07-25-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı Haremleri
Harem nedir - Osmanlı harem hayatı - Osmanlı hasekileri - Osmanlı haremlerinin özellikleri - Osmanlı hareminde cariyeler - Osmanlı harem entrikalarıHarem, Arapça "yasak" anlamındadır Mahrem bundan türer; çoğumuzun avami bîr yanlış olarak düşündüğümüz "selamlık" karşıtı "haremlik" sözü de bu anlamda doğrudur; hatta Yemen gibi ülkelerde de kullanılmaktadır
Topkapı Sarayı'nın en çok sözü edilen ama en yanlış bilinen yeri, Harem'dir Sarayın ve bütün devlet protokolünün en başta gelen bölümüdür, çünkü padişahın evidir ve padişah evinin başında da valide sultan yer alır Sarayın haremi iki yazımızın konusunu teşkil edecek
Çok kişinin sandığının aksine Harem, Şark Müslümanlarına has bir kurum değildir, üniverseldir Yani zamanlara ve mekânlara yayılmıştır Harem gibi uygulamaların görülmediği mîlletlerin ve hükümdarların da kadına daha saygılı oldukları söylenemez Versailles Sarayı'ndaki XIV Louis, çağdaşı II Mustafa ve III Ahmed'i kıskandıracak kadar bol hatunlu, bol masraflı bir hayata sahipti
Eski Çin'de, Hint'te, İran'da ve Bizans'ta, hatta Floransa senyörlerinin saraylarında harem ağası da, cariye de vardır Osmanlı bu kurumun en son bilinen örneğidir Bugün belki bazı petrol zenginlerinin saraylarında kadın kalabalığı olabilir; ama bu gelenekle ilgisi olmayan bir bidattir, yani sapmadır
15 yüzyıl sonuna kadar Osmanlı padişahları çokeşli evlilik yapsalar da, komşu hükümdarların kızları tercih edilirdi Orhan Gazi, Kantakuzenos'un kızı Prenses Karlofene, I Murad ise imparator Bulgar Kralı İvan Aleksandr'ın kızı ile evlendi Yıldırım Bayezid Han ise Kütahya Germiyan hükümdarı Süleyman Şah'ın kızı, sonra bir Bizans prensesi ve sonra Sırp despotunun kızlarından biri ve nihayet Aydınoğlu İsa Bey'in kızı Hafsa Hatun ile evlendi II Bayezid Han'ın annesi Dulkadiroğlu hanedanından Sitti Hatun'dur
Son yıllarda şeceresi tartışılmakla birlikte, hanedandaki en son mavi kanlı prenses; Yavuz Sultan Selim Han'ın eşi ve Kanuni Sultan Süleyman Han'ın validesi, Kırım Hanı Mengli Giray Han'ın kızı Hafsa Hatun'dur
Osmanlı hanedanın büyükannesi Hürrem Sultan, çocukları tahta çıkmadan vefat ettiği halde Kanuni Sultan Süleyman tarafından sultan unvanı verilen, Avrupalıların Roksolana dediği Ukraynalı zekî ve güzel bir kızdı Diğer büyükanne de gene Ukraynalı olan Hatice Turhan Sultan'dır I İbrahim'in eşi, IV Mehmed'in annesidir Anlaşılan hanedanımız Türk-Ukrayna karışımıdır
Saraya gelen cariyeler, ya Kırım Hanlığı atlılarının Ukrayna ve Polonya ovalarından toplayıp getirdiği esireler ya da Azak ve Kefe sancak beyi gibi görevlilerin satın alıp hediye ettikleri veya Akdeniz'deki Cezayir korsanlarının ele geçirdikleri güzellerdir Venedik soylusu Bafo ailesinin kızı Safiye Sultan da bunlardandır Bunlardan başka Kafkasya veya Akdeniz adalarındaki, Balkan dağlarındaki fakir fukaranın canları kurtulsun diye saraya gönderdiği veya esirciye verdiği genç kızlar hareme gelirdi
Yetenekli veya yeteneksiz, güzel veya az güzel, sağlıklı veya sağlıksız olarak doğmuş olmanın ve zekâ farklılığının insan hayatını harem kadar etkilediği bir başka mekân yoktur Enderunlular kadar olmasa da Harem halkının da eğitimi vardır; okuma yazma başta olmak üzere musiki, dikiş nakış ve adap erkân olmak üzere dışarıdakilere göre iyi eğitim görebileceği açıktır Hiç kuşkusuz entrika düzeni kendine göre zengindir Haremin sürekli politika ve entrika üretilen bir yer olduğu ise tartışılır
Bu özellik, yani Harem'in politik entrika merkezi olması bizim tarihimizde bir asrı kapsar Yani Hürrem Sultan ile Kösem Sultan'ın büyük valide olduğu iki devir arası dışında; saray hareminin herhangi bir mahfelden daha politik olduğunu söylemek zordur
Harem halkı yani cariyeler, ikbal denen gözdeler, hasekiler ve valide sultan, nihayet kalfalar ve ustalar gibi görevliler sınıfı dışında; hanedan üyesi olan sultanlar, şehzadeler, IV Mehmed ve III Selim gibi şimşirlik denen hapishaneye kapatılan eski padişahlar Harem halkını oluştururdu 15 ve 16 yüzyılda Harem'de hiç de kalabalık bir nüfus yoktu Vakıa ki şehzadelerin sancaklara gönderilmesinden vazgeçildi, kafes ve şimşirlikteki cariye sayısı da arttı
Tarihçilerin verdiği rakamların mekânla uyuştuğu şüphelidir Üstelik bunlar başka kaynaklarla da pek kontrol edilmişe benzemiyor 18 yüzyıl için verilen 400 küsur rakamı fazla görünüyor 19 yüzyıl için tekrarlanan Dolmabahçe ve Yıldız Sarayı'nın 600 küsur kişilik nüfusu da haremin konumu açısından yeniden gözden geçirilmelidir
Harem bahtsız genç hayatların başladığı bir mekândır, talihi yaver giden kızlar en üst noktaya kadar tırmanır Harem'de yaşam hiç de kolay değildi; halk arasında ağzını yaya yaya Harem'den bahseden insanların gerek burada yaşanan çetin hayatı, ama aynı zamanda buradaki yetenekli ve zeki kadınların yarattığı kültürel ortamı tanıyıp anlamadıkları ve tarihteki bir topluluğa bilir bilmez saygısızlık ettikleri çok açıktır
Harem eğlencelik bir yer değildir, her şeyden önce bir evdir Hiç değilse her ailenin evi kadar saygı gösterilmesi gerekir Topkapı Sarayı'nın Harem dairesi önceden öğrenerek sessizce ve edeple gezilecek bir yer olmalıdır
alıntı
|
|
|