|  | Servet-İ Fünun Edebiyatı |  | 
|  10-09-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Servet-İ Fünun EdebiyatıSERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI (EDEBİYAT-I CEDİDE) (1896-1901) Servet-i Fünun veya Edebiyat-ı Cedide devri, Türk edebiyatında 1860?tan beri devam eden Doğu-Batı mücadelesinin kesin sonucunu (Batı edebiyatının lehine) belirleyen aşamadır  Gerçekten yoğun ve dinamik çalışmalarla geçen bu kısa dönem sonunda Türk edebiyatı, gerek anlayış, gerek içerik, gerekse teknik bakımdan tamamıyla Batılı bir nitelik kazanmıştır  Bu döneme Servet-i Fünun adının verilmesi bu edebi hareketin Servet-i Fünun dergisinde gerçekleşmesindendir  Adından da anlaşılacağı gibi önceleri ?fen? konularını ele alan bu derginin yazı işleri müdürlüğüne Tevfik Fikret?in getirilmesiyle dergi, bütünüyle bir edebiyat dergisi haline gelir (7 Şubat 1896)  Divan edebiyatına karşı kurulmasına çalışılan Avrupai Türk edebiyatını ifade için kullanılan ?Edebiyat-ı Cedide? (yenilikçi edebiyatçıları) teriminin bu harekete ad olması ise, hareketin bu terimi bütünüyle benimseyip, kendi hakkında da sıkça kullanmasındandır  Bu hareketin 1901 yılında, Hüseyin Cahit Yalçın?ın Fransızcadan çevirdiği ?Edebiyat ve Hukuk? adlı makalesinin II:Abdülhamit yönetimince kışkırtıcı bulunarak, derginin kapatılmasıyla son bulduğu kabul edilir  GENEL ÖZELLİKLERi 1) ?Sanat için sanat? ilkesine beğlıdırlar  2) Cümlenin dize ya da beyitte tamamlanması kuralını yıkmışlar ve cümleyi özgürlüğüne kavuşturmuşlardır  Beyitin cümle üzerindeki egemenliğine son verirler  Cümle istediği yerde bitebilir  3) Servet-i Fünuncular aruz ölçüsünü kullanırlar  Ancak aruzun dizeler üzerindeki egemenliğini de yıkarak, bir şiirde birden çok kalıba yer vermişlerdir  4) Onlar ?her şey şiirin konusu olabilir? görüşünü benimsemişler; fakat dönemin siayasal baskıları nedeniyle aşk, doğa, aile hayatı ve gündelik yaşamın basit konularına eğilmişlerdir  5) Şiirde ilk defa bu dönemde konu bütünlüğü sağlanmıştır  6) ?Sanatkârâne üslup? ve yeni bir ?vokabüler? (sözvarlığı) yaratma kaygısıyla oldukça ağır bir dil kullanmışlardır  7) ?Kafiye kulak içindir? görüşünü benimserler  8) Şiirde üç değişik biçim kullanmışlardır  a) Batı?dan aldıkları ?sone? ve ?terza-rima? b) Divan edebiyatından alıp, türlü değişikliklerle kullandıkları müstezat (serbest müstezat) c) Bütünüyle kendi yarattıkları biçimler 9) Şiirde olduğu gibi romanda da (devrin siyasal baskıları nedeniyle) sosyal konulardan uzak dururlar  10) Romanda, romantizmin kimi izleri bulunmakla birlikte genel olarak realizme bağlıdırlar  11) Romanda da dil ağır, üslup sanatkârânedir  12) Roman tekniği sağlamdır  13) Yazarlar daha çok yaşadıkları ortamı anlatma yoluna gittikleri için konular, İstanbul?un çeşitli kesimlerinden alınmalıdır  14) Betimlemeler gözleme dayalıdır ve nesneldir  15) Bu dönem sanatçıları, devrin siyasal baskıları nedeniyle gazetecilik, tiyatro gibi alanlara pek fazla eğilmemişlerdir  SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİNİN ÖNEMLİ SANATÇILARI TEVFİK FİKRET (1867-1915): Şairin, Batılı sanat anlayışını benimsemesindeki en önemli neden lisede edebiyat öğretmeni olan Recaizade Mahmut Ekrem?den etkilenmesidir  Sanat yaşamı iki ayrı dönem içerisinde incelenebilir  Birinci dönem Servet-i Fünun hareketinin içinde bulunduğu dönemdir  Bu dönemde ?sanat sanat içindir? anlayışıyla ürünler vermesine karşın, yine de toplumsal konuların sınırını (dönemin siyasal yapısına rağmen) zorlamıştır  İkinci dönemde ise (1901?den sonra) toplumsal konulara yönelmiş, ?toplum için sanat? anlayışıyla ürünler vermiştir  Türk edebiyatının Batılılaşmasında en büyük pay Tevfik Fikret?indir  Şiirleri hem biçim hem de içerik olarak yenidir  Parnasizmden etkilendiğiaçıkça görülür  Müstezadı, serbest müstezat yapan, nazmı düzyazıya yaklaştıran, beyitin, aruzun egemenliğine son veren hep Fikret?tir  En büyük özlemi, Osmanlı İmparatorluğu?nun çağdaş medeniyet düzeyine yükselmesidir  Bunu da Batı?dakifen ve teknolojinin ülkeye kazandırılmasıyla gerçekleşeceğine inanır  Ona göre en öenmli varlık insandır  Onların özgürlüklerini ve haklarını savunur  Dinlerin, savaşlara kaynaklık etmesi nedeniyle dinleri bu yönüyle eleştirir  Ülkenin geleceğini gençlikte görür, onlara ve çocuklara büyük bir sevgi ve içtenlikle yönelir  Çocuklar için ilk kez şiirler yazan sanatçıdır  Ayrıca şair, aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygulayan üç büyük sanatçıdan biridir (Diğer şairler Yahya Kemal ve Mehmet Akif?tir) Eserleri: Rubab-ı Şikeste, Haluk?un Defteri; Şermin (Çocuklar için hece ölçüsüyle yazdığı şiirler)  HALİT ZİYA UŞAKLIGİL (1866-1945): Gerek sağlam roman tekniğinin öncülüğü, gerekse realizmin ilk olgun ürünler vermesi bakımından Türk edebiyatına roman ve hikaye alanında büyük katkısı olan sanatçıdır  Anlatımının söz oyunlarıyla yüklü, dilinin oldukça ağır olmasına rağmen yazar, ilginç tipler bulmakta, başarılı ruhsal çözümlemeler yapmakta ve nesnel kişi, çevre betimlemelerinde oldukça ustadır  Konularını İstanbul?un çeşitli kesimlerinden seçer, ancak sosyal sorunları ele almak gibi bir amacı yoktur  Gözleme çok önem verir  Romanlarının konularını genellikle aydı tabakanın hayatından alan Halit Ziya, hikayelerinin önemli bir kısmında halk tabakasının insanlarını, onların yaşayış, adet ve inançlarını anlatmıştır  Eserleri: Romanları: Nemide, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekâsı, Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar Öyküleri: Bir Yazın Tarihi, Solgun Demet, Hepsinden Acı, Aşka Dair, Kadın Pençesi, İzmir Hikayeleri      Oyunları: Kâbus, Füruzan (adapte), Fare (adapte) Anıları:Kırk Yıl, Saray ve Ötesi, Bir Acı Hikaye Sanat ve Edebiyat Üzerine Yazdıkları: Sanata Dair CENAP ŞAHABETTİN (1870-1934): Tıp öğrenimi için gittiği Fransa?da edebiyatla ilgilenmişve sembolizmden etkilenmiştir  Ancak sembolizmi kavramakta yetersiz kalmış, şiirlerinde bol bol istiare kullanmış ve ses uyumuna dikkat etmiştir  Ağır bir dil ve süslü anlatım en belirgin özellikleridir  Şiirlerinde aruzun birden fazla kalıbına, genellikle de karışık kalıplarına yer vermiştir  Kurtuluş Savaşı?na karşı çıkan şari Milli Edebiyat?la başlayan dilde sadeleşme çabalarına karşı çıkar  Aşk ve doğa en çok işlediği konulardır  Eserleri: Gezi: Hac Yolunda, Suriye Mektupları, Avrupa Mektupları Makale ve Denemeleri: Evrak-ı Eyyâm, Nesr-i Harb, Nesr-i Sulh, Tiryaki Sözleri Oyun: Körebe, Yalan MEHMET RAUF (1875-1931): Yapıtlarında ruhsal çözümlemelerde yoğunlaşan sanatçı sosyal çevreyle ilgilenmez  İlk başarılı psikolojik roman kabul edilen ?Eylül? ile tanınmıştır  Eserleri: Eylül, Ferda-yı Garam, Genç Kız Kalbi      Pençe (tiyatro) Ayrıca bir çok hikayesi de vardır  SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİNİN DİĞER SANATÇILARI: Şiir: Hüseyin Siyret, Hüseyin Suad, Ali Ekrem, Süleyman Nazif, Süleyman Nesib, Faik Ali, Celal Sahir Hikaye ve Roman: Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet Eleştiri: Ahmet Şuayb  SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI DIŞINDA KALANLAR (BAĞIMSIZ SANATÇILAR) MEHEMT EMİN YURDAKUL (1869-1944): Servet-i Fünun şiirinde yalnız nazım şekillerini ve halk şiirinden de yalnız ölçüyü (hece) alan ve dili Türkçeleştirmek iddiasıyla yapay bir dil yaratan Mehmet Emin, Türk edebiyatında ?Milliyetçilik? akımının ilk temsilcisi sayılır  Şiirlerinin tamamında sosyal sorunlara eğilen şairde, bu nedenle didaktizm lirizme ağır basar  Hece sayısı bakımından uzun olan ölçüleri kullanan şair, söyleyişte nesre yaklaşmıştır  Servet-i Fünun, Çocuk Bahçesi, Türk Yurdu dergilerinde yayımlanan şiirleri, ?Türkçe Şiirler?, ?Türk Sesi?, ?Ey Türk Uyan? gibi kitaplarda toplanmıştır  MEHMET AKİF ERSOY (1873-1936): ?Ümmetçi? bir şair olarak tanınan Mehmet Akif aynı zamanda ?halkçı? ve ?milliyetçi? kişiliğiyle tamamen toplumcu bir şair olarak çıkar karşımıza  Türk şiirine gerçek realizmin Akif ile girmiş olduğundan şüphe edilemez  Onun kuvvetli gözlemciliğine büyük bir tasvir ev hikaye etme kabiliyetini ve konuşma dilinin bitin canlılığını taşıyan bir üslubu da eklemek gerekir  Ancak Akif?in dili bir bütün değildir  Tasvirlerinin dışında kalan birçok şiirinde dil, konuşma dilinden ayrılır, Osmanlıcanın sınırları içine girer  Ölçü olarak sadece ?aruz?u kullanan şair hece ölçüsünü hiç kullanmadı  Nazım şekilleri konusunda ise Divan nazmının şekillerini tercih eder ve bunlar arasında en çok mesnevi şeklini kullanır  Çoğu zaman nazmı, nesre yaklaştıran şair, Türkçeyi aruza ustalıkla uydurmuştur  Mehemt Akif?in ilk kitabı ?Safahat?tır  Dah sonra yazdığı ?Süleymaniye Kürüsüsünde? ?Hakkın Seleri?, ?Fatih Kürsüsünde?, ?Hatıralar?, ?Âsım?, ?Gölgeler? bir araya getirilerek ?Safahat? adı ile yayımlanmıştır  HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR (1861-1944): Servet-i Fünun romanının gözde olduğu devirde Hüseyin Rahmi, Ahmet Mithat?ın popüler roman çığırını tek başına ve büyük bir kudretle devam ettiren tek şahsiyettir  Hüseyin Rahmi, Türk romanındaki ilk izlerinde 1885?ten sonra rastlanan Fransız natüralizminin ilk büyük temsilcisidir  Romanlarındaki kahramanları daima karakterlerinin ve sosyal çevrelerinin birer ortak ürünü olarak ele alan, onların psikolojik kişiliklerini irsiyete ve sosyolojik kişiliklerini de içinde yetiştikleri cemiyetin şatlarına göre değerlendiren romancı, bu yöntemi ile olduğu kadad, realiteyi hem iyi hem de kötü yönleriyle olduğu gibi vermek konusundaki titizliği ile de tam bir ?NATÜRALİST? tir  Onu natüralistlerden ayıran nokta, eserlerinde sosyal eleştiriye olabildiğince çok yer vermesidir  Halbuki natüralizmin sosyal eleştiriye yönelik hiçbir kaygısı yoktur  Hüseyin Rahmi?deki sosyal eleştiri ise daha çok mizah yoluyla yapılır  Bunun için de genellikle anormal durumda olan karakterler ele alınır  Karakterlerdeki anormallikler ise huy (aptallık, cinsi sapıklık, şöhret düşkünlüğü), ahlak (menfaat düşkünlüğü, haksız kazanç peşinde koşma), kültürel (dini tutuculuk, batıl inançlara bağlılık, Batı taklitçiliği) yönleriyle gülünçtür  Bu yaklaşım doğal olarak romana çeşitli karakterlerin dünyayı ve yaşamı görüş açısını, dini inançlarını, yaşayış ve giyiniş şekillerini, adetlerini, görgülerini         de getirir ve böylece roman bir ?TÖRE? romanı olarak ortaya çıkar  Özetle, büyük ve sabırlı bir gözlemci olan Hüseyin Rahmi?nin, olayları hep İstanbul?da geçen romanları , gerçek değerlerini, daha çok yazıldıkları devrin sosyal yapısını bütün canlılığı, bütün incelikleri ve tam bir objektif doğruluğu ile verebilmiş olmalarına borçludur  Yazarın kırktan fazla romanı ve pek çok öyküsü vardır  En önemli romanları olarak, Şık, Mürebbiye, Tesadüf, Şıpsevdi, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Gulyabani, Hakka Sığındık?ı sayabiliriz   | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |