına özgü olmadığı genel, bir sanat akımı olarak başlayıp geliştikleri görülür  Üstelik hemen hepsi, genelde doğdukları çağın toplumsal yapısının, bu yapıya bağlı düşünüş biçiminin, ideolojinin ürünüdürler  Çağın felsefesinin sanat üzerindeki etkisi akım olarak ortaya çıkar ve bütün sanat türlerinde ortak özellikler çevresinde gelişir   Rauf Mutluay’ın tanımı bu açıdan önemlidir: "    Toplumsal düzenin ve onun değişiminin bir gereği olarak, dünya görüşü ve sanat anlayışı bakımından birleşen kişilerin, eserleriyle ortaya koydukları ve sürdürdükleri ilkelerin toplamından doğan tutarlılığa bir edebiyat akımı denir  " Dünyada Belli Başlı Edebi Akımlar Klasizm Edebiyatta eski Yunan ve Roma sanatını temel alan tarihselci yaklaşım ve estetik tutumdur  Yeniden doğuş diye adlandırılan Rönesans döneminde gelişmiştir  Bu akımın izleri bir önceki dönemde Rebelais ve Montaigne’de, hatta Aristoteles’tedir  Klasizmin temel öğeleri kendi içinde soyluluk, akılcılık, uyum, açıklık, sınırlılık, evrensellik, idealizm, denge, ölçülülük, güzellik, görkemliliktir  Yani bir eserin klasik sayılabilmesi için bu özellikleri barındırması gerekmektedir  Kısaca klasik bir eser, bir üslubun en yetkin ve en uyumlu ifadesini bulduğu eserdir  Klasizm temellerini Rönesans aristokrasisinden alır  Klasizm bir bakıma aristokrasinin akımıdır  Romantizm (Coşumculuk) Kelime anlamı: romantik ortam/durum veya bir kişiye karşı hissedilen duygusal eğilim  Edebi akım olarak romantizm, 18  yüzyılın sonunda başlar ve 19  yüzyılın ortalarına kadar sürer  Kendisinden önceki klasizme bir tepki olarak ortaya çıkmıştır  Önce ön-romantizm dönemi denilen gelişmeler yaşanmıştır  Bu gelişmelerin en önemlisi, halkın beğenisinin klasizmin görkemli, katı, soylu, idealize edilmiş ve yüce anlatım biçiminden, daha yalın ve içten ve doğal anlatım biçimlerine kaymış olmasıydı  Romantizm, klasizmin düzenlilik, uyumluluk, dengelilik, akılcılık ve idealleştirme gibi özelliklerine bir başkaldırı niteliğindedir  Romantizm, doğduğu çağın akılcılığı ve maddeciliğine tepki olarak bireye, öznelliğe, akıl dışılığa, düş gücüne, kişiselliğe, kendiliğindenciliğe ve aşkınlığa, yani sınırları zorlayıp geçmeye önem verir  Tarihsel olarak bu dönemde gelişen orta soylu sınıfın, yani burjuvazinin duygu, düşünce ve yaşam tarzını ön plana çıkarır  Soyluların zarif sanat biçimlerini yapay ve aşırı incelikli bulan bu yeni sınıf, duygusal açıdan kendisine yakın hissettiği daha gerçekçi sanat biçimlerinden yanaydı  Böylece romantizm gelişme ve yaygınlaşma şansı buldu  Romantizmin en önemli habercisi Fransız filozof ve yazar Jean Jacques Rousseau’dur  Ama İngiliz yazarlar William Wordsworth ve Samuel Taylor Coleridge’nin 1790 yılında birlikte yayınladığı Lirik Balatlar adlı eser romantizmin bildirgesi sayılır  Yine İngiltere’de William Blake, Almanya’da Friedrich Hölderlin, Johann Wolfgang von Goethe, Jean Paul, Novalis, Fransa’da Chateaubriand ve Madame de Stael romantizmin ilk temsilcileridir  Victor Hugo, Alphonse de Lamartine, Alfred de Vigny, Nodier, Soumet, Deschamp, Alfred de Musset romantik akımın önemli yazarlarıdır  Parnasizm (Sanat Sanat İçindir) Adını, Louis Xavier de Richard ile Catulle Mendes’in