|  | Aslanın Adaleti Mesnevi |  | 
|  06-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Aslanın Adaleti Mesnevi  ASLAN'IN ADALETİ Bir aslan, bir kurt, bir tilki avlanmak için dağlara düşmüşler  Birbirlerine yardım ederek av hayvanlarını adamakıllı yakalamayı, onların yolunu kesmeyi kurmuşlardı  Üçü de beraberce o geniş ovada birçok av elde etmek niyetindeydiler  Aslan, onlarla beraber avlanmaktan utanmaktaysa da yine onları ağırladı, onlara yoldaş oldu  Böyle bir padişaha maiyetindeki asker, ancak zahmettir  Fakat bu “Topluluk rahmettir” deyip onlara uydu  Böyle bir ay, yıldızlarla beraber gezmeden utanır  O, yıldızların içinde ancak onları parlatmak, onlara ihsan etmek için bulunur  Reyine, tedbirine benzer isabetli bir rey, yerinde bir tedbir bulunmamakla beraber yine Peygambere “ Şavirhum” emri geldi  Terazide arpa, altınla arkadaş olmuştur  Fakat bununla arpanın da altın gibi kıymetlenmesi icabetmez  Ruh, şimdilik kalıba yoldaş olmuştur  (kalıp, ruhu korumaktır)  Nitekim köpek de bir zaman için kapıyı korur  Bunlar; kudretli, şevketli aslanın maiyetinde dağa doğru gittikleri zaman işleri rast geldi, bir dağ öküzü, bir dağ keçisi, bir de semiz tavşan avladılar  Savaşçı aslanın maiyetinde giden kişinin kebabı, gece olsun, eksik olmaz  Ölmüş yaralanmış, kan içinde bulunan avlarını dağdan çeke, çeke ormana getirince, kurt ve tilki padişahlara layık bir adaletle av hayvanlarının paylaşılmasına tamahlandılar  İkisinin de tamahı, aslana aksetti, o tamahın sebebini anladı  Sırların aslanı ve beyi olan, kalpten geçenleri bilir  Kendine gel, ey düşüncelere dalmayı huy edinen gönül! Onun huzurunda kötü düşüncelerden sakın! O bilir, o anlar, eşeği sükut içinde sürer  Sırrını bildiğini anlatmamak, ayıbını yüzüne vurmamak için de yüzüne güler  Aslan, onların vesveselerini anladıysa da açmadı, bir şey söylemedi, onları korudu  Fakat kendi kendine “Yoksul hasisler sizi! Ben, sizin cezanızı veririm, size gösteririm ben! Size benim hükmüm kafi gelmedi mi? Benim ihsanım hususunda zannınız bu mu? Sizin akıllarınız, reyleriniz de benden; benim dünyamı aydınlatan ihsanlarımdandır  Resim ressamı nasıl ayıplayabilir? Resme o ayıbı, o kötü görünüşü veren ressamdır  Benim hakkımda böyle hasisçe bir zanna mı düşeceksiniz? Zamanın ayıbı, arı asıl sizsiniz  Tanrı hakkında kötü zanda bulunanlar, sizin kellenizi uçurmazsam bu işim, hatanın ta kendisidir  Dünyayı sizin ayıbınızdan kurtarayım da bu hikaye, dünya durdukça söylenip dursun dedi  Aslan bu düşünceyle açıkça gülüyordu  Aslanın gülümsemelerine emin olma  Dünya malı, Tanrının gülümsemeleridir  Bizi bu suret sarhoş, mağrur ve perişan etmiştir  Ey Kadri yüce kişi! Sana yoksulluk ve hastalık iyidir  Çünkü o gülümseme nihayet tuzağını kurar, seni düşürür! Aslan “Bunları payet  Ey koca kurt, adaleti tazele! Pay etmede benim vekilim ol da ne mahiyettesin, meydana çıksın” dedi  Kurt “Padişahım, yaban öküzü senin payın  O büyük, sen de büyük, iri ve çeviksin  Keçi orta boyda, orta irilikte, onun için benim  Tilki, sen de tavşanı al  Tavşan tam sana münasip” dedi  Aslan dedi ki: “Ey kurt, hele bir daha söyle, ne dedin? Ben varken sen pay istiyorsun ha! Kurt, ne köpek oluyor ki benim gibi misli, naziri bulunmayan bir aslanın huzurunda kendisini görüyor, varım sanıyor! Kendini beğenen eşek, ileri gel!” Kurt ileri gelince bir pençe vurup onu parçaladı  Onda akıl ve isabetli bir tedbir görmeyince cezasını verip derisini yüzdü  Mademki beni görmek, seni kendinden geçirmedi, huzurumda yok olmadın  Böyle cana inleyerek ölmek gerek  Mademki huzurumda mahvolmadı, boynunu vurmak farz oldu  Tanrı’dan başka her şey fanidir  Mademki onun zatında fani değilsin, varlık arama! Bizim hakikatimiz de yok olana “Her şey fanidir” cezası yoktur  Çünkü o “illa” dadır, “La” dan geçmiştir  “illa” da fani olmaz  Kapıda dolaşan, Ben’den, biz’den dem vuran kapıdan sürülür, “la” makamında dolaşıp durur  Birisi, bir dostunun kapısına gelip kapıyı çaldı  Dostu “Kapıyı çalan kim?” deyince  “Benim” diye cevap verdi  Dostu “Git, şimdi zamanı değil  Böyle bir sofra, ham kişinin makamı olamaz  Hamı, ayrılık ateşinden başka ne pişirebilir, nifaktan ne kurtarabilir? “ dedi  Adamcağız gitti, tam bir yıl dostunun ayrılığıyla yanıp yakıldı  Yanıp pişerek tekrar döndü, geldi  Dostunun evinin etrafında dolaşmaya başladı  Kapıya varıp ağzından edepten dışarı bir söz çıkmasın diye yüzlerce korku ile edepli, edepli halkayı çaldı  Sevgilisi “Kim o?” deyince “Gönlümü alan sevgili sensin” diye cevap verdi  Sevgili “ Mademki bensin, ey ben, gel içeri gir! Ev dar, iki kişi sığmıyor dedi  İğneye geçirilecek iplik iki ayrı iplik olursa geçmez  Mademki birsin, bu iğneden geç! İpliğin iğne ile münasebeti vardır, geçer  Fakat deve, iğne yordamından geçmez ki  Devenin vücudu riyazat ve ibadet maksadından başka bir şeyle incelir mi? Bu işe Tanrı eli kudreti gerektir  Çünkü Tanrı, her hayali, bir iradesiyle var eder  Her olmayacak şey, onun eliyle mümkün olur; her serkeş onun kokusuyla sakinleşir  Anadan doğma kör ve alaca illetine tutulmuş kişiler nedir ki? Onları bir tarafa bırak; ölü bile o aziz Tanrının afsuniyle dirilir  Ölüden daha ölü yokluk bile, onun var etme avucunda muztar kalır, (varlığa bürünür)  Külle yevmin hüve fi’şe’n ayetini oku da onu katiyyen işsiz, güçsüz bilme  En az işi bu dünyaya her gün üç bölük asker yollamasıdır  Bir bölük asker, rahimde (çocukların) yetişip yeşermesi için babaların bellerinden analarına gider  Bir bölük asker, dünyayı erkek ve kadınla doldurmak üzere rahimlerden bu yeryüzüne sefer eder  Bir bölüğü de herkesin yaptığı işin karşılığını görmesi için yeryüzünden ecel tarafına yürür  Bu sözün sonu yoktur  Kendine gel de iki temiz dostun hikayesine dön! Sevgilisi “Ey tamamı ile ben olan, içeri gir  Yeşillikteki gül ve diken gibi aykırı değilsin  İplik bir oldu, artık ey yanlışlık, ortadan kalk! Kaf ve Nun harflerini iki görürsen de hakikatte bir-dir” dedi  Yokluğu, büyük ve müşkül işleri cezbetmek için Kaf ve Nun çekicidir  İş yapma hususunda bir olmakla beraber halat, surette iki kattır  İster iki ayak olsun, ister dört    Yol yürür  Makasa benzer, iki ağızlı olduğu halde birden keser  Bez yıkayan iki arkadaşa bak  Görünüşte o, buna aykırı iş görmekte  Birisi bezi suya sokar, öbür arkadaşı kurutur  Sonra yine öteki ıslatır  Sanki birbirlerine aykırı iş görürler  Fakat, ey genç! Görünüşte birbirlerinin zıddına iş görür gibi olan bu iki arkadaşın gönülleri de birdir, yaptıkları iş de  Her Peygamberin, her velinin bir mesleği vardır  Fakat değil mi ki hepsi halkı Hak’ka ulaştırıyor, birdir  Dinleyenler, onların sözlerinden uykuya daldılar mı    Değirmenin taşlarını su götürdü demektir  Bu suyun akışı, değirmene sizin için gitmektedir  Fakat değirmene ihtiyacınız kalmadığı için değirmenci, suyu yatağına koyuverdi, asıl dereye akıttı  Söz söyleme kudreti, öğretmek için ağza gelir; yoksa o sözün ayrı bir mecrası vardır  Sessizce, akışı tekerrür etmeksizin, bir akan cüz’ü bir daha akmaksızın ta    altında nehirler akan gül bahçelerine kadar akıp gider  Tanrı, harfsiz söz beliren o makamı, canımıza sen göster  Ki pak can, başını ayak yapıp yokluğun o uzak ve geniş sahasına koşsun  Yokluk alemi, pek geniş ve hudutsuz bir alemdir  Bu hayal ve varlık, o alemden yüzlerce gıda alır, o alemden belirir, beslenir  Hayaller, yokluk alemine nispetle dardır  Onun için hayal, darlık ve sıkıntıya sebep olur  Varlık da hayalden daha dardır  O yüzden aylar, bu alemde hilal gibi görünür  Duygu ve renk aleminin, yani bu dünyanın varlığı ise    yokluğa, hayale ve varlığa nispetle büsbütün dardır, adeta daracık bir zindandır  Alemdeki terkip ve sayı, darlığa sebeptir  Fakat bizi duygularımız, terkip alemine çekip durmaktadır  O duygularla birlik alemini bil, eğer birlik alemini diliyorsan o tarafa yürü  Kün emri, bir tek iş yapar, fakat sözde Kaf ve Nun harflerinden meydana gelmiştir  Manası, yine tek ve saftır  Bu söze nihayet yoktur  Dön de o kurdun o savaşta ne olduğunu anlat  O yüce aslan; iki baş, iki üstünlük kalmasın diye kurdun başını kopardı  Koca kurt! Mademki padişahın huzurunda kendini ölü saymadın, cezanı gör  İşte” Fentekamna minhüm?” budur  Sonra yüzünü tilkiye dönüp “Hadi, bunları yememiz için pay et” dedi  Tilki secde edip dedi ki: “Bu semiz öküz, ey emin padişah, kuşluk yemeğin  O keçiden de bahtı aydın padişaha gün ortasında yemesi için bir yahni olur  Tavşan da lutuf ve kerem sahibi padişahın akşam yemeğidir  ” Aslan “Tilki, adaleti parlattın, apaydın bir hale getirdin  Bu çeşit pay etmeyi kimden öğrendin? Ey ulu kişi! Bu pay edişi nereden belledin? “ deyince Tilki dedi ki “ Padişahım, kurdun halinden!” Bunun üzerine aslan “ Mademki sen bizim aşkımıza kendini rehin ettin; üçü de senin olsun, üçünü de al, git  Ey tilki, sen baştanbaşa bizim oldun, seni nasıl incitebilirim? Mademki sen, biz oldun; Biz de seniniz, bütün avlar da  Ayağını yedinci kat göğün üstüne bas, yüksel  Alçak kurttan ibret aldığın için artık sen, tilki değilsin, benim aslanımsın” dedi  Akıllı o kişidir ki çekinilen belada dostların ölümünden ibret alır  O zaman tilki “ Aslan, bana bunu kurttan sonra teklif ette” diye yüzlerce şükürde bulundu  “ Eğer önce bana, bunu pay et, diye teklif etseydi, ondan canımı kurtarmama imkan mı vardı? “ diye şükürler etti  Şu halde bizden de Tanrıya şükürler olsun ki, bizi ancak helak olanlardan sonra dünyaya getirdi  Bu suretle Hak’ın, geçmiş zamanlarda gelip geçen kavimleri nasıl helak ettiğini duyduk  Nihayet, o önce gelip geçen kurtların halini duyup da tilki gibi kendimizi koruyabiliriz  İşte Tanrının o hak Peygamberi, o sözü doğru peygamber, bize bu yüzden “Acınmış ümmet” adını taktı  Ey ulular, o kurtların kemiklerini, tüylerini apaçık görün de bu halden ibret alın! Akıllı, bu varlığı, bu kibir ve gururu terk eder; çünkü Firavun’un halini hatıra getirir  Eğer ululanmayı bırakmaz, ibret almazsa onun azgınlığından başkaları ibret alır! Nuh “Ey serkeşler! Ben, ben değilim  Ben, canımdan öldüm, varlığımı terk ettim  Tanrı ile diriyim  İnsanlık duygularımı değiştirdiğim için Tanrı bana duyuş, anlayış, görüş oldu  Çünkü ben, ben değilim  Bu nefes ondandır  Bu sözün karşısında söz söyleyen, inkarda bulunan kafirdir” dedi  Bu tilki suretinde aslan gizlidir  Bu tilkinin bulunduğu yerde yiğitlik taslamağa gelmez  Suretine bakıp aslan olduğuna inanmıyorsan ondan aslan kükreyişini de duymuyor musun? Nuh’ta Tanrıdan bir kudret yoktu da bütün dünyayı neden birbirine vurdu? Bir vücutta yüz binlerce aslan vardı  O, ateş gibiydi, alemse bir harman  Harman, onun onda bir hakkını gözetmeyince o da harmana böyle bir şuleyi saldı, yakıp kül etti  Kim, bu gizli aslanın önünde kurt gibi ağız açıp edepten dışarı konursa, Aslan, kurdu nasıl paraladıysa onu da paralar, ona nasıl “ Fentekamna” ayetini okuduysa buna da okur  Aslan pençeyi yer  Aslanın önünde yiğitlik satanın aklı yoktur  Keşke o yara yalnız vücuda gelseydi de gönül ve iman selamette kalsaydı    Söz buraya gelince kuvvetim kesildi  Bu sırrı nasıl açayım? O tilki gibi siz de boğazınızı az düşünün, onun huzurunda hileye az sapın  Huzurunda bütün bizi, beni terk edin    Mülk, onun mülküdür; mülkü ona teslim edin  Doğru yola yoksulca gelirseniz aslan da sizindir, aslanın avladığı av da sizin  Çünkü o, paktır; Sübhan, onun vasfıdır  O, batını şeylerden de müstağnidir, zahiri şeylerden de  Ondaki her türlü av, her çeşit ikram ve ihsan o padişahın kulları içindir  Padişahın hiçbir şeye tamahı yoktur, O, bütün bu devleti halk için düzüp koşmuştur; ne mutlu anlayana! Dünyanın ve ahiretin devletleri; devleti, dünyayı ve ahireti yaratan kişinin ne işine yarar? Şu halde Süphannın huzurunda gönlünüzü koruyun ki sonra kötü düşünceden utanmayasınız  Çünkü o; halis sütün içindeki siyah kıl gibi bütün gizli şeyleri, düşünceleri arayıp taramayı    her şeyi görür  Suretten geçip gönlünü arıtan kişi, gayp suretlerine ayna olur  Şüphe yok, sırrımızı anlar; çünkü mümin, müminin aynasıdır  Nakdimizi mehenge urunca derhal yakini şüpheden ayırt eder  Canı, nakitlerin mehengi olunca elbette ayarı sağlam olanı da görür, kalp olanı da  Hatırlarsan duymuşsundur; padişahların böyle bir adeti vardı: Sol taraflarında yiğitler, bahadırlar dururdu, çünkü kalp vücudun sol tarafındadır  Defterdarlarla hesap memurlarının ve kalem ehli olanların makamı sağ taraflarındaydı  Çünkü yazı yazmak ve bir şeyi tespit etmek sağ elin işidir  Sofilere karşılarında yer verirlerdi  Zira onlar, can aynasıdırlar, hatta aynadan da iyidirler  Gönül aynasının bikir suretleri kabul etmesi o aynada bu görülmemiş suretlerin görünmesi için kalplerini zikirle, fikirle cilalamışlardır  Yaratılış sulbünden temiz ve güzel doğan kişinin önüne ayna koymak gerektir  Güzel yüz, aynaya aşık olduğu gibi cana cila, kalplere de temizlik verir   | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |