Muhabbet-Tefekkür-Rabıta

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Muhabbet-Tefekkür-Rabıta




MUHABBET-TEFEKKÜR-RABITA

Rabbimiz, insanoğlunun mizacına müspet temayüllerin yanı sıra menfi olanları da dercetmiştir Bu istikamette Mevlâmız, mutlak varlık, mutlak güzellik ve mutlak hayır gibi üç büyük sıfatından insanoğluna bahşetmiş ve onu bunların zıtları olan mutlak yokluk, mutlak çirkinlik ve mutlak şer ile de malul kılmıştır Allah’u Teala, “Ona(insana)iyilikleri de, kötülükleri de ilham etmiştir” [807]buyurmuştur İşte insanoğlunun, bir ömür, cazibesine kapıldığı biri menfi, diğeri müspet iki zıt tarafı

İnsan için asıl büyük tehlike menfi olan tarafa yönelmesidir Zira buna yönelenler adeta körleşirler, sırf kendisini ve yaptıklarını beğenirler Bu durum beşerî aczi fark ettirmeyen büyük bir gaflet ve zaaftır

Bu itibarla hadis-i şerifte buyurulan “ölmeden evvel ölünüz” hitabının yüklendiği hakiki mana, menfi kutuba ait kötü sıfatların tuzağına düşmemeyi ve nefsin girdabından kurtulmayı ifade eder Buradaki nefsin öldürülmesi demek, nefse hakim olmak demektir

Kul, menfi sıfatları ne ölçüde en aza indirebilirse, o ölçüde Rabbine yakınlaşmış olur Buna muvaffakiyet için, kalbin istidadı nispetinde muhabbeti Cenab-ı Hakk'a yöneltmek gerekir

Bu cihetle akıllı kimse kalbini ihmal etmez ve kalbinin terbiyesini küçümseyemez Bu iş, insanın en birinci işidir Her mümin, Yüce Allah ile hukukunu ve dostluğunu kontrol etmelidir Kalbinin katılığına üzülmeli, ağlamalı, bir çaresine bakmalıdır Karnı acıkan bir Müslüman, açlığını gidermeden nasıl rahat edemiyorsa, kalbinin ihtiyaç ve hastalıkları için de aynı çabayı göstermelidir Yoksa derdi hiç bitmez Kalbinin ilacına yönelen kimse, ciddi olmalıdır, ilacına ve doktoruna sımsıkı sarılmalıdır

Bu konuda büyük veli İmam Şarani (ks) şu uyarıda bulunur:

“Sadık müride düşen işlerden birisi de kalbini bir hedefte toplamaktır Allah’u Teala onun önüne kamil bir mürşit koyduktan sonra artık dünyada hiç bir şeye iltifat etmemelidir Çünkü, Allah’u Teala ona kamil bir dostunu nasip etmekle dünya ve ahiret adına nasip edeceği bütün güzellikleri önüne sermiştir Bundan sonra ona bu güzellikten nasibini almak düşer Efendim Ali bin Vefa (ra) derdi ki:

“Eğer hakiki bir mürşit bulursan insanlığının hakikatini bulmuş olursun Hakikatini bulunca, Allah’ı bulursun Allah’ı bulunca da, her şeyi bulmuş olursun Bütün mesele böyle bir mürşidi bulmaktır Bunu anla, ganimet bil, istifade et!“ [808]

Işte bu tavsiyeye uyan sadık bir mürit, kalbini mürşidine bağlar ve önce, onun zahiri edepleriyle edeplenir Bundan sonra mürşidin batınındaki manevi kuvvet ve sırlar müridin kalbine akar Lamba fitilinin alttan yukarı gaz yağını çekmesi gibi, mürşidin kalp hazinesine bağlı bir kalp de oradaki ilim ve marifeti çekip alır Mürşidin himmeti ve feyzi müridin kalbine geldiğinde, onu edepten uzak ve çirkin huylarla kirlenmiş bulunca geri döner Mürşidin sözleri gibi, nazarları da fayda verir Kim, iç alemini bütün kötü duygu ve arzulardan temizler ve mürşidine karşı edepli olursa, mürşidin kalbindeki nur ve feyizler onun kalbine intikal eder[809]

Böyle olunca kalp kalbe açılır, birinden diğerine nur intikal edince, ilim geçer, feyiz akar, sevgi yayılır

İşte bu tasavvuf öğretisinde ki terbiye metotlarından biri olan rabıtadır

MUHABBET-TEFEKKÜR VE MURAKABENİN PARÇASI RABITA

Rabıta, Kur’an ve sünnette anlatılan muhabbet tefekkür ve murakabenin bir parçasıdır Tefekkür farzdır Yüze Allah’ın zatı hayal edilmez ve düşünülmez

Kainatta her varlık bir çekimle hareket etmekte, kainatın kendisi de ilâhi mukadderatına koşmaktadır Mutlak kudrete râm olarak Alemlerin Rabbi'ne doğru bir koşuştur bu

Bütün bu koşuşların, bu dönüşlerin hareket unsuru ise muhabbettir Eğer muhabbet unsuru kainattan ve insandan alınacak olsaydı, geriye manasız, gayesiz, boş bir kainat; ümidi, azmi, hayat enerjisi tükenmiş, cesetleşmiş insanlar kalırdı

Bu nedenle denilebilir ki, muhabbet hayatın özüdür, ruhudur Rabb’imiz'in bütün emirleri, hakikatte muhabbet yoluyla vuslata bir çağrıdır Her emir vuslata çeken manevi bir ip hükmündedir Her yasak ise Hakk'a uzanan muhabbet ipini koparacak engelleri ortadan kaldırmak içindir

İnsanın hamuru da muhabbetle yoğrulmuştur İman, Hakk'ı tasdikin aşk haline gelmiş mertebesidir Dinimiz İslâm ise, bu aşkla kainata, hayata ve olaylara izah getiren, şekil veren, disiplin altına alan mükemmel yoldur

Mademki, yaratılmışların var oluş sebebi muhabbettir, öyleyse her canlıda bu vasıf fıtri bir temayül arzeder Yağın süt içinde dağılması gibi, muhabbet de hayatın her alanına sirayet etmiştir Zehirli akrebin bile yavrularını sırtında taşıması bu muhabbetin bir neticesidir Bu temayül, varlıkların en şereflisi olan insandaki tezahürü ise zirvededir Bununla beraber insan, bu imtihan aleminde muhabbet ettiği varlığın buna layık olup olmaması durumuna göre bir netice elde eder

İşte muhabbetin bu denli akışkanlığı herkesin her şeye muhabbet etmesini de beraberinde getirecektir Halbuki ilahi muhabbeti arzulayan bir mürid her şeye muhabbet beslemekten sadece Yüce Allah’a muhabbet beslemeyi ancak bir mürşid-i Kamil vasıtasıyla öğrenebilir

Sûfîlere benzemek isteyen kimsenin sufilere muhabbeti, sûfîlerin ruhlarının uyanıp göz diktiği ilâhî şeylere onun da rûhunun uyanması sebebiyledir Çünka, Allah'ın emrine, O’na yaklaştıran şeylere ve O'na yakın olan kimselere muhabbet etmek ruhun (o tarafa) çekilmesiyle meydana gelir [810]

Tefekkür kelimesi sözlükte "düşünmek, dikkatlice anlamaya çalışmak" manasındadır

Şerif Cürcanî, tefekkürün "kalbin maksada vasıl olmak için eşyanın manalarını anlamaya yönelmesi" veya "eşyanın hakikatini idrak etmek için kalpte olan bilginin ihzar edilmesi" şeklinde gerçekleşen bir faaliyet olduğunu belirtir [811]

Tefekkür, insana mahsus bir özelliktir İnsan, tefekkür sayesinde diğer varlıklardan ayrılır ve üstün olur Tefekkür ancak kalpte tasavvuru mümkün olan şeyler hakkında yapılabilir Onun için, Allah'ın yarattığı varlıklar hakkında tefekkür mümkündür Fakat Allah'ın zatı hakkındaki tefekkür mümkün değildir Çünkü Allah hiç bir şekilde suret olarak vasıflandırılamaz ve şekil olarak hayal edilemez[812]

Tefekkür, insanın, varlıkların, kainatın ve olayların hakikatini anlama çabasının adı

Allah’u Tealâ’nın, birçok ayet-i kerimede “düşünmez misiniz?”, “görmez misiniz?”, “düşünüp ibret almaz mısınız?” hitabıyla insanı sorumlu tuttuğu büyük ibadet

İnsanı insan yapan, diğer varlıklardan ayıran temel özellik ve en büyük fark

Tefekkür, olmayan bir şeyi hayal etmek değil, varlıklardaki manayı görmektir Tefekkür, kalp gözüyle varlıklara bakmak ve onlarda yazılı ilâhî ibretleri okumaktır

Tefekkür, adeta varlıklar ile konuşmak ve her gördüğünden Yüce Mevlâ'dan haber sormaktır

Tefekkür,Allah’u Tealâ'nın eşyadaki tecellilerini okumak ve onlardaki hikmeti anlamaktır

Tefekkürün gayesi manevî yükseliştir Manevî yükseliş, körü körüne bağlılıktan kurtulmak, her an Allah'a yaklaşmak, devamlı O'na hayran olmak, sürekli zikir halinde bulunmak ve nihayet “ihsan” mertebesine ulaşmaktır

Tefekkür kainattaki ilâhi sanata bakıp, Yüce sanatkârı tanımak ve ona hayran olmaktır Tefekkür varlıklarda gizlenen ilâhi güzellikleri ve tecellileri gönül gözüyle seyretmektir Kainattaki bütün güzelliklerin, üstünlüklerin, izzet ve şerefin asıl sahibi Allah’u Teala’dır İnsan olsun melek olsun, her kimde ne varsa O’nundur Aklın vazifesi O’nu tanımak, gönlün vazifesi O’nu aramak, kalbin vazifesi O’nun sevgisini tatmaktır

Yüce Yaratıcı zatını nur ile gizlemiş, bazı tecelliler ile perdelemiştir Ardından bütün akıllılara, adeta ‘Bana gelin, beni tanıyın, benim dostum olun’ dercesine haber göndermiştir

Bu hususta Yüce Mevla’yı sevenlerine tanıtacak ve sevgisini tattıracak en güzel yol, O’nun boyası ile boyanmış, her halleriyle O’nun şahidi olmuş kamil müminlerdir Zira onlar rabbani alimlerdir, kamil mürşitlerdir Onlardaki ilâhi ilme ve sevgiye ulaşmak için kalp hazinelerine girmek gerekir Kalbe girmek için kalbi kullanmak icap eder

Ayrıca, sevgi dolu bir gönülle mürşidin kalbine yönelmek, ihlasla ihtiyacını dile getirmek, samimiyetle yardım talep etmek, sabır ve edeple kalbin kapısında beklemek gerekir Böyle olunca kalp kalbe açılır, birinden diğerine nur intikal eder, ilim geçer, feyiz akar, sevgi yayılır İşte buna rabıta denir

Kamil mürşit, mürit için bir ölçüdür, aynadır, örnektir, sevgi kaynağıdır, feyiz membaıdır Mürid, onun kalbindeki ilahi aşkı ve edebi yansıtan yüzüne bakınca veya o yüzü hayaline alınca Allah’ı zikretmektedir

İşte müridin böyle bir kamil mürşide kalbini bağlayıp, huzurunda ve gıyabında onun sûret ve ruhaniyetini hayaline almaya, onu kendisi ile birlikte düşünerek, yanındayken takındığı tavrı, uzağında iken de sürdürmeye rabıta denir

Buna mürşitle benzeşme diğer bir ifadeyle aynileşme de denir

Rabıtanın hedefi, müridi fenafillah makamına yükseltmektir Bu makam ihsan mertebesi olup, Yüce Allah’ı görüyormuş gibi O’na kulluk yapma makamıdır

Mürşit bu makama ulaştırdığı müridini Allah’u Teala’ya emanet eder ve aradan çekilir Artık rabıta murakabe adını alır Murakabe, her yerde ve her şeyde Allah’u Teala’nın azametini müşahede etmektir

İşte rabıta, Allah’u Teala’nın sadık kulu ve kamil dostu olan mürşit ile kalp, gönül, hayal, sevgi, fikir, fiil ve bedenle beraber olmaktır

Mürşitle ilk beraberlik onun terbiyesine girmekle başlar Ardından mürit onunla aynı meclisi, aynı mekanları, aynı işleri, aynı ibadetleri paylaşmaya başlar Bundan sonra mürit, kalben mürşidine yakınlık duyar





TERBİYE METODU RABITA

Kamil insanın kalbi Allah’u Teala’nın nazar ve tecelli ettiği bir yerdir Bu kalbe “nazargâh-ı ilâhi” denir Burası Allah’ın rahmet nazarı ile baktığı yerdir Böylesi bir kalp Rabbine bağlanmış demektir

Bu kalp ilâhi aşk ve zikirle canlanmıştır Ona bağlanan kalpler de o aşk ve zikirden nasiplenir, feyizlenir, kuvvetlenir, ihya olur

Tasavvuf büyükleri, rabıtanın öz itibariyle şu ayetlere dayandığını belirtmişlerdir

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sadık kullarımla beraber olun” [813]

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun, O’na yaklaşmaya vesile arayın Onun yolunda mücahede edin ki kurtuluşa eresiniz” [814]

Her iki ayet de bize takvayı emrediyor Takvayı elde etmek için birinci ayette Allah’ın sadık kulları ile beraberlik emredilmiş, ikinci ayette ise takva yoluna sevk edecek bir vesileye yapışılması ve nefsi terbiye için bütün yolların denenmesi istenmiştir

Allah’ın sadık kulları ile beraberlik ya beden ile ya da kalp ile olur Asıl mesele onlarla Allah yolunda kalp ile beraber olmaktır Beden ile beraberlik bundan sonra fayda verir

Enes b Malik (ra)'dan rivâyet ettiğine göre;Peygamber Efendimiz(sav)'e bir adam geldi ve: "Kıyâmet ne zaman kopacak ?" diye soru sordu Resulullah (sav), (cevap vermeden) namaza kalktı Namazını bitirdiği zaman:

"Kıyâmetten soran kişi nerede?" diye sordu Adam:

"Benim (buradayım), Yâ Resulullah!" dedi Efendimiz (sav):

"Kıyâmet için ne hazırladın?" diye sordu Adam:

"O güne çokca namaz ve oruç, (diğer bir rivayette) büyük bir amel hazırlayamadım, ancak ben, Allah ve Rasûlünü seviyorum" dedi Hz Peygamber(sav) de:

"Kişi sevdiği ile berâberdir" yahut: "Sen, sevdiğinle berâbersin“ [815] buyurdu

Enes (ra) demiştir ki: "Müslümanları, İslam'dan sonra, bu hadisteki müjde ile sevindikleri kadar hiç bir şeyle sevinirken görmedim"

Ebû Zerr el-Gıfârî (ra), anlatıyor: Hz Peygamber (sav)'e:

"Yâ Rasûlellah! Bir topluluğu sevdiği halde, onlar gibi amel etmeye güç yetiremeyen kimse hakkında ne buyurursunuz?" diye sordum, Efendimiz (sav):

"Ey Ebû Zerr! Sen, sevdiklerinle berâber olacaksın" buyurdu Ben de:

"Şüphesiz ben Allah ve Rasûlünü seviyorum" dedim Efendimiz (sav):

"Muhakkak ki sen, sevdiklerinle berâbersin" buyurdu Ubâde b Sâbit demiştir ki: Ebû Zerr, bu tür sorularını devam ettirdikce, Efendimiz (sav) de aynı cevapları veriyordu [816]

Şu halde, sufiere benzemeye çalışan müteşebbih kimsenin,-diğer insanları bırakıp- sâdece onlara benzemeye çalışması, onları sevdiği içindir O bunu kendi irâde ve isteği ile yapmaktadır Bu durumda kendisi onların hâl ve makâmlarından aşağıda olsa da; irâde ve muhabbetinin onlarla berâber olmasından dolayı, onlarla berâber olur Işte bu beraberliğe yukarıdada değindiğimiz gibi rabıta denir

Mü’minlere bu yakınlığı kazandırmak ve onlara iyi sıfatları kazanmaları için böyle bir metdu seçmişlerdir

Bilinmelidir ki,rabıta bir ibadet değildir; kalbi ibadete hazırlamak için kullanılan bir metottur Rabıta, Kur’an’da ve sünnette emredilen tefekkürün bir çeşididir Bu anlamda bir nevi murakabedir Allah’u Teala’nın zatı dışında her şey tefekküre konu edilebilir Çünkü hadisler, Allah’ın bizzat şeklini düşünmeyi yasaklamıştır [817]

Rabıtanın tefekkürle ve muhabbetle olan bağlantısını yukarıda zikretmiştik

Bu nedenledir ki, rabıta tasavvufta mühim bir terbiye metodudur

Rabıta, ruhların tanışması, kalplerin kaynaşması ve gönüllerin aynı sevdada buluşmasıdır

Kamil bir mürşit ile Allah yoluna çıkan bir insan, önündeki rehberi ile ruhen tanışmazsa, kalben kaynaşmazsa, onunla aynı sevgide buluşmazsa, kendisinden nasıl istifade edebilir?!

Allah için böyle bir rabıtaya ve sevdaya sahip olmayan insan, acaba kalbini hangi tür rabıtalar ve sevdalar ile ıslah ve ihya edecek?

Edep ve hedefine uygun yapılan bir rabıta, kalbi gafletten uyandırmak için en etkili bir ilaçtır Ancak, rabıtayı bilmeyenler veya yanlış anlayanlar onu kalbi zehirleyen bir şey gibi gösteriyorlar

Halbuki rabıta, öyle anlaşılmayacak ve kafa karıştıracak bir konu değildir

Sözlük manası ile rabıta, iki şeyi birbirine bağlayan ip, ilgi, sevgi, alaka, münasebet demektir [818]

Rabıtanın tasavvufta kullanılan manası ise şudur:

Rabıta, yakine ulaşmış, müşahede makamına çıkmış, Allah’ın ahlakı ile süslenmiş, bütün latifeleriyle ilahi zikre dalmış kamil bir mürşidi hayale alıp kalbi ona bağlamaktır

Diğer bir manasıyla rabıta, bir müridin kalbini mürşidinin kalbine bağlayıp oradan ilim, sevgi, feyiz ve nur almasıdır [819]

Böyle bir rabıta, kalbi uyandırmak, onu zikre geçirmek, şeytanın hücumlarından korunmak için bir usuldür Rabıta, kalbe atılan vesvese oklarını engellemek, kalbe hücum eden kötü düşünceleri defetmek için güzel bir tedbirdir

Hedefi itibariyle rabıta, mürşitle beraber olup kalbi beklemektir Rabıta, kalbe girmek isteyen düşmanlara karşı mürşidi siper edinmek, onun desteği ile tehlikeden korunmak, mürşit vesilesiyle çekilecek sevgi ve feyzi ile kalbi kuvvetlendirmek ve Allah yolunda ayakta durmaktır

Mürit mürşidini yakından tanıdıkça, onun Allah’a karşı sevgisini, güzel edebini gördükçe kendisine hayran olur Onu Allah için sever Onun gibi samimiyetle Allah adamı olmaya ve güzel amel yapmaya yönelir

Müridin bu yaptığı tefekkürdür Tefekkürün merkezi kalptir Edebi, sükunet içinde kalbe yönelmek ve Yüce Allah’ın şahidi olan bir ayeti düşünmektir Hedefi zikirdir Ehli tasavvuf, bu tefekkürü yaparken Sahabe-i Kiram’a benzemektedir Çünkü sahabenin tefekkür hali böyleydi Onlar mescidde ve mescidin dışında öyle derin ve sakin bir tefekküre dalarlardı ki, kuşlar kendilerini cansız bir şey zannedip üzerlerine konardı



KUR’AN VE SÜNNETTE RABITA ÇEŞİTLERİ

İşte yukarıda anlatılan bu metodun kur’an ve sünnette çeşitli konularla tezahür eder Tasavvufta tarif edilen rabıta ve bu rabıta ile elde edilmek istenen fayda Kur’an ve Sünnet’te anlatılıyor mu? Rabıtanın asli kaynaklarımızda yeri nedir?” diye sorulursa denilir ki;

Kur’an’da, ne kadar tefekkür ayeti varsa, hepsi tasavvuftaki rabıtanın delilidir Çünkü düşünülen her varlık, düşünen kimseye onu yaratan Allah’ın bir tecellisini gösterir, kalbi uyandırır, zikre geçirir, Allah’ı sevdirir Bu sevgi insanı edeplendirir

Kur’an ve Sünnette emredilen rabıta çeşitleri:

1-Muhabbet ve itaat rabıtası İtaat eden kimse sürekli rabıtalı demektir

“Allah'a ve elçisine itaat edin, ki merhamet olunasınız” [820]

“(Resulüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir” [821]

“Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah'a ve elçisine döndürün Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir” [822]

Muttalip babasından (ra)’dan rivayetle,Resulullah(sav)şöyle buyurmuştur:

“Gerçek saadet, Allah'a itaatte geçirilen uzun ömürdür” [823]

Büreyde ra)'den rivayetle,Resulullah(sav)şöyle buyurmuştur:

“Hiçbir şey yoktur ki, âdemoğlundan daha çok Allah'a itaat etme*sin” [824]

Ebu Hureyre (ra) anlatıyor,Resulullah (sav) buyurdular ki:

"Kim bana itaat etmişse mutlaka Allah'a itaat etmiştir” [825]



2-Mü’min kardeşler arasındaki sevgi rabıtası Mü’minler bir vücut gibidir

"Ve kalplerinin arasını sevgi ile birleştirdi Yoksa, yeryüzünde ne varsa hepsini harcasaydın, yine onların kalplerini birleştiremezdin Fakat Allah, onların arasını sevgi ile birleştirdi" [826]

“Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın Parçalanıp ayrılmayın Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti İşte O'nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz” [827]

“Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar, zekatı verirlerse dinde kardeşleriniz olurlar” [828]

Ebu Hureyre (ra) anlatıyor,Resulullah (sav) buyurdular ki: "Nefsim yed-i kudretinde olan zata yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız! " [829]

Nu'man İbnu Beşir (ranhüma) anlatıyor: "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamette, birbirlerine şefkatte mü'minlerin misali, bir bedenin misâlidir Ondan bir uzuv rahatsız olsa, diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirak ederler" [830]

Peygamber Efendimiz(sav):"Mü'minin mü'mine bağlılığı, parçaları birbirini bütünleyen bir bina gibidir" [831]



3-Ölüm rabıtası: Hedefi Uzun emeli ve boş işleri terk, ölüme hazırlanma

“Gerçekten doğru yol kendilerine açıkça belli olduktan sonra gerisin geri küfre dönenlere şeytan, kötülüklerini güzel göstermiş ve onları uzun emellere düşürmüştür” [832]

“Onlar, boş söz işittikleri zaman, ondan yüz çevirirler ve "Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size Size selam olsun Biz kendini bilmezleri istemeyiz" derler” [833]

“Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et” [834]

Hz Enes (ra) anlatıyor: Resulullah (sav) yere bir çizgi çizdi ve: "Bu insanı temsil eder" buyurdu Sonra bunun yanına ikinci bir çizgi daha çizerek: "Bu da ecelini temsil eder" buyurdu Ondan daha uzağa bir çizgi daha çizdikten sonra: "Bu da emeldir" dedi ve ilâve etti: "İşte insan daha böyle iken (yani emeline kavuşmadan) ona daha yakın olan (eceli) ansızın geliverir" [835]

Resulullah Efendimiz (sav) şöyle buyurmuşlardır:

“Lezzetleri kesip atan ölümü çokça zikrediniz” [836]



4 Geçmiş şahısları,milletleri,olayları tefekkür edip ibret alma rabıtası

“Gerçekten de onların kıssalarında üstün akıllılar için bir ibret vardır Bu Kur'ân uydurulmuş herhangi bir söz değildir Lâkin kendisinden önce gelen kitapların tasdiki her şeyin ayrıntılarıyla açıklayıcısı ve iman edecek bir kavim için hidayet ve rahmettir” [837]

“Nuh kavmine gelince, peygamberleri yalancılıkla itham ettiklerinde onları, suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ibret yaptık Zalimler için acıklı bir azap hazırladık” [838]

“Biz bunu (maymunlaşmış insanları), hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, müttakiler için de bir öğüt vesilesi kıldık” [839]

5 Ahireti,cenneti, cehennemi tefekkür

“Ahiret azabından korkanlar için bunda muhakkak ki, bir ibret vardır O, öyle bir gündür ki, bütün insanlar onun için toplanacaktır ve o, öyle bir gündür ki, mutlaka görülecektir” [840]

“O cennet, Rahman (olan Allah)ın kullarına görmedikleri halde vadettiği "Adn" cennetleridir Şüphesiz O'nun vaadi mutlaka yerini bulacaktır” [841]

“Ki, cehennem ateşi uzak bir mesafeden kendilerine görününce, onun bir hışımlanmasını (kaynamasını) ve uğultusunu işitirler” [842]

"Size dünya ve ahiretin en üstün ahlakını bildireyim mi?Bunlar; akraba*lık bağını çiğneyene karşı akrabalık bağını gözetmek, seni mahrum bıra*kana vermek, sana zulmedeni bağışlamaktır!" [843]

Resulullah (sav) şöyle buyurur:

“Allah’u Teala,Adn cennetini kudret eliyle yarattı,meyvelerini dallarında sarkıttı ve nehirlerini akıttı“ [844]

Ebu Hureyre (ra)'dan Resulullah (sav)'ın şöyle buyurdu*ğu rivayet edildi:

“İnsanların yakmış olduğu ateş, cehennem ateşinin yetmiş parçasından bir parçadır” Ashab:

“Ya Resulullah, dünya ateşi(cezalandırmak için)kâfi gelir” dediler Resulullah (sav)’de:

“Cehennem ateşi dünya ateşinden altmış dokuz de*rece daha şiddetli kılındı” buyurdu[845]

Kur’an-ı Kerimde ve hadis-i şeriflerde belirtilen bu delillerden maksat ebedi dosta gönül vermektir



FITRİ BİR GEREKSİNİM RABITA

Bilinmelidir ki,Herkes iyi kötü bir rabıta yapar; düşünür, hayaldeki şeylere heves eder Bu insan fıtratında mevcut bir kabiliyettir Arifler, bu kabiliyeti en faydalı yerde kullandırmak istiyorlar Arifler, Hakkın aynasıdır, on bakan nur görür, nur alır

Rabıtayı inkar etmek, insanı inkar etmek demektir

Çünkü rabıta, düşünmek, hayal etmek, sevmek, özlemek, özenmek, ve etkilenmekten ibarettir Bu bir insanın en tabii halleridir

Aklı olan herkes düşünmek zorundadır İnsanı hayvanlardan ayıran en önemli özellik, düşünerek olgunlaşmak ve fikir yoluyla bir sonuca ulaşmaktır

Esasen herkes, bu tarifle adına rabıta demese de, farklı şekillerde bütün rabıta çeşitlerini yapmaktadır Kalpteki sevgi nereye akmış ve hangi noktada toplanmış ise, insan o anda o şeyin rabıtasını yapmaktadır Kendisini bir kahraman ya da sanatkâra benzetmeye çalışan, onun hayali ile yatıp kalkan, ona ait her şeye ilgi duyan, her haberinden heyecanlanan bir insanın yaptığı da şekil olarak rabıta ile aynıdır

Kalbimiz, istesek de istemesek de her an bir çeşit düşünce ile meşgul olur Kimisi işinin, kimisi eşinin, kimisi aşının, kimisi maaşının, kimisi de insan ve eşyadaki ilahi nakşın düşünceleriyle doludur Bugün canlı cansız hiçbir şey düşünmeden bir gün geçirdim diyen tek bir insan bulamazsınız Yani herkes, bir çeşit rabıta içindedir Rabıta, kelime manasıyla bu çerçevede tarif edilebilir

Bu nedenledir ki,rabıta, insanın istese de terk edemediği bir şeydir Rabıta, gönlün işidir Rabıta, gönlü bir şeye bağlamak, o şeyi hayale alıp düşünmek demektir

Mademki insan bir şekilde bir şeyleri düşünmek zorundadır Öyleyse süfli olan şeyleri düşünmek yerine neden ulvi olabilecek şeyleri düşünmesin Hem de bu sayede kalbi zikre geçiren, Rabbine çeviren, ruha ilahi bir neşe veren ve ahlakı güzelleştiren bir düşünce çeşidinin hasıl olmasının neresi kötü ve yanlıştır

Gafil bir kalp uyanık bir kalpten sevgi alıyor, bu sevgi ile besleniyor, destekleniyor, feyizleniyor, uyanıyor ve Allah için güzel şeylere yöneliyorsa, buna hangi delil ve mantıkla karşı çıkılır?

İşte tasavvufta rabıta deyince, insana Allah’ı hatırlatan düşünce kasdedilir Bunun için kendisine bakılınca Allah’ı zikrettiren bir insan-ı kamil hedef alınır; kalp saygıyla ona bağlanır,gönül sevgiyle onu hayale alır,ruh ondan akseden nurla nurlanır ve vücut ondaki ahlakla ahlaklanır Güneş karşısında renk alan ve tatlanan meyve gibi,kamil insanla zahiren ve batınen her halde beraber olan bir kimse anbean ondaki ilahi güzelliklerle süslenir

Bu da mürşidin kalıbına değil onun kalbinde zuhur eden ilahi nura bağlanmak ve onun kalbindeki Allah sevgisini yudumlamakla olur

İşte bu çeşit bir rabıta ve getirisi olan sevgi zamanla hasıl olur Rabıtaya devam eden müridin kabiliyeti gelişir, sevgisi kuvvetlenir



KALBİ BERABERLİK RABITA

Sohbet iki türlüdür Cismani ve Ruhani Ruhani ve kalbi beraberliğe rabıta denir Rabıta gönlün sevdiği ile beraber olmasıdır

Rabıta, Allah’u Teala’nın sadık kulu ve kamil dostu olan mürşit ile kalp, gönül, hayal, sevgi, fikir, fiil ve bedenle beraber olmaktır

Mürşitle ilk beraberlik onun terbiyesine girmekle başlar Ardından mürit onunla aynı meclisi, aynı mekanları, aynı işleri, aynı ibadetleri paylaşmaya başlar Bundan sonra mürit, kalben mürşidine yakınlık duyar

Mürit mürşidini yakından tanıdıkça, onun Allah’a karşı sevgisini, güzel edebini gördükçe kendisine hayran olur Onu Allah için sever Onun gibi samimiyetle Allah adamı olmaya ve güzel amel yapmaya yönelir

Sadat-ı Kiram’dan Şah-ı Hazne (ks), müridin günlük işleri ile meşgul olurken yapacağı hayâli rabıtayı şöyle tarif eder:

“Mürit sanki üstadı daima kendisiyle berabermiş gibi düşünür Bir şey yediği, dostlarıyla konuştuğu, başkalarıyla karşılaştığı zaman onu hatırından çıkarmaz Yatacağı ve uykudan kalktığı vakit onun baş ucunda bulunduğunu düşünür

Talebeye ders verirken, dersi bitirirken, namaza ilk kalkarken, namazı bitirirken mürşidini yanında, önünde hayal eder Mümkün olduğu kadar bu düşünceye devam edip, nefsin sevdiği şeylere iltifat etmez" [846]

İş-güç esnasında kısaca ‘mürşidimin huzurundayım’ diye düşünmek manevi rabıtadır Yine Namaz kılarken ve Kur’an okurken namazını ve okuyuşunu karıştıracak şekilde rabıta yapmaktan sakınarak kısaca, ‘mürşidimin huzurunda Kur’an okuyorum, yanında namaz kılıyorum’ diye düşünmek güzeldir

Sunuda söylemek gerekir namazın içinde rabıta yapılmaz Ancak namaz kılarken kalbi dağılan kişi ; Şu anda Kabe’de namaz kılıyorum, mürşidimin arkasındayım, sağımda Cennet, solumda Cehennem var, ayaklarımın altında sırat köprüsü kurulu! şeklinde bir çeşit zikir sayılacak ve kalbini toplayacak şeyleri düşünmesinin bir zararı yoktur; aksine faydası vardır Böyle bir düşünce şirk değildir

Mürit, mürşidine ait şeyleri sevebilir Mürşit sevgisini kuvvetlendirmek için mürit, onun ehl-i beytini, oturduğu yerleri, kendisiyle ilgili şeyleri düşünebilir, bir yandan yüreğinde ayrılık hasreti çekebilir, diğer yandan onunla buluşma özlemini duyabilir Bu bağlılık da bir rabıtadır

Mürit yolda yürürken, yemek yerken ve bir işe giderken mürşidine yönelerek onun ruhaniyetini kendi tarafına çekebilir Böylece bu ruhaniyetin nurları ve tasarrufatı altındaki mürit, Allah’ın rahmetini üzerine çekmiş olur

Mürit uyuyacağı ve uykudan uyanacağı sırada, mürşidini baş ucunda kendisine feyiz akıtır vaziyette düşünebilir

Müridin, dostlarıyla veya yabancılarla sohbet ederken, evinde ailesi içinde oturup kalkarken rabıta yapması da önemlidir Bunun en önemli faydası gaflete düşmemek, haram ve boş konuşmalardan kaçınmaktır

Rabıtanın ihmal edilemeyeceği yerlerden birisi de velilerin hallerini inkar eden kimselerin meclisleri ve onlarla yapılan münakaşa zamanlarıdır Bu anda yapılacak rabıta, kalbi yıkıcı fikirlerin etkisinden kurtarır,müridi hissi ve nefsi davranışlardan uzaklaştırır

Bir başka mürşitle karşılaşma veya buluşma anında da rabıta yapılmalıdır Bu durumda mürit, karşılaştığı büyüğe karşı edepli davranır, sevimsiz düşüncelerden kurtulur, kalp kaymasından korunur

Mürit bir nimete kavuşunca bunun, kendi çaba ve gayretinden kaynaklanmadığını aksine mürşidinin dua ve bereketi ile elde ettiğine inanarak mürşidine olan sevgisini ve onunla olan kalbi beraberliğin bereketini hisseder

Şeyh Zeynüddin el-Havafî (rah) manevi terbiye işinde şu inceliğe dikkat çekiyor:

“Mürit, mürşidinden gördüğü bütün manevi yardımların aslında Rasûlullah’ın (as) yardımı olduğunu, Efendimiz’in (sav) yardımının da gerçekte Allah’u Teala’dan geldiğini, mürşidin ve Efendimiz’in (sav) buna birer vasıta olduğunu bilmesi gerekir Allah’u Teala’nın sünneti bizden önce böyle cereyan etmiştir, bundan sonra da değişmeyecektir Biliniz ki, müridin kalbini mürşidine bağlayıp rabıta etmesinin, manevi fethin açılmasında büyük bir önemi vardır Hatta işin temeli budur Müritlerdeki feyzin kesilmesi ve manevi ilerlemenin durması ancak, tam bir teslimiyet ve sadık bir himmet arzusu ile mürşitlerine kalblerini bağlamamalarından kaynaklanmaktadır Kalbi rabıtadan koparan şeylerin en büyüğü, mürşide içten itiraz etmektir“ [847]

[807]-Şems suresi ayet-8

[808]-Şaranî,el-Envaru’l-Kudsiyye,I,190

[809]-Şaranî,el-Envaru’l-Kudsiyye,II,86

[810]-Sühreverdi,Gerçek Tasavvuf,82

[811]-Cürcani,et-Ta'rifat, 63

[812]-el-İsfahânî,el-Müfredât,578

[813]-Tövbe suresi ayet-119

[814]-Maide suresi ayet-35

[815]-Buhârî,Edeb,96;Müslim,Birr,164;Tirmizî,Zühd,5 0;bkz :Beyhakî,Şuabu’l-İmân,II,131(No: 1379)

[816]-Buhâri Edeb,95;Dârimî,Rikak,71;Münzirî,et-Terğîb,IV,27

[817]-Ebu Nuaym,Hilye,VI,67;Tabarani,el-Vasit,No:6311;Beyhaki,Şuabü’l-İman,No:126;Elbani,Sahiha,No:1788

[818]-Cevheri,es-Sıhah,III,1127;İbnu Manzur,Lisanu’l-Arab,VII,302-303;Zebidi,Tacu’l-Arus,XIX,298-304

[819]-İmam Rabani,Mektubat,I,252-253;İbrahim Fasih,Mecd-i Talid,105

[820]-Al-i İmran suresi ayet–132

[821]-Al-i İmran suresi ayet-31

[822]-Nisa suresi ayet-59

[823]-Suyuti,Camiü’s-Sağir,II,345,Hadîs No:2008

[824]-Suyuti,Camiü’s-Sağir,V,7,Hadîs No: 7606

[825]-Buhârî,Ahkâm,1,Cihad,109;Müslim,İmaret,33,(18 53);N esâî,Bey'at,27,(7,154)

[826]-Enfal suresi ayet-63

[827]-Al-i İmran suresi ayet–103

[828]-Tövbe suresi ayet-11

[829]-Müslim,İman,93,(54);Ebu Davud,Edeb,142,(5193);Tirmizi,İsti'zân,1,(2589); İb rahim Canan,Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi,X,133

[830]-Buhari,Edeb,27;Müslim,Birr,66,(2586);İbrahim Canan,Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi,X,133

[831]-Buhari,Salât,88,Mezâlim,5;Müslim,Birr,65;Tirmiz î,B irr,18;Nesâî,Zekât,67

[832]-Muhammed suresi ayet-25

[833]-Kasas suresi ayet-55

[834]-Hicr suresi ayet-99

[835]-Buhari,Rikak,4;Tirmizi,Zühd,25,(2335);İbnu Mace, Zühd,27,(4232);İbrahim Canan,Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi,II,470

[836]-Hadisin bir başka rivayetinde geçen “hâdim” ifadesi ile mâna, “Lezzetleri yıkıp yok eden ölümü çokça anın” şeklinde olmaktadır Hadis için bkz:Tirmizi,Zühd,4,(nr:2307);Nesaî,Cenâiz,3(nr: 182 3);İbn Mace, Zühd,31(nr:4257);Hakim,el-Müstedrek,IV,321

[837]-Yusuf suresi ayet-111

[838]-Furkan suresi ayet-37

[839]-Bakara suresi ayet-66

[840]-Hud suresi ayet-103

[841]-Meryem suresi ayet-61

[842]-Furkan suresi ayet-12

[843]-el-Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrâ, 10/235; Şu‘abu'l-Îmân, 6/260; el-Heysemî, Mecma‘u'z-Zevâ’id, 8/189

[844]-Taberânî,el-Mu’cemü’l-Kebîr,HadNo:12723;Heysemî MZevâid,X,398;Suyûtî,ed-Dürrü’l-Mensûr,VIII,108

[845]-Buhari,Bedu'l-Halk,59,10;Müslim,Cennet,51,12,Hadis no:30

[846]-Şah-ı Hazne,Mektubat,269-270

[847]-Şaranî, el-Envaru’l-Kudsiyye, II, 84

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.