hazırlayıp Alphonse Lemerre’in bastığı Le Parnasse Contemporain (Çağdaş Parnasçılık) adlı eserden alan edebi akım  Klasizm, romantizm ve realizmin bütününe tepkili bir akımdır  1830’lu yıllarda ortaya çıkmıştır  Temel kuramı "sanat sanat içindir" diye özetlenebilir  Aslında realizmin katı toplumculuğu ve gerçekçiliğine bir karşı çıkıştır  Daha çok şiirde kendini gösterir  Sanatsal biçim ve sanatsal içerik kaygısı ön plandadır  Bu akımın etkisindeki edebi eserlerde ölçülü ve nesnel bir anlatım, teknik kusursuzluk ve kesin betimlemeler kullanılır  Parnas şiir için "biçimciliği amaçlayan" şiir de denebilir  Parnasizm, bir yönüyle kendisinden sonraki doğalcılığa kaynak olmuştur  Zengin bir dil, zengin bir biçim, zengin ve yoğun bir duygusallık işlenir  Theophile Gautier’in şiirlerini, Theodore de Banville, Leconte de Lisle izlemiştir  Parnasizm, edebiyat tarihinde Leconte de Lisle ile özdeşleştirilir  Daha çok toplumu ilgilendirmeyen konuları işlemeyi amaçlamıştır  Zengin bir dil yani günlük hayatta kullanılmayan dil'i yansıtır  Naturalizm (Doğalcılık) Doğalcılık, edebiyat, resim ve felsefede yaşamı olduğu gibi yansıtmayı öngören akımların genel adıdır  Natüralizm olarak da bilinir  Doğalcılığa göre doğanın, nesnel yasalar uyarınca işleyen bir düzeni vardır  Gözlem ve deneye dayalı bilimler, işte bu yasalar sayesinde doğa ile ilgili her alanda sağlam, kesin bilgilere ulaşabilir  Doğalcılık, doğa bilimlerinin sanata ve edebiyata uygulanmasıyla ortaya çıkmıştır  Doğalcı anlayışa göre gerçek olduğu gibi yansıtılmalı, yaşamın kaba ve bayağı sayılarak ele alınmayan yönleri de işlenmelidir  Doğalcı anlayışa göre birey, içinde yetiştiği toplumsal ve doğal çevrede biçimlenir  Ekonomik ve toplumsal baskılar altında ezilen bireyler, içlerinden gelen güçlü dürtülerle hareket ederler  Alınyazılarını belirleyebilme gücünden uzak olduklarından davranışlarından da sorumlu tutulamazlar  Sanatta Doğalcılık Görsel sanatlarda Doğalcılık, doğanın olduğu gibi betimlenmesi biçiminde ortaya çıktı  Gerçekte ilk Doğalcı yapıtları, Eski Yunanistan'da, klasik dönem sanatçılarının verdiği söylenebilir  Rönesans sanatçıları, bir bakıma bu anlayışı yeniden canlandırdılar  17  yüzyılda yaşayan Doğalcı ressamlar doğayı, güzelliği ve çirkinliğiyle olduğu gibi yansıtmakta birleşiyorlardı  Doğalcı terimi de ilk kez bu yüzyılda kullanıldı  İngiliz manzara ressamı John Constable, 1830'larda doğanın tüm yönleriyle, olduğu gibi betimlenmesi gerektiğini savundu  Constable’ın etkisinde kalan Fransız Barbizon ressamları, yeni Avrupa Doğalcılık'ının manzara resmindeki temsilcileriydi  Bu yıllarda Jean-Baptiste Camille Corot, Alfred Sisley, Camille Pissarro ve Claude Monet de Doğalcı yapıtlar verdiler  19  yüzyılın sonuna doğru Doğalcılık Alman ressamları üzerinde de etkisini gösterdi  ABD'de ise Doğalcılık 19  yüzyılda, Gerçekçilik’le iç içe gelişti  Edebiyat doğalcılık Edebiyatta Doğalcılık, 19  yüzyılın ikinci yarısında Fransa'da doğdu  Bu akımın kuramsal temellerini Fransız Hippolyte Taine'in oluşturdu  Taine'in düşüncelerinden etkilenen Goncourt Kardeşler, ilk Doğalcı roman olan Germinie Lacerteux‘u (1864) yazdılar  Ama edebiyatta Doğalcılık asıl anlatımını, Emile Zola'nın Le Roman expérimental (1880; "Deneysel Roman") adlı deneme yazılarında buldu  Goncourt Kardeşler’den etkilenen Zola'ya göre romancı, olguları yalnızca saptayarak yazmakla yetinen bir gözlemci değil, roman kişilerinin iç dünyalarını, duygusal ve toplumsal olguları bir dizi deneyden geçiren bir deneycidir  Doğalcılık'ın öngördüğü yöntemlere Zola kadar sıkı sıkıya bağlı kalmış çok az yazar vardır  Ama bir süre sonra, ünlü öykücü Guy de Maupassant, romancı Joris-Karl Huysmans, Alman oyun yazarı Gerhart Hauptmann, Portekizli romancı José Maria Eça de Queirós bu akımdan etkilenerek yazmışlardır  Doğalcı yazarlar, nesnel gerçekleri yazdılar ve idealleştirmeye karşı çıktılar  Yaşamın acımasız ve kaba yanlarını da yansıttılar  Kalıtıma ilişkin görüşlerinin etkisiyle, güçlü tutkuların pençesinde kıvranan basit tipleri ele alarak işlediler  Doğalcı yazarlar, çevrenin birey üzerindeki ezici bir etkisi olduğuna inanıyorlardı  Bundan dolayı yapıtlarında, iç karartıcı mekânları, gecekondu semtlerini ve yeraltı dünyasını bir belgesel diliyle işlediler  Avrupa edebiyatında Doğalcılık'ın etkileri zayıflamaya başladığı bir dönemde ABD'de, Stephen Crane, Frank Norris ve Jack London bu anlayışla yazdılar  Theodore Dreiser, ABD'de Doğalcılık'ı doruğa ulaştırdı  James T  Farrell'ın Studs Lonigan (1932-35) başlıklı üçlemesi son Doğalcı yapıtlar oldu  Türk edebiyatına Doğalcılık, deneye dayalı bilimlerin ateşli savunucusu Beşir Fuad’ın etkisiyle girdi  Beşir Fuad roman ya da öykü yazarı değildi, ama bazı yapıtlarında Doğalcılığın temel ilke ve yöntemlerini savunarak dönemin romancı ve öykücülerini etkiledi  Türk edebiyatının ilk Doğalcı romanı, 1891'de Ahmed Midhat Efendi’nin yazdığı Müşahedat‘tır ("Gözlemler")  Bu akımın Türk edebiyatındaki ilk önemli temsilcisi ise Hüseyin Rahmi Gürpınar’dır  Gürpınar Doğalcılık'a, Mürebbiye (1899) adlı romanında kahramanlardan birinin ağzından bu akımın ne olduğunu anlatacak kadar önem vermiştir  Ben Deli miyim? (1925) adlı romanı müstehcen bulunarak dava açılınca yazar, "gerçek öykücülük, tüm bilimleri, fenleri kapsayan, her kötülüğü, her hastalığı, her gizli fesadı, yarayı aydınlığa çıkaran yüce bir güçtür" diyerek duruşmada kendisini ve Doğalcılık anlayışını savunmuştur  Doğalcılık, kısa ömürlü bir akım olmakla birlikte Gerçekçiliğin zenginleşmesini, yeni konuların bulunmasını, biçime öncelik tanımayan ve yaşama yakın olan bir anlatımın gelişmesini sağladı  Sembolizm (Simgecilik) Sembolizm; Olayları yorumlamaya veya inançları anlatmaya yarayan semboller sistemi, simgecilik  Sembolizmin farklı kullanımları mevcuttur: Sembolizm; (edebiyat) Sanat eserinin değerini, gerçeğin olduğu gibi aktarılmasında değil, duygu ve düşüncelerin, işaret ve biçimlerin uygunluk içinde düzenlenişinde gören, ayrıca kelimelerin müzik ve sembol değerine dayanılarak en anlatılmaz duygu inceliklerinin bile sezdirilebileceğini savunan edebiyat ve sanat akımı, simgecilik   Politik sembolizm, politik amaçlar ve mefhumlar için kullanılan semboller sistemi, simgecilik   Dini sembolizm, dini amaçlar ve mefhumlar için kullanılan semboller sistemi, simgecilik   | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |