|  | Uzayın Yapısı |  | 
|  08-17-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Uzayın YapısıBig bang ya da Büyük patlama, evrenin yaklaşık 14 milyar yıl önce çok yoğun ve sıcak bir noktadan meydana geldiğini savunan bilimsel teori  Galaksiler nebulözler ve yıldızlararası plazmanın bu şekilde meydana geldiğini savunur  Bu ilk infilaktan bu yana çok daha küçük patlamalar halen devam etmekte (süpernovalar) ve evren, genişleyip büyümeye devam etmektedir  Gerçekten de dünyamızdaki gözlem evlerinden izlenen uzak galaksilerin ışığındaki kırmızıya kayış, bunun ispatı olarak kabul edilmektedir  Büyük patlamadan gelen radyasyon, ilk defa 1964′te tespit edilmiştir  New Jersey’deki Bell Laboratuvarlarından Arno Penzias ve Robert Wilson, Samanyolunun dış kısımlarından gelen belirsiz radyo dalgalarını ölçmeye çalışıyorlardı  Fakat bunun yerine gökyüzünün her tarafından gelen bir radyasyon buldular  Bu ışınımın bütün yönlerdeki parlaklığı aynı idi ve yaklaşık 3° Kelvin sıcaklığında bir ortamdan geldiği anlaşılıyordu  Daha sonra Penzias ve Wilson, bu buluşları için bir Nobel ödülü kazandılar  Bigbang teorisine ilişkin şekil Bu kozmik fon radyasyonunun, büyük patlamadan hemen sonra kainatı dolduran sıcak gazdan geldiği tahmin edilmektedir  Astronomlar, 1920′lerden beri kainatın genişlediğini biliyorlardı  Bu genişlemenin hızı da, 15 milyar yıl kadar önce bütün maddenin tek bir anda aynı noktada bulunması gerektiğini gösteriyor  İşte tam bu ilk zamana büyük patlama deniyor  O zamandan beri de kainat sürekli olarak genişlemektedir  Büyük patlamadan sonra kainat radyasyondan yayılan çok sıcak gazla dolmuştur  İlk önce gaz, temel parçacıklardan meydana gelmişti: Önce kuarklar oluştu ve bunlar bir araya gelerek protonları ve nötronları meydana getirdi; daha sonra da elektronlar ortaya çıktı  Büyük patlamadan 300  000 yıl sonra, sıcaklık 3000 °K’ye düşünce bu parçacıklar birleştiler ve atomlar oluştu  Bu durum, kainata büyük bir değişiklik getirdi  O zamana kadar elektrik yüklü parçacıklar radyasyonu çok kolay emerlerdi  Radyasyon çok uzağa gidemediğinden, gaz da şeffaf değildi  Fakat nötr atomlar radyasyonu iyi ememediler  Bu durumda hareketine bir engel kalmadığından, radyasyon uzayda yayıldı  Uzay genişledikçe radyasyonun dalga boyu uzadığı için, daha soğuk bir cisimden geliyormuş kanaatini vermeye başladı  Bizim radyasyonu ölçebildiğimiz şimdiki zamana kadar radyasyon, mutlak sıfırın ancak birkaç derece üstündeki sıcaklıklara kadar soğudu  Kozmik mikrodalga fon radyasyonu Penzias ve Wilson tarafından bulunan kozmik fon radyasyonu, bu düşünceye mükemmel olarak uymaktadır  Hem sıcaklık doğru derecedeydi hem de radyasyon bütün gökyüzünde aynı sıcaklıktaydı; çünkü bütün yönler büyük patlamaya doğru gidiyordu  Fakat bu keşif ortaya çözülmesi gereken bir de bilmece çıkardı  Fon radyasyonu, büyük patlamadan 300  000 yıl sonra gazın son derece homojen olduğunu göstermektedir  Gazın içinde büyük topaklar ve delikler olsaydı, bunlar radyasyonun gökyüzündeki dağılımında sıcak ve soğuk bölgeler olarak gözükecekti  Öte yandan bugün çok topaklıdır  Kümeler, ince uzun gruplar halinde toplanan galaksiler ve bunların aralarında boşluklar vardı  Bu büyük yapıların orijinal gazın içindeki topaklardan çıkmış olması gerekmektedir  Tıpkı sütün topaklanarak peynire dönüşmesi gibi  Kozmoloji ile uğraşan bilim adamları, fon radyasyonu iyi incelenirse, bunun sıcaklığında bazı sapmalar bulacaklarına inanıyorlar  Astronomlar, kozmik fon radyasyonunun sıcaklığını 1960′lardan beri giderek artan bir dikkatle ölçmektedirler  Birkaç yanılmanın dışında, yalnızca ortalama sıcaklıktan sapmalara sınırlamalar koyabilmişlerdir  Yerden yapılan son deneyler, bunların da bir Kelvin’in 30 milyonda birinden fazla olamayacağını gösteriyor  Yerden gözlem yapan astronomlar, kozmik fon radyasyonunu incelediklerinde iki hususla karşılaşmaktadır: Birkaç santimetre daha uzun dalga boylarında gözlem yaptıkları zaman bizim galaksimiz Samanyolu’ndan gelen radyasyon, zayıf fon radyasyonundan baskın çıkıyor  Bizimi galaksimizdeki parlak ve karanlık kısımlar, fon radyasyonundaki herhangi bir sapmayı kolaylıkla maskeliyorlar  Daha kısa dalgaboylarında ise Samanyolu daha zayıftır; fakat bu dalga boylarındaki radyasyon, Dünyanın atmosferindeki su buharı tarafından emilmektedir  Dünyanın her yerinde, çeşitli gruplar, yüksek dağlar, Antarktika ve yüksekte uçan balonlar gibi havanın kuru olduğu yerlerden gözlem yaparak bu problemi çözmeye çalışmışlardır  Buna en iyi çözüm, bir uydudaki kısa dalga boylu bir radyo alıcısıdır  1970′lerin ortalarında, bu gözlemcilerin çoğu, NASA’nın Goddard Uzay Uçuş Merkezindeki bilim adamlarıyla işbirliği yaparak Kozmik Fon Keşif Uydusu COBE’nin tasarımına katkıda bulundular  18 Kasım 1989′da COBE, yörüngesine mükemmel bir şekilde oturtuldu  COBE’nin taşıdığı üç araçtan iki tanesi gökyüzünü uzun kızılötesi dalgaboylarında gözlemledi  Araçlar, uzaydan gelen zayıf sinyallerin uzay aracının kendi sıcaklığından etkilenmemesi için sıvı helyumla soğutulmaktaydı  Bu araçlar görevlerini seferin dokuzuncu ayında sıvı helyumun bittiği sırada tamamladılar  Araçlardan biri fonun ortalama sıcaklığını görülmemiş bir hassasiyetle ölçerek 2  735 °K değerini buldu  Diğeri de ilk defa olarak, uzun kızılötesi dalgaboylarında uzayın haritasını çıkardı  Üçüncü ölçüm aleti fon radyasyonunun parlaklığındaki sapmaları aramak için tasarlanmıştı  Altı diferansiyel mikrodalga radyometreden oluşan bu düzenek gözlemlerine devam ediyor; çünkü bunların soğutulması gerekmiyor  Bunlarla gökyüzü şimdiye kadar iki kere tarandı ve üçüncü taramaya devam edilmektedir  Radyometreler gökyüzünü 3  5, 5  7 ve 9  5 milimetre olmak üzere üç kısa radyo dalga boyunda gözlemlemektedir  Halen, dünyanın çeşitli yerlerinde aynı derecede hassas aletlere sahip ekipler COBE’nin görebileceğinden daha küçük, bir açı dakikası sapmalar bulmak için gözlem yapmaktadır   | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |