Büyük Tarruz Ve Başkomutanlık Savaşı Ve Mudanya Konferansı

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Büyük Tarruz Ve Başkomutanlık Savaşı Ve Mudanya Konferansı



Büyük Tarruz Ve Başkomutanlık Savaşı Ve Mudanya Konferansı
Büyük Tarruz Ve Başkomutanlık Savaşı Ve Mudanya Konferansı

TAARRUZ KARARI

Gerçekte ordumuz ihtiyaçlarını ve eksiklerini tamamlamak üzere bulunuyordu Ben, daha Haziran ortalarında taarruza karar vermiştim Bu kararımı yalnız Cephe Komutanı ile Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanı biliyorlardı Bildirdiğim tarihlerde bir geziyi vesile ederek İzmit - Adapazarı yönüne hareket ettiğim zaman, Ankara'da Genelkurmay Başkanı F e v z i P a ş a Hazretleri'yle görüştükten sonra, o zaman Millî Savunma Bakanı bulunan K â z ı m P a ş a Hazretleri'ni Sarıköy istasyonuna kadar birlikte götürerek, oraya davet ettiğim Cephe Komutanı İ s m e t P a ş a Hazretleri'yle birlikte, taarruz için gerekli hazırlıkların sür'atle tamamlanması ile ilgili kararlar aldık
Efendiler, artık Büyük Taarruz'dan söz açma sırası geldi Bilirsiniz ki, Sakarya Meydan Muharebesi'nden sonra, düşman ordusu büyük ve kuvvetli bir grupla Afyonkarahisar - Dumlupınar arasında bulunuyordu Bir başka kuvvetli grubuyla da Eskişehir bölgesindeydi Bu iki grup arasında yedek kuvvetleri vardı Sağ kanadını, Menderes dolaylarında bulundurduğu kuvvetlerle, sol kanadını da İznik Gölü'nün kuzey ve güneyindeki kuvvetleriyle koruyordu Denilebilir ki, düşman cephesi, Marmara'dan Menderes'e kadar uzanıyordu Düşman ordusunun teşkilâtı, üç kolordu ve bazı müstakil birliklerin mevcudu da üç tümeni bulmaktaydı Biz, Batı Cephesi'ndeki kuvvetlerimizi iki ordu halinde teşkilâtlandırmış ve düzenlemiştik Bundan başka, doğrudan doğruya cepheye bağlı teşkilâtımız da vardı Bizim bütün birliklerimiz on sekiz tümen idi Bundan başka üç tümenli bir süvari kolordumuz ve daha zayıf mevcutlu iki süvari tümenimiz vardı Teşkilâtı biribirinden farklı olan iki düşman ordusu biribiriyle karşılaştırılırsa, her iki tarafın insan ve tüfek kuvvetleri, aşağı yukarı biribirine denk bulunuyordu Yalnız, Yunan ordusu, dünyanın hür ve kendisini destekleyen sanayiine dayandığı için, makineli tüfek, top, uçak, taşıt, cephâne ve teknik malzeme bakımından daha üstün durumdaydı Diğer taraftan bizim ordumuz süvari sayısı yönünden daha üstün bulunuyordu

Alıntı Yaparak Cevapla

Büyük Tarruz Ve Başkomutanlık Savaşı Ve Mudanya Konferansı

Eski 09-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Büyük Tarruz Ve Başkomutanlık Savaşı Ve Mudanya Konferansı



1'İNCİ ORDU KOMUTANI ALİ İHSAN PAŞA'NIN YARATTIĞI DURUM

Burada, sırası gelmişken bir noktayı belirtmeliyim Ordularımızdan birinin, 2' nci Ordu'nun komutanı bugün Askerî Şûra üyelerinden olan Ş e v k i P a ş a Hazretleri idi 1' inci Ordumuzun komutasını Malta'dan gelmiş olan İ h s a n P a ş a 'ya vermiştik İ h s a n P a ş a 'nın, kendisini Divan-ı Harbe kadar götüren yersiz ve davranışlarından dolayı, ordu komutanlığından uzaklaştırılması gerekti Gerçekten, A l i İ h s a n P a ş a; ordunun disiplinini ve genel yönetimini bir çıkmaza sokacak şekilde hareket etti Örnek olarak, ordusundaki ast komutanlarda, üst komutanlara karşı itaatsizlik edecek durumlar yarattı
Söz gelişi, ambarlarının mevcudunu günlerce haber vermeyerek ve haber verdirmeyerek genel yiyecek sıkıntısının çekildiği bir sırada, ansızın ambarlarının boşaldığını ve açlık tehlikesi bulunduğunu bildirdi

Ast komutanları, üstlerine karşı itaatsizliğe ve görevlerini yapmamaya kışkırtma ve bu davranışları destekleme gibi tutumları yanında, ordunun emirlere uyma ve görev duygusuyla oynayacak kadar entrikacı bir yaratılışta olduğu kanaatini de uyandırdı

A l i İ h s a n P a ş a 'nın bilinen, kendisine has özelliklerinden başlıcaları şunlardı :

En küçük birliklere kadar bütün ordusuna, önemli önemsiz her işin ve her kararın ancak kendisi tarafından verileceğini telkin ederek bütün ordusunda yalnız kendisinin kudret sahibi olduğunu zannettirmek Büyüklerinden daha üstün olduğunu herkese ispatlamak düşüncesine kapılmak Gerek resmî iş gerek özel davranış bakımından büyüklerinin itibarlarını düşürmeye çalışmak Savaş açısından tedbirde yerindelik ve sinirde sağlamlık yönleriyle kendisini deneme fırsatı bulunmamış olmakla birlikte, bu hususta anlaşılan karakteri şuydu :

Herhangi bir başarısızlığı mutlaka astına veya üstüne yükleme yolunu her zaman düşünmesi İ h s a n P a ş a, yumuşak ve nazik davranışlardan çok, sert ve resmi davranışla iş yaptırmayı gerekli bulur

A l i İ h s a n P a ş a 'nın huyu ve ahlâkı konusunda, kendisinin kurmay başkanı iken çekilmek zorunda kalan Yarbay H â l i t B e y'in (Sonradan Kastamonu Milletvekili olmuştur) Batı Cephesi Komutanlığı'na verdiği 20 Ocak 1922 tarihli resmî bir raporunun bazı bölümlerini olduğu gibi bilginize sunacağım H â l i t B e y, Birinci Dünya Savaşı'nda, Irak'ta da A l i İ h s a n P a ş a ile birlikte bulunmuştu Sözünü ettiğim raporda şu cümleler vardır :

" Komutanım A l i İ h s a n P a ş a 'nın geldiği günden beri ast komutanların haysiyetini ve görev yapma isteğini kıracak davranışlar içinde bulunması ve yapılan yazışmalardan anlaşılmış olacağı üzere Cephe Komutanlığı'na karşı astlara hissettirecek derecede yakışıksız bir haberleşme kapısı açması, benlik kokusu hissedilen düşünce yarışına girişmesi, dünyanın değer verdiği ve saygı duyduğu cephe karargâhının nüfuzunu azaltmak istediğini anlatır bir davranış tarzını benimsemiş olması, beni ciddî olarak düşündürdü ve üzdü Davranışlarını elimden geldiği kadar değiştirmeye çalıştım Fakat yine büyük bir fark göremedim

Aklında yer etmiş bencillik hastalığı, ün yapma hırsı, aşırı kıskançlık ve sonsuz bir bencilliığin etkisiyle baş olmak istediği, davranışlarından ve ast komutanlar yaninda söyledigi biribirine düşürücü sözlerden anlaşılıyordu 11' nci Tûmen Komutanı istifamı işittikten sonra, bana gizli bir konuşmada :

A I i İ h s a n P a ş a ' nın Malta'da iken kurtulması için F e r i t P a ş a ' ya mektuplar yazdığını ve İngiliz mandasını kabul etmek için kendi karşısında saatlerce açıktan açığa konuşmalar ve tartışmalar yaptığını söyledi A l i İ h s a n P a ş a 'nın davranışlarına bakarak, bu sözleri dikkat çekici buldum" Astlardan gelen bazı evrakı cepheye, cepheden geleni astlara olduğu gibi göndererek karşılıklı güven duygularmı sarsma şeklindeki davranışlan da ayrıca dikkati çekmektedir Söz gelişi : Şeyhelvan dağının düşman eline geçişi ile ilgili yazışmaların olduğu gibi 2 nci Kolordu'ya, 5 inci Kolordu'dan yazılan bazı raporların da aynen cepheye yazılması gibi Buna rağmen, söz konusu olayın sorumluluğunu 5' inci Kolordu Komutanı'na yüklemesi ve kendisinden cepheye şikâyette bulunması âmirlik niteliği ile bağdaştırılamaz, Tevhid-i Efkâr gazetesinde yayınlattığı hâtıraları arasında, Ateşkes Anlaşması tarihinden bir gün önce, Musul güneyinde, Şarkat'ta esir olan Dicle Grubu nun esirlik sebebini yalnız o zaman grup komutanı olan (Şimdi Doğu Cephesi nde Tümen Komutanı imiş) Yarbay İ s m a i l H a k k ı B e y ' in üzerine atması da bu karakterinin delilidir Dicle Grubu 7, 9, 43, 18 ve 22 nci Alaylarla Avcı Alayından oluşmuştur Bunlardan başka ayrıca 5' inci Tümen'den 13 ve 14' üncû Alaylar da parça parça esir verildi Ateşkes Anlaşması'ndan bir gün önce 13000 kişinin esir verilmesi, 50 kadar topun kaybı, gerçekte kendisinin şartlara ve duruma uygun olmayarak verdiği bir emir yüzündendir İşte bu durum Musul ilinin kaybedilmesine yol açtı, Halbuki, ateşkes anlaşması yapılacağı belliydi Gruba, Keyare mevziine çekilmek için direktif verilseydi, İngilizler gruba tesir etmek şöyle dursun yenemezlerdi bile Bu gruba 5' inci Tûmen de katılabilirdi Ateşkes anlaşması yapıldığı zaman, esir olan sekiz piyade alayı elde bulunur ve Musul da bizde kalırdı, Fakat sefil bir düşünce mantığa galebe çaImıştır

Hâtıralarında, Dicle boyundaki bütün başan ve T o w n s h e n d ' in esir alınması şerefi, kendisine mâledilmiştir , Her başarıyı kendisine aitmiş gibi gösteren yayınlar yaptırmaktan maksadı, kamuoyunu aldatarak şöhret ve mevki kazanmaktır Ünlü adamlarm hâtıralarını yayınlamak, millette övünme duygularını canlı tutar ve gereklidir de, ancak, tarihin sorumlu tutacağı kimselerin hareketlerini övünülecek şeyler arasında saymak tarihi lekeler ve gelecek nesilleri yanlış düşüncelere sürükler

General M a r s h a l I 'ın :

Yanzı ölene kadar Musul'u terk ediniz; aksi halde savaş esirisiniz, emri aldığı zaman o büyüklük taslayan Paşa Hazretleri Sincar çölünü geçerek Nusaybin'egitmek için G e n e r a l M a r s h a l l'dan resmi bir yazı ile kendisini koruyacak iki zırhlı otomobil istedi ve bunların koruyuculuğunda A ş i r B e y ' le (şimdiki Milli Savunma Bakanı Müsteşar Yardımcısı A ş i r P a ş a ' dır) beni Musul'da bırakarak Nusaybin'e gitti Aşiretler arasında hükümetin manevi otoritesini de kırdı Bu durumu görenlerin vicdanı sızladı Zaho yoluyla, koruyucusuz gidebilirdi veya süvari alarak çölden geçebilirdi Halep'te İngiliz generalinden şahsı için özel tren istedi ve yolda hakarete uğramaması için muhafız bulundurulmasını istemeyi de unutmadı Gerektiğinde hayatının ve rahatının korunması için milli şerefi unutan paşa Hazretleri'nin ahlâkına örnek olmak üzere yukandaki olayları dile getirdim Eski komutanıma hoş görünmedimÇünkü hırsına hizmet etmedim ve dalkavukluğunu yapmadım" Millete, Millî Ordu'yukuran ve millete zaferler kazandıranbüyük komutanlar gibiasil ruhlu, iyi niyetli kılavuzlar, komutanlar gerekir Orduda birlik ve uyumun bozulmasına, görev aşkının zayıflamasına çalışanlar, dâhi de olsalar zararlı birer şahsiyettirIer Ben, çekilen emekleri bildiğim, girişilen kutsal mücadelede başarıya ulaşmayı istediğim için, kötû niyetli olmadığıma ve çıkar gözetmediğime namusum ve mukaddesatım üzerine yemin ederek bunları anlatmaya cür'et ettim İran'da, Kafkas a'da uzun süre yaverliğini yapan (şimdi Birinci Ordu harekat şube müdürü)Binbaşı C e m i l B e y son günlerde bana :" İyi ki A l i İ h s a n P a ş a , Millî Mücadele'nin başlangıcında Anadolu'da bulunmadı Malta'da bulunduğu iyi oldu Aksi halde, hiç şüphe yok ki, aykırı bir yol tutardı dedi Paşa'nın nasıl bir insan olduğunu çok iyi bilen C e m i l B e y , pek doğru söylemiştir Ulu Tanrı'dan kış uykusuna yatmış yılana güneş göstermesin dileğinde bulunurum

Efendiler, A l i İ h s a n P a ş a, Meclis'teki muhalifler grup ileri gelenleri ile de temas ve haberleşmelerde bulunuyordu Kendisinin komutanlığına son verilerek, hakkında kanunî işleme devam edilmek üzere Millî Savunma Bakanlığı emrine verilmesini onayladığım 18 Haziran 1922 gününün ertesinde, yani 19 Haziran tarihinde, o zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi İkinci Başkanı bulunan R a u f B e y'den, makina başında, İ h s a n P a ş a ile ilgisini gösterir bir şifreli telgraf almıştım Yeri gelince bu telgrafı da bilginize sunmuştum O günlerde Adapazarı, İzmit taraflarında gezide bulunuyordum R a u f B e y telgrafında diyordu ki : 1' inci Ordu Komutanı A l i İ h s a n P a ş a' nın görevden alınarak Divan-ı Harbe verilmek üzere Konya'ya gönderildiğine dair Meclis çevrelerinde dedikodulara yol açan bir söylenti vardır

Efendiler, bir komutanın görevden alınması, göreve tayini veya askerî mahkemeye verilmesi işleminin üzerinden bir gün bile geçmeden, Meclis'çe dedikodu olabilecek bir söylenti haline gelmesi ve Meclis İkinci Başkanı'nın bu olayla, benden açıklama isteyecek kadar yakından ilgilenmesi dikkat çekici değil midir? R a u f B e y'e tarafından gereken cevap verildi1' inci Ordu Komutanlığı bir süre vekâletle idare edildi Fakat birinin asil olarak tayini gerekiyordu Moskova Sefirliği'nden dönmüş olan F u a t P a ş a'nın 1' inci Ordu Komutanlığı'nı kabul edip etmeyeceği konusunda düşüncesini almak istedim Anladım ki, cephe komutanlığı yapmış olduğundan, cephe komutanının emrine girmek istemiyor Millî Savunma Bakanı bulunan K â z ı m P a ş a vasıtasıyla 1' inci Ordu Komutanlığı'nı, R e f e t P a ş a'ya teklif ettirdim Kabul etmemiş Nihayet, o tarihlerde kayıtsız şartsız cephe emrine girerek görev yapacağını söyleyen ve açıkta bulunan N u r e t t i n P a ş a 'yı 1' inci Ordu Komutanlığı'na getirdik

Alıntı Yaparak Cevapla

Büyük Tarruz Ve Başkomutanlık Savaşı Ve Mudanya Konferansı

Eski 09-10-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Büyük Tarruz Ve Başkomutanlık Savaşı Ve Mudanya Konferansı



TAARRUZ PLANIMIZIN ANA ÇİZGİLERİ

Efendiler, düşman ordusunun cephe ve teşkilât durumu ile, ona karşı Batı Cephesi'ndeki kuvvetlerimizin esas olarak iki ordu halinde kurulup düzenlenmiş olduğunu söylemiştim Öteden beri tasarlamış olduğumuz taarruz plânımızın ana çizgilerini de arz edeyim :
Düşündüğümüz, ordularımızın ana kuvvetlerini düşman cephesinin bir kanadında ve mümkün olduğu kadar dış kanadında toplayarak, bir imha meydan muharebesi vermekti Bunun için elverişli bulduğumuz durum, ana kuvvetlerimizi, düşmanın Afyonkarahisar yakınlarında bulunan sağ kanat grubu, güneyinde ve Akarçay ile Dumlupınar hizasına kadar olan alanlarda toplamaktı Düşmanın en hassas ve önemli noktası orasıydı Çabuk ve kesin sonuç almak, düşmanı bu kanadından vurmakla mümkündü

Batı Cephesi Komutanı İ s m e t P a ş a ve Genelkurmay Başkanı F e v z i P a ş a, bu bakımdan gerektiği gibi bizzat incelemeler yapmışlardı Hareket ve taarruz plânımız çok önceden tespit edilmişti

Konya'ya gelmiş olan G e n e r a l T o w n s h e n d'in isteği üzerine, kendisiyle görüşmek için, Ankara'dan hareket ederek 23 Temmuz 1922 akşamı Batı Cephesi Karargâhı'nın bulunduğu Akşehir'e gittim Savaş plânı üzerinde görüşürken Genelkurmay Başkanı'nın da katılmasını uygun bulduk Ben, 24 Temmuzda Konya'ya gittim 27'sinde tekrar Akşehir'e gelmişti 27/28 Temmuz gecesi birlikte yaptığımız görüşme sonunda, tespit edilmiş olan plân gereğince taarruz etmek üzere, 15 Ağustosa kadar bütün hazırlıkların tamamlanmasına çalışmayı kararlaştırdık

28 Temmuz 1922 günü öğleden sonra yaptırıIan bir futbol maçını seyretmek bahanesiyle ordu komutanları ve bazı kolordu komutanları Akşehir'e çağrıldı 28/29 Temmuz gecesi genel olarak komutanların taarruzla ilgili görüşlerini aldım 30 Temmuz 1922 günü Genelkurmay Başkanı ve Batı Cephesi Komutanı ile yeniden görüşerek tarruzun şeklini ve ayrıntılarını tespit ettik Ankarara'dan çağırdığımız Millî Savunma Bakanı K â z ı m P a ş a da 1 Ağustos l922 öğleden sonra Eskişehir'e geldi Ordu hazırlığının tamamlanmasında Millî Savunma Bakanlığı'na düşen işler tespit edildi

Alıntı Yaparak Cevapla

Büyük Tarruz Ve Başkomutanlık Savaşı Ve Mudanya Konferansı

Eski 09-10-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Büyük Tarruz Ve Başkomutanlık Savaşı Ve Mudanya Konferansı



Taarruza Hazırlık Emri

Ordunun hazırlıklarının tamamlanmasını ve taarruzun bir an önce yapılmasını emrettikten sonra tekrar Ankara'ya döndüm Batı Cephesi Komutanı, 6 Ağustos 1922'de ordularına gizli olarak taarruza hazırlık emri verdi Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanı Paşalar da Ankara'ya döndüler
Efendiler, taarruz için yeniden cepheye gitmeden önce, Ankara'da yapılması gereken bazı işler vardı Daha taarruz emri verdiğimi Bakanlar Kurulu'na da açıkça bildirmemiştim Artık onlara recmî olarak haber verme zamanı gelmişti Yaptığımız bir toplantıda iç ve dış durumlarla ordunun durumunu görüşüp tartıştıktan sonra, taarruz konusunda Bakanlar Kurulu ile görüş birliğine vardık

Önemli bir konu daha vardı Muhalifler ordunun çürüdüğünden, kıpırdayacak durumda olmadığından, böyle karanlık ve belirsizlik içinde beklemenin sonucunun felâketten ibaret olacağı yolundaki propagandalarına alabildiğine hız vermişlerdi Gerçi, Meclis'te bu düşünce akımının bıraktığı yankılar, zaten düşmanlardan fazlasıyla gizlemek istediğim taarruz bakımından yararlıydı Fakat bu olumsuz propaganda en yakın ve en inanmış kimseler üzerinde bile kötü etkisini göstermeye başlamış, onlarda da kararsızlıklar uyandırmıştı Onları da yakında yapacağım taarruz konusunda ve altı yedi gün içinde düşmanın ana kuvvetlerini yeneceğime olan güvenim hususunda aydınlatmayı ve yatıştırmayı gerekli buldum Bunu da yaptıktan sonra Ankara'dan ayrıldım Genelkurmay Başkanı benden önce 13 Ağustos 1922'de cepheye gitmişti

Ben birkaç gün sonra hareket ettim Hareketimi belirli birkaç kişi dışında bütün Ankara'dan gizledim Benim Ankara'dan ayrılacağımı bilenler, burada imişim gibi davranacaklardı Hattâ gazetelerde benim Çankaya'da çay ziyafeti verdiğimi de ilân edeceklerdi Bunu şüphesiz o vakitler işitmişsinizdir Trenle hareket etmedim Bir gece otomobille Tuz Çölü üzerinden Konya'ya gittim Konya'ya hareketimi telgrafla orada kimseye bildirmediğim gibi, Konya'ya varır varmaz telgrafhaneyi kontrol altına aldırarak Konya'da bulunduğumun da hiçbir yere bildirilmemesini sağladım 20 Ağustos 1922 günü öğleden sonra saat 1600'da Batı Cephesi Karargâhı'nda yani Akşehir'de bulunuyordum Kısa bir görüşmeden sonra 26 Ağustos 1922 sabahı düşmana tarruz için Cephe Komutanı'na emir verdim

Alıntı Yaparak Cevapla

Büyük Tarruz Ve Başkomutanlık Savaşı Ve Mudanya Konferansı

Eski 09-10-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Büyük Tarruz Ve Başkomutanlık Savaşı Ve Mudanya Konferansı



Başkomutan Savaşı

Efendiler, 26/27 Ağustos günlerinde, yani iki gün içinde, düşmanın Karahisar'ın güneyinde 50 ve doğusunda 20, 30 kilometre uzunluğundaki müstahkem cephelerini düşürdük Yenilen düşman ordusunun bütün kuvvetlerini, 30 Ağustosa kadar Aslıhanlar yöresinde kuşattık 30 Ağustosta yaptığımız savaş sonunda (buna Başkomutan Muharebesi adı verilmiştir),düşmanın ana kuvvetlerini yok ettik ve esir aldık Düşman ordusununBaşkomutanlığını yapan General Trikopis de esirler arasına girdiDemek ki, tasarladığımız kesin sonuç, beş günde alınmış oldu 31 Ağustos 1922 günü ordularımız ana kuvvetleriyle İzmir'e doğru yol alırken ,diğer birlikleriyle de düşmanın Eskişehir de kuzeyinde bulunan kuvvetlerini yenmek üzere ilerliyorlardı

Ateşkes Teklifi

Efendiler, Başkomutan Savaşı'nın sonuna kadar her gün büyük başarılarla gelişen taarruzumuzu,resmî bildirilerde pek önemsiz harekâttan ibaret gösteriyorduk Maksadımız, durumu mümkün olduğu kadar dünyadan gizlemekti Çünkü,düşman ordusunu tamamen yok edeceğimizden emindik Bunu anlayıp,düşman ordusunu felâketten kurtarmak isteyeceklerin yeni teşebbüslerine meydan vermemeyi uygun görmüştük Gerçekten, bizim hareketimizi sezdikleri zaman ve taarruzumuzun arkasından bize başvuranlarolmuştur Örnek olarak, biz taarruza devam ettiğimiz sırada, BakanlarKurulu Başkanı olan R a u f B e y 'den, Ateşkes konusunda İstanbul'dan haber geldiğini bildiren 4 Eylül 1922 tarihli bir telgraf almıştımVerdiğim cevap aynen şöyledir :
Tel Makama özel 591922

Bakanlar Kurulu Başkanlıgı

Yüksek Katına

Anadolu'daki Yunan ordusu kesin olarak yenilgiye uğratılmıştır Yunan ordusunun artık yeniden ciddî bir direnişte bulunmasına ihtimal yoktur Anadoluiçin herhangi bir görüşmeye gerek kalmamıştır Ateşkes ancak Trakya için sözkonusu olabilir Bu bakımdan Eylülün onuna kadar doğrudan doğruya YunanHükümeti veyahut Ingiltere vasıtasıyla, hükümetimize resmen başvurduğu takdirde, aşağıdaki şartlar ileri sürülerek cevap verilmelidir Bu tarihten, yani Eylülünonundan sonra yapılacak başvurmaya verilecek cevap başka türlü olabilir Bu takdirde durum bana ayrıca bildirilmelidir :

1- Ateşkes Anlaşması tarihinden başlayarak on beş giın içinde Trakya,1914sınırlarına kadar kayıtsız şartsız Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti'nin sivilmemurlarına ve askerî kuwetlerine teslim edilmiş bulunacaktır

2 - Yunanistan'daki esirlerimiz on beş giin içinde İzmir, Bandırma ve İzmit limanlarında bize teslim edilecektir

3 - Yunan Hükûmeti, Yunan ordusunun üç buçuk yıldan beri Anadolu'dayaptığı ve yapmakta olduğu tahribatı tamir etmeyi şimdiden taahhüt edecektir

Büyük Millet Meclisi Başkanı

Başkomutan

Mustafa Kemal

Alıntı Yaparak Cevapla

Büyük Tarruz Ve Başkomutanlık Savaşı Ve Mudanya Konferansı

Eski 09-10-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Büyük Tarruz Ve Başkomutanlık Savaşı Ve Mudanya Konferansı



Ordularımız İzmir Rıhtımına İlk Verdiğim Hedefe,Akdeniz'e Ulaştılar

Doğrudan doğruya bana gönderilen bir telsiz telgrafta da, İzmir'deki İtilâf Devletleri konsoloslarına benimle görüşmelerde bulunma yetkisinin verildiği bildirilerek, onlarla hangi gün ve nerede buluşabileceğim soruluyordu Buna verdiğim cevapta da, 9 Eylül 1922'de Kemalpaşa'da görüşebileceğimizi bildirmiştim Gerçekten de, söz verdiğim gün, ben Kemalpaşa'da bulundum Fakat görüşme isteyenler orada değildi Çünkü ordularımız, İzmir rıhtımında ilk verdiğim hedefe,, Akdeniz'e ulaşmış bulunuyorlardı
Saygıdeğer Efendiler, Afyonkarahisar - Dumlupınar Meydan Muharebesini ve ondan sonra düşman ordusunu tamamiyle yok eden veya esir eden ve kılıç artıklarını Akdeniz'e, Marmara'ya döken harekâtımızı açıklayıcı ve vasıflandırıcı söz söylemeyi gereksiz sayarım

Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekât Türk ordusunun, Türk subay ve komuta hey'etinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere dahageçiren muazzam bir eserdir

Bu eser, Türk milletinin hüriyyet ve istiklâl düşüncesinin ölümsüz bir âbidesidir Bu eseri yaratan bir milletin evlâdı, bir ordunıın başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur

Efendiler, işte şimdi diplomasi alanına geçebiliriz Gerçi, ordumuzun zafere ulaşacağından ümitsiz oldukları için, bu meseleyi daha önce diplomasi yoluyla çözüme bağlama kanaat ve iddiasında olanları, dediklerini yapma hususunda biraz fazlaca bekletmiş oldum Bununla birlikte, sonunda benim de diplomasi alanında ciddî olarak çaba harcadığımı görerek memnun olmaları gerekirdi Böyle olup olmadığını göreceğiz

Ordularımız, İzmir ve Bursa'yı geri aldıktan sonra, Trakya'yı da Yunan ordusundan kurtarmak için İstanbul ve Çanakkale doğrultusunda yürüyüşlerine devam ederken, İngilizlerin o zamanki başbakanı bulunan L1oyd George, fiilen harbe karar vermiş bir tavırla ve yardımcı birlikler gönderilmesi isteğiyle dominyonlara müracaat etmiş Yalnız, ondan sonra olup bitenlere bakılırsa LIoyd George'un isteğinin yerine getirilmediğini kabul etmek gerekir

Alıntı Yaparak Cevapla

Büyük Tarruz Ve Başkomutanlık Savaşı Ve Mudanya Konferansı

Eski 09-10-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Büyük Tarruz Ve Başkomutanlık Savaşı Ve Mudanya Konferansı



İtilaf Devletleri'nin 23 Eylül 1922 Tarihli Ateşkes Teklifi

Bu sıralarda, İstanbul'da Fransız Fevkalâde Komiseri bulunan Genera1 Pe1le benimle görüşmek üzere İzmir'e geldi diye adlandırdığı bir bölgeye, ordularımızın girmemesinin yerinde olacağını tavsiye eti Millî hükûmetimizin böylebir bölge tanımadığını, Trakya'yı da kurtarmadıkça ordularımızın durdurulmasına imkân olmadığını söyledi General PeI1e, bana,Mösyö Frank1in Boui1Iin 'un benimle görüşmek üzere gelmek istediğini bildiren, kendisine çekilmiş özel bir telgrafını gösterdiKendisini İzmir'de kabul edeceğimi söyledim Mösyö Frank1inBoui1Ion, bir Fransız harp gemisiyle İzmir'e geldi Fransız Hükümeti adına ,İngiliz ve İtalyan Hükûmetlerinin de uygun görmeleri üzerine, benimle görüşmeler yapmaya geldiğini söyledi Biz F r a n k 1 i nBoui11on'la görüşürken, İtilâf Devletleri Dışişleri Bakanları imzasını taşıyan 23 Eylül 1922 tarihli bir nota geldi Bu notada iki önemlinokta yer alıyordu Bunlardan biri askerî harekâtın durdurulmasıyladiğeri de Barış Konferansı'yla ilgiliydi
Biz, Rumeli'de Doğu Trakya'yı millî sınırlarımıza kadar tamamenalmadıkça askerî hareketten vazgeçemezdik Ancak, yurdumuzun bu bölgesinden düşman birlikleri çıkarıldığı takdirde böyle bir harekete devametmeye kendiliğinden gerek kalmayacaktı Bu notada, Venedik veya başka bir şehirde toplanacak olan İngiliz, Fransız, İtâlyan, Japon, Romen,Sırp - Hırvat - Sloven Devleti ile Yunanistan'ın da çağrıIacağı bir konferansa, delegelerimizi göndermeyi kabul edip etmeyeceğimiz sorulmaklabirlikte, görüşmeler sırasında Boğazlardaki tarafsız bölgelere bizden asker gönderilmemesi şartıyla, Edirne dahil olmak üzere Meriç'e kadarTrakya'nın bize iadesi ile ilgili talebimizin olumlu karşılanacağı bildiriliyordu

Notada, boğazlardan, azınlıklardan ve Milletler Cemiyeti'ne girmemizden de söz ediliyordu

Konferansın toplanmasından önce, Yunan birliklerinin, İtilâf Devletleri komutanlarının çizerikleri bir hattın gerisine çekilmesi için, İtilâf Devletleri'nin nüfuzunu kullanacağına söz aerilmekte ve bu konudagörüşülmek üzere Mudanya veya İzmit'te bir toplantı yapılması teklifedilmekteydi

Mudanya Konferansı

29 Eylül 1922 tarihinde, bu notaya verdiğim kısa bir cevapta, Mudanya Konferansı'nı kabul ettiğimi bildirdim Fakat Meriç nehri'ne kadar Trakya'nınderhal bize geri verilmesini istedim 3 Ekimde toplanmasının uygun olacağını söylediğim Mudanya Konferansı'na, Başkomutanlık adına olağanüstü yetkiyle Batı Cephesi Ordulan Komutanı İ s m e t P a ş a 'yı delege tayin ettiğimi bildirdim Bu notaya hükûmetçe de 4 Ekim l922tarihli etraflı bir cevap verildi Bu cevapta, konferans yeri olarak İzmirteklif edildi Boğazlar meselesi dolayısıyla, Rusya, Ukrayna ve Gürcistan Cumhuriyetleri'nin de daveti istendi Diğer konular üzerindeki görüşlerimiz de ana çizgileriyle bildirildi
Mudanya'da, İ s m e t P a ş a 'nın baŞkanlığı altında, İngiliz delegesi General Harrington, Fransız delegesi GeneralCharpy, İtalyan delegesi Genera1 MonbeI1i 'nin katıldıklarıkonferans toplandı Bir hafta kadar süren tartı$malı görüşmelerden sonra, 11 Ekimde, Mudanya Ateşkes Anlaşması imzalandı Böylece, Trakyaana vatana katılmış oldu

Efendiler, zaferden sonra, bizim İzmir'deki siyasî temaslarımızüzerine, Ankara'da Bakanlar Kurulu'nun daha doğrusu bazı bakanlarıntelâşlı bir duruma girdikleri farkedildi

Askerî görevimin son bulmuş olduğunu, bundan sonraki siyasiişlerin Bakanlar Kurulu'na ait olduğunu hissettirecek şekilde, beni Ankara'ya davet ettiler Halbuki, ne askerî görevim son bulmuştu ne desiyasî ve diplomatik konularla ilgilenmek ve uğra$maktan kendimi aIabilirdim Bu bakımdan, İzmir'den ordunun başından ve başlattığım siyasî ilişkilerden uzaklaşamazdım Bundan dolayıdır ki, benimle görüşmek isteğinde bulunan ve bunda direnen hükûmet üyelerinin veya ilgili bakanların İzmir'e yanıma gelmelerini teklif ettim Hükûmet Başkanı Rauf Bey 'le Dışişleri Bakanı Yusuf Kema1 Bey geldiler Rauf Bey, İzmir'de bana bazı özel dileklerini de bildirdi Sözgelişi, A1i Fuat Paşa ile Refet Paşa 'nın, zafer dolayısıylaterfi ettirilmelerini ve kendilerine uygun birer görev verilerek memnunedilmelerini rica ettiler Bildiğiniz üzere, muharebeden önce A1i Fuatve Refet Paşa'ların bu harekâta katılmaları için türlü yollarla teşebbüste bulunmuştum; fakat başaramadım Zaferden dolayı, Muharebe'de fülen hizmet edip liyakat göstermiş olan komutanlar ve subaylarterfi ettirilmek ve takdir edilmek suretiyle elbette ödüllendirilmişlerdiAskerî harekâta katılmaktan kaçınan kimselerin de bizzat orada bulunanlarla birlikte ödüllendirilmeleri elbette kötü etki yapabilirdi Kısacası, Rauf Bey'e dileklerini yerine getiremeyeceğimi söyledim Fakat A1i Fuat Paşa, Meclis İkinci Başkanı bulunduğuna göre, mevkii ve görevi kendisini memnun edebilecek bir seviyede idi Yalnız, açıkta bulunan Refet Paşa için uygun bir görev bulmaya çalışacağımasöz verdim Kendisini İzmir'e davet etmesini sövledim Refet Paşa,İzmir'e gelmişti Fakat bu geli$ tam benim Ankara'ya döndüğüm geceye rastladığı için kendisiyle orada görüşme imkânı olamadı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.