| 
 | |||||||
|    | 
|  | Konu Araçları | 
| bilgiler, denemeleri, denemetürk, edebiyatı, edebiyatında, hakkında, türk | 
|  | Türk Edebiyatında Deneme-Türk Edebiyatı Denemeleri Hakkında Bilgiler |  | 
|  12-20-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Türk Edebiyatında Deneme-Türk Edebiyatı Denemeleri Hakkında BilgilerDeneme, Türk edebiyatında oldukça gelişmiş bir türdür  Bu çalışmanın amacı, tarihî gelişimi içinde Türk edebiyatında deneme türünün hangi aşamalardan geçtiğini sergilemek ve belli başlı deneme yazarları ve eserleri hakkında bilgi vermektir  Incelememiz sonunda Türk yazarlarının sanat, şiir, roman, dil, şehir, felsefe, din, siyaset gibi hemen her konuda oldukça yoğun bir deneme birikimine sahip olduklarını gördük  Türk edebiyatında belli başlı deneme yazarları şunlardır: Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu, Suut Kemal Yetkin, Mehmet Kaplan, Nurettin Topçu, Salah Birsel, Vedat Günyol, Enis Batur, Cemil Meriç, Mehmet Salihoğlu, Uğur Kökden, Nermi Uygur, Ahmet Turan Alkan, Ali Çolak  Giriş: Deneme, Tanımı ve Özellikleri Fransızca ‘essai’ olan deneme, kökeni itibarıyla Latince ‘exagium’, ‘exigere’ kelimelerinden gelmektedir  Fransa”da ‘essai’ kelimesi, ilk önce Bordeaux Parlamentosu danışmanı tarafından kullanılmıştı  Türkçede önceleri bunun için ‘bend’, ‘tecrübe-i kalemiyye’, ‘kalem tecrübesi’ gibi terimler kullanılmış, zamanla ‘denemek’ fiilinden türeyen ‘deneme’ terimi yerleşmiştir  Serbest düşüncenin ifade alanı ve nesrin bir türü olarak deneme, yazarın gözlemlediği ya da yaşadığı olay, olgu, durum ve izlediği varlıklarla ya da herhangi bir kavramla ilgili izlenimlerinin belli bir plana bağlı kalmayarak, tamamen kendi kişisel görüşüyle serbestçe yazıya döktüğü birkaç sayfayı geçmeyen kısa metinlere denir  Denemeci, yazısını deliller getirip fikrini ispatlamaya ihtiyaç duymadan ve kesin hükümler vermeden serbest bir tarzda kurar  Deneme, derin düşünceden çok; kişinin kendi dışındaki varlıklarla herhangi bir konuda gerçek ya da hayalî olarak girdiği diyaloğun ürünüdür  Deneme yazarı, olay, olgu, durum ve eşyalarda sıradan insanların -eskilerin ifadesiyle- ülfet ve ünsiyet perdesi altında göremediği, farkına varamadığı ayrıntıları, dikkat etmediği hususları, incelikleri, güzellikleri, harikaları, olağanın altında yatan olağanüstülükleri görebilen, hissedebilen, düşüncesiyle ve tecrübeleriyle onları okuyucular için ilginç gelebilecek şekilde yazıya dökebilen insandır  Sıradan insanın ‘baktığı’ şeyi deneme yazarı ‘görür’  Denemenin belli bir konusu yoktur  Hemen her konu; tabiat, siyaset, din, edebiyat, kültür, felsefe, ekonomi, metafizik, sanat, eğitim, dil, şehir, psikoloji, kadın ve daha başka alanlardaki pek çok konu, deneme türünde kendine yer bulabilir  Önemli olan bu konuların özgün bir bakış açısıyla sunulması ve nirengî bir noktanın vurgulanmasıdır  Denemeci için konu amaç değil araçtır  Varlık, tabiat, olaylar, kitaplar, sanat eserleri, insanlar vb  konular, denemecinin asıl kendi fikirlerini söyleyebilmesi için birer vesile konumundadırlar  Denemeci, irdelemelerinde tamamen kendini, kendi bilgi ve kültür birikimini ve beğeni düzeyini esas alır  Denemede konuyu yüzeysel ve genel bir değerlendirme söz konusudur  Konunun ayrıntıları ve unsurları yani parçaları üzerinde değil bir bütün olarak geneli üzerindeki izlenimler, düşünce ve duygular önemlidir  Denemeci, ele aldığı konuyu bir bütünsellik içinde nasıl görüyorsa, onun kendi üzerinde bıraktığı genel izlenim neyse onu yazar  Deneme, diğer edebî türler gibi bir türdür  Şiir, roman, hikâye, roman, tiyatro gibi türlerin amacı neyse denemenin amacı da odur  Bu türler okuyucuya ne veriyorsa deneme de onu veriyordur  Yalnız her türün veriş tarzı başkadır  Diğer edebiyat türlerinde olduğu gibi denemede de birtakım doğruların araştırılması, kanıtlanması değil; üreterek, bireysel keşiflerle okuyucuda birtakım etkiler ve izler bırakmaktır  Deneme dilinde çeşitli bilim, felsefe ve sanat dallarına ait terimlere yer vermekten ziyade halk çoğunluğunun ortak günlük konuşma dilinin düşünce diline dönüştürülmesi çabası hâkimdir  Denemede bilimsel yazılardaki kuruluk ve şematiklik bulunmaz  Düşünce, şiirsel, akıcı, samimî bir üslûpla sunulur  Bu bakımdan deneme yazılarının geniş halk yığınlarınca kolayca ve rahatlıkla okunabilme özelliği vardır  Deneme yazarı, yazısını yazarken bir anlamda kendi kendisiyle diyalog içindedir  Kendi zihinsel âleminde düşünce temrinleri yapar  Denemeci, öğrenilmiş bilgileri yaşanmış tecrübeleriyle özgün bir senteze ulaştırabilen kişidir  Kitabî ya da gözleme dayalı bilgilerini salt oldukları gibi aktarma yerine onları kendi yaşantısında yer edindiği oranda yazısına yansıtır  Deneme yazarı, yazısına ana dilinin edebî ve kültürel anlamda tüm zenginliklerini, şahsî kültürel birikimini ve sorgulayıcı eleştirel yaklaşımını yansıtabilen kişidir  Denemeci, ele aldığı konuyla ilgili olarak eleştirme, tartma, ölçüp biçme, yargılama, değişik yönleri yoklama, değerlendirme faaliyetlerinde bulunur  Denemede bilimsel makalelerde olduğu gibi metotlu bir plan ve çerçeve yoktur  Yazar, tez olarak öne sürdüğü bir fikri destekleyici ya da ispatlayıcı mahiyette bilgi, belge, bulgu, istatistik döküm, örnek, alıntı gibi malzemelere ihtiyaç duymaz  Yazısına konu edindiği unsurla ilgili izlenim ve düşüncelerini sergiler ve okuyucunun bu metin üzerine düşünmesini, ilgisinin istediği noktaya yönelmesini, kendince belli bir sonuca varmasını ister  Makale yazarı ele aldığı konuyla ilgili olarak kesin bir sonuca ve yargıya ulaşmalıdır  Deneme yazarının ise böyle bir yükümlülüğü yoktur  O, düşüncelerini bir sonuca bağlamayabilir, ayrıca çelişkili düşünceler de ortaya koyabilir  Felsefî metinlerde filozof, yazısında kendince sistemini kurduğu felsefî bir anlayışa, sistemli felsefî bir dünya görüşüne bağlı olarak düşüncelerini ortaya koyar  Ortaya koyduğu her metin, kendi felsefî bakış açısının birer açılımı ve ayrıntısı mahiyetindedir  Ancak denemede böyle sistemli bir düşünceye bağımlılık zorunluluğu yoktur  Denemecinin yazısında ileri sürdüğü düşünce, herhangi bir felsefe ekolüyle ilintili olmayabilir  Ancak filozof, yazısında kurduğu ekole bağlı düşünce üretme çabası içindedir  Gazete yazıları ve fıkralar, güncel olayları, genellikle siyasî ve sosyal gelişmeleri yorumlayan ve okuyucuyu belli bir eğilime yönlendirmeyi amaçlayan günlük yazılardır  Denemede ise güncel olana bağımlılık şart olmayıp konular ve işlenişi evrensel niteliktedir  Denemenin zamana bağlı olarak eskimesi, güncelliğini yitirmesi söz konusu değildir  Eleştiri yazısı, bir sanatçı tarafından ortaya konan resim, müzik, hikâye, roman, şiir gibi sanat eserleri hakkında eleştiri kuramlarından bir yönteme dayalı olarak verilen hükümleri, değerlendirmeleri ve varılan sonuçları ihtiva eder  Eleştiri yazarı, konu edindiği eserle ilgili olumlu ya da olumsuz kesin değer yargıları verir, vardığı sonuçları örneklerle ispatlama yoluna gider  Eseri diyelim ki iyi, güzel, yararlı, önemli bulduysa bu olumlu yargılara nereden ve niçin vardığını ispatlamak zorundadır  Deneme yazısında ise herhangi bir sanat eseri üzerine yazma ve belirli eleştiri kuramına bağımlılık şartı yoktur  Ayrıca deneme yazarı diyelim ki edebî bir eseri konu edinmişse onun kendisi üzerinde bıraktığı olumlu ya da olumsuz izlenimleri ispatlama gereği duymadan ve kesin sonuç ve yargılara varmadan ortaya koyar  Eseri ben böyle yorumladım, başkası da başka türlü yorumlayabilir, ya da ben bu eseri beğenmedim ama başkası beğenebilir der  Bu bakımdan öznel eleştiri bir bakıma denemedir  Roman, hikâye, tiyatro gibi tahkiyeye dayalı eserler, yaşantıları bir bütün olarak ya da kesitler hâlinde canlı hayatın hareketliliği içinde sergilerler  Denemede ise bir kişinin, yazarın zihninde billûrlaşmış, berraklaşmış düşüncelerin dile getirilmesi söz konusudur  Bütün bu vurguladığımız farklılıklara rağmen yine de eleştiri, makale ve gazete yazılarını çoğu zaman kesin olarak denemeden ayırmak mümkün olamamaktadır  Çünkü bu farklı isimdeki yazı türleri hemen hemen birbirleriyle iç içe girmiş hâldedirler  Batı Edebiyatında Deneme Denemenin edebî bir tür olarak Dünya edebiyatında öncülüğünü Fransız yazar Michel de Montaigne (1533-1592) yapmıştır  Onun Essais (Kalem Denemeleri ya da Denemeler) adlı eseri, bu türün ilk örneği olarak kabul edilmektedir  Montaigne’in denemeleri kilisenin yanlış bir uygulamayla belirli sınırlar içinde izin verdiği düşünce, bilgi, sanat üretimi anlayışına karşı bir tepki hareketi olarak doğdu  Onun denemeleri, herhangi bir dine, kitaba, kanuna, toplum kurallarına, geleneğe bağlı olmayan serbest düşünce temrinleri olarak ortaya çıktı  Insan iradesinin acizliğinden yola çıkarak kötümser bir dünya görüşünü telkin eden Montaigne, daha sonraları epiküryen ve hümanist yaklaşımlara eğilim duymuştur  Ingiliz yazar Francis Bacon (1561-1626), 1597’de denemelerini ‘Essays: Tokluk veren değil de daha çok tat veren tuz taneleri’ olarak tanımlamıştır  O, farklı olmayan başlıklar seçmesine rağmen kıskançlık, zenginlik, diyalog, nesne ve durum değişiklikleri gibi kısa, öz, öğretici ve daha ciddî konulara eğilmiştir  Denemeler adlı kitabında daha çok felsefî düşüncelerini ortaya koymaktadır  Montaigne, genelde binlerce kelime ile deneme yazarken Bacon, birkaç yüz kelime ile metinlerini kurar  Bacon’ın arkadaşı olan Nicholas Breton, denemelerini The Fantasticks (1626) adıyla yayımlamıştır  Bu, mevsimlere, günlere ve saatlere göre bir takvim biçiminde düzenlenmiş bir çeşit gözleme dayalı koleksiyon gibi bir çalışmadır  Bundan başka Sir Williams Cornwallis, Sir Thomas Overbury ve John Earle gibi yazarlar da deneme yazmışlardır  1660’lı yıllarda Abraham Cawley, Fransız deneme yazarlarının etkisinde kalarak onlar tarzında yazmayı denedi  Özgürlük, yalnızlık, hırs, hayatın kısalığı ve zenginliğin geçiciliği gibi konuları işlemeye çalışmıştır  Myself adlı deneme çalışması 1668’de ölümünden sonra yayımlanmıştır  Sir William Temple, genellikle Montaigne üslûbunda yazmış ve denemeleri Miscellanea 1680’de yayımlanmıştır  Yine aynı şekilde Locke, Hume gibi yazarlar da felsefî nitelikli denemeler kaleme aldılar | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |