Prof. Dr. Sinsi
|
Fütüvvet
Fütüvvet kelimesi sözlükte; "1 Soy temizliği, 2 Mertlik, Gençlik, Yiğitlik, Delikanlılık, 3 Cömertlik, Elaçıklığı"(1) anlamlarına gelmektedir Fütüvvet kurumunun kanunnâmeleri durumundaki fütüvvetnâmeler incelediğinde, bu kelimenin aslının Arapça olduğu ve "fetâ" kelimesinden türemiş bulunduğu görülür "Fetâ" tekil bir kelime olup, "delikanlı, yiğit, eli açık, iyi huylu" anlamındadır Çoğulu "fityan"dır(2)
Fetâ, fityan ve fütüvvet kelimeleri, Kur'an'da geçtiği anlamlarda kullanılmış, fetâ olan kişinin âyetlerde belirtilen özelliklere sahip olması gerektiği değerlendirilmiştir Fütüvvetnâmeler, "fetâ" ile ilgili âyetlerle başlamaktadır(3)
Kur'an'da fetâ kelimesinin geçtiği âyetler incelendiğinde, kelimenin sözlük anlamlarının değişik ayetlerde kullanıldığını görülür Fütüvvetle ilgili yazılmış ilk kitaplardan birisi olan Tuhfatü'l-Vasaya isimli fütüvvetnâmesinde Harputlu Nakkaş İlyas oğlu Ahmet, bu durumu şöyle açıklamaktadır:
"Ulu Tanrı, fetâları, fütüvvetle yedi yerde anmış ve her birini bir faziletle, bir yücelikle övmüştür Bunlardan biri Yusuf sûresidir Orada otuzuncu âyetten sonra Ulu Tanrı 'Şehirdeki kadınların bir bölüğü, Aziz'in karısı delikanlısına gidip gelmede dediler' buyurup fütüvveti temizlik ve çekinmekle övmüştür(4) "
Ayette Hz Yusuf'un Allah'ın emirlerine uymayı hevâ ve hevesine tercih ettiği, kötülüğe yönelmediği, bu sebepten dolayı fetâ olmaya ve bu sıfatla anılmaya hak kazandığı anlatılmaktadır Adı geçen fütüvvetnâmede fetâ kelimesinin "yiğitlik" anlamında da kullanıldığını belirten yazar, şu âyeti kanıt olarak göstermektedir:
"Hatırla ki, o vakit, o genç yiğitler mağaraya sığındılar da şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Bize, tarafından bir rahmet ihsan buyur ve işimizden bize bir başarı hazırla(5) "
Fetâ kelimesinin sözlük anlamlarının bütününü içeren bir başka âyet de Enbiyâ sûresinde geçmektedir Hz İbrahim'in; mert, yiğit, güzel huylu, gözü pek bir delikanlı olduğu ve putlara tapan müşriklere boyun eğmediği, onların putlarını kırdığı geniş bir şekilde açıklandıktan sonra, ayette şu ifade kullanılmaktadır:
"  Dediler ki bir fetâ duyduk, bunları (putları) kötülüyor, kendisine İbrahim deniyormuş(6) "
Fütüvvet kelimesinin sözlük anlamları, yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere tamamen Kur'an'dan alınmış ve bu şekilde kullanılmıştır
Terim olarak fütüvvetten ilk bahsedenler, İslâm tasavvufunda "önder" olarak kabul edilen ilk sufîlerdir Bunlar, fütüvveti tasavvuf hayatında bir makam olarak görmüşlerdir Sadece "fütüvvet"i konu edinen ilk kitap olan "Tasavvufta Futüvvet" isimli eserinde Sülemî, fütüvveti Allah'a, Peygamber'e ve insanlara karşı bir davranış şekli kabul eder ve şöyle tanımlar:
"  fütüvvet: (Allah'ın) emirlerine uyma, güzel ibadet, her kötülüğü bırakma, zahiren ve batınen, gizli ve açık ahlâkın en güzeline sarılmadır(7) "
Tanımdan anlaşılacağı üzere; fütüvvet, bir davranış biçimi ve bir yaşam tarzı olarak algılanmaktadır Fütüvvet, tasavvuf hayatında bir mertebe (rütbe, derece) ve güzel davranış şeklinde anlaşılmasından dolayıdır ki, kitlelere cazip gelmiştir Dönemin bütün önder sufîleri fütüvveti, "iyi davranışlar toplamı" olarak değerlendirmişlerdir Hattâ dönemin sufîleri, fütüvveti Hz Adem'in özür dilemesi, Hz Nuh'un sebatı, Hz İbrahim'in vakârı, Hz İsmâil'in doğruluğu, Hz Musa' nın ihlâsı, Hz Eyyub'un sabrı, Hz Muhammed'in cömertliği, Hz Ebû Bekir'in acıma duygusu, Hz Ömer'in hamiyeti ve âdâbı, Hz Osman'ın hayâsı ve Hz Ali'nin bilgisi gibi özelliklerin bir araya gelmesi şeklinde anlarlar ve ancak bu sıfatların hepsine birden sahip olan insanın iyi davranışlarda bulunabileceğine inanırlardı(8)
Fütüvveti, tüm önder sufîlerin bu şekilde anladıkları ve kullandıkları diğer sağlam kaynaklardan da anlaşılmaktadır Fütüvvet konusuna risalesinde geniş bir bölüm ayıran Kuşeyrî, büyük sufîlerin fütüvvet tanımlarını aktarmıştır Risalede geçen tanımların bütünü, fütüvvetin yaşam biçimi olduğunu gözler önüne sermektedir Bazı sufilerin fütüvvet konusundaki değerlendirmeleri şöyledir:
Fudayl b İyaz: Fütüvvet, dostların kusurlarını hoş görmektir
Ebû Bekir Verrak: Fetâ, düşmanı bulunmayan kimsedir
Muhammed b Ali Tirmizî: Fütüvvet, Rabbi için (onun rızasını kazanma gayesi ile) nefsine düşman olmaktır
Cüneyd: Fütüvvet, fakirden nefret etmemek, zengine yaranmaya çalışmamaktır(9)
Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere fütüvvet, nefis temizliğine, yüksek ahlâka ve cömertliğe dayanan, başkasını kendi nefsine tercih etmek (altruism) şeklindeki ifadesini bulan bir yaşam biçimidir
Fütüvvet kelimesinin, bu şekilde anlaşılması ve yorumlanması günümüz araştırmacıları tarafından da kabul edilmektedir Ülgener; şunları yazmaktadır:
"Fütüvvet; el açıklığı, konukseverlik, yerine göre zulüm ve kahır görmüşlere sahib çıkma ve yolda gözünü budaktan esirgememe mânâsında bir cesaret ve yiğitlik karşılığı olarak kullanılmıştır(10) "
Oryantalistler C Cahen ve Franz Taeschner de fütüvvet kelimesini aynı anlamlarda kullanmışlardır(11)
Fütüvvetin eş anlamlısı olarak ayyar (civan-mertlik) kelimesi kullanılmıştır Bu kelime daha çok Farsça kitaplarda görülür Civanmertlik (ayyarlık), aynen fütüvvet gibi çeşitli sıfatlara ve iyi davranışlara dayandırılmıştır Civanmert, fetâda olduğu gibi, yürekli, eli açık, mert, gönül temizliği, iyi huylu, arkadaşını kendine tercih etme ve haksızlığa boyun eğmeme gibi özelliklere sahiptir Sıralanan özelliklere sahip olmayanlar, civanmert olamazlar Civanmertlik, tasavvuftaki fütüvvet anlayışı gibi diğergamlığa dayanan yaşayış biçimidir(12)
Farklı kültürler nedeniyle çeşitli isimler altında İslâm'ın yayıldığı bütün bölgelerde etkileri görülen fütüvvettin temel şartı: kişinin kendini değil başkalarını düşünmesi, insanların kusur ve eksikliklerini aramaması, nefsî duygularının esiri olmaması, mert, yiğit ve kerem sahibi olmasıdır DİPNOTLAR1 Develioğlu, F , "Osmanlıca-Türkçe Lûgat", Ankara, 1970
2 Çağatay, N , "Ahîlik", Ankara, 1974, s 4
3 Sülemî, "Tasavvufta Fütüvvet", (Çev S Ateş), Ankara, 1977, s 22-24
4 Gölpınarlı, A , "İslâm ve Türk İllerinde Fütüvvet Teşkilatı", İ Ü İktisat Fakültesi Mecmuası, Cilt 11, İstanbul, 1950, s 208
5 Kehf Suresi, Ayet: 10
6 Enbiya Suresi, Ayet: 60
7 Sülemî: a g e , 1977, s 24
8 Gölpınarlı, A ; a g e , s 7
9 Kuşeyrî, "Kuşeyrî Risalesi", (Çev S Uludağ) İstanbul, 1978, s 325
10 Ülgener, S , "İslâm, Tasavvuf ve Çözülme Devri İktisat Ahlâkı", İstanbul, 1981, s 90
11 Taeschner, F , "İslâm Ortaçağında Futuvva", İ Ü İ F M Cilt 15, İstanbul, 1954
12 Keykavus, "Kabusnâme", (Çev O Ş Gökyay) İstanbul, 1944, s 377
|